(Sayın Adnan Oktar’ın 11 Mart 2011 Kaçkar Tv’deki Canlı Sohbetinden)
ADNAN OKTAR: Şeytandan Allah’a sığınırım. Kuran’ın hangi sayfasını açarsak açalım Cenab-ı Allah, deccal güçleriyle Hz. Mehdi (a.s.) güçlerinin karşılıklı mücadelesinden bahseder, hemen hemen her sayfasında. Şimdi bak diyor ki Cenab-ı Allah, Hud Suresi 109’da; “artık onların tapmakta oldukları şeyler konusunda, sakın kuşkuda olma.” Mesela Darwinist materyalist düşüncede insanların çoğu kuşkuya kapılır; “acaba doğru mu söylüyorlar, hakikaten böyle bir bilimsel delil var mı?” gibisinden. Allah diyor ki bak; “sakın kuşkuda olma.” Önceden uyarıyor Allah, dikkatini açıyor insanların. “Daha önceleri, ataları nasıl tapıyor idiyseler, bunlar da ancak böyle tapıyorlar.” Hiçbir düşünce yeni, orijinal düşünce olmuyor. Mesela Darwinist düşünceye baktığımızda Kuran’ın bu hükmüne göre hemen anlayacağız ki, Darwinizm üç bin yıllık, dört bin yıllık geçmişi olan bir düşünce. Yani çok eski tarihlere kadar gittiğini anlayacağız. Yani her inanç, her put düşünce mutlaka eski geçmişi vardır. Nitekim, ne diyor Cenab-ı Allah? “Daha önceleri, ataları nasıl tapıyor idiyseler, onlar da ancak böyle tapıyorlar.” “Hiçbir farklılık yoktur” diyor. Nasıl Firavun zamanında Darwinist düşünce varsa, Nemrut zamanında varsa, Sümerler devrinde ve eski Yunan’da Darwinist düşünce varsa, “aynısı var” diyor Allah.
“Şüphesiz Biz, paylarını eksiltmeksizin onlara ödeyecek olanlarız.” Tabii insanlar burada; “bunların durumu ne olacak? Müslümanlarla onların arasındaki fark nedir?” gibi akıllarına bir düşünce gelebileceği için Allah diyor; “ben onları tespit ediyorum, tam anlamıyla karşılığını vereceğim” açıklamasını yapıyor Cenab-ı Allah, insanların kalbinin rahat olması için. “Andolsun, Musa'ya kitabı verdik, onda anlaşmazlığa düşüldü.” Şimdi buradaki ifadeye göre, Tevrat hakkında anlaşmazlığa düşmüşler. Cenab-ı Allah’ın hükmüdür bu açık zaten, buna kesin inanıyoruz. “Eğer Rabbinden bir söz geçmiş (verilmiş) olmasaydı, mutlaka aralarında hüküm verilmiş olacaktı.” “Bir bela verecektim” diyor Allah. “Gerçekten onlar, bundan (Kur'an'dan) yana kuşku verici bir tereddüt içindedirler.” Yani “olabilir de, olmayabilir de” diye şüphe ediyorlar diyor Allah. Halbuki samimi gözle bakıldığında Kuran’ın gerçek olduğu hemen anlaşılıyor. Hangi samimi vicdan Kuran’ın gerçekliğini reddedebilir? Vicdanını örseleyecek, vicdanını rahatsız edecek herhangi tek bir tane hüküm yok Kuran’ın içerisinde.
Bilakis, hem bilimle mutabık, bütün modern bilimlerin açıklamalarını çok önceden bildiriyor Kuran. Diyorlar ki işte; “zorlama”. Olur mu? Diyor ki; “kâinat yokken, yoktan var ettim” diyor. Bing Bang ne diyor? “Kainat yoktu” diyor, “yoktan var oldu” diyor. Aynısını söylemiyor mu Kuran? Burada zorlama nerede var? Allah diyor ki; “zaman izafi” diyor ve izafi olduğuna deliller veriyor. Nerede burada zorlama? Net, zamanın izafi olduğunu açıkça söylüyor Kuran ve bol da örnek veriyor. Modern fizik neyi söylüyor? “Zaman izafidir” diyor, “mekan da izafidir” diyor. Kuran ne diyor? İzafi olduğunu söylüyor. Ne zaman söylemiş Kuran? Bin dört yüz sene önce söylemiş. Bunlar ne zaman buldular? Bin dört yüz sene sonra buldular. Kuran’ın haklı olduğu ortaya çıktı.
“Şüphesiz Rabbin, onlardan tümüne yapıp ettiklerini(n karşılığını) onlara tastamam ödeyecektir.” “Şüphesiz” demek, bunlar hep güçlendirici, yani Kuran sağlıklı vurgular yapar. Bazı insana dersin ki; “kanaatin geldi mi?” dersin, “evet” der. Ama bazısı der ki; “çok açık, tabii ki, net kanaatim geldi. Kalbim mutmain oldu. Hiçbir tereddüdüm yok” der. Kuran’da bu üslubu kullanıyor Allah, yani çok doyurucu, vurucu üslup. Mesela diyor ki; “şüphesiz” diyor Allah. Mesela şöyle diyebilirdi Allah; “Rabbin, onlardan tümüne yapıp ettiklerini(n karşılığını) onlara tastamam ödeyecektir.” Ama bak “şüphesiz” dendiğinde bu kalplerde rahatlık getiren bir ifadedir. “Çünkü O, yapıp-ettiklerinden haberdar olandır.” Bütün yapılıp edilenlerin hepsini zaten Allah yarattığı için biliyor Allah. “Seninle birlikte tevbe edenlerle birlikte emrolunduğun gibi dosdoğru davran.” Yani hem tevbe etmemizi istiyor Allah burada hem de “dosdoğru davran”. ‘Dosdoğru davran’ nedir? “En müspet, en olumlu, en makul, en tutarlı hareketi yapın” diyor Allah. “Ve azıtmayın.” Sapıtmayın. “Çünkü O, yaptıklarınızı görendir.” Yani; “‘nasıl olsa görmüyorlar’ demeyin” diyor Allah, “görünmez demeyin, Ben hepsini görüyorum” diyor Allah.
“Zulmedenlere eğilim göstermeyin”. Çünkü vicdansızlık yapmış oluyor, zulmettiği belli, “onlara eğilim göstermeyin” diyor. “Yoksa size ateş dokunur.” “Canınız yanar” diyor Allah. Yani; “dünyada da canınızı yakarım” diyor Allah, “ahirette de.” Dünyada mesela birdenbire başın bir belaya girer, yani bir uğursuzluk sarar. Mesela işlerin doğru dürüst giderken, birdenbire tahmin edemediğin şekilde belalar yağmaya başlar. Ahirette de ayrı, ahiretteki azap daha şiddetli tabii. “Sizin Allah’tan başka velileriniz yoktur, sonra yardım göremezsiniz.” Allah’a tam teslim olursanız, Allah; “rahatlık veririm” diyor “ve yardım ederim. Aksinde hem canınız yanar, hem de yardım göremezsiniz” diyor Allah. “Gündüzün iki tarafında” yani sabah vaktinde ve akşam vaktinde “ve gecenin (gündüze) yakın saatlerinde namaz kıl.” Beş vakit namazdan bir örnek veriyor Cenab-ı Allah. “Şüphesiz iyilikler, kötülükleri giderir. Bu, öğüt alanlara bir öğüttür.” “İyilik yapıldığında, kötülük yaptıysanız onları yok eder” diyor Allah.
Mesela adam beş tane iyilik yapıyor, mesela iki tane de kötülük yapıyorsa, “o beş, öbürlerini götürür” diyor Allah, “yok ederim” diyor. Allah unutmaz; fakat bize unutturuyor. Hiçbir şey Allah Katı’nda kaybolmaz. Hiçbir görüntü, hiçbir ses, hiçbir duygu Allah Katı’nda kaybolmaz. Yani sonsuza kadar kaybolmaz. Ama hoşlanmadığımız şeyleri Allah bize hatırlatmaz. Yani sonsuza kadar hatırlatmıyor ahirette. “Ve sabret. Gerçekten Allah, iyilik yapanların ecrini kaybetmez.” Sabır çok önemli; mesela sevgide sabırlı olmak, dürüstlükte sabırlı olmak, şefkatte, temizlikte sabırlı olmak. Mesela adam bir hafta temiz, bir hafta sonra temiz değil. Olmaz, ömrü boyunca temiz olacak. Mesela bir hafta dürüst, bir hafta dürüst değil. Olmaz, sürekli dürüst ve samimi olacak. Mesela hiç yalan söylememeyi ömrünün sonuna kadar götürmesi lazım. “Gerçekten Allah, iyilik yapanların ecrini kaybetmez” Yani, “çok güzel karşılığını veririm” diyor Allah. “Sizden önceki nesillerden kurtardığımızdan pek azı dışında yeryüzünde bozgunculuğu önleyecek fazilet sahibi kişiler bulunmalı değil miydi?” Bak; “yeryüzünde bozgunculuğu önleyecek fazilet sahibi kişiler bulunmalı değil miydi?” Yeryüzünde bozgunculuğu kim yapıyor? Deccal yapıyor. Önleyecek fazilet sahibi kişiler kimdir? Hz. Mehdi (a.s.) cemaatidir.
“Zulmedenler ise, içinde bulundukları refahın peşine düştüler.” Yani onlar; işte mallar, oğullar, evlensin, yesin, içsin, işine baksın, okulunu bitirsin, iş açsın. “Zulmedenler ise, içinde bulundukları refahın peşine düştüler. Onlar, suçlu-günahkarlardı” diyor Allah. Yani; “Allah’ı önemli görmüyorlar, ahireti önemli görmüyorlardı” diyor Allah. “Halkı, ıslah eden kimseler iken, senin Rabbin o ülkeleri zulüm ile helak edecek değildi.” Yani; “Mehdiyet’in olduğu yerde büyük bir olay olmaz” diyor. Yani “deprem gibi, savaş gibi büyük bir olay olmaz” diyor. Hz. Mehdi (a.s.) nerede ise o ülkeye felaket gelmiyor. Hz. Mehdi (a.s.) vesilesiyle de kıyamet durdurulmuştur. Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in hadisi var; “bir gün olsa” diyor, “kıyametin kopmasına bir gün kala, Hz. Mehdi (a.s.)’ın gelmesiyle Allah onu durdurur” diyor ve zaman uzatılıyor, yani kıyamet erteleniyor. Kıyametin ertelenmesine sebep olması Hz. Mehdi (a.s.)’ın çok ünlüdür, bilinir. Hz. Mehdi (a.s.)’ın bulunduğu yerde deprem de olmaz, büyük savaşlar olmaz, büyük felaketler olmaz. Kuran ona dikkat çekiyor. “Halkı, ıslah eden kimseler iken, senin Rabbin o ülkeleri zulüm ile helak edecek değildi.” Ebcedi zaten 2020 yılını veriyor, yani Müslümanların Türkiye’deki konumlarının olumlu neticeleneceğini, güzel neticeleneceğini. “Onlar, zulüm işlemektelerken”
102’nci ayet “ülkeleri (veya nesilleri) yakaladığı zaman” yani belayla yakaladığı zaman. Zulüm işliyorlar, dini anlatmıyorlar, İslam anlatılmıyor, sadece zulüm var; “o zaman yakalarım” diyor Allah, “ya savaşla ya ona benzer bir şey ile yakalarım” diyor. “Rabbinin yakalaması işte böyledir.” “Aniden yakalarım” diyor Allah, “kaçamazsınız” diyor. “Gerçekten O'nun yakalaması pek acı ve pek şiddetlidir” diyor Allah. Adamlar diyor ki; “Allah yapmaz” diyorlar. Yapıyor görüyorsunuz. Yapmaz olur mu? “Yok, yapmaz” diyorlar, ısrarla “yapmaz” diyorlar. Ne bu gördüğünüz peki o zaman? Yapıyor, inşaAllah.
“Ahiret azabından korkan için bunda kesin ayetler vardır. O, bütün insanların kendisinde toplanacağı bir gündür ve o, gözlemlenebilen bir gündür.”Yani, “kıyameti hepiniz göreceksiniz” diyor. Bak; “gözlemlenebilen bir gündür.” Bütün insanlık için bunu söylüyor Allah. “Herkesin göreceği bir gündür” diyor. “Biz onu sayılı bir sürenin dışında ertelemeyiz.” Demek ki bir erteleme var kıyamet için. Ne sebeple? Hz. Mehdi (a.s.) sebebiyle. Ne diyor ayette? “Biz onu sayılı bir sürenin dışında ertelemeyiz.” 104, 105; dört ve beş. Ne yapıyor? Kırk beş.
ALTUĞ BERKER: 1545.
ADNAN OKTAR: Kırk beş.
ALTUĞ BERKER: MaşaAllah.
ADNAN OKTAR: “Biz onu sayılı bir sürenin dışında ertelemeyiz.” Sık sık karşılaşıyoruz bu kırk beşle. “(Kıyametin) Geleceği günde, O'nun izni olmaksızın, hiç kimse söz söyleyemez.” Ancak Allah’ın güç verdikleri söz söyleyebiliyor; konuşamıyorlar. “Sen” diyor “onları sarhoş zannedersin, halbuki sarhoş değillerdir” diyor. Yani korkunun şiddetinden pilokronik hareketler başlıyor, konuşamıyorlar. Felç oluyorlar korkudan. Şımarıklık yapanlar başı derdine düşüp vücut kontrolünü kaybediyorlar. “Artık onlardan kimi 'bedbaht ve mutsuz', (kimi de) mutlu ve bahtiyardır.” “Müslümanlar mutlu ve bahtiyarlar; küfür içinde olanlar azap içinde olacaklar” diyor Allah.
(Sayın Adnan Oktar’ın 11 Mart 2011 Kaçkar Tv’deki Canlı Sohbetinden)
ADNAN OKTAR: Şeytandan Allah’a sığınırım. Kuran’ın hangi sayfasını açarsak açalım Cenab-ı Allah, deccal güçleriyle Hz. Mehdi (a.s.) güçlerinin karşılıklı mücadelesinden bahseder, hemen hemen her sayfasında. Şimdi bak diyor ki Cenab-ı Allah, Hud Suresi 109’da; “artık onların tapmakta oldukları şeyler konusunda, sakın kuşkuda olma.” Mesela Darwinist materyalist düşüncede insanların çoğu kuşkuya kapılır; “acaba doğru mu söylüyorlar, hakikaten böyle bir bilimsel delil var mı?” gibisinden. Allah diyor ki bak; “sakın kuşkuda olma.” Önceden uyarıyor Allah, dikkatini açıyor insanların.
“Daha önceleri, ataları nasıl tapıyor idiyseler, bunlar da ancak böyle tapıyorlar.” Hiçbir düşünce yeni, orijinal düşünce olmuyor. Mesela Darwinist düşünceye baktığımızda Kuran’ın bu hükmüne göre hemen anlayacağız ki, Darwinizm üç bin yıllık, dört bin yıllık geçmişi olan bir düşünce. Yani çok eski tarihlere kadar gittiğini anlayacağız. Yani her inanç, her put düşünce mutlaka eski geçmişi vardır. Nitekim, ne diyor Cenab-ı Allah? “Daha önceleri, ataları nasıl tapıyor idiyseler, onlar da ancak böyle tapıyorlar.” “Hiçbir farklılık yoktur” diyor. Nasıl Firavun zamanında Darwinist düşünce varsa, Nemrut zamanında varsa, Sümerler devrinde ve eski Yunan’da Darwinist düşünce varsa, “aynısı var” diyor Allah.
“Şüphesiz Biz, paylarını eksiltmeksizin onlara ödeyecek olanlarız.” Tabii insanlar burada; “bunların durumu ne olacak? Müslümanlarla onların arasındaki fark nedir?” gibi akıllarına bir düşünce gelebileceği için Allah diyor; “ben onları tespit ediyorum, tam anlamıyla karşılığını vereceğim” açıklamasını yapıyor Cenab-ı Allah, insanların kalbinin rahat olması için. “Andolsun, Musa'ya kitabı verdik, onda anlaşmazlığa düşüldü.” Şimdi buradaki ifadeye göre, Tevrat hakkında anlaşmazlığa düşmüşler. Cenab-ı Allah’ın hükmüdür bu açık zaten, buna kesin inanıyoruz. “Eğer Rabbinden bir söz geçmiş (verilmiş) olmasaydı, mutlaka aralarında hüküm verilmiş olacaktı.” “Bir bela verecektim” diyor Allah.
“Gerçekten onlar, bundan (Kur'an'dan) yana kuşku verici bir tereddüt içindedirler.” Yani “olabilir de, olmayabilir de” diye şüphe ediyorlar diyor Allah. Halbuki samimi gözle bakıldığında Kuran’ın gerçek olduğu hemen anlaşılıyor. Hangi samimi vicdan Kuran’ın gerçekliğini reddedebilir? Vicdanını örseleyecek, vicdanını rahatsız edecek herhangi tek bir tane hüküm yok Kuran’ın içerisinde. Bilakis, hem bilimle mutabık, bütün modern bilimlerin açıklamalarını çok önceden bildiriyor Kuran. Diyorlar ki işte; “zorlama”. Olur mu? Diyor ki; “kâinat yokken, yoktan var ettim” diyor. Bing Bang ne diyor? “Kainat yoktu” diyor, “yoktan var oldu” diyor. Aynısını söylemiyor mu Kuran? Burada zorlama nerede var? Allah diyor ki; “zaman izafi” diyor ve izafi olduğuna deliller veriyor. Nerede burada zorlama? Net, zamanın izafi olduğunu açıkça söylüyor Kuran ve bol da örnek veriyor. Modern fizik neyi söylüyor? “Zaman izafidir” diyor, “mekan da izafidir” diyor. Kuran ne diyor? İzafi olduğunu söylüyor. Ne zaman söylemiş Kuran? Bin dört yüz sene önce söylemiş. Bunlar ne zaman buldular? Bin dört yüz sene sonra buldular. Kuran’ın haklı olduğu ortaya çıktı.
“Şüphesiz Rabbin, onlardan tümüne yapıp ettiklerini(n karşılığını) onlara tastamam ödeyecektir.” “Şüphesiz” demek, bunlar hep güçlendirici, yani Kuran sağlıklı vurgular yapar. Bazı insana dersin ki; “kanaatin geldi mi?” dersin, “evet” der. Ama bazısı der ki; “çok açık, tabii ki, net kanaatim geldi. Kalbim mutmain oldu. Hiçbir tereddüdüm yok” der. Kuran’da bu üslubu kullanıyor Allah, yani çok doyurucu, vurucu üslup. Mesela diyor ki; “şüphesiz” diyor Allah. Mesela şöyle diyebilirdi Allah; “Rabbin, onlardan tümüne yapıp ettiklerini(n karşılığını) onlara tastamam ödeyecektir.” Ama bak “şüphesiz” dendiğinde bu kalplerde rahatlık getiren bir ifadedir. “Çünkü O, yapıp-ettiklerinden haberdar olandır.” Bütün yapılıp edilenlerin hepsini zaten Allah yarattığı için biliyor Allah.
“Seninle birlikte tevbe edenlerle birlikte emrolunduğun gibi dosdoğru davran.” Yani hem tevbe etmemizi istiyor Allah burada hem de “dosdoğru davran”. ‘Dosdoğru davran’ nedir? “En müspet, en olumlu, en makul, en tutarlı hareketi yapın” diyor Allah. “Ve azıtmayın.” Sapıtmayın. “Çünkü O, yaptıklarınızı görendir.” Yani; “‘nasıl olsa görmüyorlar’ demeyin” diyor Allah, “görünmez demeyin, Ben hepsini görüyorum” diyor Allah. “Zulmedenlere eğilim göstermeyin”. Çünkü vicdansızlık yapmış oluyor, zulmettiği belli, “onlara eğilim göstermeyin” diyor. “Yoksa size ateş dokunur.” “Canınız yanar” diyor Allah. Yani; “dünyada da canınızı yakarım” diyor Allah, “ahirette de.” Dünyada mesela birdenbire başın bir belaya girer, yani bir uğursuzluk sarar. Mesela işlerin doğru dürüst giderken, birdenbire tahmin edemediğin şekilde belalar yağmaya başlar. Ahirette de ayrı, ahiretteki azap daha şiddetli tabii. “Sizin Allah’tan başka velileriniz yoktur, sonra yardım göremezsiniz.” Allah’a tam teslim olursanız, Allah; “rahatlık veririm” diyor “ve yardım ederim. Aksinde hem canınız yanar, hem de yardım göremezsiniz” diyor Allah. “Gündüzün iki tarafında” yani sabah vaktinde ve akşam vaktinde “ve gecenin (gündüze) yakın saatlerinde namaz kıl.” Beş vakit namazdan bir örnek veriyor Cenab-ı Allah.
“Şüphesiz iyilikler, kötülükleri giderir. Bu, öğüt alanlara bir öğüttür.” “İyilik yapıldığında, kötülük yaptıysanız onları yok eder” diyor Allah. Mesela adam beş tane iyilik yapıyor, mesela iki tane de kötülük yapıyorsa, “o beş, öbürlerini götürür” diyor Allah, “yok ederim” diyor. Allah unutmaz; fakat bize unutturuyor. Hiçbir şey Allah Katı’nda kaybolmaz. Hiçbir görüntü, hiçbir ses, hiçbir duygu Allah Katı’nda kaybolmaz. Yani sonsuza kadar kaybolmaz. Ama hoşlanmadığımız şeyleri Allah bize hatırlatmaz. Yani sonsuza kadar hatırlatmıyor ahirette. “Ve sabret. Gerçekten Allah, iyilik yapanların ecrini kaybetmez.” Sabır çok önemli; mesela sevgide sabırlı olmak, dürüstlükte sabırlı olmak, şefkatte, temizlikte sabırlı olmak. Mesela adam bir hafta temiz, bir hafta sonra temiz değil. Olmaz, ömrü boyunca temiz olacak. Mesela bir hafta dürüst, bir hafta dürüst değil. Olmaz, sürekli dürüst ve samimi olacak. Mesela hiç yalan söylememeyi ömrünün sonuna kadar götürmesi lazım. “Gerçekten Allah, iyilik yapanların ecrini kaybetmez” Yani, “çok güzel karşılığını veririm” diyor Allah.
“Sizden önceki nesillerden kurtardığımızdan pek azı dışında yeryüzünde bozgunculuğu önleyecek fazilet sahibi kişiler bulunmalı değil miydi?” Bak; “yeryüzünde bozgunculuğu önleyecek fazilet sahibi kişiler bulunmalı değil miydi?” Yeryüzünde bozgunculuğu kim yapıyor? Deccal yapıyor. Önleyecek fazilet sahibi kişiler kimdir? Hz. Mehdi (a.s.) cemaatidir. “Zulmedenler ise, içinde bulundukları refahın peşine düştüler.” Yani onlar; işte mallar, oğullar, evlensin, yesin, içsin, işine baksın, okulunu bitirsin, iş açsın. “Zulmedenler ise, içinde bulundukları refahın peşine düştüler. Onlar, suçlu-günahkarlardı” diyor Allah.
Yani; “Allah’ı önemli görmüyorlar, ahireti önemli görmüyorlardı” diyor Allah. “Halkı, ıslah eden kimseler iken, senin Rabbin o ülkeleri zulüm ile helak edecek değildi.” Yani; “Mehdiyet’in olduğu yerde büyük bir olay olmaz” diyor. Yani “deprem gibi, savaş gibi büyük bir olay olmaz” diyor. Hz. Mehdi (a.s.) nerede ise o ülkeye felaket gelmiyor. Hz. Mehdi (a.s.) vesilesiyle de kıyamet durdurulmuştur. Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in hadisi var; “bir gün olsa” diyor, “kıyametin kopmasına bir gün kala, Hz. Mehdi (a.s.)’ın gelmesiyle Allah onu durdurur” diyor ve zaman uzatılıyor, yani kıyamet erteleniyor. Kıyametin ertelenmesine sebep olması Hz. Mehdi (a.s.)’ın çok ünlüdür, bilinir. Hz. Mehdi (a.s.)’ın bulunduğu yerde deprem de olmaz, büyük savaşlar olmaz, büyük felaketler olmaz. Kuran ona dikkat çekiyor.
“Halkı, ıslah eden kimseler iken, senin Rabbin o ülkeleri zulüm ile helak edecek değildi.” Ebcedi zaten 2020 yılını veriyor, yani Müslümanların Türkiye’deki konumlarının olumlu neticeleneceğini, güzel neticeleneceğini. “Onlar, zulüm işlemektelerken” 102’nci ayet “ülkeleri (veya nesilleri) yakaladığı zaman” yani belayla yakaladığı zaman. Zulüm işliyorlar, dini anlatmıyorlar, İslam anlatılmıyor, sadece zulüm var; “o zaman yakalarım” diyor Allah, “ya savaşla ya ona benzer bir şey ile yakalarım” diyor. “Rabbinin yakalaması işte böyledir.” “Aniden yakalarım” diyor Allah, “kaçamazsınız” diyor. “Gerçekten O'nun yakalaması pek acı ve pek şiddetlidir” diyor Allah. Adamlar diyor ki; “Allah yapmaz” diyorlar. Yapıyor görüyorsunuz. Yapmaz olur mu? “Yok, yapmaz” diyorlar, ısrarla “yapmaz” diyorlar. Ne bu gördüğünüz peki o zaman? Yapıyor, inşaAllah.
“Ahiret azabından korkan için bunda kesin ayetler vardır. O, bütün insanların kendisinde toplanacağı bir gündür ve o, gözlemlenebilen bir gündür.” Yani, “kıyameti hepiniz göreceksiniz” diyor. Bak; “gözlemlenebilen bir gündür.” Bütün insanlık için bunu söylüyor Allah. “Herkesin göreceği bir gündür” diyor. “Biz onu sayılı bir sürenin dışında ertelemeyiz.” Demek ki bir erteleme var kıyamet için. Ne sebeple? Hz. Mehdi (a.s.) sebebiyle. Ne diyor ayette? “Biz onu sayılı bir sürenin dışında ertelemeyiz.” 104, 105; dört ve beş. Ne yapıyor? Kırk beş.
ALTUĞ BERKER: 1545.
ADNAN OKTAR: Kırk beş.
ALTUĞ BERKER: MaşaAllah.
ADNAN OKTAR: “Biz onu sayılı bir sürenin dışında ertelemeyiz.” Sık sık karşılaşıyoruz bu kırk beşle. “(Kıyametin) Geleceği günde, O'nun izni olmaksızın, hiç kimse söz söyleyemez.” Ancak Allah’ın güç verdikleri söz söyleyebiliyor; konuşamıyorlar. “Sen” diyor “onları sarhoş zannedersin, halbuki sarhoş değillerdir” diyor. Yani korkunun şiddetinden pilokronik hareketler başlıyor, konuşamıyorlar. Felç oluyorlar korkudan. Şımarıklık yapanlar başı derdine düşüp vücut kontrolünü kaybediyorlar. “Artık onlardan kimi 'bedbaht ve mutsuz', (kimi de) mutlu ve bahtiyardır.” “Müslümanlar mutlu ve bahtiyarlar; küfür içinde olanlar azap içinde olacaklar” diyor Allah.
ALTUĞ BERKER: Bir saat önce de yeni bir deprem olmuş Hocam Japonya’da, 7.9 şiddetinde. Yeni bir tsunami dalgası bekliyorlarmış.
ADNAN OKTAR: Japonlar hiç umursamıyorlar. Hiç. Allah peş peşe getiriyor. Bir düşünsenize bu neden oluyor, neden bu şeyler meydana geliyor. Allah’ı düşünmek, Allah’a tevbe etmek, Allah’a yakın olmak gerekirken adamlar işinde gücünde.
Sayın Adnan Oktar'ın 11 Mart 2011 tarihli röportajından Hud Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: Şeytandan Allah’a sığınırım. Kuran’ın hangi sayfasını açarsak açalım Cenab-ı Allah, deccal güçleriyle Hz. Mehdi (a.s.) güçlerinin karşılıklı mücadelesinden bahseder, hemen hemen her sayfasında. Şimdi bak diyor ki Cenab-ı Allah, Hud Suresi 109’da; “artık onların tapmakta oldukları şeyler konusunda, sakın kuşkuda olma.” Mesela Darwinist materyalist düşüncede insanların çoğu kuşkuya kapılır; “acaba doğru mu söylüyorlar, hakikaten böyle bir bilimsel delil var mı?” gibisinden. Allah diyor ki bak; “sakın kuşkuda olma.” Önceden uyarıyor Allah, dikkatini açıyor insanların. “Daha önceleri, ataları nasıl tapıyor idiyseler, bunlar da ancak böyle tapıyorlar.” Hiçbir düşünce yeni, orijinal düşünce olmuyor. Mesela Darwinist düşünceye baktığımızda Kuran’ın bu hükmüne göre hemen anlayacağız ki, Darwinizm üç bin yıllık, dört bin yıllık geçmişi olan bir düşünce. Yani çok eski tarihlere kadar gittiğini anlayacağız. Yani her inanç, her put düşünce mutlaka eski geçmişi vardır. Nitekim, ne diyor Cenab-ı Allah? “Daha önceleri, ataları nasıl tapıyor idiyseler, onlar da ancak böyle tapıyorlar.” “Hiçbir farklılık yoktur” diyor. Nasıl Firavun zamanında Darwinist düşünce varsa, Nemrut zamanında varsa, Sümerler devrinde ve eski Yunan’da Darwinist düşünce varsa, “aynısı var” diyor Allah.
“Şüphesiz Biz, paylarını eksiltmeksizin onlara ödeyecek olanlarız.” Tabii insanlar burada; “bunların durumu ne olacak? Müslümanlarla onların arasındaki fark nedir?” gibi akıllarına bir düşünce gelebileceği için Allah diyor; “ben onları tespit ediyorum, tam anlamıyla karşılığını vereceğim” açıklamasını yapıyor Cenab-ı Allah, insanların kalbinin rahat olması için. “Andolsun, Musa'ya kitabı verdik, onda anlaşmazlığa düşüldü.” Şimdi buradaki ifadeye göre, Tevrat hakkında anlaşmazlığa düşmüşler. Cenab-ı Allah’ın hükmüdür bu açık zaten, buna kesin inanıyoruz. “Eğer Rabbinden bir söz geçmiş (verilmiş) olmasaydı, mutlaka aralarında hüküm verilmiş olacaktı.” “Bir bela verecektim” diyor Allah.
“Gerçekten onlar, bundan (Kur'an'dan) yana kuşku verici bir tereddüt içindedirler.” Yani “olabilir de, olmayabilir de” diye şüphe ediyorlar diyor Allah. Halbuki samimi gözle bakıldığında Kuran’ın gerçek olduğu hemen anlaşılıyor. Hangi samimi vicdan Kuran’ın gerçekliğini reddedebilir? Vicdanını örseleyecek, vicdanını rahatsız edecek herhangi tek bir tane hüküm yok Kuran’ın içerisinde. Bilakis, hem bilimle mutabık, bütün modern bilimlerin açıklamalarını çok önceden bildiriyor Kuran. Diyorlar ki işte; “zorlama”. Olur mu? Diyor ki; “kâinat yokken, yoktan var ettim” diyor. Bing Bang ne diyor? “Kainat yoktu” diyor, “yoktan var oldu” diyor. Aynısını söylemiyor mu Kuran? Burada zorlama nerede var? Allah diyor ki; “zaman izafi” diyor ve izafi olduğuna deliller veriyor. Nerede burada zorlama? Net, zamanın izafi olduğunu açıkça söylüyor Kuran ve bol da örnek veriyor. Modern fizik neyi söylüyor? “Zaman izafidir” diyor, “mekan da izafidir” diyor. Kuran ne diyor? İzafi olduğunu söylüyor. Ne zaman söylemiş Kuran? Bin dört yüz sene önce söylemiş. Bunlar ne zaman buldular? Bin dört yüz sene sonra buldular. Kuran’ın haklı olduğu ortaya çıktı.
“Şüphesiz Rabbin, onlardan tümüne yapıp ettiklerini(n karşılığını) onlara tastamam ödeyecektir.” “Şüphesiz” demek, bunlar hep güçlendirici, yani Kuran sağlıklı vurgular yapar. Bazı insana dersin ki; “kanaatin geldi mi?” dersin, “evet” der. Ama bazısı der ki; “çok açık, tabii ki, net kanaatim geldi. Kalbim mutmain oldu. Hiçbir tereddüdüm yok” der. Kuran’da bu üslubu kullanıyor Allah, yani çok doyurucu, vurucu üslup. Mesela diyor ki; “şüphesiz” diyor Allah. Mesela şöyle diyebilirdi Allah; “Rabbin, onlardan tümüne yapıp ettiklerini(n karşılığını) onlara tastamam ödeyecektir.” Ama bak “şüphesiz” dendiğinde bu kalplerde rahatlık getiren bir ifadedir. “Çünkü O, yapıp-ettiklerinden haberdar olandır.” Bütün yapılıp edilenlerin hepsini zaten Allah yarattığı için biliyor Allah.
“Seninle birlikte tevbe edenlerle birlikte emrolunduğun gibi dosdoğru davran.” Yani hem tevbe etmemizi istiyor Allah burada hem de “dosdoğru davran”. ‘Dosdoğru davran’ nedir? “En müspet, en olumlu, en makul, en tutarlı hareketi yapın” diyor Allah. “Ve azıtmayın.” Sapıtmayın. “Çünkü O, yaptıklarınızı görendir.” Yani; “‘nasıl olsa görmüyorlar’ demeyin” diyor Allah, “görünmez demeyin, Ben hepsini görüyorum” diyor Allah. “Zulmedenlere eğilim göstermeyin”. Çünkü vicdansızlık yapmış oluyor, zulmettiği belli, “onlara eğilim göstermeyin” diyor. “Yoksa size ateş dokunur.” “Canınız yanar” diyor Allah. Yani; “dünyada da canınızı yakarım” diyor Allah, “ahirette de.” Dünyada mesela birdenbire başın bir belaya girer, yani bir uğursuzluk sarar. Mesela işlerin doğru dürüst giderken, birdenbire tahmin edemediğin şekilde belalar yağmaya başlar. Ahirette de ayrı, ahiretteki azap daha şiddetli tabii. “Sizin Allah’tan başka velileriniz yoktur, sonra yardım göremezsiniz.” Allah’a tam teslim olursanız, Allah; “rahatlık veririm” diyor “ve yardım ederim. Aksinde hem canınız yanar, hem de yardım göremezsiniz” diyor Allah. “Gündüzün iki tarafında” yani sabah vaktinde ve akşam vaktinde “ve gecenin (gündüze) yakın saatlerinde namaz kıl.” Beş vakit namazdan bir örnek veriyor Cenab-ı Allah.
“Şüphesiz iyilikler, kötülükleri giderir. Bu, öğüt alanlara bir öğüttür.” “İyilik yapıldığında, kötülük yaptıysanız onları yok eder” diyor Allah. Mesela adam beş tane iyilik yapıyor, mesela iki tane de kötülük yapıyorsa, “o beş, öbürlerini götürür” diyor Allah, “yok ederim” diyor. Allah unutmaz; fakat bize unutturuyor. Hiçbir şey Allah Katı’nda kaybolmaz. Hiçbir görüntü, hiçbir ses, hiçbir duygu Allah Katı’nda kaybolmaz. Yani sonsuza kadar kaybolmaz. Ama hoşlanmadığımız şeyleri Allah bize hatırlatmaz. Yani sonsuza kadar hatırlatmıyor ahirette. “Ve sabret. Gerçekten Allah, iyilik yapanların ecrini kaybetmez.” Sabır çok önemli; mesela sevgide sabırlı olmak, dürüstlükte sabırlı olmak, şefkatte, temizlikte sabırlı olmak. Mesela adam bir hafta temiz, bir hafta sonra temiz değil. Olmaz, ömrü boyunca temiz olacak. Mesela bir hafta dürüst, bir hafta dürüst değil. Olmaz, sürekli dürüst ve samimi olacak. Mesela hiç yalan söylememeyi ömrünün sonuna kadar götürmesi lazım. “Gerçekten Allah, iyilik yapanların ecrini kaybetmez” Yani, “çok güzel karşılığını veririm” diyor Allah.
“Sizden önceki nesillerden kurtardığımızdan pek azı dışında yeryüzünde bozgunculuğu önleyecek fazilet sahibi kişiler bulunmalı değil miydi?” Bak; “yeryüzünde bozgunculuğu önleyecek fazilet sahibi kişiler bulunmalı değil miydi?” Yeryüzünde bozgunculuğu kim yapıyor? Deccal yapıyor. Önleyecek fazilet sahibi kişiler kimdir? Hz. Mehdi (a.s.) cemaatidir. “Zulmedenler ise, içinde bulundukları refahın peşine düştüler.” Yani onlar; işte mallar, oğullar, evlensin, yesin, içsin, işine baksın, okulunu bitirsin, iş açsın. “Zulmedenler ise, içinde bulundukları refahın peşine düştüler. Onlar, suçlu-günahkarlardı” diyor Allah. Yani; “Allah’ı önemli görmüyorlar, ahireti önemli görmüyorlardı” diyor Allah. “Halkı, ıslah eden kimseler iken, senin Rabbin o ülkeleri zulüm ile helak edecek değildi.” Yani; “Mehdiyet’in olduğu yerde büyük bir olay olmaz” diyor. Yani “deprem gibi, savaş gibi büyük bir olay olmaz” diyor. Hz. Mehdi (a.s.) nerede ise o ülkeye felaket gelmiyor. Hz. Mehdi (a.s.) vesilesiyle de kıyamet durdurulmuştur. Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in hadisi var; “bir gün olsa” diyor, “kıyametin kopmasına bir gün kala, Hz. Mehdi (a.s.)’ın gelmesiyle Allah onu durdurur” diyor ve zaman uzatılıyor, yani kıyamet erteleniyor. Kıyametin ertelenmesine sebep olması Hz. Mehdi (a.s.)’ın çok ünlüdür, bilinir. Hz. Mehdi (a.s.)’ın bulunduğu yerde deprem de olmaz, büyük savaşlar olmaz, büyük felaketler olmaz. Kuran ona dikkat çekiyor.
“Halkı, ıslah eden kimseler iken, senin Rabbin o ülkeleri zulüm ile helak edecek değildi.” Ebcedi zaten 2020 yılını veriyor, yani Müslümanların Türkiye’deki konumlarının olumlu neticeleneceğini, güzel neticeleneceğini. “Onlar, zulüm işlemektelerken” 102’nci ayet “ülkeleri (veya nesilleri) yakaladığı zaman” yani belayla yakaladığı zaman. Zulüm işliyorlar, dini anlatmıyorlar, İslam anlatılmıyor, sadece zulüm var; “o zaman yakalarım” diyor Allah, “ya savaşla ya ona benzer bir şey ile yakalarım” diyor. “Rabbinin yakalaması işte böyledir.” “Aniden yakalarım” diyor Allah, “kaçamazsınız” diyor. “Gerçekten O'nun yakalaması pek acı ve pek şiddetlidir” diyor Allah. Adamlar diyor ki; “Allah yapmaz” diyorlar. Yapıyor görüyorsunuz. Yapmaz olur mu? “Yok, yapmaz” diyorlar, ısrarla “yapmaz” diyorlar. Ne bu gördüğünüz peki o zaman? Yapıyor, inşaAllah.
“Ahiret azabından korkan için bunda kesin ayetler vardır. O, bütün insanların kendisinde toplanacağı bir gündür ve o, gözlemlenebilen bir gündür.” Yani, “kıyameti hepiniz göreceksiniz” diyor. Bak; “gözlemlenebilen bir gündür.” Bütün insanlık için bunu söylüyor Allah. “Herkesin göreceği bir gündür” diyor. “Biz onu sayılı bir sürenin dışında ertelemeyiz.” Demek ki bir erteleme var kıyamet için. Ne sebeple? Hz. Mehdi (a.s.) sebebiyle. Ne diyor ayette? “Biz onu sayılı bir sürenin dışında ertelemeyiz.” 104, 105; dört ve beş. Ne yapıyor? Kırk beş.
ALTUĞ BERKER: 1545.
ADNAN OKTAR: Kırk beş.
ALTUĞ BERKER: MaşaAllah.
ADNAN OKTAR: “Biz onu sayılı bir sürenin dışında ertelemeyiz.” Sık sık karşılaşıyoruz bu kırk beşle. “(Kıyametin) Geleceği günde, O'nun izni olmaksızın, hiç kimse söz söyleyemez.” Ancak Allah’ın güç verdikleri söz söyleyebiliyor; konuşamıyorlar. “Sen” diyor “onları sarhoş zannedersin, halbuki sarhoş değillerdir” diyor. Yani korkunun şiddetinden pilokronik hareketler başlıyor, konuşamıyorlar. Felç oluyorlar korkudan. Şımarıklık yapanlar başı derdine düşüp vücut kontrolünü kaybediyorlar. “Artık onlardan kimi 'bedbaht ve mutsuz', (kimi de) mutlu ve bahtiyardır.” “Müslümanlar mutlu ve bahtiyarlar; küfür içinde olanlar azap içinde olacaklar” diyor Allah.
ALTUĞ BERKER: Bir saat önce de yeni bir deprem olmuş Hocam Japonya’da, 7.9 şiddetinde. Yeni bir tsunami dalgası bekliyorlarmış.
ADNAN OKTAR: Japonlar hiç umursamıyorlar. Hiç. Allah peş peşe getiriyor. Bir düşünsenize bu neden oluyor, neden bu şeyler meydana geliyor. Allah’ı düşünmek, Allah’a tevbe etmek, Allah’a yakın olmak gerekirken adamlar işinde gücünde.
Sayın Adnan Oktar'ın 6 Aralık 2010 tarihli röportajından Hud Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: Şeytandan Allah'a sığınırım. “Artık onların tapmakta oldukları şeyler konusunda sakın kuşkuda olma. Daha önceleri ataları nasıl tapıyor idiyseler, onlar da ancak öyle tapıyorlar. Şüphesiz biz paylarını eksiltmeksizin onları ödeyecek olanlarız”. Şimdi bakıyoruz adamlar neye tapıyor. Yani şu an dünyaya bakıyoruz. Çünkü Kur'an her zaman geçerli kitaptır. Yani son kıyamete kadar geçerli. Bakıyoruz Darwinizm, materyalizm var. Bu inancın kökenine bakıyoruz. Neye inanıyorlar? Bunlar atomun akıl sahibi olduğunu inanıyorlar. Yani her atomun Allah gibi akıllı olduğunu inanıyorlar. Akıl sahibi olduğunu inanıyorlar. Yani böyle bir din. Ve o akılla atomların bir araya geldiğini, şuursuz atomların, görmeyen atomların bir araya gelip gözü meydana getirdiğini, duymayan atomların bir araya gelip duymayı meydana getirdi. Tatmayı bilmeyen atomların tatmayı meydana getirdiği.
Aklı bilmeyen atomların da bir araya gelip aklı meydana getirdiğine inanan bir din Darwinizm materyalizm. Ne zamandan beri? Sümerlerden beri ve daha da eski Mısır'da Sümerlerden beri kalan bir pagan dini. Bak Cenab-ı Allah ne diyor? “Daha önceleri ataları nasıl tapıyor idiyseler”, nasıl Darwinist ve materyalizm düşünce içindeyseler, mesela Firavun ne diyordu? Nil’in çamurlarından, tesadüfler sonucu canlılar meydana geldi diyordu. İnsanlar ve bitkiler, hayvanlar hepsi, Nil’in çamurlarından oluştu diyordu. Sümerler ne diyordu? Bütün canlılar, hayvanlar, bitkiler tesadüfler sonucu oluştu diyordu. Ve evrimden oluştu diyorlardı. Şimdikiler ne diyorlar? Aynısını diyorlar. Allah ne diyor?
“Daha önceleri ataları nasıl tapıyor idiyseler, onlar da ancak böyle tapıyorlar”, diyor, aynısını yapıyorlar diyor. “Şüphesiz bir paylarını eksiltmeksizin onları ödeyecek olanlarız”. Madem Darwinist bir dünyaya inanıyorsun, madem mutasyonlarla olduğuna inanıyorsun, o inancına uygun bir cehennem yaratıyor Allah. Evrim nasıl olurmuş, mutasyon nasıl olurmuş, tesadüf nasıl olurmuş orada görmüş oluyorlar. Yani ecüş-bücüş her şey insanın aleyhine her şey anormal her şey can yakıcı karşı da budur, inşaAllah. Tesadüf denen de bir şey yok tesadüfü de Allah yaratır inşaAllah.
“Andolsun Musa'ya kitabı verdik. Onda anlaşmazlığa düşüldü”. Yani Tevrat'ı değiştirdiler diyor Allah. “Eğer Rabbinden bir söz geçmiş olmasaydı mutlaka Allah anında hüküm verilmiş olacaktı”. Ama benim sözüm olduğu için diyor Allah onlara dokunmuyorum diyor. “Gerçekten onlar bundan Kur'an'dan yana kuşku verici bir tereddüt içindedirler”. Kur'an'ı tereddütle istiyorlar diyor. Yani Kur'an'a samimi olarak, gönülden bağlanamıyorlar diyor Allah. Bakın, konu 109, deminki 109'da okudum, şimdi 110. Hz. Musa geldiğinde, Firavun kavmiyle karşılaştığımda, Hz. Musa, “her şeyi Allah yarattı”, dedi. Firavun da dedi ki, “Nil'in çamurlarından tesadüfen oldu”, dedi. Evrim sonucu oluştu dedi. Bütün canlılar, bitkiler, hayvanlar o şekilde oluştu dedi. Hz. Musa'nın buna karşı anlatacak, yani, paleontolojik deliller, işte kromozomların yapısına ait bilgiler o devirde yok.
Proteinin yapısını da anlatamaz. Yani ne anlayacak adam var ne de öyle bilimsel bir zemin var. Tek anlayacakları şey vardı, Yaratılışı hemen görmek. Yani Allah'ın yarattığını, her şey Allah'ın yarattığını görmek. Allah “elindeki asayı at”, dedi. Attığında asa, tahta, bildiğin odun yılan haline geldi. Normal bildiğin yılan. İlk çürüttüğü, onların evrim düşüncesiydi, Hz. Musa'nın. İlk ortadan kaldırdığı. Yani ilk o put inancını ortadan kaldırdı. Ondan sonra diğer konulara geçti. İnşaAllah. Yani ana konu buydu. Asanın yılan halini aldığını görünce evrimin olmadığını anladılar. Evrimin bir yalan olduğunu anladılar. Ve doğrudan Allah'ın yarattığını anlamış oldular. Çünkü tahta normal, kuru tahta bir anda yılan oldu. O tek delille Hz. Musa bitirdi. Firavun hatta soruyor yaratılışla ilgili.
“Daha önceki insanların durumu nedir önce? Öyleyse diyor. Onlar nasıl oldular” diyor. Yani biz anladım diyor. Bunu dediğini şey yapıyorum da diyor bu dediklerini öyle olduğunu farz edelim diyor. Geçmiş insanlar nasıl olur var ya bizimkiler böyle maymun gibi bana elin baltalı adamlar falan yapıyor resimler yapıyorlar. Onlarda böyle inanç var onlar nasıl oluyor? “Rabbim” diyor “hiçbir şey unutmaz diyor ve şaşırmaz”, diyor. Yanılmaz diyor. Mealen yaklaşık. Yani hepsini Allah unutmaz diyor. Hepsini yaratan Allah'tır diyor. Buradaki yani bu tahta nasıl yılana döndüyse o devirde de aynı kanununu Allah yaratmıştır dedi yani. Yani işari olarak. Ve orada biliyorsunuz getirdiği bilim adamları, büyü yapan bilim adamları iman ettiler.
Şu anki büyücüler yine insanları büyülediler. Aynı, Hz. Musa'nın zamanındaki büyücülerin bir başka türüdür. O zamanki büyücüler de evrimciydiler. Ve evrimi savunuyorlardı. Sahte delillerle geliyorlardı. Sahte delillerle ortaya çıktılar. Hatta insanları kandırmak için o yılan biçiminde asalarını ya da tahtalarını attılar. Yılan görünümü verdiler. Yani mesela deriden bir şey yapıyor. İçine cıva dolduruyor. Cıva attığında deri hareketleniyor, yılan gibi görünüyor. Darwinistler ne yapıyor? Pitdown adamını imal ediyorlar. Sahte olarak törpülüyor, mörpülüyor. Potasyum dikromatla siyahlaştırıyor. Rengini koyulaştırıyor. Alın size delil diyor.
Onların yaptığı sahte delilin bir benzerini o zaman... Yani evrim inancını vurgulamak için kendi inançlarını vurgulamak için o zamanki büyücü bilim adamları yapıyorlardı. Bu asrın büyücü adamları da onların manevi torunları olmuş oluyor. Aynı kafa, aynı mantık. Hz. Musa tek vuruşla bitirmiş oldu. Biz de “yaratılış atlasıyla” bitirdik. Budur yani olay bu.
ALTUĞ BERKER: MaşaAllah hocam. Evrimi çökertmenin ne kadar tahkiki bir iman sağladığını da hocam söylemiştiniz. Çok büyük bir bağlılıkla bağlanıyorlar büyücüler o anda hiç ölümden de korkmuyorlar.
ADNAN OKTAR: Tabii yani çünkü o ana dini ortadan kaldırıyor önce. Yani onların müşrik dinini ortadan kaldırıyor, şirk dinini ortadan kaldırıyor. Ondan sonra konuya geçiyor. İnşaAllah. Birinci yaptığı odur. İnşaAllah.
Sayın Adnan Oktar'ın 23 Mart 2012 tarihli röportajından Hud Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: Şeytandan Allah’a sığınırım. Cenab-ı Allah diyor ki: “Artık onların tapmakta oldukları şeyler konusunda, sakın kuşkuda olma. Daha önceleri, ataları nasıl tapıyor idiyseler” nasıl ataları inanıyorlarsa, diyor Allah “bunlar da ancak böyle tapıyorlar” diyor. Bir deli bir laf atıyor, kırk akıllı çıkaramıyor. “Şüphesiz Biz, onların paylarını eksiltmeksizin onlara ödeyecek olanlarız.”
“Andolsun, Musa'ya kitabı verdik,” Tevrat, “onda anlaşmazlığa düşüldü” Tevrat konusunda anlaşmazlığa düştüler, diyor Cenab-ı Allah. “Eğer Rabbinden bir söz geçmiş (verilmiş) olmasaydı, mutlaka aralarında hüküm verilmiş olacaktı. Gerçekten onlar, bundan (Kur'an'dan) yana kuşku verici bir tereddüt içindedirler.” Musevilerin Kuran’dan sorumlu olduğunu gösteren bir Kuran ayeti. Muhammedi olmalarının gerektiğine dair bir Kuran ayetidir bu, 110. ayet. Yani Muhammedi olmadan gerçek Musevi olmanın mümkün olmadığını görüyoruz.
“Şüphesiz Rabbin, onlardan tümüne yapıp ettiklerini(n karşılığını) onlara tastamam ödeyecektir. Çünkü O, yapıp-ettiklerinden haberdar olandır.”
“Seninle birlikte tevbe edenlerle birlikte emrolunduğun gibi dosdoğru davran. Ve azıtmayın” diyor Allah. Kudurmayın, birbirinize saldırmayın, dehşet yaratmayın, terör meydana getirmeyin, adam öldürmeyin. “Çünkü O, yaptıklarınızı görendir.”
“Zulmedenlere eğilim göstermeyin” kan dökücülere eğilim göstermeyin, “yoksa size ateş dokunur” diyor Allah. Allah “bela veririm” diyor. “Sizin Allah'tan başka velileriniz yoktur, sonra yardım göremezsiniz.”
“Ve sabret. Gerçekten Allah, iyilik yapanların ecrini kaybetmez.”
114. ayette de “Gündüzün iki tarafında ve gecenin (gündüze) yakın saatlerinde namazı kıl. Şüphesiz iyilikler, kötülükleri giderir. Bu, öğüt alanlara bir öğüttür.”
Bak Cenab-ı Allah diyor ki, -tebliğ varsa felaket olmuyor-. “Halkı, ıslah eden kimseler iken” tebliğ yapan kimseler iken, yani radyolardan, televizyonlardan emr-i bil maruf, nehy-i ani’l münker, Allah’ın hükmünü açıklıyorlarken “Rabbin o ülkeleri zulüm ile helak edecek değildi” o ülkeye hiçbir şey olmaz diyor eğer tebliğ yapılıyorsa. Yapılmazsa yerle bir ederim, diyor Allah. Eğer Mehdi varsa orada, Mehdiyet varsa o ülke helak olmuyor. Bak Kuran ayetiyle de Cenab-ı Allah Mehdi’nin olduğu yerde helak olmayacağını gösteriyor. Bak “Halkı, ıslah eden kimseler iken, senin Rabbin o ülkeleri zulüm ile helak edecek değildi.” Onun için Türkiye bir felaketin içerisine girmeyecektir Hz. Mehdi (as) burada olduğu için, Türkiye’de olduğu için.
“Eğer Rabbin dileseydi” diyor Allah yine ayetin devamında, Hud Suresi’nin devamında “Eğer Rabbin dileseydi, insanları elbette tek bir ümmet kılardı” hepsini Müslüman ederdim, diyor Allah. “Tek bir ümmet”. “Oysa, onlar, anlaşmazlığı sürdürmektedirler”. Demek ki Hıristiyanlar da olacak, Museviler de olacak, Müslümanlar da olacak. Bu oluyor. Ancak kıyamete yakın tek bir ümmet oluyor dünya. Ki onun devrine girdik inşaAllah.
“Sana elçilerin haberlerinden -kalbini sağlamlaştıracak-” imanını güçlendirecek “doğru haberler aktarıyoruz.” diyor Cenab-ı Allah. Bak peygamberin bile Allah imanını güçlendiriyor. “Bunda sana hak ve mü'minlere bir öğüt ve uyarı gelmiştir” öğüt ve uyarı. Elçilerin haberlerinin içerisinde yalnız bu bilgiler. Elçilerin haberlerinin içinde neler varmış? “doğru haberler aktarıyoruz.” diyor Cenab-ı Allah, “Bunda sana hak ve mü'minlere bir öğüt”, içerinde öğütler var onların. Öyle hikaye değil. “ve uyarı” var diyor Allah, “uyarı gelmiştir”.
“İman etmeyenlere de ki: “Yapabileceğinizi yapın; elbette biz de yapacağız.” Biz de diyoruz münafıklara: “Elinizden geleni ardınıza koymayın.” Biz de kanun hukukla karşılığını veririz. “Ve gözleyip durun; gerçekten biz de gözleyip duruyoruz.” 122. 122’nin 12’si var, tekrarlayan ikisi var, 2-2’si var. bir 12’si var. “gözleyip durun” neyi gözlüyoruz biz şimdi? İttihad-ı İslam’ı, Hz. Mehdi (as)’ın çıkışını. “gerçekten biz de gözleyip duruyoruz.” Küfre diyoruz biz: “bekleyin, Hz. Mehdi (as) çıkacak, Hz. İsa Mesih (as) çıkacak, kıyamet de olacak, gözleyip durun; gerçekten biz de gözleyip duruyoruz.” Müslümanlar olarak biz de gözleyip duruyoruz.
“Göklerin ve yerin gaybı Allah'ındır, bütün işler O'na döndürülür; öyleyse O'na kulluk edin ve O'na tevekkül edin. Senin Rabbin yaptıklarınızdan habersiz değildir.” Allah’a tevekkül edin, diyor Cenab-ı Allah. Mesela biz konuşuyoruz, Allah’a tevekkül ediyoruz. Konuşturan Allah. Faaliyet yapıyoruz, Allah’a tevekkül ediyoruz.
Sayın Adnan Oktar'ın 24 Ağustos 2011 tarihli röportajından Hud Suresi ile ilgili açıklamaları.
ADNAN OKTAR: Ya Allah, bismillah. Kuran’dan bir ayet açalım. Şeytandan Allah’a sığınırım. Hud Suresi 109- “Artık onların tapmakta oldukları şeyler konusunda, sakın kuşkuda olma.” Yani acaba doğru olabilir mi? Acaba Darwinizm, Materyalizm doğru olabilir mi? Darwin’in dedikleri doğru olabilir mi? Kuşkuda olma. “Daha önceleri, ataları nasıl tapıyor idiyseler”, Sümerler, Mısırlılar, Eski Yunan’da nasıl Darwinistseler “bunlar da ancak böyle tapıyorlar.” Aynı inançtalar. O zaman da Komünist kafa vardı, şimdi de var. “Şüphesiz Biz, onların paylarını eksiltmeksizin onlara ödeyecek olanlarız.”
110- “Gerçekten onlar bundan (Kuran’dan) yana kuşku verici bir tereddüt içindedirler.” Acaba Kuran yeterli mi, Kuran’da her şey yazılmış mıdır, Kuran’da Allah’ın hükümleri tam mıdır, gibi müşrikler biliyorsunuz şüphe ediyorlar, Allah’ta Kuran’da her türlü hükmün belirtildiğini açıklıyor, inşaAllah
Sayın Adnan Oktar’ın 13 Mart 2014 tarihli sohbetinden Hud Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: Allah küfür için diyor ki; “Gerçekten onlar, bundan (Kur'an'dan) yana kuşku verici bir tereddüt içindedirler.” (Hud Suresi, 110) Ama tereddüt yani “olabilir de olmayabilir de” diyorlar. Halbuki iman etmiş olsa kaybı olmaz, kazancı olur. Ama diretiyor, boş yere diretiyor. Ve zarara uğruyor.
“Halkı, ıslah eden kimseler iken,” yani eğer tebliğ yapılıyorsa bir ülkede, İslam, Kuran, Allah rızası için hakkıyla, hakkaniyetiyle anlatılıyorsa, halis ve samimi Müslümanlar varsa, “senin Rabbin o ülkeleri zulm ile helak edecek değildi.” (Hud Suresi, 117) “Helak etmem” diyor Allah. “Tebliğ yapılan, İslam’ın anlatıldığı, samimi Müslümanların olduğu bir ülkeyi helak etmem” diyor. Onun için, Türkiye’de Hz. Mehdi (a.s) olduğu için, hiçbir şekilde Türkiye’ye zeval gelmez. Büyük felaket gelmez. Toplu felaket gelmez. Ancak başarı ve zafer gelir. Bunun dışında bir şey gelmez.