Yusuf Suresi, 1-35 Ayetlerinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 13 Ekim 2010 tarihli röportajından Yusuf Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: Mesela Kuran’da geçen Yusuf Suresi de yine Hz. Mehdi (a.s.)’ı anlatan bir suredir. Yani ağırlıklı olarak ona işaret eden bir suredir. Yusuf Suresi, Kehf Suresi, Hz. Süleyman (a.s.) Kıssası baştan sona, Zülkarneyn Kıssası baştan sona hep Hz. Mehdi (a.s.)’dan bahseder. Yani ağırlıklı olarak, inşaAllah.

Yusuf Suresi Mekke’de indirilen bir sure, 111 ayet. Bakın bir kere, Şeytan Allah’a sığınırım. Rahman Rahim olan Allah’ın adıyla, bu ayetin içindeki ince hikmetlere bir bakmaya çalışalım Allah’ın dilemesiyle, Cenab-ı Allah’ın verdiği bilgi kadarıyla.

“Elif, Lam, Ra. Bunlar, apaçık olan Kitab'ın ayetleridir.” Bir, birin yanında bir “Elif” var. Elif’in ebced karşılığı birdir. Bak, 111 ayet, bak bir kere burada bir 11 var. Bir ile “Elif” birleştiğinde yine 11 oluyor. Yine aşağıya iniyoruz. Ne diyor Hz. Yusuf (a.s.)? “11 yıldız” diyor, 11. Bakın üç tane 11 var, inşaAllah. 11 Eylül olayı da çok önemli bir olaydır, 11 Eylül’de olan olay, inşaAllah. “Gerçekten Biz, akıl erdiresiniz diye, onu Arapça bir Kuran olarak indirdik”. “Akıl erdiresiniz diye” demek ki Kuran’ın üstüne biz derin derin düşüneceğiz. Aklı geliştiren bir güçtür Kuran Allah’ın dilemesi ile. Yani Kuran’ı okuyanlarda akıl gelişir. Kuran olmadan akıl olmaz onu söyleyeyim, zeka olur. Aklın olması için mutlaka Kuran’a ihtiyaç vardır. Kuran’ı iyi özümseyip iyi yaşayan, iyi hayata geçiren insana biz akıllı deriz. Onun dışındakilere zeki denir. “Biz bu Kur'an'ı sana vahyetmemizle, en güzel kıssaları gerçek bir haber (kıssa) olarak sana aktarıyoruz” bak, “En güzel kıssaları gerçek bir haber (kıssa) olarak sana aktarıyoruz oysa sen, daha önce, bundan haberi olmayanlardandın” bu bilgiler hep gayp haberlerleri, özel bilgiler bir çoğu.

“Hani Yusuf babasına: “Babacığım, gerçekten ben (rüyamda) on bir yıldız, Güneş'i ve Ay'ı gördüm; bana secde etmektelerken gördüm” demişti.” Şimdi bakıyoruz, “Rüyamda” diyor, “Ben rüyamda”. Bir kere 11 var. 11, 11 Eylül’e bakıyor 11 Eylül’deki olaylara. Bu Hz. Mehdi (a.s.)’ın çıkış alametidir. “Yıldız” iki tane kuyruklu yıldız çıkmıştır, biri Halley, biri Lulin ona bakıyor. “Güneş” Güneş tutulması olmuştur 2 kere, Hz. Mehdi (a.s.)’ın çıkış alametidir. Ve “Güneş’ten bir alamet belirecektir” ona bakıyor. “Ay” Ay tutulmaları olmuştur yine Hz. Mehdi (a.s.)’ın çıkış alameti olarak 2 kere olmuştur. 15 gün ara ile Ay ve Güneş tutulmaları olmuştur ona bakıyor. “Bana secde etmektelerken gördüm” yani Allah Hz. Mehdi (a.s.)’ın zuhuru için Hz. Mehdi (a.s.)’ın emrine veriyor. Mesela 11 Eylül olayını meydana getiriyor Cenab-ı Allah. Kuyruklu yıldızları çıkarıyor Hz. Mehdi (a.s.) çıkacak diye Hz. Mehdi (a.s.)’ın emrinde. Güneş ve Ay tutulmaları yapıyor yine Hz. Mehdi (a.s.)’ın emrinde. Allah Hz. Mehdi’nin emrine, Hz. Mehdi (a.s.)’ın hizmetine, Hz. Mehdi (a.s.)’ın zuhuru için vesile kılıyor.

“(Babası) Demişti ki: “Oğlum, rüyanı kardeşlerine anlatma” demek ki başlangıçta Mehdiyet anlatılmaması gereken bir bilgi. Yani gelişmemişken, imkanları yokken Mehdiyet’i anlatırsan Mehdiyet’te insanlarda bir hassasiyet olacak anlamına geliyor. Çünkü bu Hz. Yusuf (a.s.)’ın anlatacağı şeyde Mehdiyet. Çünkü ileride hakim olacağını, üstün olacağını gösteren bir rüya görüyor zaten. O rüyayı görünce kıskananlar olur, haset edenler olur ve saldırganlaşabilirler. Hatta biz Mehdiyet ile ilgili Hz. Mehdi (a.s.) ile ilgili ben bir kitap yazmıştım yıllar önce. Yani yaklaşık 20 yıl önce yazmıştım. Ben o kitabı yazınca bir kısım Müslüman kardeşlerimizde tahmin tahayyül edemeyeceğim bir reaksiyon başladı. Hatta bir camiye gitmiştik böyle etrafımızı sardılar falan. Yani çok acayip olaylar olmaya başlamıştı. Yani saldırganlaşmıştı bir kısım insanlar, bazı kişiler. Demek ki o zamanlar erkenmiş daha. Mesela bak şu an anlatıyoruz hiçbir şey yok sadece dinliyorlar. Ama o devirde anlattığımızda çok büyük olay olmuştu. Bak, Hz. Mehdi (a.s.) öncüsü olarak biz de bunun bir tecellisi ile karşılaştık. Onun için Müslüman da olsa bir kısım insanlar hasedine sebep olacak, kıskançlığına sebep olacak, saldırganlığına sebep olacak kıymetli hakikatler bir süre eğer zamanı, zemini uygun değilse anlatmamakta fayda var. Ama biz tabii anlattık yine hayır oldu o dönemde, inşaAllah.

“Yoksa sana bir tuzak kurarlar” demek ki Hz. Mehdi (a.s.) da Müslümanlar tarafından, Müslüman bilinen fakat münafık tiyniyetli olan kişiler tarafından tuzak kurulacak. Yani Müslüman bildiğimiz bazı münafıklar tarafından tuzak kurulacak. “Çünkü şeytan, insan için apaçık bir düşmandır.” Şeytan kime etki ediyor? Münafıklara etki ediyor, küfre etki eder. Şeytana dikkat çekildiğine göre, münafık da zaten şeytanın insan şeklini almış bir sureti olduğuna göre, “İnsan için apaçık bir düşmandır” demek ki münafıklar da Hz. Mehdi (a.s.)’a düşman olacaklar. 6. ayette, “Böylece Rabbin seni seçkin kılacak” ebcedi 2020 tarihini veriyor. “Böylece Rabbin seni seçkin kılacak” bak bir tane tarih veriyor Hz. Mehdi (a.s.)’ın zuhur tarihini veriyor 2020. 3418 olabilir, 975 olabilir, tam 2020 tarihini veriyor, bakabilirler. “Rabbin seni seçkin kılacak” farklı kılacak, üstün kılacak, ayrı kılacak, lider kılacak. “Sözlerin yorumundan (kaynaklanan bir bilgiyi) sana öğretecek” yani Hakk’ı yorumlamayı, hadis yorumlamayı, Kuran’ı yorumlamayı sana öğretecek, bu anlam çıkıyor. Yani güzel yorumlayacaksın, oradaki sırları ve şifreleri güzel çözeceksin, bu anlama geliyor. “Böylece Rabbin seni seçkin kılacak, sözlerin yorumundan (kaynaklanan bir bilgiyi) sana öğretecek” Hz. Mehdi (a.s.)’a bakan yönü olarak biz bunu görüyoruz. Yani Kuran’ı, Kuran’ın sırlarını, hadisin sırlarını açacak, yani insanlara gösterecek. Risale-i Nur’un sırlarını açacak insanlara gösterecek.

“Ve daha önce ataların İbrahim ve İshak'a (nimetini) tamamladığı gibi senin ve Yakub ailesinin üzerindeki nimetini tamamlayacaktır.” Hz. Mehdi (a.s.)’ın neslinden, Hz. İbrahim (a.s.)’ın zaten duası var. Müslümanlarda her namazda kadlede dua ediyorlar, Tahiyyat-ül Mescid duası, Ettahiyyatü. Orada Hz. İbrahim (a.s.)’a da tahiyyattayken Hz. İbrahim (a.s.)’a ailesine ve Hz. İbrahim (a.s.)’a dua ediliyor, inşaAllah. Bak, “İbrahim ve İshak'a (nimetini) tamamladığı gibi senin ve Yakub ailesinin üzerindeki nimetini tamamlayacaktır.” Hz. Mehdi (a.s.)’da bu soydan geliyor seyyiddir. Dolayısıyla Hz. Mehdi (a.s.)’ın dünya hakimiyeti olması ile nimet tamamlanmış olacaktır. Bak, “Nimetini tamamlayacaktır” diyor. Tam anlamıyla mütekamil, dünya hakimiyeti ile bu nimet tamamlanmış oluyor, inşaAllah. “Elbette Rabbin, bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.” 7. ayette, “Andolsun, Yusuf ve kardeşlerinde soranlar için ayetler (ibretler) vardır.” Bakın, bu ayetin ebcedi de 2019 tarihini veriyor. “Andolsun, Yusuf ve kardeşlerinde soranlar için ayetler (ibretler) vardır.” Yani Hz. Mehdi (a.s.) ve talebelerinde soranlar için ayetler vardır, ibretler vardır gibi de yorumlayabiliriz, inşaAllah. Bir yönüyle, yani Ahir Zamana bakan yönüyle. 2019 tarihini veriyor. Bak, orada 2020, burada 2019. Ve tam hakimiyetle ilgili konular bak, “Yusuf ve kardeşlerinde soranlar için ayetler (ibretler) vardır.”

“Onlar şöyle demişti: “Yusuf ve kardeşi babamıza bizden daha sevgilidir; oysa ki biz, birbirini pekiştiren bir topluluğuz. Gerçekte babamız, açıkça bir şaşkınlık içindedir. Öldürün Yusuf'u”. Bakın o devirde kişiler Müslüman olduklarını iddia ettikleri halde Hz. Yusuf (a.s.)’a karşı müthiş bir kıskançlık ve haset içindeler, bak, “Birbirini pekiştiren kalabalık bir topluluğuz biz” diyor. Ama Hz. Yusuf (a.s.)’a karşı öfkeliler. Hz. Mehdi (a.s.)’a karşı da bir kısım Müslüman bilinen münafıklarda öfkeli olacaklar. “Öldürün Yusuf'u veya onu bir yere atıp-bırakın ki babanızın yüzü yalnızca size (dönük) kalsın.” Yani onu hapsedin, bir yere gizleyin, etkisiz hale getirin, veyahut öldürün. Hz. Mehdi (a.s.) içinde aynı şeyleri düşünecek münafıklar. Öldürmeyi, hapsetmeyi, etkisiz hale getirmeyi düşüneceklerdir. Bak, “Babanızın yüzü yalnızca size (dönük) kalsın.” Yani siz ünlü olun, şöhret olun. Siz tanının, bilinin, yani öne çıkma hırsının, büyüklük hırsının insanları bu çizgiye getireceğine Mehdiyet devrinde işaret ediyor Kuran. “Ondan sonra da salih bir topluluk olursunuz.” Samimi topluluk olursunuz diye bunlar tabii kalbinde hastalık olanların yapacağı bir üsluptur. Hem anormallik yapacaksın, hem mazlum bir insanı hapsetmeye kalkacaksın, kuyuya atmaya kalkacaksın, öldürmeye kalkacaksın, hem de salih bir topluluk olacaksın. Yani cinayete azmedeceksin sen, hem de salih bir topluluk olacaksın. Belli ki olmayacak bu, bu kalbinde hastalık olanların üslubudur.

“İçlerinden bir sözcü dedi ki: “Eğer (mutlaka bir şey) yapacaksanız, öldürmeyin Yusuf'u, onu kuyunun derinliklerine bırakın da onu bir yolcu kafilesi alsın.” Bu kişi bir ihtimal Hz. Hızır (a.s.) olabilir. Bak, “İçlerinden bir sözcü dedi ki: “Eğer (mutlaka bir şey) yapacaksanız, öldürmeyin Yusuf'u” bir kere öldürülmesini engelliyor. “Onu kuyunun derinliklerine bırakıverin de bir yolcu kafilesi alsın.” Yani yolcu kafilesinin alacağını nereden biliyorsun? Ölür normalde, yolcu kafilesi de gelmez ama yolcu kafilesinin alacağını biliyor. Sözünün geçeceğini biliyor ve “Kuyunun derinliklerine bırakın”. “Bir yolcu kafilesi alsın” tabii bu daha da derinine gidersek bu konunun çok daha hayret verici konular çıkıyor. Ama biz ilk önce yüzeysel kısmını anlatalım inşaAllah.

11. ayet, “(Bu karara vardıktan sonra) “Ey Babamız,” dediler. “Sana ne oluyor, Yusuf'a karşı bize güvenmiyorsun? Oysa gerçekte biz, onun iyiliğini isteyenleriz.” Kalbinde hastalık olanlar, münafıklar, tuzak kurmadan önce böyle bir üslup kullanırlar. Bak “Sana ne oluyor, Yusuf'a karşı bize güvenmiyorsun?” Yani güvenin üstünde çok durur münafıklar ve kalbinde hastalık olanlar, o kişilerinde o anda kalbinde hastalık var. “Oysa gerçekte biz, onun iyiliğini isteyenleriz.” Yani bu şekilde yaklaşırlar iyilik istemek iddiasıyla, hayrına gayret ediyoruz demekle asıl işleyecekleri cinayete doğru adım adım giderler. Yani onun için Müslüman bu tip ataklarda, münafıkların ataklarında çok dikkatli olması lazım. Yani münafık ağzına aldanmamak çok önemlidir. Bak güvenmenin üstünde duruyor ve “İyilik istiyoruz” diyor. Halbuki münafık böyle bir şey istemez. Kalbinde hastalık olan böyle bir şey istemez.

“Sen onu yarın bizimle gönder, gönlünce gezsin, oynasın. Elbette biz onu koruyup-gözetiriz.” Yani “Gönlünce gezsin” özgür olsun diyor oynasın, neşelensin. “Elbette biz onu koruyup-gözetiriz.” Hem bakacağız, hem de “Koruyup gözetiriz” diyor. Bak, tuzak için ne kadar kapsamlı ve doyurucu açıklamalarda bulunuyorlar. Halbuki çok ölümcül ve tehlikeli bir tuzak kuruyorlar. Demek ki, münafığın ve kalbinde hastalık olanın bu tip bir üslubu olabiliyor. Yani Müslüman buna kanmayacak. Yani niyetinin bozuk olduğunu başından anlayacak. O ana özellikleri, münafık alametleri, hastalık alametleri görüldüğünde, ana alametleri bakmak lazım. Yani ifadeye bakmamak lazım, yani konuştuğu sözler önemli değildir. Ana münafık alametleri hayatidir. Müslümanda da ana Müslüman alametleri gördükten sonra kuşkulu gibi görünen konuşmalarının hiçbir önemi yoktur. Müslümanda da tersinedir, çünkü sağlam mümin alametleri varsa, takva alameti varsa, dava adamı, cihat adamı ve akıl alameti varsa, kuşkulu gibi görünen, dedikodulara, şuna buna falan aldırılmaz Müslümanda. O sağlam adamdır ama münafık alametleri, hastalık alametleri görünen bir adamda istediği kadar güzel iyi alametler göstersin hiçbirine itibar edilmez çok tehlikeli olur bu.

“Dedi ki” 13. ayette, “Sizin onu götürmeniz gerçekten beni üzer ve siz ondan habersiz iken onu kurdun yemesinden korkuyorum.” Bir kere, “Sizin onu götürmeniz gerçekten beni üzer” demesi bu Peygamber zellesidir, çünkü üzüntü Müslümana haramdır. Üzülmemesi gerekir, bu bir zelledir. Çünkü, “Gerçekten üzer” diyor. Bir de emin konuşuyor, bu da Peygamber zellesidir. Peygamberlerde olan hatalı hareketlere zelle deniyor. Yani her halükarda kaderinde olan sonradan düzelttikleri tavırlar olmuş oluyor. Yani birçok Peygamberin zellesi olmuştur, inşaAllah. “Ve siz ondan habersiz iken” onlara bak yol göstermiş oluyor, bu da bir zelledir. Yani adamların, karşı tarafın kuracağı tuzak için onlara farkına varmadan akıl vermiş oluyor. “Ve ondan habersiz iken onu kurdun yemesinden korkuyorum.” Korkmak da haram, Müslüman korkmaz tevekküllü olur, bu da bir Peygamber zellesidir. Ve onların kuracağı tuzak için onlara fikir vermiş oluyor farkına varmadan. Müslüman zaafını asla söylememesi lazım. Bakın bir “Siz ondan habersizken”, ikincisi “Kurdun yemesinden” diyor, kurt yemesi. Onlara hazır bir plan sunmuş oluyor farkına varmadan. Onun için hastalıklı adamlara Müslüman zaafını hiçbir şekilde söylemez. Ancak güçlü ve güvenilir insana zaaf olan noktalar söylenir ki tedbir alınsın. İki noktada açıkça onlara farkına varmadan yol göstermiş oluyor ve zaaf olan konuyu belirtmiş oluyor. Bak, bir ondan habersiz iken, iki kurt yemesi, korkuyorum diyor bu da Peygamber zellesi olarak Müslüman böyle demez. Tabii sonra bunu düzeltiyor Cennete gitmiş bir Peygamberdir. Ama birçok Peygamberde böyle zelleler vardır, inşaAllah. Mühim bir konu olduğu için tekrarlı söylüyorum ki iyice akılda kalsın diye.

“Dediler ki: “Andolsun” bak yeminle konuşuyorlar. Münafıklar ve kalbinde hastalık olanlar yemin ederler, Allah’a, takvaya yakın, takva bir üslup kullanabilirler. Yani dürüst ve kurtarma amaçlı bir üslup kullanabilirler. Bakın burada da, “İyiliğini istiyoruz” diyor kurtarma amacı, halbuki amaç bambaşka çok karanlıktır bu tip insanların asıl amacı. “Ailemi kurtarmak istiyorum, arkadaşlarımı kurtarmak istiyorum, kardeşlerimi kurtarmak istiyorum” der çok alçakça ve çok kahpece amacı olur. Bambaşkadır ama zahiren öyle gibi görünür, yani iyi niyetli imiş gibi görünür. “Dediler ki: “Andolsun, biz, birbirini kollayan bir topluluk iken” ki birbirlerini hakikatten kollarlar kalbinde hastalık olanlar, münafıklar. “Kurt onu yerse, bu durumda şüphesiz kayba uğrayan (aciz) kimseler oluruz.” Yani “Böyle bir şey mümkün değil” diyorlar. “Biz bayağı birbirini kollayan, dikkatli kişileriz. Bu bize yakışmaz zaten, yapmayız böyle bir şeyi” diyorlar. Buna da inanmamak lazım. “Nitekim onu götürdükleri ve kuyunun derinliklerine atmaya topluca davrandıkları zaman, Biz ona (şöyle) vahyettik” Hz. Yusuf (a.s.)’a daha çocukken Allah vahyediyor, kalbine vahyediyor.

“Andolsun, sen onlara kendileri, farkında değilken bu yaptıklarını haber vereceksin.” Yani, “Onlar kendi yaptıkları şeylerin gizli olduğunu zannediyor ama sen onlara haber vereceksin” diyor. Onların yaptığı oyunları, anormallikleri onlara bildireceksin. Hz. Mehdi (a.s.)’ın da yapacağı budur. Yani yapılan sahtekarlıkları, oyunları onlara bildirecektir inşaAllah. “Akşamüstü babalarına ağlar vaziyette geldiler” akşamüstü genellikle gecenin şerrinden Allah’a sığınılır. Akşamüstü suç işleyenlerin kullndığı bir vakittir aynı zamanda. Geceler tehlikelidir. Çünkü telafisi çok zordur akşamın, akşamdan sonra. Mesela bir insan kaybolsa akşam aramak çok daha zordur, gündüz bulmak daha kolaydır. “Babalarına ağlar vaziyette geldiler” demek ki bak kalbinde hastalık olanların, münafıkların ağlamayı da kullandıklarını görüyoruz. Ağlamayı da bir silah olarak kullandıklarını görüyoruz. Ağlamaya da inanmamak lazım. Çünkü mesela bir iftira atan bir fahişeyi buluyorlar mesela götürüyorlar emniyette, mahkemeye götürüp ağlatıyorlar, fahişe salyasıyla ağlıyor. Şöyle oldu, böyle oldu, hayali sahtekar oyunlar oynuyor. Ne oluyor sonra karşı taraftaki insan inanıyor. Kadın ağlaması insanları çok etkiler, zavallı bir görünüm verdiği için. Bunlar da orada ağlayarak inandırıcılık kazanmaya çalışıyorlar. Münafıkların oyunlarından biri de budur, yani ağlamaya şüphe gözüyle bakılması lazım. Yani samimiyetsiz, sahtekarca bir ağlamaya karşı dikkatli olunması gerekiyor. Oyun, yani taktik amaçlı ağlamaya da çok dikkatli olmak gerekiyor.

“Dediler ki: “Ey Babamız, gerçek şu ki, biz gittik, yarışıyorduk.” Şimdi bak, münafıkların ve kalbinde hastalık olanların yalan söylemekte ve kafalarında bir hayali olay meydana getirmekte nasıl yetenekli oldukları görülüyor. Demek ki iftirada yaman oluyor münafıklar, çok dikkatli olmak gerekiyor. Bak, “Yarışıyorduk” -veya kalbinde hastalık olanlar- “Yusuf'u da yiyeceklerimizin (veya eşyamızın) yanında bırakmıştık. Fakat onu kurt yemiş.” Bak babasının korktuğu konuyu ona söylüyorlar, kurt. Tabii kurda dikkat çekilmesi de ayrı bir şeydir. Ahir Zamanda kurt gibi insanlar türemiştir. “Kurt yemiş. Ne var ki biz doğruyu söylesek bile sen bize inanacak değilsin.” Bak, bu da bir münafıkane ve bilinçaltı kurgulamadır. Yani ben zaten doğruyu söylesem sen inanacak değilsin. Yalanı tezgahlayanların ne kadar kapsamlı ikna ve telkin metotları kullandığını gösteriyor Kuran. “Ve üzerine yalandan kan (sürülmüş) olan gömleğini getirdiler.” Bak delil de oluşturabiliyorlar. Demek ki, Müslümanların aleyhine, Ahir Zamanda Hz. Mehdi (a.s.)’ın aleyhine muazzam iftiralar atılacak, gerekirse aleyhte deliller oluşturulacak. Yani çok kapsamlı ve inandırıcı tavır gösterecek münafıklar. Yani hakikaten, gerçekten sanki Müslümanmış gibi, gerçekten iyi insanmış gibi, gerçekten değerli insanmış gibi karşısına çıkaracaklar ve çok galiz iftiralar atacaklar hatta yalan ve sahte deliller oluşturacaklar.

“Ve üzerine yalandan kan (sürülmüş) olan gömleğini getirdiler” sahte delil. “Hayır” dedi. Nefsiniz, sizi yanıltıp (böyle) bir işe sürüklemiş. Bundan sonra (bana düşen) güzel bir sabırdır.” Bak bu tam bir Müslümanca tavır. Şimdi burada Peygamberin yaptığı hareketin mükemmeliğini görüyoruz. Bir kere buna inanmıyor. Bu feraset, basiret ve akıl gerektiren bir şeydir. İnanabilirdi, inanmıyor. İkincisi bana düşen güzel bir sabırdır diyor. Bu da çok güzel. “Sizin bu düzüp-uydurduklarınıza karşı” yalan söylediklerini hemen anlıyor ferasetle, Allah’ın dilemesi ile. “(Kendisi'nden) yardım istenecek olan Allah'tır.” “Ben Allah’a sığınıyorum” diyor. Tam Müslümanca bir üslup. “Bir yolcu-kafilesi geldi, sucularını (kuyuya su almak için) gönderdiler. O da kovasını sarkıttı.” Hz. Mehdi (a.s.) kova burcundan biliyorsunuz. İncil’de de geçiyor, “Kova burcundan olan kişiye uyun” diyor Hz. İsa (a.s.). Kova burcundandır, bu masonlarda bunu biliyor. Kova burcundan olacağını ilgili kişinin ve Hz. İsa (a.s.)’ın bahsettiği kişinin de İncil’deki kova burcundan olduğunu biliyorlar. “Kovasını sarkıttı. Hey müjde... Bu bir çocuk.” dedi.” Bir kere burada bir müjde var. Ve “Bu bir çocuk” ilk Mehdiyet’in, ilk çocukluk yıllarına, gençlik yıllarına bakan bir ayet aynı zamanda. “Ve onu (kuyudan çıkarıp) 'ticaret konusu bir mal' olarak sakladılar.” Bak, “'Ticaret konusu bir mal' olarak sakladılar” önem vermiyorlar. “Oysa Allah, yapmakta olduklarını bilendir.” Yani bir süre geçiyor. “Onu ucuz bir fiyata, sayısı belli (birkaç) dirheme sattılar. Onu pek önemsemediler.” Hz. Mehdi (a.s.)’ı da insanlar pek önemsemeyecekler başlangıçta.

“Onu satın alan bir Mısır'lı (aziz,) karısına: “Onun yerini üstün tut (ona güzel bak), umulur ki bize bir yararı dokunur ya da onu evlat ediniriz” dedi.” Firavun da biliyorsunuz Hz. Musa (a.s.)’ı almıştı. Yani onu koruyup kollamıştı, haberi olmamıştı. Ona nasıl bir hizmet ettiğini bilememişti. “Böylelikle Biz, Yusuf'u yeryüzünde (Mısır'da) yerleşik kıldık. Ona sözlerin yorumundan (olan bir bilgiyi) öğrettik.” Hakkı ve güzel ifadeyi ona öğretiyor. Ona o zaman ki, hak olan bilgiler, Allah’ın bildirdiği bilgileri çok güzel yorumluyor, hak olan şeyleri güzel yorumluyor. Hz. Mehdi (a.s.)’a bakan yönü de, Hz. Mehdi (a.s.)’ın Kuran’ı, hadisleri, Risale-i Nur’u mükemmel yorumlayacağını anlıyoruz. “Ona sözlerin yorumundan (olan bir bilgiyi) öğrettik.” Öğreten kim? Allah. Demek ki, Hz. Mehdi (a.s.) ve diğer Peygamberler, diğer kişiler müstakil bir güce sahip değil, bütün güç Allah’ın elinde. “Allah, emrinde galib olandır” yani emrettiği bir şeyi yerine getirir ve galip olacaktır. Ebcedi 2014 tarihini veriyor. Kardeşim hep hakimiyetlerde Hz. Mehdi (a.s.)’ın devrinin tarihi çıkıyor ebcedlerde. Yani bu bir tane tesadüf olur, iki tane tesadüf olur, üç tesadüf olur, dört olur, beş olur, on olur, elli olur, altmış olur, yüz tane ebced var, yüzün üstünde ebced var, hepsi Hz. Mehdi (a.s.) devirine bakıyor hakimiyet ile ilgili ayetler, tamamı. Başka tarih vermiyor, sırf Mehdiyet tarihini veriyor. Bu çok acayip bir şey. “Allah, emrinde galib olandır” ebcedi 2014. “Ancak insanların çoğu bilmezler” şu anda da insanların çoğu bilmiyorlar. Bakın, 22, 2, 2, “Ergenlik çağına erişince, kendisine hüküm ve ilim verdik.” Burada da bir Mehdiyet’e bir bakış var. “Kendisine hüküm ve ilim verdik” hem güzel hüküm verme, hem de güzel bir bilgi. “İşte Biz, iyilik yapanları böyle ödüllendiririz” yani Ledün ilmi, vehbi ilim.

24’e kadar okuyayım ondan sonrasına başka bir gün devam edelim.

“Evinde kalmakta olduğu kadın, ondan murad almak istedi” bir kere Hz.Yusuf (a.s.) ile aynı evde kalıyor o kadın. “Ondan murad almak istedi” Hz. Yusuf (a.s.) açıkça söyleyeyim çok seksi. Yani erkek olarak kadınları çok tahrik eden, etkileyen bir erkek. Yani çok beğeniyorlar, kadınların hangisi görürse görsün hepsini etkiliyor. Ama aklından ve derinliğinden kaynaklanan bilinmeyen bir derin güce sahip, müthiş bir elektriği var. Bu tip ile, et ile kemikle alakalı olan bir şey değil. Et, löp löp et, adam böyle lombak gibi adam olur. Et koftur yani ondan bir şey çıkmaz. Aklın meydana getirdiği, Allah’ın meydana getirdiği olağanüstü bir etki vardır. O apayrı bir şeydir. Kuran ona dikkat çekiyor Cenab-ı Allah. “Evinde kalmakta olduğu kadın, ondan murad almak istedi ve kapıları sımsıkı kapatarak” bir kere kadın yani çok yaman bir kadın böyle, detayları çok düşünen bir kadın. Bak kapıyı değil kapıları da yani bütün kapıları kapatıyor. Yani herhangi bir kişinin giriş ve çıkışını engellemek için, tasarlamış çünkü. “İsteklerim senin içindir, gelsene” dedi.” Hz.Yusuf (a.s.)’da orada köle olduğu için. O belirli bir çağa gelip, büyüyüp gelişince kadın ondan etkileniyor. Yani ilk önce çocuk olarak görüyor ama delikanlılık çağına gelip de böyle gösterişli hale gelince kişiliği iyice oturup derinliğini iyice geliştirince müthiş bir etkileyicilik kazanıyor. Kadın artık bu aşamada dayanamıyor. Yani daha önce dayanabilen kadın. Daha önce iradesini kullanan, artık bu anlamda dayanamıyor. “İsteklerim senin içindir, gelsene” dedi” diyor Cenab-ı Allah ayette böyle bildiriyor.

“(Yusuf) Dedi ki: “Allah'a sığınırım. Çünkü o benim Efendimdir” yani imandan kaynaklanan bir güzelliği var. Kuran buna hemen dikkat çekiyor. Çünkü iman, iffetli bir erkek kadın için çok etkileyicidir. Ama fahişe bir erkek, yani herkesle yatıp kalkan, helale harama dikkat etmeyen, fahişe bir erkek de fuhuş yapan, gayrı meşruluktan kaçınmayan, harama helale dikkat etmeyen erkek kadına itici gelir. Yani böyle kitlevi gelir. Farkında olmadan bir iticilik bulur. Yani istese de olmaz. Yani o tiksintiden kurtulamaz onda. Yani nasıl fahişe kadından insan tiksiniyorsa, gücü yetmiyorsa mümin bir erkeğin. Yani tiksinir elinde olmaz, Allah’ın dilemesi ile. “Allah'a sığınırım. Çünkü o benim Efendimdir, yerimi güzel tutmuştur. Gerçek şu ki, zalimler kurtuluşa ermez.” “Allah bana her türlü nimet verdi” diyor. “O benim Efendimdir” derken evin, oradaki şahsa da hitap etmiş olabilir. Fakat Allah’a dediğini anlıyoruz biz. “Çünkü o benim Efendimdir, yerimi güzel tutmuştur.” Allah tutuyor çünkü burada o imkanı sağlayan Allah ona. “Gerçek şu ki, zalimler kurtuluşa ermez. Andolsun kadın onu arzulamıştı” ama normal bir arzu değil bu, kadının gözü dönmüş artık. “Eğer Rabbinin (zinayı yasaklayan) kesin kanıt (burhan)ını görmeseydi- o da (Yusuf da) onu arzulamıştı.” Hz. Yusuf (a.s.)’da o kadına karşı arzu duyuyor, yani istekli. “Böylelikle Biz ondan kötülüğü ve fuhşu geri çevirmek için (ona delil gönderdik). Çünkü o, muhlis kullarımızdandı.” Gayrı meşru cinsel ilişkiye girmiyor kadınla. Aynı evdeler, aynı ortamdalar, o devre kadar kadın muhtemelen defalarca ona sarkıntılık etmeye kalktı ama hepsinde kaçınmış. Ama bu sefer kadın kararlı, kapıları kilitliyor bu sefer. Yani cinsel ilişkiye girme konusunda azmettiği ve karar verdiği anlaşılıyor.

“Kapıya doğru ikisi de koştular.” Hz. Yusuf (a.s.)’ın sevimliliğine, güzelliğine bak kaçıyor kadından. “Kadın gömleğini arkadan çekip yırttı” ama kadının azgınlığı çok acayip, şaşırtıcı. Tutunca, muhtemelen tırnakları falan da uzun anladığım kadarıyla, arkasından tutunca, gömleği kopartıyor arkasından. “Kapının yanında kadının efendisiyle karşılaştılar.” Hz. Yusuf (a.s.) demek ki kapıyı açmış, kilidi açıp kaçmış, kadın da peşinden koşmuş. Kadın yakalamaya çalışınca gömlek yırtılmış. “Kadının efendisiyle karşılaştılar. Kadın dedi ki: “Ailene kötülük isteyenin, zindana atılmaktan veya acı bir azaptan başka cezası ne olabilir?” Görüyor musun ne kadar tehlikeli kadın? Şehvetten hem gözü dönmüş, iman gözüyle de bakmadığı için, gözü çok kara. Ve hani seviyordun sen? Allah için sevmediği için, saf şehvetle sevdiği için bir anda bak harcamayı göze alıyor. Bir anda siliyor. Hem de zindan, “Veya acı bir azaptan” bir de acı bir azap, yani kim bilir ne işkence yapılmasını istiyor ayrıca. Hani seviyordun sen? İşte Allah için sevmemenin sırf şehvet olarak sevmenin nasıl acı sonuçlar meydana getireceğini de Allah gösteriyor. Yani nasıl rahatça ayrılmalar olacağını, nasıl karşıdaki insanı harcayacağını, şehvet için yaklaşıldığında, Allah için sevilmediğinde nasıl çabuk biteceğini Allah gösteriyor.

“(Yusuf) Dedi ki: “Onun kendisi benden murad almak istedi.” Yani “Kadın” diyor “Öyle bir atakta bulundu. Ben yapmadım” diyor, “Öyle bir şey” diyor. “Kadının yakınlarından bir şahid şahitlik etti: “Eğer onun gömleği ön taraftan yırtılmışsa bu durumda kadın doğruyu söylemiştir, kendisi ise yalan söyleyenlerdendir. Yok eğer onun gömleği arkadan çekilip-yırtılmışsa, bu durumda kadın yalan söylemiştir ve kendisi doğruyu söyleyenlerdendir.” Demek ki burada Hz. Mehdi (a.s.)’a da bir kadınlardan kaynaklanan veyahut bir kadının, bazı kadınların atacağı iftiralar olacak. Hz. Mehdi (a.s.) da delil ve bürhan getirerek kurtulacak. Bak, Hz. Yusuf (a.s.)’da delil getiriliyor, gömleğin yırtılma şeklinden delil getiriliyor ve böylece suçsuz olduğu anlaşılıyor. Hz. Mehdi (a.s.)’a da aynı iftiraların atılacağına dair Kuran’ın bir işareti var, tabii doğrusunu Allah bilir. Yani işaret olarak görüyoruz. “Onun gömleğinin arkadan çekilip-yırtıldığını gördüğü zaman (kocası): “Doğrusu, bu sizin düzeninizden (biri)dir. Gerçekten sizin düzeniniz büyüktür” dedi.” Ehl-i dünya olan, yani İslam’a, Kuran’a önem vermeyen kadınların düzenleri çok şiddetli oluyor. Bayağı tehlikelidir, yani çok yırtıcı ve insanların başlarını rahatça belaya sokan tiplerdir, yani bunu herkes bilir dünyada. Adam diyor ki; “Yusuf, sen bundan yüz çevir” bu kadından yüz çevir, bununla görüşme.

“Sen de (kadın) günahın dolayısıyla bağışlanma dile.” Yine adam mümin, maşaAllah bak “Bağışlanma dile” diyor. “Doğrusu sen günahkarlardan oldun.” “Günah işleyen sensin” diyor ama yine de bak kadını dövmüyor, sövmüyor, sokağa atmıyor, vurmaya kalkmıyor. Türkiye’de olsa bazı tipler ya alnından vuruyor kadıncağızı, ya bıçaklıyor 38 yerinden 120 yerinden bilmem ne. Bak delilik yapmıyor. “Doğrusu sen günahkarlardan oldun” çünkü onun işlediği günah Allah ile onun arasında ondan dolayı yani böyle feci şekilde bir cezalandırma olmaz, en fazla boşarsın. Ama saldırmak, asmak, kesmek falan bunlar olmaz. “Şehirde (birtakım) kadınlar: “Aziz (Vezir)'in karısı kendi uşağının nefsinden murad almak istiyormuş.” Bak kadınların dedikoduculuğuna da dikkat çekmiş Cenab-ı Allah. Erkeklerde de vardır da kadınlarda da vardır. Boş insanlarda olur bu. “Aziz (Vezir)'in karısı kendi uşağının nefsinden murad almak istiyormuş. Öyle ki sevgi onun bağrına sinmiş.” Sevgi değil, şiddetli bir şehvet kadını sarmış, sevgi değil. Ama onlar öyle anlıyorlar. Çünkü sevgide bir insan sevdiğini harcar mı? Kıyabilir mi? “Doğrusu onu açıkça bir sapıklık içinde görüyoruz.” dedi.” “(Kadın) Onların düzenlerini işitince” yani bu dedikodularını işitince, “Onlara (bir davetçi) yolladı, oturup dayanacakları yerler hazırladı” koltuk hazırlıyor böyle herhalde salon gibi bir yerde. “Her birinin eline (önlerindeki meyveleri soymaları için) keskin bıçak verdi.” Meyve soymaları için ve meyve ikramı yapıyor. “Gelin sohbet edeceğiz” diyor. Hz. Yusuf (a.s.)'a da diyor ki; “Çık, onlara (görün)” dedi” yani yanlarına gel diyor kadınların yanına çağırıyor kadın topluluğunun içerisine.

“Böylece onlar onu (olağanüstü güzellikte) görünce (insanüstü bir varlıkmış gibi gözlerinde) büyüttüler, (şaşkınlıklarından) ellerini kestiler” yani eli ayağa titriyor böyle, Hz. Yusuf (a.s.)’ın etkileme gücünden dolayı. Kuran ona dikkat çekiyor. “Görünce (insanüstü bir varlıkmış gibi gözlerinde) büyüttüler, (şaşkınlıklarından) ellerini kestiler ve: “Allah'ı tenzih ederiz; bu bir beşer değildir” bu bir insan değil diyorlar. “Bu, ancak üstün bir melektir” dediler.” Yani “Olağanüstü etkileyici, başka türlü bunu açıklayamayız” diyorlar. Çünkü elinin ayağının titremesi, elinin ayağını kontrol edememesi, vücudunu kontrol edememelerine şaşıyorlar. “Kadın dedi ki: “Beni kendisiyle kınadığınız erkek delikanlı işte budur.” “Dedikodu yapıyordunuz, işte budur” diyor. “Andolsun onun nefsinden ben murad istedim” bu doğru ben ona yanaşmak istedim. “O ise (kendini) korudu. Ve andolsun, eğer o kendisine emrettiğimi yapmayacak olursa” yani kendisiyle cinsel ilişkiye girmezse, “Mutlaka zindana atılacak ve elbette küçük düşürülenlerden olacak” yani “Hapse attıracağım onu ve küçük düşüreceğim” diyor. Bak, hem zindana atılmak hem de küçük düşürmek, demek ki, Hz. Mehdi (a.s.)’da hem zindana atılacak, hem küçük düşürülmeye çalışılacak yani kamuoyunda, basında aleyhinde haberler çıkacak. Hz. Mehdi (a.s.)’dan da kadınların hoşlanacağını anlıyoruz yani ona işaret var, inşaAllah.

“(Yusuf) Dedi ki: “Rabbim, zindan, bunların beni kendisine çağırdıkları şeyden bana daha sevimlidir.” Demek ki, o da kararlı olacak yani gayrı meşru cinsel ilişkiye girmeyecek, girmemiş. “Kurdukları düzeni benden uzaklaştırmazsan, onlara (korkarım) eğilim gösterir, (böylece) cahillerden olurum.” “Benden bu sistemi uzaklaştır” diyor. “Allah esirgesin eğilim gösterip cahillerden olmaktan korkuyorum” diyor. Yani “gayrimeşru cinsel ilişkiden beni koru” diyor Allah’a sığınıyor. “Böylece Rabbi, duasını kabul etti ve onların hileli düzenlerini kendisinden uzaklaştırdı.” 2031 yapıyor tarihi. 2010’dayız, 2031 İslam’ın en şaşalı yılları inşaAllah. “Çünkü O, işitendir, bilendir. Sonra onlarda (Yusuf'un iffetine ilişkin) delilleri görmelerinin ardından, mutlaka onu belli bir vakte kadar zindana atmak (görüşü) ağır bastı.” Bak, “Lehinde, hukuki, açık delilleri görmelerine rağmen” diyor. Suçsuz olmasına dair delillerin net olmasına rağmen “Onu belirli bir vakte kadar hapse atmak görüşü ağır bastı”. O zamanın devletinin içindeki derin devlet buna karar veriyor. Yani meşru bir devlet bunu yapmaz zaten, derin devletin aldığı karar. Anlıyoruz ki, Hz. Mehdi (a.s.)’da bütün açık aleni delillere rağmen, temizliğine dair, suçsuzluğuna dair deliller olmasına rağmen belirli bir vakte kadar hapse atılmasına derin devlet karar verecek. Ve bir komplo hazırlayacaklar, bir oyun oynayacaklar, meşru mahkemeler kanalıyla onu hapse attıracaklar. Çünkü hadislerde hapse gireceği yazıyor Hz. Mehdi (a.s.)’ın. Yusuf Suresi’nde de zaten Peygamberimiz (s.a.v.), “Hz. Mehdi (a.s.) Hz. Yusuf (a.s.)’a benzer” diyor, Hz. Mehdi (a.s.). Yusuf kıssasında Hz. Mehdi (a.s.)’ın anlatıldığını görüyoruz, inşaAllah bir yönüyle, işari anlamıyla.

 


Yusuf Suresi, 1-34 Ayetlerinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 29 Aralık 2011 tarihli röportajından Yusuf Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: Şeytandan Allah’a sığınırım. “Rahman Rahim olan Allah’ın adıyla. Elif, Lam, Ra. Bunlar, apaçık Kitab'ın ayetleridir.” Yusuf Suresi. Cenab-ı Allah, sık sık Kuran’ın apaçık olduğunu söyler ki müşrikler sapkın yollara gitmesin, kendi kendilerine uydurmalar, hurafeler çıkarmasın diye Allah sık sık Kuran’ın açık olduğunu beyan edip onların o yolunu kapatıyor.

“Gerçekten Biz, akıl erdirirsiniz diye, onu Arapça bir Kur'an olarak indirdik.” Yani ‘kafanızı kullanırsınız, hikmetlerini düşünürsünüz, detayları görürsünüz diye Arapça bir Kuran olarak indirdik’ diyor Cenab-ı Allah. Ama düşünmezsen bulamazsın, anlayamazsın. “Akıl erdirirsiniz diye” diyor bak, “akıl”. Demek ki herkes tek tek düşünmek durumunda Kuran’ı. ‘Beni ilgilendirmez, ben hazır alırım’ gibi bir şey yok; mutlaka inceleyecek.

“Biz bu Kur'an'ı sana vahyetmemizle, en güzel kıssaları gerçek bir haber olarak sana aktarıyoruz”. Herhangi bir kıssa değil bak; “en güzel kıssaları” diyor Cenab-ı Allah, “gerçek bir haber olarak aktarıyoruz”. Mesela birçok yerde aktarmalar vardır ama çoğu hurafedir, doğru değildir. Ama ne diyor Allah? “Gerçek bir haber olarak”. Mesela biz gazetelerde bir haber okuyoruz; gerçek mi değil mi şüphe edebiliyoruz. Ama Kuran için ne diyor Cenab-ı Allah? “Gerçek bir haber” diyor. Kusursuz düzgünlükte mutlaka düzgün o haber. Verilen haberde en ufak bir hata yok, tam doğru.

“Sana aktarıyoruz, oysa sen, daha önce, bundan haberi olmayanlardandın.” Yani; ‘bu, gayb bilgisi. Bilmiyordun sen’ diyor. Bilinen bir konu da değil, yani ‘özel bir bilgi’ diyor Allah.

“Hani Yusuf babasına: ‘Babacığım’”. Bak, hitap şeklini de öğretiyor Allah; “babacığım”. Babasına insan hitap ederken nasıl diyecek? ‘Babacığım’ diye hitap edecek.

“Gerçekten ben (rüyamda) on bir yıldız, Güneş'i ve Ay'ı gördüm; bana secde etmektelerken gördüm’”. On bir yıldız, Güneş’i de eklersek on iki. Avrupa Birliği’nin bayrağında kaç yıldız var? On iki. İslam ülkelerinin bayraklarında hep yıldız vardır, Güneş vardır, Ay vardır. Bu nedir? Dünya hakimiyeti. Bakın haritaya, hepsinde göreceksiniz; ya yıldız vardır, ya Güneş veyahut Ay. Mesela Türk bayrağında hem ay hem yıldız var. İslam ülkelerinin çoğunda ay ve yıldız, birçoğunda Güneş vardır. Hem dünya hakimiyetine bakıyor buradaki ifade, hem de Avrupa Birliği’nin de Mehdiyet’in emrine gireceğini buradan anlıyoruz, işaret ediyor Kuran.

“(Babası) Demişti ki: ‘Oğlum, rüyanı kardeşlerine anlatma’”. Bir şey gerçek de olsa eğer kıskanacaklarsa, haset edeceklerse onun gizli tutulmasında fayda vardır. Yani ulu orta söylenmez. “Yoksa sana bir tuzak kurarlar.” Başkasını kıskandıracak, haset ettirecek şeyin gizli tutulması daha iyi olur. Çok yakını dahi olsa eğer haset edeceklerse söylememekte fayda var. “Çünkü şeytan, insan için apaçık bir düşmandır.’” ‘Çok rahat şeytan kışkırtabilir’ diyor, ‘o adamın aklına gelmese bile şeytan kışkırtabilir’ diyor Cenab-ı Allah.

“Böylece Rabbin seni seçkin kılacak,” Peygamber olduğu için vahiy bilgisiyle bildiriyor. Bu bilinecek bir şey değil; özel vahiy bilgisi gerektirir. ‘Seni seçkin kılacak, seni Mehdi kılacak’ diyor. “Sözlerin yorumundan (kaynaklanan bir bilgiyi) sana öğretecek”. Yani; ‘çok güzel Allah’ın hükümlerini anlatmayı sana öğretecek. Çok güzel hitabetin olacak, güzel belagatli, isabetli, doyurucu konuşma gücün olacak’ diyor Allah.

“Ve daha önce ataların İbrahim ve İshak'a (nimetini) tamamladığı gibi senin ve Yakub ailesinin üzerindeki nimetini tamamlayacaktır.” Hz. Yakup (a.s.) ailesinin nimetinin tamamlanması nedir? Hz. Mehdi (a.s.) vesilesiyle İslam’ın dünyaya hakimiyetidir, son. Çünkü Hz. Mehdi (a.s) da Hz. Yakup (a.s.) ailesinden, Ben-i İsrail soyundandır, Hz. Davut (a.s.) soyundandır. Onun için “İsrailî görünümündedir” diyor Peygamberimiz (s.a.v.) Hz. Mehdi (a.s.)’ı tarif ederken. 10’un üstünde hadis var; “cismi İsrailî” diyor, yani görünüşü Ben-i İsrail görünümündedir.

“Yakub ailesinin üzerindeki nimetini tamamlayacaktır. Elbette Rabbin, bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. Andolsun,” diyor Cenab-ı Allah, “Yusuf ve kardeşlerinde soranlar için ayetler vardır.” Yani ibretler, ahir zamana işaretler, o devirde yahut hangi devirde olursa olsun insanlara manevi işaretler vardır.

“Onlar şöyle demişti: ‘Yusuf ve kardeşi babamıza bizden daha sevgilidir’”. Yobazların Hz. Mehdi (a.s)’a karşı olma sebebi nedir? Kıskançlık. Buradaki olay ne? Kıskançlık. Ne diyorlar? “Yusuf ve kardeşi babamıza bizden daha sevgilidir.” ‘Babamız daha çok seviyor’ diyorlar. Sevgi üzerine olan kıskançlıklar çok tehlikelidir. Bunlarda birçoğunda cinayetler meydana gelir, savaşlar meydana gelir, bayağı belalar çıkar. Gazetedeki haberlere dikkat edin; hep sevgi kökenlidir, sevgi iddiasıyladır. Halbuki sevgi değil o, hasetliktir.

“‘Yusuf ve kardeşi babamıza bizden daha sevgilidir; oysaki biz, birbirini pekiştiren bir topluluğuz.” Yobaz takımının nasıl birbirine destek olacağına Kuran dikkat çekmiş oluyor. O devirde sapkın tavırları, ama sonra düzelir, o ayrı mesele. Ama oradaki yobaz ruhuna da Kuran işaret etmiş oluyor.

“Gerçekte babamız, açıkça bir şaşkınlık içindedir.” Yobazın gözü döndüğünde Peygamber tanımayacağına da Kuran işaret ediyor. Mesela Peygamber babaları; fakat yobaz ruhunda, ne diyor? “Gerçekte babamız, açıkça bir şaşkınlık içindedir.” Mesela bugün de Peygamberimiz (s.a.v.) olsa yobazlar ona karşı tavır alırlar. Onun kadınlara karşı ilgisi, kadınlara karşı sevgisi yobazları delirtir. Çok kadınla evlenmiş olması, kadınların ona ilgisi, oradaki Kuran hükümleri onların Peygamber (s.a.v.)’e karşı olmasına sebep olacaktı eğer öyle olmuş olsaydı, Allah öyle bir güç vermiş olsaydı. Peygamberimiz (s.a.v.) ahir zamanda gelmiş olsaydı yobazlar en ziyade -Allah muhafaza- Peygamberimiz (s.a.v.)’e karşı tavır alırlardı.

Bakın, yobazların kan dökücülüğüne Allah dikkat çekiyor; “öldürün Yusuf'u”. Yobazların ilk aklına gelen, azgın ruhlarının tecellisi olarak öldürme ruhu vardır yobazlarda. “Öldürün Yusuf’u”; kancı olmaları. “Veya onu bir yere atıp-bırakın ki babanızın yüzü yalnızca size (dönük) kalsın.” Bir şekilde etkisiz hale getirmek; hapse attırtmak, ezmek; yobazların kafası. Bak; “babanızın yüzü yalnızca size (dönük) kalsın.” Yani onun Hz. Mehdi (a.s.) olmadığı anlaşılsın, onun değerli bir insan olmadığı imajı verilsin; siz öne çıkın, siz daha dikkati çekin; buradaki amaç bu, güya. “Ondan sonra da salih bir topluluk olursunuz.” ‘Samimi bir topluluk olursunuz’ diyor, ‘samimi bir topluluk olursunuz’. Halbuki samimiyetle uzaktan yakından alakaları yok, ama samimiyeti kullanıyorlar.

“İçlerinden bir sözcü dedi ki: ‘Eğer (mutlaka bir şey) yapacaksanız, öldürmeyin Yusuf'u, onu kuyunun derinliklerine bırakıverin de bir yolcu kafilesi alsın.’” Kuran’da bu tarz ifadeler genellikle hep Hz. Hızır (a.s)’a aittir. Yani bu şekilde bileceksiniz. Mesela; “içlerinden bir sözcü”. Kehf Suresi’nde de vardır; “içlerinden bir sözcü”. Yaşlı bir insan görünümünde mi olur, sokaktan geçen bir adam şeklinde mi olur; ama ‘bir sözcü’. “İçlerinden bir sözcü dedi ki: ‘Eğer (mutlaka bir şey) yapacaksanız, öldürmeyin Yusuf'u”. Bak engelliyor, ikna ediyor; “öldürmeyin Yusuf’u”. Onların o yobaz kafasına bir engel meydana getiriyor. “Onu kuyunun derinliklerine bırakıverin de bir yolcu kafilesi alsın.” Sadece ‘öldürmeyin’ dese inanmazlar. Onlara başka bir çözüm veriyor ama o çözümün içinde hem Hz. Yusuf (a.s)’ın kurutuluşu var, hem Hz. Yusuf (a.s)’ın lider olma planı var. Yani o “kuyunun derinliklerine bırakıverin de bir yolcu kafilesi alsın” demesi; zaten ne olacağını biliyor. Çocuk kuyunun dibinde ölebilir, ama o biliyor. Yani mutlaka o kuyudan çıkacağı kanaatinde.

“‘Ey Babamız,’ dediler, ‘sana ne oluyor, Yusuf'a karşı bize güvenmiyorsun?’” Yobazlarda densizlik vardır, münasebetsizdirler. Üsluba bakın; “‘ey babamız’ dediler, ‘sana ne oluyor’”. Peygamber olan bir insana hitaplarına bakın! “Yusuf'a karşı bize güvenmiyorsun?” Demek ki yobaza bir şey emanet edilmez, yobaz tehlikelidir, güvenilmez bir insandır. “Oysa gerçekte biz, onun iyiliğini isteyenleriz.” Demek ki yobaz bol bol yalan söyler ve çok hayâsızca, diri diri insanın yüzüne bakarak yalan söyler ki meşhur bir yobazın ne kadar yalancı, ne kadar haysiyetsizce insanların yüzüne baka baka nasıl yalan söylediğini herkes gördü, değil mi? Evet.

“Sen onu yarın bizimle gönder, gönlünce gezsin, oynasın.” Yobazlar zaman zaman da böyle gönül alıcı konuşma yapabiliyor demek ki. Bak; “Gönlünce gezsin, oynasın. Elbette biz onu koruyup-gözetiriz.” Yalan söylerken, oyun oynarken demek ki böyle insanların hoşuna gidebilecek ifadeler de kullanabiliyor yobazlar.

“Dedi ki: ‘Sizin onu götürmeniz gerçekten beni üzer ve siz ondan habersiz iken onu kurdun yemesinden korkuyorum.’” Şimdi burada tabii peygamber zellesi var. “Onu götürmeniz gerçekten beni üzer.” Bir kere mümin üzülmez, her şeyde hayır görür. Bu bir peygamber zellesidir. “Siz ondan habersiz iken onu kurdun yemesinden korkuyorum.’” Bu da bir zelledir. Çünkü zaafı bildirmiş oluyor. Orada onlara farkında olmadan nasıl oyun oynamaları gerektiğine dair bir fikir vermiş oluyor. Çünkü onların kafası çalışmıyor, bulamaz onlar. Ama o onlara böyle bir ihtimali söylemekle imkan tanımış oluyor. Onun için zaaf hiçbir şekilde söylenmez. Mesela bir şeyden korkuyorsa insan söylememesi lazım, bir yönü zayıfsa onu hissettirmemesi lazım; düşmanları onu kullanır. Mesela parası yoksa, “param yok” der de güçsüz konuma düşecekse “param yok” demesi doğru olmaz. Tam aksine.

“Dediler ki: ‘Andolsun,’”. Münafıkların en çok kullandığı şey yemin etmek. Yeminle başlıyorlar; “vallahi, billahi, tallahi” diye yemin eder münafık, sıkıştığında. Bak; “andolsun” diyor, Allah’a yemin ediyorlar, “andolsun” diyor. “Biz, birbirini kollayan bir topluluk iken”. Hakikaten yobazlar kendi grupları içerisinde birbirlerini kollarlar. “Kurt onu yerse, bu durumda şüphesiz kayba uğrayan (aciz) kimseler oluruz.” ‘Böyle bir şeyde zaten biz kaybederiz, biz acze düşmüş konumunda oluruz; böyle bir şey olmaz’ diyorlar.

“Nitekim onu götürdükleri ve kuyunun derinliklerine atmaya topluca davrandıkları zaman”. Bak o kişinin sözünü dinliyorlar, görüyor musunuz? Normalde öldürmeyi istedikleri halde o diyor ki “kuyunun dibine bırakın”, ona hemen ikna oluyorlar. O, Hz. Hızır (a.s), Allahualem.

“Derinliklerine atmaya topluca davrandıkları zaman”. Tabii havadan atma şeklinde değil de iple bırakıyorlar, kovayla bırakıyorlar. “Biz ona (şöyle) vahyettik”. Peygamber olduğu için Allah ona vahyediyor. “Andolsun” Cenab-ı Allah yemin ediyor, “sen onlara kendileri, farkında değilken ne yaptıklarını haber vereceksin.” Bak; “kendileri farkında değilken”, mesela Mehdiyet’in farkında değil yobazlar. Demek ki Hz. Mehdi (a.s) yobazlara yaptıklarını haber verecek, yaptıkları anormallikleri onlara aktaracak, anlatacak yani bozukluklarını, çirkinliklerini aktaracak. Çünkü Kuran ne diyor? “İbret var” diyor. Ahir zamanda ibret nedir, Mehdiyet devrinde olduğumuza göre? Bu, ibrettir.

“Akşamüstü babalarına ağlar vaziyette geldiler.” Oyun oynanacağı vakit, bir komplo yapılacağı vakit genellikle akşamüstü kullanılır. Çünkü bütün görevliler çekilmiş olur, bütün insanlar geri çekilmiş olur, artık muhabere, bağlantı yolları kapanmış olur; o şahsın kendini kurtarması daha da güçleşir. Gündüz olsa daha kolay olur. Ama akşam vurduklarında birçok yardım kanalı ve ulaşım kitleneceği için o kişi mağdur olacağını düşünerek akşamı seçer pusu kuranlar. “Gecenin şerrinden” diye zaten Kuran’da dikkat çeker Cenab-ı Allah. “Akşamüstü babalarına ağlar vaziyette geldiler.” Münafıkların yöntemi neymiş? Ağlamak. Ağlayınca masum görünüyor. Mesela çıkar televizyona, köpek gibi inleyerek ağlar, ahlaksızlık yaptığı halde, itlik yaptığı halde. Adam da diyor ki; “adam ağlıyor, demek ki samimi yahu” diyor, “demek ki dürüst” diyor. Halbuki üçkağıtçılığından ağlıyor, sahtekarlığından ağlıyor ama inanıyor ağlamaya. Birçok kişi de biliyorsunuz çıkar televizyonda -samimi olanları tenzih ediyorum- zırıl zırıl ağlayarak rezalet çıkartır ve böylece de istediğini elde etmiş olur, kamuoyunda da dikkat çekmiş olur.

“Dediler ki: ‘Ey Babamız, gerçek şu ki, biz gittik,”. Bak; “gerçek şu ki”. Yalancının ana özelliğidir. “Desem de inanmazsın” diye başlarlar ya, “gerçek şu ki” diyorlar. “Biz gittik, yarışıyorduk.” Yobazın nasıl yalan söyleme özelliği olduğuna, nasıl organize yalan söylediğine Allah dikkat çekiyor, nasıl dillerinin yalana alışık olduğuna. Yobazlarda bu ünlüdür. Anında fablasyon üretir, anında hikaye üretir. “Yusuf'u da yiyeceklerimizin (veya eşyamızın) yanında bırakmıştık.” Bak hikayede ona da bir kılıf uyduruyor. “Fakat onu kurt yemiş.” Ne demişti peygamber Hz. Yakup (a.s)? “Kurt yemesinden korkuyorum” demişti. Onlar ne diyor? “Kurt yemiş.” Onlara fikir vermiş oluyor, yani onların yapacağı komploda onlara fikir vermiş oluyor, istemeden de olsa fikir vermiş oluyor. Bir zaaf, zaafını bildirmiş. Onlar da zaafını ona karşı kullanıyorlar, “kurt yemiş” diyorlar. Çünkü dese ki; “nereden çıkarttınız kurdu?” “Sen demedin mi? 'Kurt yemesin, tehlikeli' demiştin” diyecekler, “ihtimal verdiğine göre, işte ihtimal verdiğin şey oldu” diyecekler.

“Ne var ki biz doğruyu söylesek bile sen bize inanacak değilsin.” Yobazların yalan söylerken kullandığı yöntemlerden bir tanesi. Yalan söylediği için vicdanı baskı yapıyor. Ne diyor? “Doğruyu söylesek bile sen bize inanacak değilsin.” Onu suçluyor bu sefer. Yani doğru adama inanmama suçu oluşturmuş oluyorlar. Yobazların bir tekniğidir.

“Ve üzerine yalandan kan (sürülmüş) olan gömleğini getirdiler.” Bak yobazların aptallığı bu yine, aptalca yöntemleri. “'Hayır' dedi. Nefsiniz, sizi yanıltıp (böyle) bir işe sürüklemiş. Bundan sonra (bana düşen) güzel bir sabırdır.” Yani gömleğin şeklinden, o yaptıkları sahte oyundan anlıyor babası, bir oyun olduğunu. Ama bak burada çok güzel bir şey söylüyor; “bundan sonra” diyor, “(bana düşen) güzel bir sabırdır.” Müslüman sabırlı olacak. “Sizin bu düzüp-uydurduklarınıza karşı”. Bak orada tam anlamıyla teşhis etmiş. Bak “düzüp-uydurduklarınıza karşı”; ‘hepsi yalan’ diyor. “Düzüp-uydurduklarınıza karşı (kendisinden) yardım istenecek olan Allah'tır.” ‘Ben, Allah'tan yardım istiyorum’ diyor.

“Bir yolcu-kafilesi geldi”. Bu kafile, özel gelen bir kafile, yani herhangi bir kafile değildir. Bunlar önceden Allah'ın yarattığı bir kafile. Rasgele kafile gelmiyor. Hz. Yusuf (a.s)’ı oradan çıkaracak kafile özeldir. “Sucularını (kuyuya su almak için) gönderdiler. O da” bakın Kuran bir detay veriyor “kovasını sarkıttı.” Kova. Kuran bu detayı vermeyebilir. “İpi sarkıttılar” der, “kabı sarkıttılar” diyebilir veyahut “bir şekilde kuyunun içinden aldılar” der herhangi bir şekilde. Ama detaya giriyor bak; “kovasını sarkıttı” diyor. Çünkü Hz. Mehdi (a.s) kova çağında geliyor. Kova çağına özel dikkat çekilmiş. İncil'de de su testisine dikkat çekilir, su kabına. Aynısıdır, aynı şekil. O da kova çağına işaret ediyor.

“O da kovasını sarkıttı. 'Hey müjde... Bu bir çocuk.' dedi.” Hz. Mehdi (a.s)'a işaret ediyor. “Ve onu (kuyudan çıkarıp) 'ticaret konusu bir mal' olarak sakladılar.” Hz. Mehdi (a.s)'ın belli bir süre saklanması mevzu bahis biliyorsunuz, hadislerde de var. Bak “sakladılar” diyor; ona işaret. “Oysa Allah, yapmakta olduklarını bilendi.” ‘Zaten ben yaratıyorum’ diyor Cenab-ı Allah. Onlar, kendileri yaptıklarını zannediyorlar ama kaderde yaratan Allah. “Onu ucuz bir fiyata, sayısı belli (birkaç) dirheme sattılar. Onu pek önemsemediler.” Hz. Mehdi (a.s)'ı da önemsemeyecekler insanlar, önemsiz görecekler, değersiz göreceklerdir başlangıçta.

“Onu satın alan bir Mısırlı (aziz,) karısına: 'Onun yerini üstün tut (ona güzel bak), umulur ki bize bir yararı dokunur ya da onu evlat ediniriz' dedi.” Bak Allah ona hissettiriyor. “Onun yerini üstün tut”. Allah, korunması için ona karşı kalbine bir sevgi veriyor bak. Hz. Musa (a.s)'da da vardır bu. Burada Mısırlı Aziz'e de Allah kalbine bir sevgi veriyor Hz. Yusuf (a.s)'a karşı. “Onun yerini üstün tut (ona güzel bak), umulur ki bize bir yararı dokunur”. Ona değil, bütün Mısır'a yararı dokundu; Allah dedirtiyor. “Ya da onu evlat ediniriz”. Evlat edinmek de istiyor, o kadar çok sevmiş.

“Böylelikle biz, Yusuf'u yeryüzünde yerleşik kıldık. Ona sözlerin yorumundan öğrettik.” Çok güzel tefsir etme, çok güzel teşhis koyma kabiliyeti var, çok zeki Hz. Yusuf (a.s). “Allah, emrinde galib olandır, ancak insanların çoğu bilmezler” diyor. ‘Allah ne derse o olur’ diyor. “Erginlik çağına erişince, kendisine hüküm ve ilim verdik.” Hükmetmeyi ve bir de ilim veriyor, Allah onu müthiş kültürlü yetiştiriyor. O Mısırlı Aziz'in yanında Allah vesile ediyor. Mesela Hz. Musa (a.s) da, Firavun'un sarayında müthiş genel kültür almıştır. O da Mısırlı Aziz'in yanında müthiş bir ilim ve kültür imkanına kavuşuyor; hem Rahmani ilim, hem de her türlü genel kültür.

“İşte biz, iyilik yapanları böyle ödüllendiririz. Evinde kalmakta olduğu kadın, ondan murad almak istedi”. Şimdi yobazlara bir söylesen, desen ki; “Hz. Yusuf (a.s) kadının evinde kalıyormuş”, Hz. Yusuf (a.s)'ı taşa tutmaya kalkar o yobazlar, öldürmeye kalkarlar; “sen, kadının evinde nasıl kalıyorsun” diye. Bir yobaz için kabul edilebilecek şey mi bu? Olacak şey değil. O devirde yobazların Hz. Yusuf (a.s)'la karşılaştığını düşünün, kadının evinde kalıyor; ne yapmazlar? Hangi yobaz kabul eder bunu, kadının evinde kalmasını? Kabul etmezler, değil mi? Yıllarca kalıyor kadının yanında, baş başa kalıyorlar, tek başına kalıyorlar odada. “Ondan murad almak istedi”. Ama bak; “ergenlik çağına erişince” diyor Kuran, dikkatini çekiyor mu? İki İki, yirmi iki. O ayrı, şimdi onu açmayayım fazla. Yirmi üç, bak; “evinde kalmakta olduğu kadın”. Hz. Yusuf (a.s) bir kadının evinde kalıyor, tek başına kadınla beraber kalıyor. Yobazlara göre harama girmiş durumda Hz. Yusuf (a.s), değil mi? Hem de bayağı bir harama girmiş durumda, haşa. “Ondan murad almak istedi”. Yani sevişmek istiyor kadın.

“Bunu nasıl söylersin?” diyor, “çoluk çocuk biz beraber seyrediyoruz” diyor. Peki, Allah söylüyor, nasıl söylemeyeyim? “Söylenir mi?” diyor, “anlatmaman lazım” diyor. Kuran ayetini okumayacakmışız, çoluk çocuk beraber seyrediyorlar diye. “Ve kapıları sımsıkı kapatarak” bak, “kapıları sımsıkı kapatarak”. Yani kilitliyor kadın kapıları, Hz. Yusuf'un (a.s) kaçmasını engellemek için. Demek ki erkek çekici oluyor muymuş? Oluyormuş. Sırf kadın çekici olmaz, erkek de çekici olur. Bak, kadın onu arzuluyor. “Kapıları sımsıkı kapatarak: 'İsteklerim senin içindir, gelsene' dedi” diyor. Demek ki uzakta, “gel” diyor, çağırıyor yanına. Yani cinsel ilişkiye girmek istiyor. Çünkü zaten yan yanalar, kadınla bir hukukları var, konuşuyorlar, kadın onu beğeniyor, seviyor, sohbetleri oluyor; sadece cinsel ilişkiye girmiyor Hz. Yusuf (a.s). Ama kadın açıkça söylüyor bak; “isteklerim senin içindir” diyor. Açıkça beyan ediyor, cinsel ilişki istediğini söylüyor. “Gelsene” diyor, yani cinsel ilişkiye davet ediyor.

“(Yusuf) Dedi ki: ‘Allah'a sığınırım.’” Müslüman olduğu için. Neyle engelleniyor? Jandarmayla mı? Arasına set çekilerek mi? Kadının başına çarşaf çekilerek de değil, değil mi? Neyle? İmanıyla. Aklı, vicdanı, imanıyla kendini durduruyor. Demek ki ölçü neymiş? İman, Allah'tan korkmakmış. Zinayı ne engelliyormuş? Allah'tan korkmak engelliyormuş, imanla engelleniyormuş. “Allah'a sığınırım. Çünkü o benim efendimdir”. ‘Rabbimdir’ diyor Allah’a, ‘O benim Rabbim’dir.’ “Yerimi güzel tutmuştur.” Çünkü çok rahat bir ortamda yaşıyor. “Gerçek şu ki, zalimler kurtuluşa ermez.” ‘Zulümdür’ diyor, ‘öyle bir şey. Ben bunu yapmam’ diyor ‘ve kurtuluşa ermezler’ diyor. “Andolsun kadın onu arzulamıştı”. Ergenlik çağına gelince yakışıklı, önce küçükken o kadar kadının dikkatini çekmiyor ama sonra yapılı, aslan gibi delikanlı olunca etkileniyor kadın ondan. “Eğer Rabbinin (zinayı yasaklayan) kesin kanıt (burhan)ını görmeseydi- o da (Yusuf da) onu arzulamıştı.” Bak, o da onu arzuluyor. Ama haram olduğu için yanaşmıyor. Arzulama var, istiyor kadını, içinde var. Ama haram olduğu için ne yapıyor? Yanaşmıyor.

“Böylelikle biz ondan kötülüğü ve fuhşu geri çevirmek için (ona delil gönderdik). Çünkü o, muhlis kullarımızdandı.” Kötülüğü, fuhşu nasıl geri çeviriyor Cenab-ı Allah? İmanıyla, Allah'a imanıyla inşaAllah. “Kapıya doğru ikisi de koştular.” Hz. Yusuf (a.s) çok sevimli, maşaAllah, dünya tatlısı. Kim bilir nasıl? Bir de geniş bir ev demek ki yani koşmak için çünkü ufak tefek bir ev olsa, küçük bir oda olsa öyle olmaz. Koşmak için hız alınması gerekiyor. Büyük bir salon olduğu anlaşılıyor, yani anlatımdan anlaşılıyor. Kadın koşup arkasından yetişiyor ve gömleğini tutuyor ve arkadan çekip yırtıyor. Hz. Yusuf (a.s) 'da kuvvetli ama kadın da kuvvetliymiş demek ki. Tutunca, yani şehvetten gözü döndüğü için kadın gömleği tuttuğunda Hz. Yusuf (a.s) da direndiği için sırtından yırtılıyor gömlek. “(Tam)” bu anda “kapının yanında kadının efendisiyle karşılaştılar.” Allah karşılaştırıyor. “Kadın dedi ki: 'Ailene kötülük isteyenin”. Bak, ne kadar kahpece bir tavır, görüyor musunuz? Hani seviyordun sen, değil mi? Allah korkusu, Allah aşkına dayalı olmayan bir sevgi hevestir ve böyle alçak ve çok acımasız ve kahpe olur işte. Madem o kadar aşkla seviyorsun, muhabbetle seviyorsun; böyle bir iftira atılır mı?

Bak ne diyor; “ailene kötülük isteyenin, zindana atılmaktan veya acı bir azabtan başka cezası ne olabilir?” diyor, yani tam klasik kahpe karakteri. Bakın; “ailene kötülük isteyenin, zindana atılmaktan” bir de bak ne kadar seri aklına geliyor. Adamı da tahrik ediyor. Bak; “ailene kötülük”. “Kötülük yapmak istiyor. Senin” diyor, “onuruna, şerefine, namusuna saldırdı” diyor ve yönlendiriyor “zindana atılmaktan” ona akıl veriyor, “zindana atılmaktan veya acı bir azabtan başka cezası ne olabilir?” Yani; ‘kırbaçlanması, dövülmesinden başka ne olabilir?’ “(Yusuf) Dedi ki: ‘Onun kendisi benden murad almak istedi.’” Yani ‘kendisi ilişkiye girmek istedi.’ O kadar diyor ama Hz. Yusuf (a.s). “Kadının yakınlarından bir şahid şahitlik etti”. “Kadının yakınlarından bir şahid şahitlik etti: ‘Eğer onun gömleği ön taraftan yırtılmışsa bu durumda kadın doğruyu söylemiştir,’” bakın, “onun gömleği ön taraftan yırtılmışsa bu durumda kadın doğruyu söylemiştir, kendisi ise yalan söyleyenlerdendir.” Bu da Hz. Hızır (a.s) Allahualem. Çünkü bu çok tehlikeli bir açıklama. Kadın önden de yırtmış olabilirdi gömleği. O zaman? Bu zaten geçerli bir delil değil. Kadın her halükarda yırtabilir, önden de. Mesela Hz. Yusuf (a.s)'ı soymaya kalkar, çeker yırtar. Ve dolayısıyla mağdur durumda kalacak Hz. Yusuf (a.s). Ama gömleğin arkadan yırtıldığını bildiği için bunu söylüyor, Allahualem. Evet ki önden söylüyor ki sağlama almak için.

“Eğer onun gömleği ön taraftan yırtılmışsa bu durumda kadın doğruyu söylemiştir, kendisi ise yalan söyleyenlerdendir.” Önden teşhis koymuyor “yalan” diye. O zaman hiç kurtarırı olmaz bu ifadeye göre. Halbuki çok da masum konumdayken. “Yok, eğer onun gömleği arkadan çekilip-yırtılmışsa”. Bak önce olumsuzu önden söylüyor, onun aleyhine olanı; sonra onu kurtaracak olanı en sona bırakıyor. Bak, bu çok önemlidir hukukta. En son, yani savunmayı en sona bırakıyor. Mahkemelerde de savunma en sona bırakılır. “Yok eğer onun gömleği arkadan çekilip-yırtılmışsa,” ama çekme suretinde yırtılmışsa “bu durumda kadın yalan söylemiştir”. Bak kesin hüküm meydana getiriyor. “Kendisi doğruyu söyleyenlerdendir.” Halbuki tam aksine de olabilir, yani gömlek herhangi bir şekilde arkadan yırtılabilir; kadın burada niye mağdur olsun yani, yapmadıysa? Gömleği kendi de yırtabilir sırtından veyahut herhangi bir yere takılıp yırtılabilir. “Onun gömleğinin arkadan çekilip-yırtıldığını gördüğü zaman (kocası): 'Doğrusu, bu sizin düzeninizdendir” diyor. Bu ona yeterli oluyor, bak o kişinin sözüyle ona inanıyor. Net hüküm veriyor. Ne diyor? “Doğrusu” doğrusu; doğru olan hüküm “bu sizin düzeninizden (biri)dir.” Yani ‘bir düzen oluşturmuşsun’ ama organize bir düzen yaptığını söylüyor kadının. “‘Düzeninizdendir. Gerçekten sizin düzeniniz büyüktür' dedi” diyor. Yani ‘muazzam bir oyun oynamışsın sen’ diyor, ‘Hz. Yusuf (a.s)'a karşı’. “Yusuf, sen bundan yüz çevir” diyor.

“Bununla bir daha görüşme.” Bir çözüm, çünkü bela belli. “Sen de (kadın) günahın dolayısıyla bağışlanma dile.” Adam Müslümanca yaklaşıyor; “bağışlanma dile.” Başkası olsa çeker vurur, bilmem ne yapar, değil mi? Bak, o diyor ki; ‘sadece bağışlanma dile.’ “Günahın dolayısıyla bağışlanma dile. Doğrusu sen günahkârlardan oldun.” Bak Kuran hükmü gibi, o devirdeki Allah'ın hükmüyle açıklıyor, Müslümanca bir tavır göstertiyor, kepazelik çıkartmıyor. Bazısı olsa ekmek bıçağıyla kadına girer, değil mi? Yirmi üç yerinden, bilmem hatta ortadan biçiyor bilmem ne; olmadık delilik yapıyorlar Allah vermesin. Yani deliliklerine insan gülüyor yani, Allah'ın akıllarını almasına.

“Şehirde (birtakım) kadınlar: ‘Aziz (Vezir)'in karısı kendi uşağının nefsinden murad almak istiyormuş. Öyle ki sevgi onun bağrına sinmiş. Biz doğrusu onu açıkça bir sapıklık içinde görüyoruz.’ dedi.” Kadınlar böyle şeyleri hiç kaçırmazlar. Halbuki kadınları böyle şeyler tahrik eder, bir çok kadını. Mesela “seks partisi düzenliyormuş” der, “sekse çok düşkünmüş, hiperseksüelmiş” der ama kendisinin aslında doyumsuzluğundan kaynaklanan bir hayranlığın ifadesidir bu sözler, bazı kadınlarda. Zaten şimdi kadınların normal bir kadın olmadığını da göreceğiz tavırlarından. Mesela birisi olur; “gece gündüz seks yapıyormuş, seks partisi düzenliyormuş, kadına doymuyormuş” der ama kınıyormuş gibi söyler ama aslında kocası güçsüzdür, hakikaten doyuma ulaşmamış bir insandır, hakikaten bir özlem duyulur bilinçaltında. O doyuma ulaşmamanın, bilinç altındaki o özlemin ifadesini şikayetçi bir üslupla yansıtır. Mesela bazen gazetelerde de görürsünüz, mesela kadının çırılçıplak resmini koyar; “vay alçak kadın” der, değil mi?

Mesela anadan doğma resmini koyar, “insanların canını yakmak için poz verdi” der, “terbiyesiz kadın” der, sanki kötülüyormuş gibi. Halbuki amacı orada onu göstermektir, yani asıl derdi odur. Bazen de kadınlar öyle, mesela bir erkeği eleştirirken bunu söylerler, işte cinsel gücünün çok fazla olduğunu, kadınlara çok arzulu olduğunu ona söyler. “Ne yapıyorsun?” dediğinde, “onu ayıplıyorum” der. Halbuki kendi özlemini dile getiriyordur. Bazı kadınlarda böyledir, bilinçaltında. “Aziz'in karısı kendi uşağının nefsinden murad almak istiyormuş. Öyle ki sevgi onun bağrına sinmiş.” Bak, hikaye gibi anlatıyor, o devrin magazini bu. “Doğrusu onu açıkça bir sapıklık içinde görüyoruz.” Bak onu cinsi sapıklıkla, yani hiperseksüel, çok arzulu olmakla suçluyor ama onları heyecanlandırmış belli. Yani yoksa sana ne? Elin böyle bir şeyi varsa seni hiç ilgilendirmemesi lazım, muhatap dahi olmaman lazım. Bu kadar derdine düşmen normal mi? Demek ki senin de bilinçaltında öyle bir istek var, onun gereği olarak bunu söylüyorsun. Bazı vakalar da bu böyledir.

“(Kadın) Onların düzenlerini işitince, onlara (bir davetçi) yolladı”. Yani o da onların ne olduğunu biliyor, onların da azgın ve arzulu olduklarını biliyor, yani tatmin olmamış duygular içinde olduklarını biliyor. “Onların düzenlerini işitince, onlara (bir davetçi) yolladı”. Kinlenmiş onlara, onların dedikoduculuklarını duyunca. “Oturup dayanacakları yerler” hazırlıyor, yani böyle rahatça oturacakları. “Ve her birinin eline bıçak verdi.” Bu, Arapçasında daha değişik ama biz tabii bıçak olarak alıyoruz. Meyve olarak da o bölgede olan özel bir meyve var, Tevrat'ta geçiyor. Oval bir meyve, tam aklıma gelmiyor. Bak; “çık, onlara (görün)' dedi.” Niçin diyor? “Tahrik et onları” diye. Tahrik olacaklarını biliyor kadınların. Kadınların, o delikanlıdan tahrik olacaklarını biliyor. Onların ondan etkileneceklerini biliyor. “Çık, onlara (görün)' dedi. Böylece onlar onu görünce (gözlerinde) büyüttüler”, şiddetli etkileniyor kadınlar, “ellerini kestiler”. Hani kadın etkiliyordu sadece insanı? Erkek de etkiliyormuş demek ki. Eğer niyeti bozarsa kadın, bak tahrik oluyormuş işte, etkileniyormuş. “Ellerini kestiler” diyor. Eli ayağı boşalıyor. Tahrik olduğunda insan hakikaten konuşma kabiliyeti bozulabilir, eli ayağı boşanabilir, yani gücünün derecesine göre.

“Ve: ‘Allah'ı tenzih ederiz; bu bir beşer değildir.’ dediler”. ‘İnsana benzemiyor” diyorlar, ‘bu kadar etkilemesi’. Yani çok şaşırtıcı buluyorlar bu kadar etkileyici gücünün olmasını. Yani kendilerine de şaşıyorlar, bu kadar etkilenmelerine. Halbuki imanından etkileniyorlar. İmanından meydana gelen bir elektrik var, yani İlahi bir elektrik, ondan etkileniyorlar. “Bu, ancak üstün bir melektir' dediler.” Yani; ‘olamaz böyle bir insan’ diyorlar. “Kadın dedi ki: 'Beni kendisiyle kınadığınız işte budur.” ‘Beni kınıyordunuz ama’ diyor, ‘siz bak’ diyor, ‘siz benden daha fazla etkilendiniz” diyor. İşte onun için hani Müslümanlar’a bazen diyorlar ya; “seks partisi düzenliyormuş, hiperseksüelmiş”; o, içindeki özlemden kaynaklanıyor aslında, şiddetli özlemden kaynaklanır. Bazı dedikoducularda kökeni budur. Mesela hiç ummadığın ortamda birden böyle “size işte şöyle diyorlar böyle diyorlar” diyen kadınlar olur. O, aslında, o doyumsuzluğun bir ifadesi olarak bunu söyler. O heyecanı duymak ister, onu senden duymak ister, onu yaşamak ister onun için söyler, inşaAllah. Kuran ona işaret ediyor.

“Beni kendisiyle kınadığınız işte budur. Andolsun onun nefsinden ben murad istedim, o ise (kendini) korudu.” Koruyunca tabii daha çekici olur bir erkek, çok daha güzeldir. Fahişe erkek iticidir kadın için. Yani kendini koruyan bir erkek, imanlı bir erkek kadın için çok çok etkileyicidir. Yani ucuz bir erkek fahişe gibidir, kadına çok itici gelir. Fahişe bir kadın da erkeğe itici gelir, tiksinir. İmanlı bir kadın güzel gelir. “Ve andolsun, eğer o kendisine emrettiğimi yapmayacak olursa, mutlaka zindana atılacak”. Bak, ‘cinsel ilişkiye girmezse’ diyor, ‘zindana atacağım’ diyor. O kadar gözü dönmüş, yani şehvetten delirmiş. “Ve elbette küçük düşürülenlerden olacak.'“ ‘Mahcup edeceğim’ diyor, ‘küçük düşüreceğim’ diyor.

“(Yusuf) Dedi ki: 'Rabbim, zindan, bunların” bak, ‘bir tek bu’ demiyor, ‘bunların’ diyor, ekip olarak. Kadınlar kafayı takmışlar Hz. Yusuf (a.s)'a. “Bunların beni kendisine çağırdıkları şeyden” yani gayrimeşru cinsel ilişkiye çağırıyorlar “şeyden bana daha sevimlidir.” ‘Ben zindan istiyorum ya Rabbi’ diyor, ‘ben bunların bu tavrına yanaşmak istemiyorum’ diyor. Ama bak kadınla görüşüyor. Kadınların karşına süslenmiş ve güzel, yani kadınların etkileneceğini bildiği halde Hz. Yusuf (a.s) karşılarına çıkıyor. Yani peygamber, istese çıkmaz, değil mi? Yobaz takımına göre ne yapmış Hz Yusuf (a.s)? Çok büyük günaha girmiş, haşa. O kadınla evde kalmakla çok büyük günaha girmiş. Halbuki Hz. Yusuf (a.s) imanıyla zaten kendini koruyor. Böyle bir şeye ihtiyacı yok.

“Rabbim” diyor, “zindan, bunların beni kendisine çağırdıkları şeyden bana daha sevimlidir”. Bak “daha sevimli”, ifadeyi görüyor musun? “Daha sevimli”. Yani ‘ben böyle bir beladansa öyle bir belaya razıyım’ demiyor. Bak peygamber üslubuna bak; “daha sevimli” diyor. ‘Sevimli görüyorum ben’ diyor, ‘hapsi’ diyor. “Kurdukları düzeni benden uzaklaştırmazsan, onlara (korkarım) eğilim gösterir,” o da çok istekli “gösterir, cahillerden olurum.'“ ‘Çekiniyorum ya Rabbi’ diyor. Çünkü zorla da yapabilirler kadınlar hakikaten. Delirmiş vaziyetteler. Elini, kolunu bağlarlar, zorla. Çünkü kadın gömleğini yırttığına göre deli yani şakası olmaz onun. Şimdi diğer kadınlar da devreye girmiş, zorla ilişkiye girebilirler. “Böylece Rabbi, duasını kabul etti ve onların hileli düzenlerini kendisinden uzaklaştırdı. Çünkü O, işitendir, bilendir.”

 


Yusuf Suresi 19-38 Ayetlerinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 17 Ekim 2012 tarihli sohbetinden Yusuf Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: Açtım, Yusuf Suresi, 19 çıktı. Şeytandan Allah’a sığınırım. “Bir yolcu kafilesi geldi.” Hz. Mehdi (a.s)’ı arayacak kafileye işaret. “Çeşitli ülkelerden çıkan alimler Hz. Mehdi (a.s)’ı ararlar” diyor hadiste, inşaAllah. “Sucularını gönderdiler. O da kovasını sarkıttı.” Kova çağı, Şubat, inşaAllah. ““Hey müjde, bu bir çocuk” dedi.” 19. ayet, 12. sure. “Hey müjde!” “Hz. Mehdi (a.s) ile müjdelenin” hadisinin bir yansıması ayette. ““Hey müjde, bu bir çocuk” dedi.” Hz. Mehdi (a.s)’a işaret, inşaAllah. Biz ikinci işari anlamında söylüyoruz ayeti. “Ve onu (kuyudan çıkarıp) 'ticaret konusu bir mal' olarak sakladılar. Oysa Allah yapmakta olduklarını bilendi. Onu ucuz bir fiyata, sayısı belli (birkaç) dirheme sattılar. Onu pek önemsemediler. 19 ve 20. ayetler. Hz. Mehdi (a.s)’ı da önemsemeyecekler, fark edemeyecekler başlangıcında; gençliğinde, çocukluğunda ve faaliyet çağlarında. Yani faaliyetinin gençlik yıllarında, faaliyetinin çocukluk yıllarında onu önemsemeyecekler ve tanıyamayacaklar. Hadislerde de açıkça var. “Onu satın alan bir Mısırlı (aziz,) karısına: “Onun yerini üstün tut (ona güzel bak), umulur ki bize bir yararı dokunur ya da onu evlat ediniriz” dedi. Böylelikle Biz, Yusuf'u yeryüzünde (Mısır'da) yerleşik kıldık. Ona sözlerin yorumundan (olan bir bilgiyi) öğrettik.” Çok güzel yorum yapıyor Hz. Yusuf (a.s). Yorumu yapan kim? Allah. Ne diyor Allah?

“O güzel yorum yaptı” demiyor; “ona sözlerin yorumundan öğrettik” diyor. “Ben öğrettim” diyor Allah, “Ben söylettim” diyor. “Allah, emrinde galip olandır.” Bir şeye hüküm verdi mi yapar. “Ancak insanların çoğu bilmezler.” Hep böyledir; insanların çoğu akledemez, çoğu bilmez. Dünyadaki bozukluğun sebebi de o. 22. Ayet, 2-2; “Ergenlik çağına erişince, kendisine hüküm ve ilim verdik.” Hüküm, hüküm verme yetkisi, hakimlik. Hz. Mehdi (a.s)’ın vasfı ne? Hakimlik, hüküm verme yetkisi var. Hz. Mehdi (a.s)’a hüküm veriliyor, hükmetme yetkisi, hakimlik mevkisi. “Hüküm ve ilim.” Nasıl bir ilim? Vehbi bir ilim. “İşte Biz, iyilik yapanları böyle ödüllendiririz.” Demek güzel ahlaklıysa bir insan, Allah ona yardım ediyor. “Evinde kalmakta olduğu kadın,” hani kadınlarla beraber olunamıyordu, konuşulamıyordu, yüzüne bakılamıyordu? Peygamber bak, Peygamber bir kadınla aynı evde; yalnızlar, beraberler. evinde kalmakta olduğu kadın. Peygamber harama mı girdi burada? Yok, helal olduğu için kalıyor. “Kadın ondan murat almak istedi.” Cinsel ilişkiye girmek istiyor kadın. “Ve kapıları sımsıkı kapatarak:” yani başka bir kişinin içeriye girmesini istemiyor, sadece ikisinin baş başa kalmasını istiyor; ““İsteklerim senin içindir, gelsene” dedi.” Yani cinsel ilişkiye girmek istediğini açık açık söyleyerek onu cinsel ilişkiye davet ediyor.

“Yusuf: “Allah’a sığınırım” dedi.” İffetli olduğu için kabul etmiyor, cinsel ilişkiyi kabul etmiyor ama aynı evde. Konuşuyor, sohbet ediyor, beraber yaşıyorlar fakat cinsel ilişkiye girmiyor. “Çünkü o benim Efendimdir, yerimi güzel tutmuştur. Gerçek şu ki, zalimler kurtuluşa ermez.” Allah’tan korktuğu için, bunun bir zulüm olduğunu düşündüğü için gayri meşru cinsel ilişkiye girmiyor. “Helaliyle olsa girerim” diyor, anlamı bu. “Ama haram bir fiile girmem” diyor. Çünkü nikahlısı değil. Ama aynı evde yaşıyor, konuşuyor, sohbet ediyor; iç içeler. Müslüman’ın demek ki ölçüsü bu olacak; konuşabilir, sohbet edebilir ancak gayri meşru cinsel ilişkiye girmez, harama girmez. “Andolsun” diyor Cenabı Allah, “kadın onu arzulamıştı.” Çünkü Hz. Yusuf (a.s)’ı küçük yaşta alıyorlar, yetiştikten sonra, olgunluk çağında gösterişli oluyor. Serpildikten sonra kadın ondan artık etkilenmeye başlıyor, tahrik oluyor. Onu ele geçirmeye çalışıyor. Çocukken öyle bir şey yok. “Andolsun kadın onu arzulamıştı, -eğer Rabbinin (zinayı yasaklayan) kesin kanıt (burhan)ını görmeseydi- o da (Yusuf da) onu arzulamıştı.” “Yusuf da onu arzuluyor” diyor Cenab-ı Allah. Yani onunla ilişkiye girmek arzuluyor, istiyor kadınla beraber olmayı arzuluyor, beğeniyor kadını. Ama harama girmiyor. “Böylelikle Biz ondan kötülüğü ve fahşayı geri çevirmek için (ona delil gönderdik).” Hüküm, Allah’ın hükmünü. Çünkü aksi fuhuş olur. Helal değil. Ama etkilenmiş kadından. “Etkilendi” diyor Cenab-ı Allah. Hoşuna gidiyor, beğeniyor, aynı yerdeler. “Çünkü o muhlis kullarımızdandı.” Halis, samimi, candan.

“Bir kadınla konuşulmaz” diyenler, buradaki ayeti görecekler. Bu ayete göre, onların kafasına göre Hz. Yusuf (a.s) harama girmiş, halvet olmuş; onların kafasına göre. Allah harama girdi demiyor burada. Afif olduğunu söylüyor. “Suç işlemedi” diyor ama işte malum zihniyete göre de bu haram, Hz. Yusuf (a.s)’ın yaptığı. Yani alenen harama girdiği kanaatindeler. Çünkü kadınla yalnız, baş başa; konuşuyor, iç içe yaşıyor; arzulamış da ayrıca. O zaman onların kafasına göre halvet de var, göz zinası da var, çünkü görmeden arzulaması mevzu bahis değil, görüyor da zaten; konuşuyor ve görüyor. Konuşması da var, görmesi de var; bakıyor kadına. Bakmış, görmüş, beğenmiş, arzulamış ama cinsel ilişkiye girmemiş, girmiyor. Bazı arkadaşlara göre bu nedir? Halvet, haram. Allah da harama girmediğini söylüyor. Biz kime inanırız? Allah’a inanırız. Birkaç defa tekrarlamamın nedeni, Peygamberimiz (s.a.v)’in sünnetidir; yani mühim konuları üç defa Peygamberimiz (s.a.v) tekrarlıyor. “Kapıya doğru ikisi de koştular.” Hz. Yusuf (a.s) dünya tatlısı; o önde kaçıyor, koşuyor, kadın da peşinden kovalıyor. Onun tatlılığını artık düşünmek lazım. Can havliyle. Evin de büyük bir ev olduğu anlaşılıyor, küçük bir oda olmadığı anlaşılıyor. Çünkü koşması için hız alması gerekiyor. Yani öyle üç metre, dört metre bir ev değil; büyük bir ev olduğu anlaşılıyor. Ama kadın da yaman bir kadın, normalde onu yakalayamaması lazım. Çünkü Hz. Yusuf (a.s) genç, yetişkin bir delikanlı; çok atletik. Harikulade güzel bir insan. Can havliyle bütün hızıyla koştuğu halde kadın onu yakalıyor. Kadın da çok yaman, normalde yakalayamaması lazım.

“Kadın gömleği arkadan çekip yırttı.” O şehvetin hırsıyla. Kadın hırsını da gösteriyor Cenab-ı Allah. O hırs ona muazzam bir güç vermiş oluyor, yani onu yakalayamaz normalde. Bir de gömleği yırtması çok acayip, o devrin kumaşları bayağı kuvvetli. Yani bir gömleği tutup yırtmak kolay iş değildir, çok çok zordur. Fakat Hz. Yusuf (a.s)’ın da çok kuvvetli olduğu anlaşılıyor. İkisi de çok kuvvetli gördüğüm kadarıyla. Çünkü o kaçmak istiyor, o da çekiyor, çektiğinde yırtık gömleğin parçası elinde kalıyor. Tam kapının yanında kadının efendisiyle karşılaşıyorlar. Allah kaderde öyle yarattığı için, özellikle Allah karşılaştırıyor. Kadının kocasıyla karşılaştılar, efendisiyle. “Kadın dedi ki: “Ailene kötülük isteyenin, zindana atılmaktan veya acı bir azaptan başka cezası ne olabilir?”“ Böyle küfür içerisindeki insanlar şehvetini elde edemediğinde çok azgınlaşır, çok çirkefleşir. Cinayete kadar da vardırabilirler; yani çok kahpe ve alçaktır küfür, çok şerefsizdir. Mesela geçenlerde bir ahlaksız, Müslüman bir genç kıza, başörtülü hanım bir kıza tecavüz edip şehit etmiş çocuğu. O işte şehvet anında aklının kapanmasından, yani şeytani bir deliliğe bürünüyor ve şeytani bir azgınlığa bürünüyor. Onun için şehvet bürüyen insanlarda eğer imansızsa, küfür ehlindense birçok vakada, çoğunda kahpe bir yırtıcılık, bir alçaklık ruhu, bir cinayete eğilim, bir kahpe karakter gelişir. “Kadın dedi ki: “Ailene kötülük isteyenin,” sen istiyorsun kötülüğü, yapan sensin, Hz. Yusuf (a.s) mı yapıyor? Adamı orada gaddarlığa ve zulme teşvik etmeye çalışıyor. “Zindana atılmaktan,” bak nasıl bir anda değişti, hani seviyordun? Küfür sevgisi işte bu tarzda oluyor. Birçoğu böyledir. Demek ki şehvet gözüyle bakmışsın; bir anda alçakça, kahpe bir ruha dönüşüyor üslup. “Veya acı bir azaptan başka cezası ne olabilir?” Canını yaktırmak istiyor, işkence. “(Yusuf) Dedi ki: “Onun kendisi benden murad almak istedi.” Kendisiyle cinsel ilişkiye girmek istediğini söylüyor Hz. Yusuf (a.s).

“Kadının yakınlarından bir şahit şahitlik etti.” Her yerde böyle bir derin devlet olur. Hak olarak bazen, hak olarak; devletin içinde böyle insanlar olur. “Eğer onun gömleği ön taraftan yırtılmışsa bu durumda kadın doğruyu söylemiştir, kendisi ise yalan söyleyenlerdendir. Yok eğer onun gömleği arkadan çekilip-yırtılmışsa, bu durumda kadın yalan söylemiştir ve kendisi doğruyu söyleyenlerdendir.” Ona bildirildiği anlaşılıyor, bu şahsa. Yani Hz. Hızır (a.s)’ın orada görevde olduğu anlaşılıyor. Orada herhangi bir insan gibi görünüp bilgi veriyor. Çünkü bu hüküm çok tehlikeli bir hüküm; rahatça önden de yırtabilir kadın, çeker yırtar gömleğini ve orada biter o. Ama onu kurtaracağını bilerek söylüyor bunu. Bilgisi olduğu anlaşılıyor Allahualem. “Onun gömleğinin arkadan çekilip-yırtıldığını gördüğü zaman (kocası): “Doğrusu, bu sizin düzeninizden (biri)dir.”Ama demek ki delalet içinde olan kadınlardaki, küfür içinde olan kadınlardaki bu tip karakter genel olarak toplumda biliniyor, Çünkü bilinen bir şey bu, adam şaşırmıyor. Diyor ki: “Doğrusu bu sizin düzeninizdendir.” Alışmış, makul; “zaten yapıyorsunuz bunu” diyor. “Düzeninizdendir” diyor, yani “düzen kurmayı biliyorsunuz” diyor. Yani samimiyetsiz üslubunu söylüyor. ““Gerçekten sizin düzeniniz büyüktür” dedi.” Eğer Allah’tan korkmuyorsa, acımasızsa, ahlakı-kişiliği bozuksa kadın çok tehlikelidir. Erkek de çok tehlikelidir. Aynı şekilde, aynı ahlaktaki erkek de tehlikelidir; her türlü kahpeliği, her türlü çirkin şeyi yapabilir. Her vaka için demiyoruz ama büyük bir bölümü böyledir.

“Gerçekten sizin düzeniniz büyüktür” dedi. “Yusuf, sen bundan yüz çevir” diyor, o evin sahibi olan şahıs. “Bununla konuşma” diyor, bağlantını kes. Bir çözümdür bu. Çünkü konuşmaya devam ederse yine olay çıkar, yine konu çıkar. Onun için görüşmemek çözüm. “Sen de günahın dolayısıyla bağışlanma dile.” Adam dindarmış, maşaAllah. “Sen de günahın dolayısıyla bağışlanma dile.” Günaha girmek istediği için, iftira attığı için, günahkar olduğuna kanaat getiriyor; yani “zina ettin” demiyor, iftira attığı için ve zinaya azmettiği için tevbe etmesini söylüyor. “Doğrusu sen günahkarlardan oldun. Şehirde (birtakım) kadınlar: “Aziz (Vezir)'in karısı kendi uşağının nefsinden murad almak istiyormuş.” Kadınların cinselliği, cinsel gücü, bu tip şeyler birçok kadını çok ilgilendirir; ta eski diğer zamanlardan beri. Onun dedikoduları olur; “Aslında güzel kadın değil, çok etkileyici ama işte şöyle böyle.” Ama dedikodunun konusu hep cinsellik üstünedir. Mesela şu anda da hep gazetelerde falan dikkat ederseniz birçok ünlü şahsiyetin hep cinselliğinin üstünedir hikayeler, konular. İnsanların birçoğu bu konuda eziktir. Problemlidir birçok insan. Onun için böyle güçlü insanları kıskanıyorlar veyahut cinsellikle ilgili hikayelere çok meraklı olurlar; onları öğrenmek isterler, duymak isterler. O devirde de bu var. Bak diyor ki; “Şehirde (birtakım) kadınlar: “Aziz (Vezir)'in karısı kendi uşağının nefsinden murad almak istiyormuş.” Cinsel ilişkiye girmek istiyormuş. Hiç üstlerine vazife değil normalde ama onu önemli bir konu olarak ele alıyorlar.

“Öyle ki sevgi onun bağrına sinmiş.” Halbuki bu bir sevgi değil, şehvet, kaba şehvet. “Doğrusu onu açıkça bir sapıklık içinde görüyoruz.” Yani cinsi sapıklıkla itham ediyorlar. Hayır, doğru da ama onların üzerine vazife değil. Yani onları da çok ilgilendiren flaş bir konu olarak, sosyal açıdan sanki böyle sarsıcı bir konu gibi ele alıyorlar. Kadın da adamı etkilemeye çalışırken, “ailene kötülük isteyeni” diyor. Kurnazlığa bak. “Ailene” diyor, adama o yönden yaklaşıyor; aile, anne, baba, karısı, karısına göz koyan, çocuklarının annesi… Oradan onu tahrik etmeye, onu ona karşı kışkırtmaya çalışıyor. “(Kadın) Onların düzenlerini işitince,” dedikodu sistemi kadınlar arasında cahiliyede çok yaygındır. Cahiliye mantığında. Allah’tan korkmayanlarda bu yaygındır. Hepsinde olmasa da birçoğunda var. “(Kadın) Onların düzenlerini işitince,” bak dedikodu hemen oraya geliyor. Ondan ona, ondan ona, normalde haberin ona gelmemesi lazım, kendi aralarında konuşurlarsa gelmemesi lazım ama fısıltı gazetesi ona kadar hemen ulaşıyor.

“…onlara (bir davetçi) yolladı.” Kadınlar genellikle bu konuları halletmek için birçok yerde mesela toplantı yaparlar, gün yaparlar, dedikodu meclisleri oluştururlar; orada onlara cevap verirler; rakipleri gelir, onlarla yüzleştirirler. İş-güç olmadığında, Allah vermesin, boş işlerle uğraşırlar. Oturup dayanacakları yerler hazırladı ve her birinin eline (önlerindeki meyveleri soymaları için) bıçak verdi. Ama kadınları tahrik etmeyi amaçlayan hazırlık yapmış. Bunu çok kapalı bir üslupla anlatıyor Cenab-ı Allah Kuran’da. Kadınların o seksüel dürtülerini, cinsel uzuvlarını tahrik edecek bir hazırlık yapıyor kadın. Yani onları da baştan çıkarıp, onları tahrik edip, ben haklıyım mantığına getirecek. Buradaki açıklamalar ona yönelik ama şu an ben onları detaylı olarak anlatmak istemiyorum. Sonra yeri gelince anlatırım. Hz. Yusuf’a da kadın, “Çık, onlara (görün)” dedi.” Hz. Yusuf (a.s)’a emir veriyor ama Hz. Yusuf (a.s)’ın yapacağı bir şey yok. Mahkum orada, mecbur. “Çık” diyor, emir veriyor kadın ona. ““Çık, onlara (görün)” dedi.” Hz. Yusuf (a.s) gidip kendini kadınlara gösteriyor. Kadınlar onu görüyor, kadınlar ona bakıyor, Hz. Yusuf (a.s) da kadınlara bakıyor. Göz zinası mı yaptı Hz. Yusuf (a.s), haşa? Onların dediğine göre öyle oluyor. “Ne kadar kadın olursa olsun zaten halvet olur, bir erkek olması gerekir” diyorlar. O zaman halvet de olmuş oluyor, bir daha bir halvet olmuş oluyor. Göz zinası da olmuş oluyor onların kafasına göre, haşa.

“Böylece onlar onu (olağanüstü güzellikte) görünce,” tabii güzelliğinden çok çekiciliğinden etkileniyorlar, “(insanüstü bir varlıkmış gibi gözlerinde) büyüttüler, (şaşkınlıklarından) ellerini kestiler.” Yani eli ayağı boşalıyor kadınların, şehvetin etkisiyle, kontrolsüzler. Şehvette hakikaten kas kontrollü zayıflar; dikkat, irade ve konuşma kaybolur. O yüzden suç işleyenler de daha kolay suç işlerler, yani mantıklı olmazlar. “Ellerini kestiler ve: “Allah'ı tenzih ederiz; bu bir beşer değildir.” Kadınlarda yine de bir dindarlık var. ““Bu bir beşer değildir. Bu, ancak üstün bir melektir” dediler.” “Bu kadar etkileyicilik hayret verici” diyorlar. Yani kadınların nefesi kesiliyor. Çünkü İlahi, Rahmani bir tecelli var üzerinde, muazzam bir tecelli var. Kadınlar ona bir mana veremiyorlar; yani bu elektrik, bu etkileme gücü nereden geliyor. Onu şimdiki tipler aura diye açıklıyorlar. Muazzam bir etkileme gücü var. Görür görmez kadınlar etkileniyorlar. “Kadın dedi ki: “Beni kendisiyle kınadığınız işte budur.” “Siz beni kınıyordunuz, işte budur” diyor. “Andolsun onun nefsinden ben murat almak istedim” diyor kadın. Açıkça söylüyor kadın, cinsel ilişkiye girmek istediğini söylüyor. “O ise kendini korudu.” “O istemedi” diyor, “korudu” diyor. “Ve andolsun” diyor kadın, yemin ediyor, “eğer kendisine emrettiğimi yapmayacak olursa,” cinsel ilişkiye girmesini emrettiğini söylüyor, “mutlaka zindana atılacak ve küçük düşürülenlerden olacak.” Zindanda küçük düşüleceğini söylüyor ayrıca. Kıyafetiyle, konduğu yeri itibariyle, yapılacak muamele itibariyle… Çok acımasız davranılacağı anlaşılıyor. Sırf zindan değil, küçük düşülenlerden olacak. “(Yusuf) Dedi ki: “Rabbim, zindan, bunların,” “bunların” diyor, bir tek o değil, ekibin, “bunların beni kendisine çağırdıkları şeyden,” şimdi tek kadınken, öbür kadınlar da istiyorlar Hz. Yusuf (a.s)’ı; hepsi istiyor, bütün kadınlar istiyor.

“…bunların beni kendisine çağırdıkları şeyden bana daha sevimlidir.” “Zindan daha sevimli zinadan” diyor. “Ben yapmam zina” diyor. İşte Müslüman’ın imanı, aklı böyle çok güçlü olur. Çelik gibi de iradesi olur, maşaAllah. “Kurdukları düzeni benden uzaklaştırmazsan,” kurduğu düzen demiyor, “durdukları düzen.” Düzenin çapı genişlemiş, diğer kadınlar da işin içine girdiği için. “Kurdukları düzeni benden uzaklaştırmazsan, onlara,” ona değil, onlara; bütün kadınlara, kalabalık bir kadın kitlesine; “onlara (korkarım) eğilim gösterir, (böylece) cahillerden olurum.” Yani “onlarla böyle bir ortam meydana gelirse, zorla ilişkiye girmeye kalkarlar; Allah esirgesin, ben de o belanın içine girebilirim. Zorla ilişkiye girerlerse, kendimi koruyamayabilirim ben. Dolayısıyla haram bir fiilin içine düşerim” diyor. Allah esirgesin. Allah’a sığınıyor. “Böylece Rabbi, duasını kabul etti.” Müslüman’ın iradesini görüyor musun? Köşk ev, muhteşem yiyecekler, muhteşem ortam, kadın da çok çekici ve cazibeli, diğer kadınlar da çekici ve güzeller; “ben hapishaneyi istiyorum” diyor. “Zindanı istiyorum” diyor. “Harama girmek istemiyorum Ya Rabbi” diyor. “Ve onların hileli düzenlerini,” düzen değil, hileli düzenlerini; hile yaparak, oyun oynayarak onu elde etmeye çalışıyorlar. “Hileli düzenlerini kendisinden uzaklaştırdı.” Cinsel ilişkiye girmek için hileli düzen kuruyorlar Hz. Yusuf (a.s)’a ama Cenab-ı Allah, “kendisinden uzaklaştırdım” diyor.

“Çünkü O işitendir, bilendir.” Allah işitiyor ve “bilendir” diyor. “Sonra onlarda (Yusuf’un iffetine ilişkin) delilleri,” bir o değil delil, “deliller” diyor ayet, çok delil var. Mesela gömleğin yırtılması var, kendi samimi ifadesi var, kadının kendi şahadeti var, itiraf ediyor kadın. “Delilleri görmelerinin ardından,” mahkemede de birçok delil kullanılıyor, “mutlaka onu belli bir vakte kadar zindana atmak (görüşü) ağır bastı.” O zamanlar hukuk diye bir şey yok, siyaset hukuka hakim olmuş, derin devlet yapılanması var. Dolayısıyla gerçek hukuk yok. İftirayla istediklerin de istedikleri kişiyi hapse atabiliyorlar. Oyun oynayabiliyorlar. Onu yaparken de herhangi bir vicdani rahatsızlık duymuyorlar. Delile de gerek duymuyorlar. Hapse koyuyorlar. Neye göre koyuyorsun? Cevap yok. Öyle gerekli deyip koyuyorlar hapse. “Onunla birlikte iki genç de zindana girmişti. Biri: “Ben (rüyamda) kendimi şarap sıkıyorken gördüm.” dedi. Öbürü: “Ben de kendimi başımın üstünde ekmek taşıyorken gördüm; kuş da ondan yemekteydi” dedi. “Bunun yorumundan bize haber ver. Doğrusu biz seni, iyilik yapanlardan görmekteyiz.”“ Şarap ve ekmek biliyorsunuz Hıristiyanlıkta kutsal olarak addedilir. Burada benim gördüğüm bazı şifreler var ama bunu anlatmak için şimdi biraz erken. “Dedi ki: “Size rızıklanacağınız bir yemek gelecek olsa, ben mutlaka size daha gelmeden önce onun ne olduğunu haber veririm. Bu, Rabbimin bana öğrettiklerindendir.”“ Bir ilimle bu bilinebiliyor. Bir olay Cenab-ı Allah’ın bildirmesiyle, olmadan kısa bir süre önce şahadet alemine giriyor ve bilinebiliyor. Allah’ın bildirmesiyle, inşaAllah. “Bu Rabbimin bana öğrettiklerindendir.” Şimdi de bir denemeden bahsediyorduk geçenlerde, adam bir şey tasarlamadan önce beyninde, altı saniye önce kaslara emir gitmiş oluyor. Daha o düşünmeden.

“Doğrusu ben Allah’ı iman etmeyen, ahireti tanımayanların taa kendileri olan bir toplumu terk ettim”. “Doğrusu ben, Allah’ı iman etmeyen,” Darwinistler, materyalistler ne yapıyorlar? Allah’a iman etmiyorlar. Ahireti de tanımıyorlar. “O topluluğun inancını, dinini ben terk ettim” diyor, “kabul etmiyorum” diyor. “Darwinist, materyalist sistemi kabul etmiyorum” diyor. “Atalarım İbrahim, İshak ve Yakub’un dinine uydum.” Yani İsraili dinine uydum. “Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmamız bizim için olacak şey değildir. Bu, bize ve insanlara Allah’ın ihsanındandır, ancak insanların çoğu şükretmezler.” Ben bu ayeti, 38. ayeti mahkemede delil olarak sunmuştum. Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde yargılanıyordum ben. “Türk kavmindenim, İslam milletindenim” dedim. “İslam milletindenim” demekle ümmetçilik propagandası yaptığım iddiasıyla 15 yıl mı ne, hapis cezasıyla önce hapishaneye, hapishaneden tımarhaneye, 19 ay bir gezintimiz olmuştu. Devlet Güvenlik Mahkemesi’nin hakimine bu ayeti okumuştum. ‘Millet-i İbrahime’, “Atalarım İbrahim, İshak ve Yakub’un dinine uydum.” Bu ayette millet olarak geçiyor. “Benim dinden kastim, milletten kastim aynıdır” dedim. Millet demek din anlamındadır. “Ben de burada İslam milletindenim derken, İslam dinindenim; o anlamda söyledim” dedim. Delili de bu ayet” dedim. Gittik gittik geldik, gittik gittik geldik mahkemeye. Çok fazla; her ay geliyorduk zincirlenmiş şekilde, sevk zincirleriyle geliyorduk. Benim avukatım her seferinde tahliye talebinde bulunuyordu. Her seferinde ret. En sonunda hakim çağırmış avukatı; “Oğlum, bu siyasi dava, onun için tahliye talebinde bulunma hiç boş yere. Bu, bu şekilde devam edecek” demiş. “Bizim uygun gördüğümüz bir zamana kadar” gibisinden. Hakikaten de bayağı devam etmişti, 19 ay kadar devam etmişti.

 


Yusuf Suresi, 16-18, 21-23 Ayetlerinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar’ın 12 Nisan 2015 tarihli sohbetinden Yusuf Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: “Akşamüstü babalarına ağlar, vaziyette geldiler”. Akşam niye akşam? Çünkü o öğlen falan olsa ararlar, arama falan olur. Akşam karanlık diyecekler. Bu havada aranmaz bu karanlıkta. Sabahı bekleyelim, sabahı da zaten bitmiş olacak iş. Onun için gelenekçi Ortodoks bağnaz kurnazlı olarak böyle bir şey yapıyorlar akşamüstü. “Dediler ki, “Ey babamız, gerçek şu ki biz gittik yarışıyorduk”. Bak, uydurma, gelenekçi uydurmasını görüyor musun? “Yusuf'u da yiyeceklerimizin yanına bırakmıştık. Fakat onu kurt yemiş”. İşte sahte hadislerle böyle tek tek uyuşturup kafalarını hallediyorlar, yazıyorlar. “Ne var ki biz doğruyu söylesek bile sen bize inanacak değilsin. Ve üzerine yalandan kan sürülmüş gömleğini getirdiler”. “Hayır dedi, nefsiniz sizi yanıltıp öyle bir işe sürüklemiş. Bundan sonra bana düşen güzel bir sabırdır. Sizin bu düzüp uydurduklarınızla karşı” bak, düzüp uydurma. Tam yobaz özelliği. “Kendisinden yardım isteyecek olan Allah'tır”.

“Yusuf'u satın alan bir Mısırlı karısına; “onun yerini üstün tut. Ona güzel bak. Umulur ki bize yararı dokunur ya da onu evlat ediniz”, dedi”. Allah sevdiriyor. Aynı Musa'da olduğu gibi. Musa'da ne oluyor? Firavun kendi sarayına alıyor. “Faydalı olur”, diyor. “Güzel bir göz aydınlığı”, diyor. Burada böyle. Yani Mısır'ın sultanı. “Böylelikle biz Yusuf'u Yeryüzünde yerleşik kıldık. Ona sözlerin yorumundan olan bir bilgi öğrettik”. Çok güzel yorum yapıyor. “Allah emrinde galip olandır”. Allah emrinde galip olandır. Allah'ın dediği olur diyor. Allah ne derse o olur. Ebcedi 2014. Bak, “Allah emrinde galip olandır”. Ebcedi 2014.

“Ancak insanların çoğu bilmezler”. Yani kimi dinsiz, kimi akılsız, kimi düşünmüyor. “Yusuf ergenlik çağına erişince kendisine hüküm ve ilim verdik, işte biz iyilik yapanları böyle ödüllendiririz”. 22. “Ergenlik çağına erişince, kendisine hüküm ve ilim verdik”, yani ergenlik artık sakalları çıkıyor delikanlı oluyor yani. 22 belki de 22 yaşında. 2-2. “Biz iyilik yapanları böyle ödüllendiririz”. Ama ney bak Allah hüküm ve ilim veriyor. “Evinde kalmakta olduğu kadın”, bak o kadınla tek başına yaşıyor evde. Hani kadınla yaşanmazdı? Hani tek başına bir kadından beraber olmazdı? Bak peygamber kalıyor, konuşuyor da kadından evde. Kadının hizmetinde akşama kadar konuşuyorlar. Sürekli yüz yüzeler. Bağlantı halindeler. Ama bak “erginlik çağına erişince diyor”, şimdi. Dikkat edin. 23. ayette de 22'de böyle diyor. 23'te de, “kadın ondan murat almak istiyor”. Çünkü artık erkeklik alametleri çok güçlenmiş. Yani kadını etkileyecek hale gelmiş. Ergenlik odur.

 


Yusuf Suresi, 7-9, 21-23, 27-28, 33, 47-49, 55-56, 58-59 Ayetlerinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 18 Ocak 2010 tarihli röportajından Yusuf Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: “Andolsun Yusuf ve kardeşlerini de soranlar için”, şeytandan Allah'a sığınırım, “ayetler vardır”. İbretler vardır. 7. ayet. 8. “Onlar şöyle demişti; “Yusuf ve kardeşi babamıza bizden daha sevgilidir. Oysa ki biz birbirini pekiştiren bir topluluğuz”. Demek ki, ahir zamanda Mehdi'ye haset eden cahil, alçak, ahmak insanlar olacak. Müslüman olduğu halde Mehdi'ye haset edecek. Ona da işaret ediyor Kur'an. “Öldürün Yusuf'u”, bakın azgınlığı görüyor musunuz? Öldürün artık. Yani hasetlik, kıskançlık bak ne hale getiriyor. “Veya onu bir yere atıp bırakın ki, babanızın yüzü yalnızca size dönük kalsın”. Bakın sırf hasetlik ve kıskançlıktan kaynaklanan bir olay. Görüyor musun Yusuf'ta? Mehdi'de de aynı şekilde hasetlik ve kıskançlıktan kaynaklanan bir ahlaksızlar furyası oluşacaktır. Ve Mehdi'ye karşı tavır alacaktır. Başta o İstanbul'daki azılı yobaz olmak üzere. Ki o mahlukun gelişini Resulullah bildirmiştir. 1400 sene öncesinden İstanbul'da bir yobaz mahluk çıkacak. Değil mi? Mehdi'ye karşı tavır alacak. Ve Mehdi'ye karşı kapsamlı bir mücadele verecek bu yobaz. İnşaAllah.

“Ondan sonra da salih bir topluluk olursun”. Bir de takvadan bahsediyor arkasında. Görüyor musunuz? Hem anormal bir usul kullanıyor hem de takvadan bahsediyor arkasından. “Yusuf'u yeryüzünde yerleşik kıldık”. Bu aynı zamanda Mehdi'ye bakıyor. Yeryüzünde Mehdi'ye hakimiyet vermeye bakıyor inşaAllah Cenab-ı Allah'ın. Vereceği hakimiyete bakıyor. “Ona sözlerin yorumundan olan bir bilgiyi öğrettik”. Güzel yorumlayacak demek. Hz. Yusuf çok güzel yorumluyordu. Mehdi de Kur'an'ı güzel yorumlayacak. “Allah emrinde galip olandır”. Ebcedi 2014. MaşaAllah. Mehdi'nin vaktini veriyor. “Allah emrinde galip olandır”. “Ergenlik çağına erişince kendisine hüküm ve ilim verdik”. Mesela hakimlik. Hüküm verme yetkisi. Mehdi ne olacak? Hakim olacak. Hz. Yusuf ne? Hakim. Hüküm veriyor. Ve “ilim verdik”.

Hz. Yusuf'ta ne var? Her türlü ilim var. Mehdi'de hangi ilimler olacak? Ledün ilmi olacak, batın ilmi yani. Ve? Ve bir ilim olacak inşaAllah. İnşaAllah. “İşte biz iyilik yapanları böyle ödüllendiririz”, diyor Cenab-ı Allah. MaşaAllah. Bak, “kapıları sımsıkı kapatarak”, diyor. Yalnız kalmak cahil insanlarla tehlikeli olabilir. Cahil bir kadın iftira atabilir. O yüzden Hz. Yusuf'a bu iftirayı kadın rahatça atabilmiş. Hz. Yusuf kaçıyor biliyorsunuz. Kaçıp arkasından gömleğini yırtıyor. Onun gömleğini arkadan çekip yırtıldığını gördüğü zaman kocası diyor ki, “doğrusu bu sizin düzeninizden biridir. Gerçekten sizin düzeniniz büyüktür”. Yani iftira attın mı kadın çok tehlikeli oluyor. Yani toplumda insanlar kadına inanıyor çünkü. Yani sen o adama tecavüz ettin demiyorlar. Adam ona tecavüz etti diyorlar. Yani toplumda kadın daima haklı olur. İşte bu da Kur'an buna işaret ediyor.

Yusuf da bunlardan yakasını yani Hz. Yusuf kurtulmak istiyor tabii. Değil mi? Yırtıyor yani kadın, gömleğini. Eğer diyor önden yırttıysa kadın haklıdır. Ama arkadan yırtıldıysa gömleği Hz. Yusuf haklı. Bir de bakıyor ki arkadan yırtılmış gömleği. Kaçmış çünkü. Ama kadın herhalde güçlü kuvvetli bir kadınmış. Tırnakları da uzun anladığım kadarıyla. Kadının böyle gömleği yırtmış. O benim aslanım. Hz. Yusuf. Çok iffetli, çok terbiyeli. Nefis yakışıklıydı. Kadınlar gördü mü? Nefesi kesiliyordu Hz. Yusuf. Yani dizlerinin bağı çözülüyordu. O kadar yakışıklı ve güzeldi.

“Yusuf dedi ki; “Rabbim zindan bunların beni kendisine çağırdığı şeylerden bana daha sevimlidir. Kurdukları düzeni benden uzaklaştırmazsan onlara korkarım eğilim gösterir. Böyle cahillerden olurum diyor”. Ya Rabbi sana sığınıyorum diyor. Beni koru diyor. İnşaAllah. Hükümdar diyor ki, “ben rüyamda yedi besin inek görüyorum. Onları yedi zayıf inek yiyor. Bir de yedi yeşil başak ve diğerinde ise kupkuru önde gelen bilginler. Eğer rüya yorumluyorsanız benim rüyamı çözün”, diyor. Ona soru soruyorlar, Yusuf'a. Nedir bunun hikmeti? Diyorlar. “Dedi ki; “siz 7 yıl önceleri ektiğiniz gibi ekin ekin. Yediğinizin az bir kısmı dışında kalanını biçtiklerinizi başağında bırakın. Sonra bunun arkasından kuraklığı, zorluğu 7 yıl gelecektir”. İşte bu başladı. Ahir zamanlı Mehdi devrindeki 7 yıl sürecek kıtlık dönemi. 2007'de başladı 2014'e kadar devam edecek.

“Sakladığınız az bir miktar dışında daha önce biriktirdiğinizi yiyip bitirecektir”. Burada tarıma önem verilmesi yani ekonomik kriz anında tarıma önem verilmesi Kur'an'da tavsiye ediliyor. Ve hayvancılığa, öküzden bahsedilmesi, buğdaydan bahsedilmesi değil mi? Ekonomi krizde en iyi çözüm budur. Yani tarıma ağırlık verilmesidir. “Sonra bunun arkasından bir yıl gelecektir ki insanlar onda bol bol yağmurlara kavuşturacak ve onda sıkıp sağacaklar”. Müthiş bu bolluk olacak. Bu Mehdi devrine bakıyor. Mehdi devrindeki bolluğa da bakıyor ayet, İnşaAllah. “Yusuf dedi ki; “bu beni bu yerin ülkenin hazineleri üzerinde bir yönetici kıl”. Mısır zaten dünyanın en büyük devleti o zamanlar, en güçlü devleti. Eğer Mısır'a hakim oluyor, dünyaya hakim oluyor zaten. İnşaAllah. Adeta.

“Çünkü ben bunları iyi bir koruyucuyum. Yönetim işlerini de bilenim”. Mehdi'nin de özellikleridir bu. Her yönde güçlü bir liderdir Mehdi. İnşaAllah. 56. Ayet. “İşte böylece biz yeryüzünde Yusuf'a güç, imkan ve iktidar verdik”. 2017. 56. Ayet. Bak “işte böylece biz yeryüzünde Yusuf'a güç, imkan ve iktidar verdik”. Hakim iktidara getirdik diyor Allah. 2017. Ve 56. ayet. “Öyle ki orada Mısır'da dilediği yerde konaklardı”. Her yer sağlam olmuş artık. Anarşi, terör, hiçbir şey yok. Can güvenliği mükemmel. “Biz kime dilersek rahmetimizi nasip ederiz. Ve iyilik yapanların ecrini kayba uğratmayız”. “Ve iyilik yapanların ecrini kayba uğratmayız”. 1998. MaşaAllah. Yine Mehdi'ye bakıyor.

“Kuraklık başlayınca Yusuf'un kardeşleri gelip yanına girdiler. Onu tanımadıkları halde kendisi onları hemen tanıdı”. Hadis-i şerifte Mehdi'nin vasfı anlatılırken bu ayetle anlatılıyor. Nasıl diyor Hz. Yusuf'u kardeşleri tanımadı ama o kardeşleri tanıyordu. Aynı onun gibi olacak diyor. Mehdi sokaklarda gezecek. İnsanlar Mehdi'yi tanımayacaklar. Ama Mehdi onları tanıyacak diyor. Herkes tanıyacak diyor inşaAllah. “Onların erzak yüklerini hazırlayınca dedi ki; “bana babanızdan olan kardeşinizi getirin”. Hz. İbrahim de babadan olan kardeşidir. Hz. İsa. Hz. İsa. Hz. İbrahim'den değil mi? Mehdi'nin. Tabii Mehdi'nin kardeşidir. İkisi de bir babadan geliyor. Hz. İbrahim'den geliyor. Baba tarafından aynıdır. Bak burada da ayette ne diyor? Cenabı Allah, “bana babanızdan olan kardeşinizi getirin”.

 


Yusuf Suresi, 23-24 Ayetlerinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 2 Kasım 2011 tarihli röportajından Yusuf Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: Bak mesela Yusuf suresi 23. ayet, şeytandan Allah’a sığınırım; “Evinde kalmakta olduğu kadın,” Kiminle kalıyor? Hz. Yusuf (a.s)’la kalıyor. “Evinde kalmakta olduğu kadın,” Hz. Yusuf (a.s)’la beraber aynı evde kalıyorlar. Onlara göre haşa Hz. Yusuf (a.s) fasık, günaha giriyor; onların kafasına göre. Allah, “aynı evde kalıyorlar” diyor. Kadın yanında normal, açık geziyor. Dekolte kadın. “Ondan murad almak istedi ve kapıları sımsıkı kapatarak: “İsteklerim senin içindir, gelsene” dedi” diyor. Sevişmek istiyor kadın. “(Yusuf) Dedi ki: “Allah’a sığınırım”. Neden Allah’a sığınıyor? “Cinsel ilişkiye girmem” diyor. Çünkü nikahı yok. “Çünkü o benim Efendimdir, yerimi güzel tutmuştur. Gerçek şu ki, zalimler kurtuluşa ermez. Andolsun kadın onu arzulamıştı.” Çok çekici Hz. Yusuf (a.s), dedem. Bütün Peygamberler çok seksidir, çok güzeldirler. Yani kadınları olağan üstü etkileyecek güzellikte. Hz. Musa’da öyle idi. Hatta Firavun’un yazıtlarında var. Çakallar, eşek kafalılar, bak orada güçleri yetmemiş. Diyorlar ki; “Yahudi alimi, büyücü” diyor.

“Kadınları etkilemede çok mahir” diyor, Hz. Musa için. “Çok mahir” diyor. Bak dillerini tutamamış çakallar, onu söylemek durumunda kalmışlar. Yedi ceddine rahmet olsun Hz. Musa (a.s)’ın. Dedemin, maşaAllah. “Yusuf dedi ki; Allah’a sığınırım. Çünkü o benim efendimdir. Yerimi güzel tutmuştur. Gerçek şu ki; zalimler kurtuluşa ermez.” “Andolsun kadın onu arzulamıştı.” Dünya güzeli de onun için. “Eğer Rabbinin (zinayı yasaklayan),” aynı odada kalmasını yasaklayan, ona bakmasını yasaklayan değil, zinayı yani cinsel ilişkiyi yasaklayan, “kesin kanıt (burhan)ını görmeseydi- o da (Yusuf da) onu arzulamıştı.” Onu arzuluyor. Görmüş, arzulamış. Ama cinsel ilişkiye girmiyor. Aynı evdeler. Fuhuş, zinadan kaçınıyor. “Böylelikle Biz ondan kötülüğü ve fahşayı geri çevirmek için (ona delil gönderdik). Çünkü o, muhlis kullarımızdandı.”

 


Yusuf Suresi, 23-29 Ayetlerinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 18 Nisan 2014 tarihli röportajından Yusuf Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: “Evinde kalmakta olduğu kadın, Hz. Yusuf'tan ondan murat almak istedi”. Yani sevişmek istedi. “Ve kapıları sımsıkı kapatarak”, bakın salonun kapıları var. Bir tane değil, birçok kapılar var. O kadar büyük bir ev, gösterişli bir ev. Hz. Yusuf'la o evde yalnız yaşıyorlar. Şimdiki bağnazlar olsa çıldırır. Kadın dekolte, açık kıyafetlerde geziyor. Akşama kadar öyle. Hz. Yusuf da yanında. “İsteklerim senin içindir, gelsene dedi”, diyor. “Yusuf Allah'a sığınırım dedi”. Bak orada zinaya yaklaşmıyor. Yoksa kadına bakıyor, görüyor. Güzelliğini de görüyor. Takdirde diyor, beğeniyor da. Beğendiğini söylüyor Kur'an. Hatta arzuluyor kadını. Ama yanaşmıyor. “Allah'a sığınırım dedi. Çünkü o benim efendimdir, yerimi güzel tutmuştur. Gerçek şu ki, zalimler kurtuluşa ermez”. Şeytanın Allah'a sığınırım, yani fuhuş yapan, zina yapan, kurtuluşa ermez, günaha giren kurtuluşa ermez.

“Andolsun kadın onu arzulamıştı”. Kadın ona cinsel ilişki istiyor. Zaten arzuluyor da. Fakat cinsel ilişki istiyor. “Eğer Rabbinin zinayı yasaklayan kesin kanıt burhanını görmeseydi, o da Yusuf da onu arzulamıştı”. Arzuluyor. Ama ilişkiye girmiyor. “Böyle ki biz ondan kötülüğü ve fuhşu geri çevirmek için ona delil gösterdik”. Bak fuhuş. Fuhuşu istemiyor Allah. Bakmasını değil, sevmesini değil. Fuhuşu istemiyor. Fuhuş nedir? Cinsel ilişki. Nesilleri bozan cinsel ilişki. Helaliyle olan güzelliktir. Haram olduğu için istemiyor Allah. “Çünkü o muhlis kullarımızdandır”. Neymiş özelliği? Samimi olmaz. Bak bir tane özelliğini söylüyor Allah. Muhlis kullarımızdan da. Namaz kılardı, oruç tutardı, zekat verirdi, hacca giderdi demiyor. Sadece tek özelliği o samimi. Mehdi'nin özelliğindir, samimi olmasıdır. Şöyle yatakta yatardı, şöyle yemek yemezdi, şöyle ağlardı, şöyle işte insanın imkanlarından, dünyanın imkanlarından istifade etmezdi demiyor. Sadece samimi olması Mehdi'nin. Ana vasfı budur inşaAllah. Yani buraya gelsin. Tamam inşaAllah.

“Kapıya doğru ikisi de koştular”. Canım benim. Acayip şeker. Hz. Yusuf. “Kadın gömleğini arkadan çekip yırttı”. Şehvetin insana verdiği güç. Kadın gücü normalde o kadar değildir. Ama şehvetten müthiş bir güç kazanabiliyor. Müthiş bir adrenalin oluşmuş. “Arkadan çekip yırttı”. Yani kaç basını tuttuğunda gömleği yırtılıyor. Ama gömleğin de sırtına yapışan bir gömlek olmadığı anlaşılıyor. Çünkü tutabilmesi mevzu bahis. Demek ki bol ve rahat bir gömlek. “Tam kapının yanında kadının efendisiyle karşılaştırır”. Allah özellikle yapıyor. Gömleğini yırttıran da Allah. Kadının efendisine karşılaştıran da Allah. Normalde karşılaşmayabilirler.

“Kadın dedi ki; “ailene kötülük isteyenin zindana atılmaktan veya acı bir azaptan başka cezası ne olabilir?” Zindana atılmak veya acı bir azap. Yani dövülmesini istiyor. Dövülsün veya acı bir azap. Yani şehvetin acımasızlığı. Şehvette insan aklı eğer dinsizse, Allah'tan korkmuyorsa kapanır. Çok tehlikeli şeyler yapabilir. Mesela kadını öldürmeye kalkıyor şehvetten. Çoğu olay da öyledir. Tecavüze kalktığı kişiyi tecavüzden sonra veya tecavüz anında öldürürler. Birçok olay basına yansıyanda görüyorsunuz. O şehvetin aklı örtmesinden kaynaklanan, insanın Allah'tan korkmamasından kaynaklanan vahşi yönü.

“Yusuf dedi ki; “onun kendisi benden murat almak istedi Kadınların yakınlarından bir şahit şahitlik etti. “Eğer onun gömleği ön taraftan yırtılmışsa bu durumda kadın doğruyu söylemiştir. Kendisi ise yalan söyleyenlerdendir. Yok eğer onun gömleği arkadan çekilip yırtılmışsa bu durumda kadın yalan söylemiştir ve kendisi doğruyu söyleyenlerdendir”. Onun gömleğinin arkadan çekilip yırtıldığını gördüğü zaman, kocası, doğrusu bu sizin düzeninizdendir, gerçekten sizin düzeniniz büyüktür dedi”. Yani kadınların bir kısmı hakikaten çok düzenbaz olur, çok tehlikeli olurlar, kapsamlı düzen kurarlar. Buna Kur'an dikkat çekmiş. Ama kocasına tabi bu telkin yapılmış olmasa adam böyle bir bakış açısını kazanmaz. Yani insanların ne kadar telkini açık olduğunu da burada görüyoruz. Mesela adam görür gömleği arkadan yırtılmış onu ilgilendirmez. Yani onu hem akledemez hem de onun bir delil olduğunu da düşünemez. Mesela Yusuf dese aynı şeyi pek o kadar etkili olmazdı. Ama bir başkası söylediğinde onu tarafsız gördüğü için ondan daha çok etkileniyor. Çünkü Yusuf o suçun içinde olabileceğini düşündüğü için onun ifadesi o kadar geçerli olmuyor.

Mesela mahkemelerde de biliyorsunuz, tarafsız şahit ifadesi esas alınır. Şahsın ifadesindense diğer şahit. O şahidin ifadesi onda etki ediyor yani. Psikolojik olarak insanın ruhu ona daha eğilimli oluyor. Ama bu insanın da vicdanlı olduğunu da görüyoruz. Mesela istese Hz. Yusuf'un aleyhine bir hüküm verebilirdi. “Yusuf sen bundan yüz çevir”. Bak yaptığı tepki bu. Yüz çevir konuşma. İlgilenme yani bir daha bağlantın olmasın. “Sen de günahın dolayısıyla bağışlanma dile”. Bak bu şahıs görüyor musun bayağı dindar. Ve çok makul vicdanlı yaklaşıyor. Vahşi hareketler yapmıyor. Mesela kadını çekip vurmuyor. Türkiye'de olsa mazaAllah, neuzibillah on tane ona saydırır, beş tane de öbürüne saydırır. Allah vermesin. Yani çok büyük arbede çıkardı. Değil mi? Yani herhangi bir insan açısından diyorum. Adamın dindarlığının nasıl güzel bir netice gösterdiğini de görüyoruz.

Bak “sen bundan yüz çevir”. Görüşme diyor. “Sen de günahından dolayısıyla bağışlanma dile, doğrusu sen günahkanlardan oldun”. Sen de günah işledin, tövbe et diyor. Allah'a karşı sen suç işledin diyor. Bana göre bir suç yok diyor. Yani bana işlenmiş bir suç yok. Allah'a karşı işlediğin suç var. Dolayısıyla Allah'tan bağışlanmanı dile diyor. Yani ben ceza müessesesi değilim diyor. Allah sana cezayı verir diyor. Ama ceza almasını da istemiyor. Ahirette de bak onun yanmasını istemiyor. Ahirette de onun kurtuluşunu istiyor. Ona da şefkatle yaklaşıyor. Ve tövbe et de kurtul diyor.

 


Yusuf Suresi, 21-29 Ayetlerinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 15 Aralık 2013 tarihli röportajından Yusuf Suresi ile ilgili açıklamalar.

ADNAN OKTAR: Yusuf Suresi. “Evinde kalmakta olduğu kadın”, diyor, “ondan murad almak istedi ve kapıları sımsıkı kapatarak isteklerim sen içindir diyor”. Hz. Yusuf'a, “gelsene dedi”. Yusuf, “Allah'a sığınırım”, diyor Gayrimeşru cinsel ilişkiye çağırıyor kabul etmiyor Hz. Yusuf. “Çünkü o benim efendimdir, yerimi güzel tutmuştur. Gerçek şu ki zalimler kurtuluşa ermez”. Zulüm olarak görüyor haram bir ilişkiyi, maşaAllah. “Andolsun kadın onu arzulamıştı”, diyor Cenab-ı Allah. Çünkü Yusuf çok serpilip delikanlı çok güzel olmuş artık ama aynı evde kalıyorlar. Bağnaz kardeşlerimize ise delil. Bak Hz. Yusuf'la genç delikanlı iken bu Hz. Yusuf'un köle olarak hizmet ettiği kadın da çok gösterişli ve çok güzel bir kadın. Dekolte giyinen, çok hoş görünen bir kadın. Ama aynı evde ve tekler, dikkat edin. Konuşuyor Hz. Yusuf onla. Beraberler, hep birlikteler.

“Andolsun kadın onu arzulamıştı. Eğer Rabbinin kesin kanıt burhanını görmeseydi o da Yusuf da onu arzulamıştı”. Peygamber bak kadını arzulamıştı diyor ama eyleme geçmiyor. Sadece arzulamıştı diyor. Yani cinsel ilişkiye girmiyor. Sadece arzulamıştı diyor. “Böylelikle biz ondan kötülüğü ve fuhuşu geri çevirmek için ona delil gönderiyoruz. Çünkü o muhlis kullarımızdandı”, samimi kullarımızdandı. Fuhuşa hiçbir şekilde yaklaşmıyor. Cenabı Allah ona vahyediyor. Gayrimeşru ilişkiye girmiyor. Kabul etmiyor. Ama bak, “kadın onu arzulamıştı”, diyor. O da kadını arzulamıştı. E kadını görmese niçin arzulasın? Bütün detaylarını görmüş demek ki. Arzulamış ama haram bir fiile girmiyor. Cinsel ilişkiye girmiyor. Arzulanma nedir? Görmediği bir insan arzulayabilir mi? Görmüş. Görüyor. Çünkü aynı evde kalıyorlar. Beraber kalıyorlar. Tek kalıyorlar.

“Kapıya doğru ikisi de koştular”. Canım benimle şeker Hz. Yusuf. Can havliyle. Canım benim kendini kurtarmak için. “Kadın gömleğini Yusuf'un arkadan çekip yırttı”. Böyle kadın da kuvvetli bir kadınmış ya. Gömleği yırtmak. O devrin ketenleri gömlekleri kuvvetli de yani bayağı sağlamca inşaAllah. Ama işte şehvetin çılgınlığı kadında yani artık gözü dönmüş. “Kapının yanında kadın efendisiyle karşılaştı”. Allah karşılaştırıyor tabi. “Kadın dedi ki; “ailene kötülük isteyenin zindana atılmaktan veya acı bir azaptan başka cezası ne olabilir?” Küfürde kadınlar böyledir. Birçoğu böyledir. Yani acayip kalleş ve çok tehlikelidirler. Çok acımasız oluyor. Yani hemen anında iftira edebilirler. Yani kanunlar da o lehte düzenlendiği için, kadınların lehine düzenlendiği için birçok ülkede birçok kadın birçok insanı başını belaya sokabiliyor. Yani bu mantıkla. Yani olmadığı halde var gibi gösteriyor, başını belaya sokuyor.

Bak, “kadın diyor ki; “ailenin kötülük isteyenin zindana atılmaktan”, bak hemen hapse atılmaktan. Halbuki kendi yapıyor zaten. “Veya acı bir azaptan başka cezasına olabilir?” Sevgisi olmadığını sadece şehvetin delili içinde olduğu anlaşılıyor. Sevgisi olan sevdiğine bunu yapar mı? Belli ki şehvetin vahşiliği üstünde.

Öyledir yani insan. Beğendin mi? Eğer ulaşamıyorsa eleştirmek ister. İşte bak tam buradaki konu da o. Yusuf'a kadın ulaşamayınca ne diyor? “Ailene kötülük isteyenin zindana atılmaktan veya acı bir adamın başka cezasına olabilir?”. Çünkü ulaşamamış. Ulaşamayınca öfke insana çirkin sözler ettirebilir, yanlış sözler ettirebilir. Veyahut gereksiz eleştirilere mecbur bırakabilir. “Yusuf dedi ki; “onun kendisi benden murad almak istedi. Kadının yakınlarından bir şahit şahitlik etti. Eğer onun gömleği ön taraftan yırtılmışsa bu durumda kadın doğruyu söylemiştir. Kendisi ise yalan söyleyenlerdendir”. Masonlukta gömleğin bir kısmı açılır. O yırtılmayı temsilen mi artık bilmiyorum da. Yani sağ omuzu açılıyor. Yani böyle. Tekris töreni.

“Yok eğer onun gömleği arkadan çekilip yırtılmışsa bu durumda kadın yalan söylemiştir ve kendisi doğru söyleyenlerdir”. Gömleği arkadan sırtında Hz. Yusuf'un da mührü şerif var inşaAllah. Ona da işaret. Gömlek yırtılınca inşaAllah. “Onun gömleğinin arkadan çekilip yırtıldığını gördüğü zaman”, Hz. Yusuf'un sırtına da dikkat çekilmiş oluyor burada. Mehdi'ye de bir işaret var tabii. Mehdi'nin de biliyorsun sırtında ben olacak inşaAllah. “Kocası; “doğrusu bu sizin düzeninizden biridir”. Demek ki kadınların bir kısmında küfür içinde ister özellikle kalleşlik, oyun, tuzak yaygın olur. Çünkü öfkeli olur, kıskanç olur, haset olur. Hasuttuk insanı o ruhun içine çeker. İntikam almak için her türlü çılgınlığı ve deliliği yapabilir. Kur'an dikkatli olunması gerektiğini işaret ediyor.

“Gerçekten sizin düzeniniz büyüktür”. Yani çok kapsam düzen yaparsınız yaptığınızda diyor. Size destek olanlar da olur diyor. “Yusuf sen bundan yüz çevir”. Bir daha konuşma diyor. Bak adam da çok olgun bir insan. Başkası olsa çeker vurur. Değil mi? Bu cahil insanlar. Bak o devrin insanı gayet olgun, aklı başında ve Müslümanca yaklaşıyor. Demek ki Müslümanca tavır esastır. Vahşiyane bir tavır değil. Bak ne diyor? “Yusuf sen bundan yüz çevir”. Konuşma. “Sen de günahın dolayısıyla bağışlanma dile”. Bak Müslümanca yine tavır. Kadının ağzını burnunu kırmıyor. Çekip vurmuyor. Bağışlanma dile diyor. “Doğrusu sen günahkarlardan oldun”. Mühim olan kısmı söylüyor. Ama cahiliye müşrik karakterinde ne olur? Ya kadını 32 yerinden bıçaklıyor. Ya doğramaya kalkıyor. Ya ağzını burnunu kırıyor. Darmadağın ediyor. Buradaki bu açık olaya rağmen adam sadece sen günahkar oldun diyor. Birbirinizle görüşmeyin bir daha diyor. O konu bu kadar.

Yusuf suresi 12. Sure, baştan sona Mehdiyet'i anlatır. Kehf suresi özellikle tamamen Mehdiyet'in başlangıcını, ortak gelişmelerini ve sonucunu anlatır. Küçük bir öğrenci grubu, küçük bir delikanlı grubu faaliyete başlar. Önce gizlenirler, zor durumda kalırlar, halk onlara karşıdır. Sonra ortaya çıkarlar, büyük bir güç olarak ortaya çıkarlar. Onlar çıktığında artık mimaride, sanatta müthiş gelişmeler olmuştur, hayat değişmiştir. Ve Hızır kıssasına geçilir. Orada da Mehdiyet’in dış görünümünün insanlara garip geleceği fakat batınında doğru olacağı işlenir. Sonra da Zülkarneyn kıssasına geçilir. Yine her yol ve imkanın Mehdi'ye açılacağı, Mehdi'nin dünyanın bütün yönlerine mücadele için gideceğine, oralarda güzel faaliyetler yapacağına, teknolojinin, bakırın, demirin yoğun olarak kullanılacağını işaret eder ve dünya hakimiyetini anlatır. Mısır'da geçen bir hikayedir Yusuf Suresi, Cenab-ı Allah'ın gerçek olaylardır. Yani gerçek hikayeler. Gerçek olmuş olaylardan ibarettir. Efendim.

“Onu satın alan bir Mısırlı”, diyor. Mısır direkt Mısır olarak geçiyor ayette zaten. “Min Mısra” Mısır'dan. Mısır'da diyor. “Min Mısra” diye geçiyor. “Karısına; “onun yerini üstün tut. Umulur ki bize bir yararı dokunur ya da ona evlat ediniriz” dedi. Böylelikle biz Yusuf'u yeryüzünde yerleşik kıldık”. Bu Mehdiyet'in hakimiyetini anlatan bir ifade. “Ona sözlerin yorumundan bilgiyi öğrettik. Allah emrinde galip olandır”. Bu cümlenin ebcedi 2014 tarihini veriyor. Demek ki 2014'te Mısır'da bazı değişiklikler olacak. Bak 2014'te demek ki Mısır'da bazı değişiklikler olacak. “Allah emrinde galip olandır”. Allah Allah. Allah galibun. Vallahi galibun. VeAllahi galibun. Allah galib olandır. Yani Allah'ın galibiyeti mevzubahis olacak inşaAllah. 2014'te. Umuyoruz. Ayetin işareti öyle gibi görünüyor.

“Ancak insanların çoğu bilmezler”. 2-2-22, “ergenlik çağına erişince Yusuf, kendisine hüküm ve ilim verdik”. Hüküm, hükmetmek. Mehdi'nin özelliği nedir? Hükmetme özelliği var. “Ve ilim verdik. İşte biz ilik yapanları böyle ödüllendiririz”. Ledün ilmi de dahil, her türlü ilim. “Evinde kalmakta olduğu kadın, ondan murad almak istedi ve kapılarını sımsıkı kapattı”. Kapatarak. Bu ayetlerde kelime kelime bazı şifreler verilir. Kapalı şifre mesela. Demek ki Mısır'da kapılar kapatılacak. Müslümanlara yardım gelecek kapılar kapılacak. Şu an Mısır'da yapılan bu. Değil mi? Birçok yerin kapısı kapatılıyor. Birçok tünel kapatılıyor. Müslümanların birbirine bağlantıları ortadan kaldırılıyor. Kapıları sımsıkı kapatıyor Mısır özellikle. Dış aleme de Müslümanlar da kapılarını kapattı. Buna da bir işaret gibi görülüyor buradaki ifade. Evet.

 


Yusuf Suresi, 23-30 Ayetlerinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 12 Nisan 2015 tarihli röportajından Yusuf Suresi ile ilgili açıklamalar.

ADNAN OKTAR: “Evinde kalmakta olduğu kadın onda murad almak istedi”, yani cinsel ilişkiye girmek istiyor. Yoksa kadın görüşüyor, konuşuyor, sohbet ediyor, yan yana var. Kadının hizmetinde. “Kapıları sımsıkı kapatarak”, bir kapıyı değil, bütün kapıları kilitliyor kadın. “İsteklerim senin içindir, gelsene diyor”, yani cinsel ilişkiye girmek istiyor. Yusuf, “Allah'a sığınırım”, diyor. Çünkü cinsel ilişki haram. Yani helali olmadan olmaz kadın, evli kadın. Olacak iş değil. Yusuf “Allah'a sığınırım”, diyor. “Çünkü o benim efendimdir. Yerimi güzel tutmuştur. Gerçek şu ki zalimle kurtuluşa ermez”. Yani ben batarım diyor öyle bir şeyde. “Andolsun kadın onu arzulamıştı. Eğer Rabbinin kesin kanıt burhanını görmeseydi o da Yusuf da onu arzulamıştı”. Yani arzuluyor fakat Allah'ın hükmü olduğu için yapmıyor. Harama girmiyor.

“Böylelikle biz ondan kötülüğü ve fuhuşu geri çevirmek için ona delil gönderdik. Çünkü o muhlis kullarımızdandı”. Yani o devirde zaten Hz. İsrail'in şeriatında da, anlattığı şeriatta da, Allah'tan aldığı vahye dayalı şeriatta da fuhuş haram. Babasının öğrendiği bilgi o. “Çünkü o muhlis kullarımızdandı”. Halis. Yalnız tabi burada şöyle zannediyorlar. İlk defa fuhşun haram olduğunu öğreniyor gibi anlatıyorlar. Hz. Yusuf peygamber evladı. Babasından biliyor bu bilgiyi. Yani o devirde hepsi biliyor. Bilmeyen yok yani. Kadın zaten kapıları kapatmasının nedeni Hz. Yusuf'un böyle bir eyleme haram olduğunu bildiği için kapıyı kilitliyor. Yoksa kapıyı niye kilitlesin kadın? Değil mi? Legal bir şeyse kapı kilitlemez. Gayet rahat olur. Ama haram olduğunu bildiği için kadın böyle tedbir ediyor. Yani onun direneceğini biliyor. Kaçacağını da biliyor. Kaçacağını bildiği için kapıyı kitliyor. Yani haramdan kendini koruyacağını bildiği için. Yani Yusuf sonradan fuhşun haram olduğunu öğreniyor değil. Biliyor yani. Kadın da onun haram olduğunu bildiğini biliyor yani.

“Kapıya doğru ikisi de koştular. Kadın gömleğini arkadan çekip yırttı. Kapının yanında kadının efendisiyle karşılaştı”. Kadın bayağı güçlü kuvvetli bir kadın demek ki. Bir de şehvetin gücüyle gözü dönmüş yani. Onun da etkisi var. Tam kapının yanında kadının efendisiyle karşılaştığı kocasıyla. “Kadın dedi ki; “ailene kötülük isteyenin zindana atılmaktan veya acı bir azaptan başka cezası ne olabilir?” Bak şehvetle olan heves sevgi olmuyor. Bak kadın nasıl ahlaksızlık yapıyor. Diyor ki; “ailene kötülük isteyenin”, hemen iftira ediyor. Onun için dinsiz kadınların, bazı dinsiz kadınların deyim, bazı dinsiz kadınların şehvetle yaklaşmalarında bazı insanlar sevgi var zanneder. Halbuki heves var ve insanın başını mutlaka belaya sokmaya kalkarlar. Amaçları belaya sokmaktır. Çünkü amacına ulaşamazsa bela çıkartır, ahlaksızlık yapar. Yani şiddet kadın karakterinin tehlikeli psikopat fahişe kılıklı kadın karakterinin tehlike boyutlarına Kur'an dikkat çekiyor.

Bak, “ailene kötülük isteyen”, nereden yaklaşıyor o kadın? Aileden yaklaşıyor. Kutsal olduğu için aile. “Senin ailene yönelik”, diyor bu yaptığı. Hep saldıranlar, mesela pislik yapanlar da aileyi öne sürerek saldırırlar. Pislik yaparlar, Müslümanlar saldırırken. Değil mi? Aile adına, aileye zarar veriyorlar, aileye şöyle yapıyor, aileye böyle yapıyorlar. Aileyi kullanırlar. Bu şeytani bir taktik olduğu için Allah bu şeytani taktiğe dikkat çekiyor. “Ailene kötülük isteyenin zindana atılmaktan”, bak hemen hapsettirmek. Müslümanları da hapse attırmak o kadar kolay ki küfür için. Hemen yeri hapishane onların kafasına göre. Yani sokakta gezmesi onlara çok acayip gelir. Hemen hapse attırsın. İlk yapacağı şey budur.

“Eğer acı bir azapta başka cezası ne olabilir?” Yani yahu acı çekmek, dövdürmek, sövdürmek, ezdirmek. “Yusuf dedi ki; “onun kendisi benden murad almak istedi”. Bu kadar söylüyor Yusuf. “Kadının yakınlarından bir şahit şahitlik etti. Eğer onun gömleği ön taraftan yırtılmışsa bu durumda kadın doğruyu söylemiştir. Kendisi ise yalan söyleyenlerdendir”. Hızır her yerde ortaya çıkıyor. Kuyuya bırakılma işinde, öbür yerlerde adeta bütün hayatını tanzim ediyor. Çünkü dünya yöneticisi olacak ya bir orada bir burada, bir orada bir burada sürekli karşısına çıkıyor.

Bak görmeden diyor ki, “eğer onun gömleği ön taraftan yırtılmışsa bu durumda kadın doğru söylemiştir. Kendisi ise yalan söyleyenlerdendir. Eğer onun gömleği arkadan çekilip yırtılmışsa bu durumda kadın yalan söylemiştir. Kendisi doğru söyleyenlerdendir”. Bak onu kurtaracak müthiş bir üslubu. Sanki ortalığı bir üslubuymuş gibi, sanki böyle görmeyen, bilmeyen birisiymiş gibi tarafsız samimi bir üslupla anlatıyor. Halbuki biliyor. Yani gömleğinin arkadan yırtıldığını biliyor. Orada bir yol göstertiyor. “Onun gömleğinin arkadan çekilip yırtıldığını gördüğü zaman kocası; “doğrusu bu sizin düzeninizdendir” diyor kadına”. Kadınlarda da düzen çoktur. Birçoğu öyle şeytan gibi işi gücü bırakıp kendi aralarında anası ayrı şeytanlık yapar, anneannesi ayrı şeytanlık yapar. Kendi aralarında böyle bir düzen kurarlar, teşkilat kurarlar. Halası gelir, yengesi gelir. Kafalama yapılması gerektiğinde, oyun oynanması gerektiğinde. Erkekler orada zavallı bir örümcek gibidir adeta. Ondan sonra onun etrafına böyle güzelce onlar sararlar. Paketlerler. Ve istedikleri şekle sokarlar. Yani ekip çalışması yaparlar. Kur'an ona dikkat çekiyor.

Bak diyor, “sizin düzeniniz büyüktür. Doğrusu sizin düzenlerinizden biridir”. Bu sizin düzenlerinizden biridir. Ya bir düzen ama düzenler diyor bak. Düzenlerinizden biridir. O kadar çok düzen kuruyorlar. “Gerçekten sizin düzeniniz büyüktür.” Yani akıl almaz şeytani planlar. Mesela kızını evlendirecek, damat kafalanacak, halası Antalya'dan geliyor, yengesi Erzurum'dan gelir. Anlaşıldı mı? Böyle bir adeta Mason toplantısı gibi, Mason ayini gibi bir toplantı yapılıyor. Anası, anneannesi her biri bir şeytani plan. Yani adamı nasıl mandastiyaya getirirler? Argo tabirle nasıl onu böyle örümcek paketleri gibi paketlerler? Bunun peşinde olurlar. Kur'an buna dikkat çekiyor. Kocası kişi diyor ki, “Yusuf sen bundan yüz çevir”. Olgun bir insan. Olay çıkartmıyor.

“Sen de kadın günahın dolasıyla bağışlanma dile”. Bak Müslümanca. Psikopatlık yapıyor. Adamı gidip bıçaklamıyor. Hz. Yusuf bıçaklamaya kalkmıyor. Nedir? Başka bir yerde olsa Orta Doğu'da falan beş kurşun kadına, beş kurşun da adama, üç kurşunda kendine böyle bir anormal kafada oluyorlar. Ama adam burada Müslümanca ve akılcı davranıyor bak. “Yusuf sen bundan yüz çevir”, diyor. Zaten yüz çevirmiş ondan bir şey yok. “Sen de günahın dolayısıyla bağışlanma diyor”. Bak günaha girdin diyor. Günah olan kısmı onu ilgilendiriyor. Yani günah kısmı onu ilgilendiriyor. Yoksa gelenek kısmı onu ilgilendiriyor. Allah'a karşı işlediği suçu esas alıyor. Kendine karşı bir suç işlendiğine inanmıyor. Yani şahsi bir suç olarak görmüyor. Allah'a karşı işlenmiş bir suç olarak görüyor.

“Günahın doğrultusuyla bağışlanma dile. Sen, doğrusu sen günahkarlardan oldun”. Yani sorun günaha girmen diyor. Hakikaten onu bağlayan bir şey yok. Fuhşa giriyorsa Allah'la onun arasında. Onu şahsını ilgilendiren bir olay olmaz. “Şehirde birtakım kadınlar Aziz'in karısı”, vezirin karısı, “kendi uşağının nefsinden murad almak istiyormuş”. Yani ondan cinsel ilişkiye girmek istiyormuş. “Öyle ki sevgi onun bağrına sinmiş”, sevgi değil. Şehvet hevesi. Sevgide böyle bir şey olmaz. Allah sevgisine dayandığı bir sevgide böyle bir şey olmaz. “Doğrusu onu açıkça bir sapıklık içinde görürüz”. Kadının sapık olduğunu söylüyorlar. Kadının sapıklığı doğru. Ama sevgi yok kadında.

 


Yusuf Suresi, 23-35 Ayetlerinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 27 Kasım 2010 tarihli röportajından Yusuf Suresi ile ilgili açıklamalar.

ADNAN OKTAR: “Kadın dedi ki”, şeytandan Allah'a sığınırım, “beni kendisi dolasıyla kınadığınız erkek işte budur. Andolsun onun nefsinden ben murad almak istedim”. Hz. Yusuf acayip çekici, yani kadınları çok etkileyen bir güzelliği var. Yani çok erkeksi ve değişik bir elektriği var. Dayanamıyor kadınlar, Allah öyle yaratmış. “O ise kendini korudu”. Çok iffetli ve titiz. Zaten kendini koruyan erkek çekici ve güzel olur. Fahişe erkek çok itici gelir kadınlara. Yani böyle önüne gelenden beraber olan, helale harama dikkat etmeyen erkek kadınlarda doğal olarak Allah onların kalbini bir iticilik meydana getirir ve itici bulurlar.

“Ve Andolsun eğer o kendisine emrettiğim yapmayacak olursa”, yani kendisinin cinsel ilişkiye girmeyecek olursa, “mutlaka zindana atılacak ve elbette küçük düşürülenlerden olacak”. Hem küçük düşüreceğim diyor hem de hapsettireceğim. Kadının şartı şu, Hz. Yusuf'la ilişkiye girmek istiyor, cinsel ilişkiye. “Yusuf dedi ki; “Rabbim zindan bunların beni kendisine çağırdıkları şeyden bana daha sevimlidir. Kurdukları düzeni benden uzaklaştırmazsan onlara korkarım, eğilim gösterir, böylece cahillerden olurum”. Ben hapsi istiyorum ya Rabbi diyor. Gayrimeşru ilişkiye girmek istemiyorum. Beni koru diyor Allah'a. Dua ediyor, yalvarıyor. Yani hapse de razıyım diyor. Yeter ki bu sistemin dışına çıkım için köle olarak görevli Hz. Yusuf. Bulunduğu konakta köle olarak görevli. Köle olunca da kadın mesela kapıları kilitliyor, ayette var. Yapacağı da bir şey de yok. Yani kadın üstüne geliyor. Hatta gömleğini yırtıyor. Yani zorla ilişkiye girmek istiyor. O da kurtuluş olarak hapsi de göze alıyor. Hapse de zindana da girebilirim ya Rabbi diyor. Yeter ki diyor bunların yaptığı gayrimeşru ilişki teklifini benden uzaklaştır diyor. Harama girmeyeyim diyor.

“Böylece Rabbi duasını kabul etti ve onların hileli düzenlerini kendinden uzaklaştırdı”. 2031. “Böylece Rabbi duasını kabul etti ve onların hileli düzenlerini kendisine uzaklaştırdı”. Aynı zamanda Mehdiyet’e de bakan bir ayet. 2031, İslam'ın dünya hakimiyeti tarihidir, inşaAllah. “Çünkü o Allah işitendir, bilendir. Sonra onlarda Yusuf'un iffetine ilişkin delilleri görmelerinin ardından mutlaka onu belli bir vakte kadar zindana atmak görüşü ağır bastı”. O zamanda hukuk ve kanun o zamanın iddia edilen Ergenekon örgütü nasıl şu an ona benzer bir yapılanma var. Yani derin devlet yapılanması var. Kanun hukuk yok o devirde. Hz. Yusuf'un devrinde. Derin devlet devrede. Bak, “sonra onlar da Yusuf'un fethine ilişkin delilleri görmelerinin ardından”, yani masum olduğunu biliyorlar ama hukuk derin devletin eline geçmiş. Yani hukuk tamamen bitmiş. Şu an tabi Türkiye'de durum başka. Türkiye'de durum güzel düzeldi, inşaAllah ama Yusuf Hz. Yusuf devrinde kanun hukuk göstermelik.

“Mutlaka onu belli vakte kadar zindana atmak görüşü ağır bastı”. Birçok ülkede de vardır bu. Rusya'da, şurada, burada da vardır. Devlet karar verip bir masum da olsa bir insan onu uydururlar. Kanun hukuk uydurur, hapse sokarlar. Hz. Yusuf'a da yapılan uygulama bu olmuş. “Evinde kalmakta olduğu kadın ondan murad almak istedi ve kapıları sımsıkı kapatarak isteklerim senin içindir gelsene dedi”, diyor. Bak evinde kalmakta olduğu kadın. Hz. Yusuf köle olduğu için orada bir evde kalıyor yani orada yönetici konumunda olan bir evde. O evin beyinin hanımı bu kadın, evli kadın. “Ondan murad almak istediği” yani cinsel ilişkiye girmek istiyor. “Kapıları sımsıkı kapatarak”, bak sımsıkı kapatarak yani hiç çıkamayacağı gibi yani güçlü bir kilitleme yapıyor. Yani sırf kapama değil. Sımsıkı kapatma ayrıca ekstradan kilitleme anlamına gelir. Yani bir normal kapıyı kapatma vardır. Açarsın kapıyı ama kilitlendi mi ayrılır. Muhtemelen anahtarları da eline almış. Yani sımsıkı kapatmış.

“İsteklerim senin içindir gelsene dedi”, diyor. Yani çağırıyor. Yanına çağırıyor. Yusuf'un direndiği anlaşılıyor. Gelsene demesinin. Yani ona yaklaşmak istemediği anlaşılıyor. “Yusuf Allah'a sığınırım dedi. Çünkü o benim efendimdir. Yerimi güzel tutmuştur. Gerçek şu ki zalimler kurtuluşa ermez”. Bak hiçbir şekilde şehvetin etkisinde kalmıyor. Her zaman, her çizgide Allah'la kalbi beraber. Yani Müslüman'ın da öyle. Yani en çekici ortamda bile, nefsine en uygun ortamda bile mutlaka kalbi Allah'la beraber olması gerekir. Allah'ı hiçbir şekilde bırakmaması lazım. Hz. Yusuf da mesela orada ev zaten çok konforlu, rahat bir ev. Kendisi köle konumunda. Kabul etse, kadınla ilişkiye girse hayatı belki daha da kolay olacak ve hoşuna da gidecek belki nefsen. Ama hiçbir şekilde kabul etmiyor.

“Andolsun kadın onu arzulamıştı. Eğer Rabbinin zinanı iyi yasaklayan kesin kanıt burhanını görmeseydi o da Yusuf da onu arzulamıştı”. Tabi ki nefse istek duyabilir ama Allah'ın hükmü daha ağır basar. Yani makbul olan şehvet duyduğu halde Allah'ın, Allah korkusundan ona yaklaşmamak çok makbuldür. Allah o zaman işte Hz. Yusuf'un güzelliğinin nedeni budur. İffet müthiş bir güzellik verir insana. Yani iffetli bir kadın da çok çok güzel ve çok etkileyicidir. İffetli bir erkek de temiz bir kadına çok güzel gelir, etkileyici gelir. “Böylelikle biz ondan kötülüğü ve fahşayı geri çevirmek için ona delil gönderdik. Çünkü o muhlis kullarımızdandı”, yani samimi kullarımızdandı.

“Kapıya doğru ikisi de koştular. Hz. Yusuf önde, kadının arkasında. Hz. Yusuf kendisini kurtarmaya çalışıyor. “Kadın gömleği arkadan çekip yırttı”. Kadın itişip yakalıyor Hz. Yusuf'u. Muhtemelen kapının ağzında yakalanmış anladığım kadarıyla. “Gömleğini arkadan çekip yırttı”, diyor. Yani can havliyle demek ki, Hz. Yusuf ileriye doğru atak yaptı. O gömleği tuttu. Hz. Yusuf kendine çekmek isteyince o var gücüyle ileriye doğru yani çok güçlü bir atak yapıp çünkü gömleğin yırtılması çok zordur. Kolay bir şey değildir. Yani kadının da güçlü olduğu anlaşılıyor. Çünkü yani gömleği tutup elinden bırakmaması kadının hırsının ve şehvetinin şiddetli olduğunu gösteriyor. Kararlılığını gösteriyor. Çünkü normal bir gömleği yırtmak bilmiyorum. Çok güçtür. İki tarafın çekmesi sonucunda. Tabi Hz. Yusuf'un da kurtarmaya çalışıyor kendisini. “Tam kapının yanında kadının efendisiyle karşılaştılar”. Demek ki adam da gürültüye geldi oraya anladığım kadına. Kadının eşiyle karşılaştılar.

“Kadın dedi ki; “ailene kötülük isteyenin zindana atılmaktan veya acı bir azaptan başka cezası ne olabilir?” Yani tam kahpece bir üslup yani çok kalleşçe bir üslup kadının yaptığı çok ürkütücü. Madem öyle aşkla seviyorsun, madem öyle saygıyla değer veriyorsun, e nasıl kıyıyorsun sen peki ona? Sırf senin şehvetini kabul etmedi diye değil mi? Bak ne diyor? “Ailene kötülük isteyenin”, iftira atıyor hemen. “Zindana atılmaktan veya acı bir azaptan başka cezası ne olabilir?” Bakın yani gözü dönmüşlük, oradaki dinsizliğin verdiği, imansızlığın verdiği, imansızlığın verdiği acımasızlığa bak. Sırf onun şehvet teklifini reddetti diye. Aynı şekilde kadınlara da bu yapılıyor biliyorsunuz. Daha önce konuşmuştuk ya. Reddediyor diye gidip bıçaklıyor. Öldürmeye kalkıyor. Burada da Hz. Yusuf'a yapılan onun zıddıdır. Kadının yaptığı zulüm var burada da.

“Yusuf dedi ki; “onun kendisi benden murad almak istedi. Kadının yakınlarından bir şahit şahitlik etti. Eğer onun gömleği ön taraftan yırtılmışsa bu durumda kadın doğruyu söylemiştir. Kendisi yalan söyleyenlerdendir. Yok eğer onun gömleği arkadan çekilip yırtılmışsa bu durumda kadın yalan söylemiştir. Ve kendisi doğruyu söyleyenlerdendir”. Burada sözü geçen birisi bu kişi yani etkileyici bir insan. “Onun gömleğinin arkadan çekilip yırtıldığını gördüğü zaman kocası doğrusu bu sizin düzeninizden biridir.” Yani kadınların yaptığı düzenden birisidir diyor.

“Gerçekten sizin düzeniniz büyüktür dedi”, diyor. Hakikaten bazı kadınlar kendi aralarında yardımlaşarak çok büyük düzenler, oyunlar kurabiliyorlar. Yani çok ciddi tehlikeli olabilir bazen. Yani bide kafasını takarsa daha da riskli olabiliyor. Kuran ona dikkat çekiyor. Ama oradaki adam makul yine. “Yusuf sen bundan yüz çevir”, diyor. Yani sinirlenerek sert bir tavır koymuyor. “Sen bundan yüz çevir”. Bundan konuşma, muhatap olma. “Sen de kadına da günahın dolayısıyla bağışlanma dile”. Müslümanca yaklaşıyor şahıs. Buradaki tavrı güzel. Bak, “günahından dolayı bağışlanma dile”. “Doğrusu sen günahkarlardan oldun”. Günaha girdin diyor. Müslüman üslubu kullanıyor.

“Şehirde birtakım kadınlar; “Aziz'in karısı kendi uşağının nefsinde murad almak istiyormuş. Öyle ki sevgi onun bağrına sinmiş. Doğrusu onu açıkça bir sapıklık içinde görüyoruz”, dediler”. Kadınların dedikodusuna da Kur'an dikkat çekiyor. Hemen haber gitmiş. “Aziz'in karısı kendi uşağının nefsinden murad almak istiyormuş”. Yani onunla ilişkiye girmek istiyormuş. “Öyle ki sevgi onun bağrına sinmiş”. Tabii ki bu sevgi değil. Bu şehvet. Kaba şehvet. Yani hayvani şehvet. Gerçek sevgide böyle bir şey olmaz. Sen sevdiğine kıyamazsın. “Doğrusu onu açıkça bir sapıklık içinde görüyoruz”. Doğru söylüyor sapıkça hareketler. “Kadın onların düzenlerini işitince onlara bir davetçi yolladı. Oturup dayanacakları yerler hazırladı”. Kadınlar da dedikodudan çok yıldıkları için, genelde kadınlar dedikodudan kurtulmak için ilgili her türlü ekibi çağırırlar. Biliyorsunuz meşhurdur yani. Mahallede falan işi gücü bırakırlar. Dedikoduya uzaktan yakından alakası olan herkese çağırıp durum değerlendirmesi yaparlar. Sanki başka işleri yokmuş gibi. O yöntemlerden bir tanesini anlatıyor Kur'an.

“Ve her birinin eline önlerindeki meyveleri soymaları için bıçak verdi”. Bakın yani şu teşkilata şu kurduğu düzene bak yani. “Çık onlara görün”, dedi. Böylece onu olağanüstü göz üzerinde görünce Hz. Yusuf'u insan üstü bir varlıkmış gibi gözlerinde büyüttüler. Şaşkınlıktan da ellerini kestiler”. Yani eli titriyor. Yani şehvetin ve heyecanın onu görmenin verdiği etkiyle şehvet gerçekten çarpıntıya, yani çok şiddeti seviyorsa insan, çok beğeniyorsa tansiyonu yükselir. Kalp çarpması olabilir. Eli ayağı titrer. Değil mi? Ve konuşma bozuklukları başlar. Yani düz cümle kuramaz. Yani çok şiddetli etkilendiyse. Ve kas kontrolü de kaybolur. Yani bazen de el ayağı tutmayacak hale gelebilir şiddetli sevgide. Hz. Yusuf'un güzelliğinden böyle bir konuma geliyorlar. Ve kas kontrolünü kaybedip ellerini kesiyor. Özellikle keskin bıçak vermiş kadın. Böyle bir olay olsun diye bak. Bakın düzen kurmadaki kadının deliliği de çok garip. Yani ellerini kesmelerine kadar hesaplanmış. Yani çok sadistçe bir yöntem kullanıyor. Yani ellerini kessinler, kan aksın, bir anlasınlar diyor. Yani kana da yatkın bir kadın. Yani tabii ki başka bir türlü de bunu ispat edebilir ama el keserek ve olay çıkartarak daha şiddetli bir, yani kanlı bir eylem düşünüyor.

“Ve Allah'ı tenzih ederiz. Bu bir beşer değildir diyorlar. Bu ancak üstün bir melektir”, dediler”. Çok etkileniyorlar kadınlar. Ama yine de rahmani bir dil kullanıyorlar. “Kadın dedi ki; “beni kendisi dolasıyla kınadığınız erkek işte budur”. Hani gördünüz mü gibisini kadınlara temize çıkmış oluyor. Kendini kurtarıyor diyor ya. Yani böylece o dedikoduyu yatıştırmış oluyor. Yani makullüğünü yani yaptığı eylemin makullüğünü vurgulamaya çalışıyor. “Andolsun diyor”, yemin ediyor. “Onun nefsinden ben murad almak istedim”. Orada açıkça söylüyor ya çekinmiyor. “O ise kendini korudu. Ve andolsun”, diyor bak sürekli yemin ederek konuşuyor. “Eğer kendisine emrettiğimi yapmayacak olursa”, çok cazgır ve ihtiraslı ve kararlı bir kadın olduğu anlaşılıyor. Yani tavrı tehlikeli.

“Ve Andolsun eğer kendisine emrettiğim yapmayacak olursa”, ya zorla sevgi olur mu insan daha da kasılıyor daha da kötü olur yani o işte dediğim dangalakların yaptığı şeyde öyle bir genç kız zorla sevilir mi? Tehditle silah kendimi vururum diyor, işte seni vururum diyor, bilmem ne. Bu çok alçaklık ve çok ahlaksızca bir şey. Yani ona vicdani baskı yaparak belli ki tiksiniyor senden. İğrenmiş. Ve aşağılık olduğunu da vurguluyorsun zaten. Tiksindirirken o çocuğa zorla bela olmanın alemi ne? Bu sevgi gönülde olan hoş bir duygudur. Yani aşkla hakikaten sevgiyle hareket ederse bir kadın çok güzeldir ama zor kullanılırsa çok çirkin bir durum olur. İnşaAllah.

“Mutlaka zindana”, bak diyor, “emrettiğimi yapmayacak olursa”, emirle olur mu bu? Sevgi. Değil mi? “Mutlaka zindana atılacak, elbette küçük düşülenlerden olacak”. Şimdi Ahir zamanda da hep böyle zora dayalıdır. Yani, yap işte kız fakirse, ailene para veriyorsa, ailesine para vermem diyor. İşte zorla benim olacaksın diyor. Yahu işte abini işten attırırım diyor. Yok seni döverim diyor. Yok işte bıçaklarım şöyle yaparım, böyle yaparım. Bu çok alçakça ve kahpe hareketlerdir. Kur'an bu ahlaksızlığa dikkat çekiyor. Böyle bir zulüm olmayacağına, sevginin ancak candan istekle, Allah aşkıyla, güvenle, saygıyla, derinlikle olabileceğini söylüyor. O zaman bir anlam olacağını işaret ediyor Cenab-ı Allah. Evet. Bak sonunda zindana atılıyor Hz. Yusuf. Cenab-ı Allah o Güzel ahlakına karşılık. Onun sonunda hem ilim veriyor hem bilgi veriyor hem hakimiyet veriyor, inşaAllah

 


Yusuf Suresi, 23-24 Ayetlerinin Tefsiri

(Allah korkusu ve iman, zina gibi bir harama girmeyi engeller)

 

ADNAN OKTAR'IN A9 TV'DEKİ CANLI SOHBETİ (29 ARALIK 2011; 11.00)

ADNAN OKTAR: “Evinde kalmakta olduğu kadın, ondan murad almak istedi”. Şimdi yobazlara bir söylesen, desen ki; “Hz. Yusuf (a.s) kadının evinde kalıyormuş”, Hz. Yusuf (a.s)'ı taşa tutmaya kalkar o yobazlar, öldürmeye kalkarlar; “sen, kadının evinde nasıl kalıyorsun” diye. Bir yobaz için kabul edilebilecek şey mi bu? Olacak şey değil. O devirde yobazların Hz. Yusuf (a.s)'la karşılaştığını düşünün, kadının evinde kalıyor; ne yapmazlar? Hangi yobaz kabul eder bunu, kadının evinde kalmasını? Kabul etmezler, değil mi? Yıllarca kalıyor kadının yanında, baş başa kalıyorlar, tek başına kalıyorlar odada. “Ondan murad almak istedi”. Ama bak; “ergenlik çağına erişince evinde kalmakta olduğu kadın”. Hz. Yusuf (a.s) bir kadının evinde kalıyor, tek başına kadınla beraber kalıyor. Yobazlara göre harama girmiş durumda Hz. Yusuf (a.s), değil mi? Hem de bayağı bir harama girmiş durumda, haşa. “Ondan murad almak istedi”. Yani sevişmek istiyor kadın. “Bunu nasıl söylersin?” diyor, “çoluk çocuk biz beraber seyrediyoruz” diyor. Peki, Allah söylüyor, nasıl söylemeyeyim? “Söylenir mi?” diyor, “anlatmaman lazım” diyor. Kuran ayetini okumayacakmışız çoluk çocuk beraber seyrediyorlar diye.

“Ve kapıları sımsıkı kapatarak” bak, “kapıları sımsıkı kapatarak”. Yani kilitliyor kadın kapıları, Hz. Yusuf'un (a.s) kaçmasını engellemek için. Demek ki erkek çekici oluyor muymuş? Oluyormuş. Sırf kadın çekici olmaz, erkek de çekici olur. Bak, kadın onu arzuluyor. “Kapıları sımsıkı kapatarak: 'İsteklerim senin içindir, gelsene' dedi” diyor. Demek ki uzakta, “gel” diyor, çağırıyor yanına. Yani cinsel ilişkiye girmek istiyor. Çünkü zaten yan yanalar, kadınla bir hukukları var, konuşuyorlar, kadın onu beğeniyor, seviyor, sohbetleri oluyor; sadece cinsel ilişkiye girmiyor Hz. Yusuf (a.s). Ama kadın açıkça söylüyor bak; “isteklerim senin içindir” diyor. Açıkça beyan ediyor, cinsel ilişki istediğini söylüyor. “Gelsene” diyor, yani cinsel ilişkiye davet ediyor. “(Yusuf) Dedi ki: ‘Allah'a sığınırım.’” Müslüman olduğu için. Neyle engelleniyor? Jandarmayla mı? Arasına set çekilerek mi? Kadının başına çarşaf çekilerek de değil, değil mi? Neyle? İmanıyla. Aklı, vicdanı, imanıyla kendini durduruyor. Demek ki ölçü neymiş? İman, Allah'tan korkmakmış. Zinayı ne engelliyormuş? Allah'tan korkmak engelliyormuş, imanla engelleniyormuş. “Allah'a sığınırım. Çünkü o benim efendimdir”. ‘Rabbimdir’ diyor Allah’a, ‘O benim Rabbim’dir.’ “Yerimi güzel tutmuştur.” Çünkü çok rahat bir ortamda yaşıyor. “Gerçek şu ki, zalimler kurtuluşa ermez.” ‘Zulümdür’ diyor, ‘öyle bir şey. Ben bunu yapmam’ diyor ‘ve kurtuluşa ermezler’ diyor.

“Andolsun kadın onu arzulamıştı”. Ergenlik çağına gelince yakışıklı, önce küçükken o kadar kadının dikkatini çekmiyor ama sonra yapılı, aslan gibi delikanlı olunca etkileniyor kadın ondan. “Eğer Rabbinin (zinayı yasaklayan) kesin kanıt (burhan)ını görmeseydi- o da (Yusuf da) onu arzulamıştı.” Bak, o da onu arzuluyor. Ama haram olduğu için yanaşmıyor. Arzulama var, istiyor kadını, içinde var. Ama haram olduğu için ne yapıyor? Yanaşmıyor. “Böylelikle biz ondan kötülüğü ve fuhşu geri çevirmek için (ona delil gönderdik). Çünkü o, muhlis kullarımızdandı.” Kötülüğü, fuhşu nasıl geri çeviriyor Cenab-ı Allah? İmanıyla, Allah'a imanıyla inşaAllah.