Sayın Adnan Oktar'ın 4 Mart 2010 tarihli röportajından Yunus Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: Mesela 73. ayet Yunus Suresi şeytandan Allah’a sığınırım. “Fakat onu yalanladılar;” Ne olacak? Mehdi (a.s)’yi de yalanlayacaklar. “Biz de onu ve gemide onunla birlikte olanları kurtardık” Yani Mehdi (a.s) ve talebeleri o devirde kurtulmuş insanlardır. Diğer insanlar adeta ehli fetret gibidir. Yahut bir kısmı bilgiye ihtiyacı olan insanlardır. Yani, daha canlandırılması gereken insanlardır. “Ve onları halifeler kıldık.” Mehdi (a.s) halife olacaktır mesela. Kuran buna işaret etmiş oluyor. “Ayetlerimizi yalanlayanları da suda boğduk.” Allah onları da manen boğuyor şu an. Mutsuzluk, neşesizlik, bunalım, korku, gerilim. Değil mi? Ve buna bağlı hastalıklarla ve sevgisizlikle Allah onları boğmuş oluyor.
Çünkü ölümden insanlar niye korkuyorlar? Acı çekeceği için korkuyor. Allah zaten şu an manen öldürmüş oluyor yine acı çektiriyor. Yani, ölü olmak, diri olmak da asıl şey nedir? Acı çekmemektir değil mi? Ve rahat etmektir. Suda boğulduk, mesela adam suda boğulsa da mutlu olsa suda boğulmak ona bir ceza olmaz ki. Acı çektiği için orada suda boğulma bir ceza olmuş oluyor. Adam suda boğulmadan, suda boğulmanın acısını çekiyorsa ki bin katını çekiyorsa suda boğulmuş oluyor o da işte. Değil mi? Şu an dünyayı Nuh (a.s) dönemindeki gibi sular kapladı her yeri. Ve insanlar o suyun içinde boğuldular. Materyalizmin, Darwinizm’in, ateizmin, Allahsızlığın verdiği o ruhsuz, sevgisiz, heyecansız, tutkusuz, korku dolu, gerilim dolu kapkaranlık dünyalarında karanlık denizin sularında boğulur gibi boğuldular. Ve çırpınıyorlar şu an suyun içinde. Evet.
CİHAT GÜNDOĞDU: Hocam siz daha iyi bilirsiniz inşaAllah. Alkol ve uyuşturucunun bu kadar yaygınlaşmasının sebebi de bu acılarını unutmaktı Hocam inşaAllah.
ADNAN OKTAR: Tabi. Alkol aldıkça daha da boğuluyor. Uyuşturucu alınca daha da boğuluyor, suyun içinde daha da debeleniyor. Bak “Uyarılanların nasıl bir sonuca uğratıldıklarına bir bak.” diyor Allah. Şu an bakıyoruz, ekonomik kriz bir yandan değil mi dünyayı kasıp kavuruyor. Acılar, terörler, savaşlar. Kimse kafasını yerden kaldıramıyor korkudan dolayı. Birbirlerinden korkuyorlar. Ve dünyayı Cehenneme çevirdiler. Ve bu suyun içinde, bu karanlık denizin içinde boğuluyorlar şu an. “Sonra onun ardından kendi kavimlerine (başka) elçiler gönderdik;” Mesela Mehdi (a.s)’ı gönderiyor Cenab-ı Allah “onlara apaçık belgeler getirmişlerdi.” Biz de mesela Mehdi (a.s) öncüsü olarak apaçık belgeler getiriyoruz. Fosilleri gösteriyoruz, proteinlerin tesadüfen meydana gelemeyeceğini gösteriyoruz, Kuran ayetleriyle, hadislerle Mehdi (a.s)’ın çıktığını anlatıyoruz.
Apaçık belge değil mi bu? Net ispat etmiyor muyuz tek tek birer birer “apaçık belgeler getirmişlerdi. Ama daha önce onu yalanlamaları nedeniyle inanmadılar.” Bizlere de inanmıyorlar anlatıyoruz. Adam diyor, kendi şeyine göre anlatıyor. Yok öyle bir şey diyor, inanmıyor. “İşte Biz, haddi aşanların kalplerini böyle mühürleriz.” Allah, bir gaflet meydana getirdim ben diyor. Göremiyorlar diyor, göremezler diyor. Mühürledim diyor. Cehaletinden, saflığından olanları tenzih ederim ama, böyle bir olay oldu şu an. “Sonra bunların ardından Firavun'a ve onun önde gelen çevresine Musa'yı ve Harun'u ayetlerimizle gönderdik.” Alın size Mehdiyet işte buyurun. Yani nereden çıkarıyorsun diyorlar. Mehdiyet bütün hayata hakimdir. Her devirde var. Bakın o devirde Mehdi'sinden bahsediyor Cenabı Allah.
“Sonra bundan ardından Firavun'a”, Deccal'e o devrin Deccal'ine, “ve onun önde gelen çevresine”, Deccal ordusuna o devrin iddia edilen Ergenekon örgütü çevresine, “Musa'yı ve Harun'u ayetlerimizle” yani Allah'ın delilleriyle “gönderdik”. Mehdi de öyle delillerle, Kur'an'la gelecektir insanlara. Kur'an ve ilmi delillerle gelecektir. “Fakat onlar büyüklendiler”. Şu an karşımızdakiler, mesela tebliğ yaptığımız insanlar niçin reddediyorlar? Büyüklendikleri için. Ben diyor şeyhim çok büyük diyor. Ben de çok büyük. En büyük müceddid benim diyor. Asrın müceddidi de benim diyor. Asrın müştehidi benim diyor. Her yüzyılda bir müceddid gönderilecek deniyor ya. O benim diyor işte diyor. Öbürü de diyor ki benim diyor. Öbürü de benim diyor. Her biri ayrı benim diyor.
Bak diyor ki Allah, “fakat onlar büyüklendiler”, diyor. “Onlar suçlu günahkar bir kavimdi”, diyor. Mesela fuhuş, zina, uyuşturucu, içki dünyada çok yaygın. “Onlar suçlu günahkar bir kavimdi”. Bak tam Kuran ayetinin karşılığı işte. “Onlara katımızdan hak geldiği zaman”, onlara katımızdan Mehdi geldiği zaman. “Dediler ki; “bu kuşkusuz apaçık bir büyüdür”. Yani hipnoz yapıyorsun. Kandırıyorsun. İnsanlara büyü yapıyorsun. Yani insanlara tekrarlar yaparak, anlatarak falan onları aldatıyorsun. Mehdi'ye de böyle diyeceklerdir. Mehdi öncüsü olarak bize de bunu diyorlar. Geçmişte peygamberlere de bunu söylemişler. Musa diyor ki, “size hak geldiğinde böyle mi söylersiniz”, diyor. Yani sizin kanununuz bu mudur diyor. Hak geldiğinde. Yani Mehdi geldiğinde, Mehdiyet geldiğinde, Kuran'ın hakikatleri geldiğinde, bilimsel gerçekler geldiğinde siz böyle mi söylersiniz diyor.
“Bu bir büyü müdür”, diyor Hz. Musa? Benim anlattıklarım değil mi? Tevrat'ın hükümleri bir büyü müdür diyor. “Oysa büyücüleri kurtuluşa ermezler”, diyor. Ama biz kurtuluşa ediyoruz diyor. Siz de batıyorsunuz diyor. Onlar diyor ki, “siz ikiniz bizi atalarımızı üzerinde bulduğumuz yoldan çevirmek ve yeryüzünde büyüklük sizin olsun diye mi bize geldiniz?” Bak siz ikiniz Mehdi ve Hz. İsa bu devre uygulaması. Bizi atalarımız üzerinde bulduğumuz yoldan çevirmek, Darwinist, materyalist, ateist düşünceden bizleri çevirmek, vahşi kapitalizmden bizi çevirmek, komünizmden, faşizmden bizi çevirmek için mi? Yeryüzünde çevirmek için mi geldiniz diyor? “Ve yeryüzünde büyüklük sizin olsun diye mi bize geldiniz?” Yani mehdilik iddiasıyla mı, büyüklük iddiasıyla mı geldiniz diyor.
“Biz sizin ikinize inanılacak değiliz”, diyorlar. Yani yalan söylüyorsun biz size inanmıyoruz diyorlar. Bak “yeryüzünde büyüklük sizin olsun diye mi geldiniz?” Yani iddialar hep böyle oluyor. Büyüklük iddiasına mı geldiniz? Lider mi olmak istiyorsun. Sorunun ne falan gibi inşaAllah. Mesela Firavun diyor ki bana, 79. Mehdi'nin zuhur tarihidir. Mehdi'nin mücadeleye başladığı dönem. “Bana bütün bilgin büyücüleri getirin”. Yani bu devrim mesela ateist, Darwinist, materyalist, bütün bilim adamlarını biz çağırıyoruz değil mi? Gelin tartışalım diyoruz. Getirin.
“Büyücüler geldiğinde Musa; “atacağınız şeyleri atın” dedi”. Yani biz de diyoruz ki atacağınız şeyleri atın. Ne varsa elinizde değil mi? Fosiliniz varsa getirin. Hatta üstüne para vereceğiz diyoruz. Değil mi? Atın elinizdekileri. “Onlar atınca Musa dedi ki; “sizlerin ortaya getirdiğiniz büyüdür. Doğrusu Allah onu geçersiz kılacaktır”. Biz de diyoruz ki sizin söyledikleriniz yalandır. Tekrarlardan oluşan bir büyüdür. Siz bir pagan dine mensupsunuz. Doğrusu Allah onu geçersiz kılacaktır. Çünkü proteinler tesadüfen meydana gelemez. 350 milyon fosil var. Sizin yalan söylediğiniz açık diyoruz. Allah onu geçersiz kılacaktır, göreceksiniz diyoruz. Değil mi? Şu an.
“Şüphesiz Allah bozgunculuk çıkaranların işini düzeltmez”. Bozgunculuk çıkartırlar dünyada. Terör, anarşi çıkartırlar. Komünizmi, faşizmi getirdiler. Üç yüz elli milyon insanın katline sebep oldular. “Allah bozgunculuk çıkaran işini düzeltmez” ve işleri de düzelmedi. Evet. Ve ekonomik yönlerinde çöktüler. Perişan oldular, mutsuz oldular, neşesiz oldular. Allah kalplerine sevinci, neşeyi, aşkı, tutkuyu aldı. “Allah suçlu günahkarlar istemese de hakkı, hak olarak kendi kelimeleri de gerçekleştirecektir”. Yani Mehdi'yi getirecek, İslam'ı dünyaya hakim edecektir. İnşaAllah.
“Sonunda Musa'ya kendi kavminin bir zürriyetinden, gençlerinden başka Firavun'un ve önde gelen çevresinin kendilerini belaya çarptırmaları korkusuyla iman eden olmadı”. Bakın tam Mehdi işti. “Firavun ve önde gelen çevresi”, mesela iddia edilen Ergenekon örgütü ve onların elemanları ve onların etkilediği kişiler. “Bunların kendilerini belaya çarptırmaları korkusuyla”, yani öldürür, asar, keser, iftira eder bunların, değil mi? Gazetesinde rezil edebilir. Güya rezil eder. Rezil eder değil mi? Allah affetsin. Yahut işte iftira eder. Zor durumda bırakır. “Düşüncesiyle sadece gençlerden”, diyor. “Bir küçük grup Hz. Musa'ya tabi oluyor”. Mehdi de nasıl oluyor? Mehdi de yine insanların öyle bir durumda zorda kalacaklarını anlıyoruz ki bir avuç gencin dışında aynı bu olaydaki gibi Mehdi'ye tabi olan olmayacak. Bakın.
“Kendi kavminin gençlerinden başka”, diyor. “Kimse ona tabi olmadı”, diyor. Mehdi'ye de aynı şey. Ashabı Kehf'te gençlerden oluşuyor değil mi? Çok az bir grup. Evet. Ailelerin yanına kaçıyorlar, ayrılıyorlar. Hicret ediyorlar. Bir araya sığınıyorlar. Mehdi'ye ne yapacaklar? Ailelerin yanından kaçıp, kurtulup Mehdi'nin yanına sığınacaklar. Hz. Musa'da nasıl oluyor? Ailelerin yanından kaçıp, bakın zürriyet gençler geliyorlar sadece. Ailesi gelmiyor, anası babası gelmiyor. Gençler geliyorlar sadece. Ve az bir genç topluluğu. Neden? Toplum baskısından. O devrin Darwinist, materyalist, ateist düşüncesinden. O devrin kapitalist kafasından o devrin çıkartı kokoş mantığından. O devrin putperest inançlarından ve birçok sapkın düşünceden dolayı insanlar korkup gelemiyorlar.
Bu devrimizde de aynı şeylere karşılaşıyoruz. Toplum kınar, basın kınar, işte gazeteciler dedikodu çıkartır. İşte sevgilim beni terk eder diyor, nişanlısı oluyor mesela. Veyahut sözcüsü nişanı atar diyor. Beni işimden atarlar diyor. Okulum yarım kalır. Sınıftaki okuldaki karizmam bozulur diyor. Değil mi? Diyor da diyor yani. Önü sonu yok. Ve o yüzden çok az bir insan aktif olarak canlı mücadelenin içine girebiliyor. Çekiniyor insanlar. Yapanlara da diyorlar ya sen deli misin diyor. Sen ne alaka Diyanet İşleri Başkanlığı bu işi yapar diyor. Senin ortaya çıkman son derece boş bir şey diyor. Çok yanlış bir hareket diyor. Sen nereden çıkarıyorsun bunu diyor. Değil mi?
Diyanet İşleri Başkanlığı tebliğ yapılacaksa onları bir şey diyor. Çok yanlış bir hareket diyor. Sen nereden çıkarıyorsun bunu diyor. Değil mi? Diyanet İşleri Başkanlığı tebliğ yapılacaksa onlar yapar diyor. Sen okuluna git, işine git. Ondan sonra evlen, çolukla çocuğuna karış diyor. Yani öyle bir konu yok. Senin üstüne bir farziyet yok diyor. Halbuki her Müslüman üzerine Emir bi'l-ma'rûf ve nehiy ani'l-münker farzdır. Allah'ın dinini tebliğ etmek farzdır. Dili dönen, konuşabilen, aklı yerinde olan herkes bunu yapmakta mükelleftir. Diyanet İşleri Başkanlığı bunu yapacak, siz tutacaksınız demiyor ki Kur'an'da Allah. Diyanet İşleri Başkanlığı ayrı bir nimettir, bir güzelliktir. Bir hizmet grubudur. Ama onun sevabını kendileri alır onlar. Oradaki çalışan kişiler alır onun sevabını. Onların sevabı sana gelmez yani. İnşaAllah.
Ahirete biz Diyanet İşleri Başkanlığı yapıyordu da mı diyeceğiz yani ya Rabbi onlar bu görevi yaptılar. Biz yapmaya gerek duymadık. Camiye giden amcalar namaz kıldılar. Biz de namaz kılmaya gerek duymadık. Halk diyeceğiz oruç tuttu. Biz gerek duymadık. Hacılar hacca gittiler. Biz gerek duymadık. Olur mu böyle şey? İbadetler herkese kapsayan bir farzdır. “Musa dedi ki; “Ey kavmim”, şeytandan Allah'a sığınırım. “Eğer siz Allah'a iman edip Müslüman olursanız. Artık yalnızca ona tevekkül edin”, Allah'a tevekkül edin diyor. Yani vesveseler, korkular, gerilimler işte yarın ne yiyeceğim, aç mı kalacağım, okuldan atarlar mı, işten mi atarlar, işte nişanlım beni terk eder mi, boşanır mıyım, işte hastalanır mıyım? Bunu Allah haram kılmıştır. Yani bunu, bundan dolayı vesvese ve acı çekmeyi haram kılmıştır.
Tevekkül edeceğiz. Allah'a bırakacağız çünkü hepsini Allah yaratır. Yani sen korksan da onu yapar Allah, korkmasan da onu yapar. Acı çeksen de yapar, çekmesen de yapar. Yani olacak olan iş zaten olur. Değil mi? İnşaAllah. Bir de ne biliyorsun aleyhine olacağını? Mutlaka lehine olur. Mutlaka. Her şerde bir hayır vardır. İnşaAllah. Bir de yani her şeyin sen nefsinin aleyhine olacağını biliyorsun. İnsanın nefsinin hoşuna gidici şekilde de yaratır Allah isterse. Nefsinin hoşuna gitmeyeceği şekilde de yaratabilir. “Dediler ki”, şeytandan Allah'a sığınırım. “Biz Allah'a tevekkül ettik”. MaşaAllah. Ne güzel.
“Rabbimiz bizi zulmeden bir kavim için bir fitne konusu kılma”. Yani zulmeden kavimi bize musallat etme ya Rabbi diyorlar. E biz de diyoruz. Allah zalimlerden bizleri korusun. Deccal’ın şerrinden bizleri korusun. Kötülüklerinden. “Ve bizi kafirler topluluğundan rahmetinle kurtar”. 86. ayet. Bak 86'da bir kurtuluş dinleniyor. 1986'ya bakıyor ayet. Demek ki, 86'da bir saldırı var. Bir şey var. “Ve bizi kafirler topluluğundan rahmetinle kurtar”. Kurtarmak için. Demek ki insan bir yere sıkışırsa o zaman kurtuluş ister değil mi? 86'da kurtarma isteniyor.
“Musa ve kardeşine şöyle vahiy ettik. Mısır'da kavminiz için evler hazırlayın. Evlerinizi namaz kılınan yerler yapın ve namazı dosdoğru kılın. Müminleri müjdele”. Müslümanlar küçük küçük kendilerine evler açsınlar diyor. Oralarda bir arada toplansınlar. Orada namaz kılsınlar, o evler mescit edilsinler. Değil mi? Allah'a hizmet etsinler diyor. O evler nur, çırağı olsun o evler diyor. Allah'ın dinini tebliğ ettiğiniz yerler olsun, inşaAllah.
Sayın Adnan Oktar'ın 15 Nisan 2010 tarihli röportajından Yunus Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: Şeytandan Allah’a sığınırım, “Firavun diyor ki: Bana bütün bilgin büyücüleri getirin”, bakın, “bilgin büyücü” mesela Ahir Zamanda da insanlara Darwinist ve Materyalist felsefeyi ilka edenler bilginler. Değil mi? Ama ilmi görünümde büyü yapıyorlar. Mesela geçenlerde de o kitaplarından bir tanesini aldım. Fizik formülleri gibi formüllerle doldurmuşlar. Yani bakan diyecek ki; “adamlar neler biliyor, bilmedikleri yok bunların, biz anlayamadığımıza göre bu formülleri.” Var ya eski Afrika’da, şurada, burada büyücülerin, böyle tılsımlı sözler falan yaparlar kendi kafalarına göre. “Büyücüler geldiğinde Musa: Atacağınız şeyleri atın dedi. Onlar atınca, Musa dedi ki: “Sizlerin (ortaya) getirdiğiniz büyüdür”.” Yani “gerçeği yok” diyor. “Doğrusu Allah onu geçersiz kılacaktır.” Bu Ahir Zamanda tam gerçekleşmiş oldu.
“Şüphesiz Allah, bozgunculuk çıkaranların işini düzeltmez”. Bak 82. ayet; “Allah, suçlu-günahkarlar istemese de, hakkı (hak olarak) Kendi kelimeleriyle gerçekleştirecektir.” Yani İslam’ı dünyaya tam anlamı ile hakim edecektir. Bak, “suçlu-günahkarlar istemese de” diyor Allah, “hakkı (hak olarak)”, yani Allah’ın hükmünü, “kendi kelimeleri ile gerçekleştirecektir. Sonunda Musa'ya kendi kavminin bir zürriyetinden (gençlerinden) başka - Firavun ve önde gelen çevresinin kendilerini belalara çarptırmaları korkusuyla- iman eden olmadı. Çünkü Firavun, gerçekten yeryüzünde büyüklenen bir zorba ve gerçekten ölçüyü taşıranlardandı”. Bakın, dikkat ederseniz 79’dan itibaren, 80’de bir olay var, 81’de bir olay var, 82’de var ve 83’de bir topluluğun, az bir topluluğun, küçük bir topluluğun oluşmasından bahsediyor Kuran. Dolayısıyla 1983’e de bakıyor. Bak “Sonunda Musa’ya kendi kavminin”, yani kendi bulunduğu ülkedeki, kendi çevresinden, “bir zürriyetinden (gençlerinden) başka”, Firavun’dan çekindikleri için ve o zamanki rejimden ve o zamanki polis ve askerin ve toplumun baskılarından çekindiği için az bir genç topluluğundan başka Hz. Musa’ya tabi olan yok. Kuran bunu söylüyor.
Bak, “zürriyetinden (gençlerinden) başka -Firavun ve önde gelen çevresinin”, sırf Firavun değil bakın, “önde gelen çevresi”, yani onun şakşakçıları, o zaman onun kendine has bir medya gücü de vardı Firavun’un o zaman. Yani o zamanın medyası, tellallar, oraya buraya haber götüren kişiler, “Firavun ve önde gelen çevresinin kendilerini belalara çarptırmaları korkusuyla”, belalar nedir? İşinden atabilir, canını yakabilir, iftira atabilir, öldürebilir, hapsedebilir “korkusu ile iman eden olmadı”, korkuya dayalı iman edemiyorlar. “Çünkü Firavun, gerçekten yeryüzünde büyüklenen bir zorba”, yani kendini çok büyük görüyor ve “zorba” yani demokrasi, hukuk diye bir şey yok “ve gerçekten ölçüyü taşıranlardandı.” Ölçü diye bir şey yok. Çünkü Kuran’a yahut o zamanki Tevrat’a yönelik bir düşüncesi yok, yani tabi olma şeklinde düşüncesi yok.
Bakın 86'da. “Ve bizi kafirler topluluğundan rahmetliyle kurtar”. 86'da da bir sıkıntı var. Kurtulma talebi var. Yani 1986'ya bir işaret var. Yani bakın, “ve bizi kafire toplumdan rahmetinden kurtar”. Bir kurtuluş istiyor. 87'de de bir kurtuluş var. Bakın diyor ki, “Musa ve kardeşine şöyle vahiy ettik. Mısır'da kavminiz için evler hazırlayın”. Mesela şu anda da değil mi Müslümanlar evlerini açıyorlar. Allah'ın dininin anlatıldığı, Kur'an'ın okunduğu yerler haline getiriyorlar. “Evlerinizi namaz kılınan ve kıbleye dönük yerler yapın”. Yani her yerde Müslümanların evi mescittir. “Ve namazı dosdoğru kılın. Müminleri de müjdele”. Müjdele ne demektir? Kurtuluş. Hakimiyet. Ne zaman? 87. ayette. Bu sıralamalarda da bir hikmet vardır genelde. Bu gözle de bakabilirler bakanlar. İnşaAllah.
Sayın Adnan Oktar’ın 29 Mart 2014 tarihli sohbetinden Yunus Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: Cenab-ı Allah diyor ki Yunus Suresi, 82, “Allah, suçlu-günahkarlar istemese de,” bak, adam suç işlemiş ve günahkar, ama istemiyor. Neyi istemiyor? Hakkı istemiyor, hak. “hakkı (hak olarak) kendi kelimeleriyle gerçekleştirecektir.” Yani İslam’ı hakim edecek. Mehdi’sini çıkaracak. İsa Mesih’i indirecek. Bak, diyor ki; “Allah, suçlu-günahkarlar istemese de, hakkı (hak olarak)” yani Allah’ın istediği güzel olan, doğru olan her şeyi, “kendi kelimeleriyle gerçekleştirecektir.” Allah kendi kelimeleriyle şu an hakkı gerçekleştiriyor. Suçlu günahkarlar istemiyor ama buna rağmen oluyor.
Bakın diyor ki Cenab-ı Allah, 83. ayette, şeytandan Allah’a sığınırım; “Sonunda Musa'ya” Hz. Musa (a.s)’a “kendi kavminin bir zürriyetinden (gençlerinden) başka” bir avuç gençten başka, “firavun ve önde gelen çevresinin kendilerini belalara çarptırmaları korkusuyla” o zamanki devletin azgın baskısı nedeniyle, “başka iman eden olmadı.” “Çok az bir genç topluluğu iman etti” diyor. “Çünkü firavun, gerçekten yeryüzünde büyüklenen bir zorba” enaniyetli bir zorba, “ve gerçekten ölçüyü taşıranlardandı.” Ölçüyü taşırmaktan Allah’a sığınmak lazım. Zorbalıktan Allah’a sığınmak lazım. Büyüklenmekten Allah’a sığınmak lazım. Büyüklendin mi, zorba oldun mu, ölçüyü taşırdın mı, Allah yerle bir eder. Bunu unutmamak lazım. Bak, bir avuç genç, o zamanın azgın firavun sistemine karşı halk panik halinde. Korkuyorlar. Ama bir avuç genç delikanlı. Gençler korkmaz. Korkmuyorlar, maşaAllah.
“Musa dedi ki: “Ey kavmim, eğer siz Allah'a iman edip Müslüman olmuşsanız” bak, Müslümanlık her devirde var. O zaman da Museviler Müslümanlar. Hani Yahudi falan diyor ya insanlar, Musevi. Müslüman. O zamanki isimleri de Müslüman yine. Musevi Müslüman. “La ilahe illaAllah Musa Resulullah” diyorlardı. O zamanki kelime-i şahadet öyleydi. Sonra “La ilahe illaAllah İsa Resulullah” dediler. Şimdi “La ilahe illaAllah Muhammeden Resulullah” deniyor. Hepsi hak, hepsi doğru. Bak, “siz Allah'a iman edip Müslüman olmuşsanız, artık yalnızca Allah’a (O'na) tevekkül edin” diyor. (Yunus Suresi / 84) Allah’a tevekkül dünyadaki en büyük lükstür. Diyor ki adam, “Çok lüks ve ihtişam içinde yaşamak istiyorum. Zengin olmak istiyorum.” Kardeşim, rahat edemezsin. Mutlu olmazsın. Koca sarayında sürünürsün. Allah vermesin, Allah vermesin, saraydaki avizeye kendini asıp intihar ediyor adam. Allah vermesin. Saray seni mutlu etmez. Allah’a tevekkül seni mutlu eder. En büyük lüks tevekküldür. Tevekkül ettin mi; insan zayıf çünkü her türlü ıstırap kalkar.
Adam diyor ki; “Ben bugün ziyafet vereceğim. Falanca geldi mi? Tabaklar yerinde mi? Şıralar düzgün mü? Porselen tabaklar marka mı?” Eli ayağına şaşıyor. Acayip ıstırap çekiyor. Yani Allah tevekkülünü kaldırdığı için her şeyde ayrı ıstırap çekiyor. “Acaba” diyor adam “bunlar dedikodu yapacak mı? Bir şey söyleyecekler mi? Yemeklerden memnun olacaklar mı?” Ziyafete bak, çektiği acıya bak. Tevekkülde bunların hiçbiri olmaz. Mutlu gelir, mutlu gider, mutlu rahat yaşar. Ben çok küçük örnekler veriyorum. Yoksa önü sonu gelmez. Elinde bir ben çıkıyor, “Eyvah, kanser oldum” diyor. Mesela ciğerinde bir hırıltı duyuyor; “zatürre oldum herhalde” diyor. “Öleceğim herhalde” diyor. Önü sonu gelmez. Tevekkül en büyük lükstür. Allah nimet olarak yaratmıştır.
Diyor ki, “Allah bizden tevekkül istiyor, şunu istiyor, bunu istiyor” hepsi senin mutluluğun için istiyor. “Namaz kıl,” mutlu olursun namaz kıldığında. Abdest aldığında mutlu olursun. Tevekkül ettiğinde mutlu olursun. Allah'ı andığında mutlu olursun. Kur'an okuduğunda mutlu olursun. Kafan açılır. Çünkü zayıf varlıksın. Buna ihtiyaç duyulacak şekilde seni Allah yaratmış. Bu güzellikleri yaşamazsan boğulursun. Bu suda boğulmayı önleyen nimetler. Can kurtaran nimetlerdir. Kur'an'ın bütün hükümleri can kurtaran hükümdür. Yoksa insan boğulur. Hayat onu boğar. İnsan suyun içinde yaşıyor zaten. Bu güzellikler olduğu için insan boğulmadan yaşıyor. Bu olmadığında boğuluyor insanlar bu nimet olmadığında. Suyun dibine batar hemen. Nuh kavminin durumu gibidir hep insanlık.
“Dediler ki; “biz Allah'a tevekkül ettik”, ne güzel. “Rabbimiz bizi zulmeden bir kavim için bir fitne konusu kılma”. Zulmeden bir kavimin fitne konusu kılma yani bizi bu zalimlerle imtihan etme ya Rabbi diyor Müslümanlar. Allah istese imtihan edebilir ama “etme ya Rabbi”, diyorlar. “Ve bizi kafirler toplumundan rahmetinle kurtar”. Ebcedi 2018. Demek ki, müminler bu ızdıraptan, bu acıdan 2018'leri de kurtaracaklar. İnşaAllah. “Ve bizi kafirler toplumundan rahmetinden kurtar”. Şeddesiz 2018, şeddeli 2021. Çok mühim tarihler. Gayet net tarihler vermiş Kur'an. MaşaAllah. Allah öyle güzel bir işaret vermiş.
“Musa ve kardeşine şöyle vahyettik. Mısır'da kavminiz için evler hazırlayın”. Müslüman ne yapacak? Tebliğ yeri neresi? Evler olacak. Evler. “Evleriniz namaz kılınan yerler yapın”. Allah'a ibadet edilen, tebliğ yapılan nur müesseseleri haline getirin. “Ve namazı dosdoğru kılın. Müminlere müjdele” diyor Allah. Dosdoğru kılmak yani samimi kılmak. Dosdoğru kılmak yani samimi kılmak, dosdoğru kılmak yani namaz zaten kolay bir ibadet. Bazı bağnazlar işte parmağını şöyle yapacaksın, bacağını şöyle yapacaksın, şu kadar ayıracaksın falan. Öyle detaylar meydana getiriyor ki adam ben kılmayayım o zaman diyor. Yüzlerce detay. Abdest alacak 320 sayfa, 370 sayfa kitap yazıyor. 370 sayfadaki bilgiyi adam toparlayamadığı için namazdan vazgeçiyor. Bu şeytani bu. Bu şeytanın bir oyunu. Din bu kadar kolayken Allah ne diyor Cenab-ı Allah?
“Hz. İbrahim'in dini gibi kolaydır. Allah sizin için zorluk dilemez, kolaylık diler”, diyor. 370 sayfa kitap yazarsan bu kolaylık mı oluyor? O zaman ki takva olduğu için yapıyor. Sen takva diyerek detaya dalıp boğulmuşsun. Detaya boğulma Kur'an'da belirtilen bir fitne ve felakettir. “Musa diyor ki; “Rabbimiz şüphesiz sen Firavuna ve önde gelen çevresine dünya hayatında bir çekicilik ve mallar verdin”. Yani deccaliyeti imkanlar verdin diyor Allah. “Rabbimiz senin yolundan saptırmaları için mi?” Senin yolundan saptırmaları için mi? “Rabbimiz mallarını yerin dibine geçir”. Bak ne kadar şiddetlenmiş. “Rabbimiz mallarını yerin dibine geçir ve onların kalplerinin üzerini şiddetle bağla”. İki mühim şey. Mallarını yok diyor Cenab-ı Allah'a. Bir de kalplerinin üzerini şiddetle bağla. Akıllarını örtüyor yani. Akılları geçsin. Evet.
“Onlar acı azabı görecekleri zamana kadar iman etmeyecekler”, diyor. İman ediyor mu? Acı azabı görünce görüyor mu? O zaman da zaten imtihan bitmiş oluyor. Onun için namazı, ibadetleri zor göstertip şeytana imkan tanımamak lazım. Milyonlarca insan abdest zor gösterildiği için, namaz zor gösterildiği için dinden uzaklar. Milyonlarca insanı böyle dinden çıkarttılar, mahvettiler.