Yusuf Suresi, 1-35 Ayetlerinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 13 Ekim 2010 tarihli röportajından Yusuf Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: Mesela Kuran’da geçen Yusuf Suresi de yine Hz. Mehdi (a.s.)’ı anlatan bir suredir. Yani ağırlıklı olarak ona işaret eden bir suredir. Yusuf Suresi, Kehf Suresi, Hz. Süleyman (a.s.) Kıssası baştan sona, Zülkarneyn Kıssası baştan sona hep Hz. Mehdi (a.s.)’dan bahseder. Yani ağırlıklı olarak, inşaAllah.

Yusuf Suresi Mekke’de indirilen bir sure, 111 ayet. Bakın bir kere, Şeytan Allah’a sığınırım. Rahman Rahim olan Allah’ın adıyla, bu ayetin içindeki ince hikmetlere bir bakmaya çalışalım Allah’ın dilemesiyle, Cenab-ı Allah’ın verdiği bilgi kadarıyla.

“Elif, Lam, Ra. Bunlar, apaçık olan Kitab'ın ayetleridir.” Bir, birin yanında bir “Elif” var. Elif’in ebced karşılığı birdir. Bak, 111 ayet, bak bir kere burada bir 11 var. Bir ile “Elif” birleştiğinde yine 11 oluyor. Yine aşağıya iniyoruz. Ne diyor Hz. Yusuf (a.s.)? “11 yıldız” diyor, 11. Bakın üç tane 11 var, inşaAllah. 11 Eylül olayı da çok önemli bir olaydır, 11 Eylül’de olan olay, inşaAllah. “Gerçekten Biz, akıl erdiresiniz diye, onu Arapça bir Kuran olarak indirdik”. “Akıl erdiresiniz diye” demek ki Kuran’ın üstüne biz derin derin düşüneceğiz. Aklı geliştiren bir güçtür Kuran Allah’ın dilemesi ile. Yani Kuran’ı okuyanlarda akıl gelişir. Kuran olmadan akıl olmaz onu söyleyeyim, zeka olur. Aklın olması için mutlaka Kuran’a ihtiyaç vardır. Kuran’ı iyi özümseyip iyi yaşayan, iyi hayata geçiren insana biz akıllı deriz. Onun dışındakilere zeki denir. “Biz bu Kur'an'ı sana vahyetmemizle, en güzel kıssaları gerçek bir haber (kıssa) olarak sana aktarıyoruz” bak, “En güzel kıssaları gerçek bir haber (kıssa) olarak sana aktarıyoruz oysa sen, daha önce, bundan haberi olmayanlardandın” bu bilgiler hep gayp haberlerleri, özel bilgiler bir çoğu.

“Hani Yusuf babasına: “Babacığım, gerçekten ben (rüyamda) on bir yıldız, Güneş'i ve Ay'ı gördüm; bana secde etmektelerken gördüm” demişti.” Şimdi bakıyoruz, “Rüyamda” diyor, “Ben rüyamda”. Bir kere 11 var. 11, 11 Eylül’e bakıyor 11 Eylül’deki olaylara. Bu Hz. Mehdi (a.s.)’ın çıkış alametidir. “Yıldız” iki tane kuyruklu yıldız çıkmıştır, biri Halley, biri Lulin ona bakıyor. “Güneş” Güneş tutulması olmuştur 2 kere, Hz. Mehdi (a.s.)’ın çıkış alametidir. Ve “Güneş’ten bir alamet belirecektir” ona bakıyor. “Ay” Ay tutulmaları olmuştur yine Hz. Mehdi (a.s.)’ın çıkış alameti olarak 2 kere olmuştur. 15 gün ara ile Ay ve Güneş tutulmaları olmuştur ona bakıyor. “Bana secde etmektelerken gördüm” yani Allah Hz. Mehdi (a.s.)’ın zuhuru için Hz. Mehdi (a.s.)’ın emrine veriyor. Mesela 11 Eylül olayını meydana getiriyor Cenab-ı Allah. Kuyruklu yıldızları çıkarıyor Hz. Mehdi (a.s.) çıkacak diye Hz. Mehdi (a.s.)’ın emrinde. Güneş ve Ay tutulmaları yapıyor yine Hz. Mehdi (a.s.)’ın emrinde. Allah Hz. Mehdi’nin emrine, Hz. Mehdi (a.s.)’ın hizmetine, Hz. Mehdi (a.s.)’ın zuhuru için vesile kılıyor.

“(Babası) Demişti ki: “Oğlum, rüyanı kardeşlerine anlatma” demek ki başlangıçta Mehdiyet anlatılmaması gereken bir bilgi. Yani gelişmemişken, imkanları yokken Mehdiyet’i anlatırsan Mehdiyet’te insanlarda bir hassasiyet olacak anlamına geliyor. Çünkü bu Hz. Yusuf (a.s.)’ın anlatacağı şeyde Mehdiyet. Çünkü ileride hakim olacağını, üstün olacağını gösteren bir rüya görüyor zaten. O rüyayı görünce kıskananlar olur, haset edenler olur ve saldırganlaşabilirler. Hatta biz Mehdiyet ile ilgili Hz. Mehdi (a.s.) ile ilgili ben bir kitap yazmıştım yıllar önce. Yani yaklaşık 20 yıl önce yazmıştım. Ben o kitabı yazınca bir kısım Müslüman kardeşlerimizde tahmin tahayyül edemeyeceğim bir reaksiyon başladı. Hatta bir camiye gitmiştik böyle etrafımızı sardılar falan. Yani çok acayip olaylar olmaya başlamıştı. Yani saldırganlaşmıştı bir kısım insanlar, bazı kişiler. Demek ki o zamanlar erkenmiş daha. Mesela bak şu an anlatıyoruz hiçbir şey yok sadece dinliyorlar. Ama o devirde anlattığımızda çok büyük olay olmuştu. Bak, Hz. Mehdi (a.s.) öncüsü olarak biz de bunun bir tecellisi ile karşılaştık. Onun için Müslüman da olsa bir kısım insanlar hasedine sebep olacak, kıskançlığına sebep olacak, saldırganlığına sebep olacak kıymetli hakikatler bir süre eğer zamanı, zemini uygun değilse anlatmamakta fayda var. Ama biz tabii anlattık yine hayır oldu o dönemde, inşaAllah.

“Yoksa sana bir tuzak kurarlar” demek ki Hz. Mehdi (a.s.) da Müslümanlar tarafından, Müslüman bilinen fakat münafık tiyniyetli olan kişiler tarafından tuzak kurulacak. Yani Müslüman bildiğimiz bazı münafıklar tarafından tuzak kurulacak. “Çünkü şeytan, insan için apaçık bir düşmandır.” Şeytan kime etki ediyor? Münafıklara etki ediyor, küfre etki eder. Şeytana dikkat çekildiğine göre, münafık da zaten şeytanın insan şeklini almış bir sureti olduğuna göre, “İnsan için apaçık bir düşmandır” demek ki münafıklar da Hz. Mehdi (a.s.)’a düşman olacaklar. 6. ayette, “Böylece Rabbin seni seçkin kılacak” ebcedi 2020 tarihini veriyor. “Böylece Rabbin seni seçkin kılacak” bak bir tane tarih veriyor Hz. Mehdi (a.s.)’ın zuhur tarihini veriyor 2020. 3418 olabilir, 975 olabilir, tam 2020 tarihini veriyor, bakabilirler. “Rabbin seni seçkin kılacak” farklı kılacak, üstün kılacak, ayrı kılacak, lider kılacak. “Sözlerin yorumundan (kaynaklanan bir bilgiyi) sana öğretecek” yani Hakk’ı yorumlamayı, hadis yorumlamayı, Kuran’ı yorumlamayı sana öğretecek, bu anlam çıkıyor. Yani güzel yorumlayacaksın, oradaki sırları ve şifreleri güzel çözeceksin, bu anlama geliyor. “Böylece Rabbin seni seçkin kılacak, sözlerin yorumundan (kaynaklanan bir bilgiyi) sana öğretecek” Hz. Mehdi (a.s.)’a bakan yönü olarak biz bunu görüyoruz. Yani Kuran’ı, Kuran’ın sırlarını, hadisin sırlarını açacak, yani insanlara gösterecek. Risale-i Nur’un sırlarını açacak insanlara gösterecek.

“Ve daha önce ataların İbrahim ve İshak'a (nimetini) tamamladığı gibi senin ve Yakub ailesinin üzerindeki nimetini tamamlayacaktır.” Hz. Mehdi (a.s.)’ın neslinden, Hz. İbrahim (a.s.)’ın zaten duası var. Müslümanlarda her namazda kadlede dua ediyorlar, Tahiyyat-ül Mescid duası, Ettahiyyatü. Orada Hz. İbrahim (a.s.)’a da tahiyyattayken Hz. İbrahim (a.s.)’a ailesine ve Hz. İbrahim (a.s.)’a dua ediliyor, inşaAllah. Bak, “İbrahim ve İshak'a (nimetini) tamamladığı gibi senin ve Yakub ailesinin üzerindeki nimetini tamamlayacaktır.” Hz. Mehdi (a.s.)’da bu soydan geliyor seyyiddir. Dolayısıyla Hz. Mehdi (a.s.)’ın dünya hakimiyeti olması ile nimet tamamlanmış olacaktır. Bak, “Nimetini tamamlayacaktır” diyor. Tam anlamıyla mütekamil, dünya hakimiyeti ile bu nimet tamamlanmış oluyor, inşaAllah. “Elbette Rabbin, bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.” 7. ayette, “Andolsun, Yusuf ve kardeşlerinde soranlar için ayetler (ibretler) vardır.” Bakın, bu ayetin ebcedi de 2019 tarihini veriyor. “Andolsun, Yusuf ve kardeşlerinde soranlar için ayetler (ibretler) vardır.” Yani Hz. Mehdi (a.s.) ve talebelerinde soranlar için ayetler vardır, ibretler vardır gibi de yorumlayabiliriz, inşaAllah. Bir yönüyle, yani Ahir Zamana bakan yönüyle. 2019 tarihini veriyor. Bak, orada 2020, burada 2019. Ve tam hakimiyetle ilgili konular bak, “Yusuf ve kardeşlerinde soranlar için ayetler (ibretler) vardır.”

“Onlar şöyle demişti: “Yusuf ve kardeşi babamıza bizden daha sevgilidir; oysa ki biz, birbirini pekiştiren bir topluluğuz. Gerçekte babamız, açıkça bir şaşkınlık içindedir. Öldürün Yusuf'u”. Bakın o devirde kişiler Müslüman olduklarını iddia ettikleri halde Hz. Yusuf (a.s.)’a karşı müthiş bir kıskançlık ve haset içindeler, bak, “Birbirini pekiştiren kalabalık bir topluluğuz biz” diyor. Ama Hz. Yusuf (a.s.)’a karşı öfkeliler. Hz. Mehdi (a.s.)’a karşı da bir kısım Müslüman bilinen münafıklarda öfkeli olacaklar. “Öldürün Yusuf'u veya onu bir yere atıp-bırakın ki babanızın yüzü yalnızca size (dönük) kalsın.” Yani onu hapsedin, bir yere gizleyin, etkisiz hale getirin, veyahut öldürün. Hz. Mehdi (a.s.) içinde aynı şeyleri düşünecek münafıklar. Öldürmeyi, hapsetmeyi, etkisiz hale getirmeyi düşüneceklerdir. Bak, “Babanızın yüzü yalnızca size (dönük) kalsın.” Yani siz ünlü olun, şöhret olun. Siz tanının, bilinin, yani öne çıkma hırsının, büyüklük hırsının insanları bu çizgiye getireceğine Mehdiyet devrinde işaret ediyor Kuran. “Ondan sonra da salih bir topluluk olursunuz.” Samimi topluluk olursunuz diye bunlar tabii kalbinde hastalık olanların yapacağı bir üsluptur. Hem anormallik yapacaksın, hem mazlum bir insanı hapsetmeye kalkacaksın, kuyuya atmaya kalkacaksın, öldürmeye kalkacaksın, hem de salih bir topluluk olacaksın. Yani cinayete azmedeceksin sen, hem de salih bir topluluk olacaksın. Belli ki olmayacak bu, bu kalbinde hastalık olanların üslubudur.

“İçlerinden bir sözcü dedi ki: “Eğer (mutlaka bir şey) yapacaksanız, öldürmeyin Yusuf'u, onu kuyunun derinliklerine bırakın da onu bir yolcu kafilesi alsın.” Bu kişi bir ihtimal Hz. Hızır (a.s.) olabilir. Bak, “İçlerinden bir sözcü dedi ki: “Eğer (mutlaka bir şey) yapacaksanız, öldürmeyin Yusuf'u” bir kere öldürülmesini engelliyor. “Onu kuyunun derinliklerine bırakıverin de bir yolcu kafilesi alsın.” Yani yolcu kafilesinin alacağını nereden biliyorsun? Ölür normalde, yolcu kafilesi de gelmez ama yolcu kafilesinin alacağını biliyor. Sözünün geçeceğini biliyor ve “Kuyunun derinliklerine bırakın”. “Bir yolcu kafilesi alsın” tabii bu daha da derinine gidersek bu konunun çok daha hayret verici konular çıkıyor. Ama biz ilk önce yüzeysel kısmını anlatalım inşaAllah.

11. ayet, “(Bu karara vardıktan sonra) “Ey Babamız,” dediler. “Sana ne oluyor, Yusuf'a karşı bize güvenmiyorsun? Oysa gerçekte biz, onun iyiliğini isteyenleriz.” Kalbinde hastalık olanlar, münafıklar, tuzak kurmadan önce böyle bir üslup kullanırlar. Bak “Sana ne oluyor, Yusuf'a karşı bize güvenmiyorsun?” Yani güvenin üstünde çok durur münafıklar ve kalbinde hastalık olanlar, o kişilerinde o anda kalbinde hastalık var. “Oysa gerçekte biz, onun iyiliğini isteyenleriz.” Yani bu şekilde yaklaşırlar iyilik istemek iddiasıyla, hayrına gayret ediyoruz demekle asıl işleyecekleri cinayete doğru adım adım giderler. Yani onun için Müslüman bu tip ataklarda, münafıkların ataklarında çok dikkatli olması lazım. Yani münafık ağzına aldanmamak çok önemlidir. Bak güvenmenin üstünde duruyor ve “İyilik istiyoruz” diyor. Halbuki münafık böyle bir şey istemez. Kalbinde hastalık olan böyle bir şey istemez.

“Sen onu yarın bizimle gönder, gönlünce gezsin, oynasın. Elbette biz onu koruyup-gözetiriz.” Yani “Gönlünce gezsin” özgür olsun diyor oynasın, neşelensin. “Elbette biz onu koruyup-gözetiriz.” Hem bakacağız, hem de “Koruyup gözetiriz” diyor. Bak, tuzak için ne kadar kapsamlı ve doyurucu açıklamalarda bulunuyorlar. Halbuki çok ölümcül ve tehlikeli bir tuzak kuruyorlar. Demek ki, münafığın ve kalbinde hastalık olanın bu tip bir üslubu olabiliyor. Yani Müslüman buna kanmayacak. Yani niyetinin bozuk olduğunu başından anlayacak. O ana özellikleri, münafık alametleri, hastalık alametleri görüldüğünde, ana alametleri bakmak lazım. Yani ifadeye bakmamak lazım, yani konuştuğu sözler önemli değildir. Ana münafık alametleri hayatidir. Müslümanda da ana Müslüman alametleri gördükten sonra kuşkulu gibi görünen konuşmalarının hiçbir önemi yoktur. Müslümanda da tersinedir, çünkü sağlam mümin alametleri varsa, takva alameti varsa, dava adamı, cihat adamı ve akıl alameti varsa, kuşkulu gibi görünen, dedikodulara, şuna buna falan aldırılmaz Müslümanda. O sağlam adamdır ama münafık alametleri, hastalık alametleri görünen bir adamda istediği kadar güzel iyi alametler göstersin hiçbirine itibar edilmez çok tehlikeli olur bu.

“Dedi ki” 13. ayette, “Sizin onu götürmeniz gerçekten beni üzer ve siz ondan habersiz iken onu kurdun yemesinden korkuyorum.” Bir kere, “Sizin onu götürmeniz gerçekten beni üzer” demesi bu Peygamber zellesidir, çünkü üzüntü Müslümana haramdır. Üzülmemesi gerekir, bu bir zelledir. Çünkü, “Gerçekten üzer” diyor. Bir de emin konuşuyor, bu da Peygamber zellesidir. Peygamberlerde olan hatalı hareketlere zelle deniyor. Yani her halükarda kaderinde olan sonradan düzelttikleri tavırlar olmuş oluyor. Yani birçok Peygamberin zellesi olmuştur, inşaAllah. “Ve siz ondan habersiz iken” onlara bak yol göstermiş oluyor, bu da bir zelledir. Yani adamların, karşı tarafın kuracağı tuzak için onlara farkına varmadan akıl vermiş oluyor. “Ve ondan habersiz iken onu kurdun yemesinden korkuyorum.” Korkmak da haram, Müslüman korkmaz tevekküllü olur, bu da bir Peygamber zellesidir. Ve onların kuracağı tuzak için onlara fikir vermiş oluyor farkına varmadan. Müslüman zaafını asla söylememesi lazım. Bakın bir “Siz ondan habersizken”, ikincisi “Kurdun yemesinden” diyor, kurt yemesi. Onlara hazır bir plan sunmuş oluyor farkına varmadan. Onun için hastalıklı adamlara Müslüman zaafını hiçbir şekilde söylemez. Ancak güçlü ve güvenilir insana zaaf olan noktalar söylenir ki tedbir alınsın. İki noktada açıkça onlara farkına varmadan yol göstermiş oluyor ve zaaf olan konuyu belirtmiş oluyor. Bak, bir ondan habersiz iken, iki kurt yemesi, korkuyorum diyor bu da Peygamber zellesi olarak Müslüman böyle demez. Tabii sonra bunu düzeltiyor Cennete gitmiş bir Peygamberdir. Ama birçok Peygamberde böyle zelleler vardır, inşaAllah. Mühim bir konu olduğu için tekrarlı söylüyorum ki iyice akılda kalsın diye.

“Dediler ki: “Andolsun” bak yeminle konuşuyorlar. Münafıklar ve kalbinde hastalık olanlar yemin ederler, Allah’a, takvaya yakın, takva bir üslup kullanabilirler. Yani dürüst ve kurtarma amaçlı bir üslup kullanabilirler. Bakın burada da, “İyiliğini istiyoruz” diyor kurtarma amacı, halbuki amaç bambaşka çok karanlıktır bu tip insanların asıl amacı. “Ailemi kurtarmak istiyorum, arkadaşlarımı kurtarmak istiyorum, kardeşlerimi kurtarmak istiyorum” der çok alçakça ve çok kahpece amacı olur. Bambaşkadır ama zahiren öyle gibi görünür, yani iyi niyetli imiş gibi görünür. “Dediler ki: “Andolsun, biz, birbirini kollayan bir topluluk iken” ki birbirlerini hakikatten kollarlar kalbinde hastalık olanlar, münafıklar. “Kurt onu yerse, bu durumda şüphesiz kayba uğrayan (aciz) kimseler oluruz.” Yani “Böyle bir şey mümkün değil” diyorlar. “Biz bayağı birbirini kollayan, dikkatli kişileriz. Bu bize yakışmaz zaten, yapmayız böyle bir şeyi” diyorlar. Buna da inanmamak lazım. “Nitekim onu götürdükleri ve kuyunun derinliklerine atmaya topluca davrandıkları zaman, Biz ona (şöyle) vahyettik” Hz. Yusuf (a.s.)’a daha çocukken Allah vahyediyor, kalbine vahyediyor.

“Andolsun, sen onlara kendileri, farkında değilken bu yaptıklarını haber vereceksin.” Yani, “Onlar kendi yaptıkları şeylerin gizli olduğunu zannediyor ama sen onlara haber vereceksin” diyor. Onların yaptığı oyunları, anormallikleri onlara bildireceksin. Hz. Mehdi (a.s.)’ın da yapacağı budur. Yani yapılan sahtekarlıkları, oyunları onlara bildirecektir inşaAllah. “Akşamüstü babalarına ağlar vaziyette geldiler” akşamüstü genellikle gecenin şerrinden Allah’a sığınılır. Akşamüstü suç işleyenlerin kullndığı bir vakittir aynı zamanda. Geceler tehlikelidir. Çünkü telafisi çok zordur akşamın, akşamdan sonra. Mesela bir insan kaybolsa akşam aramak çok daha zordur, gündüz bulmak daha kolaydır. “Babalarına ağlar vaziyette geldiler” demek ki bak kalbinde hastalık olanların, münafıkların ağlamayı da kullandıklarını görüyoruz. Ağlamayı da bir silah olarak kullandıklarını görüyoruz. Ağlamaya da inanmamak lazım. Çünkü mesela bir iftira atan bir fahişeyi buluyorlar mesela götürüyorlar emniyette, mahkemeye götürüp ağlatıyorlar, fahişe salyasıyla ağlıyor. Şöyle oldu, böyle oldu, hayali sahtekar oyunlar oynuyor. Ne oluyor sonra karşı taraftaki insan inanıyor. Kadın ağlaması insanları çok etkiler, zavallı bir görünüm verdiği için. Bunlar da orada ağlayarak inandırıcılık kazanmaya çalışıyorlar. Münafıkların oyunlarından biri de budur, yani ağlamaya şüphe gözüyle bakılması lazım. Yani samimiyetsiz, sahtekarca bir ağlamaya karşı dikkatli olunması gerekiyor. Oyun, yani taktik amaçlı ağlamaya da çok dikkatli olmak gerekiyor.

“Dediler ki: “Ey Babamız, gerçek şu ki, biz gittik, yarışıyorduk.” Şimdi bak, münafıkların ve kalbinde hastalık olanların yalan söylemekte ve kafalarında bir hayali olay meydana getirmekte nasıl yetenekli oldukları görülüyor. Demek ki iftirada yaman oluyor münafıklar, çok dikkatli olmak gerekiyor. Bak, “Yarışıyorduk” -veya kalbinde hastalık olanlar- “Yusuf'u da yiyeceklerimizin (veya eşyamızın) yanında bırakmıştık. Fakat onu kurt yemiş.” Bak babasının korktuğu konuyu ona söylüyorlar, kurt. Tabii kurda dikkat çekilmesi de ayrı bir şeydir. Ahir Zamanda kurt gibi insanlar türemiştir. “Kurt yemiş. Ne var ki biz doğruyu söylesek bile sen bize inanacak değilsin.” Bak, bu da bir münafıkane ve bilinçaltı kurgulamadır. Yani ben zaten doğruyu söylesem sen inanacak değilsin. Yalanı tezgahlayanların ne kadar kapsamlı ikna ve telkin metotları kullandığını gösteriyor Kuran. “Ve üzerine yalandan kan (sürülmüş) olan gömleğini getirdiler.” Bak delil de oluşturabiliyorlar. Demek ki, Müslümanların aleyhine, Ahir Zamanda Hz. Mehdi (a.s.)’ın aleyhine muazzam iftiralar atılacak, gerekirse aleyhte deliller oluşturulacak. Yani çok kapsamlı ve inandırıcı tavır gösterecek münafıklar. Yani hakikaten, gerçekten sanki Müslümanmış gibi, gerçekten iyi insanmış gibi, gerçekten değerli insanmış gibi karşısına çıkaracaklar ve çok galiz iftiralar atacaklar hatta yalan ve sahte deliller oluşturacaklar.

“Ve üzerine yalandan kan (sürülmüş) olan gömleğini getirdiler” sahte delil. “Hayır” dedi. Nefsiniz, sizi yanıltıp (böyle) bir işe sürüklemiş. Bundan sonra (bana düşen) güzel bir sabırdır.” Bak bu tam bir Müslümanca tavır. Şimdi burada Peygamberin yaptığı hareketin mükemmeliğini görüyoruz. Bir kere buna inanmıyor. Bu feraset, basiret ve akıl gerektiren bir şeydir. İnanabilirdi, inanmıyor. İkincisi bana düşen güzel bir sabırdır diyor. Bu da çok güzel. “Sizin bu düzüp-uydurduklarınıza karşı” yalan söylediklerini hemen anlıyor ferasetle, Allah’ın dilemesi ile. “(Kendisi'nden) yardım istenecek olan Allah'tır.” “Ben Allah’a sığınıyorum” diyor. Tam Müslümanca bir üslup. “Bir yolcu-kafilesi geldi, sucularını (kuyuya su almak için) gönderdiler. O da kovasını sarkıttı.” Hz. Mehdi (a.s.) kova burcundan biliyorsunuz. İncil’de de geçiyor, “Kova burcundan olan kişiye uyun” diyor Hz. İsa (a.s.). Kova burcundandır, bu masonlarda bunu biliyor. Kova burcundan olacağını ilgili kişinin ve Hz. İsa (a.s.)’ın bahsettiği kişinin de İncil’deki kova burcundan olduğunu biliyorlar. “Kovasını sarkıttı. Hey müjde... Bu bir çocuk.” dedi.” Bir kere burada bir müjde var. Ve “Bu bir çocuk” ilk Mehdiyet’in, ilk çocukluk yıllarına, gençlik yıllarına bakan bir ayet aynı zamanda. “Ve onu (kuyudan çıkarıp) 'ticaret konusu bir mal' olarak sakladılar.” Bak, “'Ticaret konusu bir mal' olarak sakladılar” önem vermiyorlar. “Oysa Allah, yapmakta olduklarını bilendir.” Yani bir süre geçiyor. “Onu ucuz bir fiyata, sayısı belli (birkaç) dirheme sattılar. Onu pek önemsemediler.” Hz. Mehdi (a.s.)’ı da insanlar pek önemsemeyecekler başlangıçta.

“Onu satın alan bir Mısır'lı (aziz,) karısına: “Onun yerini üstün tut (ona güzel bak), umulur ki bize bir yararı dokunur ya da onu evlat ediniriz” dedi.” Firavun da biliyorsunuz Hz. Musa (a.s.)’ı almıştı. Yani onu koruyup kollamıştı, haberi olmamıştı. Ona nasıl bir hizmet ettiğini bilememişti. “Böylelikle Biz, Yusuf'u yeryüzünde (Mısır'da) yerleşik kıldık. Ona sözlerin yorumundan (olan bir bilgiyi) öğrettik.” Hakkı ve güzel ifadeyi ona öğretiyor. Ona o zaman ki, hak olan bilgiler, Allah’ın bildirdiği bilgileri çok güzel yorumluyor, hak olan şeyleri güzel yorumluyor. Hz. Mehdi (a.s.)’a bakan yönü de, Hz. Mehdi (a.s.)’ın Kuran’ı, hadisleri, Risale-i Nur’u mükemmel yorumlayacağını anlıyoruz. “Ona sözlerin yorumundan (olan bir bilgiyi) öğrettik.” Öğreten kim? Allah. Demek ki, Hz. Mehdi (a.s.) ve diğer Peygamberler, diğer kişiler müstakil bir güce sahip değil, bütün güç Allah’ın elinde. “Allah, emrinde galib olandır” yani emrettiği bir şeyi yerine getirir ve galip olacaktır. Ebcedi 2014 tarihini veriyor. Kardeşim hep hakimiyetlerde Hz. Mehdi (a.s.)’ın devrinin tarihi çıkıyor ebcedlerde. Yani bu bir tane tesadüf olur, iki tane tesadüf olur, üç tesadüf olur, dört olur, beş olur, on olur, elli olur, altmış olur, yüz tane ebced var, yüzün üstünde ebced var, hepsi Hz. Mehdi (a.s.) devirine bakıyor hakimiyet ile ilgili ayetler, tamamı. Başka tarih vermiyor, sırf Mehdiyet tarihini veriyor. Bu çok acayip bir şey. “Allah, emrinde galib olandır” ebcedi 2014. “Ancak insanların çoğu bilmezler” şu anda da insanların çoğu bilmiyorlar. Bakın, 22, 2, 2, “Ergenlik çağına erişince, kendisine hüküm ve ilim verdik.” Burada da bir Mehdiyet’e bir bakış var. “Kendisine hüküm ve ilim verdik” hem güzel hüküm verme, hem de güzel bir bilgi. “İşte Biz, iyilik yapanları böyle ödüllendiririz” yani Ledün ilmi, vehbi ilim.

24’e kadar okuyayım ondan sonrasına başka bir gün devam edelim.

“Evinde kalmakta olduğu kadın, ondan murad almak istedi” bir kere Hz.Yusuf (a.s.) ile aynı evde kalıyor o kadın. “Ondan murad almak istedi” Hz. Yusuf (a.s.) açıkça söyleyeyim çok seksi. Yani erkek olarak kadınları çok tahrik eden, etkileyen bir erkek. Yani çok beğeniyorlar, kadınların hangisi görürse görsün hepsini etkiliyor. Ama aklından ve derinliğinden kaynaklanan bilinmeyen bir derin güce sahip, müthiş bir elektriği var. Bu tip ile, et ile kemikle alakalı olan bir şey değil. Et, löp löp et, adam böyle lombak gibi adam olur. Et koftur yani ondan bir şey çıkmaz. Aklın meydana getirdiği, Allah’ın meydana getirdiği olağanüstü bir etki vardır. O apayrı bir şeydir. Kuran ona dikkat çekiyor Cenab-ı Allah. “Evinde kalmakta olduğu kadın, ondan murad almak istedi ve kapıları sımsıkı kapatarak” bir kere kadın yani çok yaman bir kadın böyle, detayları çok düşünen bir kadın. Bak kapıyı değil kapıları da yani bütün kapıları kapatıyor. Yani herhangi bir kişinin giriş ve çıkışını engellemek için, tasarlamış çünkü. “İsteklerim senin içindir, gelsene” dedi.” Hz.Yusuf (a.s.)’da orada köle olduğu için. O belirli bir çağa gelip, büyüyüp gelişince kadın ondan etkileniyor. Yani ilk önce çocuk olarak görüyor ama delikanlılık çağına gelip de böyle gösterişli hale gelince kişiliği iyice oturup derinliğini iyice geliştirince müthiş bir etkileyicilik kazanıyor. Kadın artık bu aşamada dayanamıyor. Yani daha önce dayanabilen kadın. Daha önce iradesini kullanan, artık bu anlamda dayanamıyor. “İsteklerim senin içindir, gelsene” dedi” diyor Cenab-ı Allah ayette böyle bildiriyor.

“(Yusuf) Dedi ki: “Allah'a sığınırım. Çünkü o benim Efendimdir” yani imandan kaynaklanan bir güzelliği var. Kuran buna hemen dikkat çekiyor. Çünkü iman, iffetli bir erkek kadın için çok etkileyicidir. Ama fahişe bir erkek, yani herkesle yatıp kalkan, helale harama dikkat etmeyen, fahişe bir erkek de fuhuş yapan, gayrı meşruluktan kaçınmayan, harama helale dikkat etmeyen erkek kadına itici gelir. Yani böyle kitlevi gelir. Farkında olmadan bir iticilik bulur. Yani istese de olmaz. Yani o tiksintiden kurtulamaz onda. Yani nasıl fahişe kadından insan tiksiniyorsa, gücü yetmiyorsa mümin bir erkeğin. Yani tiksinir elinde olmaz, Allah’ın dilemesi ile. “Allah'a sığınırım. Çünkü o benim Efendimdir, yerimi güzel tutmuştur. Gerçek şu ki, zalimler kurtuluşa ermez.” “Allah bana her türlü nimet verdi” diyor. “O benim Efendimdir” derken evin, oradaki şahsa da hitap etmiş olabilir. Fakat Allah’a dediğini anlıyoruz biz. “Çünkü o benim Efendimdir, yerimi güzel tutmuştur.” Allah tutuyor çünkü burada o imkanı sağlayan Allah ona. “Gerçek şu ki, zalimler kurtuluşa ermez. Andolsun kadın onu arzulamıştı” ama normal bir arzu değil bu, kadının gözü dönmüş artık. “Eğer Rabbinin (zinayı yasaklayan) kesin kanıt (burhan)ını görmeseydi- o da (Yusuf da) onu arzulamıştı.” Hz. Yusuf (a.s.)’da o kadına karşı arzu duyuyor, yani istekli. “Böylelikle Biz ondan kötülüğü ve fuhşu geri çevirmek için (ona delil gönderdik). Çünkü o, muhlis kullarımızdandı.” Gayrı meşru cinsel ilişkiye girmiyor kadınla. Aynı evdeler, aynı ortamdalar, o devre kadar kadın muhtemelen defalarca ona sarkıntılık etmeye kalktı ama hepsinde kaçınmış. Ama bu sefer kadın kararlı, kapıları kilitliyor bu sefer. Yani cinsel ilişkiye girme konusunda azmettiği ve karar verdiği anlaşılıyor.

“Kapıya doğru ikisi de koştular.” Hz. Yusuf (a.s.)’ın sevimliliğine, güzelliğine bak kaçıyor kadından. “Kadın gömleğini arkadan çekip yırttı” ama kadının azgınlığı çok acayip, şaşırtıcı. Tutunca, muhtemelen tırnakları falan da uzun anladığım kadarıyla, arkasından tutunca, gömleği kopartıyor arkasından. “Kapının yanında kadının efendisiyle karşılaştılar.” Hz. Yusuf (a.s.) demek ki kapıyı açmış, kilidi açıp kaçmış, kadın da peşinden koşmuş. Kadın yakalamaya çalışınca gömlek yırtılmış. “Kadının efendisiyle karşılaştılar. Kadın dedi ki: “Ailene kötülük isteyenin, zindana atılmaktan veya acı bir azaptan başka cezası ne olabilir?” Görüyor musun ne kadar tehlikeli kadın? Şehvetten hem gözü dönmüş, iman gözüyle de bakmadığı için, gözü çok kara. Ve hani seviyordun sen? Allah için sevmediği için, saf şehvetle sevdiği için bir anda bak harcamayı göze alıyor. Bir anda siliyor. Hem de zindan, “Veya acı bir azaptan” bir de acı bir azap, yani kim bilir ne işkence yapılmasını istiyor ayrıca. Hani seviyordun sen? İşte Allah için sevmemenin sırf şehvet olarak sevmenin nasıl acı sonuçlar meydana getireceğini de Allah gösteriyor. Yani nasıl rahatça ayrılmalar olacağını, nasıl karşıdaki insanı harcayacağını, şehvet için yaklaşıldığında, Allah için sevilmediğinde nasıl çabuk biteceğini Allah gösteriyor.

“(Yusuf) Dedi ki: “Onun kendisi benden murad almak istedi.” Yani “Kadın” diyor “Öyle bir atakta bulundu. Ben yapmadım” diyor, “Öyle bir şey” diyor. “Kadının yakınlarından bir şahid şahitlik etti: “Eğer onun gömleği ön taraftan yırtılmışsa bu durumda kadın doğruyu söylemiştir, kendisi ise yalan söyleyenlerdendir. Yok eğer onun gömleği arkadan çekilip-yırtılmışsa, bu durumda kadın yalan söylemiştir ve kendisi doğruyu söyleyenlerdendir.” Demek ki burada Hz. Mehdi (a.s.)’a da bir kadınlardan kaynaklanan veyahut bir kadının, bazı kadınların atacağı iftiralar olacak. Hz. Mehdi (a.s.) da delil ve bürhan getirerek kurtulacak. Bak, Hz. Yusuf (a.s.)’da delil getiriliyor, gömleğin yırtılma şeklinden delil getiriliyor ve böylece suçsuz olduğu anlaşılıyor. Hz. Mehdi (a.s.)’a da aynı iftiraların atılacağına dair Kuran’ın bir işareti var, tabii doğrusunu Allah bilir. Yani işaret olarak görüyoruz. “Onun gömleğinin arkadan çekilip-yırtıldığını gördüğü zaman (kocası): “Doğrusu, bu sizin düzeninizden (biri)dir. Gerçekten sizin düzeniniz büyüktür” dedi.” Ehl-i dünya olan, yani İslam’a, Kuran’a önem vermeyen kadınların düzenleri çok şiddetli oluyor. Bayağı tehlikelidir, yani çok yırtıcı ve insanların başlarını rahatça belaya sokan tiplerdir, yani bunu herkes bilir dünyada. Adam diyor ki; “Yusuf, sen bundan yüz çevir” bu kadından yüz çevir, bununla görüşme.

“Sen de (kadın) günahın dolayısıyla bağışlanma dile.” Yine adam mümin, maşaAllah bak “Bağışlanma dile” diyor. “Doğrusu sen günahkarlardan oldun.” “Günah işleyen sensin” diyor ama yine de bak kadını dövmüyor, sövmüyor, sokağa atmıyor, vurmaya kalkmıyor. Türkiye’de olsa bazı tipler ya alnından vuruyor kadıncağızı, ya bıçaklıyor 38 yerinden 120 yerinden bilmem ne. Bak delilik yapmıyor. “Doğrusu sen günahkarlardan oldun” çünkü onun işlediği günah Allah ile onun arasında ondan dolayı yani böyle feci şekilde bir cezalandırma olmaz, en fazla boşarsın. Ama saldırmak, asmak, kesmek falan bunlar olmaz. “Şehirde (birtakım) kadınlar: “Aziz (Vezir)'in karısı kendi uşağının nefsinden murad almak istiyormuş.” Bak kadınların dedikoduculuğuna da dikkat çekmiş Cenab-ı Allah. Erkeklerde de vardır da kadınlarda da vardır. Boş insanlarda olur bu. “Aziz (Vezir)'in karısı kendi uşağının nefsinden murad almak istiyormuş. Öyle ki sevgi onun bağrına sinmiş.” Sevgi değil, şiddetli bir şehvet kadını sarmış, sevgi değil. Ama onlar öyle anlıyorlar. Çünkü sevgide bir insan sevdiğini harcar mı? Kıyabilir mi? “Doğrusu onu açıkça bir sapıklık içinde görüyoruz.” dedi.” “(Kadın) Onların düzenlerini işitince” yani bu dedikodularını işitince, “Onlara (bir davetçi) yolladı, oturup dayanacakları yerler hazırladı” koltuk hazırlıyor böyle herhalde salon gibi bir yerde. “Her birinin eline (önlerindeki meyveleri soymaları için) keskin bıçak verdi.” Meyve soymaları için ve meyve ikramı yapıyor. “Gelin sohbet edeceğiz” diyor. Hz. Yusuf (a.s.)'a da diyor ki; “Çık, onlara (görün)” dedi” yani yanlarına gel diyor kadınların yanına çağırıyor kadın topluluğunun içerisine.

“Böylece onlar onu (olağanüstü güzellikte) görünce (insanüstü bir varlıkmış gibi gözlerinde) büyüttüler, (şaşkınlıklarından) ellerini kestiler” yani eli ayağa titriyor böyle, Hz. Yusuf (a.s.)’ın etkileme gücünden dolayı. Kuran ona dikkat çekiyor. “Görünce (insanüstü bir varlıkmış gibi gözlerinde) büyüttüler, (şaşkınlıklarından) ellerini kestiler ve: “Allah'ı tenzih ederiz; bu bir beşer değildir” bu bir insan değil diyorlar. “Bu, ancak üstün bir melektir” dediler.” Yani “Olağanüstü etkileyici, başka türlü bunu açıklayamayız” diyorlar. Çünkü elinin ayağının titremesi, elinin ayağını kontrol edememesi, vücudunu kontrol edememelerine şaşıyorlar. “Kadın dedi ki: “Beni kendisiyle kınadığınız erkek delikanlı işte budur.” “Dedikodu yapıyordunuz, işte budur” diyor. “Andolsun onun nefsinden ben murad istedim” bu doğru ben ona yanaşmak istedim. “O ise (kendini) korudu. Ve andolsun, eğer o kendisine emrettiğimi yapmayacak olursa” yani kendisiyle cinsel ilişkiye girmezse, “Mutlaka zindana atılacak ve elbette küçük düşürülenlerden olacak” yani “Hapse attıracağım onu ve küçük düşüreceğim” diyor. Bak, hem zindana atılmak hem de küçük düşürmek, demek ki, Hz. Mehdi (a.s.)’da hem zindana atılacak, hem küçük düşürülmeye çalışılacak yani kamuoyunda, basında aleyhinde haberler çıkacak. Hz. Mehdi (a.s.)’dan da kadınların hoşlanacağını anlıyoruz yani ona işaret var, inşaAllah.

“(Yusuf) Dedi ki: “Rabbim, zindan, bunların beni kendisine çağırdıkları şeyden bana daha sevimlidir.” Demek ki, o da kararlı olacak yani gayrı meşru cinsel ilişkiye girmeyecek, girmemiş. “Kurdukları düzeni benden uzaklaştırmazsan, onlara (korkarım) eğilim gösterir, (böylece) cahillerden olurum.” “Benden bu sistemi uzaklaştır” diyor. “Allah esirgesin eğilim gösterip cahillerden olmaktan korkuyorum” diyor. Yani “gayrimeşru cinsel ilişkiden beni koru” diyor Allah’a sığınıyor. “Böylece Rabbi, duasını kabul etti ve onların hileli düzenlerini kendisinden uzaklaştırdı.” 2031 yapıyor tarihi. 2010’dayız, 2031 İslam’ın en şaşalı yılları inşaAllah. “Çünkü O, işitendir, bilendir. Sonra onlarda (Yusuf'un iffetine ilişkin) delilleri görmelerinin ardından, mutlaka onu belli bir vakte kadar zindana atmak (görüşü) ağır bastı.” Bak, “Lehinde, hukuki, açık delilleri görmelerine rağmen” diyor. Suçsuz olmasına dair delillerin net olmasına rağmen “Onu belirli bir vakte kadar hapse atmak görüşü ağır bastı”. O zamanın devletinin içindeki derin devlet buna karar veriyor. Yani meşru bir devlet bunu yapmaz zaten, derin devletin aldığı karar. Anlıyoruz ki, Hz. Mehdi (a.s.)’da bütün açık aleni delillere rağmen, temizliğine dair, suçsuzluğuna dair deliller olmasına rağmen belirli bir vakte kadar hapse atılmasına derin devlet karar verecek. Ve bir komplo hazırlayacaklar, bir oyun oynayacaklar, meşru mahkemeler kanalıyla onu hapse attıracaklar. Çünkü hadislerde hapse gireceği yazıyor Hz. Mehdi (a.s.)’ın. Yusuf Suresi’nde de zaten Peygamberimiz (s.a.v.), “Hz. Mehdi (a.s.) Hz. Yusuf (a.s.)’a benzer” diyor, Hz. Mehdi (a.s.). Yusuf kıssasında Hz. Mehdi (a.s.)’ın anlatıldığını görüyoruz, inşaAllah bir yönüyle, işari anlamıyla.

 


Yusuf Suresi, 1-22 Ayetlerinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 6 Nisan 2011 tarihli röportajından Yusuf Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: Yusuf Suresi, Rahman Rahim Olan Allah’ın adıyla, şeytandan Allah’a sığınıyorum.

1-"Elif, Lam, Ra.” Bu ayetin şifre harflerinin ne anlama geldiğini, yakın bir zamanda anlayacağız. “Bunlar apaçık Kitap’ın ayetleridir.” Demek ki, Kuran apaçık. Rahatça anlaşılacak gibi. Adam diyor ki: “Kırk yıl araştırsak, biz Kuran’ı anlayamayız” diyor. Demek ki Allah, kafanı kapatmış, beynini kapatmış.
2-"Gerçekten Biz, akıl erdirirsiniz diye onu Arapça bir Kuran olarak indirdik.” Demek ki Kuran, akıl erdirilecek bir Kitap.

3-"Biz bu Kuranı sana vahyetmemizle en güzel kıssaları gerçek bir haber olarak sana aktarıyoruz.” “Biz bu Kuran’ı sanavahyetmemizle en güzel kıssaları” bakın ‘her kıssayı size vermedim’ diyor Allah. Yani ‘size açıklamadım’ diyor. ‘En güzel önemli olan kıssaları bildiriyorum’ diyor Allah. “Gerçek bir haber.” Yani saf vahye dayalı olduğu için, ne eksiklik var, ne fazlalık var, tam doğru bilgi olarak. “Gerçek bir haber olarak sana aktarıyoruz, oysa sen daha önce bundan haberi olmayanlardandın.” Gayb haberi, gaybden bildiriyor Allah. Gaybı Allah bildiriyor muymuş? Bildiriyormuş değil mi?

4-"Hani Yusuf babasına:”Babacığım, gerçekten ben (rüyamda)onbir yıldız, güneşi ve ayı gördüm; bana secde etmektelerken gördüm” demişti.” Bir kere buradaki yıldız; Hz. Mehdi (a.s)’ın yıldızından bahsediyor; Lulin kuyruklu yıldızı var, Halley kuyruklu yıldızı var, oraya bir işaret var. İki kuyruklu yıldıza da işaret var. “Onbir.” 11 sayısına Allah dikkat çekiyor. 11, iki tane 1’den oluşuyor. 11 Eylül olayları var. Tozlu, dumanlı fitne, 11 Eylül de olan olay. Bakın onbir, arkasından yıldız. Bakın, “onbir”; tozlu dumanlı fitneyi, yıldız; Halley kuyruklu yıldızını ve Lulin kuyruklu yıldızını, Hz. Mehdi (a.s)’ın çıkış alameti olarak, muntazam bir şekilde tek tek sayılıyor. “Güneşi”; güneş tutulması, onbeş gün arayla ay ve güneş tutulması. “ve ayı” Ramazan ayında, onbeş gün arayla ay tutulması, Hz. Mehdi (a.s)’ın çıkış alameti olarak. Bakın bir, iki, üç, dört. Dört tane kelime var yan yana, dört kelimenin dördü de ayrı ayrı, Hz. Mehdi (a.s)’ın çıkışının ana alametlerini veriyor.Bakın dört kelime var; onbir, yıldız, güneş ve ay. Başka bir şey yok. Sadece “ve” bağlacı var arada, başka yok. En hayati, en önemli ahir zamanın büyük alametlerinin hepsinin tek tek ismi veriliyor, şifresi veriliyor. “Gördüm” Gördüm ne demek? Göreceğiz. Biz de gördük değil mi? Bize sorulduğunda ne diyoruz? Ben de gördüm diyorum. Bak “gördüm” diyor. “Bana secde etmektelerken gördüm.” Secde etmek ne demek? Aynı zamanda ‘itaat etmek, bağlanmak’ anlamına da geliyor. Demek ki, hizmet etmek. Demek ki Allah, gök yıldızlarını, gök cisimlerini İslam’ın hakimiyeti için, Hz. Mehdi (a.s)’ın emrine vermiş. 11 Eylül’ü Allah, “Ben yarattığıma” işaret ediyor, “Ramazan ayındaki ay ve güneş tutulmalarını, Ben yarattım, Hz. Mehdi (a.s)’ın emrine verdim, Hz. Mehdi (a.s)’ın alameti olarak zuhur ettirdim ve iki tane kuyruklu yıldız gönderdim” ayet buna bakıyor. Zaten 11, iki tane bir. Ay ve güneş tutulmaları da iki kere üst üste oldu, kuyruklu yıldızlar iki kere çıktı, 11 Eylül’de de biliyorsunuz, o büyük olay oldu inşaAllah. Tabii bu tefsir iki, üç, dört, beş, altı, yedi aşamalı olur, ben ahir zamana bakan bir aşamasını anlatıyorum.

5-"(Babası)Demişti ki: “Oğlum rüyanı kardeşlerine anlatma.”“ Mehdiyet’i zalimlere, hasutlara, kıskançlara anlatıldığında olay çıkacak demektir. Bakın ne diyor: “rüyanı kardeşlerine anlatma.” Mehdiyet’i, ahir zamanı anlattığında, senin karşına dikilecekler anlamına geliyor. Birçok yobaz takımı, birçok ayak takımı, birçok sahtekar, üçkağıtçı Hz. Mehdi (a.s)’ın karşısına dikilecek demek ki. “Yoksa sana bir tuzak kurarlar.” Demek ki, tutuklanması içinde uğraşacaklar, hapse attırmak içinde uğraşacaklar, iftiralar atacaklar, tecrit etmeye çalışacaklar. Ayette ne diyor: “Yoksa sana bir tuzak kurarlar.” Sırf rüyasını anlattı diye. Kardeşleri güya Müslüman, kıskançlıktan, hasetten dolayı onun lider olmasından korktukları için, Hz. Yusuf (a.s)’a tuzak kuruyorlar. Babası önceden söylüyor; “oğlum sakın rüyanı söyleme” diyor. Yani ‘gelecekte olacak bir olayı söyleme’ diyor, ‘başına bela olurlar’ diyor. “Çünkü şeytan, insan için apaçık bir düşmandır.” Yani şeytan deccal insan için apaçık bir düşmandır. ‘Deccalin emrine girerler’ diyor. Nasıl, ‘yetmişbin sarıklı deccalin emrine girip, Hz. Mehdi (a.s)’a savaş açacaklarsa’ ayet ona bakıyor.

6-"Böylece Rabbin seni seçkin kılacak.” Ebcedi; 2018 tarihini veriyor. “Böylece Rabbin seni seçkin kılacak.” Yani seni Hz. Mehdi (a.s) kılacak, lider yapacak. “Sözlerin yorumundan sana öğretecek.” Yani mükemmel tefsir ve açıklama gücün olacak. Detayları çok mükemmel açıklayacaksın. Kendi kabiliyetiyle mi? Değil. Allah’ın yaratmasıyla. “Ve daha önce ataların İbrahim” Hz. Mehdi (a.s) hangi nesilden? Hz. İbrahim (a.s) neslinden. “ve İshak’a tamamladığı gibi senin ve Yakub ailesinin” Hz. Mehdi (a.s)’ın soyu aynı zamanda Hz. Ali (r.a)’dan dolayı, Hz. Yakub (a.s)’a dayanıyor. Hz. Yakub (a.s) ben-i İsrail’dir. Peygamberimiz (s.a.v); “Hz. Mehdi (a.s)’a, ben-i İsrail görünümündedir” diyor. Ben-i İsrail görünümünde denmesinin nedeni; Hz. Mehdi (a.s)’ın İsrail soyundan gelmesidir. Yani Hz. Yakub (a.s)’ın soyundan geliyor olması. Hadislerde çok fazla sayıda “ben-i İsrail’e benzer” diyor. Hz. Yakub(a.s)’ın soyundan geldiği için, Hz. Ali (r.a)’ın soyu da, Hz. Yakub(a.s)’a bağlandığı için, Hz. Mehdi (a.s)’ın görünümü; ben-i İsrail görünümündedir. “Yakub ailesinin üzerindeki nimetini tamamlayacaktır.” Nasıl tamamlayacak Hz. İbrahim (a.s)’ın soyuna vaat edilen o güzellik, o ihtişam, her namazda kadde de okunan, tahiyyatta okunan o dua nasıl tahakkuk ediyor? Hz. İbrahim (a.s)’ın nesline, Allah’ın vaadi Tevrat’ta ve Kuran’da belirtilen vaadi nasıl tahakkuk ediyor? Hz. Mehdi (a.s)’ın dünyaya hakimiyeti ile tahakkuk ediyor. Bakın Allah ne diyor: “Yakub ailesinin üzerindeki nimeti tamamlayacaktır.” Hz. Mehdi (a.s) aynı zamanda İsrail’e de hakim olacaktır. Bütün İsrail’e, bütün Musevilere, bütün Hıristiyanlara ve bütün Müslümanlara, bütün Masonlara, Tapınak Şövalyelerine hepsine hakim olacaktır. “Elbette Rabbin, bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.” ‘Ben böyle hükmettim’ diyor Allah ve “hikmet sahibidir” diyor Allah. Yani tabii ayetin anlamı açısından öyle diyor.

7-"Andolsun” diyor, Allah yemin ediyor. “Yusuf ve kardeşlerinde soranlar için ayetler (ibretler) vardır.” Yani ‘Ben onun içine bir sır ve şifre koydum’ diyor Allah. Bakın diyor ki: “Andolsun” diyor, yemin ediyor Allah, “Yusuf ve kardeşlerinde” yani bu kıssada, Hz. Yusuf (a.s)’ın konumunda, kardeşlerinin konumunda, “soranlar için ayetler (ibretler) vardır.” Yani ahir zamana yönelik çok önemli şifreler, işaretler, anlamlar, derin manalar vardır. ‘Ben bunları size aktarıyorum’ diyor Allah. ‘Siz de bunu, zamanı geldiğinde çözeceksiniz’ diyor.

8-"Onlar şöyle demişti: “Yusuf ve kardeşi babamıza bizden daha sevgilidir; oysaki biz, birbirini pekiştiren (tutan) bir topluluğuz. Gerçekten babamız, açıkça bir şaşkınlık içindedir.” O devrin Mehdisini kardeşleri sezdiği için, daha Mehdi (a.s) zuhur etmemiş ama kardeşleri seziyor. Müslümanlar haset ediyorlar, hasetlerinden diyorlar ki: “Babamıza bizden daha sevgilidir.” ‘Daha çok sevilen, daha dikkat çeken biri olduğu’ diyorlar. Ağırlarına gidiyor bu, enaniyetlerine ağır geliyor, haset ediyorlar. “Oysaki biz, birbirini pekiştiren (tutan) bir topluluğuz.” O devrin Müslümanları cahil kişiler bunlar ama bunlar ekip olmuşlar, birbirini pekiştiren bir topluluk. Ahir zamanda da İstanbul’da çıkacak yobazın da dayandığı bir topluluğu olacak. Hatta o topluluğu Peygamberimiz (s.a.v.) açıklıyor; “Yetmişbin sarıklı, deccale tabi olacaklar” diyor. Hz. Mehdi (a.s)’a karşı var güçleriyle mücadele verecekler. “Biz birbirini pekiştiren (tutan) bir topluluğuz. Gerçekte babamız, açıkça bir şaşkınlık içindedir.” Hakkı beyan edildiğinde, alim olduğunda insan olduğunda ona ne diyecekler? “Şaşkınlık içinde” diyecekler. Mesela Şeyh Nazım Hocamız; “Hz. Mehdi (a.s) çıktı” diyorsa, diyor ki adam: “Bakın şaşkınlık içinde” diyor haşa. Mahmud Hocamız için; “yok öyle demek istemedi” diyor. Daha da üstüne gidersen, “rahatsızlandı” diyecekler. Mesela Mahmud Hocamız dese ki: “Hayır Hz. Mehdi (a.s) hayattadır” dese, Allahualem “rahatsızlandı” derler. Zaten diyenler var, başladılar demeye. Ondan çekindiği için, Mahmud Hocamız, eliyle bu işareti yapıyor. Bakın o devrin düşüncesine, o devrin Mehdisi’ne karşı alınan azgınca ve delile verilen karara bakın:

9-”Öldürün Yusuf’u” diyor. O devrin Mehdisi’ni”öldürün” diyor. Daha zuhur etmeden, “öldürün Yusuf’u veya onu bir kenara atıp-bırakın ki babanızın yüzü yalnızca size (dönük) kalsın.” ‘Tutuklatın, hapse atın’ diyorlar. Siz dikkati çekin, siz ünlü olun, siz şöhret olun, bütün insanlar sizi tanısın, size odaklansın. Ama onu etkisiz hale getirin. Ya öldürelim, ya hapse atalım, bir şey yapalım kurtulalım’ diyorlar. “Ondan sonra da Salih bir topluluk olursunuz.” ‘Takva, büyük,en kaliteli topluluk olursunuz’ diyorlar. Yobaz takımının iddiası hep böyledir. Yani en rezil konumda dahi olsa, kendisini evliyagibi görür. Yani en şiddetli şeytanlığı yapsa bile, kendini evliya gibi görür.

10-”İçlerinden bir sözcü dedi ki: “Eğer (mutlaka bir şey) yapacaksanız, öldürmeyin Yusuf’u, onu kuyunun derinliklerine bırakıverin de bir yolcu kafilesi alsın.” Bunu diyen kişi; Allahualem Hz. Hızır (a.s), yani üsluptan anlaşılıyor. Şimdi bakın dikkat edin; “İçlerinden bir sözcü dedi ki:” O topluluğun içindeki bir sözcü. “Eğer (mutlaka bir şey) yapacaksanız, öldürmeyin Yusuf’u.” Onu kurtaracak bir plan yapıyor, “öldürmeyin Yusuf’u” diyor. Vahim bir şey olduğu için öldürmeyin diyor. “Onu kuyunun derinliklerine bırakın” Hz. Hızır (a.s)’ın yöntemidir bu. “bir yolcu kafilesi alsın.” Yolcu kafilesinin alacağını nereden biliyor? Bu vahiyle bilinir. Bildiğine göre, demek ki bilen biri. Hz. Hızır (a.s)’ın üslubu bu.

11-”(Bu karara vardıktan sonra) “Ey Babamız” dediler. “Sana ne oluyor, Yusuf’a karşı bize güvenmiyorsun?Oysa gerçekten biz, onun iyiliğini isteyenleriz.” Cübbeli ne diyor: “Biz Hz. Mehdi (a.s)’ın çıkmasını istemez miyiz?” diyor. “Canı gönülden isteriz. Allah kavuştursun. 570 sene sonra çıkacak ama isterim ben” diyor. “570 yıl “ demesinin sebebi; Hz. Mehdi (a.s)’a karşı, içindeki olumsuz duygulardır. Gerçekten isteyen bir insan, hemen kavuşmayı ister. 570 yıl ileriye atmaz.

12-”Onu yarın bizimle gönder, gönlünce gezsin, oynasın. Elbette biz onu koruyup-gözetiriz.” Yani kendilerini makul bir insan gibi, koruyup-kollayan, hürriyetçi gibi bir insan gibi gösteriyorlar.

13-Dedi ki: “Sizin onu götürmeniz gerçekten beni üzer ve siz ondan habersiz iken onu, kurdun yemesinden korkuyorum.” Kurt, bildiğimiz bu dağ kurdu, klasik kurt. Onu bir tehlike olarak görüyor. “Kurdun yemesinden korkarım” diyor. Ve zaaf bildirilmiş oluyor. Yani en tehlikeli şey; karanlık insanlara, tehlikeli insanlara zaafı bildirmektir. Mesela bir insan bir şeyden korkuyorsa, onu söylerse karşıtına düşmanı olan kişiye, adam o zaafını kullanır. Onun için zaaf söylenmez.

14-”Dediler ki: “Andolsun” Bakın hep yeminle konuşuyorlar. Halbuki buradaki tavırları münafıkhane. “Andolsun, biz, birbirini kollayan bir topluluk iken, kurt onu yerse, bu durumda şüphesiz kayba uğrayan (aciz) kimseler oluruz” diyorlar. Kuran’ın burada kurttan bahsetmesi çok manidardır.

15-”Nitekim onu götürdükleri ve kuyunun derinliklerine birlikte atmaya davrandıkları zaman, Biz ona (şöyle)vahyettik.” Hz. Yusuf (a.s)’a, Allah’tan vahiy geliyor. “Andolsun, sen onlara kendileri, farkında değilken bu yaptıklarını haber vereceksin.” Hz. Mehdi (a.s), yobaz takımına ne yapacak? “Kendileri farkında değilken bu yaptıklarını onlara haber verecek.” Çünkü Hz. Mehdi (a.s)’dan habersizler.

16-”Akşamüstü babalarına ağlar vaziyette geldiler.” Yobazların özelliğidir; ağlar, zırlar, ağlamanın arkasına saklanırlar. Yani kendilerini yufka yürekli gibi göstermeye kalkarlar, yapmacık bir ağlama, sahtekarca bir ağlama peşine girebilirler. “Akşamüstü babalarına ağlar vaziyette geldiler.” Onun için her ağlamaya inanmamak lazım. Aşkla Allah korkusuyla, Allah sevgisiyle ağlamak ayrıdır, birde sahtekarca perdeleme oyun ağlaması ayrıdır. Ağlayarak birçok insan kandırılabilir. Mesela aleyhte şahitlik yapar, buluyorlar sahtekar bir fahişeyi çıkarıyorlar hakimin huzuruna, ağlıya zırlaya konuşuyor, iftira atıyor, ağladığından dolayı inandırıcı oluyor. Bu bir oyundur. Kuran buna dikkat çekiyor.

17-”Dediler ki: “Ey babamız, gerçek şu ki, biz gittik, yarışıyorduk.” Demek ki böyle münafıkhane sistemlerde, tabii ilk başta münafıklar, sonra inşaAllah Allah düzeltmiştir, yalan söylemek çok yaygın. Yani kafadan uydurmak, sahtekarlık yapmak, yalan söylemek, yalanı geliştirmek, zincirleme yalanlara ilaveler yapmak, münafıkların ve yobazların bir özelliğidir. “Yusuf’u da yiyeceklerimizin (veya eşyamızın) yanında bırakmıştık. Fakat onu kurt yemiş.” Tam sahtekarca yobaz, münafık yalanı. O an için söylüyorum. Tabii inşaAllah sonra düzelmişlerdir. Düzeldilerse dinde kardeşlerimizdir. “Ne var ki biz doğruyu söylesek bile sen bize inanacak değilsin.” Burada da bilinçaltı kurgulama, taktik yapıyorlar. Yani ‘ben söylesem de inanmazsın ki, sen zaten’ derler ya demagoji yaparlar, Kuran’da da o taktiğe dikkat çekiyor.

18-”Ve üzerine yalandan kan (sürülmüş) olan gömleğini getirdiler. “Hayır” dedi. Nefsiniz sizi yanıltıp, (böyle) bir işe sürüklemiş. Bundan sonra (bana düşen) güzel bir sabırdır.” Bakar bakmaz yalan söylediklerini anlıyor, oyun oynadıklarını anlıyor. Müslüman böyle ferasetli, basiretli ve akıllı olacak. Mesela oyuna gelmiyor. “üzerine yalandan kan (sürülmüş) olan gömleğini getirdiler.” Cahil bir insan olsa; ‘hakikaten ölmüş’ der. Halbuki Hz. Yakup (a.s) şüpheleniyor. Normalde çok güçlü bir delil getirmişler, şahitler de var, kan da var, bitmesi lazım olayın değil mi? İşte Hz. Mehdi (a.s)’da açık, aleni delile rağmen, insanları gözlerinden anlayacaklar, hadiste böyle belirtiliyor: “Hz. Mehdi (a.s), delille hüküm vermez.” Kalben hüküm veriyor. Yani anlıyor, hissediyor. Bakın Hz. Yakup (a.s), aleni delili reddediyor. “Hayır” dedi. Nefsiniz, sizi yanıltıp (böyle) bir işe sürüklemiş.” ‘Sahtekarlık yapıyorsunuz’ diyor. “Bundan sonra (bana düşen) güzel bir sabırdır. Sizin bu düzüp-uydurduklarınıza karşı, (Kendisinden) yardım istenecek olan Allah’tır.” ‘Oyun oynadınız, tuzak kurdunuz’ diyor, inanmıyor.

19-”Bir yolcu-kafilesi geldi, sucularını (kuyuya su almak için) için gönderdiler. O da kovasını sarkıttı.” Kova çağı başlıyor, Hz. Mehdi (a.s)’ın çağı. 2012’de Kova çağına giriyoruz, Hz. Mehdi (a.s)’ın çağıdır. Kova burcu. “Hey müjde” diyor. Demek ki Hz. Mehdi (a.s) ile müjdeleyeceğiz. Peygamberimiz (s.a.v.) ne diyor? “Hz. Mehdi (a.s) ile müjdelenin.” “Bu bir çocuk” dedi.” Bir işaret daha var ama şimdi onu söylemeyeyim. “Bir yolcu-kafilesi geldi.” Demek ki kafileler anlayacak Hz. Mehdi (a.s)’ı. Kafileler halinde gelecekler. Hz. Mehdi (a.s) için Peygamberimiz (s.a.v.) ne diyor? Yüzlerce alim bir araya gelir, Hz. Mehdi (a.s)’ı ararlar” diyor kafile şeklinde, burada da aynısını görüyoruz. “O da kovasını sarkıttı.” Kova burcu devreye giriyor inşaAllah. “Ve onu (kuyudan çıkartıp)‘ticaret konusu bir mal’ olarak sakladılar. Oysa Allah, yapmakta olduklarını bilendi.” Allah onlara muhafaza ettiriyor.

20-”Onu ucuz bir fiyata, sayısı belli (birkaç) dirheme sattılar. Onu pek önemsemediler.” Hz. Mehdi (a.s)’ı da başlangıçta insanlar önemsemeyecekler, anlayamayacaklar. Şu anda da öyledir. Mesela Cübbeli de önemsemiyor, başka kişilere de bakıyoruz, önemsemiyorlar. Allah ne diyor Kuran’da: “Onu pek önemsemediler.”

21-”Allah, emrinde galip olandır” diyor, ayetin ebcedi; 2014 tarihini veriyor. “Allah, emrinde galip olandır”, baksınlar Kuran’dan incelesinler, tam ebcedi; 2014 tarihini veriyor.

22- yani iki, iki, “erginlik çağına erişince” yani devreye girdiğinde “kendisine hüküm ve ilim verdik.” Hz. Süleyman (a.s)’da biliyorsunuz sarayını, 2 Şubat’ta yapmıştır. Tarihi: 02.02’dir. Hz. Süleyman (a.s)’ın Tapınağı’nın, mescidinin yapımına başlandığı tarih 2 Şubat’tır. “Erginlik çağına erişince, kendisine hüküm ve ilim verdik. İşte Biz, iyilik yapanları böyle ödüllendiririz.” Allah, Hz. Mehdi (a.s)’a ilim verileceğini, hikmet verileceğini hadiste belirtiyor; “Allah onu bir gecede ıslah eder, ilim ve harikalarla donatır” diyor. Kuran’ın bu ayeti de; Hz. Mehdi (a.s)’a bakması yönünden manidardır. Yusuf Suresi’nin, Hz. Yusuf (a.s) kıssasının, Hz. Mehdi (a.s)’a baktığına dair de Peygamberimiz (s.a.v.)’in mütevatir hadisleri var.

 


Yusuf Suresi, 1-34 Ayetlerinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 29 Aralık 2011 tarihli röportajından Yusuf Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: Şeytandan Allah’a sığınırım. “Rahman Rahim olan Allah’ın adıyla. Elif, Lam, Ra. Bunlar, apaçık Kitab'ın ayetleridir.” Yusuf Suresi. Cenab-ı Allah, sık sık Kuran’ın apaçık olduğunu söyler ki müşrikler sapkın yollara gitmesin, kendi kendilerine uydurmalar, hurafeler çıkarmasın diye Allah sık sık Kuran’ın açık olduğunu beyan edip onların o yolunu kapatıyor.

“Gerçekten Biz, akıl erdirirsiniz diye, onu Arapça bir Kur'an olarak indirdik.” Yani ‘kafanızı kullanırsınız, hikmetlerini düşünürsünüz, detayları görürsünüz diye Arapça bir Kuran olarak indirdik’ diyor Cenab-ı Allah. Ama düşünmezsen bulamazsın, anlayamazsın. “Akıl erdirirsiniz diye” diyor bak, “akıl”. Demek ki herkes tek tek düşünmek durumunda Kuran’ı. ‘Beni ilgilendirmez, ben hazır alırım’ gibi bir şey yok; mutlaka inceleyecek.

“Biz bu Kur'an'ı sana vahyetmemizle, en güzel kıssaları gerçek bir haber olarak sana aktarıyoruz”. Herhangi bir kıssa değil bak; “en güzel kıssaları” diyor Cenab-ı Allah, “gerçek bir haber olarak aktarıyoruz”. Mesela birçok yerde aktarmalar vardır ama çoğu hurafedir, doğru değildir. Ama ne diyor Allah? “Gerçek bir haber olarak”. Mesela biz gazetelerde bir haber okuyoruz; gerçek mi değil mi şüphe edebiliyoruz. Ama Kuran için ne diyor Cenab-ı Allah? “Gerçek bir haber” diyor. Kusursuz düzgünlükte mutlaka düzgün o haber. Verilen haberde en ufak bir hata yok, tam doğru.

“Sana aktarıyoruz, oysa sen, daha önce, bundan haberi olmayanlardandın.” Yani; ‘bu, gayb bilgisi. Bilmiyordun sen’ diyor. Bilinen bir konu da değil, yani ‘özel bir bilgi’ diyor Allah.

“Hani Yusuf babasına: ‘Babacığım’”. Bak, hitap şeklini de öğretiyor Allah; “babacığım”. Babasına insan hitap ederken nasıl diyecek? ‘Babacığım’ diye hitap edecek.

“Gerçekten ben (rüyamda) on bir yıldız, Güneş'i ve Ay'ı gördüm; bana secde etmektelerken gördüm’”. On bir yıldız, Güneş’i de eklersek on iki. Avrupa Birliği’nin bayrağında kaç yıldız var? On iki. İslam ülkelerinin bayraklarında hep yıldız vardır, Güneş vardır, Ay vardır. Bu nedir? Dünya hakimiyeti. Bakın haritaya, hepsinde göreceksiniz; ya yıldız vardır, ya Güneş veyahut Ay. Mesela Türk bayrağında hem ay hem yıldız var. İslam ülkelerinin çoğunda ay ve yıldız, birçoğunda Güneş vardır. Hem dünya hakimiyetine bakıyor buradaki ifade, hem de Avrupa Birliği’nin de Mehdiyet’in emrine gireceğini buradan anlıyoruz, işaret ediyor Kuran.

“(Babası) Demişti ki: ‘Oğlum, rüyanı kardeşlerine anlatma’”. Bir şey gerçek de olsa eğer kıskanacaklarsa, haset edeceklerse onun gizli tutulmasında fayda vardır. Yani ulu orta söylenmez. “Yoksa sana bir tuzak kurarlar.” Başkasını kıskandıracak, haset ettirecek şeyin gizli tutulması daha iyi olur. Çok yakını dahi olsa eğer haset edeceklerse söylememekte fayda var. “Çünkü şeytan, insan için apaçık bir düşmandır.’” ‘Çok rahat şeytan kışkırtabilir’ diyor, ‘o adamın aklına gelmese bile şeytan kışkırtabilir’ diyor Cenab-ı Allah.

“Böylece Rabbin seni seçkin kılacak,” Peygamber olduğu için vahiy bilgisiyle bildiriyor. Bu bilinecek bir şey değil; özel vahiy bilgisi gerektirir. ‘Seni seçkin kılacak, seni Mehdi kılacak’ diyor. “Sözlerin yorumundan (kaynaklanan bir bilgiyi) sana öğretecek”. Yani; ‘çok güzel Allah’ın hükümlerini anlatmayı sana öğretecek. Çok güzel hitabetin olacak, güzel belagatli, isabetli, doyurucu konuşma gücün olacak’ diyor Allah.

“Ve daha önce ataların İbrahim ve İshak'a (nimetini) tamamladığı gibi senin ve Yakub ailesinin üzerindeki nimetini tamamlayacaktır.” Hz. Yakup (a.s.) ailesinin nimetinin tamamlanması nedir? Hz. Mehdi (a.s.) vesilesiyle İslam’ın dünyaya hakimiyetidir, son. Çünkü Hz. Mehdi (a.s) da Hz. Yakup (a.s.) ailesinden, Ben-i İsrail soyundandır, Hz. Davut (a.s.) soyundandır. Onun için “İsrailî görünümündedir” diyor Peygamberimiz (s.a.v.) Hz. Mehdi (a.s.)’ı tarif ederken. 10’un üstünde hadis var; “cismi İsrailî” diyor, yani görünüşü Ben-i İsrail görünümündedir.

“Yakub ailesinin üzerindeki nimetini tamamlayacaktır. Elbette Rabbin, bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. Andolsun,” diyor Cenab-ı Allah, “Yusuf ve kardeşlerinde soranlar için ayetler vardır.” Yani ibretler, ahir zamana işaretler, o devirde yahut hangi devirde olursa olsun insanlara manevi işaretler vardır.

“Onlar şöyle demişti: ‘Yusuf ve kardeşi babamıza bizden daha sevgilidir’”. Yobazların Hz. Mehdi (a.s)’a karşı olma sebebi nedir? Kıskançlık. Buradaki olay ne? Kıskançlık. Ne diyorlar? “Yusuf ve kardeşi babamıza bizden daha sevgilidir.” ‘Babamız daha çok seviyor’ diyorlar. Sevgi üzerine olan kıskançlıklar çok tehlikelidir. Bunlarda birçoğunda cinayetler meydana gelir, savaşlar meydana gelir, bayağı belalar çıkar. Gazetedeki haberlere dikkat edin; hep sevgi kökenlidir, sevgi iddiasıyladır. Halbuki sevgi değil o, hasetliktir.

“‘Yusuf ve kardeşi babamıza bizden daha sevgilidir; oysaki biz, birbirini pekiştiren bir topluluğuz.” Yobaz takımının nasıl birbirine destek olacağına Kuran dikkat çekmiş oluyor. O devirde sapkın tavırları, ama sonra düzelir, o ayrı mesele. Ama oradaki yobaz ruhuna da Kuran işaret etmiş oluyor.

“Gerçekte babamız, açıkça bir şaşkınlık içindedir.” Yobazın gözü döndüğünde Peygamber tanımayacağına da Kuran işaret ediyor. Mesela Peygamber babaları; fakat yobaz ruhunda, ne diyor? “Gerçekte babamız, açıkça bir şaşkınlık içindedir.” Mesela bugün de Peygamberimiz (s.a.v.) olsa yobazlar ona karşı tavır alırlar. Onun kadınlara karşı ilgisi, kadınlara karşı sevgisi yobazları delirtir. Çok kadınla evlenmiş olması, kadınların ona ilgisi, oradaki Kuran hükümleri onların Peygamber (s.a.v.)’e karşı olmasına sebep olacaktı eğer öyle olmuş olsaydı, Allah öyle bir güç vermiş olsaydı. Peygamberimiz (s.a.v.) ahir zamanda gelmiş olsaydı yobazlar en ziyade -Allah muhafaza- Peygamberimiz (s.a.v.)’e karşı tavır alırlardı.

Bakın, yobazların kan dökücülüğüne Allah dikkat çekiyor; “öldürün Yusuf'u”. Yobazların ilk aklına gelen, azgın ruhlarının tecellisi olarak öldürme ruhu vardır yobazlarda. “Öldürün Yusuf’u”; kancı olmaları. “Veya onu bir yere atıp-bırakın ki babanızın yüzü yalnızca size (dönük) kalsın.” Bir şekilde etkisiz hale getirmek; hapse attırtmak, ezmek; yobazların kafası. Bak; “babanızın yüzü yalnızca size (dönük) kalsın.” Yani onun Hz. Mehdi (a.s.) olmadığı anlaşılsın, onun değerli bir insan olmadığı imajı verilsin; siz öne çıkın, siz daha dikkati çekin; buradaki amaç bu, güya. “Ondan sonra da salih bir topluluk olursunuz.” ‘Samimi bir topluluk olursunuz’ diyor, ‘samimi bir topluluk olursunuz’. Halbuki samimiyetle uzaktan yakından alakaları yok, ama samimiyeti kullanıyorlar.

“İçlerinden bir sözcü dedi ki: ‘Eğer (mutlaka bir şey) yapacaksanız, öldürmeyin Yusuf'u, onu kuyunun derinliklerine bırakıverin de bir yolcu kafilesi alsın.’” Kuran’da bu tarz ifadeler genellikle hep Hz. Hızır (a.s)’a aittir. Yani bu şekilde bileceksiniz. Mesela; “içlerinden bir sözcü”. Kehf Suresi’nde de vardır; “içlerinden bir sözcü”. Yaşlı bir insan görünümünde mi olur, sokaktan geçen bir adam şeklinde mi olur; ama ‘bir sözcü’. “İçlerinden bir sözcü dedi ki: ‘Eğer (mutlaka bir şey) yapacaksanız, öldürmeyin Yusuf'u”. Bak engelliyor, ikna ediyor; “öldürmeyin Yusuf’u”. Onların o yobaz kafasına bir engel meydana getiriyor. “Onu kuyunun derinliklerine bırakıverin de bir yolcu kafilesi alsın.” Sadece ‘öldürmeyin’ dese inanmazlar. Onlara başka bir çözüm veriyor ama o çözümün içinde hem Hz. Yusuf (a.s)’ın kurutuluşu var, hem Hz. Yusuf (a.s)’ın lider olma planı var. Yani o “kuyunun derinliklerine bırakıverin de bir yolcu kafilesi alsın” demesi; zaten ne olacağını biliyor. Çocuk kuyunun dibinde ölebilir, ama o biliyor. Yani mutlaka o kuyudan çıkacağı kanaatinde.

“‘Ey Babamız,’ dediler, ‘sana ne oluyor, Yusuf'a karşı bize güvenmiyorsun?’” Yobazlarda densizlik vardır, münasebetsizdirler. Üsluba bakın; “‘ey babamız’ dediler, ‘sana ne oluyor’”. Peygamber olan bir insana hitaplarına bakın! “Yusuf'a karşı bize güvenmiyorsun?” Demek ki yobaza bir şey emanet edilmez, yobaz tehlikelidir, güvenilmez bir insandır. “Oysa gerçekte biz, onun iyiliğini isteyenleriz.” Demek ki yobaz bol bol yalan söyler ve çok hayâsızca, diri diri insanın yüzüne bakarak yalan söyler ki meşhur bir yobazın ne kadar yalancı, ne kadar haysiyetsizce insanların yüzüne baka baka nasıl yalan söylediğini herkes gördü, değil mi? Evet.

“Sen onu yarın bizimle gönder, gönlünce gezsin, oynasın.” Yobazlar zaman zaman da böyle gönül alıcı konuşma yapabiliyor demek ki. Bak; “Gönlünce gezsin, oynasın. Elbette biz onu koruyup-gözetiriz.” Yalan söylerken, oyun oynarken demek ki böyle insanların hoşuna gidebilecek ifadeler de kullanabiliyor yobazlar.

“Dedi ki: ‘Sizin onu götürmeniz gerçekten beni üzer ve siz ondan habersiz iken onu kurdun yemesinden korkuyorum.’” Şimdi burada tabii peygamber zellesi var. “Onu götürmeniz gerçekten beni üzer.” Bir kere mümin üzülmez, her şeyde hayır görür. Bu bir peygamber zellesidir. “Siz ondan habersiz iken onu kurdun yemesinden korkuyorum.’” Bu da bir zelledir. Çünkü zaafı bildirmiş oluyor. Orada onlara farkında olmadan nasıl oyun oynamaları gerektiğine dair bir fikir vermiş oluyor. Çünkü onların kafası çalışmıyor, bulamaz onlar. Ama o onlara böyle bir ihtimali söylemekle imkan tanımış oluyor. Onun için zaaf hiçbir şekilde söylenmez. Mesela bir şeyden korkuyorsa insan söylememesi lazım, bir yönü zayıfsa onu hissettirmemesi lazım; düşmanları onu kullanır. Mesela parası yoksa, “param yok” der de güçsüz konuma düşecekse “param yok” demesi doğru olmaz. Tam aksine.

“Dediler ki: ‘Andolsun,’”. Münafıkların en çok kullandığı şey yemin etmek. Yeminle başlıyorlar; “vallahi, billahi, tallahi” diye yemin eder münafık, sıkıştığında. Bak; “andolsun” diyor, Allah’a yemin ediyorlar, “andolsun” diyor. “Biz, birbirini kollayan bir topluluk iken”. Hakikaten yobazlar kendi grupları içerisinde birbirlerini kollarlar. “Kurt onu yerse, bu durumda şüphesiz kayba uğrayan (aciz) kimseler oluruz.” ‘Böyle bir şeyde zaten biz kaybederiz, biz acze düşmüş konumunda oluruz; böyle bir şey olmaz’ diyorlar.

“Nitekim onu götürdükleri ve kuyunun derinliklerine atmaya topluca davrandıkları zaman”. Bak o kişinin sözünü dinliyorlar, görüyor musunuz? Normalde öldürmeyi istedikleri halde o diyor ki “kuyunun dibine bırakın”, ona hemen ikna oluyorlar. O, Hz. Hızır (a.s), Allahualem.

“Derinliklerine atmaya topluca davrandıkları zaman”. Tabii havadan atma şeklinde değil de iple bırakıyorlar, kovayla bırakıyorlar. “Biz ona (şöyle) vahyettik”. Peygamber olduğu için Allah ona vahyediyor. “Andolsun” Cenab-ı Allah yemin ediyor, “sen onlara kendileri, farkında değilken ne yaptıklarını haber vereceksin.” Bak; “kendileri farkında değilken”, mesela Mehdiyet’in farkında değil yobazlar. Demek ki Hz. Mehdi (a.s) yobazlara yaptıklarını haber verecek, yaptıkları anormallikleri onlara aktaracak, anlatacak yani bozukluklarını, çirkinliklerini aktaracak. Çünkü Kuran ne diyor? “İbret var” diyor. Ahir zamanda ibret nedir, Mehdiyet devrinde olduğumuza göre? Bu, ibrettir.

“Akşamüstü babalarına ağlar vaziyette geldiler.” Oyun oynanacağı vakit, bir komplo yapılacağı vakit genellikle akşamüstü kullanılır. Çünkü bütün görevliler çekilmiş olur, bütün insanlar geri çekilmiş olur, artık muhabere, bağlantı yolları kapanmış olur; o şahsın kendini kurtarması daha da güçleşir. Gündüz olsa daha kolay olur. Ama akşam vurduklarında birçok yardım kanalı ve ulaşım kitleneceği için o kişi mağdur olacağını düşünerek akşamı seçer pusu kuranlar. “Gecenin şerrinden” diye zaten Kuran’da dikkat çeker Cenab-ı Allah. “Akşamüstü babalarına ağlar vaziyette geldiler.” Münafıkların yöntemi neymiş? Ağlamak. Ağlayınca masum görünüyor. Mesela çıkar televizyona, köpek gibi inleyerek ağlar, ahlaksızlık yaptığı halde, itlik yaptığı halde. Adam da diyor ki; “adam ağlıyor, demek ki samimi yahu” diyor, “demek ki dürüst” diyor. Halbuki üçkağıtçılığından ağlıyor, sahtekarlığından ağlıyor ama inanıyor ağlamaya. Birçok kişi de biliyorsunuz çıkar televizyonda -samimi olanları tenzih ediyorum- zırıl zırıl ağlayarak rezalet çıkartır ve böylece de istediğini elde etmiş olur, kamuoyunda da dikkat çekmiş olur.

“Dediler ki: ‘Ey Babamız, gerçek şu ki, biz gittik,”. Bak; “gerçek şu ki”. Yalancının ana özelliğidir. “Desem de inanmazsın” diye başlarlar ya, “gerçek şu ki” diyorlar. “Biz gittik, yarışıyorduk.” Yobazın nasıl yalan söyleme özelliği olduğuna, nasıl organize yalan söylediğine Allah dikkat çekiyor, nasıl dillerinin yalana alışık olduğuna. Yobazlarda bu ünlüdür. Anında fablasyon üretir, anında hikaye üretir. “Yusuf'u da yiyeceklerimizin (veya eşyamızın) yanında bırakmıştık.” Bak hikayede ona da bir kılıf uyduruyor. “Fakat onu kurt yemiş.” Ne demişti peygamber Hz. Yakup (a.s)? “Kurt yemesinden korkuyorum” demişti. Onlar ne diyor? “Kurt yemiş.” Onlara fikir vermiş oluyor, yani onların yapacağı komploda onlara fikir vermiş oluyor, istemeden de olsa fikir vermiş oluyor. Bir zaaf, zaafını bildirmiş. Onlar da zaafını ona karşı kullanıyorlar, “kurt yemiş” diyorlar. Çünkü dese ki; “nereden çıkarttınız kurdu?” “Sen demedin mi? 'Kurt yemesin, tehlikeli' demiştin” diyecekler, “ihtimal verdiğine göre, işte ihtimal verdiğin şey oldu” diyecekler.

“Ne var ki biz doğruyu söylesek bile sen bize inanacak değilsin.” Yobazların yalan söylerken kullandığı yöntemlerden bir tanesi. Yalan söylediği için vicdanı baskı yapıyor. Ne diyor? “Doğruyu söylesek bile sen bize inanacak değilsin.” Onu suçluyor bu sefer. Yani doğru adama inanmama suçu oluşturmuş oluyorlar. Yobazların bir tekniğidir.

“Ve üzerine yalandan kan (sürülmüş) olan gömleğini getirdiler.” Bak yobazların aptallığı bu yine, aptalca yöntemleri. “'Hayır' dedi. Nefsiniz, sizi yanıltıp (böyle) bir işe sürüklemiş. Bundan sonra (bana düşen) güzel bir sabırdır.” Yani gömleğin şeklinden, o yaptıkları sahte oyundan anlıyor babası, bir oyun olduğunu. Ama bak burada çok güzel bir şey söylüyor; “bundan sonra” diyor, “(bana düşen) güzel bir sabırdır.” Müslüman sabırlı olacak. “Sizin bu düzüp-uydurduklarınıza karşı”. Bak orada tam anlamıyla teşhis etmiş. Bak “düzüp-uydurduklarınıza karşı”; ‘hepsi yalan’ diyor. “Düzüp-uydurduklarınıza karşı (kendisinden) yardım istenecek olan Allah'tır.” ‘Ben, Allah'tan yardım istiyorum’ diyor.

“Bir yolcu-kafilesi geldi”. Bu kafile, özel gelen bir kafile, yani herhangi bir kafile değildir. Bunlar önceden Allah'ın yarattığı bir kafile. Rasgele kafile gelmiyor. Hz. Yusuf (a.s)’ı oradan çıkaracak kafile özeldir. “Sucularını (kuyuya su almak için) gönderdiler. O da” bakın Kuran bir detay veriyor “kovasını sarkıttı.” Kova. Kuran bu detayı vermeyebilir. “İpi sarkıttılar” der, “kabı sarkıttılar” diyebilir veyahut “bir şekilde kuyunun içinden aldılar” der herhangi bir şekilde. Ama detaya giriyor bak; “kovasını sarkıttı” diyor. Çünkü Hz. Mehdi (a.s) kova çağında geliyor. Kova çağına özel dikkat çekilmiş. İncil'de de su testisine dikkat çekilir, su kabına. Aynısıdır, aynı şekil. O da kova çağına işaret ediyor.

“O da kovasını sarkıttı. 'Hey müjde... Bu bir çocuk.' dedi.” Hz. Mehdi (a.s)'a işaret ediyor. “Ve onu (kuyudan çıkarıp) 'ticaret konusu bir mal' olarak sakladılar.” Hz. Mehdi (a.s)'ın belli bir süre saklanması mevzu bahis biliyorsunuz, hadislerde de var. Bak “sakladılar” diyor; ona işaret. “Oysa Allah, yapmakta olduklarını bilendi.” ‘Zaten ben yaratıyorum’ diyor Cenab-ı Allah. Onlar, kendileri yaptıklarını zannediyorlar ama kaderde yaratan Allah. “Onu ucuz bir fiyata, sayısı belli (birkaç) dirheme sattılar. Onu pek önemsemediler.” Hz. Mehdi (a.s)'ı da önemsemeyecekler insanlar, önemsiz görecekler, değersiz göreceklerdir başlangıçta.

“Onu satın alan bir Mısırlı (aziz,) karısına: 'Onun yerini üstün tut (ona güzel bak), umulur ki bize bir yararı dokunur ya da onu evlat ediniriz' dedi.” Bak Allah ona hissettiriyor. “Onun yerini üstün tut”. Allah, korunması için ona karşı kalbine bir sevgi veriyor bak. Hz. Musa (a.s)'da da vardır bu. Burada Mısırlı Aziz'e de Allah kalbine bir sevgi veriyor Hz. Yusuf (a.s)'a karşı. “Onun yerini üstün tut (ona güzel bak), umulur ki bize bir yararı dokunur”. Ona değil, bütün Mısır'a yararı dokundu; Allah dedirtiyor. “Ya da onu evlat ediniriz”. Evlat edinmek de istiyor, o kadar çok sevmiş.

“Böylelikle biz, Yusuf'u yeryüzünde yerleşik kıldık. Ona sözlerin yorumundan öğrettik.” Çok güzel tefsir etme, çok güzel teşhis koyma kabiliyeti var, çok zeki Hz. Yusuf (a.s). “Allah, emrinde galib olandır, ancak insanların çoğu bilmezler” diyor. ‘Allah ne derse o olur’ diyor. “Erginlik çağına erişince, kendisine hüküm ve ilim verdik.” Hükmetmeyi ve bir de ilim veriyor, Allah onu müthiş kültürlü yetiştiriyor. O Mısırlı Aziz'in yanında Allah vesile ediyor. Mesela Hz. Musa (a.s) da, Firavun'un sarayında müthiş genel kültür almıştır. O da Mısırlı Aziz'in yanında müthiş bir ilim ve kültür imkanına kavuşuyor; hem Rahmani ilim, hem de her türlü genel kültür.

“İşte biz, iyilik yapanları böyle ödüllendiririz. Evinde kalmakta olduğu kadın, ondan murad almak istedi”. Şimdi yobazlara bir söylesen, desen ki; “Hz. Yusuf (a.s) kadının evinde kalıyormuş”, Hz. Yusuf (a.s)'ı taşa tutmaya kalkar o yobazlar, öldürmeye kalkarlar; “sen, kadının evinde nasıl kalıyorsun” diye. Bir yobaz için kabul edilebilecek şey mi bu? Olacak şey değil. O devirde yobazların Hz. Yusuf (a.s)'la karşılaştığını düşünün, kadının evinde kalıyor; ne yapmazlar? Hangi yobaz kabul eder bunu, kadının evinde kalmasını? Kabul etmezler, değil mi? Yıllarca kalıyor kadının yanında, baş başa kalıyorlar, tek başına kalıyorlar odada. “Ondan murad almak istedi”. Ama bak; “ergenlik çağına erişince” diyor Kuran, dikkatini çekiyor mu? İki İki, yirmi iki. O ayrı, şimdi onu açmayayım fazla. Yirmi üç, bak; “evinde kalmakta olduğu kadın”. Hz. Yusuf (a.s) bir kadının evinde kalıyor, tek başına kadınla beraber kalıyor. Yobazlara göre harama girmiş durumda Hz. Yusuf (a.s), değil mi? Hem de bayağı bir harama girmiş durumda, haşa. “Ondan murad almak istedi”. Yani sevişmek istiyor kadın.

“Bunu nasıl söylersin?” diyor, “çoluk çocuk biz beraber seyrediyoruz” diyor. Peki, Allah söylüyor, nasıl söylemeyeyim? “Söylenir mi?” diyor, “anlatmaman lazım” diyor. Kuran ayetini okumayacakmışız, çoluk çocuk beraber seyrediyorlar diye. “Ve kapıları sımsıkı kapatarak” bak, “kapıları sımsıkı kapatarak”. Yani kilitliyor kadın kapıları, Hz. Yusuf'un (a.s) kaçmasını engellemek için. Demek ki erkek çekici oluyor muymuş? Oluyormuş. Sırf kadın çekici olmaz, erkek de çekici olur. Bak, kadın onu arzuluyor. “Kapıları sımsıkı kapatarak: 'İsteklerim senin içindir, gelsene' dedi” diyor. Demek ki uzakta, “gel” diyor, çağırıyor yanına. Yani cinsel ilişkiye girmek istiyor. Çünkü zaten yan yanalar, kadınla bir hukukları var, konuşuyorlar, kadın onu beğeniyor, seviyor, sohbetleri oluyor; sadece cinsel ilişkiye girmiyor Hz. Yusuf (a.s). Ama kadın açıkça söylüyor bak; “isteklerim senin içindir” diyor. Açıkça beyan ediyor, cinsel ilişki istediğini söylüyor. “Gelsene” diyor, yani cinsel ilişkiye davet ediyor.

“(Yusuf) Dedi ki: ‘Allah'a sığınırım.’” Müslüman olduğu için. Neyle engelleniyor? Jandarmayla mı? Arasına set çekilerek mi? Kadının başına çarşaf çekilerek de değil, değil mi? Neyle? İmanıyla. Aklı, vicdanı, imanıyla kendini durduruyor. Demek ki ölçü neymiş? İman, Allah'tan korkmakmış. Zinayı ne engelliyormuş? Allah'tan korkmak engelliyormuş, imanla engelleniyormuş. “Allah'a sığınırım. Çünkü o benim efendimdir”. ‘Rabbimdir’ diyor Allah’a, ‘O benim Rabbim’dir.’ “Yerimi güzel tutmuştur.” Çünkü çok rahat bir ortamda yaşıyor. “Gerçek şu ki, zalimler kurtuluşa ermez.” ‘Zulümdür’ diyor, ‘öyle bir şey. Ben bunu yapmam’ diyor ‘ve kurtuluşa ermezler’ diyor. “Andolsun kadın onu arzulamıştı”. Ergenlik çağına gelince yakışıklı, önce küçükken o kadar kadının dikkatini çekmiyor ama sonra yapılı, aslan gibi delikanlı olunca etkileniyor kadın ondan. “Eğer Rabbinin (zinayı yasaklayan) kesin kanıt (burhan)ını görmeseydi- o da (Yusuf da) onu arzulamıştı.” Bak, o da onu arzuluyor. Ama haram olduğu için yanaşmıyor. Arzulama var, istiyor kadını, içinde var. Ama haram olduğu için ne yapıyor? Yanaşmıyor.

“Böylelikle biz ondan kötülüğü ve fuhşu geri çevirmek için (ona delil gönderdik). Çünkü o, muhlis kullarımızdandı.” Kötülüğü, fuhşu nasıl geri çeviriyor Cenab-ı Allah? İmanıyla, Allah'a imanıyla inşaAllah. “Kapıya doğru ikisi de koştular.” Hz. Yusuf (a.s) çok sevimli, maşaAllah, dünya tatlısı. Kim bilir nasıl? Bir de geniş bir ev demek ki yani koşmak için çünkü ufak tefek bir ev olsa, küçük bir oda olsa öyle olmaz. Koşmak için hız alınması gerekiyor. Büyük bir salon olduğu anlaşılıyor, yani anlatımdan anlaşılıyor. Kadın koşup arkasından yetişiyor ve gömleğini tutuyor ve arkadan çekip yırtıyor. Hz. Yusuf (a.s) 'da kuvvetli ama kadın da kuvvetliymiş demek ki. Tutunca, yani şehvetten gözü döndüğü için kadın gömleği tuttuğunda Hz. Yusuf (a.s) da direndiği için sırtından yırtılıyor gömlek. “(Tam)” bu anda “kapının yanında kadının efendisiyle karşılaştılar.” Allah karşılaştırıyor. “Kadın dedi ki: 'Ailene kötülük isteyenin”. Bak, ne kadar kahpece bir tavır, görüyor musunuz? Hani seviyordun sen, değil mi? Allah korkusu, Allah aşkına dayalı olmayan bir sevgi hevestir ve böyle alçak ve çok acımasız ve kahpe olur işte. Madem o kadar aşkla seviyorsun, muhabbetle seviyorsun; böyle bir iftira atılır mı?

Bak ne diyor; “ailene kötülük isteyenin, zindana atılmaktan veya acı bir azabtan başka cezası ne olabilir?” diyor, yani tam klasik kahpe karakteri. Bakın; “ailene kötülük isteyenin, zindana atılmaktan” bir de bak ne kadar seri aklına geliyor. Adamı da tahrik ediyor. Bak; “ailene kötülük”. “Kötülük yapmak istiyor. Senin” diyor, “onuruna, şerefine, namusuna saldırdı” diyor ve yönlendiriyor “zindana atılmaktan” ona akıl veriyor, “zindana atılmaktan veya acı bir azabtan başka cezası ne olabilir?” Yani; ‘kırbaçlanması, dövülmesinden başka ne olabilir?’ “(Yusuf) Dedi ki: ‘Onun kendisi benden murad almak istedi.’” Yani ‘kendisi ilişkiye girmek istedi.’ O kadar diyor ama Hz. Yusuf (a.s). “Kadının yakınlarından bir şahid şahitlik etti”. “Kadının yakınlarından bir şahid şahitlik etti: ‘Eğer onun gömleği ön taraftan yırtılmışsa bu durumda kadın doğruyu söylemiştir,’” bakın, “onun gömleği ön taraftan yırtılmışsa bu durumda kadın doğruyu söylemiştir, kendisi ise yalan söyleyenlerdendir.” Bu da Hz. Hızır (a.s) Allahualem. Çünkü bu çok tehlikeli bir açıklama. Kadın önden de yırtmış olabilirdi gömleği. O zaman? Bu zaten geçerli bir delil değil. Kadın her halükarda yırtabilir, önden de. Mesela Hz. Yusuf (a.s)'ı soymaya kalkar, çeker yırtar. Ve dolayısıyla mağdur durumda kalacak Hz. Yusuf (a.s). Ama gömleğin arkadan yırtıldığını bildiği için bunu söylüyor, Allahualem. Evet ki önden söylüyor ki sağlama almak için.

“Eğer onun gömleği ön taraftan yırtılmışsa bu durumda kadın doğruyu söylemiştir, kendisi ise yalan söyleyenlerdendir.” Önden teşhis koymuyor “yalan” diye. O zaman hiç kurtarırı olmaz bu ifadeye göre. Halbuki çok da masum konumdayken. “Yok, eğer onun gömleği arkadan çekilip-yırtılmışsa”. Bak önce olumsuzu önden söylüyor, onun aleyhine olanı; sonra onu kurtaracak olanı en sona bırakıyor. Bak, bu çok önemlidir hukukta. En son, yani savunmayı en sona bırakıyor. Mahkemelerde de savunma en sona bırakılır. “Yok eğer onun gömleği arkadan çekilip-yırtılmışsa,” ama çekme suretinde yırtılmışsa “bu durumda kadın yalan söylemiştir”. Bak kesin hüküm meydana getiriyor. “Kendisi doğruyu söyleyenlerdendir.” Halbuki tam aksine de olabilir, yani gömlek herhangi bir şekilde arkadan yırtılabilir; kadın burada niye mağdur olsun yani, yapmadıysa? Gömleği kendi de yırtabilir sırtından veyahut herhangi bir yere takılıp yırtılabilir. “Onun gömleğinin arkadan çekilip-yırtıldığını gördüğü zaman (kocası): 'Doğrusu, bu sizin düzeninizdendir” diyor. Bu ona yeterli oluyor, bak o kişinin sözüyle ona inanıyor. Net hüküm veriyor. Ne diyor? “Doğrusu” doğrusu; doğru olan hüküm “bu sizin düzeninizden (biri)dir.” Yani ‘bir düzen oluşturmuşsun’ ama organize bir düzen yaptığını söylüyor kadının. “‘Düzeninizdendir. Gerçekten sizin düzeniniz büyüktür' dedi” diyor. Yani ‘muazzam bir oyun oynamışsın sen’ diyor, ‘Hz. Yusuf (a.s)'a karşı’. “Yusuf, sen bundan yüz çevir” diyor.

“Bununla bir daha görüşme.” Bir çözüm, çünkü bela belli. “Sen de (kadın) günahın dolayısıyla bağışlanma dile.” Adam Müslümanca yaklaşıyor; “bağışlanma dile.” Başkası olsa çeker vurur, bilmem ne yapar, değil mi? Bak, o diyor ki; ‘sadece bağışlanma dile.’ “Günahın dolayısıyla bağışlanma dile. Doğrusu sen günahkârlardan oldun.” Bak Kuran hükmü gibi, o devirdeki Allah'ın hükmüyle açıklıyor, Müslümanca bir tavır göstertiyor, kepazelik çıkartmıyor. Bazısı olsa ekmek bıçağıyla kadına girer, değil mi? Yirmi üç yerinden, bilmem hatta ortadan biçiyor bilmem ne; olmadık delilik yapıyorlar Allah vermesin. Yani deliliklerine insan gülüyor yani, Allah'ın akıllarını almasına.

“Şehirde (birtakım) kadınlar: ‘Aziz (Vezir)'in karısı kendi uşağının nefsinden murad almak istiyormuş. Öyle ki sevgi onun bağrına sinmiş. Biz doğrusu onu açıkça bir sapıklık içinde görüyoruz.’ dedi.” Kadınlar böyle şeyleri hiç kaçırmazlar. Halbuki kadınları böyle şeyler tahrik eder, bir çok kadını. Mesela “seks partisi düzenliyormuş” der, “sekse çok düşkünmüş, hiperseksüelmiş” der ama kendisinin aslında doyumsuzluğundan kaynaklanan bir hayranlığın ifadesidir bu sözler, bazı kadınlarda. Zaten şimdi kadınların normal bir kadın olmadığını da göreceğiz tavırlarından. Mesela birisi olur; “gece gündüz seks yapıyormuş, seks partisi düzenliyormuş, kadına doymuyormuş” der ama kınıyormuş gibi söyler ama aslında kocası güçsüzdür, hakikaten doyuma ulaşmamış bir insandır, hakikaten bir özlem duyulur bilinçaltında. O doyuma ulaşmamanın, bilinç altındaki o özlemin ifadesini şikayetçi bir üslupla yansıtır. Mesela bazen gazetelerde de görürsünüz, mesela kadının çırılçıplak resmini koyar; “vay alçak kadın” der, değil mi?

Mesela anadan doğma resmini koyar, “insanların canını yakmak için poz verdi” der, “terbiyesiz kadın” der, sanki kötülüyormuş gibi. Halbuki amacı orada onu göstermektir, yani asıl derdi odur. Bazen de kadınlar öyle, mesela bir erkeği eleştirirken bunu söylerler, işte cinsel gücünün çok fazla olduğunu, kadınlara çok arzulu olduğunu ona söyler. “Ne yapıyorsun?” dediğinde, “onu ayıplıyorum” der. Halbuki kendi özlemini dile getiriyordur. Bazı kadınlarda böyledir, bilinçaltında. “Aziz'in karısı kendi uşağının nefsinden murad almak istiyormuş. Öyle ki sevgi onun bağrına sinmiş.” Bak, hikaye gibi anlatıyor, o devrin magazini bu. “Doğrusu onu açıkça bir sapıklık içinde görüyoruz.” Bak onu cinsi sapıklıkla, yani hiperseksüel, çok arzulu olmakla suçluyor ama onları heyecanlandırmış belli. Yani yoksa sana ne? Elin böyle bir şeyi varsa seni hiç ilgilendirmemesi lazım, muhatap dahi olmaman lazım. Bu kadar derdine düşmen normal mi? Demek ki senin de bilinçaltında öyle bir istek var, onun gereği olarak bunu söylüyorsun. Bazı vakalar da bu böyledir.

“(Kadın) Onların düzenlerini işitince, onlara (bir davetçi) yolladı”. Yani o da onların ne olduğunu biliyor, onların da azgın ve arzulu olduklarını biliyor, yani tatmin olmamış duygular içinde olduklarını biliyor. “Onların düzenlerini işitince, onlara (bir davetçi) yolladı”. Kinlenmiş onlara, onların dedikoduculuklarını duyunca. “Oturup dayanacakları yerler” hazırlıyor, yani böyle rahatça oturacakları. “Ve her birinin eline bıçak verdi.” Bu, Arapçasında daha değişik ama biz tabii bıçak olarak alıyoruz. Meyve olarak da o bölgede olan özel bir meyve var, Tevrat'ta geçiyor. Oval bir meyve, tam aklıma gelmiyor. Bak; “çık, onlara (görün)' dedi.” Niçin diyor? “Tahrik et onları” diye. Tahrik olacaklarını biliyor kadınların. Kadınların, o delikanlıdan tahrik olacaklarını biliyor. Onların ondan etkileneceklerini biliyor. “Çık, onlara (görün)' dedi. Böylece onlar onu görünce (gözlerinde) büyüttüler”, şiddetli etkileniyor kadınlar, “ellerini kestiler”. Hani kadın etkiliyordu sadece insanı? Erkek de etkiliyormuş demek ki. Eğer niyeti bozarsa kadın, bak tahrik oluyormuş işte, etkileniyormuş. “Ellerini kestiler” diyor. Eli ayağı boşalıyor. Tahrik olduğunda insan hakikaten konuşma kabiliyeti bozulabilir, eli ayağı boşanabilir, yani gücünün derecesine göre.

“Ve: ‘Allah'ı tenzih ederiz; bu bir beşer değildir.’ dediler”. ‘İnsana benzemiyor” diyorlar, ‘bu kadar etkilemesi’. Yani çok şaşırtıcı buluyorlar bu kadar etkileyici gücünün olmasını. Yani kendilerine de şaşıyorlar, bu kadar etkilenmelerine. Halbuki imanından etkileniyorlar. İmanından meydana gelen bir elektrik var, yani İlahi bir elektrik, ondan etkileniyorlar. “Bu, ancak üstün bir melektir' dediler.” Yani; ‘olamaz böyle bir insan’ diyorlar. “Kadın dedi ki: 'Beni kendisiyle kınadığınız işte budur.” ‘Beni kınıyordunuz ama’ diyor, ‘siz bak’ diyor, ‘siz benden daha fazla etkilendiniz” diyor. İşte onun için hani Müslümanlar’a bazen diyorlar ya; “seks partisi düzenliyormuş, hiperseksüelmiş”; o, içindeki özlemden kaynaklanıyor aslında, şiddetli özlemden kaynaklanır. Bazı dedikoducularda kökeni budur. Mesela hiç ummadığın ortamda birden böyle “size işte şöyle diyorlar böyle diyorlar” diyen kadınlar olur. O, aslında, o doyumsuzluğun bir ifadesi olarak bunu söyler. O heyecanı duymak ister, onu senden duymak ister, onu yaşamak ister onun için söyler, inşaAllah. Kuran ona işaret ediyor.

“Beni kendisiyle kınadığınız işte budur. Andolsun onun nefsinden ben murad istedim, o ise (kendini) korudu.” Koruyunca tabii daha çekici olur bir erkek, çok daha güzeldir. Fahişe erkek iticidir kadın için. Yani kendini koruyan bir erkek, imanlı bir erkek kadın için çok çok etkileyicidir. Yani ucuz bir erkek fahişe gibidir, kadına çok itici gelir. Fahişe bir kadın da erkeğe itici gelir, tiksinir. İmanlı bir kadın güzel gelir. “Ve andolsun, eğer o kendisine emrettiğimi yapmayacak olursa, mutlaka zindana atılacak”. Bak, ‘cinsel ilişkiye girmezse’ diyor, ‘zindana atacağım’ diyor. O kadar gözü dönmüş, yani şehvetten delirmiş. “Ve elbette küçük düşürülenlerden olacak.'“ ‘Mahcup edeceğim’ diyor, ‘küçük düşüreceğim’ diyor.

“(Yusuf) Dedi ki: 'Rabbim, zindan, bunların” bak, ‘bir tek bu’ demiyor, ‘bunların’ diyor, ekip olarak. Kadınlar kafayı takmışlar Hz. Yusuf (a.s)'a. “Bunların beni kendisine çağırdıkları şeyden” yani gayrimeşru cinsel ilişkiye çağırıyorlar “şeyden bana daha sevimlidir.” ‘Ben zindan istiyorum ya Rabbi’ diyor, ‘ben bunların bu tavrına yanaşmak istemiyorum’ diyor. Ama bak kadınla görüşüyor. Kadınların karşına süslenmiş ve güzel, yani kadınların etkileneceğini bildiği halde Hz. Yusuf (a.s) karşılarına çıkıyor. Yani peygamber, istese çıkmaz, değil mi? Yobaz takımına göre ne yapmış Hz Yusuf (a.s)? Çok büyük günaha girmiş, haşa. O kadınla evde kalmakla çok büyük günaha girmiş. Halbuki Hz. Yusuf (a.s) imanıyla zaten kendini koruyor. Böyle bir şeye ihtiyacı yok.

“Rabbim” diyor, “zindan, bunların beni kendisine çağırdıkları şeyden bana daha sevimlidir”. Bak “daha sevimli”, ifadeyi görüyor musun? “Daha sevimli”. Yani ‘ben böyle bir beladansa öyle bir belaya razıyım’ demiyor. Bak peygamber üslubuna bak; “daha sevimli” diyor. ‘Sevimli görüyorum ben’ diyor, ‘hapsi’ diyor. “Kurdukları düzeni benden uzaklaştırmazsan, onlara (korkarım) eğilim gösterir,” o da çok istekli “gösterir, cahillerden olurum.'“ ‘Çekiniyorum ya Rabbi’ diyor. Çünkü zorla da yapabilirler kadınlar hakikaten. Delirmiş vaziyetteler. Elini, kolunu bağlarlar, zorla. Çünkü kadın gömleğini yırttığına göre deli yani şakası olmaz onun. Şimdi diğer kadınlar da devreye girmiş, zorla ilişkiye girebilirler. “Böylece Rabbi, duasını kabul etti ve onların hileli düzenlerini kendisinden uzaklaştırdı. Çünkü O, işitendir, bilendir.”

 


Yusuf Suresi, 6-22 Ayetlerinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar’ın 12 Aralık 2010 tarihli sohbetinden Yusuf Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: Mesela 6. ayet; Şeytandan Allah’a sığınırım; “Böylece Rabbin seni seçkin kılacak.” Bir tane ebcedi var, 2018 tarihini veriyor, bir tane, 2018. Allah’ın Mehdi (a.s)’yi seçkin kılacağına işaret eder, inşaAllah. “Sözlerin yorumundan (kaynaklanan bir bilgiyi) sana öğretecek.” Mehdi (a.s.) de demek ki güzel tefsir yapacak. Kuran’ı güzel yorumlayacak, hadisi güzel yorumlayacak, buna işaret var. “Daha önce ataların İbrahim ve İshak'a (nimetini) tamamladığı gibi senin ve Yakub ailesinin üzerindeki nimetini tamamlayacaktır.” Hz. İbrahim (a.s.) ailesinin soyunun en son olarak nimetinin tamamlanması, ne oluyor? Dünya hakimiyeti. Hz. İbrahim (a.s.) soyunun anlı-şanlı sonucu. Resullulah (s.a.v.)’ın veladeti, Peygamber olması ve Peygamberimiz (s.a.v.)’in soyundan Mehdi (a.s.)’nin çıkışı ile Kuran’ın bu ayeti tam tahakkuk etmiş oluyor. Bak, ne diyor ayette ; “Yakub ailesinin üzerindeki nimetini tamamlayacaktır.” “İbrahim ve İshak'a (nimetini) tamamladığı gibi senin ve Yakub ailesinin üzerindeki nimetini tamamlayacaktır.” İşte bu nimetin tamamlanması oluyor. Ahir zamanın Ben-i İsrail’i Mehdi (a.s.) ve şakirtleridir. Ben-i İsrail hakiki halis Müslümanlara verilen isimdir ve Ahir zamanda Mehdi (a.s.) ve şakirtleri dünya hakimi olacaklardır, inşaAllah.

“Andolsun, Yusuf ve kardeşlerinde soranlar için ayetler (ibretler) vardır.” Bakın, “Andolsun, Yusuf ve kardeşlerinde,” Mehdi (a.s.) ve talebelerinde, “soranlar için ayetler (ibretler) vardır.” Ebcedi 2019 tarihini veriyor; bir tane ebcedi var, 2019 tarihini veriyor. “Onlar şöyle demişti: “Yusuf ve kardeşi babamıza bizden daha sevgilidir.” İşte yobazların sıkıntısı bu olacak; kıskançlık ve hasetlik. Mehdi (a.s.)’ye karşı azgınlıkların kökeninde bunu göreceğiz. Kuran buna işaret ediyor. Bak, ne diyor o zaman, Mehdi (a.s.) karşıtı hareket ne diyor? “Onlar şöyle demişti: “Yusuf ve kardeşi,” yani Mehdi (a.s.) ve İsa (a.s.), “babamıza bizden daha sevgilidir.” Daha çok seviliyorlar. Ne olacak? Şeyhleri ikinci plana gidecek, hocaları ikinci planda kalacak. Bu ağırlarına gittiği için Mehdi (a.s.)’ye karşı tavır alacaklar. “Oysaki biz, birbirini pekiştiren (tutan) bir topluluğuz.” O zamanki yobazlar birbirlerini desteklediklerini söyleyecekler, “biz bir ittifak eden topluluğuz” diyecekler. “Gerçekte babamız, açıkça bir şaşkınlık içindedir.” Şimdi de bak, alimleri bunaklıkla, akılsızlıkla, aptallıkla (haşa) itham eden saygısız, terbiyesi bozuk adamlar türedi, değil mi? Şeyhini, mürşidini bu şekilde itham ediyor. Yani Cübbeli’ye de burada bir işaret var gibi görünüyor ama ben onu yine tenzih ediyorum. Cahilliğinden o söyledi. Cübbeli lafını sözünü bilmiyor, lafın nereye gideceğini bilmiyor, ağzına geleni konuşuyor. Şeyh Mahmut Efendi Hocamız hakkında da diyor ki; “on dakikada olsa konuşabiliyor ve şuuru açık” diyor. Şimdi bunu duyan insan ne anlar? İnsan mürşidi için böyle söz söyler mi?

Bak, “on dakika konuşabiliyor” diyor. “Konuştuğunu duydum” diyor. Bu müthiş bir münasebetsizliktir. “Ve şuuru açık” diyor, aksini iddia eden mi var? Bu ciddi bir şaibe ve şüpheyi meydana getirmez mi? Mesela ben sana desem, “on dakika konuşabiliyor ve şuuru açık” desem, bu hakaretamiz bir sözdür, çok anormal bir söz. Böyle bir şeyi insan mürşidine söylemez. Lafını, sözünü bilmiyor, ne anlama geleceğini bilmiyor. Şeyh Nazım Hocamıza da gitti, “kutup” dedi; elini öptü, bu sefer de “aklını kaybetti” dedi, “aklını oynattı” dedi. Bak ne diyorlar; “Gerçekte babamız, açıkça bir şaşkınlık içindedir” diyor. Demek ki Ahir zamanda da mürşitlere böyle yakışıksız sözler edilecek. Buna işaret var. Bak, o zamanın yobazları ne diyor; “Öldürün Yusuf'u veya onu bir yere atıp-bırakın ki babanızın yüzü yalnızca size (dönük) kalsın.” Yani dikkati çeken topluluk siz olun. Çünkü Mehdi (a.s.) varsa adamın hem mürşidi, hem topluluğu eski süksesini kaybetmiş olacak, onun görüşüne göre. Çünkü her Müslümanların bir kısmında bayağı bir enaniyet ve büyüklük hissi var. “Benim mürşidim en büyüktür, bizim topluluğumuz en büyüktür” diyor. Şimdi Mehdi (a.s.) çıkınca ne olacak? Mehdi (a.s.) ve talebeleri çıkınca onu en büyük olarak görecek, talebelerini en büyük görecek, kendisi ikinci planda olacak. Bunu kaldıramadığı için, bak ne diyor?

“Onlar şöyle demişti: “Yusuf ve kardeşi babamıza bizden daha sevgilidir; oysa ki biz, birbirini pekiştiren bir topluluğuz. Gerçekte babamız, açıkça bir şaşkınlık içindedir.”“ Demek ki bundan kurtulmak için bunu söyleyecekler. Bediüzzaman’a da akıl hastası dediler biliyorsunuz o zamanlar, yani meczup dediler, akıl hastası dediler. Ahir zamanda demek ki ulemaya, alimlere bu tarz iftiralar atılacak, bu tip sözler söylenecek. Ve Mehdi (a.s.)’ ye ve talebelerine karşı bir hasetlik ve kıskançlıktan kaynaklanan topluluklar ve onların liderlerinden oluşan organize karşı koymalar olacak. Buna işaret ediyor Kuran. “Öldürün Yusuf'u veya onu bir yere atıp-bırakın ki babanızın yüzü yalnızca size (dönük) kalsın.” Siz sadece dikkati çeken kişiler olun, siz en çok önde olan olun. Yani asrın en büyük alimi sen ol, en büyük müceddidi siz olun; en büyük önde gelen topluluğu, en seçkin topluluğu siz olun. Yani kurtuluşa ermiş topluluk siz olun. “Ondan sonra da salih bir topluluk olursunuz.” Yani mükemmel, samimi bir topluluk olursunuz. Yani diyor mesela; “bu cemaat üstüne cemaat yok” diyor. “Kurtuluşa eren cemaat” diyor. “İçlerinden bir sözcü dedi ki: “Eğer (mutlaka bir şey) yapacaksanız, öldürmeyin Yusuf'u.”“ Demek ki Mehdi (a.s)’yi de öldürmeye çalışacaklar. Bütün Peygamberleri şehit etmeye çalıştılar, Mehdi (a.s.)’yi de şehit etmeye çalışacakları anlaşılıyor Kuran’ın anlatımından.

“Onu kuyunun derinliklerine bırakıverin de bir yolcu kafilesi alsın.” Yani “öyle bir yere atın ki” diyor, “öldürülme ihtimalide olsun veyahut onu etkisiz hale getirecek bir sistem olsun.” Mesela bir insanı bir insan öldürmeye cesaret edemiyorsa, ne yapıyor bazen? Onu rahatça öldürebilecekleri bir yere bırakıyorlar, rahatça öldürülebilecek bir yere. Böylece eğer öldürülürse veyahut şehit edilirse diyecekler ki; “ben öyle bir şey kast etmedim. Ama o orada, o adamlar tarafından öldürülmüş yahut şehit edilmiş, benim bir bilgim yok” denilecek. Kuran böyle kalleşliklerin yapılacağına da işaret ediyor. “Ey Babamız,” dediler. “Sana ne oluyor, Yusuf'a karşı bize güvenmiyorsun? Oysa gerçekte biz, onun iyiliğini isteyenleriz.”“ Demek ki Ahir zamanda üçkağıtçı, sahtekar hocalar çıkacak. Bak, burada mesela yalan söylüyorlar açıkça. Taktik yapacaklar, oyun oynayacaklar, kurtarıyoruz gibi gösterip alçakça tuzağa düşürmeye çalışacaklar. Kuran buna işaret ediyor. “Onu yarın bizimle gönder, gönlünce gezsin, oynasın. Elbette biz onu koruyup-gözetiriz.” Yani gören de çok dürüst, efendi, koruyucu zannediyor ama değil. Kalleş, öldürücü ve yıkıcı. Böyle insanların türeyeceğini işaret ediyor Kuran.

“Dedi ki: “Sizin onu götürmeniz gerçekten beni üzer ve siz ondan habersiz iken onu kurdun yemesinden korkuyorum.”“ Şimdi burada iki tane Peygamber zellesi var. Bir kere üzülme haramdır, Peygamber üzülmez, bu bir zelledir, Peygamber zellesidir. İkincisi; zaaf bildirilmez. Yani bir topluluğun, bir cemaatin veyahut bir şahsın zayıf yönünü bildirildiğinde adamlar gelir oradan vurmaya kalkarlar, bildirilmez. İki tane zelle var. “Onu kurdun yemesinden korkuyorum.” Bak, adamların aklına düşürmüş oluyor, fikir vermiş oluyor. “Dediler ki: “Andolsun, biz, birbirini kollayan bir topluluk iken, kurt onu yerse, bu durumda şüphesiz kayba uğrayan (aciz) kimseler oluruz.”“ Yani kendilerince taktik yapıyorlar. “Kurt onu yerse, bu durumda şüphesiz kayba uğrayan (aciz) kimseler oluruz.” Garanti veriyorlar, yani demek ki bir üçkağıtçının verdiği bir garantiye güvenmemek gerekiyor. Yani Mehdi (a.s.) devrinde de mesela Mehdi (a.s.) karşıtı hareketlerde de böyle sinsi oluşumlar olacaktır. Buna karşı Müslüman tetikte ve çok uyanık olacak. “Ey Babamız, gerçek şu ki, biz gittik, yarışıyorduk. Yusuf'u da yiyeceklerimizin (veya eşyamızın) yanında bırakmıştık. Fakat onu kurt yemiş. Ne var ki biz doğruyu söylesek bile sen bize inanacak değilsin.”“ Ahir zamanda işte Mehdi (a.s.) karşıtı hareketin ne kadar aptalca, ne kadar avanakça, sahtekarca yalanlar söyleyeceğini ve halkı aldatmak için böyle abudik-gubidik yapacağını, üç kağıtçılık yapacağına Kuran işaret etmiş oluyor. Ve buna karşı çok uyanık olacak Müslüman. Demek ki yalancılık yayılacak, üçkağıtçılık yayılacak. Bir kısım alimler, hocalar insanların gözünün içine baka baka, alenen ve açıkça yalan söyleyecekler. Çünkü bu çok acemice ve aptalca bir yalan görünüyor bu.

Bak, “biz gittik, yarışıyorduk. Yusuf'u da yiyeceklerimizin (veya eşyamızın) yanında bırakmıştık. Fakat onu kurt yemiş.” Mesela bu hem cinayete teşebbüs var, hem zulüm var, hem yalan var. Müslüman bunu yapmaz. Fısk içindeler. İnşaAllah Allah affetmiştir sonra. “Ne var ki biz doğruyu söylesek bile sen bize inanacak değilsin.” Demek ki Müslüman her lafa hemen inanmaz. Bak onlar da biliyorlar, onlar da kendi zaaflarını ortaya koyuyorlar. Bak, “doğruyu söyleyecek olsak bile sen bize inanacak değilsin.” Bunu söyledi mi bir insan tamamdır, değil mi? Allah onu uyarmış oluyor, Peygamberi. Yani yalan söyleyeceklerine dair bir alamet olmuş oluyor, onların verdiği zaaf da bu. “Ve üzerine yalandan kan (sürülmüş) olan gömleğini getirdiler.” Demek ki delalete düşen, böyle sahtekar insanlar, bu tip sahte deliller de oluşturabilecekler. Yani Mehdiyet’e karşı sahte deliller, oyunlar. Yani Mehdiyet’i çökertmek için hakikati bozabilecekler. Mesela hak olan delilleri yok edebilecekler. “Hayır” dedi. “Nefsiniz, sizi yanıltıp (böyle) bir işe sürüklemiş. Bundan sonra (bana düşen) güzel bir sabırdır.”“ Müslüman’ın özelliği zaten sabretmek. Sabır özelliklerinden bir tanesidir Müslüman’ın. Bak, “Sizin bu düzüp-uydurduklarınıza karşı,” düzüp uydurma, şimdi de bak, asrımızda münafıkların, yobazların, üçkağıtçı hocaların sürekli yalan uydurdukları, düzmecelerle ortaya çıktıklarını görüyoruz. Ayet ne diyor?

“Sizin bu düzüp-uydurduklarınıza karşı,” uydurmacılık yayılacak demek ki, “karşı (Kendisi'nden) yardım istenecek olan Allah'tır.”“Allah’tan ben yardım isteyeceğim” diyor. “Bir yolcu-kafilesi geldi, sucularını (kuyuya su almak için) gönderdiler. O da kovasını sarkıttı.” Kova burcuna işaret. Ayrıca o sucularda da bir işaret var tabii. Kafilede de ayrı bir işaret var. “Hey müjde...” Biz ne yapıyoruz? Mehdi (a.s.)’yi müjdeliyoruz. Bak, “Hey müjde... “Bu bir çocuk.”“ İşte bu Mehdi (a.s.)’nin müjdesi. “Hey müjde,” bak Mehdi (a.s.)’yi müjdelemenin önemi. Peygamberimiz (s.a.v.) ne diyor? “Mehdi (a.s.)’yle müjdelenin.” Biz ne yapıyoruz? Mehdi (a.s.)’yi müjdeliyoruz. Burada ne diyor? “Hey müjde... “Bu bir çocuk.”“ Yani Mehdi (a.s.)’nin müjdelenmesine açıkça işaret eden bir ayet. “Başlangıçta onu pek önemsemediler” diyor bak. “Onu ucuz bir fiyata, sayısı belli (birkaç) dirheme sattılar. Onu pek önemsemediler.” Mehdi (a.s.) de başlangıçta hiç önemsenmeyecek. “Kendi kendine konuşuyor işte, kendi kendine çıkıyor” falan, “Ehl-i Sünnet harici, din harici, İslam harici bir adam, dolayısıyla da hiç kale almaya gerek yok” diyecekler. Bu Mehdi (a.s.)’nin Allah tarafından perdelenmesidir. “Böylelikle Biz, Yusuf'u yeryüzünde (Mısır'da) yerleşik kıldık.” Mehdi (a.s.) ne yapacak? Yeryüzünde hakim olacak. “Ona sözlerin yorumundan (olan bir bilgiyi) öğrettik.” Mehdi (a.s.) ne yapacak? Çok güzel bir yorum kabiliyetine sahip olacak. Yani ayetleri ve hadisleri çok güzel yorumlayacak. Ona işaret ediyor. “Allah, emrinde galib olandır.” 2014, ayet.

Bak, bu cümle; “Allah, emrinde galib olandır.” Allah galiptir, Allah galip olacak, Allah taraftarları, Allah hizbi galip olacak. 2014 tarihini veriyor. “Ancak insanların çoğu bilmezler” diyor. Ahir zamanda da şimdi Mehdi (a.s.)’nin dünyaya hakim olacağını çok az insan biliyor. İki, iki, yirmi iki. “Erginlik çağına erişince,” mesela bak ayeti çok manidar, yirmi iki; iki, iki. “Erginlik çağına erişince, kendisine hüküm ve ilim verdik. İşte Biz, iyilik yapanları böyle ödüllendiririz.” Ledün ilmi ve vehbi ilim. Demek ki Mehdi (a.s.)’nin şahsi kabiliyeti, şahsi aklı değil. Nasıl? Doğrudan Allah’ın ilkasıyla, an an Allah’ın akıl vermesi ile Mehdiyet mevzu bahis oluyor. Yoksa Mehdi (a.s.) zaten akıllı insandır, kendi telif eder diye bir konu yok. Her şeyini konuşturan Allah’tır Mehdi (a.s.)’nin. Her hareketini meydana getiren Allah’tır. Evet, burada çok fazla delil var.

 


Yusuf Suresi 19-38 Ayetlerinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 17 Ekim 2012 tarihli sohbetinden Yusuf Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: Açtım, Yusuf Suresi, 19 çıktı. Şeytandan Allah’a sığınırım. “Bir yolcu kafilesi geldi.” Hz. Mehdi (a.s)’ı arayacak kafileye işaret. “Çeşitli ülkelerden çıkan alimler Hz. Mehdi (a.s)’ı ararlar” diyor hadiste, inşaAllah. “Sucularını gönderdiler. O da kovasını sarkıttı.” Kova çağı, Şubat, inşaAllah. ““Hey müjde, bu bir çocuk” dedi.” 19. ayet, 12. sure. “Hey müjde!” “Hz. Mehdi (a.s) ile müjdelenin” hadisinin bir yansıması ayette. ““Hey müjde, bu bir çocuk” dedi.” Hz. Mehdi (a.s)’a işaret, inşaAllah. Biz ikinci işari anlamında söylüyoruz ayeti. “Ve onu (kuyudan çıkarıp) 'ticaret konusu bir mal' olarak sakladılar. Oysa Allah yapmakta olduklarını bilendi. Onu ucuz bir fiyata, sayısı belli (birkaç) dirheme sattılar. Onu pek önemsemediler. 19 ve 20. ayetler. Hz. Mehdi (a.s)’ı da önemsemeyecekler, fark edemeyecekler başlangıcında; gençliğinde, çocukluğunda ve faaliyet çağlarında. Yani faaliyetinin gençlik yıllarında, faaliyetinin çocukluk yıllarında onu önemsemeyecekler ve tanıyamayacaklar. Hadislerde de açıkça var. “Onu satın alan bir Mısırlı (aziz,) karısına: “Onun yerini üstün tut (ona güzel bak), umulur ki bize bir yararı dokunur ya da onu evlat ediniriz” dedi. Böylelikle Biz, Yusuf'u yeryüzünde (Mısır'da) yerleşik kıldık. Ona sözlerin yorumundan (olan bir bilgiyi) öğrettik.” Çok güzel yorum yapıyor Hz. Yusuf (a.s). Yorumu yapan kim? Allah. Ne diyor Allah?

“O güzel yorum yaptı” demiyor; “ona sözlerin yorumundan öğrettik” diyor. “Ben öğrettim” diyor Allah, “Ben söylettim” diyor. “Allah, emrinde galip olandır.” Bir şeye hüküm verdi mi yapar. “Ancak insanların çoğu bilmezler.” Hep böyledir; insanların çoğu akledemez, çoğu bilmez. Dünyadaki bozukluğun sebebi de o. 22. Ayet, 2-2; “Ergenlik çağına erişince, kendisine hüküm ve ilim verdik.” Hüküm, hüküm verme yetkisi, hakimlik. Hz. Mehdi (a.s)’ın vasfı ne? Hakimlik, hüküm verme yetkisi var. Hz. Mehdi (a.s)’a hüküm veriliyor, hükmetme yetkisi, hakimlik mevkisi. “Hüküm ve ilim.” Nasıl bir ilim? Vehbi bir ilim. “İşte Biz, iyilik yapanları böyle ödüllendiririz.” Demek güzel ahlaklıysa bir insan, Allah ona yardım ediyor. “Evinde kalmakta olduğu kadın,” hani kadınlarla beraber olunamıyordu, konuşulamıyordu, yüzüne bakılamıyordu? Peygamber bak, Peygamber bir kadınla aynı evde; yalnızlar, beraberler. evinde kalmakta olduğu kadın. Peygamber harama mı girdi burada? Yok, helal olduğu için kalıyor. “Kadın ondan murat almak istedi.” Cinsel ilişkiye girmek istiyor kadın. “Ve kapıları sımsıkı kapatarak:” yani başka bir kişinin içeriye girmesini istemiyor, sadece ikisinin baş başa kalmasını istiyor; ““İsteklerim senin içindir, gelsene” dedi.” Yani cinsel ilişkiye girmek istediğini açık açık söyleyerek onu cinsel ilişkiye davet ediyor.

“Yusuf: “Allah’a sığınırım” dedi.” İffetli olduğu için kabul etmiyor, cinsel ilişkiyi kabul etmiyor ama aynı evde. Konuşuyor, sohbet ediyor, beraber yaşıyorlar fakat cinsel ilişkiye girmiyor. “Çünkü o benim Efendimdir, yerimi güzel tutmuştur. Gerçek şu ki, zalimler kurtuluşa ermez.” Allah’tan korktuğu için, bunun bir zulüm olduğunu düşündüğü için gayri meşru cinsel ilişkiye girmiyor. “Helaliyle olsa girerim” diyor, anlamı bu. “Ama haram bir fiile girmem” diyor. Çünkü nikahlısı değil. Ama aynı evde yaşıyor, konuşuyor, sohbet ediyor; iç içeler. Müslüman’ın demek ki ölçüsü bu olacak; konuşabilir, sohbet edebilir ancak gayri meşru cinsel ilişkiye girmez, harama girmez. “Andolsun” diyor Cenabı Allah, “kadın onu arzulamıştı.” Çünkü Hz. Yusuf (a.s)’ı küçük yaşta alıyorlar, yetiştikten sonra, olgunluk çağında gösterişli oluyor. Serpildikten sonra kadın ondan artık etkilenmeye başlıyor, tahrik oluyor. Onu ele geçirmeye çalışıyor. Çocukken öyle bir şey yok. “Andolsun kadın onu arzulamıştı, -eğer Rabbinin (zinayı yasaklayan) kesin kanıt (burhan)ını görmeseydi- o da (Yusuf da) onu arzulamıştı.” “Yusuf da onu arzuluyor” diyor Cenab-ı Allah. Yani onunla ilişkiye girmek arzuluyor, istiyor kadınla beraber olmayı arzuluyor, beğeniyor kadını. Ama harama girmiyor. “Böylelikle Biz ondan kötülüğü ve fahşayı geri çevirmek için (ona delil gönderdik).” Hüküm, Allah’ın hükmünü. Çünkü aksi fuhuş olur. Helal değil. Ama etkilenmiş kadından. “Etkilendi” diyor Cenab-ı Allah. Hoşuna gidiyor, beğeniyor, aynı yerdeler. “Çünkü o muhlis kullarımızdandı.” Halis, samimi, candan.

“Bir kadınla konuşulmaz” diyenler, buradaki ayeti görecekler. Bu ayete göre, onların kafasına göre Hz. Yusuf (a.s) harama girmiş, halvet olmuş; onların kafasına göre. Allah harama girdi demiyor burada. Afif olduğunu söylüyor. “Suç işlemedi” diyor ama işte malum zihniyete göre de bu haram, Hz. Yusuf (a.s)’ın yaptığı. Yani alenen harama girdiği kanaatindeler. Çünkü kadınla yalnız, baş başa; konuşuyor, iç içe yaşıyor; arzulamış da ayrıca. O zaman onların kafasına göre halvet de var, göz zinası da var, çünkü görmeden arzulaması mevzu bahis değil, görüyor da zaten; konuşuyor ve görüyor. Konuşması da var, görmesi de var; bakıyor kadına. Bakmış, görmüş, beğenmiş, arzulamış ama cinsel ilişkiye girmemiş, girmiyor. Bazı arkadaşlara göre bu nedir? Halvet, haram. Allah da harama girmediğini söylüyor. Biz kime inanırız? Allah’a inanırız. Birkaç defa tekrarlamamın nedeni, Peygamberimiz (s.a.v)’in sünnetidir; yani mühim konuları üç defa Peygamberimiz (s.a.v) tekrarlıyor. “Kapıya doğru ikisi de koştular.” Hz. Yusuf (a.s) dünya tatlısı; o önde kaçıyor, koşuyor, kadın da peşinden kovalıyor. Onun tatlılığını artık düşünmek lazım. Can havliyle. Evin de büyük bir ev olduğu anlaşılıyor, küçük bir oda olmadığı anlaşılıyor. Çünkü koşması için hız alması gerekiyor. Yani öyle üç metre, dört metre bir ev değil; büyük bir ev olduğu anlaşılıyor. Ama kadın da yaman bir kadın, normalde onu yakalayamaması lazım. Çünkü Hz. Yusuf (a.s) genç, yetişkin bir delikanlı; çok atletik. Harikulade güzel bir insan. Can havliyle bütün hızıyla koştuğu halde kadın onu yakalıyor. Kadın da çok yaman, normalde yakalayamaması lazım.

“Kadın gömleği arkadan çekip yırttı.” O şehvetin hırsıyla. Kadın hırsını da gösteriyor Cenab-ı Allah. O hırs ona muazzam bir güç vermiş oluyor, yani onu yakalayamaz normalde. Bir de gömleği yırtması çok acayip, o devrin kumaşları bayağı kuvvetli. Yani bir gömleği tutup yırtmak kolay iş değildir, çok çok zordur. Fakat Hz. Yusuf (a.s)’ın da çok kuvvetli olduğu anlaşılıyor. İkisi de çok kuvvetli gördüğüm kadarıyla. Çünkü o kaçmak istiyor, o da çekiyor, çektiğinde yırtık gömleğin parçası elinde kalıyor. Tam kapının yanında kadının efendisiyle karşılaşıyorlar. Allah kaderde öyle yarattığı için, özellikle Allah karşılaştırıyor. Kadının kocasıyla karşılaştılar, efendisiyle. “Kadın dedi ki: “Ailene kötülük isteyenin, zindana atılmaktan veya acı bir azaptan başka cezası ne olabilir?”“ Böyle küfür içerisindeki insanlar şehvetini elde edemediğinde çok azgınlaşır, çok çirkefleşir. Cinayete kadar da vardırabilirler; yani çok kahpe ve alçaktır küfür, çok şerefsizdir. Mesela geçenlerde bir ahlaksız, Müslüman bir genç kıza, başörtülü hanım bir kıza tecavüz edip şehit etmiş çocuğu. O işte şehvet anında aklının kapanmasından, yani şeytani bir deliliğe bürünüyor ve şeytani bir azgınlığa bürünüyor. Onun için şehvet bürüyen insanlarda eğer imansızsa, küfür ehlindense birçok vakada, çoğunda kahpe bir yırtıcılık, bir alçaklık ruhu, bir cinayete eğilim, bir kahpe karakter gelişir. “Kadın dedi ki: “Ailene kötülük isteyenin,” sen istiyorsun kötülüğü, yapan sensin, Hz. Yusuf (a.s) mı yapıyor? Adamı orada gaddarlığa ve zulme teşvik etmeye çalışıyor. “Zindana atılmaktan,” bak nasıl bir anda değişti, hani seviyordun? Küfür sevgisi işte bu tarzda oluyor. Birçoğu böyledir. Demek ki şehvet gözüyle bakmışsın; bir anda alçakça, kahpe bir ruha dönüşüyor üslup. “Veya acı bir azaptan başka cezası ne olabilir?” Canını yaktırmak istiyor, işkence. “(Yusuf) Dedi ki: “Onun kendisi benden murad almak istedi.” Kendisiyle cinsel ilişkiye girmek istediğini söylüyor Hz. Yusuf (a.s).

“Kadının yakınlarından bir şahit şahitlik etti.” Her yerde böyle bir derin devlet olur. Hak olarak bazen, hak olarak; devletin içinde böyle insanlar olur. “Eğer onun gömleği ön taraftan yırtılmışsa bu durumda kadın doğruyu söylemiştir, kendisi ise yalan söyleyenlerdendir. Yok eğer onun gömleği arkadan çekilip-yırtılmışsa, bu durumda kadın yalan söylemiştir ve kendisi doğruyu söyleyenlerdendir.” Ona bildirildiği anlaşılıyor, bu şahsa. Yani Hz. Hızır (a.s)’ın orada görevde olduğu anlaşılıyor. Orada herhangi bir insan gibi görünüp bilgi veriyor. Çünkü bu hüküm çok tehlikeli bir hüküm; rahatça önden de yırtabilir kadın, çeker yırtar gömleğini ve orada biter o. Ama onu kurtaracağını bilerek söylüyor bunu. Bilgisi olduğu anlaşılıyor Allahualem. “Onun gömleğinin arkadan çekilip-yırtıldığını gördüğü zaman (kocası): “Doğrusu, bu sizin düzeninizden (biri)dir.”Ama demek ki delalet içinde olan kadınlardaki, küfür içinde olan kadınlardaki bu tip karakter genel olarak toplumda biliniyor, Çünkü bilinen bir şey bu, adam şaşırmıyor. Diyor ki: “Doğrusu bu sizin düzeninizdendir.” Alışmış, makul; “zaten yapıyorsunuz bunu” diyor. “Düzeninizdendir” diyor, yani “düzen kurmayı biliyorsunuz” diyor. Yani samimiyetsiz üslubunu söylüyor. ““Gerçekten sizin düzeniniz büyüktür” dedi.” Eğer Allah’tan korkmuyorsa, acımasızsa, ahlakı-kişiliği bozuksa kadın çok tehlikelidir. Erkek de çok tehlikelidir. Aynı şekilde, aynı ahlaktaki erkek de tehlikelidir; her türlü kahpeliği, her türlü çirkin şeyi yapabilir. Her vaka için demiyoruz ama büyük bir bölümü böyledir.

“Gerçekten sizin düzeniniz büyüktür” dedi. “Yusuf, sen bundan yüz çevir” diyor, o evin sahibi olan şahıs. “Bununla konuşma” diyor, bağlantını kes. Bir çözümdür bu. Çünkü konuşmaya devam ederse yine olay çıkar, yine konu çıkar. Onun için görüşmemek çözüm. “Sen de günahın dolayısıyla bağışlanma dile.” Adam dindarmış, maşaAllah. “Sen de günahın dolayısıyla bağışlanma dile.” Günaha girmek istediği için, iftira attığı için, günahkar olduğuna kanaat getiriyor; yani “zina ettin” demiyor, iftira attığı için ve zinaya azmettiği için tevbe etmesini söylüyor. “Doğrusu sen günahkarlardan oldun. Şehirde (birtakım) kadınlar: “Aziz (Vezir)'in karısı kendi uşağının nefsinden murad almak istiyormuş.” Kadınların cinselliği, cinsel gücü, bu tip şeyler birçok kadını çok ilgilendirir; ta eski diğer zamanlardan beri. Onun dedikoduları olur; “Aslında güzel kadın değil, çok etkileyici ama işte şöyle böyle.” Ama dedikodunun konusu hep cinsellik üstünedir. Mesela şu anda da hep gazetelerde falan dikkat ederseniz birçok ünlü şahsiyetin hep cinselliğinin üstünedir hikayeler, konular. İnsanların birçoğu bu konuda eziktir. Problemlidir birçok insan. Onun için böyle güçlü insanları kıskanıyorlar veyahut cinsellikle ilgili hikayelere çok meraklı olurlar; onları öğrenmek isterler, duymak isterler. O devirde de bu var. Bak diyor ki; “Şehirde (birtakım) kadınlar: “Aziz (Vezir)'in karısı kendi uşağının nefsinden murad almak istiyormuş.” Cinsel ilişkiye girmek istiyormuş. Hiç üstlerine vazife değil normalde ama onu önemli bir konu olarak ele alıyorlar.

“Öyle ki sevgi onun bağrına sinmiş.” Halbuki bu bir sevgi değil, şehvet, kaba şehvet. “Doğrusu onu açıkça bir sapıklık içinde görüyoruz.” Yani cinsi sapıklıkla itham ediyorlar. Hayır, doğru da ama onların üzerine vazife değil. Yani onları da çok ilgilendiren flaş bir konu olarak, sosyal açıdan sanki böyle sarsıcı bir konu gibi ele alıyorlar. Kadın da adamı etkilemeye çalışırken, “ailene kötülük isteyeni” diyor. Kurnazlığa bak. “Ailene” diyor, adama o yönden yaklaşıyor; aile, anne, baba, karısı, karısına göz koyan, çocuklarının annesi… Oradan onu tahrik etmeye, onu ona karşı kışkırtmaya çalışıyor. “(Kadın) Onların düzenlerini işitince,” dedikodu sistemi kadınlar arasında cahiliyede çok yaygındır. Cahiliye mantığında. Allah’tan korkmayanlarda bu yaygındır. Hepsinde olmasa da birçoğunda var. “(Kadın) Onların düzenlerini işitince,” bak dedikodu hemen oraya geliyor. Ondan ona, ondan ona, normalde haberin ona gelmemesi lazım, kendi aralarında konuşurlarsa gelmemesi lazım ama fısıltı gazetesi ona kadar hemen ulaşıyor.

“…onlara (bir davetçi) yolladı.” Kadınlar genellikle bu konuları halletmek için birçok yerde mesela toplantı yaparlar, gün yaparlar, dedikodu meclisleri oluştururlar; orada onlara cevap verirler; rakipleri gelir, onlarla yüzleştirirler. İş-güç olmadığında, Allah vermesin, boş işlerle uğraşırlar. Oturup dayanacakları yerler hazırladı ve her birinin eline (önlerindeki meyveleri soymaları için) bıçak verdi. Ama kadınları tahrik etmeyi amaçlayan hazırlık yapmış. Bunu çok kapalı bir üslupla anlatıyor Cenab-ı Allah Kuran’da. Kadınların o seksüel dürtülerini, cinsel uzuvlarını tahrik edecek bir hazırlık yapıyor kadın. Yani onları da baştan çıkarıp, onları tahrik edip, ben haklıyım mantığına getirecek. Buradaki açıklamalar ona yönelik ama şu an ben onları detaylı olarak anlatmak istemiyorum. Sonra yeri gelince anlatırım. Hz. Yusuf’a da kadın, “Çık, onlara (görün)” dedi.” Hz. Yusuf (a.s)’a emir veriyor ama Hz. Yusuf (a.s)’ın yapacağı bir şey yok. Mahkum orada, mecbur. “Çık” diyor, emir veriyor kadın ona. ““Çık, onlara (görün)” dedi.” Hz. Yusuf (a.s) gidip kendini kadınlara gösteriyor. Kadınlar onu görüyor, kadınlar ona bakıyor, Hz. Yusuf (a.s) da kadınlara bakıyor. Göz zinası mı yaptı Hz. Yusuf (a.s), haşa? Onların dediğine göre öyle oluyor. “Ne kadar kadın olursa olsun zaten halvet olur, bir erkek olması gerekir” diyorlar. O zaman halvet de olmuş oluyor, bir daha bir halvet olmuş oluyor. Göz zinası da olmuş oluyor onların kafasına göre, haşa.

“Böylece onlar onu (olağanüstü güzellikte) görünce,” tabii güzelliğinden çok çekiciliğinden etkileniyorlar, “(insanüstü bir varlıkmış gibi gözlerinde) büyüttüler, (şaşkınlıklarından) ellerini kestiler.” Yani eli ayağı boşalıyor kadınların, şehvetin etkisiyle, kontrolsüzler. Şehvette hakikaten kas kontrollü zayıflar; dikkat, irade ve konuşma kaybolur. O yüzden suç işleyenler de daha kolay suç işlerler, yani mantıklı olmazlar. “Ellerini kestiler ve: “Allah'ı tenzih ederiz; bu bir beşer değildir.” Kadınlarda yine de bir dindarlık var. ““Bu bir beşer değildir. Bu, ancak üstün bir melektir” dediler.” “Bu kadar etkileyicilik hayret verici” diyorlar. Yani kadınların nefesi kesiliyor. Çünkü İlahi, Rahmani bir tecelli var üzerinde, muazzam bir tecelli var. Kadınlar ona bir mana veremiyorlar; yani bu elektrik, bu etkileme gücü nereden geliyor. Onu şimdiki tipler aura diye açıklıyorlar. Muazzam bir etkileme gücü var. Görür görmez kadınlar etkileniyorlar. “Kadın dedi ki: “Beni kendisiyle kınadığınız işte budur.” “Siz beni kınıyordunuz, işte budur” diyor. “Andolsun onun nefsinden ben murat almak istedim” diyor kadın. Açıkça söylüyor kadın, cinsel ilişkiye girmek istediğini söylüyor. “O ise kendini korudu.” “O istemedi” diyor, “korudu” diyor. “Ve andolsun” diyor kadın, yemin ediyor, “eğer kendisine emrettiğimi yapmayacak olursa,” cinsel ilişkiye girmesini emrettiğini söylüyor, “mutlaka zindana atılacak ve küçük düşürülenlerden olacak.” Zindanda küçük düşüleceğini söylüyor ayrıca. Kıyafetiyle, konduğu yeri itibariyle, yapılacak muamele itibariyle… Çok acımasız davranılacağı anlaşılıyor. Sırf zindan değil, küçük düşülenlerden olacak. “(Yusuf) Dedi ki: “Rabbim, zindan, bunların,” “bunların” diyor, bir tek o değil, ekibin, “bunların beni kendisine çağırdıkları şeyden,” şimdi tek kadınken, öbür kadınlar da istiyorlar Hz. Yusuf (a.s)’ı; hepsi istiyor, bütün kadınlar istiyor.

“…bunların beni kendisine çağırdıkları şeyden bana daha sevimlidir.” “Zindan daha sevimli zinadan” diyor. “Ben yapmam zina” diyor. İşte Müslüman’ın imanı, aklı böyle çok güçlü olur. Çelik gibi de iradesi olur, maşaAllah. “Kurdukları düzeni benden uzaklaştırmazsan,” kurduğu düzen demiyor, “durdukları düzen.” Düzenin çapı genişlemiş, diğer kadınlar da işin içine girdiği için. “Kurdukları düzeni benden uzaklaştırmazsan, onlara,” ona değil, onlara; bütün kadınlara, kalabalık bir kadın kitlesine; “onlara (korkarım) eğilim gösterir, (böylece) cahillerden olurum.” Yani “onlarla böyle bir ortam meydana gelirse, zorla ilişkiye girmeye kalkarlar; Allah esirgesin, ben de o belanın içine girebilirim. Zorla ilişkiye girerlerse, kendimi koruyamayabilirim ben. Dolayısıyla haram bir fiilin içine düşerim” diyor. Allah esirgesin. Allah’a sığınıyor. “Böylece Rabbi, duasını kabul etti.” Müslüman’ın iradesini görüyor musun? Köşk ev, muhteşem yiyecekler, muhteşem ortam, kadın da çok çekici ve cazibeli, diğer kadınlar da çekici ve güzeller; “ben hapishaneyi istiyorum” diyor. “Zindanı istiyorum” diyor. “Harama girmek istemiyorum Ya Rabbi” diyor. “Ve onların hileli düzenlerini,” düzen değil, hileli düzenlerini; hile yaparak, oyun oynayarak onu elde etmeye çalışıyorlar. “Hileli düzenlerini kendisinden uzaklaştırdı.” Cinsel ilişkiye girmek için hileli düzen kuruyorlar Hz. Yusuf (a.s)’a ama Cenab-ı Allah, “kendisinden uzaklaştırdım” diyor.

“Çünkü O işitendir, bilendir.” Allah işitiyor ve “bilendir” diyor. “Sonra onlarda (Yusuf’un iffetine ilişkin) delilleri,” bir o değil delil, “deliller” diyor ayet, çok delil var. Mesela gömleğin yırtılması var, kendi samimi ifadesi var, kadının kendi şahadeti var, itiraf ediyor kadın. “Delilleri görmelerinin ardından,” mahkemede de birçok delil kullanılıyor, “mutlaka onu belli bir vakte kadar zindana atmak (görüşü) ağır bastı.” O zamanlar hukuk diye bir şey yok, siyaset hukuka hakim olmuş, derin devlet yapılanması var. Dolayısıyla gerçek hukuk yok. İftirayla istediklerin de istedikleri kişiyi hapse atabiliyorlar. Oyun oynayabiliyorlar. Onu yaparken de herhangi bir vicdani rahatsızlık duymuyorlar. Delile de gerek duymuyorlar. Hapse koyuyorlar. Neye göre koyuyorsun? Cevap yok. Öyle gerekli deyip koyuyorlar hapse. “Onunla birlikte iki genç de zindana girmişti. Biri: “Ben (rüyamda) kendimi şarap sıkıyorken gördüm.” dedi. Öbürü: “Ben de kendimi başımın üstünde ekmek taşıyorken gördüm; kuş da ondan yemekteydi” dedi. “Bunun yorumundan bize haber ver. Doğrusu biz seni, iyilik yapanlardan görmekteyiz.”“ Şarap ve ekmek biliyorsunuz Hıristiyanlıkta kutsal olarak addedilir. Burada benim gördüğüm bazı şifreler var ama bunu anlatmak için şimdi biraz erken. “Dedi ki: “Size rızıklanacağınız bir yemek gelecek olsa, ben mutlaka size daha gelmeden önce onun ne olduğunu haber veririm. Bu, Rabbimin bana öğrettiklerindendir.”“ Bir ilimle bu bilinebiliyor. Bir olay Cenab-ı Allah’ın bildirmesiyle, olmadan kısa bir süre önce şahadet alemine giriyor ve bilinebiliyor. Allah’ın bildirmesiyle, inşaAllah. “Bu Rabbimin bana öğrettiklerindendir.” Şimdi de bir denemeden bahsediyorduk geçenlerde, adam bir şey tasarlamadan önce beyninde, altı saniye önce kaslara emir gitmiş oluyor. Daha o düşünmeden.

“Doğrusu ben Allah’ı iman etmeyen, ahireti tanımayanların taa kendileri olan bir toplumu terk ettim”. “Doğrusu ben, Allah’ı iman etmeyen,” Darwinistler, materyalistler ne yapıyorlar? Allah’a iman etmiyorlar. Ahireti de tanımıyorlar. “O topluluğun inancını, dinini ben terk ettim” diyor, “kabul etmiyorum” diyor. “Darwinist, materyalist sistemi kabul etmiyorum” diyor. “Atalarım İbrahim, İshak ve Yakub’un dinine uydum.” Yani İsraili dinine uydum. “Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmamız bizim için olacak şey değildir. Bu, bize ve insanlara Allah’ın ihsanındandır, ancak insanların çoğu şükretmezler.” Ben bu ayeti, 38. ayeti mahkemede delil olarak sunmuştum. Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde yargılanıyordum ben. “Türk kavmindenim, İslam milletindenim” dedim. “İslam milletindenim” demekle ümmetçilik propagandası yaptığım iddiasıyla 15 yıl mı ne, hapis cezasıyla önce hapishaneye, hapishaneden tımarhaneye, 19 ay bir gezintimiz olmuştu. Devlet Güvenlik Mahkemesi’nin hakimine bu ayeti okumuştum. ‘Millet-i İbrahime’, “Atalarım İbrahim, İshak ve Yakub’un dinine uydum.” Bu ayette millet olarak geçiyor. “Benim dinden kastim, milletten kastim aynıdır” dedim. Millet demek din anlamındadır. “Ben de burada İslam milletindenim derken, İslam dinindenim; o anlamda söyledim” dedim. Delili de bu ayet” dedim. Gittik gittik geldik, gittik gittik geldik mahkemeye. Çok fazla; her ay geliyorduk zincirlenmiş şekilde, sevk zincirleriyle geliyorduk. Benim avukatım her seferinde tahliye talebinde bulunuyordu. Her seferinde ret. En sonunda hakim çağırmış avukatı; “Oğlum, bu siyasi dava, onun için tahliye talebinde bulunma hiç boş yere. Bu, bu şekilde devam edecek” demiş. “Bizim uygun gördüğümüz bir zamana kadar” gibisinden. Hakikaten de bayağı devam etmişti, 19 ay kadar devam etmişti.

 


Yusuf Suresi, 16-18, 21-23 Ayetlerinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar’ın 12 Nisan 2015 tarihli sohbetinden Yusuf Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: “Akşamüstü babalarına ağlar, vaziyette geldiler”. Akşam niye akşam? Çünkü o öğlen falan olsa ararlar, arama falan olur. Akşam karanlık diyecekler. Bu havada aranmaz bu karanlıkta. Sabahı bekleyelim, sabahı da zaten bitmiş olacak iş. Onun için gelenekçi Ortodoks bağnaz kurnazlı olarak böyle bir şey yapıyorlar akşamüstü. “Dediler ki, “Ey babamız, gerçek şu ki biz gittik yarışıyorduk”. Bak, uydurma, gelenekçi uydurmasını görüyor musun? “Yusuf'u da yiyeceklerimizin yanına bırakmıştık. Fakat onu kurt yemiş”. İşte sahte hadislerle böyle tek tek uyuşturup kafalarını hallediyorlar, yazıyorlar. “Ne var ki biz doğruyu söylesek bile sen bize inanacak değilsin. Ve üzerine yalandan kan sürülmüş gömleğini getirdiler”. “Hayır dedi, nefsiniz sizi yanıltıp öyle bir işe sürüklemiş. Bundan sonra bana düşen güzel bir sabırdır. Sizin bu düzüp uydurduklarınızla karşı” bak, düzüp uydurma. Tam yobaz özelliği. “Kendisinden yardım isteyecek olan Allah'tır”.

“Yusuf'u satın alan bir Mısırlı karısına; “onun yerini üstün tut. Ona güzel bak. Umulur ki bize yararı dokunur ya da onu evlat ediniz”, dedi”. Allah sevdiriyor. Aynı Musa'da olduğu gibi. Musa'da ne oluyor? Firavun kendi sarayına alıyor. “Faydalı olur”, diyor. “Güzel bir göz aydınlığı”, diyor. Burada böyle. Yani Mısır'ın sultanı. “Böylelikle biz Yusuf'u Yeryüzünde yerleşik kıldık. Ona sözlerin yorumundan olan bir bilgi öğrettik”. Çok güzel yorum yapıyor. “Allah emrinde galip olandır”. Allah emrinde galip olandır. Allah'ın dediği olur diyor. Allah ne derse o olur. Ebcedi 2014. Bak, “Allah emrinde galip olandır”. Ebcedi 2014.

“Ancak insanların çoğu bilmezler”. Yani kimi dinsiz, kimi akılsız, kimi düşünmüyor. “Yusuf ergenlik çağına erişince kendisine hüküm ve ilim verdik, işte biz iyilik yapanları böyle ödüllendiririz”. 22. “Ergenlik çağına erişince, kendisine hüküm ve ilim verdik”, yani ergenlik artık sakalları çıkıyor delikanlı oluyor yani. 22 belki de 22 yaşında. 2-2. “Biz iyilik yapanları böyle ödüllendiririz”. Ama ney bak Allah hüküm ve ilim veriyor. “Evinde kalmakta olduğu kadın”, bak o kadınla tek başına yaşıyor evde. Hani kadınla yaşanmazdı? Hani tek başına bir kadından beraber olmazdı? Bak peygamber kalıyor, konuşuyor da kadından evde. Kadının hizmetinde akşama kadar konuşuyorlar. Sürekli yüz yüzeler. Bağlantı halindeler. Ama bak “erginlik çağına erişince diyor”, şimdi. Dikkat edin. 23. ayette de 22'de böyle diyor. 23'te de, “kadın ondan murat almak istiyor”. Çünkü artık erkeklik alametleri çok güçlenmiş. Yani kadını etkileyecek hale gelmiş. Ergenlik odur.

 


Yusuf Suresi, 4-9, 19, 21-22, 24, 33-34, 41, 43, 47, 49, 56, 58, 82, 84-87, 90-91, 93-94, 107 Ayetlerinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 10 Mart 2010 tarihli sohbetinden Yusuf Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: 12. suredir, Hz. Yusuf suresi. 111 ayet. MaşaAllah. “Hani Yusuf babasına babacığım”, diyor, şeytandan Allah'a sığınırım. “Gerçekten ben rüyamda 11 yıldız, güneş ve ayı gördüm. Bana secde etmektelerken gördüm”, diyor. Bir kere yıldız. Yıldızlar şu an mesela Halley kuyruklu yıldızı Mehdi'ye hizmet etti. Özel olarak değil mi? Diyor ki burada ne diyor? “Bana secde etmekteler derken gördüm” diyor. Yani Hz. Yusuf'un emrindeler. Yıldızlar. Şimdi Ahir zamanda da mesela Lulin kuyruklu yıldızı Hz. Mehdi'ye hizmet ediyor. Ona bir alamet olarak geliyor. Ben diyor Hz. Mehdi'yi müjdelemeye geldim diyor. Koskoca kuyruklu yıldız. İki taraftan ışık saçarak geliyor.

Niye geldin dediğimizde, ben diyor Hz. Mehdi'yi müjdelemek için Allah tarafından gönderildim diyor. Değil mi? Yani lisan-ı haliyle bunu söylüyor. Halley Kuyruklu Yıldızı ne yapıyor? Yine ben diyor ben de Mehdi'yi müjdelemek için geldim diyor. Beni gördüğünüzde bilin ki, Mehdi gelmiştir diyor. Lulin geldiğinde ne diyor? Beni gördüğünüzde bilin ki, Mehdi gelmiştir diyor. Ve ben geldiğinde gelmeden önce kuraklık olacak. Ben geldikten sonra yağmurlar yayacak diyor. Lisan-ı haliyle. Bin yılda bir geliyor. Bakın burada da Kur'an buna işaret ediyor. Yani yıldızlar nasıl Yusuf'un emrindeyse ona bir işaret ve ona bir müjde ise, onu tebşir ediyorsa aynı şekilde Hz. Mehdi'yi de tebşir ediyor ve müjdeliyor yıldızlar. Ona açıkça burada işaret var.

“Demişti ki; “oğlum”, diyor, şeytandan Allah'a sığınırım. “Rüyanı kardeşlerine anlatma yoksa sana bir tuzak kurarlar. Çünkü şeytan insanlar için apaçık bir düşmandır. Böylece Rabbin seni seçkin kılacak. Sözlerin yorumundan sana öğretecek ve daha önce ataların İbrahim, İshak'a tamamladığı gibi senin ve Yakup ailesinin üzerindeki nimetini tamamlayacaktır. Elbette Rabbin bilendir. Hüküm ve hikmet sahibidir”. Bakın “böyle Rabbin seni seçkin kılacak”. 2020 ebcedi. Mehdi'nin çıkış tarihi. Ortaya çıkışı. 2020 ebcedi. 5 ve 6. ayetlerde bu var. 5 ve 6. “Demişti ki; “oğlum Rüya'nın kardeşlerine anlatma. Yoksa sana tuzak kurarlar”. Mesela Mehdiyet'in de açıklanmasıyla beraber bütün anti-mehdi hareketlerde biliyorsunuz muazzam bir depreşme başladı. Bir kısmı derken mehdi çıkmıştır, bir kısmı mehdi çıkacaktır ama 570 yıl sonra çıkacaktır. Bir kısmı mehdi ruhtur, televizyon yayınları gibidir, görünmez, televizyon dalgaları gibidir dedi. Bir kısmı şahsı manevi bir fikir sistemidir, Mehdi diye bir şey yok dediler. Ve her yerde bir anti-Mehdi hareket başladı değil mi? Mehdi gelmeyecek demeye başladılar. Bakın Kur'an buna işe düşüyor.

“Demişti ki; “oğlum rüyanı kardeşlerine anlatma”. Biz mesela şimdi Mehdi'yi bir anlattık, dediler sen Mehdilik iddia ediyorsun o zaman. Sen nasıl anlatırsın böyle bir şeyi? Bu fitnedir ya diyorlar. Yani Mehdi konusunu biz eskiden beri hep gizlerdik. Hep gizlilik tuttuğumuz bir konuydu. Sen bunu niye ortaya çıkarttın? Niye anlatıyorsun diyorlar. Mesela bana bile bak Mehdi öncüsü olarak değil mi? Faaliyet yapan bir insan olarak bana bile kendi Müslüman kardeşlerin muazzam tavır aldılar. Yani Mehdi'yi nasıl anlatırsın diye. Değil mi? Bak o bizim bir rüyamız o. İslam'ın dünyaya hakimiyeti. Bak diyor ki; “oğlum rüyanın kardeşlerini anlatma”. E biz de bak bu rüyamızı kardeşlerimize anlattık. “Yoksa sana bir tuzak kurarlar. Çünkü şeytan insan için apaçık bir düşmandır”. Mesela bizde karşı yapılan iddia edilen Ergenekon örgütünün faaliyetlerinde de kendine Müslüman denilen kişiler de görev aldılar. Bize karşı yapılan o oyunda. Yani bize karşı sırf zannediyor ki millet dinsizler faaliyet yapıyor. Öyle bir şey yok. Bizzat Müslüman görünen kişiler de bu işin içinde yani bize karşı faaliyette görev alıyorlar. Bakın Mehdi öncüsü olarak bizde de bir benzerlik olduğunu görüyoruz. Kur'an her yere her olaya işaret ediyor.

Mesela İbrahim ve İshak'ın nesline nimetini tamamlamaktan bahsediyor Cenab-ı Allah. Hz. İbrahim'in neslinden kim var? Mehdi var. Hz. İsa (a.s) var. Bu nesle nimetini Allah tamamlayacak ahir zamanda dünya hakimiyetiyle. İslam'ın dünyaya hakim olmasıyla. MaşaAllah. “Andolsun, Yusuf ve kardeşlerinde soranlar için ayetler vardır”. Yedinci ayet. Bu da çok manidar. 12 ve 7 Yusuf suresinde kilit rakamlardır. İnşaAllah. “Onlar şöyle demişti; “Yusuf ve kardeşi babamıza bizden daha sevgilidir. Oysa biz birbirini pekiştiren bir topluluğuz”. Bakın mesela kıskançlık var Hz. Yusuf'a karşı. Mehdi'ye karşı da kıskançlık olacaktır. Ve bu kıskançlık ve hasetten dolayı da Mehdi'ye karşı birçok Müslüman bilinen kişi tavır alıp eylem yapacaktır. Kur'an buna da işaret ediyor. Bakın, “öldürün Yusuf'u veya onu bir yere atıp bırakın ki babanızın yüzü yalnızca size dönük kalsın”. Bak sırf haset görüyorsunuz. Ve haset yüzünden öldürmeyi dahi göze alıyorlar. Öldürün demişler. Tabii.

22. ayet, Yusuf suresinde, “ergenlik çağına erişince”. 22. Ayet. Yani ayetlerin rakamları da sırlıdır Kur'an'da. 22, iki tane ikiden meydana gelen rakamdır. Değil mi? Ergenlik çağına erişince kendisine hüküm ve ilim verdik. İşte biz iyilik yapanları böyle ödüllendiririz. Yani ledün ilmi, derinlik ilmi. Bakın mesela 19. sure. “Bir yolcu kafilesi geldi, sucularını gönderdiler”. Kur'an'da millet bunu bir kısmı insan hikaye gibi zannediyor olabilir. Ne güzel bir menkıbe bu dinliyorlar. Halbuki bunlardaki her kelime, her cümle önemli bir olayı açıklamış oluyor. Bakın. “Bir yolcu kafilesi geldi”. Bir. “Sucularını gönderdiler”. İki. “O da kovasını sarkıttı”. Üç. “Hey müjde bir çocuk”. Şimdi bak bir çocuktan bahsediliyor. Ve müjdeleniyor. Müjdeleniyor. “O da kovasını sarkıttı”. Mehdiyet çağı kova burcunun hakim olduğu bir çağdır. Mesela biz şimdi kova burcu çağına girdik. Biliyorsunuz. Bütün dünya biliyor kova burcu çağıdır. Kova burcu. Bakın Kur'an'da kova burcuna da işaret eden, “o da”, diyor “kovasını sarkıttı”. MaşaAllah. Değil mi? Ve bir çocuktan bahsediliyor. Bak, “hey müjde bir çocuk”. Kova, kova burcundan bahsediliyor. Ve bir çocuktan bahsediliyor. Bir çocuğun müjdeleniyor.

“Onu pek önemsemediler”, diyor. Mesela bu da çok önemli. Mehdiyet’in bir özelliğidir. Önemsemeyecekler Mehdi’yi. Bırak canım sen de falan diyecekler. Ne alaka falan diyecekler. Önemsenmemesi Mehdi'nin örtüsüdür. Perdesidir. Allah onu önemsenmediği için örtecektir, kapatacaktır. Önemsenmesi tehlikeli olurdu. Önemsenmediği için korunacak inşaAllah. “Yusuf'u yeryüzünde yerleşik kıldık”. Mehdi'yi de Allah yeryüzünde yerleşik kılacaktır. “Ona sözlerin yorumundan öğrettik”. Mehdi de mükemmel yorum yapacaktır. Kur'an yorumu ve hadis yorumunu mükemmel yapacaktır. MaşaAllah. “Allah emrinde galip olandır”. Ebcedi 2014, maşaAllah. Bakın Kuran görüyorsun çaka çaka dolu değil mi? Çaka çaka demeyim de, Allah affetsin yani her yeri dolu. Bir kere bakın kova çağında olmamız, kova burcu çağında olmamız çok önemli. Bütün dünyada bu önemli bir husustur. Ahir zamanda kova burcu çağında olmamız. Ve bir çocuktan bahsedilmesi ve müjdelenmesi çok önemli.

“Allah emrinde galip olandır”, ayetinin de 2014 tarihini, Mehdi'nin çıkış tarihini vermesi, Mehdiyet'in önemli bir tarihini vermesi önemlidir. Çıkış derken tabii onun dikkati çektiği devir, yani gücünün iyice ortaya çıktığı devir. Bakın Allah diyor ki, “kadın onu arzulamıştı”, ayette. Yani hakikaten çok çekici ve çok etkileyici, olağanüstü yakışıklıydı Yusuf. Çünkü o muhfiz kullarımızdandı”, samimiydi. Samimi insanını Allah çekici kılar. Yani samimiyetsiz insanda bir iticilik olur. İstediği kadar güzel olsun. Mesela kadın çok samimiyetsizse böyle löp et gibi gelir. Et kemik yığını gibi, itici gibi olur. Erkek de kadına sığır gibi gelir. İstediği kadar yakışıklı olsun. Mesela herif izbandut gibi. Eni boyu belli değil. Ama kadına o camış gibi gelir. Etkilenmez. Çünkü bir akıl yok, ruh yok. Samimiyet çok etkiler insanı. Doğru mu dediklerim?

SUNUCU: Tabii, tabii ki.

ADNAN OKTAR: Adam sığır gibi ama kadın bakıyor itici yani pis elektriği yok yani. Bir etkileyici olması için samimi ve akıllı olması lazım. Bunun gücü artınca kadınların dayanamayacağı derecede bir etkilenme meydana geliyor. İnşaAllah. Yani kadın mesela bu duruma neden düştüğünü onlara ispat etmeye çalışıyor kadınları. Yani o kadar şiddetli, çekici ki diyor, bunu siz de görün, benim haklılığımı anlayın diyor. Kadınlar dağılıyor Hz. Yusuf'u gördüklerinde. Sebebi ne? Samimi olması. Ve çok akıllı olması. Bundan dolayı etkiliyor. Yoksa Hz. Yusuf gibi yakışıklı çok insan vardır orada. Ama onun elektriğinin, onun etkileyiciliğinin sebebi aklı, samimiyeti, derinliği, tutkusu, Allah'a olan aşkıdır. Ve Allah aşkıyla ruhunun coşmuş olmasıdır. Ve onu meydana getirdiği bir elektriktir. İnşaAllah.

Kadınların da kendi arasında yani fitneci kadınların “doğrusu bu sizin düzeninizden biridir. Gerçekten sizin düzeniniz büyüktür” diyor. Kadınlar kendi aralarında yardımlaşarak çok büyük teşkilatlar kurarlar. Bu bilinir değil mi? Yani acayip oyunları yaparlar. Yani böyle saftirik erkekler özellikle inek düşerler o şeye.

SUNUCU: Şey derler zaten, “kadının bulunduğu ortamda şeytan bulunmaz”, derler. Hani kadının düşünceleri şeyi.

ADNAN OKTAR: Canım tabii o kastedilen şeytani kadınları kastediliyor. Yoksa temiz kadınlar kastedilmiyor. Aklı başında kadınlar için değil. Bakın “Rabbim zindan bunların beni kendisine çağırdıkları şeyden bana daha sevimlidir. Kurdukları düzeni benden uzaklaştırmazsan onlara eğilim gösterir cahillerden olurum”, diyor. “İstemiyorum ya Rabbi”, diyor. “Beni kurtar”, diyor bakın. “Rabbim zindan bunların”, diyor kadınların tamamını bunların bir tek bir kişi demiyor bak bunların, “beni kendisine çağırdıkları şeyden”, hepsi sevişmek istiyorlar Hz. Yusuf'la. Hepsi beraber olmak istiyorlar. O da Allah'a sığınıyor yani hiçbir şekilde istemiyor. Çünkü gayrimeşru ilişki olacak. Helal bir ilişki olmayacak. “Çağırdıkları şeyden bana daha sevimlidir”, diyor. Zindan. Bak zindanı ben tercih ederim diyor. Yani bir kadından cinsel ilişkiye girmektense, bu kadından o kadından cinsel ilişkiye girmektense sarayda kalacak. Bak sarayda kalacak. Keyif, zevk içinde olacak. Kadınla ilişkiye girecek. Ben bunu istemiyorum. Beni zindana koy ya Rabbi diyor. Ben helal ile yaşamak istiyorum diyor.

TARKAN YAVAŞ: Beğenmesine rağmen siz daha iyi bir şey düşünüyorsunuz.

ADNAN OKTAR: İşte çekici ve güzel olmasının sebebi de bu işte. MaşaAllah. Eğer bir erkek fahişeyse Allah onu çok itici kılar. Yani çok tiksindiricidir, fahişe bir erkek. İnşaAllah. Yani nasıl fahişe kadın insana itici gelirse, fahişe erkek de kadına itici gelir. Önüne gelenle yatan, önüne gelenle bilmem bir şeyleri yapan, helala harama dikkat etmeyen, Allah'tan korkmayan, samimiyetsiz, düzenbaz, üçkağıtçı bir erkek. Değil mi? Böyle sürekli pozdan poza, oyundan oyuna geçen, işte üç numaralı bakış, iki numaralı bakış var ya böyle tipler sokakta piyasada. E kadınlara çok itici gelir onlar. Profesyonel erkek yani. Kadınlar doğal ve samimi olan erkekten hoşlanır. Allah'tan korkan çünkü onun kendine has bir asilliği, derinliği, temizliği ve bir soyluluğu vardır. Kadın adilikten tiksinir. Yani onun ruhunu felç eder. Yani bilemediği bir güç devreye girer ve ondan tiksinir. Diyorlar ki daha yeni evli ya nasıl oluyor boşanıyor diyor. E kardeşim sen etten mi evlendin? Kemikten mi evlendin? Ruhla evlendin. E ruhu yok. Adamın ruhu kopmuş. Samimiyetsiz. Allah'tan korkmuyor. Allah sevgisi yok. E içi boşalmış adamın, geriye cesedi kalmış. Kadın da cesetten tiksiniyor. Haklı. E cesetten zaten tiksinir bir kadın, bunda şaşacak ne var ya. İnşaAllah.

Bakın, “böylece Rabbi duasını kabul etti ve onların hilali düzenlerini kendisinden uzaklaştırdı”. O fuhuşa girmesini engelledi diyor Allah. Çünkü Hz. Yusuf biter öyle bir şey olmuş olsaydı Allah esirgesin. Bütün güzelliğe gider. Onun güzel olmasının sebebi o temiz olması, iffeti. Bir erkek iffetini kaybetti mi o da fahişe olur. Bakın. “Yedi besili inek görüyorum. Onları yedi zayıf inek yiyor. Bir de yedi yeşil başak ve diğerleri ise kupkuru”, diyor. “İneği bir başka inek yiyor”. Bu bizim hiç tahmin edemeyeceğimiz bir olaydı yani. İnek ineği yer mi? Bakın 2010 yılındayız. Şimdi inekler inekleri yiyor. İneğin kemiğini yiyor, etini yiyor, kanını yiyor. Yem yapılıyor biliyorsunuz. Değil mi? Sığır etinden yapılıyor. İneklere sığır etinden yapılmış, sığırın kemiğinden, etinden kanından yapılmış yem veriliyor ve onu yiyor. Ve Kur'an'ın bu işareti ortaya çıkmış oldu. MaşaAllah. Mesela Kur'an'ın bir sırrı bu. Mesela, evet.

Bak, “dedi ki; “biri efendisine şarap içirecek”, diyor. Bunu on yıl sonra açıklayacağım. Allah emir versin. İnşaAllah. Bunu açıklayacağım. “Diğeri ise asılacak. Kuş onun başından yiyecek”. Kuş onun başından yiyecek bunu da açıklayacağım. On yıl sonra. İnşaAllah. Ama bir asılma var. Bu da Menderes dönemine bakıyor olabilir. İnşaAllah. Yani Adnan Menderes'in asılmasına bakıyor olabilir. Evet. “Dedi ki; “siz 7 yıl önceleri ektiğiniz gibi ekin ekin yediğinizin az bir kısmı dışında kalanını biçtiklerinizi başağında bırakın”. 47. ayet ve burada yine 7'ye dikkat çekiliyor. Bunun arkasından zorlu 7 yıl gelecektir. İşte şimdi şu başladı bu. Ekonomik kriz başladı. 2007'de başladı. 2014'e kadar devam edecek. Kur'an buna işaret ediyor. “Sonra bunun arkasından bir yıl gelecektir ki insanlar onda bol bol yağmurlara kavuşturulacaktır”, diyor. 2009'da nasıl yağmurlar başladı? MaşaAllah. Bakın. 49. Burada 9 rakamına işaret var. Değil mi? İnşaAllah. Yağmur yağmayacak diyorlardı, bol bol yağmaya başladı.

“Ve iyilik yapanların ecrini kayba uğratmayız”, diyor Allah. Yusuf suresinde 1998 Ebcedi. 56. ayet Yusuf suresinde 56. ayet ki Bediüzzaman 56'ya çok dikkat çekmişti 1956'ya. “Munafıkane sistemin ölümünün başladığı tarihtir”, diyor. “Munafıkane sistemin ölümünün başladığı tarihtir”. 1956. MaşaAllah. 56. ayette diyor ki, “işte böylece biz yeryüzünde Yusuf'a güç ve imkan ve iktidar verdik”. 2017 tarihini veriyor. MaşaAllah. Yani demek ki 1956'larda başlayan münafıkane sistemin, yani Darwinizm, materyalizmin çöküşü 2017'de tamamlanacak. Ve devrin Yusuf'u yani Mehdi (a.s) ortaya çıkacak inşaAllah. Bakın, “işte böylece biz yeryüzünde”, bakın belli bir alanda demiyor. Bütün dünyada, yeryüzünde “Yusuf'a” yani Hz. Mehdi'ye, inşaAllah. “Güç, imkan ve iktidar verdik”, diyor Allah. 2017 ve iktidar. Dünya çapında 2017. “Ve iyilik yapanların ecrini kayba uğratmayız”. Bu da 1998 tarihini veriyor. Ayetin devamı inşaAllah.

Ya aslında şöyle dilim benim bir çözülürse anlatacağım çok konu var da. Şöyle bir rahat rahat bir anlatabilsem. Ama 10 yıl sonra birçok şeyi rahat anlatabileceğim. Yoksa bu Yusuf suresinde yani en az 100 tane konu vardır anlatmadığım. En az. MaşaAllah. İnşaAllah. Mesela bak diyor ki 82'de, “içinde yaşamakta olduğunuz şehre sor. Hem kendisinde geldiğiniz kervana da biz gerçekten doğru söylüyoruz”. Şimdi ben bunu nasıl açıklayayım yani? Bir de burada tabi bilimsel bazı konulara da Kur'an dikkat çekiyor. Mesela diyor ki, “gözleri üzüntüsünden ağardıkça ağırdı”. Üzüntüde vücut organlarının bozulacağına Allah işaret ediyor. Mesela gözde bozukluklar olur, körlük gelişebilir. Şeker yükselir insanın, tansiyonu yükselir. Körlüğe sebep olabilir üzüntü. Ona dikkat çekmiş. Ve üzüntünün sonucunda diyor ki bak “hastalanacaksın ya da helaki uğrayanlardan”, olacaksın. Yani hastalanabilir de insan üzüntüden, ölebilirdi. Kur'an buna işaret ediyor.

“Dedi ki; “ben dayanılmaz kahrımı ve üzüntümü yalnızca Allah'a şikayet ediyorum”. 86. Daha önce de söylemiştim. Kehf suresinde de var 86'da. 86'da bir şey var. Bir sıkıntılı bir durum var, zor bir durum var. Burada da bak 86'ya dikkat çekiyor. Diyor ki, “dedi ki; “ben dayanılmaz kahrımı ve üzüntümü yalnızca Allah'a şikayet ediyorum. Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin. Çünkü kafirliler topluluğundan başkası Allah'ın rahmetinden ümit kesmez”. Mesela İslam dünyaya hakim olacak diyoruz. Yok adam olur mu ya diyor. Bak Allah ne diyor. “Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin”. Haram. “Çünkü” diyor Allah bakın çok müthiş bir açıklama yapıyor Cenab-ı Allah, “Kafirliler topluluğundam”. Yani hepsi topluluk olarak hepsi diyor. “Başkası Allah'ın rahmetinden ümit kesmez”. İnşaAllah.

90 da Yusuf belli olmaya başlıyor. “Sen gerçekten Yusuf musun? Sensin öyle mi dediler? O da diyor ki; “ben Yusuf'um”, diyor. İnşaAllah. MaşaAllah. “Dediler ki; “Allah adına hayret. Allah seni gerçekten bize karşı tercih edip seçmiştir”. Şimdi Mehdi içinde her cemaat, her topluluk kendi şeyhinin Mehdi olmasını bekliyor. Kendi toplumundan bekliyorlar. Bakın Kur'an buna da işaret ediyor. “Dediler ki; “Allah adına hayret”. Müthiş bir hayret iddiası. “Allah seni gerçekten bize karşı tercih edip seçmiştir”. Yani bizi seçecekken seni seçti diyorlar. Şaşırıyorlar. Yani Mehdi'de aynısından karşılaşacağız. Cemaatler, topluluklar kendi mürşitlerini, kendi ağabeylerini, kendi büyüklerini Mehdi olacaklarını beklerken hiç ummadıkları bir kişi Mehdi olunca ne diyecekler?

“Allah adına hayret. Allah seni gerçekten bize karşı tercih edip seçmiştir. Biz de gerçekten hataya düşenler idik”. Sonunda Mehdi'ye karşı yaptıkları mücadelenden dolayı utanç duyacaklarına da Kur'an işaret etmiş oluyor. Mesela bu gömlekten bahsedilir. “Bu gömleğimle gidin babamın yüzüne sürün. Gözü görür hale gelir bütün ailenizi de bana getirin. İnanın Yusuf'un kokusunu burnumda tüter buluyorum”. Mesela bunları açıklayamıyoruz şu an. Ne gömleğini açıklayabiliyoruz ne kokusunu açıklayabiliyoruz. MaşaAllah.

SUNUCU: 10 sene sonra.

ADNAN OKTAR: Evet açıklayamayız. Mesela bak şimdi yine Yusuf Suresinde Allah'ın azabından bakın 107. ayet. 2007'ye işaret eden bir ayet. 2007'yi işaret ediyor. “Allah'ın azabından kapsamlı bir bürünmenin gelmesinden”, ekonomik kriz kapsamlı bir bürünme olarak toplumu sardı mı?

TARKAN YAVAŞ: Sardı. Çok geniş çapta sardı.

ADNAN OKTAR: Yine burada ayette 2007'ye bakıyor mu? Ekonomik krize bakan ayeti gördük mü? Gördük değil mi? Bak burada bir daha teyit edin bir daha açıklıyor. MaşaAllah.

TARKAN YAVAŞ: Bitiş süresinde siz 2014 diye söylemiştiniz. Biraz önce de açıkladığınız ayetin ebcedi 2014.

ADNAN OKTAR: Yusuf suresi doğrudan Mehdiyet’e bakan bir suredir. Kehf suresi de öyle. Süleyman, Hz. Süleyman'la ilgili olan açıklamalar hep Mehdiyet’ten bahseden surelerdir. Yani birinci dereceden oraya bakar, Mehdiyet’e bakar. MaşaAllah. Ama birçok işareti anlamı vardır. Bak mesela “kuraklık başlayınca Yusuf'un kardeşleri gelip yanına girdiler”. Bak “onu tanımadıkları halde kendisi hemen onları tanıdı”. Mesela Mehdi'nin özelliğidir o. “Halk onu tanımaz diyor Mehdi'yi ama Mehdi onları tanır”, diyor. Bakın ayet ne diyor? Onu tanımadıkları halde kendisi onları hemen tanıdı. Aynısıdır. Hadisin birebir aynısı. İnşaAllah.

 


Yusuf Suresi, 4-9, 21-22, 34, 56, 69, 86-87, 89-90, 93, 96, 102, 105, 107-108, 111 Ayetlerinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın Yusuf Suresi ile ilgili açıklamaları.

 

ADNAN OKTAR: “Hani Yusuf babasına; “babacığım, gerçekten ben rüyamda on bir yıldız, güneş ve ayı gördüm”“. Hepsi mason sembolüdür. On bir yıldız, güneş ve ay. “Bana secde etmek derlerken gördüm”, diyor. Masonlukta böyle bir ritüel de var. Meşriki azama Secde diyorlar Önünde eğiliyorlar. Yani 33 derece üstatların önünde. Yere kapanıyorlar. Ne alakası var diyorsunuz belki. İşari anlamını söylüyorum. “Babası demişti ki”. Yakup Hz. İsrail. “Demişti ki; “oğlum rüyanı kardeşlerine anlatma yoksa sana tuzak kurarlar. Çünkü şeytan insan için apaçık bir düşmandır”, yani deccal. “Böylece Rabbin seni seçkin kılacak”. Ebcedi kaç? 2018. Kime bakıyor? Mehdi'ye bakıyor. Ya kardeşim bir tane tarih veriyor. Yani mesela ikinci bir kişiye bakması için ikinci bir tarih olması lazım. Bir tane 2018. Ve bu tip ayetlerin tamamı bak mesela diyor ki “Andolsun Yusuf ve kardeşinde soranlar için ayetler, ibretler vardır”. Bu da 2019. Ya kardeşim 4688, 3911. Her şey çıkar. Net tarih çıkıyor. Ve tam Mehdiyet'in tarihleri. Bak biri 2018 biri 2019. Anlaşılmayacak gibi bütün Kur'an'a bu hakim.

“Kardeşleri şöyle demişti; “Yusuf ve kardeşi babamıza bizden daha sevgilidir”. Bakın Yusuf'un özelliği sevgi dolu olması ve çok sevilmesi. O devrin münafıklarının ve muhaliflerin gıcık oldukları konu ne? Yusuf'un çok sevilmesi. Yusuf'un da etrafındakileri çok sevmesi. Ve öldürmeye karar veriyor o devrin yobazları. Kıskandıkları konu sevgi. Temelinde sevgi. Ah benim aşkım bir tanem ne kadar güzel gözleri, maşaAllah. Baya da canlı maşaAllah. Bak, “öldürün Yusuf'u”. Müşriklerin ilk istediği budur. Müşriklerin ilk istediği budur. Yobazların ilk istediği budur. Cahil cühelanın bazı tiplerin ilk istediği budur. Mesela, “Allah emrinde galip olandır”. Yusuf suresinde. “Allah emrinde galip”. Allah'ın emri ne? İttihat-ı İslâm'ın oluşması. İslâm Birliği. Mehdi'nin zuhuru. İsa Mesih'in çıkışı, değil mi? “Allah emrinde galip olandır”. 2014. Bir tane tarih veriyor, 2014. “Erginlik çağına erişince”, 22. Ayet. 2-2. 12 zaten 12. Ayet. 12. sure.

“Böylece Rabbi duasını kabul etti”, Hz. Yusuf'un 2031. E kardeşim ne bu bunlar yani? Niye başlıyor? Mesela bak bu surede böyle yoğun. Öbür surelerde böyle bir şey yok. Çünkü Yusuf suresi direkt Mehdiyet’e bakan bir sure. Hz. Yusuf'un zindana girmesi, Mehdi'nin de zindana gireceğini gösteriyor. Yusuf'un kadınlarca sevilmesi, Mehdi'nin de kadınlarca sevileceğini gösteriyor. Yusuf'un güzel olması Mehdinde güzel olacağını gösteriyor. İnşaAllah. Yusuf ismiyle Mehdiyet arasında bir bağlantı olduğu anlaşılıyor. Hz. Mehdi'ye büyük evliyanın destek olacağı anlaşılıyor. Babası nasıl Hz. İsrail destekliyorsa, değil mi Yusuf'u? Aynı şekilde İsrail'inde. Şu anki İsrail'inde. Beni İsrail'in de. Mehdi'yi destekleyeceği anlaşılıyor. Çünkü o devirde bak İsrail destekliyor Yusuf'u. Demek ki, ahir zamanda da İsrail Yusuf'u destekleyecek. Yani ahir zamanı Yusuf'unu destekleyecek, Mehdi'yi destekleyecek.

Nasıl destekleyecek? Müslüman olarak destekleyecek. Çünkü Ahit sandığını alıp Musevilerin önüne koyacak. Tabletleri çıkaracak. Bunu kim yapar? Moşiyah yapar, Mehdi yapar. Moşiyah Müslüman. O zaman diyor ki, Peygamberimiz “Musevilerden çok küçük bir grup dışında bütün Müslüman Museviler Müslüman olacak”, diyor. MaşaAllah. Demek ki, Musevilerle iç içe olacak Mehdi. Bunu anlıyoruz. Açık ifade. Kur'an ifadesi ve hadisin ifadesi çok açık. Musevilerin Mehdi'ye iltihak edeceğini Peygamberimiz söylüyor. Mehdi'nin bir duasında da Allah'ın adını Allah'ı anarken duasında İbranice de dua edeceği söylüyor. Hadiste. Demek ki Musevilerin gönlünü alacak şekilde de bir üslubu olacak. İnşaAllah. Onların da dilinde konuşacak. Gerekirse. İnşaAllah. 11 yıldız ve ay, yıldız ve ay. Türk bayrağında ay ve yıldız vardır. İnşaAllah. Demek ki, Mehdiyet bütün İslam ülkelerinin bayraklarında da ay yıldız. Bakın Libya'nın da ay yıldızı kondu. Evet. Mehdiyet’in işaretidir ay yıldız. Demek ki, Mehdi İslam ülkelerinde hakim olacak. 11 yıldız ve güneş. Avrupa Birliği'nde kaç tane var yıldız? 12. Efendim? 11 yıldız ve güneş bir araya girince kaç yapar? 12 yapar. Demek ki Avrupa Birliği de Mehdi'ye tabi olacak.

Mehdi'nin hapiste de tebliğ yapacağını anlıyoruz. Hz. Yusuf hapiste de tebliğ yapıyor çünkü. Allah'tan bahsediyor. Mehdi'nin hukuku güzel kullanacağını anlıyoruz. Hz. Yusuf hukuku güzel kullanıyor çünkü. Hukukun inceliklerini iyi biliyor. Mehdi de kendini korumak için hukuku iyi kullanacağını Kur'an'ın işaretini anlıyoruz. “Biz yeryüzünde Yusuf'a güç ve imkan verdik”. Bak “biz yeryüzünde Yusuf'a güç ve imkan iktidar verdik”. 2017 ebcedi. Kardeşim bu kadar mutabakat normal mi? Kur'an'da Yusuf suresinde iktidarı anlatan, hakimiyet alan ne kadar ayet varsa hepsi Mehdiyet'in tarihinden bir tane olarak, tek olarak mutabık. Demek ki, Allah Mehdi'ye de yeryüzünde güç ve imkan verecek. Zülkarneyn'e de aynısını diyor Cenab-ı Hak.

“Yeryüzünde güç ve imkan verdik”, Zülkarneyn'de. Süleyman'da da aynısını söylüyor. Hz. Yusuf devletle barışık. Demek ki, Mehdi de devlette barışık. Hz. Yusuf o devrin hükümetiyle barışık. Mehdi de demek ki hükümette barışık olacak. Bizzat o devrin hükümeti Mehdi Hz. Yusuf'u görevlendiriyor. Demek ki asrın hükümeti de Mehdi'den yardım isteyecek. Bunu alıyoruz. “Yusuf yanına girdikleri zaman kardeşini bağrına bastı. Ben dedi senin gerçekten kardeşinim”. Demek ki, Mehdi sevgiyi coşkulu yaşayan bir insan olacak. Burada anlatılan Mehdi'dir. “Sucular geldiler” diyor. “Kovayı sarkıttılar” diyor. Ya Allah niye durduk yere kova desin? Ya niye kovadan bahsetsin? Kova burcundan olacak Mehdi. Özel bir işaret. Bir anlatım. Gereksiz hiçbir detaya girmez Kur'an. Mutlaka bir işaret bir şey vardır. Mutlaka bir gerekçesi vardır. Başka işaretler var da onların hepsini söyleyemiyorum.

“Dedi ki; “ben dayanılmaz kahrımı ve üzüntümü yalnızca Allah'a şikayet ediyorum”. Bunu kim söylüyor? Hz. İsrail. Yakup söylüyor. Yakup (a.s) söylüyor. “Ben dayanılmaz kahrımı ve üzüntümü yalnızca Allah'a şikayet ediyorum”. Ve hep oğlunu bekliyor. Museviler de bak binlerce seneden beri Moşiyah'ı bekliyor. Hz. İsrail de oğlunu bekliyor. Sabırla. Öldü diyorlar. Gelmez diyorlar. Yok diyor ben Allah'a güveniyorum. İlla ki gelecek o diyor. Mehdi de diyor. Gelmeyecek diyorlar. Ama illa ki gelecek. İlla ki görecekler. “Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin”, diyor bak yine Yusuf suresinde. “Çünkü kafirler topluluğundan başkası”, şeytandan Allah'a sığınırım. “Allah'ın rahmetinden ümit kesmez”. Mehdi'nin zuhuru, İsa Mesih'in zuhuru ve İttihat-ı İslam birçok insan değil mi? Ümit kesiyor rahmetinden. Özellikle Yusuf suresinde bu konuya dikkat çekiliyor. Mehdiyet’ten ümit kesmeyin diyor Cenab-ı Allah.

“Sizler cahiller iken Yusuf'a ve kardeşine neler yaptığınızı biliyor musunuz?” Demek ki Mehdi'ye çok eziyet edecek bağnazlar. Cahil insanlar çok iftaralarda bulunacaklar. Yalnız bırakacaklar. Sonunda bak diyor ki, “sen gerçekten Yusuf musun? Sensin öyle mi?” Demek ki en sonunda herkes tanıyacak. Mehdi'nin tanınacağı anlaşılıyor. Yusuf süresinden. “Bu gömleğimle gidin ve babamın yüzüne sürün. Gözü yine görür hale gelir, bütün ailenizi bana getirin”. Mehdi'nin gömleğinde de bir şey var demek ki. Hz. Yusuf'un gömleğinde bir şey var. Mehdi'nin de gömleğinde bir işaret olacağı anlaşılıyor. Yusuf'un güzel bir kokusu var Demek ki Mehdi'nin güzel bir kokusu olacak. Yani tanıtıcı bir vasfı. “Bu sana Muhammed”, Peygamberimize hitap ediyor Cenab-ı Allah. “Vahyettiğimiz gayb haberlerindendir”. Gayb ne demek? Bilinmeyen bilgiler. Mehdiyet nedir? Gayb haberidir. Değil mi?

“Müjdeci gelip de onu gömleği onun yüzüne sürdüğü zaman gözü görür olarak sağlığına döndü”, demek ki Mehdi zuhur ettiğinde insanların gözü görür hale gelecek, canlanacaklar. Hastalık, bitkinlik. Çünkü Hz. Yakup da meydana gelen rahatsızlık nedeni üzüntü ve acıdan meydana gelen rahatsızlık. Ama Mehdi'yi gördüğünde, Yusuf'u gördüğünde acayip canlanıyor. Hastalığı da gidiyor, derdi de gidiyor. Mehdi zamanında hastalıklar kalkacak diyor rivayette. Ömürler uzayacak diyor. Ona işaret ediyor, inşaAllah. “Andolsun onların kıssalarında temiz akıl sahipleri için ibretler vardır”. Yusuf kıssasında. Ebcedi kaç? 2015.

Bak, “Andolsun onların kıssalarında temiz akıl sahipleri için ibretler vardır”. Şimdi biz temiz akılla baktığımızda bak ibretleri buluyoruz. Bunları hiç kimse anlatmaz. Birisinden duymazsınız. Duyursanız haber verin. Temiz akılla incelendiğinde bu görülür. Bunu tabii ki anlatanlar olur ama çok nadir. Bak Yusuf Suresi diyor ki, Cenab-ı Allah, “göklerde ve yerden ince ayetler vardır ki üzerinden geçerler de ondan sırttan dönüp geçerler”. Bilimin delillerini görmezden gelecekler diyor Allah. “Üzerlerinden geçerler”, fosillerin üstünden geçiyorlar, değil mi? Fosillerde biz çıkarıyoruz adamların burnunun dibine getiriyoruz ve onunla dini dünyaya hakim ediyoruz Allah'ın dilemesiyle. Yer altında demek ki, deliller olacak. İnsanların görmek istemediği delilleri Mehdi ortaya çıkartıp insanların gözünün önüne getirecek. Yusuf suresinde olması buna işaret.

“Şimdi onlar kendilerine Allah'ın gazabından, azabından, belasından, kapsamlı bir bürümenin, büyük bir belanın gelmesinden veya onların hiç haberi yokken, kıyametin onlara apansız gelmesinden kendilerini güvende mi buldular”, diyor. Demek ki, Mehdi devrinde kapsamlı azap ve belalar olacak. Ve çok büyük olaylar olacak. Ve kıyamet de tehdit olarak hemen hazırda bekleyecek. “Veya onların hiç haberi yokken kıyametin onlara apansız gelmesinden kendilerini güvende mi buldular”. Demek ki, Mehdiyet devri kıyamete çok yakın bir devir olacak. Kıyamet bir tehdit unsuru olarak her an hazırda bekleyecek. Ama bak büyük bürüme ve büyük azap ve belalarında Mehdi devrinde olacağını işaret ediyor. “De ki”, de ki diyor, “bu benim yolumdur”, yani Kur'an, İslam. “Bir basiret üzere Allah'a davet ederim, tebliğ yaparım”. Ebcedi kaç? 2004, şeddeli olduğunda 2032. 2004 ile 2032 arasında muazzam olaylar olacağını anlıyoruz. Bakın. “De ki; “bu benim yolumdur. Bir basiret üzere” bak. Basiretle. “Allah'a davet ederim”. Tebliğ yapıyorum. Peki bu ebced mesela bak, şeddesiz 2004, şeddeli 2032. Sadece Mehdiyet devrini işaret ediyor. Başka yok.

 


Yusuf Suresi, 7-9, 21-23, 27-28, 33, 47-49, 55-56, 58-59 Ayetlerinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 18 Ocak 2010 tarihli röportajından Yusuf Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: “Andolsun Yusuf ve kardeşlerini de soranlar için”, şeytandan Allah'a sığınırım, “ayetler vardır”. İbretler vardır. 7. ayet. 8. “Onlar şöyle demişti; “Yusuf ve kardeşi babamıza bizden daha sevgilidir. Oysa ki biz birbirini pekiştiren bir topluluğuz”. Demek ki, ahir zamanda Mehdi'ye haset eden cahil, alçak, ahmak insanlar olacak. Müslüman olduğu halde Mehdi'ye haset edecek. Ona da işaret ediyor Kur'an. “Öldürün Yusuf'u”, bakın azgınlığı görüyor musunuz? Öldürün artık. Yani hasetlik, kıskançlık bak ne hale getiriyor. “Veya onu bir yere atıp bırakın ki, babanızın yüzü yalnızca size dönük kalsın”. Bakın sırf hasetlik ve kıskançlıktan kaynaklanan bir olay. Görüyor musun Yusuf'ta? Mehdi'de de aynı şekilde hasetlik ve kıskançlıktan kaynaklanan bir ahlaksızlar furyası oluşacaktır. Ve Mehdi'ye karşı tavır alacaktır. Başta o İstanbul'daki azılı yobaz olmak üzere. Ki o mahlukun gelişini Resulullah bildirmiştir. 1400 sene öncesinden İstanbul'da bir yobaz mahluk çıkacak. Değil mi? Mehdi'ye karşı tavır alacak. Ve Mehdi'ye karşı kapsamlı bir mücadele verecek bu yobaz. İnşaAllah.

“Ondan sonra da salih bir topluluk olursun”. Bir de takvadan bahsediyor arkasında. Görüyor musunuz? Hem anormal bir usul kullanıyor hem de takvadan bahsediyor arkasından. “Yusuf'u yeryüzünde yerleşik kıldık”. Bu aynı zamanda Mehdi'ye bakıyor. Yeryüzünde Mehdi'ye hakimiyet vermeye bakıyor inşaAllah Cenab-ı Allah'ın. Vereceği hakimiyete bakıyor. “Ona sözlerin yorumundan olan bir bilgiyi öğrettik”. Güzel yorumlayacak demek. Hz. Yusuf çok güzel yorumluyordu. Mehdi de Kur'an'ı güzel yorumlayacak. “Allah emrinde galip olandır”. Ebcedi 2014. MaşaAllah. Mehdi'nin vaktini veriyor. “Allah emrinde galip olandır”. “Ergenlik çağına erişince kendisine hüküm ve ilim verdik”. Mesela hakimlik. Hüküm verme yetkisi. Mehdi ne olacak? Hakim olacak. Hz. Yusuf ne? Hakim. Hüküm veriyor. Ve “ilim verdik”.

Hz. Yusuf'ta ne var? Her türlü ilim var. Mehdi'de hangi ilimler olacak? Ledün ilmi olacak, batın ilmi yani. Ve? Ve bir ilim olacak inşaAllah. İnşaAllah. “İşte biz iyilik yapanları böyle ödüllendiririz”, diyor Cenab-ı Allah. MaşaAllah. Bak, “kapıları sımsıkı kapatarak”, diyor. Yalnız kalmak cahil insanlarla tehlikeli olabilir. Cahil bir kadın iftira atabilir. O yüzden Hz. Yusuf'a bu iftirayı kadın rahatça atabilmiş. Hz. Yusuf kaçıyor biliyorsunuz. Kaçıp arkasından gömleğini yırtıyor. Onun gömleğini arkadan çekip yırtıldığını gördüğü zaman kocası diyor ki, “doğrusu bu sizin düzeninizden biridir. Gerçekten sizin düzeniniz büyüktür”. Yani iftira attın mı kadın çok tehlikeli oluyor. Yani toplumda insanlar kadına inanıyor çünkü. Yani sen o adama tecavüz ettin demiyorlar. Adam ona tecavüz etti diyorlar. Yani toplumda kadın daima haklı olur. İşte bu da Kur'an buna işaret ediyor.

Yusuf da bunlardan yakasını yani Hz. Yusuf kurtulmak istiyor tabii. Değil mi? Yırtıyor yani kadın, gömleğini. Eğer diyor önden yırttıysa kadın haklıdır. Ama arkadan yırtıldıysa gömleği Hz. Yusuf haklı. Bir de bakıyor ki arkadan yırtılmış gömleği. Kaçmış çünkü. Ama kadın herhalde güçlü kuvvetli bir kadınmış. Tırnakları da uzun anladığım kadarıyla. Kadının böyle gömleği yırtmış. O benim aslanım. Hz. Yusuf. Çok iffetli, çok terbiyeli. Nefis yakışıklıydı. Kadınlar gördü mü? Nefesi kesiliyordu Hz. Yusuf. Yani dizlerinin bağı çözülüyordu. O kadar yakışıklı ve güzeldi.

“Yusuf dedi ki; “Rabbim zindan bunların beni kendisine çağırdığı şeylerden bana daha sevimlidir. Kurdukları düzeni benden uzaklaştırmazsan onlara korkarım eğilim gösterir. Böyle cahillerden olurum diyor”. Ya Rabbi sana sığınıyorum diyor. Beni koru diyor. İnşaAllah. Hükümdar diyor ki, “ben rüyamda yedi besin inek görüyorum. Onları yedi zayıf inek yiyor. Bir de yedi yeşil başak ve diğerinde ise kupkuru önde gelen bilginler. Eğer rüya yorumluyorsanız benim rüyamı çözün”, diyor. Ona soru soruyorlar, Yusuf'a. Nedir bunun hikmeti? Diyorlar. “Dedi ki; “siz 7 yıl önceleri ektiğiniz gibi ekin ekin. Yediğinizin az bir kısmı dışında kalanını biçtiklerinizi başağında bırakın. Sonra bunun arkasından kuraklığı, zorluğu 7 yıl gelecektir”. İşte bu başladı. Ahir zamanlı Mehdi devrindeki 7 yıl sürecek kıtlık dönemi. 2007'de başladı 2014'e kadar devam edecek.

“Sakladığınız az bir miktar dışında daha önce biriktirdiğinizi yiyip bitirecektir”. Burada tarıma önem verilmesi yani ekonomik kriz anında tarıma önem verilmesi Kur'an'da tavsiye ediliyor. Ve hayvancılığa, öküzden bahsedilmesi, buğdaydan bahsedilmesi değil mi? Ekonomi krizde en iyi çözüm budur. Yani tarıma ağırlık verilmesidir. “Sonra bunun arkasından bir yıl gelecektir ki insanlar onda bol bol yağmurlara kavuşturacak ve onda sıkıp sağacaklar”. Müthiş bu bolluk olacak. Bu Mehdi devrine bakıyor. Mehdi devrindeki bolluğa da bakıyor ayet, İnşaAllah. “Yusuf dedi ki; “bu beni bu yerin ülkenin hazineleri üzerinde bir yönetici kıl”. Mısır zaten dünyanın en büyük devleti o zamanlar, en güçlü devleti. Eğer Mısır'a hakim oluyor, dünyaya hakim oluyor zaten. İnşaAllah. Adeta.

“Çünkü ben bunları iyi bir koruyucuyum. Yönetim işlerini de bilenim”. Mehdi'nin de özellikleridir bu. Her yönde güçlü bir liderdir Mehdi. İnşaAllah. 56. Ayet. “İşte böylece biz yeryüzünde Yusuf'a güç, imkan ve iktidar verdik”. 2017. 56. Ayet. Bak “işte böylece biz yeryüzünde Yusuf'a güç, imkan ve iktidar verdik”. Hakim iktidara getirdik diyor Allah. 2017. Ve 56. ayet. “Öyle ki orada Mısır'da dilediği yerde konaklardı”. Her yer sağlam olmuş artık. Anarşi, terör, hiçbir şey yok. Can güvenliği mükemmel. “Biz kime dilersek rahmetimizi nasip ederiz. Ve iyilik yapanların ecrini kayba uğratmayız”. “Ve iyilik yapanların ecrini kayba uğratmayız”. 1998. MaşaAllah. Yine Mehdi'ye bakıyor.

“Kuraklık başlayınca Yusuf'un kardeşleri gelip yanına girdiler. Onu tanımadıkları halde kendisi onları hemen tanıdı”. Hadis-i şerifte Mehdi'nin vasfı anlatılırken bu ayetle anlatılıyor. Nasıl diyor Hz. Yusuf'u kardeşleri tanımadı ama o kardeşleri tanıyordu. Aynı onun gibi olacak diyor. Mehdi sokaklarda gezecek. İnsanlar Mehdi'yi tanımayacaklar. Ama Mehdi onları tanıyacak diyor. Herkes tanıyacak diyor inşaAllah. “Onların erzak yüklerini hazırlayınca dedi ki; “bana babanızdan olan kardeşinizi getirin”. Hz. İbrahim de babadan olan kardeşidir. Hz. İsa. Hz. İsa. Hz. İbrahim'den değil mi? Mehdi'nin. Tabii Mehdi'nin kardeşidir. İkisi de bir babadan geliyor. Hz. İbrahim'den geliyor. Baba tarafından aynıdır. Bak burada da ayette ne diyor? Cenabı Allah, “bana babanızdan olan kardeşinizi getirin”.

 


Yusuf Suresi, 21-22 Ayetlerinin Tefsiri

(Allah’ın Hz. Yusuf (as)’a verdiği özellikler)

 

ADNAN OKTAR'IN A9 TV'DEKİ CANLI SOHBETİ (29 ARALIK 2011; 11.00)

ADNAN OKTAR: “Onu satın alan bir Mısırlı (aziz,) karısına: 'Onun yerini üstün tut (ona güzel bak), umulur ki bize bir yararı dokunur ya da onu evlat ediniriz' dedi.” Bak, Allah ona hissettiriyor. “Onun yerini üstün tut”. Allah, korunması için ona karşı kalbine bir sevgi veriyor bak. Hz. Musa (a.s)'da da vardır bu. Burada Mısırlı Aziz'e de Allah kalbine bir sevgi veriyor Hz. Yusuf (a.s)'a karşı. “Onun yerini üstün tut (ona güzel bak), umulur ki bize bir yararı dokunur”. Ona değil, bütün Mısır'a yararı dokundu; Allah dedirtiyor. “Ya da onu evlat ediniriz”. Evlat edinmek de istiyor, o kadar çok sevmiş. “Böylelikle biz, Yusuf'u yeryüzünde yerleşik kıldık. Ona sözlerin yorumundan öğrettik.” Çok güzel tefsir etme, çok güzel teşhis koyma kabiliyeti var, çok zeki Hz. Yusuf (a.s). “Allah, emrinde galib olandır, ancak insanların çoğu bilmezler” (Yusuf Suresi, 21) diyor. ‘Allah ne derse o olur’ diyor.

 


Yusuf Suresi, 16-17, 20, 22 Ayetlerinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 17 Şubat 2013 tarihli röportajından Yusuf Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: Yusuf suresi 16. Şeytandan Allah'a sığınırım. “Akşamüstü babalarına ağlar vaziyette geldiler”. Genellikle baskın yapılacağı vakit, birisine bir kötülük yapılacağı vakit akşamüstü seçilir ki insanlar korumasız olsunlar. Bir yardım istemek durumunda kaldıklarında yardım isteyecek kişiler ya uyuyor oluyorlar ya hayattan çekilmiş oluyorlar. Yani aktif bir hayat olmuyor akşam. Onun için baskın yapmak isteyenler genelde akşamı tercih ederler. Yani kötü niyetle hareket edenler tabii. Bir de ağlar vaziyette gelir. Oyun oynamak isteyenler hep ağlayarak suçlama yaparlar. Mesela bir Müslümanı suçlamak isteyen ağlayarak, zırhlayarak gelir ki etkili olsun. Hem masum görünsün hem de duyanların duygularını istismar etsin. İnandırıcılık kazandırmak için ağlama kullanılır. Taktik olarak, yöntem olarak. Kötü niyetli kişiler tarafından. Çoğu zaman.

“Dediler ki; “ey babamız gerçek şu ki biz gittik”. Babamızı yani onun şefkatini etkilemek için babamız diye söylüyorlar. “Gerçek şu ki”, yalancı adamların ilk yaptığı şey yemin ederek başlarlar. Birçok insan öyledir tabi. Yani herkes için değil ama birçok insan için bu öyledir. “Biz gittik yarışıyorduk”. Yani spor yapıyorduk. Spor yapıyorduk. Eğleniyorduk. “Yusuf'u da eşyalarımızın yanına bırakmıştık”. Bak ta o devirde bile Allah ona mülkü emanet ediyor. Hz. Yusuf'a. Yani küçükken bile mülkü emanet alma özelliği var. “Fakat onu kurt yemiş”. İnsanlar yalan söylemek istedikleri vakit, Müslümanlara komplo yapacakları vakit, oyun oynayacakları vakit, akıl almaz, münasebetsiz oyunlar, akıl almaz iftiralar atabildiklerini Allah Kur'an'da göstertiyor. Kurt yemiş, son derece münasebetsiz, mantıksız bir iddianın ortaya çıkıyorlar.

“Ne var ki biz doğru söylesek bile sen bize inanacak değilsin”. Bir de karşı suçlama yaparak psikolojik baskı yapıyorlar. Bu da bir psikolojik baskı yöntemi. Böylece karşı tarafı daha dirençsiz hale getirmeyi amaçlayan bir üslup. “Erginlik çağına erişince kendisine hüküm ve ilim verdik”. Hüküm ve ilim. Mesela diyor ki adam ilminle uyunuyor. Allah diyor ki ilmi ben verdim diyor. Bak, “hüküm ve ilim verdik”, diyor. Hiç kimsede bir hüküm ve ilim olmuyor. Allah'ın yarattığı kadar oluyor. Mesela çok büyük alim diyor. Öyle bir şey olmuyor. İlmi Allah yaratıyor. “Onu ucuz bir fiyata, sayısı belli birkaç dirheme sattılar”, diyor. “Onu pek önemsemediler”. Bu da Mehdi'yi başlangıçta insanların önemsemeyeceğine işaret eden bir ayet Yusuf suresinde.

 


Yusuf Suresi, 19-20, 22 Ayetlerinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 16 Ocak 2011 tarihli sohbetinden Yusuf Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: Bir sayfa da ben açayım. Yusuf Suresi, 22. “Erginlik çağına erişince, kendisine hüküm ve ilim verdik. İşte Biz, iyilik yapanları böyle ödüllendiririz.” Bak; “kendisine hüküm ve ilim verdik. İşte Biz, iyilik yapanları böyle ödüllendiririz.” Yusuf Suresi, sure olarak -hadislere de baktığımızda aynı şeyi görüyoruz- Mehdiyet’e bakar, inşaAllah.

ADNAN OKTAR: “Bir yolcu-kafilesi geldi, sucularını (kuyuya su almak için) gönderdiler. O da kovasını sarkıttı.” Mesela bak özel verilen bir detay. Kova burcuna işaret var. Hemen arkasından; “Hey müjde”. “Kova” ve “müjde”. Kova burcu. Demek ki, biz mesela şimdi kova burcu çağına girdik. Mehdiyet’le kova burcu çağı iç içedir inşaAllah. “Bir çocuk.” dedi. Ve onu (kuyudan çıkarıp) 'ticaret konusu bir mal' olarak sakladılar. Oysa Allah, yapmakta olduklarını bilendi. Onu ucuz bir fiyata, sayısı belli (birkaç) dirheme sattılar. Onu pek önemsemediler.” Mehdi (a.s.)’ı da başlangıçta pek önemsemeyecekler. Yani yobazı, iti kopuğu Mehdi (a.s.)’a karşı tavır alacaklar, bilmeyecekler, fark edemeyecekler inşaAllah.

OKTAR BABUNA: İnşaAllah.

 


Yusuf Suresi, 19-20, 22 Ayetlerinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 1 Mayıs 2013 tarihli sohbetinden Yusuf Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: MaşaAllah. Şimdi bak Yusuf suresi gözümün önünde 12. sure. MaşaAllah. “Erginlik çağına erişince diyor”, 22. Ayet. Bak 2-2. Çok manidar, şeytandan Allah'a sığınırım. “Erginlik çağına erişince Yusuf'a hüküm ve ilim verdik”, diyor Allah. “İşte biz iyilik yapanları böyle ödüllendiririz”. Hüküm ve ilimle Allah ödüllendirmiş oluyor. Dünyevi de koskoca Mısır'ın hükümdarı oluyor. Bütün hazineler ona bırakılıyor. Onun kontrolüne bırakılıyor. Güzel yerde Mısır nasıl süslemiştir kim bilir mübarek oraları. Güzelliği nefis, kıyafetler nefis Hz. Yusuf. MaşaAllah dedem. Muhteşem. Hanımlar gördün mü felç oluyorlar. Müthiş beğeniyorum. Müthiş bir cazibe ve müthiş bir çekiciliği vardı Hz. Yusuf'un. Allah tarafından ona bahşedilmiş.

Çünkü akıl ve zeka erkekte müthiş bir çekicilik meydana getirir. Etle kemikle olmaz. Öyle sığır gibi tipler var. Hımbıl. Bön bön etrafa bakınıyor. Ama hakikaten vücut yapmış. Ama gözlere bakıyorsun. Tombak. Boş. Hiçbir etkisi olmaz onun. Zeka ve akıl, iman, takva bu çok etkiler. Hz. Yusuf güzeldi ama aklı onu, imanı çok güzelleştirdi. Çünkü ilk gördüklerinde anlamıyor yolcu kafiyesi. Bak ne diyor? “O da kovasını sarkıttı”. Şeytandan Allah'a sığınırım. “Hey müjde bir çocuk dedi. Ve onu kuyudan çıkarıp ticaret konusu bir mal olarak sakladılar”. Yani satışı için düşünüyorlar sadece. “Onu ucuz bir fiyata sayısı belli birkaç dirheme sattılar”. Hiç önemsemiyorlar. Yani eğer öyle güzel görse çok pahalıya satarlar. Bak diyor ki ayette, “onu pek önemsemediler”, diyor. E sonra niye önemsiyorlar? Sonra niye önemsiyorlar? Çünkü çileden geçiyor, acıdan geçiyor, eğitimden geçiyor, derin iman Allah yüzüne bir nur ve heybet veriyor. Olağanüstü bir etkileyecek meydana getiriyor.

Kadınlar diyorlar ki, “Cenab-ı Allah'ı tenzih ederiz. Bu ancak bir melek herhalde”, diyorlar. Yani bu kadar çekici ve bu kadar etkileyici olmaz. “Hayret”, diyorlar. Talimat geldiği için devletten tutukluyor Hz. Yusuf'u masumken, tertemizken ve unutuyor. O kadar gaddar bir devlet sistemi var. Ve 7 yıl vicdansızlığa bak. Hiçbir şey yapmadığını bildikleri halde 7 yıl hapiste kalıyor. Zindan yani bu şimdiki hapishaneler gibi değil. Taş zindan. Saman yataklar. Çok korkunç bir ortam. 7 yıl tutuyorlar orada. Ama nur gibi Hz. Yusuf bir çıkıyor elinden yüzünden nur akıyor. Muazzam etkileyici. Hapishanede bile hayran oluyorlar. Hapishanenin müdürü onu hapishanenin işlerinde görevli hale getiriyor. Bütün yönetim ondan sorulmuş hapishanenin yönetimi. O devirde. O kadar yetenekli maşaAllah.

 


Hz. Yusuf kıssasıyla ilgili kapsamlı açıklamalar

 

(Adnan Oktar’ın 10 Mart 2010 tarihli TV Kayseri röportajından)

ADNAN OKTAR: Bak Hz. Yusuf (a.s.)’ı özellikle diyor ki, “Mehdi (a.s.) Hz. Yusuf (a.s.)’a benzer” diyor. “Ne yönden” diyor, “zindan yönünden”. Demek ki aynı Hz. Yusuf (a.s.)’a benzer bir iftira da Hz. Yusuf (a.s.)’a atıldığı gibi Mehdi (a.s.)’a atılacak iftira. İnşaAllah. Ve haklı olduğu bilinmesine rağmen, yani Mehdi (a.s.)’ın haklı olduğu bilinmesine rağmen yine hapis yatacak. Buna dikkat çekilmiş inşaAllah.

12. suredir Hz. Yusuf Suresi. 111 ayettir inşaAllah. “Hani Yusuf babasına, babacığım”, şeytandan Allah'a sığınırım, “gerçekten ben rüyamda 11 yıldız, güneş ve ayı gördüm. Bana secde etmektelerken gördüm” diyor. Bir kere yıldız. Yıldızlar şu an, mesela Halley Kuyruklu Yıldızı, Mehdi (a.s.)’a hizmet etti. Özel olarak değil mi? Diyor ki burada, ne diyor? “Bana secde etmektelerken gördüm” diyor. Yani Hz. Yusuf (a.s.)’ın emrindeler bu yıldızlar. Şimdi Ahir zamanda da mesela Lulin Kuyruklu Yıldızı Hz. Mehdi (a.s.)’a hizmet ediyor. Ona bir alamet olarak geliyor. “Ben” diyor, “Hz. Mehdi (a.s.)’ı müjdelemeye geldim” diyor koskoca kuyruklu yıldız. İki taraftan ışık saçarak geliyor. “Niye geldin” dediğimizde, “ben” diyor, Hz. Mehdi (a.s.)’ı müjdelemek için Allah tarafından gönderildim” diyor. Değil mi? Yani lisan-ı haliyle bunu söylüyor. Halley Kuyruklu Yıldızı ne yapıyor? “Ben de Mehdi (a.s.)’ı müjdelemek için geldim” diyor. “Beni gördüğünüzde bilin ki Mehdi (a.s.) gelmiştir” diyor. Lulin geldiğinde ne diyor? “Beni gördüğünüzde bilin ki Mehdi (a.s.) gelmiştir ve ben gelmeden önce kuraklık olacak, ben geldikten sonra yağmurlar yağacak” diyor lisan-ı haliyle.

Bakın burada da Kuran buna işaret ediyor. Yani yıldızlar nasıl Yusuf’un emrindeyse, ona bir işaret ve ona bir müjdeyse, onu tebşir ediyorsa, aynı şekilde Hz. Mehdi (a.s.)’ı da tebşir ediyor ve müjdeliyor yıldızlar. Ona açıkça burada işaret var. “Demişti ki oğlum”, şeytandan Allah'a sığınırım, “rüyanı kardeşlerine anlatma. Yoksa sana bir tuzak kurarlar. Çünkü şeytan insanlar için apaçık bir düşmandır. Böylece Rabbin seni seçkin kılacak, sözlerin yorumundan sana öğretecek ve daha önce ataların İbrahim, İshak’a tamamladığı gibi senin ve Yakup ailesinin üzerindekini nimetini tamamlayacaktır. Elbette Rabbin bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir”. Bakın, “böylece Rabbin seni seçkin kılacak”, 2020 ebcedi. Mehdi (a.s.)’ın çıkış tarihi, ortaya çıkışı 2020 ebcedi. 5 ve 6. ayetlerde bu var. 5 ve 6: “Demişti ki oğlum rüyanı kardeşlerine anlatma. Yoksa sana tuzak kurarlar”. Mesela Mehdiyetin de açıklanmasıyla beraber bütün anti Mehdi hareketlerde biliyorsunuz, muazzam bir depreşme başladı. Bir kısmı derken “Mehdi (a.s.) çıkmıştır”, bir kısmı “Mehdi (a.s.) çıkacaktır, ama 570 yıl sonra çıkacaktır”. Bir kısmı “Mehdi ruhtur, televizyon yayınları gibidir, görünmez. Televizyon dalgaları gibidir” dedi. Bir kısmı “şahs-ı manevidir, fikir sistemidir, Mehdi diye bir şey yok” dediler. Ve her yerde bir anti Mehdi hareket başladı değil mi?

“Mehdi gelmeyecek” demeye başladılar. Bakın Kuran buna işaret ediyor. “Demişti ki oğlum rüyanı kardeşlerine anlatma”. Biz mesela şimdi Mehdiyet’i bir anlattık, dediler “sen Mehdilik iddia ediyorsun o zaman. Sen nasıl anlatırsın böyle bir şeyi, bu fitnedir” diyorlar. “Mehdi konusunu biz eskiden beri hep gizlerdik, gizli tuttuğumuz bir konuydu, sen bunu niye ortaya çıkarttın? Niye anlatıyorsun” diyorlar. Mesela bak bana bile Mehdi öncüsü olarak, faaliyet yapan bir insan olarak bana bile kendi Müslüman kardeşlerim muazzam tavır aldılar. Yani “Mehdi (a.s.)’ı nasıl anlatırsın” diye. Bak o bizim bir rüyamız o İslam’ın dünyaya hakimiyeti. Bak diyor ki: “Oğlum, rüyanı kardeşlerine anlatma”. Biz de bak rüyamızı kardeşlerimize anlattık. “Yoksa sana bir tuzak kurarlar. Çünkü şeytan, insan için apaçık bir düşmandır”. Mesela bize karşı yapılan iddia edilen Ergenekon Örgütü’nün faaliyetlerinde de kendisine Müslüman denen kişiler de görev aldılar bize karşı yapılan oyunda. Yani bize karşı sırf zannediyor ki millet dinsizler faaliyet yapıyor. Öyle bir şey yok. Bizzat Müslüman görünen kişiler de bu işin içinde. Yani bize karşı faaliyette görev alıyorlar. Bakın Mehdi (a.s.) öncüsü olarak bizde de bir benzerlik olduğunu görüyoruz. Yani Kuran her yere, her olaya işaret ediyor. Mesela İbrahim ve İshak’ın nesline nimetini tamamlamaktan bahsediyor Cenab-ı Allah. Hz. İbrahim (a.s.)’ın neslinden kim var? Mehdi (a.s.) var, Hz. İsa (a.s.) var. Bu nesile nimetini Allah tamamlayacak Ahir zamanda dünya hakimiyetiyle. İslam’ın dünyaya hakim olmasıyla.

“Andolsun, Yusuf ve kardeşlerinde soranlar için ayetler vardır”, yedinci ayet. Bu da çok manidar, 12 ve 7 Yusuf Suresi’nde kilit rakamlardır. “Onlar şöyle demişti: ‘Yusuf ve kardeşi babamıza bizden daha sevgilidir; oysa ki biz, birbirini pekiştiren bir topluluğuz’”. Bakın mesela kıskançlık var Hz. Yusuf (a.s.)’a karşı. Mehdi (a.s.)’a karşı da kıskançlık olacaktır ve bu kıskançlık ve hasetten dolayı da Mehdi (a.s.)’a karşı birçok Müslüman bilinen kişi tavır alıp eylem yapacaktır. Kuran buna da işaret ediyor. Bakın: “Öldürün Yusuf'u veya onu bir yere atıp-bırakın ki babanızın yüzü yalnızca size (dönük) kalsın”. Bak sırf haset görüyorsunuz ve haset yüzünden öldürmeyi dahi göze alıyorlar. 22. ayet Yusuf Suresi’nde: “Erginlik çağına erişince” 22. ayet. Yani ayetlerin rakamları da sırlıdır Kuran’da. 22, iki tane 2’den meydana gelen rakamdır. Değil mi? “Erginlik çağına erişince, kendisine hüküm ve ilim verdik. İşte Biz, iyilik yapanları böyle ödüllendiririz”. Yani Ledün ilmi, derinlik ilmi. Bakın mesela 19. ayet: “Bir yolcu-kafilesi geldi, sucularını gönderdiler”. Kuran’da millet bunu bir kısım insan hikaye gibi zannediyor olabilirler. Yani ne güzel bir menkıbe bu diye dinliyorlar. Halbuki bunlardaki her kelime, her cümle önemli bir olayı açıklamış oluyor. Bakın: “Bir yolcu-kafilesi geldi” bir. “Sucularını gönderdiler.” iki. “O da kovasını sarkıttı.” üç. “Hey müjde... Bu bir çocuk.”. Şimdi bak bir çocuktan bahsediliyor ve müjdeleniyor. Müjdeleniyor. “O da kovasını sarkıttı”. Mehdiyet çağı Kova burcunun hakim olduğu bir çağdır. Mesela biz şimdi Kova burcu çağına girdik biliyorsunuz. Bütün dünya biliyor. Kova burcu çağıdır, değil mi, Kova burcu. Bakın Kuran’da Kova burcuna da işareten; “O da” diyor “kovasını sarkıttı” değil mi? Evet ve bir çocuktan bahsediliyor. Bak: “Hey müjde! Bu bir çocuk”. Kova burcundan bahsediliyor ve bir çocuktan bahsediliyor. Bir çocuğu müjdeleniyor.

 “Onu pek önemsemediler” diyor. Mesela bu da çok önemli. Mehdiyet’in bir özelliğidir. Önemsenmeyecektir Mehdi (a.s.). “Bırak canım sen de” diyecekler. “Ne alaka” falan diyecekler. Önemsenmemesi Mehdi (a.s.).’ın örtüsüdür, perdesidir. Allah onu önemsenmediği için örtecektir, kapatacaktır. Önemsenmesi tehlikeli olurdu. Önemsenmediği için korunacak inşaAllah. “Yusuf'u yeryüzünde yerleşik kıldık”. Mehdi (a.s.)’ı da Allah yeryüzünde yerleşik kılacaktır. “Ona sözlerin yorumundan öğrettik”, Mehdi (a.s.) da mükemmel yorum yapacaktır. Kuran yorumu ve hadis yorumunu mükemmel yapacaktır. “Allah, emrinde galib olandır”, ebcedi 2014. Bakın Kuran, her yeri dolu. Bir kere bakın Kova çağında olmamız, Kova burcu çağında olmamız çok önemli. Bütün dünyada bu önemli bir husustur; Ahir zamanda Kova burcu çağında olmamız ve bir çocuktan bahsedilmesi ve müjdelenmesi çok önemli. “Allah emrinde galip olandır” ayetinin de 2014 tarihini ve Mehdi (a.s.)’ın çıkış tarihini vermesi, Mehdiyet’in önemli bir tarihini vermesi önemlidir. Çıkış derken tabii onun dikkati çektiği devir. Yani gücünün iyice ortaya çıktığı devir. Bakın Allah diyor ki: “Kadın onu arzulamıştı” ayette. Yani hakikaten çok çekici ve çok etkileyici, olağanüstü yakışıklıydı Yusuf (a.s.). “Çünkü o, muhlis kullarımızdandı”, samimiydi. Samimi insanı Allah çekici kılar. Yani samimiyetsiz insanda bir iticilik olur. Yani istediği kadar güzel olsun, kadın çok samimiyetsizse böyle löp et gibi gelir insana. Böyle et, kemik yığını gibi itici olur. Erkek de kadına sığır gibi gelir. İstediği kadar yakışıklı olsun. Mesela herif izbandut gibi. Eni boyu belli değil ama kadına o camış gibi gelir. Yani etkilenmez. Çünkü bir akıl yok, ruh yok. Samimiyet çok etkiler insanı. Adam mesela sığır gibi ama kadın bakıyor itici yani pis. Elektriği yok. Yani bir etkileyiciliği olması için samimi ve akıllı olması lazım. Bunun gücü artınca kadınların dayanamayacağı derecede bir etkilenme meydana geliyor. Yani kadın mesela bu duruma neden düştüğünü onlara ispat etmeye çalışıyor, kadınlara.

Yani “o kadar şiddetli çekici ki” diyor, “bunu siz de görün, benim haklılığımı anlayın” diyor. Kadınlar dağılıyor Hz. Yusuf (a.s.)’ı gördüklerinde. Sebebi ne? Samimi olması ve çok akıllı olması. Ondan dolayı etkiliyor. Yoksa Hz. Yusuf (a.s.) gibi yakışıklı çok insan vardır orada. Ama onun elektiriğinin, onun etkileyiciliğinin sebebi aklı, samimiyeti, derinliği, tutkusu, Allah’a olan aşkıdır ve Allah aşkıyla ruhunun coşmuş olmasıdır ve onun meydana getirdiği bir elektriktir. İnşaAllah. Kadınların da kendi arasında, yani fitneci kadınların “’…doğrusu, bu sizin düzeninizden (biri)dir. Gerçekten sizin düzeniniz büyüktür’ dedi” diyor. Kadınlar kendi aralarında yardımlaşarak çok büyük teşkilatlar kurarlar. Bu bilinir. Değil mi? Yani acayip oyunlar yaparlar. Yani böyle safatorik erkekler özellikle düşerler o şeye. Bakın: “Rabbim, zindan, bunların beni kendisine çağırdıkları şeyden bana daha sevimlidir. Kurdukları düzeni benden uzaklaştırmazsan, onlara eğilim gösterir, cahillerden olurum” diyor. “İstemiyorum ya Rabbi” diyor. “Beni kurtar” diyor. Bakın: “Rabbim, zindan, bunların” diyor bakın, kadınların tamamının. “Bunların”. Bir tek bir kişi için demiyor bak; “bunların beni kendisine çağırdıkları şeyden” hepsi sevişmek istiyorlar Hz. Yusuf (a.s.)’la. Hepsi beraber olmak istiyorlar. O da Allah’a sığınıyor. Yani hiçbir şekilde istemiyor. Çünkü gayrimeşru ilişki olacak. Helal bir ilişki olmayacak.

“Çağırdıkları şeyden bana daha sevimlidir” diyor zindan. Bak “zindanı ben tercih ederim” diyor. Yani bir kadınla cinsel ilişkiye girmektense, kadınların onu çağırdıkları cinsel ilişkiye girmektense, -sarayda kalacak, bak sarayda kalacak, keyif zevk içinde olacak, kadınlarla istediği kadar ilişkiye girecek- “ben bunu istemiyorum, beni zindana koy ya Rabbi” diyor. “Ben helaliyle yaşamak istiyorum” diyor. Bak, çekici ve güzel olmasının sebebi de bu işte. Eğer bir erkek fahişeyse, Allah onu çok itici kılar. Yani çok tiksindiricidir fahişe bir erkek. Yani nasıl fahişe kadın insana itici gelirse, fahişe erkek de kadına itici gelir. Önüne gelenle yatan, önüne gelenle bilmem bir şeyler yapan, helale harama dikkat etmeyen, Allah’tan korkmayan, samimiyetsiz, düzenbaz, üçkağıtçı bir erkek böyle sürekli pozdan poza, oyundan oyuna geçen, işte üç numaralı bakış, iki numaraları bakış, var ya böyle sokakta tipler sokakta, piyasada, kadınlara çok itici gelir onlar. Profesyonel erkek yani. Kadınlar doğal ve samimi olan erkekten hoşlanır, Allah’tan korkan. Çünkü onun kendine has bir asilliği, derinliği, temizliği ve bir soyluluğu vardır. Kadın adilikten tiksinir. Yani onun ruhunu felç eder. Yani bilemediği bir güç devreye girer ve ondan tiksinir. Diyorlar ki; “daha yeni evli. Nasıl oluyor boşanıyor?” diyor. Kardeşim sen etle mi evlendin? Kemikle mi evlendin? Ruh ile evlendin. Ruhu yok, adamın ruhu kopmuş. Samimiyetsiz, Allah’tan korkmuyor, Allah sevgisi yok. İçi boşalmış adamın, geriye cesedi kalmış. Kadın da cesetten tiksiniyor. Cesetten zaten tiksinir bir kadın, bunda şaşacak ne var yani? İnşaAllah.

Bakın; “böylece Rabbi, duasını kabul etti ve onların hileli düzenlerini kendisinden uzaklaştırdı”. O “fuhşa girmesini engelledi” diyor Allah. Çünkü Hz. Yusuf (a.s.) biter öyle bir şey olmuş olsaydı, Allah esirgesin. Bütün güzelliği giderdi. O’nun güzel olmasının sebebi, o temiz olması, iffeti. Bir erkek iffetini kaybetti mi o da fahişe olur. Bakın, “yedi besili inek görüyorum, onları yedi zayıf inek yiyor; bir de yedi yeşil başak ve diğerleri ise kupkuru” diyor. İneği bir başka inek yiyor. Bu, bizim hiç tahayyül edemeyeceğimiz bir olaydı; inek ineği yer mi? Bakın 2010 yılındayız, şimdi inekler inekleri yiyor. İneğin kemiğini yiyor, etini yiyor, kanını yiyor. Yem yapılıyor biliyorsunuz. Sığır etinden yapılıyor. İneklere sığır etinden yapılmış, sığırın kemiğinden, etinden, kanından yapılmış yem veriliyor ve onu yiyor. Ve Kuran’ın bu işareti ortaya çıkmış oldu. Mesela Kuran’ın bir sırrı bu. Bak diyor ki, “biri efendisine şarap içirecek” diyor. Bunu 10 yıl sonra açıklayacağım. Allah ömür verirse bunu açıklayacağım. “Diğeri ise asılacak, kuş onun başından yiyecek”. Kuş onun başından yiyecek, bunu da açıklayacağım 10 yıl sonra inşaAllah. Ama bir asılma var, bu da Menderes dönemine bakıyor olabilir. Yani Adnan Menderes’in asılmasına bakıyor olabilir.

“Dedi ki: ‘Siz yedi yıl, önceleri (ektiğiniz) gibi ekin ekin, yediğinizin az bir kısmı dışında (kalanını) biçtiklerinizi başağında bırakın’”. 47. ayet ve burada yine 7’ye dikkat çekiliyor. “Bunun arkasından (kuraklığı) zorlu yedi yıl gelecektir”. İşte şimdi başladı bu. Ekonomik kriz başladı. 2007’de başladı, 2014’e kadar devam edecek. Kuran buna işaret ediyor. “Sonra bunun arkasından bir yıl gelecektir ki, insanlar onda bol bol yağmura kavuşturulacaktır” diyor. 2009’da nasıl yağmurlar başladı, bakın 49, burada 9 rakamına işaret var, değil mi? İnşaAllah. Yağmur yağmayacak diyorlardı, bol bol yağmaya başladı. “Ve iyilik yapanların ecrini kayba uğratmayız” diyor Allah, Yusuf Suresi’nde, 1998 ebcedi. 56. ayet, Yusuf Suresi’nde 56. ayet ki Bediüzzaman 56’ya çok dikkat çekmiştir 1956’ya. “Münafıkane sistemin ölümünün başladığı tarihtir” diyor. Münafıkane sistemin ölümünün başladığı tarihtir 1956. 56. ayette diyor ki; “işte böylece Biz yeryüzünde Yusuf'a güç ve imkan (iktidar) verdik”, 2017 tarihini veriyor. Yani demek ki 1956’larda başlayan münafıkane sistemin, yani Darwinizmin, materyalizmin çöküşü 2017’de tamamlanacak ve devrin Yusuf’u yani Mehdi (a.s.) ortaya çıkacak inşaAllah. Bakın “işte böylece Biz yeryüzünde”, bakın belli bir alanda demiyor, bütün dünyada, yeryüzünde. “Yusuf’a” yani Hz. Mehdi (a.s.)’a inşaAllah, “güç, imkan ve iktidar verdik” diyor Allah. 2017 ve iktidar. Dünya çapında 2017. “Ve iyilik yapanların ecrini kayba uğratmayız”. Bu da 1998 veriyor, ayetin devamı inşaAllah. Aslında şöyle dilim benim bir çözülse anlatacağım çok konu var da. Şöyle rahat rahat bir anlatabilsem. Ama 10 yıl sonra birçok şeyi rahat anlatabileceğim. Yoksa Yusuf Suresi’nde, yani en az yüz tane konu vardır anlatmadığım, en az. İnşaAllah. Mesela bak diyor ki 82’de; “içinde (yaşamakta) olduğumuz şehre sor, hem kendisinde geldiğimiz kervana da. Biz gerçekten doğruyu söylüyoruz”. Şimdi ben bunu nasıl açıklayayım yani? Bir de burada tabii bilimsel bazı konulara da Kuran dikkat çekiyor.

Mesela diyor ki, “gözleri üzüntüsünden (ağardıkça) ağardı”. Üzüntüde, vücut organlarının bozulacağına Allah işaret ediyor. Gözde bozukluklar olur, körlük gelişebilir. Şekeri yükselir insanın, tansiyonu yükselir. Körlüğe sebep olabilir üzüntü. Ona dikkat çekilmiş. Ve üzüntünün sonucunda diyor ki bak, “hastalanacaksın ya da helake uğrayanlardan olacaksın”. Yani hastalanabilir de insan üzüntüden, ölebilir de. Kuran buna işaret ediyor. “Dedi ki: ‘Ben, dayanılmaz kahrımı ve üzüntümü yalnızca Allah'a şikayet ediyorum’”. 86, daha önce de söylemiştim bakın, Kehf Suresi’nde de var 86’da, 86’da bir şey var. Bir sıkıntılı bir durum var, zor bir durum var. Burada da bak 86’da dikkat çekiyor. Diyor ki, “Dedi ki: ‘Ben, dayanılmaz kahrımı ve üzüntümü yalnızca Allah'a şikayet ediyorum’”. “Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin. Çünkü kafirler topluluğundan başkası Allah'ın rahmetinden ümit kesmez. Mesela İslam dünyaya hakim olacak diyoruz. Yok, adam “olur mu ya” diyor. Bak Allah ne diyor, “Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin”, haram. “Çünkü” diyor Allah, çok müthiş bir açıklama yapıyor Allah, “kafirler topluluğundan” topluluk olarak hepsi diyor, “başkası Allah'ın rahmetinden umut kesmez”. 90’da Yusuf belli olmaya başlıyor. “’Sen gerçekten Yusuf musun, sensin öyle mi?’ dediler”. O da diyor ki, “ben Yusuf'um” diyor inşaAllah.

“Dediler ki: ‘Allah adına, hayret, Allah seni gerçekten bize karşı tercih edip-seçmiştir’”. Şimdi Mehdi (a.s.) için de her cemaat, her topluluk, kendi şeyhinin Mehdi (a.s.) olmasını bekliyor. Kendi toplumundan bekliyorlar. Bakın Kuran buna da işaret ediyor, “Dediler ki: ‘Allah adına, hayret’” müthiş bir hayret nidası. “Allah seni gerçekten bize karşı tercih edip-seçmiştir”. Yani “bizi seçecekken seni seçti” diyorlar, şaşırıyorlar. Yani Mehdi (a.s.) da aynısıyla karşılaşacaktır. Cemaatler, topluluklar değil mi, kendi mürşitlerini, kendi ağabeylerini, kendi büyüklerini Mehdi (a.s.) olacak diye beklerken hiç ummadıkları bir kişi Mehdi (a.s.) olunca ne diyecekler, “Allah adına, hayret, Allah seni gerçekten bize karşı tercih edip-seçmiştir ve biz de gerçekten hataya düşenler idik”. Sonra da Mehdi (a.s.)’a karşı yaptıkları mücadeleden dolayı utanç duyacaklarına da Kuran işaret etmiş oluyor. Mesela bu gömlekten bahsedilir, “bu gömleğimle gidin de, babamın yüzüne sürün. Gözü (yine) görür hale gelir. Bütün ailenizi de bana getirin…. İnanın Yusuf'un kokusunu (burnumda tüter) buluyorum”. Mesela bunları açıklayamıyoruz şu an. Tabii ne gömleğini açıklayabiliyoruz, ne kokusunu açıklayabiliyoruz. Evet açıklayamayız.

Mesela bakın yine Yusuf Suresi’nde; “Allah'ın azabından” bakın 107. ayet, 2007’ye işaret eden bir ayet. 2007’ye işaret ediyor. “Allah'ın azabından kapsamlı bir bürümenin gelivermesinden”, ekonomik kriz kapsamlı bir bürüme olarak toplumu sardı mı? Yine burada, ayette 2007’ye bakıyor mu? Ekonomik krize bakan ayeti gördük mü? Gördük değil mi? Demin açıkladım. Bak burada, bir daha teyiden bir daha açıklıyor. İnşaAllah. Yusuf Suresi doğrudan Mehdiyete bakan bir suredir. Kehf Suresi de öyle. Hz. Süleyman’la ilgili olan açıklamalar hep Mehdiyetten bahseden surelerdir. Birinci dereceden oraya bakar, Mehdiyete bakar. Ama birçok işari anlamı vardır. Bak mesela “kuraklık başlayınca Yusuf’un kardeşleri gelip yanına girdiler”. Bak “O’nu tanımadıkları halde kendisi hemen onları tanıdı”. Mesela Mehdi (a.s.)’ın özelliğidir o, “halk onu tanımaz diyor, Mehdi (a.s.)’ı, ama Mehdi (a.s.) onları tanır” diyor. Bakın ayet ne diyor; “onu tanımadıkları halde kendisi onları hemen tanıdı”. Aynısıdır hadisin birebir aynısı inşaAllah.