Yunus Suresi, 73-87 Ayetlerinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 4 Mart 2010 tarihli röportajından Yunus Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: Mesela 73. ayet Yunus Suresi şeytandan Allah’a sığınırım. “Fakat onu yalanladılar;” Ne olacak? Mehdi (a.s)’yi de yalanlayacaklar. “Biz de onu ve gemide onunla birlikte olanları kurtardık” Yani Mehdi (a.s) ve talebeleri o devirde kurtulmuş insanlardır. Diğer insanlar adeta ehli fetret gibidir. Yahut bir kısmı bilgiye ihtiyacı olan insanlardır. Yani, daha canlandırılması gereken insanlardır. “Ve onları halifeler kıldık.” Mehdi (a.s) halife olacaktır mesela. Kuran buna işaret etmiş oluyor. “Ayetlerimizi yalanlayanları da suda boğduk.” Allah onları da manen boğuyor şu an. Mutsuzluk, neşesizlik, bunalım, korku, gerilim. Değil mi? Ve buna bağlı hastalıklarla ve sevgisizlikle Allah onları boğmuş oluyor.

Çünkü ölümden insanlar niye korkuyorlar? Acı çekeceği için korkuyor. Allah zaten şu an manen öldürmüş oluyor yine acı çektiriyor. Yani, ölü olmak, diri olmak da asıl şey nedir? Acı çekmemektir değil mi? Ve rahat etmektir. Suda boğulduk, mesela adam suda boğulsa da mutlu olsa suda boğulmak ona bir ceza olmaz ki. Acı çektiği için orada suda boğulma bir ceza olmuş oluyor. Adam suda boğulmadan, suda boğulmanın acısını çekiyorsa ki bin katını çekiyorsa suda boğulmuş oluyor o da işte. Değil mi? Şu an dünyayı Nuh (a.s) dönemindeki gibi sular kapladı her yeri. Ve insanlar o suyun içinde boğuldular. Materyalizmin, Darwinizm’in, ateizmin, Allahsızlığın verdiği o ruhsuz, sevgisiz, heyecansız, tutkusuz, korku dolu, gerilim dolu kapkaranlık dünyalarında karanlık denizin sularında boğulur gibi boğuldular. Ve çırpınıyorlar şu an suyun içinde. Evet.

CİHAT GÜNDOĞDU: Hocam siz daha iyi bilirsiniz inşaAllah. Alkol ve uyuşturucunun bu kadar yaygınlaşmasının sebebi de bu acılarını unutmaktı Hocam inşaAllah.

ADNAN OKTAR: Tabi. Alkol aldıkça daha da boğuluyor. Uyuşturucu alınca daha da boğuluyor, suyun içinde daha da debeleniyor. Bak “Uyarılanların nasıl bir sonuca uğratıldıklarına bir bak.” diyor Allah. Şu an bakıyoruz, ekonomik kriz bir yandan değil mi dünyayı kasıp kavuruyor. Acılar, terörler, savaşlar. Kimse kafasını yerden kaldıramıyor korkudan dolayı. Birbirlerinden korkuyorlar. Ve dünyayı Cehenneme çevirdiler. Ve bu suyun içinde, bu karanlık denizin içinde boğuluyorlar şu an. “Sonra onun ardından kendi kavimlerine (başka) elçiler gönderdik;” Mesela Mehdi (a.s)’ı gönderiyor Cenab-ı Allah “onlara apaçık belgeler getirmişlerdi.” Biz de mesela Mehdi (a.s) öncüsü olarak apaçık belgeler getiriyoruz. Fosilleri gösteriyoruz, proteinlerin tesadüfen meydana gelemeyeceğini gösteriyoruz, Kuran ayetleriyle, hadislerle Mehdi (a.s)’ın çıktığını anlatıyoruz.

Apaçık belge değil mi bu? Net ispat etmiyor muyuz tek tek birer birer “apaçık belgeler getirmişlerdi. Ama daha önce onu yalanlamaları nedeniyle inanmadılar.” Bizlere de inanmıyorlar anlatıyoruz. Adam diyor, kendi şeyine göre anlatıyor. Yok öyle bir şey diyor, inanmıyor. “İşte Biz, haddi aşanların kalplerini böyle mühürleriz.” Allah, bir gaflet meydana getirdim ben diyor. Göremiyorlar diyor, göremezler diyor. Mühürledim diyor. Cehaletinden, saflığından olanları tenzih ederim ama, böyle bir olay oldu şu an. “Sonra bunların ardından Firavun'a ve onun önde gelen çevresine Musa'yı ve Harun'u ayetlerimizle gönderdik.” Alın size Mehdiyet işte buyurun. Yani nereden çıkarıyorsun diyorlar. Mehdiyet bütün hayata hakimdir. Her devirde var. Bakın o devirde Mehdi'sinden bahsediyor Cenabı Allah.

“Sonra bundan ardından Firavun'a”, Deccal'e o devrin Deccal'ine, “ve onun önde gelen çevresine”, Deccal ordusuna o devrin iddia edilen Ergenekon örgütü çevresine, “Musa'yı ve Harun'u ayetlerimizle” yani Allah'ın delilleriyle “gönderdik”. Mehdi de öyle delillerle, Kur'an'la gelecektir insanlara. Kur'an ve ilmi delillerle gelecektir. “Fakat onlar büyüklendiler”. Şu an karşımızdakiler, mesela tebliğ yaptığımız insanlar niçin reddediyorlar? Büyüklendikleri için. Ben diyor şeyhim çok büyük diyor. Ben de çok büyük. En büyük müceddid benim diyor. Asrın müceddidi de benim diyor. Asrın müştehidi benim diyor. Her yüzyılda bir müceddid gönderilecek deniyor ya. O benim diyor işte diyor. Öbürü de diyor ki benim diyor. Öbürü de benim diyor. Her biri ayrı benim diyor.

Bak diyor ki Allah, “fakat onlar büyüklendiler”, diyor. “Onlar suçlu günahkar bir kavimdi”, diyor. Mesela fuhuş, zina, uyuşturucu, içki dünyada çok yaygın. “Onlar suçlu günahkar bir kavimdi”. Bak tam Kuran ayetinin karşılığı işte. “Onlara katımızdan hak geldiği zaman”, onlara katımızdan Mehdi geldiği zaman. “Dediler ki; “bu kuşkusuz apaçık bir büyüdür”. Yani hipnoz yapıyorsun. Kandırıyorsun. İnsanlara büyü yapıyorsun. Yani insanlara tekrarlar yaparak, anlatarak falan onları aldatıyorsun. Mehdi'ye de böyle diyeceklerdir. Mehdi öncüsü olarak bize de bunu diyorlar. Geçmişte peygamberlere de bunu söylemişler. Musa diyor ki, “size hak geldiğinde böyle mi söylersiniz”, diyor. Yani sizin kanununuz bu mudur diyor. Hak geldiğinde. Yani Mehdi geldiğinde, Mehdiyet geldiğinde, Kuran'ın hakikatleri geldiğinde, bilimsel gerçekler geldiğinde siz böyle mi söylersiniz diyor.

“Bu bir büyü müdür”, diyor Hz. Musa? Benim anlattıklarım değil mi? Tevrat'ın hükümleri bir büyü müdür diyor. “Oysa büyücüleri kurtuluşa ermezler”, diyor. Ama biz kurtuluşa ediyoruz diyor. Siz de batıyorsunuz diyor. Onlar diyor ki, “siz ikiniz bizi atalarımızı üzerinde bulduğumuz yoldan çevirmek ve yeryüzünde büyüklük sizin olsun diye mi bize geldiniz?” Bak siz ikiniz Mehdi ve Hz. İsa bu devre uygulaması. Bizi atalarımız üzerinde bulduğumuz yoldan çevirmek, Darwinist, materyalist, ateist düşünceden bizleri çevirmek, vahşi kapitalizmden bizi çevirmek, komünizmden, faşizmden bizi çevirmek için mi? Yeryüzünde çevirmek için mi geldiniz diyor? “Ve yeryüzünde büyüklük sizin olsun diye mi bize geldiniz?” Yani mehdilik iddiasıyla mı, büyüklük iddiasıyla mı geldiniz diyor.

“Biz sizin ikinize inanılacak değiliz”, diyorlar. Yani yalan söylüyorsun biz size inanmıyoruz diyorlar. Bak “yeryüzünde büyüklük sizin olsun diye mi geldiniz?” Yani iddialar hep böyle oluyor. Büyüklük iddiasına mı geldiniz? Lider mi olmak istiyorsun. Sorunun ne falan gibi inşaAllah. Mesela Firavun diyor ki bana, 79. Mehdi'nin zuhur tarihidir. Mehdi'nin mücadeleye başladığı dönem. “Bana bütün bilgin büyücüleri getirin”. Yani bu devrim mesela ateist, Darwinist, materyalist, bütün bilim adamlarını biz çağırıyoruz değil mi? Gelin tartışalım diyoruz. Getirin.

“Büyücüler geldiğinde Musa; “atacağınız şeyleri atın” dedi”. Yani biz de diyoruz ki atacağınız şeyleri atın. Ne varsa elinizde değil mi? Fosiliniz varsa getirin. Hatta üstüne para vereceğiz diyoruz. Değil mi? Atın elinizdekileri. “Onlar atınca Musa dedi ki; “sizlerin ortaya getirdiğiniz büyüdür. Doğrusu Allah onu geçersiz kılacaktır”. Biz de diyoruz ki sizin söyledikleriniz yalandır. Tekrarlardan oluşan bir büyüdür. Siz bir pagan dine mensupsunuz. Doğrusu Allah onu geçersiz kılacaktır. Çünkü proteinler tesadüfen meydana gelemez. 350 milyon fosil var. Sizin yalan söylediğiniz açık diyoruz. Allah onu geçersiz kılacaktır, göreceksiniz diyoruz. Değil mi? Şu an.

“Şüphesiz Allah bozgunculuk çıkaranların işini düzeltmez”. Bozgunculuk çıkartırlar dünyada. Terör, anarşi çıkartırlar. Komünizmi, faşizmi getirdiler. Üç yüz elli milyon insanın katline sebep oldular. “Allah bozgunculuk çıkaran işini düzeltmez” ve işleri de düzelmedi. Evet. Ve ekonomik yönlerinde çöktüler. Perişan oldular, mutsuz oldular, neşesiz oldular. Allah kalplerine sevinci, neşeyi, aşkı, tutkuyu aldı. “Allah suçlu günahkarlar istemese de hakkı, hak olarak kendi kelimeleri de gerçekleştirecektir”. Yani Mehdi'yi getirecek, İslam'ı dünyaya hakim edecektir. İnşaAllah.

“Sonunda Musa'ya kendi kavminin bir zürriyetinden, gençlerinden başka Firavun'un ve önde gelen çevresinin kendilerini belaya çarptırmaları korkusuyla iman eden olmadı”. Bakın tam Mehdi işti. “Firavun ve önde gelen çevresi”, mesela iddia edilen Ergenekon örgütü ve onların elemanları ve onların etkilediği kişiler. “Bunların kendilerini belaya çarptırmaları korkusuyla”, yani öldürür, asar, keser, iftira eder bunların, değil mi? Gazetesinde rezil edebilir. Güya rezil eder. Rezil eder değil mi? Allah affetsin. Yahut işte iftira eder. Zor durumda bırakır. “Düşüncesiyle sadece gençlerden”, diyor. “Bir küçük grup Hz. Musa'ya tabi oluyor”. Mehdi de nasıl oluyor? Mehdi de yine insanların öyle bir durumda zorda kalacaklarını anlıyoruz ki bir avuç gencin dışında aynı bu olaydaki gibi Mehdi'ye tabi olan olmayacak. Bakın.

“Kendi kavminin gençlerinden başka”, diyor. “Kimse ona tabi olmadı”, diyor. Mehdi'ye de aynı şey. Ashabı Kehf'te gençlerden oluşuyor değil mi? Çok az bir grup. Evet. Ailelerin yanına kaçıyorlar, ayrılıyorlar. Hicret ediyorlar. Bir araya sığınıyorlar. Mehdi'ye ne yapacaklar? Ailelerin yanından kaçıp, kurtulup Mehdi'nin yanına sığınacaklar. Hz. Musa'da nasıl oluyor? Ailelerin yanından kaçıp, bakın zürriyet gençler geliyorlar sadece. Ailesi gelmiyor, anası babası gelmiyor. Gençler geliyorlar sadece. Ve az bir genç topluluğu. Neden? Toplum baskısından. O devrin Darwinist, materyalist, ateist düşüncesinden. O devrin kapitalist kafasından o devrin çıkartı kokoş mantığından. O devrin putperest inançlarından ve birçok sapkın düşünceden dolayı insanlar korkup gelemiyorlar.

Bu devrimizde de aynı şeylere karşılaşıyoruz. Toplum kınar, basın kınar, işte gazeteciler dedikodu çıkartır. İşte sevgilim beni terk eder diyor, nişanlısı oluyor mesela. Veyahut sözcüsü nişanı atar diyor. Beni işimden atarlar diyor. Okulum yarım kalır. Sınıftaki okuldaki karizmam bozulur diyor. Değil mi? Diyor da diyor yani. Önü sonu yok. Ve o yüzden çok az bir insan aktif olarak canlı mücadelenin içine girebiliyor. Çekiniyor insanlar. Yapanlara da diyorlar ya sen deli misin diyor. Sen ne alaka Diyanet İşleri Başkanlığı bu işi yapar diyor. Senin ortaya çıkman son derece boş bir şey diyor. Çok yanlış bir hareket diyor. Sen nereden çıkarıyorsun bunu diyor. Değil mi?

Diyanet İşleri Başkanlığı tebliğ yapılacaksa onları bir şey diyor. Çok yanlış bir hareket diyor. Sen nereden çıkarıyorsun bunu diyor. Değil mi? Diyanet İşleri Başkanlığı tebliğ yapılacaksa onlar yapar diyor. Sen okuluna git, işine git. Ondan sonra evlen, çolukla çocuğuna karış diyor. Yani öyle bir konu yok. Senin üstüne bir farziyet yok diyor. Halbuki her Müslüman üzerine Emir bi'l-ma'rûf ve nehiy ani'l-münker farzdır. Allah'ın dinini tebliğ etmek farzdır. Dili dönen, konuşabilen, aklı yerinde olan herkes bunu yapmakta mükelleftir. Diyanet İşleri Başkanlığı bunu yapacak, siz tutacaksınız demiyor ki Kur'an'da Allah. Diyanet İşleri Başkanlığı ayrı bir nimettir, bir güzelliktir. Bir hizmet grubudur. Ama onun sevabını kendileri alır onlar. Oradaki çalışan kişiler alır onun sevabını. Onların sevabı sana gelmez yani. İnşaAllah.

Ahirete biz Diyanet İşleri Başkanlığı yapıyordu da mı diyeceğiz yani ya Rabbi onlar bu görevi yaptılar. Biz yapmaya gerek duymadık. Camiye giden amcalar namaz kıldılar. Biz de namaz kılmaya gerek duymadık. Halk diyeceğiz oruç tuttu. Biz gerek duymadık. Hacılar hacca gittiler. Biz gerek duymadık. Olur mu böyle şey? İbadetler herkese kapsayan bir farzdır. “Musa dedi ki; “Ey kavmim”, şeytandan Allah'a sığınırım. “Eğer siz Allah'a iman edip Müslüman olursanız. Artık yalnızca ona tevekkül edin”, Allah'a tevekkül edin diyor. Yani vesveseler, korkular, gerilimler işte yarın ne yiyeceğim, aç mı kalacağım, okuldan atarlar mı, işten mi atarlar, işte nişanlım beni terk eder mi, boşanır mıyım, işte hastalanır mıyım? Bunu Allah haram kılmıştır. Yani bunu, bundan dolayı vesvese ve acı çekmeyi haram kılmıştır.

Tevekkül edeceğiz. Allah'a bırakacağız çünkü hepsini Allah yaratır. Yani sen korksan da onu yapar Allah, korkmasan da onu yapar. Acı çeksen de yapar, çekmesen de yapar. Yani olacak olan iş zaten olur. Değil mi? İnşaAllah. Bir de ne biliyorsun aleyhine olacağını? Mutlaka lehine olur. Mutlaka. Her şerde bir hayır vardır. İnşaAllah. Bir de yani her şeyin sen nefsinin aleyhine olacağını biliyorsun. İnsanın nefsinin hoşuna gidici şekilde de yaratır Allah isterse. Nefsinin hoşuna gitmeyeceği şekilde de yaratabilir. “Dediler ki”, şeytandan Allah'a sığınırım. “Biz Allah'a tevekkül ettik”. MaşaAllah. Ne güzel.

“Rabbimiz bizi zulmeden bir kavim için bir fitne konusu kılma”. Yani zulmeden kavimi bize musallat etme ya Rabbi diyorlar. E biz de diyoruz. Allah zalimlerden bizleri korusun. Deccal’ın şerrinden bizleri korusun. Kötülüklerinden. “Ve bizi kafirler topluluğundan rahmetinle kurtar”. 86. ayet. Bak 86'da bir kurtuluş dinleniyor. 1986'ya bakıyor ayet. Demek ki, 86'da bir saldırı var. Bir şey var. “Ve bizi kafirler topluluğundan rahmetinle kurtar”. Kurtarmak için. Demek ki insan bir yere sıkışırsa o zaman kurtuluş ister değil mi? 86'da kurtarma isteniyor.

“Musa ve kardeşine şöyle vahiy ettik. Mısır'da kavminiz için evler hazırlayın. Evlerinizi namaz kılınan yerler yapın ve namazı dosdoğru kılın. Müminleri müjdele”. Müslümanlar küçük küçük kendilerine evler açsınlar diyor. Oralarda bir arada toplansınlar. Orada namaz kılsınlar, o evler mescit edilsinler. Değil mi? Allah'a hizmet etsinler diyor. O evler nur, çırağı olsun o evler diyor. Allah'ın dinini tebliğ ettiğiniz yerler olsun, inşaAllah.

 


Yunus Suresi, 78. Ayetinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 26 Eylül 2010 tarihli röportajından Yunus Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

OKTAR BABUNA: Şeytandan Allah’a sığınırız. “Onlar: ‘siz ikiniz, bizi, atalarımızı üzerinde bulduğumuz yoldan çevirmek ve yeryüzünde büyüklük sizin olsun diye mi bize geldiniz? Biz sizin ikinize inanacak değiliz’ dediler”

Tam Hocam “ikiniz” diyerek kastettikleri Peygamberlerin getirdiği dini beğenmiyorlar ve atalarından öğrendikleri uydurma, hatta Allah “ataları bir şey bilmiyor idiyse de mi” diyor, başka bir ayette. Bu dini, o batıl dini tercih ediyorlar. Sizin anlattıklarınız da bu şekildeydi Hocam, inşaAllah. “Hurafelerle dolu, bağnaz bir din anlayışı getirdiklerini” söylemiştiniz.

ADNAN OKTAR: Münafıkların özellikleri; bütün münafıklar fahişe karakterlidir. Yani hepsi fahişedir. Fahşa yani fahiş kökenli, pislik yapan, rezillik yapan anlamında. Alayı fahişedir. Yaptıkları her hareket de fuhuştur onların. Yani fahşada bulunur fuhuşta, kendini satması, gidip Müslümanların yanından ayrılıp çıkar için, değil mi? Para için kendini satması fahşadır, fuhuştur. Gidip Müslümanları ihbar etmesi, fahşa ve fuhuştur. Çıkar için yapıyor çünkü. Müslümanların dağılmasını istemesi fahşa ve fuhuştur. Yani fahşa sadece bir kadının kendini gayri meşru satması değildir. Bunlar ömür boyu kendini satıyorlar, ömür boyu satıyor, değil mi? O ayrı, bir günahtır ama bunların günahı çok çok daha yoğundur. Yani önü, ucu, bucağı yoktur. Onun için Tevrat’ta da bunlara fahişe diye hitap edilir. Tevrat’ta da öyle geçer.

“Ey fahişeler” diye hitap eder münafıklara, inşaAllah. Yani fuhuş ehlidir hepsi. Yani bunlar fuhuş kokar ağızları, yüzleri de fuhuş kokar. Ve etrafa da akıldanelik yaparlar. Ahlak dersi vermeye kalkarlar. Yani bir fahişenin ahlak dersi vermesi gibidir. Kuran’ı, İslam’ı savunmayan bir insan, İslam ahlakının dünyaya hakimiyetini istemeyen bir insan nedir? Bir düşünün. İttihat-i İslam’ı istemeyen bir insan nedir? Bir düşünün. Türk-İslam Birliği’ni istemeyen insan nedir? Bir düşünün. Cinayetlere göz yuman bir insan nedir? Bir düşünün. Genç kızlarımızın Filistin’de, Filistin hapishanelerinde, İsrail’deki hapishanelerde de ama özellikle Irak’ta ve Suriye’de; daha önce şey zamanında bu Süfyan zamanında, Saddam zamanında ve şu an Irak hapishanelerinde. Çektikleri zulüm ve onlara acı çektirenler ne oluyorlar? Onların hükmünü bir düşünün, değil mi? Hali hazırda mesela Amerikan askerleri, Irak’ta da Afganistan’da da dindar hanımların ırzına geçiyorlar. Bunu durdurabilecekken, ön ayak olup bunu uygulatanların hükmü nedir? Ne denir buna Türkçede?

Yani Müslüman hanımları Amerikalı askerlere teslim edenlere ne denir, adına ne denir? İşte odur anlamı, yani engel olmayanların anlamı odur. Yani içinde, ruhunda buna bir isyan duymayan, buna karşı mücadele etmeye gerek duymayan, mücadele edeni durdurmaya çalışanların hükmü odur. Anlaşıldı mı? Kardeşim Youtube’a sürekli bu çakallar koyuyor bu resimleri, sürekli kaldırtıyoruz. Mütesettir kızlar, genç kızlar falan zorla böyle çekiştirerek falan, pis pis kahkahalar atarak, sırıtarak falan adamlar, değil mi? İttihat-i İslam’ı istemiyorum ne demektir? Bu sistem devam etsin anlamına gelmiyor mu? İkinci bir anlamı varsa bana söylesinler. Ben anlamıyorum başka türlü. Benim anladığım bu, anlamı bu, değil mi? Dünyadaki zulme seyirci olan münafıklar bu sistemin gelişmesini istemiyorlar. Türkistan Birliği'ni istemiyorlar. İttihat-i İslam'ı istemiyorlar.