Yunus Suresi, 61-66, 69-70 Ayetlerinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 4 Haziran 2010 tarihli röportajından Yunus Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: Şeytandan Allah’a sığınırım. “Senin içinde olduğun herhangi bir durum,” mesela biz burada duruyoruz, “onun hakkında Kuran'dan okuduğun herhangi bir şey” mesela ben Kuran’dan bir bölüm okuyorum, değil mi şu an? “ve sizin işlediğiniz herhangi bir iş yoktur ki,” Allah için tebliğ yapıyoruz, değil mi? “Ona (iyice) daldığınızda,” dikkatinizi verdiğinizde, “Biz de sizin üzerinizde şahidler durmuş olmayalım.” “Ben sizi şu an seyrediyorum” diyor Allah. Şu anda da bizi seyrediyor Allah ve dinliyor ve bizi konuşturuyor. “Yerde ve gökte zerre ağırlığınca hiçbir şey Rabbinden uzakta (saklı) kalmaz.” Yani buradaki atomların dönüşüne varıncaya kadar, “hepsi Benim bilgim, kontrolüm dahilinde” diyor Allah. “Bunun daha küçüğü de, daha büyüğü de yoktur ki, apaçık bir kitapta (kayıtlı) olmasın.” “Nötronların, protonların dönüşüne varıncaya kadar hepsi kaderde bir kitapta yazılıdır” diyor Allah. Levh-i mahfuz’da, inşaAllah. “Haberiniz olsun; şüphesiz göklerde kim var, yerde kim var tümü Allah'ındır.” Göklerde kim var? Hz. İsa (a.s.) var. Yerde kim var? Mehdi (a.s.) var. Kime ait bu insanlar? Allah’a aitler. Değil mi? Onlardaki sudur eden güç Allah’ta, inşaAllah. Tabii ayetin işari anlamı. Yoksa, bu çok geniş anlamlı bir ayet. İkinci işari anlamını söylüyorum.

“Haberiniz olsun; Allah'ın velileri, onlar için korku yoktur, mahzun da olmayacaklardır.” Yani Mehdi (a.s.), Hz. İsa (a.s.), her kim olursa olsun; mümin olan, veli olan kim varsa Allah kesin garanti veriyor; “onlar için korku yoktur” diyor Allah. Çünkü bir tek Allah’tan korkuyor onlar, hiçbir şeyden korkmazlar. “Mahsun da olmayacaklardır” diyor Allah. Yani hüzünlenmezler, üzülmezler, korkmazlar. Mümin alametidir bu ama “Allah’ın velileri için olan bir durum bu” diyor. Eğer mümin hüzünlenmiyorsa ve Allah’tan başka hiçbir şeyden korkmuyorsa Allah’ın velisi olduğuna dair bir alamet oluşmuş demektir. Yani ciddi bir alamet oluşmuş demektir. Bak, Allah’tan başka hiçbir şeyden korkmadığını kendi görüyorsa, Kuran’ın ifadesine göre “mahsun da” olmuyorsa, hüzünlenmiyorsa, velayet alameti oluşmuş oluyor. İnşaAllah. Ümit ve korku arasında olabilir ama bir alametin oluştuğu da net, inşaAllah.

Bak, Allah detay veriyor; “onlar iman edenler” bir kere iman edenler, “iman edenler ve (Allah'tan) sakınanlardır.” “Helale, harama dikkat ederler” diyor Allah. “Müjde, dünya hayatında ve ahirette onlarındır.” Burada tam anlamıyla Mehdi (a.s.) de tarif edilmiş oluyor, Hz. İsa (a.s.) da tarif edilmiş oluyor. Çünkü müjde var dünya hayatında; Mehdi (a.s.) için de, Hz. İsa (a.s.) için de. Ahirette de her ikisi de inşaAllah, Allah’ın dilemesiyle Cennetteler. “Allah'ın sözleri için değişiklik yoktur. İşte büyük 'kurtuluş ve mutluluk' budur.” Bak, kurtuluş demiyor Allah, “büyük kurtuluş ve mutluluk budur.” Eğer gerçek mutluluğu arıyorsanız, bu bilginin içinde olduğunu anlamanız gerekiyor diyor Allah. Yani buna da işaret var. Tabii biz mutlu olalım diye iman etmeyiz. İman ettiğimiz için mutlu oluruz ama iman eden de hem kurutuluş içinde oluyor gerçek anlamda, bir de mutlu oluyor. Yani bu da bir velayet alametidir. Yani mutlu olmaz. Yani mutluysa hüsnü zannetsin, inşaAllah.

Bakın “korkmuyor Allah'tan başka, hiç kimseden. Mahzun olmaya üzülmüyor ve mutlu”. Zaten bu imanın gereğidir. Bir insan yüce Allah'a tam teslim olduğunu biliyorsa, her şeyin ondan olduğunu biliyorsa, bütün tecellilerin ondan olduğunu biliyorsa, neye üzülebilir? Yani nasıl yapsın bunu? Normal bir akılla bunu yapamaz ki bir insan. Ve nasıl korksun başka bir şeyden? Çünkü mesela elinde baltayla birisinin geldiğini düşünelim. Allah yaratır, onu da Allah yaratır. Korkulacak olan Allah'tır. Sen sebebe sarılırsın. Ama mümin korkmaz. İnşaAllah. Bakın, Kur'an için Allah sırları nasıl gizlenmiş dikkatlice bakmayan bunu göremez. “İşte büyük kurtuluş”. İnsan hep kurtulmak peşinde değil mi? Mesela acıdan, elemden, sıkıntılardan, zorluklardan kurtulmanın peşinde değil mi insanlar? Evet. Her zaman. Her insan da var.

Allah diyor bak, “işte büyük kurtuluş ve mutluluk budur”. Kurtulmak istiyorsanız budur diyor Allah. Kurtuluş arıyorsanız. Bak, “onlar iman edenler ve Allah'tan sakınanlardır”, diyor. Allah'tan sakınacak. Gerçek imanı bulacak. Allah'ı arayan bulur. Aşk da talep ederse Allah ona o imanı verir inşaAllah. Bakın arkasından diyor ki Allah, “onların sözleri seni üzmesin”. Şimdi yukarıya bakıyoruz ayete. “Mahzun olmayacaklardı”, diyor. Burada ne diyor Cenab-ı Allah? “Onların sözleri seni üzmesin”. Demek ki mümin, insanların sözlerinden dolayı üzülmez. Bu bir hastalıktır. Bozukluktur. “Şüphesiz izzet ve gücün tümü Allah'ındır”. Yani izzeti nefsine ağır yeden bir şey olduğunda veyahut güçsüz olduğunu düşündüğünde bunu yanlış düşünmüş olursun diyor Allah. Bütün güç bana ait diyor ve izzet de bana ait diyor. İzzet vermek de bana aittir. Yani onur ve şerefi ben veririm diyor Allah size. Değil mi? Güç de tamamen benim kontrolümdedir diyor. Bana aittir diyor. Ve işitenim ben diyor. Bak, “o işitendir ve bilendir”, diyor. Hepsini ben bilirim diyor Allah. Ve bütün konuşmaları ben işitiyorum diyor Allah. Yani benim bu gücümü, vasfımı çok iyi bileceksiniz ve unutmayacaksınız diyor Allah.

“Haberiniz olsun”, diyor. Bak Allah haber veriyor. Haberiniz olsun. Dikkat çekiyor. “Şüphesiz göklerde kim var, yerde kim var, tümü Allah'ındır”. Yani bir kul diyecek ki ben de Allah'a aitim diyecek. Yani kendine ait olduğuna inanmayacak. Çünkü bedenini kendi mülkü malı zannediyor insanlar. Allah bana ait diyor bedeniniz. Ruhunuz da bana ait diyor. O zaman ne oluyor? Niçin ölüm anında bağırıyorsun? Allah'a ait değil mi o beden? E alıyor. Ruh Allah'a ait değil mi onu da alıyor. Sana ne oluyor o zaman? Değil mi? Sana sormadığına göre verirken o bedeni. Değil mi? Sormadı. Ruhunu verirken de sana sormuyor. Sahibi kimse. Hüküm onundur. Değil mi?

“Allah'tan başkasının tapanlar bile şirk koştukları varlıklara ve güçlere gerçekte uymazlar. Onlar yalnızca zanna uyarlar ve onlar ancak zan ve tahminde bulunarak yalan söylemektedirler”. Hem darwinistlere hem materyalistlere bakıyor hem de nefsini put edilenlere de bakmış oluyor. Ayet. “Çünkü yalan söylüyor”. Bu beden bana ait diyor. Sana ait değil Allah'a ait. Ruh da bana ait diyor. Sen nasıl beden yapacaksın? Bedeni kendin mi yaptın? Yok. Bir yerden mi buldun sen? Yok. Allah sana verdi. Allah'a ait. Ruh. Ruhdan zaten size az bir bilgi verildi diyor Allah. Ruh hiç açıklanamıyor zaten. Bilim adamları hepsinin felç oldukları nokta ki ruh asıl insandır zaten. Darwinistler asıl insandan bahsetmiyorlar da. Kalıptan bahsediyorlar. Etinden bahsetmeye başlıyor. Kemini bahsediyorlar. Etinin kemiğinin nasıl olduğunu anlatıyorlar. Eti kemiği, morgda da var eti kemiği. Kasapta da var. Et kemikte bir şey yok. Asıl insan ruhtur. Değil mi? E sen bize ruhu anlat. E biz o konuda bilgimiz yok diyor. E o zaman hiç konuşmaman lazım. Değil mi? Bedenini zaten açıklayamıyorsun. Bedeninde de sadece yalan söylüyorsun. Başka bir şey yok. Tesadüf yalanı söylüyorsun. Beden nasıl oldu diyoruz. Protein nasıl oldu? Tesadüf. Hücre nasıl oldu? Tesadüf. Şu nasıl oldu? Tesadüf.

“Onlar ancak zan ve tahminde bulunarak yalan söylemektedirler”, diyor Allah'ın. Zan ve tahmin. Herhalde tesadüfen oldu diyorlar. Bu bir zandır. Tahmin. “De ki; “Allah hakkında yalan uydurup iftira edenler kurtuluşa ermezler”. Bakın hep Allah kurtuluştan bahseder Kur'an'da. İnsanlar da kurtuluşun için sanki müphemmişler. Halbuki Allah insanların kendi kurtuluşunu bahsediyor. Dolayısıyla toplumun ve dünyanın da kurtuluşunu bahsetmiş oluyor. İnsanlar hep bir kurtuluş arayışı için değil mi? Kendilerini kurtarmaya çalışıyor. Toplumu kurtarmaya çalışıyor. Ailesini kurtarmaya çalışıyor. Sevdiklerini kurtarmaya çalışıyor.

Allah diyor ki, “de ki; “Allah hakkında yalan uydurup iftira edenler kurtuluşa ermezler”. Darwinistler o yüzden hakim oldukları ülkelerde o milleti, o insanları mahvedip batırıyorlar. Ve o toplum kurtuluşa ermiyor. Ne manen ne maddeten batmış oluyorlar. Ne diyor Allah? “De ki”, şeytandan Allah'a sığınırım. Söyle diyor Allah onlara. “Allah hakkında yalan uydurup iftira edenler”. Nasıl yalan söylüyor? Tesadüfen oldu diyor. Allah, “ben yarattım”, diyor. O da tesadüfen oldu diyor. “Allah hakkında yalan uydurup iftira edenler kurtuluşa ermez”. Ben onlara kurtuluşa erdirmem diyor. Göstertiyor mu Allah? Göstertiyor. Her yerde ekonomik kriz, her yerde perişanlık. Bakın yüzyıllardan beri insanlar sürünüyorlar. Kurtuluşa eremiyorlar. Tek sebep bu işte, Allah hakkında yalan uydurup iftira edilmesi ve Allah'a tam tabi olunmaması. Bak uzun uzun zaten ayette de açıklamıştık. İman etmelerini istiyor Allah. Sakınmalarını istiyor. Korkmamalarını istiyor. Mahzun olmamalarını istiyor. İzzet ve gücün tümü Allah'ın olduğunu bilmelerini istiyor. Ve her şeyi ben işitiyor ve biliyorum. Ve hepsi de bana ait diyor Allah.

“Onlar için dünyada geçici bir meta vardır”. Diskolarda orada burada eğlenirler. İşte arkadaşlarına giderler. Geçici bir meta. Geçici bir beden veriliyor. Et, kemik veriliyor. Ağız, burun veriliyor. Kol, bacak veriliyor. “Sonra dönüşleri bizedir”. Sonra bunlar ölüyor. Toprağın altına Allah onların hepsini koyuyor. Üstlerinde örtüyor Allah toprakla. Nerede senin malın diyorsun toprağın altındakine? İşte 30 kilometre ötede falanca semtte diyor malım diyor. Sen niye buradasın diyoruz. Toprağın altındayım ben diyor. Bilgisayarın nerede diyoruz, evde kaldı diyor. Çatleşmiyor musun arkadaşlarla diyoruz bu facebook'a girip. Mümkün mü diyor toprağın altında kıpırdayamıyorum ki simsiyah karanlığın içindeyim diyor. Yat nerede limanda, sen neredesin toprağın altında. Kıpırdayamıyorum ki. Simsiyah karanlığın içindeyim diyor. Yat neredeyse limanda diyor. Sen neredesin? Toprağın altındayım diyor. Ya sen bayağı bir büyükleniyordun falan diyorsun. Değil mi? Büyüklenecek halim kalmadı diyor. Şişmeye başladım. Değil mi? Dünyanın en iğrenç kokusu oluşuyor mezarın içerisinde. Ve yavaş yavaş parçalanarak insan ölmeye başlar. Değil mi?

Bak, “dünyada geçici bir meta vardır”. Allah buna dikkat çekiyor. Geçici. Sonunda ben böyle yaparım diyor Allah. Sonra dönüşleri bizedir. Ruhlarını alıyor. Ruhunu kendine getiriyor Allah. Kabzediyor. “Sonra inkara sapmaları dolayısıyla onlara şiddetli azabı tattıracağız”. Hani pervasızlık züppelik yapıyordun sen? Hani sana güç yetirilmezdi? Hani Kur'an'la dinlenen alay eden kitaplar yazıyordun böyle züppelik yapıyordun? Hani Taksim'de it kopukla sapıklarla böyle geziyordun değil mi? Hani böyle barlarda içip böyle kepazelik çıkartıyordun? Dine İslam'a ağzına gelen söz söylüyordun, haşa. Peki bu şiddetli azaplar nasıl o zaman kurtaracaksın kendini? Bir kere mezarın altına girmekten kurtaramadın, bir. Toprakta parçalanmaktan da kurtaramadın, o kadar büyük denilmene rağmen. Canını yaka yaka, sopa yiye yiye canını da verdin teslim oldun değil mi? Ahiret yok zannediyordun. Bir de baktın ki birden başka boyuta geçtin. Uyanır gibi kalktın. Değil mi? Hani ahiret yoktu? Demek ki varmış. Değil mi? E pişmanım diyor. Allah da diyor “sana gerekli süre verilmedi mi?” diyor. E verildi diyor. Cenab-ı Allah diyor yine dönse yine aynı şeyi yapar diyor. Çünkü unutturulup gönderilecek. O zannediyor o haline gönderilecek.