Sayın Adnan Oktar'ın 13 Ekim 2010 tarihli röportajından Yusuf Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: Mesela Kuran’da geçen Yusuf Suresi de yine Hz. Mehdi (a.s.)’ı anlatan bir suredir. Yani ağırlıklı olarak ona işaret eden bir suredir. Yusuf Suresi, Kehf Suresi, Hz. Süleyman (a.s.) Kıssası baştan sona, Zülkarneyn Kıssası baştan sona hep Hz. Mehdi (a.s.)’dan bahseder. Yani ağırlıklı olarak, inşaAllah.
Yusuf Suresi Mekke’de indirilen bir sure, 111 ayet. Bakın bir kere, Şeytan Allah’a sığınırım. Rahman Rahim olan Allah’ın adıyla, bu ayetin içindeki ince hikmetlere bir bakmaya çalışalım Allah’ın dilemesiyle, Cenab-ı Allah’ın verdiği bilgi kadarıyla.
“Elif, Lam, Ra. Bunlar, apaçık olan Kitab'ın ayetleridir.” Bir, birin yanında bir “Elif” var. Elif’in ebced karşılığı birdir. Bak, 111 ayet, bak bir kere burada bir 11 var. Bir ile “Elif” birleştiğinde yine 11 oluyor. Yine aşağıya iniyoruz. Ne diyor Hz. Yusuf (a.s.)? “11 yıldız” diyor, 11. Bakın üç tane 11 var, inşaAllah. 11 Eylül olayı da çok önemli bir olaydır, 11 Eylül’de olan olay, inşaAllah. “Gerçekten Biz, akıl erdiresiniz diye, onu Arapça bir Kuran olarak indirdik”. “Akıl erdiresiniz diye” demek ki Kuran’ın üstüne biz derin derin düşüneceğiz. Aklı geliştiren bir güçtür Kuran Allah’ın dilemesi ile. Yani Kuran’ı okuyanlarda akıl gelişir. Kuran olmadan akıl olmaz onu söyleyeyim, zeka olur. Aklın olması için mutlaka Kuran’a ihtiyaç vardır. Kuran’ı iyi özümseyip iyi yaşayan, iyi hayata geçiren insana biz akıllı deriz. Onun dışındakilere zeki denir. “Biz bu Kur'an'ı sana vahyetmemizle, en güzel kıssaları gerçek bir haber (kıssa) olarak sana aktarıyoruz” bak, “En güzel kıssaları gerçek bir haber (kıssa) olarak sana aktarıyoruz oysa sen, daha önce, bundan haberi olmayanlardandın” bu bilgiler hep gayp haberlerleri, özel bilgiler bir çoğu.
“Hani Yusuf babasına: “Babacığım, gerçekten ben (rüyamda) on bir yıldız, Güneş'i ve Ay'ı gördüm; bana secde etmektelerken gördüm” demişti.” Şimdi bakıyoruz, “Rüyamda” diyor, “Ben rüyamda”. Bir kere 11 var. 11, 11 Eylül’e bakıyor 11 Eylül’deki olaylara. Bu Hz. Mehdi (a.s.)’ın çıkış alametidir. “Yıldız” iki tane kuyruklu yıldız çıkmıştır, biri Halley, biri Lulin ona bakıyor. “Güneş” Güneş tutulması olmuştur 2 kere, Hz. Mehdi (a.s.)’ın çıkış alametidir. Ve “Güneş’ten bir alamet belirecektir” ona bakıyor. “Ay” Ay tutulmaları olmuştur yine Hz. Mehdi (a.s.)’ın çıkış alameti olarak 2 kere olmuştur. 15 gün ara ile Ay ve Güneş tutulmaları olmuştur ona bakıyor. “Bana secde etmektelerken gördüm” yani Allah Hz. Mehdi (a.s.)’ın zuhuru için Hz. Mehdi (a.s.)’ın emrine veriyor. Mesela 11 Eylül olayını meydana getiriyor Cenab-ı Allah. Kuyruklu yıldızları çıkarıyor Hz. Mehdi (a.s.) çıkacak diye Hz. Mehdi (a.s.)’ın emrinde. Güneş ve Ay tutulmaları yapıyor yine Hz. Mehdi (a.s.)’ın emrinde. Allah Hz. Mehdi’nin emrine, Hz. Mehdi (a.s.)’ın hizmetine, Hz. Mehdi (a.s.)’ın zuhuru için vesile kılıyor.
“(Babası) Demişti ki: “Oğlum, rüyanı kardeşlerine anlatma” demek ki başlangıçta Mehdiyet anlatılmaması gereken bir bilgi. Yani gelişmemişken, imkanları yokken Mehdiyet’i anlatırsan Mehdiyet’te insanlarda bir hassasiyet olacak anlamına geliyor. Çünkü bu Hz. Yusuf (a.s.)’ın anlatacağı şeyde Mehdiyet. Çünkü ileride hakim olacağını, üstün olacağını gösteren bir rüya görüyor zaten. O rüyayı görünce kıskananlar olur, haset edenler olur ve saldırganlaşabilirler. Hatta biz Mehdiyet ile ilgili Hz. Mehdi (a.s.) ile ilgili ben bir kitap yazmıştım yıllar önce. Yani yaklaşık 20 yıl önce yazmıştım. Ben o kitabı yazınca bir kısım Müslüman kardeşlerimizde tahmin tahayyül edemeyeceğim bir reaksiyon başladı. Hatta bir camiye gitmiştik böyle etrafımızı sardılar falan. Yani çok acayip olaylar olmaya başlamıştı. Yani saldırganlaşmıştı bir kısım insanlar, bazı kişiler. Demek ki o zamanlar erkenmiş daha. Mesela bak şu an anlatıyoruz hiçbir şey yok sadece dinliyorlar. Ama o devirde anlattığımızda çok büyük olay olmuştu. Bak, Hz. Mehdi (a.s.) öncüsü olarak biz de bunun bir tecellisi ile karşılaştık. Onun için Müslüman da olsa bir kısım insanlar hasedine sebep olacak, kıskançlığına sebep olacak, saldırganlığına sebep olacak kıymetli hakikatler bir süre eğer zamanı, zemini uygun değilse anlatmamakta fayda var. Ama biz tabii anlattık yine hayır oldu o dönemde, inşaAllah.
“Yoksa sana bir tuzak kurarlar” demek ki Hz. Mehdi (a.s.) da Müslümanlar tarafından, Müslüman bilinen fakat münafık tiyniyetli olan kişiler tarafından tuzak kurulacak. Yani Müslüman bildiğimiz bazı münafıklar tarafından tuzak kurulacak. “Çünkü şeytan, insan için apaçık bir düşmandır.” Şeytan kime etki ediyor? Münafıklara etki ediyor, küfre etki eder. Şeytana dikkat çekildiğine göre, münafık da zaten şeytanın insan şeklini almış bir sureti olduğuna göre, “İnsan için apaçık bir düşmandır” demek ki münafıklar da Hz. Mehdi (a.s.)’a düşman olacaklar. 6. ayette, “Böylece Rabbin seni seçkin kılacak” ebcedi 2020 tarihini veriyor. “Böylece Rabbin seni seçkin kılacak” bak bir tane tarih veriyor Hz. Mehdi (a.s.)’ın zuhur tarihini veriyor 2020. 3418 olabilir, 975 olabilir, tam 2020 tarihini veriyor, bakabilirler. “Rabbin seni seçkin kılacak” farklı kılacak, üstün kılacak, ayrı kılacak, lider kılacak. “Sözlerin yorumundan (kaynaklanan bir bilgiyi) sana öğretecek” yani Hakk’ı yorumlamayı, hadis yorumlamayı, Kuran’ı yorumlamayı sana öğretecek, bu anlam çıkıyor. Yani güzel yorumlayacaksın, oradaki sırları ve şifreleri güzel çözeceksin, bu anlama geliyor. “Böylece Rabbin seni seçkin kılacak, sözlerin yorumundan (kaynaklanan bir bilgiyi) sana öğretecek” Hz. Mehdi (a.s.)’a bakan yönü olarak biz bunu görüyoruz. Yani Kuran’ı, Kuran’ın sırlarını, hadisin sırlarını açacak, yani insanlara gösterecek. Risale-i Nur’un sırlarını açacak insanlara gösterecek.
“Ve daha önce ataların İbrahim ve İshak'a (nimetini) tamamladığı gibi senin ve Yakub ailesinin üzerindeki nimetini tamamlayacaktır.” Hz. Mehdi (a.s.)’ın neslinden, Hz. İbrahim (a.s.)’ın zaten duası var. Müslümanlarda her namazda kadlede dua ediyorlar, Tahiyyat-ül Mescid duası, Ettahiyyatü. Orada Hz. İbrahim (a.s.)’a da tahiyyattayken Hz. İbrahim (a.s.)’a ailesine ve Hz. İbrahim (a.s.)’a dua ediliyor, inşaAllah. Bak, “İbrahim ve İshak'a (nimetini) tamamladığı gibi senin ve Yakub ailesinin üzerindeki nimetini tamamlayacaktır.” Hz. Mehdi (a.s.)’da bu soydan geliyor seyyiddir. Dolayısıyla Hz. Mehdi (a.s.)’ın dünya hakimiyeti olması ile nimet tamamlanmış olacaktır. Bak, “Nimetini tamamlayacaktır” diyor. Tam anlamıyla mütekamil, dünya hakimiyeti ile bu nimet tamamlanmış oluyor, inşaAllah. “Elbette Rabbin, bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.” 7. ayette, “Andolsun, Yusuf ve kardeşlerinde soranlar için ayetler (ibretler) vardır.” Bakın, bu ayetin ebcedi de 2019 tarihini veriyor. “Andolsun, Yusuf ve kardeşlerinde soranlar için ayetler (ibretler) vardır.” Yani Hz. Mehdi (a.s.) ve talebelerinde soranlar için ayetler vardır, ibretler vardır gibi de yorumlayabiliriz, inşaAllah. Bir yönüyle, yani Ahir Zamana bakan yönüyle. 2019 tarihini veriyor. Bak, orada 2020, burada 2019. Ve tam hakimiyetle ilgili konular bak, “Yusuf ve kardeşlerinde soranlar için ayetler (ibretler) vardır.”
“Onlar şöyle demişti: “Yusuf ve kardeşi babamıza bizden daha sevgilidir; oysa ki biz, birbirini pekiştiren bir topluluğuz. Gerçekte babamız, açıkça bir şaşkınlık içindedir. Öldürün Yusuf'u”. Bakın o devirde kişiler Müslüman olduklarını iddia ettikleri halde Hz. Yusuf (a.s.)’a karşı müthiş bir kıskançlık ve haset içindeler, bak, “Birbirini pekiştiren kalabalık bir topluluğuz biz” diyor. Ama Hz. Yusuf (a.s.)’a karşı öfkeliler. Hz. Mehdi (a.s.)’a karşı da bir kısım Müslüman bilinen münafıklarda öfkeli olacaklar. “Öldürün Yusuf'u veya onu bir yere atıp-bırakın ki babanızın yüzü yalnızca size (dönük) kalsın.” Yani onu hapsedin, bir yere gizleyin, etkisiz hale getirin, veyahut öldürün. Hz. Mehdi (a.s.) içinde aynı şeyleri düşünecek münafıklar. Öldürmeyi, hapsetmeyi, etkisiz hale getirmeyi düşüneceklerdir. Bak, “Babanızın yüzü yalnızca size (dönük) kalsın.” Yani siz ünlü olun, şöhret olun. Siz tanının, bilinin, yani öne çıkma hırsının, büyüklük hırsının insanları bu çizgiye getireceğine Mehdiyet devrinde işaret ediyor Kuran. “Ondan sonra da salih bir topluluk olursunuz.” Samimi topluluk olursunuz diye bunlar tabii kalbinde hastalık olanların yapacağı bir üsluptur. Hem anormallik yapacaksın, hem mazlum bir insanı hapsetmeye kalkacaksın, kuyuya atmaya kalkacaksın, öldürmeye kalkacaksın, hem de salih bir topluluk olacaksın. Yani cinayete azmedeceksin sen, hem de salih bir topluluk olacaksın. Belli ki olmayacak bu, bu kalbinde hastalık olanların üslubudur.
“İçlerinden bir sözcü dedi ki: “Eğer (mutlaka bir şey) yapacaksanız, öldürmeyin Yusuf'u, onu kuyunun derinliklerine bırakın da onu bir yolcu kafilesi alsın.” Bu kişi bir ihtimal Hz. Hızır (a.s.) olabilir. Bak, “İçlerinden bir sözcü dedi ki: “Eğer (mutlaka bir şey) yapacaksanız, öldürmeyin Yusuf'u” bir kere öldürülmesini engelliyor. “Onu kuyunun derinliklerine bırakıverin de bir yolcu kafilesi alsın.” Yani yolcu kafilesinin alacağını nereden biliyorsun? Ölür normalde, yolcu kafilesi de gelmez ama yolcu kafilesinin alacağını biliyor. Sözünün geçeceğini biliyor ve “Kuyunun derinliklerine bırakın”. “Bir yolcu kafilesi alsın” tabii bu daha da derinine gidersek bu konunun çok daha hayret verici konular çıkıyor. Ama biz ilk önce yüzeysel kısmını anlatalım inşaAllah.
11. ayet, “(Bu karara vardıktan sonra) “Ey Babamız,” dediler. “Sana ne oluyor, Yusuf'a karşı bize güvenmiyorsun? Oysa gerçekte biz, onun iyiliğini isteyenleriz.” Kalbinde hastalık olanlar, münafıklar, tuzak kurmadan önce böyle bir üslup kullanırlar. Bak “Sana ne oluyor, Yusuf'a karşı bize güvenmiyorsun?” Yani güvenin üstünde çok durur münafıklar ve kalbinde hastalık olanlar, o kişilerinde o anda kalbinde hastalık var. “Oysa gerçekte biz, onun iyiliğini isteyenleriz.” Yani bu şekilde yaklaşırlar iyilik istemek iddiasıyla, hayrına gayret ediyoruz demekle asıl işleyecekleri cinayete doğru adım adım giderler. Yani onun için Müslüman bu tip ataklarda, münafıkların ataklarında çok dikkatli olması lazım. Yani münafık ağzına aldanmamak çok önemlidir. Bak güvenmenin üstünde duruyor ve “İyilik istiyoruz” diyor. Halbuki münafık böyle bir şey istemez. Kalbinde hastalık olan böyle bir şey istemez.
“Sen onu yarın bizimle gönder, gönlünce gezsin, oynasın. Elbette biz onu koruyup-gözetiriz.” Yani “Gönlünce gezsin” özgür olsun diyor oynasın, neşelensin. “Elbette biz onu koruyup-gözetiriz.” Hem bakacağız, hem de “Koruyup gözetiriz” diyor. Bak, tuzak için ne kadar kapsamlı ve doyurucu açıklamalarda bulunuyorlar. Halbuki çok ölümcül ve tehlikeli bir tuzak kuruyorlar. Demek ki, münafığın ve kalbinde hastalık olanın bu tip bir üslubu olabiliyor. Yani Müslüman buna kanmayacak. Yani niyetinin bozuk olduğunu başından anlayacak. O ana özellikleri, münafık alametleri, hastalık alametleri görüldüğünde, ana alametleri bakmak lazım. Yani ifadeye bakmamak lazım, yani konuştuğu sözler önemli değildir. Ana münafık alametleri hayatidir. Müslümanda da ana Müslüman alametleri gördükten sonra kuşkulu gibi görünen konuşmalarının hiçbir önemi yoktur. Müslümanda da tersinedir, çünkü sağlam mümin alametleri varsa, takva alameti varsa, dava adamı, cihat adamı ve akıl alameti varsa, kuşkulu gibi görünen, dedikodulara, şuna buna falan aldırılmaz Müslümanda. O sağlam adamdır ama münafık alametleri, hastalık alametleri görünen bir adamda istediği kadar güzel iyi alametler göstersin hiçbirine itibar edilmez çok tehlikeli olur bu.
“Dedi ki” 13. ayette, “Sizin onu götürmeniz gerçekten beni üzer ve siz ondan habersiz iken onu kurdun yemesinden korkuyorum.” Bir kere, “Sizin onu götürmeniz gerçekten beni üzer” demesi bu Peygamber zellesidir, çünkü üzüntü Müslümana haramdır. Üzülmemesi gerekir, bu bir zelledir. Çünkü, “Gerçekten üzer” diyor. Bir de emin konuşuyor, bu da Peygamber zellesidir. Peygamberlerde olan hatalı hareketlere zelle deniyor. Yani her halükarda kaderinde olan sonradan düzelttikleri tavırlar olmuş oluyor. Yani birçok Peygamberin zellesi olmuştur, inşaAllah. “Ve siz ondan habersiz iken” onlara bak yol göstermiş oluyor, bu da bir zelledir. Yani adamların, karşı tarafın kuracağı tuzak için onlara farkına varmadan akıl vermiş oluyor. “Ve ondan habersiz iken onu kurdun yemesinden korkuyorum.” Korkmak da haram, Müslüman korkmaz tevekküllü olur, bu da bir Peygamber zellesidir. Ve onların kuracağı tuzak için onlara fikir vermiş oluyor farkına varmadan. Müslüman zaafını asla söylememesi lazım. Bakın bir “Siz ondan habersizken”, ikincisi “Kurdun yemesinden” diyor, kurt yemesi. Onlara hazır bir plan sunmuş oluyor farkına varmadan. Onun için hastalıklı adamlara Müslüman zaafını hiçbir şekilde söylemez. Ancak güçlü ve güvenilir insana zaaf olan noktalar söylenir ki tedbir alınsın. İki noktada açıkça onlara farkına varmadan yol göstermiş oluyor ve zaaf olan konuyu belirtmiş oluyor. Bak, bir ondan habersiz iken, iki kurt yemesi, korkuyorum diyor bu da Peygamber zellesi olarak Müslüman böyle demez. Tabii sonra bunu düzeltiyor Cennete gitmiş bir Peygamberdir. Ama birçok Peygamberde böyle zelleler vardır, inşaAllah. Mühim bir konu olduğu için tekrarlı söylüyorum ki iyice akılda kalsın diye.
“Dediler ki: “Andolsun” bak yeminle konuşuyorlar. Münafıklar ve kalbinde hastalık olanlar yemin ederler, Allah’a, takvaya yakın, takva bir üslup kullanabilirler. Yani dürüst ve kurtarma amaçlı bir üslup kullanabilirler. Bakın burada da, “İyiliğini istiyoruz” diyor kurtarma amacı, halbuki amaç bambaşka çok karanlıktır bu tip insanların asıl amacı. “Ailemi kurtarmak istiyorum, arkadaşlarımı kurtarmak istiyorum, kardeşlerimi kurtarmak istiyorum” der çok alçakça ve çok kahpece amacı olur. Bambaşkadır ama zahiren öyle gibi görünür, yani iyi niyetli imiş gibi görünür. “Dediler ki: “Andolsun, biz, birbirini kollayan bir topluluk iken” ki birbirlerini hakikatten kollarlar kalbinde hastalık olanlar, münafıklar. “Kurt onu yerse, bu durumda şüphesiz kayba uğrayan (aciz) kimseler oluruz.” Yani “Böyle bir şey mümkün değil” diyorlar. “Biz bayağı birbirini kollayan, dikkatli kişileriz. Bu bize yakışmaz zaten, yapmayız böyle bir şeyi” diyorlar. Buna da inanmamak lazım. “Nitekim onu götürdükleri ve kuyunun derinliklerine atmaya topluca davrandıkları zaman, Biz ona (şöyle) vahyettik” Hz. Yusuf (a.s.)’a daha çocukken Allah vahyediyor, kalbine vahyediyor.
“Andolsun, sen onlara kendileri, farkında değilken bu yaptıklarını haber vereceksin.” Yani, “Onlar kendi yaptıkları şeylerin gizli olduğunu zannediyor ama sen onlara haber vereceksin” diyor. Onların yaptığı oyunları, anormallikleri onlara bildireceksin. Hz. Mehdi (a.s.)’ın da yapacağı budur. Yani yapılan sahtekarlıkları, oyunları onlara bildirecektir inşaAllah. “Akşamüstü babalarına ağlar vaziyette geldiler” akşamüstü genellikle gecenin şerrinden Allah’a sığınılır. Akşamüstü suç işleyenlerin kullndığı bir vakittir aynı zamanda. Geceler tehlikelidir. Çünkü telafisi çok zordur akşamın, akşamdan sonra. Mesela bir insan kaybolsa akşam aramak çok daha zordur, gündüz bulmak daha kolaydır. “Babalarına ağlar vaziyette geldiler” demek ki bak kalbinde hastalık olanların, münafıkların ağlamayı da kullandıklarını görüyoruz. Ağlamayı da bir silah olarak kullandıklarını görüyoruz. Ağlamaya da inanmamak lazım. Çünkü mesela bir iftira atan bir fahişeyi buluyorlar mesela götürüyorlar emniyette, mahkemeye götürüp ağlatıyorlar, fahişe salyasıyla ağlıyor. Şöyle oldu, böyle oldu, hayali sahtekar oyunlar oynuyor. Ne oluyor sonra karşı taraftaki insan inanıyor. Kadın ağlaması insanları çok etkiler, zavallı bir görünüm verdiği için. Bunlar da orada ağlayarak inandırıcılık kazanmaya çalışıyorlar. Münafıkların oyunlarından biri de budur, yani ağlamaya şüphe gözüyle bakılması lazım. Yani samimiyetsiz, sahtekarca bir ağlamaya karşı dikkatli olunması gerekiyor. Oyun, yani taktik amaçlı ağlamaya da çok dikkatli olmak gerekiyor.
“Dediler ki: “Ey Babamız, gerçek şu ki, biz gittik, yarışıyorduk.” Şimdi bak, münafıkların ve kalbinde hastalık olanların yalan söylemekte ve kafalarında bir hayali olay meydana getirmekte nasıl yetenekli oldukları görülüyor. Demek ki iftirada yaman oluyor münafıklar, çok dikkatli olmak gerekiyor. Bak, “Yarışıyorduk” -veya kalbinde hastalık olanlar- “Yusuf'u da yiyeceklerimizin (veya eşyamızın) yanında bırakmıştık. Fakat onu kurt yemiş.” Bak babasının korktuğu konuyu ona söylüyorlar, kurt. Tabii kurda dikkat çekilmesi de ayrı bir şeydir. Ahir Zamanda kurt gibi insanlar türemiştir. “Kurt yemiş. Ne var ki biz doğruyu söylesek bile sen bize inanacak değilsin.” Bak, bu da bir münafıkane ve bilinçaltı kurgulamadır. Yani ben zaten doğruyu söylesem sen inanacak değilsin. Yalanı tezgahlayanların ne kadar kapsamlı ikna ve telkin metotları kullandığını gösteriyor Kuran. “Ve üzerine yalandan kan (sürülmüş) olan gömleğini getirdiler.” Bak delil de oluşturabiliyorlar. Demek ki, Müslümanların aleyhine, Ahir Zamanda Hz. Mehdi (a.s.)’ın aleyhine muazzam iftiralar atılacak, gerekirse aleyhte deliller oluşturulacak. Yani çok kapsamlı ve inandırıcı tavır gösterecek münafıklar. Yani hakikaten, gerçekten sanki Müslümanmış gibi, gerçekten iyi insanmış gibi, gerçekten değerli insanmış gibi karşısına çıkaracaklar ve çok galiz iftiralar atacaklar hatta yalan ve sahte deliller oluşturacaklar.
“Ve üzerine yalandan kan (sürülmüş) olan gömleğini getirdiler” sahte delil. “Hayır” dedi. Nefsiniz, sizi yanıltıp (böyle) bir işe sürüklemiş. Bundan sonra (bana düşen) güzel bir sabırdır.” Bak bu tam bir Müslümanca tavır. Şimdi burada Peygamberin yaptığı hareketin mükemmeliğini görüyoruz. Bir kere buna inanmıyor. Bu feraset, basiret ve akıl gerektiren bir şeydir. İnanabilirdi, inanmıyor. İkincisi bana düşen güzel bir sabırdır diyor. Bu da çok güzel. “Sizin bu düzüp-uydurduklarınıza karşı” yalan söylediklerini hemen anlıyor ferasetle, Allah’ın dilemesi ile. “(Kendisi'nden) yardım istenecek olan Allah'tır.” “Ben Allah’a sığınıyorum” diyor. Tam Müslümanca bir üslup. “Bir yolcu-kafilesi geldi, sucularını (kuyuya su almak için) gönderdiler. O da kovasını sarkıttı.” Hz. Mehdi (a.s.) kova burcundan biliyorsunuz. İncil’de de geçiyor, “Kova burcundan olan kişiye uyun” diyor Hz. İsa (a.s.). Kova burcundandır, bu masonlarda bunu biliyor. Kova burcundan olacağını ilgili kişinin ve Hz. İsa (a.s.)’ın bahsettiği kişinin de İncil’deki kova burcundan olduğunu biliyorlar. “Kovasını sarkıttı. Hey müjde... Bu bir çocuk.” dedi.” Bir kere burada bir müjde var. Ve “Bu bir çocuk” ilk Mehdiyet’in, ilk çocukluk yıllarına, gençlik yıllarına bakan bir ayet aynı zamanda. “Ve onu (kuyudan çıkarıp) 'ticaret konusu bir mal' olarak sakladılar.” Bak, “'Ticaret konusu bir mal' olarak sakladılar” önem vermiyorlar. “Oysa Allah, yapmakta olduklarını bilendir.” Yani bir süre geçiyor. “Onu ucuz bir fiyata, sayısı belli (birkaç) dirheme sattılar. Onu pek önemsemediler.” Hz. Mehdi (a.s.)’ı da insanlar pek önemsemeyecekler başlangıçta.
“Onu satın alan bir Mısır'lı (aziz,) karısına: “Onun yerini üstün tut (ona güzel bak), umulur ki bize bir yararı dokunur ya da onu evlat ediniriz” dedi.” Firavun da biliyorsunuz Hz. Musa (a.s.)’ı almıştı. Yani onu koruyup kollamıştı, haberi olmamıştı. Ona nasıl bir hizmet ettiğini bilememişti. “Böylelikle Biz, Yusuf'u yeryüzünde (Mısır'da) yerleşik kıldık. Ona sözlerin yorumundan (olan bir bilgiyi) öğrettik.” Hakkı ve güzel ifadeyi ona öğretiyor. Ona o zaman ki, hak olan bilgiler, Allah’ın bildirdiği bilgileri çok güzel yorumluyor, hak olan şeyleri güzel yorumluyor. Hz. Mehdi (a.s.)’a bakan yönü de, Hz. Mehdi (a.s.)’ın Kuran’ı, hadisleri, Risale-i Nur’u mükemmel yorumlayacağını anlıyoruz. “Ona sözlerin yorumundan (olan bir bilgiyi) öğrettik.” Öğreten kim? Allah. Demek ki, Hz. Mehdi (a.s.) ve diğer Peygamberler, diğer kişiler müstakil bir güce sahip değil, bütün güç Allah’ın elinde. “Allah, emrinde galib olandır” yani emrettiği bir şeyi yerine getirir ve galip olacaktır. Ebcedi 2014 tarihini veriyor. Kardeşim hep hakimiyetlerde Hz. Mehdi (a.s.)’ın devrinin tarihi çıkıyor ebcedlerde. Yani bu bir tane tesadüf olur, iki tane tesadüf olur, üç tesadüf olur, dört olur, beş olur, on olur, elli olur, altmış olur, yüz tane ebced var, yüzün üstünde ebced var, hepsi Hz. Mehdi (a.s.) devirine bakıyor hakimiyet ile ilgili ayetler, tamamı. Başka tarih vermiyor, sırf Mehdiyet tarihini veriyor. Bu çok acayip bir şey. “Allah, emrinde galib olandır” ebcedi 2014. “Ancak insanların çoğu bilmezler” şu anda da insanların çoğu bilmiyorlar. Bakın, 22, 2, 2, “Ergenlik çağına erişince, kendisine hüküm ve ilim verdik.” Burada da bir Mehdiyet’e bir bakış var. “Kendisine hüküm ve ilim verdik” hem güzel hüküm verme, hem de güzel bir bilgi. “İşte Biz, iyilik yapanları böyle ödüllendiririz” yani Ledün ilmi, vehbi ilim.
24’e kadar okuyayım ondan sonrasına başka bir gün devam edelim.
“Evinde kalmakta olduğu kadın, ondan murad almak istedi” bir kere Hz.Yusuf (a.s.) ile aynı evde kalıyor o kadın. “Ondan murad almak istedi” Hz. Yusuf (a.s.) açıkça söyleyeyim çok seksi. Yani erkek olarak kadınları çok tahrik eden, etkileyen bir erkek. Yani çok beğeniyorlar, kadınların hangisi görürse görsün hepsini etkiliyor. Ama aklından ve derinliğinden kaynaklanan bilinmeyen bir derin güce sahip, müthiş bir elektriği var. Bu tip ile, et ile kemikle alakalı olan bir şey değil. Et, löp löp et, adam böyle lombak gibi adam olur. Et koftur yani ondan bir şey çıkmaz. Aklın meydana getirdiği, Allah’ın meydana getirdiği olağanüstü bir etki vardır. O apayrı bir şeydir. Kuran ona dikkat çekiyor Cenab-ı Allah. “Evinde kalmakta olduğu kadın, ondan murad almak istedi ve kapıları sımsıkı kapatarak” bir kere kadın yani çok yaman bir kadın böyle, detayları çok düşünen bir kadın. Bak kapıyı değil kapıları da yani bütün kapıları kapatıyor. Yani herhangi bir kişinin giriş ve çıkışını engellemek için, tasarlamış çünkü. “İsteklerim senin içindir, gelsene” dedi.” Hz.Yusuf (a.s.)’da orada köle olduğu için. O belirli bir çağa gelip, büyüyüp gelişince kadın ondan etkileniyor. Yani ilk önce çocuk olarak görüyor ama delikanlılık çağına gelip de böyle gösterişli hale gelince kişiliği iyice oturup derinliğini iyice geliştirince müthiş bir etkileyicilik kazanıyor. Kadın artık bu aşamada dayanamıyor. Yani daha önce dayanabilen kadın. Daha önce iradesini kullanan, artık bu anlamda dayanamıyor. “İsteklerim senin içindir, gelsene” dedi” diyor Cenab-ı Allah ayette böyle bildiriyor.
“(Yusuf) Dedi ki: “Allah'a sığınırım. Çünkü o benim Efendimdir” yani imandan kaynaklanan bir güzelliği var. Kuran buna hemen dikkat çekiyor. Çünkü iman, iffetli bir erkek kadın için çok etkileyicidir. Ama fahişe bir erkek, yani herkesle yatıp kalkan, helale harama dikkat etmeyen, fahişe bir erkek de fuhuş yapan, gayrı meşruluktan kaçınmayan, harama helale dikkat etmeyen erkek kadına itici gelir. Yani böyle kitlevi gelir. Farkında olmadan bir iticilik bulur. Yani istese de olmaz. Yani o tiksintiden kurtulamaz onda. Yani nasıl fahişe kadından insan tiksiniyorsa, gücü yetmiyorsa mümin bir erkeğin. Yani tiksinir elinde olmaz, Allah’ın dilemesi ile. “Allah'a sığınırım. Çünkü o benim Efendimdir, yerimi güzel tutmuştur. Gerçek şu ki, zalimler kurtuluşa ermez.” “Allah bana her türlü nimet verdi” diyor. “O benim Efendimdir” derken evin, oradaki şahsa da hitap etmiş olabilir. Fakat Allah’a dediğini anlıyoruz biz. “Çünkü o benim Efendimdir, yerimi güzel tutmuştur.” Allah tutuyor çünkü burada o imkanı sağlayan Allah ona. “Gerçek şu ki, zalimler kurtuluşa ermez. Andolsun kadın onu arzulamıştı” ama normal bir arzu değil bu, kadının gözü dönmüş artık. “Eğer Rabbinin (zinayı yasaklayan) kesin kanıt (burhan)ını görmeseydi- o da (Yusuf da) onu arzulamıştı.” Hz. Yusuf (a.s.)’da o kadına karşı arzu duyuyor, yani istekli. “Böylelikle Biz ondan kötülüğü ve fuhşu geri çevirmek için (ona delil gönderdik). Çünkü o, muhlis kullarımızdandı.” Gayrı meşru cinsel ilişkiye girmiyor kadınla. Aynı evdeler, aynı ortamdalar, o devre kadar kadın muhtemelen defalarca ona sarkıntılık etmeye kalktı ama hepsinde kaçınmış. Ama bu sefer kadın kararlı, kapıları kilitliyor bu sefer. Yani cinsel ilişkiye girme konusunda azmettiği ve karar verdiği anlaşılıyor.
“Kapıya doğru ikisi de koştular.” Hz. Yusuf (a.s.)’ın sevimliliğine, güzelliğine bak kaçıyor kadından. “Kadın gömleğini arkadan çekip yırttı” ama kadının azgınlığı çok acayip, şaşırtıcı. Tutunca, muhtemelen tırnakları falan da uzun anladığım kadarıyla, arkasından tutunca, gömleği kopartıyor arkasından. “Kapının yanında kadının efendisiyle karşılaştılar.” Hz. Yusuf (a.s.) demek ki kapıyı açmış, kilidi açıp kaçmış, kadın da peşinden koşmuş. Kadın yakalamaya çalışınca gömlek yırtılmış. “Kadının efendisiyle karşılaştılar. Kadın dedi ki: “Ailene kötülük isteyenin, zindana atılmaktan veya acı bir azaptan başka cezası ne olabilir?” Görüyor musun ne kadar tehlikeli kadın? Şehvetten hem gözü dönmüş, iman gözüyle de bakmadığı için, gözü çok kara. Ve hani seviyordun sen? Allah için sevmediği için, saf şehvetle sevdiği için bir anda bak harcamayı göze alıyor. Bir anda siliyor. Hem de zindan, “Veya acı bir azaptan” bir de acı bir azap, yani kim bilir ne işkence yapılmasını istiyor ayrıca. Hani seviyordun sen? İşte Allah için sevmemenin sırf şehvet olarak sevmenin nasıl acı sonuçlar meydana getireceğini de Allah gösteriyor. Yani nasıl rahatça ayrılmalar olacağını, nasıl karşıdaki insanı harcayacağını, şehvet için yaklaşıldığında, Allah için sevilmediğinde nasıl çabuk biteceğini Allah gösteriyor.
“(Yusuf) Dedi ki: “Onun kendisi benden murad almak istedi.” Yani “Kadın” diyor “Öyle bir atakta bulundu. Ben yapmadım” diyor, “Öyle bir şey” diyor. “Kadının yakınlarından bir şahid şahitlik etti: “Eğer onun gömleği ön taraftan yırtılmışsa bu durumda kadın doğruyu söylemiştir, kendisi ise yalan söyleyenlerdendir. Yok eğer onun gömleği arkadan çekilip-yırtılmışsa, bu durumda kadın yalan söylemiştir ve kendisi doğruyu söyleyenlerdendir.” Demek ki burada Hz. Mehdi (a.s.)’a da bir kadınlardan kaynaklanan veyahut bir kadının, bazı kadınların atacağı iftiralar olacak. Hz. Mehdi (a.s.) da delil ve bürhan getirerek kurtulacak. Bak, Hz. Yusuf (a.s.)’da delil getiriliyor, gömleğin yırtılma şeklinden delil getiriliyor ve böylece suçsuz olduğu anlaşılıyor. Hz. Mehdi (a.s.)’a da aynı iftiraların atılacağına dair Kuran’ın bir işareti var, tabii doğrusunu Allah bilir. Yani işaret olarak görüyoruz. “Onun gömleğinin arkadan çekilip-yırtıldığını gördüğü zaman (kocası): “Doğrusu, bu sizin düzeninizden (biri)dir. Gerçekten sizin düzeniniz büyüktür” dedi.” Ehl-i dünya olan, yani İslam’a, Kuran’a önem vermeyen kadınların düzenleri çok şiddetli oluyor. Bayağı tehlikelidir, yani çok yırtıcı ve insanların başlarını rahatça belaya sokan tiplerdir, yani bunu herkes bilir dünyada. Adam diyor ki; “Yusuf, sen bundan yüz çevir” bu kadından yüz çevir, bununla görüşme.
“Sen de (kadın) günahın dolayısıyla bağışlanma dile.” Yine adam mümin, maşaAllah bak “Bağışlanma dile” diyor. “Doğrusu sen günahkarlardan oldun.” “Günah işleyen sensin” diyor ama yine de bak kadını dövmüyor, sövmüyor, sokağa atmıyor, vurmaya kalkmıyor. Türkiye’de olsa bazı tipler ya alnından vuruyor kadıncağızı, ya bıçaklıyor 38 yerinden 120 yerinden bilmem ne. Bak delilik yapmıyor. “Doğrusu sen günahkarlardan oldun” çünkü onun işlediği günah Allah ile onun arasında ondan dolayı yani böyle feci şekilde bir cezalandırma olmaz, en fazla boşarsın. Ama saldırmak, asmak, kesmek falan bunlar olmaz. “Şehirde (birtakım) kadınlar: “Aziz (Vezir)'in karısı kendi uşağının nefsinden murad almak istiyormuş.” Bak kadınların dedikoduculuğuna da dikkat çekmiş Cenab-ı Allah. Erkeklerde de vardır da kadınlarda da vardır. Boş insanlarda olur bu. “Aziz (Vezir)'in karısı kendi uşağının nefsinden murad almak istiyormuş. Öyle ki sevgi onun bağrına sinmiş.” Sevgi değil, şiddetli bir şehvet kadını sarmış, sevgi değil. Ama onlar öyle anlıyorlar. Çünkü sevgide bir insan sevdiğini harcar mı? Kıyabilir mi? “Doğrusu onu açıkça bir sapıklık içinde görüyoruz.” dedi.” “(Kadın) Onların düzenlerini işitince” yani bu dedikodularını işitince, “Onlara (bir davetçi) yolladı, oturup dayanacakları yerler hazırladı” koltuk hazırlıyor böyle herhalde salon gibi bir yerde. “Her birinin eline (önlerindeki meyveleri soymaları için) keskin bıçak verdi.” Meyve soymaları için ve meyve ikramı yapıyor. “Gelin sohbet edeceğiz” diyor. Hz. Yusuf (a.s.)'a da diyor ki; “Çık, onlara (görün)” dedi” yani yanlarına gel diyor kadınların yanına çağırıyor kadın topluluğunun içerisine.
“Böylece onlar onu (olağanüstü güzellikte) görünce (insanüstü bir varlıkmış gibi gözlerinde) büyüttüler, (şaşkınlıklarından) ellerini kestiler” yani eli ayağa titriyor böyle, Hz. Yusuf (a.s.)’ın etkileme gücünden dolayı. Kuran ona dikkat çekiyor. “Görünce (insanüstü bir varlıkmış gibi gözlerinde) büyüttüler, (şaşkınlıklarından) ellerini kestiler ve: “Allah'ı tenzih ederiz; bu bir beşer değildir” bu bir insan değil diyorlar. “Bu, ancak üstün bir melektir” dediler.” Yani “Olağanüstü etkileyici, başka türlü bunu açıklayamayız” diyorlar. Çünkü elinin ayağının titremesi, elinin ayağını kontrol edememesi, vücudunu kontrol edememelerine şaşıyorlar. “Kadın dedi ki: “Beni kendisiyle kınadığınız erkek delikanlı işte budur.” “Dedikodu yapıyordunuz, işte budur” diyor. “Andolsun onun nefsinden ben murad istedim” bu doğru ben ona yanaşmak istedim. “O ise (kendini) korudu. Ve andolsun, eğer o kendisine emrettiğimi yapmayacak olursa” yani kendisiyle cinsel ilişkiye girmezse, “Mutlaka zindana atılacak ve elbette küçük düşürülenlerden olacak” yani “Hapse attıracağım onu ve küçük düşüreceğim” diyor. Bak, hem zindana atılmak hem de küçük düşürmek, demek ki, Hz. Mehdi (a.s.)’da hem zindana atılacak, hem küçük düşürülmeye çalışılacak yani kamuoyunda, basında aleyhinde haberler çıkacak. Hz. Mehdi (a.s.)’dan da kadınların hoşlanacağını anlıyoruz yani ona işaret var, inşaAllah.
“(Yusuf) Dedi ki: “Rabbim, zindan, bunların beni kendisine çağırdıkları şeyden bana daha sevimlidir.” Demek ki, o da kararlı olacak yani gayrı meşru cinsel ilişkiye girmeyecek, girmemiş. “Kurdukları düzeni benden uzaklaştırmazsan, onlara (korkarım) eğilim gösterir, (böylece) cahillerden olurum.” “Benden bu sistemi uzaklaştır” diyor. “Allah esirgesin eğilim gösterip cahillerden olmaktan korkuyorum” diyor. Yani “gayrimeşru cinsel ilişkiden beni koru” diyor Allah’a sığınıyor. “Böylece Rabbi, duasını kabul etti ve onların hileli düzenlerini kendisinden uzaklaştırdı.” 2031 yapıyor tarihi. 2010’dayız, 2031 İslam’ın en şaşalı yılları inşaAllah. “Çünkü O, işitendir, bilendir. Sonra onlarda (Yusuf'un iffetine ilişkin) delilleri görmelerinin ardından, mutlaka onu belli bir vakte kadar zindana atmak (görüşü) ağır bastı.” Bak, “Lehinde, hukuki, açık delilleri görmelerine rağmen” diyor. Suçsuz olmasına dair delillerin net olmasına rağmen “Onu belirli bir vakte kadar hapse atmak görüşü ağır bastı”. O zamanın devletinin içindeki derin devlet buna karar veriyor. Yani meşru bir devlet bunu yapmaz zaten, derin devletin aldığı karar. Anlıyoruz ki, Hz. Mehdi (a.s.)’da bütün açık aleni delillere rağmen, temizliğine dair, suçsuzluğuna dair deliller olmasına rağmen belirli bir vakte kadar hapse atılmasına derin devlet karar verecek. Ve bir komplo hazırlayacaklar, bir oyun oynayacaklar, meşru mahkemeler kanalıyla onu hapse attıracaklar. Çünkü hadislerde hapse gireceği yazıyor Hz. Mehdi (a.s.)’ın. Yusuf Suresi’nde de zaten Peygamberimiz (s.a.v.), “Hz. Mehdi (a.s.) Hz. Yusuf (a.s.)’a benzer” diyor, Hz. Mehdi (a.s.). Yusuf kıssasında Hz. Mehdi (a.s.)’ın anlatıldığını görüyoruz, inşaAllah bir yönüyle, işari anlamıyla.
Sayın Adnan Oktar'ın 17 Ekim 2012 tarihli sohbetinden Yusuf Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: Açtım, Yusuf Suresi, 19 çıktı. Şeytandan Allah’a sığınırım. “Bir yolcu kafilesi geldi.” Hz. Mehdi (a.s)’ı arayacak kafileye işaret. “Çeşitli ülkelerden çıkan alimler Hz. Mehdi (a.s)’ı ararlar” diyor hadiste, inşaAllah. “Sucularını gönderdiler. O da kovasını sarkıttı.” Kova çağı, Şubat, inşaAllah. ““Hey müjde, bu bir çocuk” dedi.” 19. ayet, 12. sure. “Hey müjde!” “Hz. Mehdi (a.s) ile müjdelenin” hadisinin bir yansıması ayette. ““Hey müjde, bu bir çocuk” dedi.” Hz. Mehdi (a.s)’a işaret, inşaAllah. Biz ikinci işari anlamında söylüyoruz ayeti. “Ve onu (kuyudan çıkarıp) 'ticaret konusu bir mal' olarak sakladılar. Oysa Allah yapmakta olduklarını bilendi. Onu ucuz bir fiyata, sayısı belli (birkaç) dirheme sattılar. Onu pek önemsemediler. 19 ve 20. ayetler. Hz. Mehdi (a.s)’ı da önemsemeyecekler, fark edemeyecekler başlangıcında; gençliğinde, çocukluğunda ve faaliyet çağlarında. Yani faaliyetinin gençlik yıllarında, faaliyetinin çocukluk yıllarında onu önemsemeyecekler ve tanıyamayacaklar. Hadislerde de açıkça var. “Onu satın alan bir Mısırlı (aziz,) karısına: “Onun yerini üstün tut (ona güzel bak), umulur ki bize bir yararı dokunur ya da onu evlat ediniriz” dedi. Böylelikle Biz, Yusuf'u yeryüzünde (Mısır'da) yerleşik kıldık. Ona sözlerin yorumundan (olan bir bilgiyi) öğrettik.” Çok güzel yorum yapıyor Hz. Yusuf (a.s). Yorumu yapan kim? Allah. Ne diyor Allah?
“O güzel yorum yaptı” demiyor; “ona sözlerin yorumundan öğrettik” diyor. “Ben öğrettim” diyor Allah, “Ben söylettim” diyor. “Allah, emrinde galip olandır.” Bir şeye hüküm verdi mi yapar. “Ancak insanların çoğu bilmezler.” Hep böyledir; insanların çoğu akledemez, çoğu bilmez. Dünyadaki bozukluğun sebebi de o. 22. Ayet, 2-2; “Ergenlik çağına erişince, kendisine hüküm ve ilim verdik.” Hüküm, hüküm verme yetkisi, hakimlik. Hz. Mehdi (a.s)’ın vasfı ne? Hakimlik, hüküm verme yetkisi var. Hz. Mehdi (a.s)’a hüküm veriliyor, hükmetme yetkisi, hakimlik mevkisi. “Hüküm ve ilim.” Nasıl bir ilim? Vehbi bir ilim. “İşte Biz, iyilik yapanları böyle ödüllendiririz.” Demek güzel ahlaklıysa bir insan, Allah ona yardım ediyor. “Evinde kalmakta olduğu kadın,” hani kadınlarla beraber olunamıyordu, konuşulamıyordu, yüzüne bakılamıyordu? Peygamber bak, Peygamber bir kadınla aynı evde; yalnızlar, beraberler. evinde kalmakta olduğu kadın. Peygamber harama mı girdi burada? Yok, helal olduğu için kalıyor. “Kadın ondan murat almak istedi.” Cinsel ilişkiye girmek istiyor kadın. “Ve kapıları sımsıkı kapatarak:” yani başka bir kişinin içeriye girmesini istemiyor, sadece ikisinin baş başa kalmasını istiyor; ““İsteklerim senin içindir, gelsene” dedi.” Yani cinsel ilişkiye girmek istediğini açık açık söyleyerek onu cinsel ilişkiye davet ediyor.
“Yusuf: “Allah’a sığınırım” dedi.” İffetli olduğu için kabul etmiyor, cinsel ilişkiyi kabul etmiyor ama aynı evde. Konuşuyor, sohbet ediyor, beraber yaşıyorlar fakat cinsel ilişkiye girmiyor. “Çünkü o benim Efendimdir, yerimi güzel tutmuştur. Gerçek şu ki, zalimler kurtuluşa ermez.” Allah’tan korktuğu için, bunun bir zulüm olduğunu düşündüğü için gayri meşru cinsel ilişkiye girmiyor. “Helaliyle olsa girerim” diyor, anlamı bu. “Ama haram bir fiile girmem” diyor. Çünkü nikahlısı değil. Ama aynı evde yaşıyor, konuşuyor, sohbet ediyor; iç içeler. Müslüman’ın demek ki ölçüsü bu olacak; konuşabilir, sohbet edebilir ancak gayri meşru cinsel ilişkiye girmez, harama girmez. “Andolsun” diyor Cenabı Allah, “kadın onu arzulamıştı.” Çünkü Hz. Yusuf (a.s)’ı küçük yaşta alıyorlar, yetiştikten sonra, olgunluk çağında gösterişli oluyor. Serpildikten sonra kadın ondan artık etkilenmeye başlıyor, tahrik oluyor. Onu ele geçirmeye çalışıyor. Çocukken öyle bir şey yok. “Andolsun kadın onu arzulamıştı, -eğer Rabbinin (zinayı yasaklayan) kesin kanıt (burhan)ını görmeseydi- o da (Yusuf da) onu arzulamıştı.” “Yusuf da onu arzuluyor” diyor Cenab-ı Allah. Yani onunla ilişkiye girmek arzuluyor, istiyor kadınla beraber olmayı arzuluyor, beğeniyor kadını. Ama harama girmiyor. “Böylelikle Biz ondan kötülüğü ve fahşayı geri çevirmek için (ona delil gönderdik).” Hüküm, Allah’ın hükmünü. Çünkü aksi fuhuş olur. Helal değil. Ama etkilenmiş kadından. “Etkilendi” diyor Cenab-ı Allah. Hoşuna gidiyor, beğeniyor, aynı yerdeler. “Çünkü o muhlis kullarımızdandı.” Halis, samimi, candan.
“Bir kadınla konuşulmaz” diyenler, buradaki ayeti görecekler. Bu ayete göre, onların kafasına göre Hz. Yusuf (a.s) harama girmiş, halvet olmuş; onların kafasına göre. Allah harama girdi demiyor burada. Afif olduğunu söylüyor. “Suç işlemedi” diyor ama işte malum zihniyete göre de bu haram, Hz. Yusuf (a.s)’ın yaptığı. Yani alenen harama girdiği kanaatindeler. Çünkü kadınla yalnız, baş başa; konuşuyor, iç içe yaşıyor; arzulamış da ayrıca. O zaman onların kafasına göre halvet de var, göz zinası da var, çünkü görmeden arzulaması mevzu bahis değil, görüyor da zaten; konuşuyor ve görüyor. Konuşması da var, görmesi de var; bakıyor kadına. Bakmış, görmüş, beğenmiş, arzulamış ama cinsel ilişkiye girmemiş, girmiyor. Bazı arkadaşlara göre bu nedir? Halvet, haram. Allah da harama girmediğini söylüyor. Biz kime inanırız? Allah’a inanırız. Birkaç defa tekrarlamamın nedeni, Peygamberimiz (s.a.v)’in sünnetidir; yani mühim konuları üç defa Peygamberimiz (s.a.v) tekrarlıyor. “Kapıya doğru ikisi de koştular.” Hz. Yusuf (a.s) dünya tatlısı; o önde kaçıyor, koşuyor, kadın da peşinden kovalıyor. Onun tatlılığını artık düşünmek lazım. Can havliyle. Evin de büyük bir ev olduğu anlaşılıyor, küçük bir oda olmadığı anlaşılıyor. Çünkü koşması için hız alması gerekiyor. Yani öyle üç metre, dört metre bir ev değil; büyük bir ev olduğu anlaşılıyor. Ama kadın da yaman bir kadın, normalde onu yakalayamaması lazım. Çünkü Hz. Yusuf (a.s) genç, yetişkin bir delikanlı; çok atletik. Harikulade güzel bir insan. Can havliyle bütün hızıyla koştuğu halde kadın onu yakalıyor. Kadın da çok yaman, normalde yakalayamaması lazım.
“Kadın gömleği arkadan çekip yırttı.” O şehvetin hırsıyla. Kadın hırsını da gösteriyor Cenab-ı Allah. O hırs ona muazzam bir güç vermiş oluyor, yani onu yakalayamaz normalde. Bir de gömleği yırtması çok acayip, o devrin kumaşları bayağı kuvvetli. Yani bir gömleği tutup yırtmak kolay iş değildir, çok çok zordur. Fakat Hz. Yusuf (a.s)’ın da çok kuvvetli olduğu anlaşılıyor. İkisi de çok kuvvetli gördüğüm kadarıyla. Çünkü o kaçmak istiyor, o da çekiyor, çektiğinde yırtık gömleğin parçası elinde kalıyor. Tam kapının yanında kadının efendisiyle karşılaşıyorlar. Allah kaderde öyle yarattığı için, özellikle Allah karşılaştırıyor. Kadının kocasıyla karşılaştılar, efendisiyle. “Kadın dedi ki: “Ailene kötülük isteyenin, zindana atılmaktan veya acı bir azaptan başka cezası ne olabilir?”“ Böyle küfür içerisindeki insanlar şehvetini elde edemediğinde çok azgınlaşır, çok çirkefleşir. Cinayete kadar da vardırabilirler; yani çok kahpe ve alçaktır küfür, çok şerefsizdir. Mesela geçenlerde bir ahlaksız, Müslüman bir genç kıza, başörtülü hanım bir kıza tecavüz edip şehit etmiş çocuğu. O işte şehvet anında aklının kapanmasından, yani şeytani bir deliliğe bürünüyor ve şeytani bir azgınlığa bürünüyor. Onun için şehvet bürüyen insanlarda eğer imansızsa, küfür ehlindense birçok vakada, çoğunda kahpe bir yırtıcılık, bir alçaklık ruhu, bir cinayete eğilim, bir kahpe karakter gelişir. “Kadın dedi ki: “Ailene kötülük isteyenin,” sen istiyorsun kötülüğü, yapan sensin, Hz. Yusuf (a.s) mı yapıyor? Adamı orada gaddarlığa ve zulme teşvik etmeye çalışıyor. “Zindana atılmaktan,” bak nasıl bir anda değişti, hani seviyordun? Küfür sevgisi işte bu tarzda oluyor. Birçoğu böyledir. Demek ki şehvet gözüyle bakmışsın; bir anda alçakça, kahpe bir ruha dönüşüyor üslup. “Veya acı bir azaptan başka cezası ne olabilir?” Canını yaktırmak istiyor, işkence. “(Yusuf) Dedi ki: “Onun kendisi benden murad almak istedi.” Kendisiyle cinsel ilişkiye girmek istediğini söylüyor Hz. Yusuf (a.s).
“Kadının yakınlarından bir şahit şahitlik etti.” Her yerde böyle bir derin devlet olur. Hak olarak bazen, hak olarak; devletin içinde böyle insanlar olur. “Eğer onun gömleği ön taraftan yırtılmışsa bu durumda kadın doğruyu söylemiştir, kendisi ise yalan söyleyenlerdendir. Yok eğer onun gömleği arkadan çekilip-yırtılmışsa, bu durumda kadın yalan söylemiştir ve kendisi doğruyu söyleyenlerdendir.” Ona bildirildiği anlaşılıyor, bu şahsa. Yani Hz. Hızır (a.s)’ın orada görevde olduğu anlaşılıyor. Orada herhangi bir insan gibi görünüp bilgi veriyor. Çünkü bu hüküm çok tehlikeli bir hüküm; rahatça önden de yırtabilir kadın, çeker yırtar gömleğini ve orada biter o. Ama onu kurtaracağını bilerek söylüyor bunu. Bilgisi olduğu anlaşılıyor Allahualem. “Onun gömleğinin arkadan çekilip-yırtıldığını gördüğü zaman (kocası): “Doğrusu, bu sizin düzeninizden (biri)dir.”Ama demek ki delalet içinde olan kadınlardaki, küfür içinde olan kadınlardaki bu tip karakter genel olarak toplumda biliniyor, Çünkü bilinen bir şey bu, adam şaşırmıyor. Diyor ki: “Doğrusu bu sizin düzeninizdendir.” Alışmış, makul; “zaten yapıyorsunuz bunu” diyor. “Düzeninizdendir” diyor, yani “düzen kurmayı biliyorsunuz” diyor. Yani samimiyetsiz üslubunu söylüyor. ““Gerçekten sizin düzeniniz büyüktür” dedi.” Eğer Allah’tan korkmuyorsa, acımasızsa, ahlakı-kişiliği bozuksa kadın çok tehlikelidir. Erkek de çok tehlikelidir. Aynı şekilde, aynı ahlaktaki erkek de tehlikelidir; her türlü kahpeliği, her türlü çirkin şeyi yapabilir. Her vaka için demiyoruz ama büyük bir bölümü böyledir.
“Gerçekten sizin düzeniniz büyüktür” dedi. “Yusuf, sen bundan yüz çevir” diyor, o evin sahibi olan şahıs. “Bununla konuşma” diyor, bağlantını kes. Bir çözümdür bu. Çünkü konuşmaya devam ederse yine olay çıkar, yine konu çıkar. Onun için görüşmemek çözüm. “Sen de günahın dolayısıyla bağışlanma dile.” Adam dindarmış, maşaAllah. “Sen de günahın dolayısıyla bağışlanma dile.” Günaha girmek istediği için, iftira attığı için, günahkar olduğuna kanaat getiriyor; yani “zina ettin” demiyor, iftira attığı için ve zinaya azmettiği için tevbe etmesini söylüyor. “Doğrusu sen günahkarlardan oldun. Şehirde (birtakım) kadınlar: “Aziz (Vezir)'in karısı kendi uşağının nefsinden murad almak istiyormuş.” Kadınların cinselliği, cinsel gücü, bu tip şeyler birçok kadını çok ilgilendirir; ta eski diğer zamanlardan beri. Onun dedikoduları olur; “Aslında güzel kadın değil, çok etkileyici ama işte şöyle böyle.” Ama dedikodunun konusu hep cinsellik üstünedir. Mesela şu anda da hep gazetelerde falan dikkat ederseniz birçok ünlü şahsiyetin hep cinselliğinin üstünedir hikayeler, konular. İnsanların birçoğu bu konuda eziktir. Problemlidir birçok insan. Onun için böyle güçlü insanları kıskanıyorlar veyahut cinsellikle ilgili hikayelere çok meraklı olurlar; onları öğrenmek isterler, duymak isterler. O devirde de bu var. Bak diyor ki; “Şehirde (birtakım) kadınlar: “Aziz (Vezir)'in karısı kendi uşağının nefsinden murad almak istiyormuş.” Cinsel ilişkiye girmek istiyormuş. Hiç üstlerine vazife değil normalde ama onu önemli bir konu olarak ele alıyorlar.
“Öyle ki sevgi onun bağrına sinmiş.” Halbuki bu bir sevgi değil, şehvet, kaba şehvet. “Doğrusu onu açıkça bir sapıklık içinde görüyoruz.” Yani cinsi sapıklıkla itham ediyorlar. Hayır, doğru da ama onların üzerine vazife değil. Yani onları da çok ilgilendiren flaş bir konu olarak, sosyal açıdan sanki böyle sarsıcı bir konu gibi ele alıyorlar. Kadın da adamı etkilemeye çalışırken, “ailene kötülük isteyeni” diyor. Kurnazlığa bak. “Ailene” diyor, adama o yönden yaklaşıyor; aile, anne, baba, karısı, karısına göz koyan, çocuklarının annesi… Oradan onu tahrik etmeye, onu ona karşı kışkırtmaya çalışıyor. “(Kadın) Onların düzenlerini işitince,” dedikodu sistemi kadınlar arasında cahiliyede çok yaygındır. Cahiliye mantığında. Allah’tan korkmayanlarda bu yaygındır. Hepsinde olmasa da birçoğunda var. “(Kadın) Onların düzenlerini işitince,” bak dedikodu hemen oraya geliyor. Ondan ona, ondan ona, normalde haberin ona gelmemesi lazım, kendi aralarında konuşurlarsa gelmemesi lazım ama fısıltı gazetesi ona kadar hemen ulaşıyor.
“…onlara (bir davetçi) yolladı.” Kadınlar genellikle bu konuları halletmek için birçok yerde mesela toplantı yaparlar, gün yaparlar, dedikodu meclisleri oluştururlar; orada onlara cevap verirler; rakipleri gelir, onlarla yüzleştirirler. İş-güç olmadığında, Allah vermesin, boş işlerle uğraşırlar. Oturup dayanacakları yerler hazırladı ve her birinin eline (önlerindeki meyveleri soymaları için) bıçak verdi. Ama kadınları tahrik etmeyi amaçlayan hazırlık yapmış. Bunu çok kapalı bir üslupla anlatıyor Cenab-ı Allah Kuran’da. Kadınların o seksüel dürtülerini, cinsel uzuvlarını tahrik edecek bir hazırlık yapıyor kadın. Yani onları da baştan çıkarıp, onları tahrik edip, ben haklıyım mantığına getirecek. Buradaki açıklamalar ona yönelik ama şu an ben onları detaylı olarak anlatmak istemiyorum. Sonra yeri gelince anlatırım. Hz. Yusuf’a da kadın, “Çık, onlara (görün)” dedi.” Hz. Yusuf (a.s)’a emir veriyor ama Hz. Yusuf (a.s)’ın yapacağı bir şey yok. Mahkum orada, mecbur. “Çık” diyor, emir veriyor kadın ona. ““Çık, onlara (görün)” dedi.” Hz. Yusuf (a.s) gidip kendini kadınlara gösteriyor. Kadınlar onu görüyor, kadınlar ona bakıyor, Hz. Yusuf (a.s) da kadınlara bakıyor. Göz zinası mı yaptı Hz. Yusuf (a.s), haşa? Onların dediğine göre öyle oluyor. “Ne kadar kadın olursa olsun zaten halvet olur, bir erkek olması gerekir” diyorlar. O zaman halvet de olmuş oluyor, bir daha bir halvet olmuş oluyor. Göz zinası da olmuş oluyor onların kafasına göre, haşa.
“Böylece onlar onu (olağanüstü güzellikte) görünce,” tabii güzelliğinden çok çekiciliğinden etkileniyorlar, “(insanüstü bir varlıkmış gibi gözlerinde) büyüttüler, (şaşkınlıklarından) ellerini kestiler.” Yani eli ayağı boşalıyor kadınların, şehvetin etkisiyle, kontrolsüzler. Şehvette hakikaten kas kontrollü zayıflar; dikkat, irade ve konuşma kaybolur. O yüzden suç işleyenler de daha kolay suç işlerler, yani mantıklı olmazlar. “Ellerini kestiler ve: “Allah'ı tenzih ederiz; bu bir beşer değildir.” Kadınlarda yine de bir dindarlık var. ““Bu bir beşer değildir. Bu, ancak üstün bir melektir” dediler.” “Bu kadar etkileyicilik hayret verici” diyorlar. Yani kadınların nefesi kesiliyor. Çünkü İlahi, Rahmani bir tecelli var üzerinde, muazzam bir tecelli var. Kadınlar ona bir mana veremiyorlar; yani bu elektrik, bu etkileme gücü nereden geliyor. Onu şimdiki tipler aura diye açıklıyorlar. Muazzam bir etkileme gücü var. Görür görmez kadınlar etkileniyorlar. “Kadın dedi ki: “Beni kendisiyle kınadığınız işte budur.” “Siz beni kınıyordunuz, işte budur” diyor. “Andolsun onun nefsinden ben murat almak istedim” diyor kadın. Açıkça söylüyor kadın, cinsel ilişkiye girmek istediğini söylüyor. “O ise kendini korudu.” “O istemedi” diyor, “korudu” diyor. “Ve andolsun” diyor kadın, yemin ediyor, “eğer kendisine emrettiğimi yapmayacak olursa,” cinsel ilişkiye girmesini emrettiğini söylüyor, “mutlaka zindana atılacak ve küçük düşürülenlerden olacak.” Zindanda küçük düşüleceğini söylüyor ayrıca. Kıyafetiyle, konduğu yeri itibariyle, yapılacak muamele itibariyle… Çok acımasız davranılacağı anlaşılıyor. Sırf zindan değil, küçük düşülenlerden olacak. “(Yusuf) Dedi ki: “Rabbim, zindan, bunların,” “bunların” diyor, bir tek o değil, ekibin, “bunların beni kendisine çağırdıkları şeyden,” şimdi tek kadınken, öbür kadınlar da istiyorlar Hz. Yusuf (a.s)’ı; hepsi istiyor, bütün kadınlar istiyor.
“…bunların beni kendisine çağırdıkları şeyden bana daha sevimlidir.” “Zindan daha sevimli zinadan” diyor. “Ben yapmam zina” diyor. İşte Müslüman’ın imanı, aklı böyle çok güçlü olur. Çelik gibi de iradesi olur, maşaAllah. “Kurdukları düzeni benden uzaklaştırmazsan,” kurduğu düzen demiyor, “durdukları düzen.” Düzenin çapı genişlemiş, diğer kadınlar da işin içine girdiği için. “Kurdukları düzeni benden uzaklaştırmazsan, onlara,” ona değil, onlara; bütün kadınlara, kalabalık bir kadın kitlesine; “onlara (korkarım) eğilim gösterir, (böylece) cahillerden olurum.” Yani “onlarla böyle bir ortam meydana gelirse, zorla ilişkiye girmeye kalkarlar; Allah esirgesin, ben de o belanın içine girebilirim. Zorla ilişkiye girerlerse, kendimi koruyamayabilirim ben. Dolayısıyla haram bir fiilin içine düşerim” diyor. Allah esirgesin. Allah’a sığınıyor. “Böylece Rabbi, duasını kabul etti.” Müslüman’ın iradesini görüyor musun? Köşk ev, muhteşem yiyecekler, muhteşem ortam, kadın da çok çekici ve cazibeli, diğer kadınlar da çekici ve güzeller; “ben hapishaneyi istiyorum” diyor. “Zindanı istiyorum” diyor. “Harama girmek istemiyorum Ya Rabbi” diyor. “Ve onların hileli düzenlerini,” düzen değil, hileli düzenlerini; hile yaparak, oyun oynayarak onu elde etmeye çalışıyorlar. “Hileli düzenlerini kendisinden uzaklaştırdı.” Cinsel ilişkiye girmek için hileli düzen kuruyorlar Hz. Yusuf (a.s)’a ama Cenab-ı Allah, “kendisinden uzaklaştırdım” diyor.
“Çünkü O işitendir, bilendir.” Allah işitiyor ve “bilendir” diyor. “Sonra onlarda (Yusuf’un iffetine ilişkin) delilleri,” bir o değil delil, “deliller” diyor ayet, çok delil var. Mesela gömleğin yırtılması var, kendi samimi ifadesi var, kadının kendi şahadeti var, itiraf ediyor kadın. “Delilleri görmelerinin ardından,” mahkemede de birçok delil kullanılıyor, “mutlaka onu belli bir vakte kadar zindana atmak (görüşü) ağır bastı.” O zamanlar hukuk diye bir şey yok, siyaset hukuka hakim olmuş, derin devlet yapılanması var. Dolayısıyla gerçek hukuk yok. İftirayla istediklerin de istedikleri kişiyi hapse atabiliyorlar. Oyun oynayabiliyorlar. Onu yaparken de herhangi bir vicdani rahatsızlık duymuyorlar. Delile de gerek duymuyorlar. Hapse koyuyorlar. Neye göre koyuyorsun? Cevap yok. Öyle gerekli deyip koyuyorlar hapse. “Onunla birlikte iki genç de zindana girmişti. Biri: “Ben (rüyamda) kendimi şarap sıkıyorken gördüm.” dedi. Öbürü: “Ben de kendimi başımın üstünde ekmek taşıyorken gördüm; kuş da ondan yemekteydi” dedi. “Bunun yorumundan bize haber ver. Doğrusu biz seni, iyilik yapanlardan görmekteyiz.”“ Şarap ve ekmek biliyorsunuz Hıristiyanlıkta kutsal olarak addedilir. Burada benim gördüğüm bazı şifreler var ama bunu anlatmak için şimdi biraz erken. “Dedi ki: “Size rızıklanacağınız bir yemek gelecek olsa, ben mutlaka size daha gelmeden önce onun ne olduğunu haber veririm. Bu, Rabbimin bana öğrettiklerindendir.”“ Bir ilimle bu bilinebiliyor. Bir olay Cenab-ı Allah’ın bildirmesiyle, olmadan kısa bir süre önce şahadet alemine giriyor ve bilinebiliyor. Allah’ın bildirmesiyle, inşaAllah. “Bu Rabbimin bana öğrettiklerindendir.” Şimdi de bir denemeden bahsediyorduk geçenlerde, adam bir şey tasarlamadan önce beyninde, altı saniye önce kaslara emir gitmiş oluyor. Daha o düşünmeden.
“Doğrusu ben Allah’ı iman etmeyen, ahireti tanımayanların taa kendileri olan bir toplumu terk ettim”. “Doğrusu ben, Allah’ı iman etmeyen,” Darwinistler, materyalistler ne yapıyorlar? Allah’a iman etmiyorlar. Ahireti de tanımıyorlar. “O topluluğun inancını, dinini ben terk ettim” diyor, “kabul etmiyorum” diyor. “Darwinist, materyalist sistemi kabul etmiyorum” diyor. “Atalarım İbrahim, İshak ve Yakub’un dinine uydum.” Yani İsraili dinine uydum. “Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmamız bizim için olacak şey değildir. Bu, bize ve insanlara Allah’ın ihsanındandır, ancak insanların çoğu şükretmezler.” Ben bu ayeti, 38. ayeti mahkemede delil olarak sunmuştum. Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde yargılanıyordum ben. “Türk kavmindenim, İslam milletindenim” dedim. “İslam milletindenim” demekle ümmetçilik propagandası yaptığım iddiasıyla 15 yıl mı ne, hapis cezasıyla önce hapishaneye, hapishaneden tımarhaneye, 19 ay bir gezintimiz olmuştu. Devlet Güvenlik Mahkemesi’nin hakimine bu ayeti okumuştum. ‘Millet-i İbrahime’, “Atalarım İbrahim, İshak ve Yakub’un dinine uydum.” Bu ayette millet olarak geçiyor. “Benim dinden kastim, milletten kastim aynıdır” dedim. Millet demek din anlamındadır. “Ben de burada İslam milletindenim derken, İslam dinindenim; o anlamda söyledim” dedim. Delili de bu ayet” dedim. Gittik gittik geldik, gittik gittik geldik mahkemeye. Çok fazla; her ay geliyorduk zincirlenmiş şekilde, sevk zincirleriyle geliyorduk. Benim avukatım her seferinde tahliye talebinde bulunuyordu. Her seferinde ret. En sonunda hakim çağırmış avukatı; “Oğlum, bu siyasi dava, onun için tahliye talebinde bulunma hiç boş yere. Bu, bu şekilde devam edecek” demiş. “Bizim uygun gördüğümüz bir zamana kadar” gibisinden. Hakikaten de bayağı devam etmişti, 19 ay kadar devam etmişti.
Sayın Adnan Oktar'ın 27 Kasım 2010 tarihli röportajından Yusuf Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: “Kadın dedi ki”, şeytandan Allah'a sığınırım, “beni kendisi dolasıyla kınadığınız erkek işte budur. Andolsun onun nefsinden ben murad almak istedim”. Hz. Yusuf acayip çekici, yani kadınları çok etkileyen bir güzelliği var. Yani çok erkeksi ve değişik bir elektriği var. Dayanamıyor kadınlar, Allah öyle yaratmış. “O ise kendini korudu”. Çok iffetli ve titiz. Zaten kendini koruyan erkek çekici ve güzel olur. Fahişe erkek çok itici gelir kadınlara. Yani böyle önüne gelenden beraber olan, helale harama dikkat etmeyen erkek kadınlarda doğal olarak Allah onların kalbini bir iticilik meydana getirir ve itici bulurlar.
“Ve Andolsun eğer o kendisine emrettiğim yapmayacak olursa”, yani kendisinin cinsel ilişkiye girmeyecek olursa, “mutlaka zindana atılacak ve elbette küçük düşürülenlerden olacak”. Hem küçük düşüreceğim diyor hem de hapsettireceğim. Kadının şartı şu, Hz. Yusuf'la ilişkiye girmek istiyor, cinsel ilişkiye. “Yusuf dedi ki; “Rabbim zindan bunların beni kendisine çağırdıkları şeyden bana daha sevimlidir. Kurdukları düzeni benden uzaklaştırmazsan onlara korkarım, eğilim gösterir, böylece cahillerden olurum”. Ben hapsi istiyorum ya Rabbi diyor. Gayrimeşru ilişkiye girmek istemiyorum. Beni koru diyor Allah'a. Dua ediyor, yalvarıyor. Yani hapse de razıyım diyor. Yeter ki bu sistemin dışına çıkım için köle olarak görevli Hz. Yusuf. Bulunduğu konakta köle olarak görevli. Köle olunca da kadın mesela kapıları kilitliyor, ayette var. Yapacağı da bir şey de yok. Yani kadın üstüne geliyor. Hatta gömleğini yırtıyor. Yani zorla ilişkiye girmek istiyor. O da kurtuluş olarak hapsi de göze alıyor. Hapse de zindana da girebilirim ya Rabbi diyor. Yeter ki diyor bunların yaptığı gayrimeşru ilişki teklifini benden uzaklaştır diyor. Harama girmeyeyim diyor.
“Böylece Rabbi duasını kabul etti ve onların hileli düzenlerini kendinden uzaklaştırdı”. 2031. “Böylece Rabbi duasını kabul etti ve onların hileli düzenlerini kendisine uzaklaştırdı”. Aynı zamanda Mehdiyet’e de bakan bir ayet. 2031, İslam'ın dünya hakimiyeti tarihidir, inşaAllah. “Çünkü o Allah işitendir, bilendir. Sonra onlarda Yusuf'un iffetine ilişkin delilleri görmelerinin ardından mutlaka onu belli bir vakte kadar zindana atmak görüşü ağır bastı”. O zamanda hukuk ve kanun o zamanın iddia edilen Ergenekon örgütü nasıl şu an ona benzer bir yapılanma var. Yani derin devlet yapılanması var. Kanun hukuk yok o devirde. Hz. Yusuf'un devrinde. Derin devlet devrede. Bak, “sonra onlar da Yusuf'un fethine ilişkin delilleri görmelerinin ardından”, yani masum olduğunu biliyorlar ama hukuk derin devletin eline geçmiş. Yani hukuk tamamen bitmiş. Şu an tabi Türkiye'de durum başka. Türkiye'de durum güzel düzeldi, inşaAllah ama Yusuf Hz. Yusuf devrinde kanun hukuk göstermelik.
“Mutlaka onu belli vakte kadar zindana atmak görüşü ağır bastı”. Birçok ülkede de vardır bu. Rusya'da, şurada, burada da vardır. Devlet karar verip bir masum da olsa bir insan onu uydururlar. Kanun hukuk uydurur, hapse sokarlar. Hz. Yusuf'a da yapılan uygulama bu olmuş. “Evinde kalmakta olduğu kadın ondan murad almak istedi ve kapıları sımsıkı kapatarak isteklerim senin içindir gelsene dedi”, diyor. Bak evinde kalmakta olduğu kadın. Hz. Yusuf köle olduğu için orada bir evde kalıyor yani orada yönetici konumunda olan bir evde. O evin beyinin hanımı bu kadın, evli kadın. “Ondan murad almak istediği” yani cinsel ilişkiye girmek istiyor. “Kapıları sımsıkı kapatarak”, bak sımsıkı kapatarak yani hiç çıkamayacağı gibi yani güçlü bir kilitleme yapıyor. Yani sırf kapama değil. Sımsıkı kapatma ayrıca ekstradan kilitleme anlamına gelir. Yani bir normal kapıyı kapatma vardır. Açarsın kapıyı ama kilitlendi mi ayrılır. Muhtemelen anahtarları da eline almış. Yani sımsıkı kapatmış.
“İsteklerim senin içindir gelsene dedi”, diyor. Yani çağırıyor. Yanına çağırıyor. Yusuf'un direndiği anlaşılıyor. Gelsene demesinin. Yani ona yaklaşmak istemediği anlaşılıyor. “Yusuf Allah'a sığınırım dedi. Çünkü o benim efendimdir. Yerimi güzel tutmuştur. Gerçek şu ki zalimler kurtuluşa ermez”. Bak hiçbir şekilde şehvetin etkisinde kalmıyor. Her zaman, her çizgide Allah'la kalbi beraber. Yani Müslüman'ın da öyle. Yani en çekici ortamda bile, nefsine en uygun ortamda bile mutlaka kalbi Allah'la beraber olması gerekir. Allah'ı hiçbir şekilde bırakmaması lazım. Hz. Yusuf da mesela orada ev zaten çok konforlu, rahat bir ev. Kendisi köle konumunda. Kabul etse, kadınla ilişkiye girse hayatı belki daha da kolay olacak ve hoşuna da gidecek belki nefsen. Ama hiçbir şekilde kabul etmiyor.
“Andolsun kadın onu arzulamıştı. Eğer Rabbinin zinanı iyi yasaklayan kesin kanıt burhanını görmeseydi o da Yusuf da onu arzulamıştı”. Tabi ki nefse istek duyabilir ama Allah'ın hükmü daha ağır basar. Yani makbul olan şehvet duyduğu halde Allah'ın, Allah korkusundan ona yaklaşmamak çok makbuldür. Allah o zaman işte Hz. Yusuf'un güzelliğinin nedeni budur. İffet müthiş bir güzellik verir insana. Yani iffetli bir kadın da çok çok güzel ve çok etkileyicidir. İffetli bir erkek de temiz bir kadına çok güzel gelir, etkileyici gelir. “Böylelikle biz ondan kötülüğü ve fahşayı geri çevirmek için ona delil gönderdik. Çünkü o muhlis kullarımızdandı”, yani samimi kullarımızdandı.
“Kapıya doğru ikisi de koştular. Hz. Yusuf önde, kadının arkasında. Hz. Yusuf kendisini kurtarmaya çalışıyor. “Kadın gömleği arkadan çekip yırttı”. Kadın itişip yakalıyor Hz. Yusuf'u. Muhtemelen kapının ağzında yakalanmış anladığım kadarıyla. “Gömleğini arkadan çekip yırttı”, diyor. Yani can havliyle demek ki, Hz. Yusuf ileriye doğru atak yaptı. O gömleği tuttu. Hz. Yusuf kendine çekmek isteyince o var gücüyle ileriye doğru yani çok güçlü bir atak yapıp çünkü gömleğin yırtılması çok zordur. Kolay bir şey değildir. Yani kadının da güçlü olduğu anlaşılıyor. Çünkü yani gömleği tutup elinden bırakmaması kadının hırsının ve şehvetinin şiddetli olduğunu gösteriyor. Kararlılığını gösteriyor. Çünkü normal bir gömleği yırtmak bilmiyorum. Çok güçtür. İki tarafın çekmesi sonucunda. Tabi Hz. Yusuf'un da kurtarmaya çalışıyor kendisini. “Tam kapının yanında kadının efendisiyle karşılaştılar”. Demek ki adam da gürültüye geldi oraya anladığım kadına. Kadının eşiyle karşılaştılar.
“Kadın dedi ki; “ailene kötülük isteyenin zindana atılmaktan veya acı bir azaptan başka cezası ne olabilir?” Yani tam kahpece bir üslup yani çok kalleşçe bir üslup kadının yaptığı çok ürkütücü. Madem öyle aşkla seviyorsun, madem öyle saygıyla değer veriyorsun, e nasıl kıyıyorsun sen peki ona? Sırf senin şehvetini kabul etmedi diye değil mi? Bak ne diyor? “Ailene kötülük isteyenin”, iftira atıyor hemen. “Zindana atılmaktan veya acı bir azaptan başka cezası ne olabilir?” Bakın yani gözü dönmüşlük, oradaki dinsizliğin verdiği, imansızlığın verdiği, imansızlığın verdiği acımasızlığa bak. Sırf onun şehvet teklifini reddetti diye. Aynı şekilde kadınlara da bu yapılıyor biliyorsunuz. Daha önce konuşmuştuk ya. Reddediyor diye gidip bıçaklıyor. Öldürmeye kalkıyor. Burada da Hz. Yusuf'a yapılan onun zıddıdır. Kadının yaptığı zulüm var burada da.
“Yusuf dedi ki; “onun kendisi benden murad almak istedi. Kadının yakınlarından bir şahit şahitlik etti. Eğer onun gömleği ön taraftan yırtılmışsa bu durumda kadın doğruyu söylemiştir. Kendisi yalan söyleyenlerdendir. Yok eğer onun gömleği arkadan çekilip yırtılmışsa bu durumda kadın yalan söylemiştir. Ve kendisi doğruyu söyleyenlerdendir”. Burada sözü geçen birisi bu kişi yani etkileyici bir insan. “Onun gömleğinin arkadan çekilip yırtıldığını gördüğü zaman kocası doğrusu bu sizin düzeninizden biridir.” Yani kadınların yaptığı düzenden birisidir diyor.
“Gerçekten sizin düzeniniz büyüktür dedi”, diyor. Hakikaten bazı kadınlar kendi aralarında yardımlaşarak çok büyük düzenler, oyunlar kurabiliyorlar. Yani çok ciddi tehlikeli olabilir bazen. Yani bide kafasını takarsa daha da riskli olabiliyor. Kuran ona dikkat çekiyor. Ama oradaki adam makul yine. “Yusuf sen bundan yüz çevir”, diyor. Yani sinirlenerek sert bir tavır koymuyor. “Sen bundan yüz çevir”. Bundan konuşma, muhatap olma. “Sen de kadına da günahın dolayısıyla bağışlanma dile”. Müslümanca yaklaşıyor şahıs. Buradaki tavrı güzel. Bak, “günahından dolayı bağışlanma dile”. “Doğrusu sen günahkarlardan oldun”. Günaha girdin diyor. Müslüman üslubu kullanıyor.
“Şehirde birtakım kadınlar; “Aziz'in karısı kendi uşağının nefsinde murad almak istiyormuş. Öyle ki sevgi onun bağrına sinmiş. Doğrusu onu açıkça bir sapıklık içinde görüyoruz”, dediler”. Kadınların dedikodusuna da Kur'an dikkat çekiyor. Hemen haber gitmiş. “Aziz'in karısı kendi uşağının nefsinden murad almak istiyormuş”. Yani onunla ilişkiye girmek istiyormuş. “Öyle ki sevgi onun bağrına sinmiş”. Tabii ki bu sevgi değil. Bu şehvet. Kaba şehvet. Yani hayvani şehvet. Gerçek sevgide böyle bir şey olmaz. Sen sevdiğine kıyamazsın. “Doğrusu onu açıkça bir sapıklık içinde görüyoruz”. Doğru söylüyor sapıkça hareketler. “Kadın onların düzenlerini işitince onlara bir davetçi yolladı. Oturup dayanacakları yerler hazırladı”. Kadınlar da dedikodudan çok yıldıkları için, genelde kadınlar dedikodudan kurtulmak için ilgili her türlü ekibi çağırırlar. Biliyorsunuz meşhurdur yani. Mahallede falan işi gücü bırakırlar. Dedikoduya uzaktan yakından alakası olan herkese çağırıp durum değerlendirmesi yaparlar. Sanki başka işleri yokmuş gibi. O yöntemlerden bir tanesini anlatıyor Kur'an.
“Ve her birinin eline önlerindeki meyveleri soymaları için bıçak verdi”. Bakın yani şu teşkilata şu kurduğu düzene bak yani. “Çık onlara görün”, dedi. Böylece onu olağanüstü göz üzerinde görünce Hz. Yusuf'u insan üstü bir varlıkmış gibi gözlerinde büyüttüler. Şaşkınlıktan da ellerini kestiler”. Yani eli titriyor. Yani şehvetin ve heyecanın onu görmenin verdiği etkiyle şehvet gerçekten çarpıntıya, yani çok şiddeti seviyorsa insan, çok beğeniyorsa tansiyonu yükselir. Kalp çarpması olabilir. Eli ayağı titrer. Değil mi? Ve konuşma bozuklukları başlar. Yani düz cümle kuramaz. Yani çok şiddetli etkilendiyse. Ve kas kontrolü de kaybolur. Yani bazen de el ayağı tutmayacak hale gelebilir şiddetli sevgide. Hz. Yusuf'un güzelliğinden böyle bir konuma geliyorlar. Ve kas kontrolünü kaybedip ellerini kesiyor. Özellikle keskin bıçak vermiş kadın. Böyle bir olay olsun diye bak. Bakın düzen kurmadaki kadının deliliği de çok garip. Yani ellerini kesmelerine kadar hesaplanmış. Yani çok sadistçe bir yöntem kullanıyor. Yani ellerini kessinler, kan aksın, bir anlasınlar diyor. Yani kana da yatkın bir kadın. Yani tabii ki başka bir türlü de bunu ispat edebilir ama el keserek ve olay çıkartarak daha şiddetli bir, yani kanlı bir eylem düşünüyor.
“Ve Allah'ı tenzih ederiz. Bu bir beşer değildir diyorlar. Bu ancak üstün bir melektir”, dediler”. Çok etkileniyorlar kadınlar. Ama yine de rahmani bir dil kullanıyorlar. “Kadın dedi ki; “beni kendisi dolasıyla kınadığınız erkek işte budur”. Hani gördünüz mü gibisini kadınlara temize çıkmış oluyor. Kendini kurtarıyor diyor ya. Yani böylece o dedikoduyu yatıştırmış oluyor. Yani makullüğünü yani yaptığı eylemin makullüğünü vurgulamaya çalışıyor. “Andolsun diyor”, yemin ediyor. “Onun nefsinden ben murad almak istedim”. Orada açıkça söylüyor ya çekinmiyor. “O ise kendini korudu. Ve andolsun”, diyor bak sürekli yemin ederek konuşuyor. “Eğer kendisine emrettiğimi yapmayacak olursa”, çok cazgır ve ihtiraslı ve kararlı bir kadın olduğu anlaşılıyor. Yani tavrı tehlikeli.
“Ve Andolsun eğer kendisine emrettiğim yapmayacak olursa”, ya zorla sevgi olur mu insan daha da kasılıyor daha da kötü olur yani o işte dediğim dangalakların yaptığı şeyde öyle bir genç kız zorla sevilir mi? Tehditle silah kendimi vururum diyor, işte seni vururum diyor, bilmem ne. Bu çok alçaklık ve çok ahlaksızca bir şey. Yani ona vicdani baskı yaparak belli ki tiksiniyor senden. İğrenmiş. Ve aşağılık olduğunu da vurguluyorsun zaten. Tiksindirirken o çocuğa zorla bela olmanın alemi ne? Bu sevgi gönülde olan hoş bir duygudur. Yani aşkla hakikaten sevgiyle hareket ederse bir kadın çok güzeldir ama zor kullanılırsa çok çirkin bir durum olur. İnşaAllah.
“Mutlaka zindana”, bak diyor, “emrettiğimi yapmayacak olursa”, emirle olur mu bu? Sevgi. Değil mi? “Mutlaka zindana atılacak, elbette küçük düşülenlerden olacak”. Şimdi Ahir zamanda da hep böyle zora dayalıdır. Yani, yap işte kız fakirse, ailene para veriyorsa, ailesine para vermem diyor. İşte zorla benim olacaksın diyor. Yahu işte abini işten attırırım diyor. Yok seni döverim diyor. Yok işte bıçaklarım şöyle yaparım, böyle yaparım. Bu çok alçakça ve kahpe hareketlerdir. Kur'an bu ahlaksızlığa dikkat çekiyor. Böyle bir zulüm olmayacağına, sevginin ancak candan istekle, Allah aşkıyla, güvenle, saygıyla, derinlikle olabileceğini söylüyor. O zaman bir anlam olacağını işaret ediyor Cenab-ı Allah. Evet. Bak sonunda zindana atılıyor Hz. Yusuf. Cenab-ı Allah o Güzel ahlakına karşılık. Onun sonunda hem ilim veriyor hem bilgi veriyor hem hakimiyet veriyor, inşaAllah
Sayın Adnan Oktar'ın 12 Nisan 2015 tarihli röportajından Yusuf Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: Şeytandan Allah'a sığınıyorum, Yusuf Suresi, 31. “Kadın onların düzenlerini işitince”, bak diğer kadınların, bak hep oyun peşindedir, onlar öyle ayrı bir oyun peşinde, diyor ya kadınların, düzen diyor, düzen. “Onlara bir davetçi yollardı. Oturup dayanacakları yerler hazırladı ve her birinin eline bıçak verdi. Yusuf'a da; “çık onlara görün”, dedi. Öyle ki onu olağanüstü güzellikle görünce onu gözlerinde büyüttüler. Şaşkınlıklarla ellerini kestiler”. Bak Hz. Yusuf'a bakıyorlar. Yusuf da onlara bakıyor. Hani bakılmıyordu? Peygamber. Değil mi? Kadınlar ona bakıyor. O da kadınlara bakıyor. Kadınlar üstelik de şehvetle bakıyorlar. Ellerini kesiyorlar. Yani bakamıyorlardı.
“Ellerini kestiler ve “Allah'ı tenzih ederiz. Bu bir beşer değildir. Ancak üstün bir melektir”, derler” Yani olağanüstü etkileyici diyorlar. “Kadın dedi ki; “Beni kendisinde dolayısıyla kınadığınız erkek işte bu. Andolsun onun nefsinden ben murad almak istedim. O ise kendini korudu. Andolsun eğer o kendisine emrettiğimi yapmayacak olursa, mutlaka zindana atılacak. Ve elbette küçük düşürülenlerden olacak”. “Elbette küçük düşürülenlerden olacak. Yusuf dedi ki; “Rabbim zindan bunların beni kendisine çağırdıkları şeyden bana daha sevimli”. Bak bunların diğer kadınlar da cinsel ilişki istiyorlar. Bunların beni kendisine çağırdıkları şeyden bana daha sevimlidir. Yani bir kadınken şu an topluca kadına cinsel ilişki istiyorlar. Ben diyor zindana razıyım ama cinsel ilişkiye girmem diyor. “Rabbim zindan bunların beni kendisine çağırdıkları şeyden bana daha sevimlidir”. Daha bak sevimlidir diyor görüyor musun? İman gözüyle daha sevimlidir.
“Kurdukları düzeni benden uzaklaştırmazsan onlara korkarım eğilim gösterir böyleyse cahillerden olurum”. Yani beni eğer bu kadınlar topluca çünkü hakikaten bir eve korsalar orada kurtulmuş ama şimdi üç beş kadın birden saldırırsa kapılar da kapalı olursa gücü yetmeyebilir. Burada diyor ben yani bunlara gücüm yetmeyebilir beni koru ya Rabbi diyor. “Böylece Rabbi duasını kabul etti ve onların hileli düzenlerini kendinden uzaklaştırdı. Çünkü o işitendir, bilendir”. Ama nedir? Hapishane. Allah'ın verdiği hapishane mesela. Çok zor bir şey. Onu kabul ediyor. E niye kabul ediyor? İşte Hz. Yusuf oluyor kabul ettiği için. Yusuf deyince bu insanın aklına zindan gelir. O zindandan dolayı o kadar seviliyor. Çektiği çileden dolayı. Allah için.
“Sonra onlar da Yusuf'un iffetine ilişkin delilleri görmelerinin ardından mutlaka onu belli bir vakte kadar zindana atmak görüşü ağır bastı”. Yani suçsuz olduğunu bildikleri halde her hukuk yanlış uygulandığı devirde bu olmuştur. Mesela mazlum bir Müslüman suçu yok ama o zamanın devleti karar veriyor, uydurma delillerle yahut delilsiz alıp hapse atıyorlar. Yani 28 Şubat döneminde bol bol görünen bir özellikti bu. “Onunla birlikte iki genç de zindana girmişti. Biri; “ben rüyamda kendimi şarap sıkıyorken gördüm”. Yani üzüm sıkıyor işte onu da şarap haline getiriyorlar. “Öbürü de; “ben de kendimi başımın üstünde ekmek taşıyorken gördüm. Kuş da ondan yemekteydi dedi. Bunun yorumundan bize haber ver. Doğrusu biz seni iyilik yapanlardan görmekteyiz”. Yani ikisi de çok alakasız yani yorumların açıklamasının. Yani düz bir olay gibi görünüyor. Ne diyor?
“İşte ben kendimi başımın üstünde ekmek taşıyorken gördüm. Kuş da ondan yiyordu” diyor. Ekmekten yiyor. Gayet normal bir şey. “Dedi ki; “size rızıklanacağınız bir yemek gelecek olsa ben mutlaka size daha gelmeden önce onun ne olduğunu haber veririm”. Gaybı bir bak peygamberler biliyormuş demek. Allah'ın bildirmesiyle. Bu Rabbimin bana öğrettiklerindendir. Doğrusu ben Allah'a iman etmeyen, ahireti de tanımayanların ta kendileri olan bir toplumun dinini terk ettim”. Bak doğrusu ben Allah'a iman etmeyen. Allah'a iman etmeyen. Darwinist-materyalist. Ahireti de tanımayan. Ahireti tanımayan. “Tanımayanların ta kendi olan ve topluluğun dinini terk ettim.” Böyle bir tehlikeli dinsiz bir cereyan var o devirde. Baskıcı bir cereyan var. Bu kadın da bu cereyanın içerisinde bu cinsel ilişkiye girmek isteyen kadın. O anlaşılıyor.
“Atalarım İbrahim, İshak'ın ve Yakup'un dinine uydum”. İbrahim'e ve İshak'a ve Yakup diye geçiyor. Ben bunu mahkemede delil olarak okumuştum. İbrahim, milleti İbrahim'e diyor. İbrahim milleti. Ben dedim ki mahkemede Sayın Hakem dedim. Bakın Kur'an'da da İslam milleti İbrahim milleti olarak geçer. Ben sözümde bir yanlışlık yok dedim. Ama dinlemediler ayrı mesele. Fakat Kur'an'dan delil vermiştim. İbrahim milletinden. “Atalarım İbrahim, İshak'ın ve Yakup'un dinine uydum. Allah'ın hiçbir şeyle şirk koşmamız için olacak şey değildir”, müşrik değil. Yani gelenekçilerde şirk çok. Nasıl şirk koşuyor? Falanca alim diyor, bir hadis söyledi diyor, nereden? Uydurmuş. Allah adına bir hüküm. İşte bu bir şirk. “Bu bize ve insanlara Allah'ın lütufu ihsanındandır. Ancak insanlara çok şükretmezler”. Şirkten Allah koruduğu için ona şükrediyor. Allah'a şükrediyor.
“Ey zindan arkadaşlarım birbirinden ayrı bir sürü Rabler mi daha hayırlıdır yoksa kahredici olan bir tek Allah mı?” Bak orada da tebliğ yapıyor. Ama Allah'ın varlığı ve birliğini anlatıyor. Boş işlerle uğraşmıyor. “Sizin Allah'tan başka taptıklarınız Allah'ın kendileri hakkında hiçbir delil indirmediği sizin ve atalarınız ad olarak adlandırdıklarınızdan başkası değildir”. Dinsiz bir inanç sistem var o hapishanede de adamlar da var oradaki adamlar da dinsiz olduğu için onlara imani, Kur'an'ı ders yapıyor. Yani Kur'an derken o devrin hak dinine göre. “Hüküm yalnızca Allah'ındır o kendisinden başkasına kulluk etmemenizi emretmiştir. Dosdoğru din işte budur ancak insanların çoğu bilmezler”. Onlara iman hakikatleri, Kur'an mucizeleri. Kur'an mucizeleri derken Allah'ın varlığının delilleri ama özellikle tövhid, Allah'ın varlığı ve birliği onun üstünde duruyor.
“Ey zindan arkadaşlarım, ikinizden biri kendisine, efendisine”, bak, “ey zindan arkadaşlarım ikinizden biri efendisine şarap içirecek. Diğeri ise asılacak. Kuş onu başından yiyecek”. Çok acayip bir şey, yorum. “İşte hakkında fetva istemekte olduğunuz iş artık olup bitmiştir. Kurtulacağını sandığı kişiye dedi ki, efendinin katında beni hatırla. Fakat şeytan efendisini hatırlatmayı ona unutturdu. Böylece daha nice yıllar Yusuf zindanda kaldı”. Beni hatırlat diyor ama tabi adamların umurunda bile olmaz. Şeytan, şeytan etkisindedir.
Sayın Adnan Oktar'ın 28 Kasım 2012 tarihli röportajından Yusuf Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: Yusuf suresi-34; “Böylece Rabbi duasını kabul etti.” 34 size neyi hatırlatıyor?
DİDEM HANIM: İstanbul.
ADNAN OKTAR: Evet, İstanbul. “Böylece Rabbi duasını kabul etti.” Hicri 1453 veriyor, miladi 2031. Bakın, hicri 1453 İstanbul un fetih tarihini veriyor, miladi 2031 34. Sure, açıkça İstanbul’a işaret var. “Böylece Rabbi duasını kabul etti. Ve onların hileli düzenlerini kendinden uzaklaştırdı, çünkü o işitendir bilendir.” Hz. Mehdi (a.s)’a çok fazla hileli düzen yapacaklar. Çok fazla, cinler, şeytanlar, iblisler, deccallar, kadın deccallar, erkek deccallar, bin bir türlü oyun oynayacaklar, ama Cenab-ı Allah’ın gücünün karşısında, onların sinek kadar dahi bir gücü olmuyor tabii, bütün güç Allah’ın.
35-“Sonra onlarda, delilleri görmelerin ardından” açık, yani mahkemede haklı olduğu belli, deliller lehine Hz. Yusuf (a.s)’ın, Hz. Mehdi (a.s)’a bakan bir ayet bu aynı zamanda. “Mutlaka onu belli bir vakte kadar zindana atmak görüşü ağır bastı.”
Sayın Adnan Oktar'ın 11 Mart 2010 tarihli röportajından Yusuf Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: “Sonra onlara da Yusuf'un iffetine ilişkin delilleri görmelerinin ardından”, Hz. Yusuf'a biliyorsun cinsellikle ilgili iftira atılıyor. Tecavüz suçu ile suçlanmıştır. Gayrimeşru cinsel ilişkiye girme iddiasıyla suçlanmıştır. 7 yıl o yafta o iftira üzerine kalmıştır. 7 yıl. “Yusuf'un iffetine ilişkin delilleri görmelerinin ardından”, yani biliyorlar Yusuf'un öyle bir şey yapmadığını ama iftira ediyorlar. “Mutlaka onu belli bir vakte kadar zindana atmak görüşü ağır bastı”. Yani mutlaka ne yapıp yapıp diyorlar, mutlaka Yusuf'u hapsedelim. Yani ne kadar delili olursa olsun, ne kadar olay hukuka uygun olmasa da biz illaki Hz. Yusuf'u hapsedeceğiz diyorlar ve hapsediyorlar biliyorsunuz.
Sayın Adnan Oktar'ın 25 Ağustos 2010 tarihli röportajından Yusuf Suresi ile ilgili açıklamalar.
OKTAR BABUNA: İftirayla ilgili ayeti okuyorum hocam Hz. Yusuf'a. Şeytandan Allah'a sığınırım. “Sonra onlarda Yusuf'un iffetine ilişkin delilleri görmelerinin ardından mutlaka onu belli bir vakte kadar zindana atmak görüşü ağır bastı”.
ADNAN OKTAR: Kardeşim Yusuf da fiziki olarak güzel ama kadınları akıl almaz etkileyen bir elektrik var, güç var. İmanından dolayı Allah ona mucize olarak bunu veriyor. Bütün ehli imanda vardır. Yani imanın derecesine göre çekicilik meydana gelir. Etki meydana gelir. Kadın normalde gayet rahat yaşayan bir kadın. Normal. Eşi de normal. Hayatı da normal. Ama Yusuf'u gördüğünde kahredici bir etki altında kalıyor. Kadın deliriyor. Kontrolden çıkıyor. “Kapıyı kilitledi”, diyor Allah. Kur'an'da ayet var. Ve direkt saldırıyor Hz. Yusuf'a. Gömleğini önden yırtıyor. Yani bakın onu bir an önce soymak için Hz. Yusuf'un gömleğini yırtıyor. Arkadan yırtıyor. İnşaAllah. Arkadan yırtıyor. Hz. Yusuf iffet sembolü. Allah ona ilham ediyor, vahyediyor ve Hz. Yusuf kaçıyor. Kurtulmaya çalışıyor. Kapıya doğru koşuyorlar. O anda eşiyle karşılaşıyorlar.
Kadının iftirası kinli olduğu için çok tehlikedir kadın iftirası. Çok tehlikeli. Tecavüz etmeye kalktı diyor. Buyurun. Çok anormal bir söz. Hz. Yusuf Allah'a çok şükür ki gömleği arkadan yırtıldığı için adam diyor ki, “eğer gömlek arkadan yırtıldıysa, kadın suçludur”, diyor. “Eğer önden yırtıldıysa o suçludur”, diyor. Ki öyle bir de olsa yine suçlu olmaz hadi Yusuf. Ama da arkadan yırtıldığını görüyorlar gömleğin. Ama buna rağmen diyor demek ki zaman zaman iddia eden Ergenekon örgütü kafası o devirde de varmış. Buna rağmen buna rağmen alıp hapse koyuyorlar. Demek ki, iftiracı kafa o zaman da varmış. Buna rağmen yani kanun hukuk yokmuş o zamanlar. Haklı olmasını görmene rağmen diyor, aldı hapse koydular. Ve tecavüzcü suçlamasıyla 7 yıl hapiste yatırdılar. Hz. Yusuf gibi, dünya güzelini. 7 yıl.
Kadın dedi ki, neden etkilendiğini açıklıyor kadın. Diyorlar sen sattın mı diyorlar kadına. Nasıl bir insansın sen? Kocan var, gayet güzel hayatın var. Niçin böyle bir şey yaptın diyorlar. Ben size şimdi ispat edeceğim diyor kadın. Oturun diyor. Hepsine meyve tabakları veriyor. Hz. Yusuf'u bir görüyorlar. Kadınların nefesi kesiliyor. Yani onun elektriğinden, onun cezbesinden nefesleri kesiliyor. “Allah'ı tenzih ederiz. Bu bir melek”, diyorlar. Bu kadar etki olacak iş değil diyorlar. MaşaAllah. Nefesleri kesiliyor. Meyveyi ben kesiyorum ellerini kesiyorlar. Meyve keseceğim diye. Gözleri kilitlenmiş Hz. Yusuf'a. O kadar güzel ve etkileyici bir insan. Bütün peygamberlerde bu vardır. MaşaAllah. Hz. Musa'da da vardı. Bak onu Firavun yazıtlarına geçirtmiş. Kur'an'da geçmiyor.
Ama diyor ki, “o Yahudi alimi diyor kadınları etkileme sanatında diyor çok usta”, diyor. Bütün kadınlar Hz. Musa'ya karşı hayranlık duyuyorlar. Müthiş bir sevgi duyuyorlar. Peygamber Efendimiz de öyleydi. Akıl almaz derecede etkileyiciydi kadınlar için. Son derece güzel bir insandı. Müthiş yakışıklı, simsiyah gözler. Hilal Kaşlıydı Peygamberimiz. Koyu Hilal Kaşlı. Böyle küçük çekme burunlu. Hafif, burunun üst kısmı hafif bombeliydi. Ondan sonra geniş omuzlu. Elleri iri. Müthiş kuvvetliydi bedenen. En güçlü pehlivanları bile anında yere yapıştıran bir insan. Orta boyluydu böyle. Ondan sonra yüzünde müthiş bir nuraniyet. Beyazla pembe karışıyor peygamberimiz. Utangaçmış. Sadece yüzüne baktın utanır. Kızarıyor. “Sen insanlardan utanıyorsun”, diyor. Allah utangaçlığına Kur'an'da özellikle dikkat çekmiş. Peygamberimizi de böyle cinsellikle mağdur duruma getirmeye çalıştılar kendilerince. Allah onun hakkı olduğunu onun yaptıklarının bir güzellik olduğunu Kur'an ayetiyle açıkladı ümmete. Değil mi? Ona da öyle iftira atıyorlardı peygamber efendimizi. Kur'an ayeti inince sesler kesildi. Bu sefer hanımlarına iftira atmaya kalktılar. Yine Allah ayetle yollarını kesti. Değil mi? Hz. Ayşe annemiz iftira atmaya kalktılar. İnşaAllah.
“Bunu işittiğinizde”, diyor Cenab-ı Allah, şeytandan Allah'a sığınırım. “Bu apaçık bir iftiradır demeniz gerekmez miydi?”, diyor Allah. Değil mi? “Allah'ı tenzih ederiz. Bu apaçık bir iftiradır demeniz gerekmez miydi?”, diyor Allah. İnşaAllah. Değil mi? Apaçık delil gerekir böyle şeylerde. İnşaAllah. Bir de gözüyle görecek, kulağıyla işitecek, dört tane de şahit getirecek. Üç kere de görecek. Dört şahit getirmesi lazım. Ve samimi, salih müminlerden. İnşaAllah. Hz. Meryem annemize de iftira atıldı değil mi? Gayrı meşru ilişkiye girdi diye yıllarca o güzeller güzeli değil mi? Peygamber oluncaya kadar otuz üç yaşına kadar Hz. Meryem annemize sürekli o iftirayı tazelediler. Ehli küfür. Gayrimeşru ilişkiye girdin. Gayrimeşru ilişkiler yaptın diye 33 sene onu bunalttılar o mübareği, değil mi? Ve o da Hz. Meryem oldu. Bütün kadınların sultanıdır.
“Bütün alemlere üstün kıldım”, diyor Allah Hz. Meryem'i. O iftiraya tahammül ettiği için. Onun için millet hep cinsellikten gider. Yani en vurucu silahlar odur. Münafıkların. Küfrün. En vurucu silahı odur. Çünkü kendilerinin en büyük derdi o olduğu için. Cinsellik olduğu için. İftira atanlar da hep de cinsellikten gider. Çünkü halk çok hassastır insanlar cinselliğe. Hep oradan yaklaşırlar. Bakın suçlamalar hep birinci dereceden cinsellik. İkinci dereceden vatan hainliği. Kur'an'da hep bu böyledir. İşte devleti satacak, milleti satacak falan gibisinden. Üçüncüsü delilik, büyücülük. Deli bu diyorlar. İftiralarında. Değil mi? Çıkarcı diyorlar. Ama buna rağmen peygamberlere Allah hep galip getirmiştir. Galip gelmiştir. Hiç muhatap olmaya gerek yok. İnşaAllah.