Yusuf Suresi 19-38 Ayetlerinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 17 Ekim 2012 tarihli sohbetinden Yusuf Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: Açtım, Yusuf Suresi, 19 çıktı. Şeytandan Allah’a sığınırım. “Bir yolcu kafilesi geldi.” Hz. Mehdi (a.s)’ı arayacak kafileye işaret. “Çeşitli ülkelerden çıkan alimler Hz. Mehdi (a.s)’ı ararlar” diyor hadiste, inşaAllah. “Sucularını gönderdiler. O da kovasını sarkıttı.” Kova çağı, Şubat, inşaAllah. ““Hey müjde, bu bir çocuk” dedi.” 19. ayet, 12. sure. “Hey müjde!” “Hz. Mehdi (a.s) ile müjdelenin” hadisinin bir yansıması ayette. ““Hey müjde, bu bir çocuk” dedi.” Hz. Mehdi (a.s)’a işaret, inşaAllah. Biz ikinci işari anlamında söylüyoruz ayeti. “Ve onu (kuyudan çıkarıp) 'ticaret konusu bir mal' olarak sakladılar. Oysa Allah yapmakta olduklarını bilendi. Onu ucuz bir fiyata, sayısı belli (birkaç) dirheme sattılar. Onu pek önemsemediler. 19 ve 20. ayetler. Hz. Mehdi (a.s)’ı da önemsemeyecekler, fark edemeyecekler başlangıcında; gençliğinde, çocukluğunda ve faaliyet çağlarında. Yani faaliyetinin gençlik yıllarında, faaliyetinin çocukluk yıllarında onu önemsemeyecekler ve tanıyamayacaklar. Hadislerde de açıkça var. “Onu satın alan bir Mısırlı (aziz,) karısına: “Onun yerini üstün tut (ona güzel bak), umulur ki bize bir yararı dokunur ya da onu evlat ediniriz” dedi. Böylelikle Biz, Yusuf'u yeryüzünde (Mısır'da) yerleşik kıldık. Ona sözlerin yorumundan (olan bir bilgiyi) öğrettik.” Çok güzel yorum yapıyor Hz. Yusuf (a.s). Yorumu yapan kim? Allah. Ne diyor Allah?

“O güzel yorum yaptı” demiyor; “ona sözlerin yorumundan öğrettik” diyor. “Ben öğrettim” diyor Allah, “Ben söylettim” diyor. “Allah, emrinde galip olandır.” Bir şeye hüküm verdi mi yapar. “Ancak insanların çoğu bilmezler.” Hep böyledir; insanların çoğu akledemez, çoğu bilmez. Dünyadaki bozukluğun sebebi de o. 22. Ayet, 2-2; “Ergenlik çağına erişince, kendisine hüküm ve ilim verdik.” Hüküm, hüküm verme yetkisi, hakimlik. Hz. Mehdi (a.s)’ın vasfı ne? Hakimlik, hüküm verme yetkisi var. Hz. Mehdi (a.s)’a hüküm veriliyor, hükmetme yetkisi, hakimlik mevkisi. “Hüküm ve ilim.” Nasıl bir ilim? Vehbi bir ilim. “İşte Biz, iyilik yapanları böyle ödüllendiririz.” Demek güzel ahlaklıysa bir insan, Allah ona yardım ediyor. “Evinde kalmakta olduğu kadın,” hani kadınlarla beraber olunamıyordu, konuşulamıyordu, yüzüne bakılamıyordu? Peygamber bak, Peygamber bir kadınla aynı evde; yalnızlar, beraberler. evinde kalmakta olduğu kadın. Peygamber harama mı girdi burada? Yok, helal olduğu için kalıyor. “Kadın ondan murat almak istedi.” Cinsel ilişkiye girmek istiyor kadın. “Ve kapıları sımsıkı kapatarak:” yani başka bir kişinin içeriye girmesini istemiyor, sadece ikisinin baş başa kalmasını istiyor; ““İsteklerim senin içindir, gelsene” dedi.” Yani cinsel ilişkiye girmek istediğini açık açık söyleyerek onu cinsel ilişkiye davet ediyor.

“Yusuf: “Allah’a sığınırım” dedi.” İffetli olduğu için kabul etmiyor, cinsel ilişkiyi kabul etmiyor ama aynı evde. Konuşuyor, sohbet ediyor, beraber yaşıyorlar fakat cinsel ilişkiye girmiyor. “Çünkü o benim Efendimdir, yerimi güzel tutmuştur. Gerçek şu ki, zalimler kurtuluşa ermez.” Allah’tan korktuğu için, bunun bir zulüm olduğunu düşündüğü için gayri meşru cinsel ilişkiye girmiyor. “Helaliyle olsa girerim” diyor, anlamı bu. “Ama haram bir fiile girmem” diyor. Çünkü nikahlısı değil. Ama aynı evde yaşıyor, konuşuyor, sohbet ediyor; iç içeler. Müslüman’ın demek ki ölçüsü bu olacak; konuşabilir, sohbet edebilir ancak gayri meşru cinsel ilişkiye girmez, harama girmez. “Andolsun” diyor Cenabı Allah, “kadın onu arzulamıştı.” Çünkü Hz. Yusuf (a.s)’ı küçük yaşta alıyorlar, yetiştikten sonra, olgunluk çağında gösterişli oluyor. Serpildikten sonra kadın ondan artık etkilenmeye başlıyor, tahrik oluyor. Onu ele geçirmeye çalışıyor. Çocukken öyle bir şey yok. “Andolsun kadın onu arzulamıştı, -eğer Rabbinin (zinayı yasaklayan) kesin kanıt (burhan)ını görmeseydi- o da (Yusuf da) onu arzulamıştı.” “Yusuf da onu arzuluyor” diyor Cenab-ı Allah. Yani onunla ilişkiye girmek arzuluyor, istiyor kadınla beraber olmayı arzuluyor, beğeniyor kadını. Ama harama girmiyor. “Böylelikle Biz ondan kötülüğü ve fahşayı geri çevirmek için (ona delil gönderdik).” Hüküm, Allah’ın hükmünü. Çünkü aksi fuhuş olur. Helal değil. Ama etkilenmiş kadından. “Etkilendi” diyor Cenab-ı Allah. Hoşuna gidiyor, beğeniyor, aynı yerdeler. “Çünkü o muhlis kullarımızdandı.” Halis, samimi, candan.

“Bir kadınla konuşulmaz” diyenler, buradaki ayeti görecekler. Bu ayete göre, onların kafasına göre Hz. Yusuf (a.s) harama girmiş, halvet olmuş; onların kafasına göre. Allah harama girdi demiyor burada. Afif olduğunu söylüyor. “Suç işlemedi” diyor ama işte malum zihniyete göre de bu haram, Hz. Yusuf (a.s)’ın yaptığı. Yani alenen harama girdiği kanaatindeler. Çünkü kadınla yalnız, baş başa; konuşuyor, iç içe yaşıyor; arzulamış da ayrıca. O zaman onların kafasına göre halvet de var, göz zinası da var, çünkü görmeden arzulaması mevzu bahis değil, görüyor da zaten; konuşuyor ve görüyor. Konuşması da var, görmesi de var; bakıyor kadına. Bakmış, görmüş, beğenmiş, arzulamış ama cinsel ilişkiye girmemiş, girmiyor. Bazı arkadaşlara göre bu nedir? Halvet, haram. Allah da harama girmediğini söylüyor. Biz kime inanırız? Allah’a inanırız. Birkaç defa tekrarlamamın nedeni, Peygamberimiz (s.a.v)’in sünnetidir; yani mühim konuları üç defa Peygamberimiz (s.a.v) tekrarlıyor. “Kapıya doğru ikisi de koştular.” Hz. Yusuf (a.s) dünya tatlısı; o önde kaçıyor, koşuyor, kadın da peşinden kovalıyor. Onun tatlılığını artık düşünmek lazım. Can havliyle. Evin de büyük bir ev olduğu anlaşılıyor, küçük bir oda olmadığı anlaşılıyor. Çünkü koşması için hız alması gerekiyor. Yani öyle üç metre, dört metre bir ev değil; büyük bir ev olduğu anlaşılıyor. Ama kadın da yaman bir kadın, normalde onu yakalayamaması lazım. Çünkü Hz. Yusuf (a.s) genç, yetişkin bir delikanlı; çok atletik. Harikulade güzel bir insan. Can havliyle bütün hızıyla koştuğu halde kadın onu yakalıyor. Kadın da çok yaman, normalde yakalayamaması lazım.

“Kadın gömleği arkadan çekip yırttı.” O şehvetin hırsıyla. Kadın hırsını da gösteriyor Cenab-ı Allah. O hırs ona muazzam bir güç vermiş oluyor, yani onu yakalayamaz normalde. Bir de gömleği yırtması çok acayip, o devrin kumaşları bayağı kuvvetli. Yani bir gömleği tutup yırtmak kolay iş değildir, çok çok zordur. Fakat Hz. Yusuf (a.s)’ın da çok kuvvetli olduğu anlaşılıyor. İkisi de çok kuvvetli gördüğüm kadarıyla. Çünkü o kaçmak istiyor, o da çekiyor, çektiğinde yırtık gömleğin parçası elinde kalıyor. Tam kapının yanında kadının efendisiyle karşılaşıyorlar. Allah kaderde öyle yarattığı için, özellikle Allah karşılaştırıyor. Kadının kocasıyla karşılaştılar, efendisiyle. “Kadın dedi ki: “Ailene kötülük isteyenin, zindana atılmaktan veya acı bir azaptan başka cezası ne olabilir?”“ Böyle küfür içerisindeki insanlar şehvetini elde edemediğinde çok azgınlaşır, çok çirkefleşir. Cinayete kadar da vardırabilirler; yani çok kahpe ve alçaktır küfür, çok şerefsizdir. Mesela geçenlerde bir ahlaksız, Müslüman bir genç kıza, başörtülü hanım bir kıza tecavüz edip şehit etmiş çocuğu. O işte şehvet anında aklının kapanmasından, yani şeytani bir deliliğe bürünüyor ve şeytani bir azgınlığa bürünüyor. Onun için şehvet bürüyen insanlarda eğer imansızsa, küfür ehlindense birçok vakada, çoğunda kahpe bir yırtıcılık, bir alçaklık ruhu, bir cinayete eğilim, bir kahpe karakter gelişir. “Kadın dedi ki: “Ailene kötülük isteyenin,” sen istiyorsun kötülüğü, yapan sensin, Hz. Yusuf (a.s) mı yapıyor? Adamı orada gaddarlığa ve zulme teşvik etmeye çalışıyor. “Zindana atılmaktan,” bak nasıl bir anda değişti, hani seviyordun? Küfür sevgisi işte bu tarzda oluyor. Birçoğu böyledir. Demek ki şehvet gözüyle bakmışsın; bir anda alçakça, kahpe bir ruha dönüşüyor üslup. “Veya acı bir azaptan başka cezası ne olabilir?” Canını yaktırmak istiyor, işkence. “(Yusuf) Dedi ki: “Onun kendisi benden murad almak istedi.” Kendisiyle cinsel ilişkiye girmek istediğini söylüyor Hz. Yusuf (a.s).

“Kadının yakınlarından bir şahit şahitlik etti.” Her yerde böyle bir derin devlet olur. Hak olarak bazen, hak olarak; devletin içinde böyle insanlar olur. “Eğer onun gömleği ön taraftan yırtılmışsa bu durumda kadın doğruyu söylemiştir, kendisi ise yalan söyleyenlerdendir. Yok eğer onun gömleği arkadan çekilip-yırtılmışsa, bu durumda kadın yalan söylemiştir ve kendisi doğruyu söyleyenlerdendir.” Ona bildirildiği anlaşılıyor, bu şahsa. Yani Hz. Hızır (a.s)’ın orada görevde olduğu anlaşılıyor. Orada herhangi bir insan gibi görünüp bilgi veriyor. Çünkü bu hüküm çok tehlikeli bir hüküm; rahatça önden de yırtabilir kadın, çeker yırtar gömleğini ve orada biter o. Ama onu kurtaracağını bilerek söylüyor bunu. Bilgisi olduğu anlaşılıyor Allahualem. “Onun gömleğinin arkadan çekilip-yırtıldığını gördüğü zaman (kocası): “Doğrusu, bu sizin düzeninizden (biri)dir.”Ama demek ki delalet içinde olan kadınlardaki, küfür içinde olan kadınlardaki bu tip karakter genel olarak toplumda biliniyor, Çünkü bilinen bir şey bu, adam şaşırmıyor. Diyor ki: “Doğrusu bu sizin düzeninizdendir.” Alışmış, makul; “zaten yapıyorsunuz bunu” diyor. “Düzeninizdendir” diyor, yani “düzen kurmayı biliyorsunuz” diyor. Yani samimiyetsiz üslubunu söylüyor. ““Gerçekten sizin düzeniniz büyüktür” dedi.” Eğer Allah’tan korkmuyorsa, acımasızsa, ahlakı-kişiliği bozuksa kadın çok tehlikelidir. Erkek de çok tehlikelidir. Aynı şekilde, aynı ahlaktaki erkek de tehlikelidir; her türlü kahpeliği, her türlü çirkin şeyi yapabilir. Her vaka için demiyoruz ama büyük bir bölümü böyledir.

“Gerçekten sizin düzeniniz büyüktür” dedi. “Yusuf, sen bundan yüz çevir” diyor, o evin sahibi olan şahıs. “Bununla konuşma” diyor, bağlantını kes. Bir çözümdür bu. Çünkü konuşmaya devam ederse yine olay çıkar, yine konu çıkar. Onun için görüşmemek çözüm. “Sen de günahın dolayısıyla bağışlanma dile.” Adam dindarmış, maşaAllah. “Sen de günahın dolayısıyla bağışlanma dile.” Günaha girmek istediği için, iftira attığı için, günahkar olduğuna kanaat getiriyor; yani “zina ettin” demiyor, iftira attığı için ve zinaya azmettiği için tevbe etmesini söylüyor. “Doğrusu sen günahkarlardan oldun. Şehirde (birtakım) kadınlar: “Aziz (Vezir)'in karısı kendi uşağının nefsinden murad almak istiyormuş.” Kadınların cinselliği, cinsel gücü, bu tip şeyler birçok kadını çok ilgilendirir; ta eski diğer zamanlardan beri. Onun dedikoduları olur; “Aslında güzel kadın değil, çok etkileyici ama işte şöyle böyle.” Ama dedikodunun konusu hep cinsellik üstünedir. Mesela şu anda da hep gazetelerde falan dikkat ederseniz birçok ünlü şahsiyetin hep cinselliğinin üstünedir hikayeler, konular. İnsanların birçoğu bu konuda eziktir. Problemlidir birçok insan. Onun için böyle güçlü insanları kıskanıyorlar veyahut cinsellikle ilgili hikayelere çok meraklı olurlar; onları öğrenmek isterler, duymak isterler. O devirde de bu var. Bak diyor ki; “Şehirde (birtakım) kadınlar: “Aziz (Vezir)'in karısı kendi uşağının nefsinden murad almak istiyormuş.” Cinsel ilişkiye girmek istiyormuş. Hiç üstlerine vazife değil normalde ama onu önemli bir konu olarak ele alıyorlar.

“Öyle ki sevgi onun bağrına sinmiş.” Halbuki bu bir sevgi değil, şehvet, kaba şehvet. “Doğrusu onu açıkça bir sapıklık içinde görüyoruz.” Yani cinsi sapıklıkla itham ediyorlar. Hayır, doğru da ama onların üzerine vazife değil. Yani onları da çok ilgilendiren flaş bir konu olarak, sosyal açıdan sanki böyle sarsıcı bir konu gibi ele alıyorlar. Kadın da adamı etkilemeye çalışırken, “ailene kötülük isteyeni” diyor. Kurnazlığa bak. “Ailene” diyor, adama o yönden yaklaşıyor; aile, anne, baba, karısı, karısına göz koyan, çocuklarının annesi… Oradan onu tahrik etmeye, onu ona karşı kışkırtmaya çalışıyor. “(Kadın) Onların düzenlerini işitince,” dedikodu sistemi kadınlar arasında cahiliyede çok yaygındır. Cahiliye mantığında. Allah’tan korkmayanlarda bu yaygındır. Hepsinde olmasa da birçoğunda var. “(Kadın) Onların düzenlerini işitince,” bak dedikodu hemen oraya geliyor. Ondan ona, ondan ona, normalde haberin ona gelmemesi lazım, kendi aralarında konuşurlarsa gelmemesi lazım ama fısıltı gazetesi ona kadar hemen ulaşıyor.

“…onlara (bir davetçi) yolladı.” Kadınlar genellikle bu konuları halletmek için birçok yerde mesela toplantı yaparlar, gün yaparlar, dedikodu meclisleri oluştururlar; orada onlara cevap verirler; rakipleri gelir, onlarla yüzleştirirler. İş-güç olmadığında, Allah vermesin, boş işlerle uğraşırlar. Oturup dayanacakları yerler hazırladı ve her birinin eline (önlerindeki meyveleri soymaları için) bıçak verdi. Ama kadınları tahrik etmeyi amaçlayan hazırlık yapmış. Bunu çok kapalı bir üslupla anlatıyor Cenab-ı Allah Kuran’da. Kadınların o seksüel dürtülerini, cinsel uzuvlarını tahrik edecek bir hazırlık yapıyor kadın. Yani onları da baştan çıkarıp, onları tahrik edip, ben haklıyım mantığına getirecek. Buradaki açıklamalar ona yönelik ama şu an ben onları detaylı olarak anlatmak istemiyorum. Sonra yeri gelince anlatırım. Hz. Yusuf’a da kadın, “Çık, onlara (görün)” dedi.” Hz. Yusuf (a.s)’a emir veriyor ama Hz. Yusuf (a.s)’ın yapacağı bir şey yok. Mahkum orada, mecbur. “Çık” diyor, emir veriyor kadın ona. ““Çık, onlara (görün)” dedi.” Hz. Yusuf (a.s) gidip kendini kadınlara gösteriyor. Kadınlar onu görüyor, kadınlar ona bakıyor, Hz. Yusuf (a.s) da kadınlara bakıyor. Göz zinası mı yaptı Hz. Yusuf (a.s), haşa? Onların dediğine göre öyle oluyor. “Ne kadar kadın olursa olsun zaten halvet olur, bir erkek olması gerekir” diyorlar. O zaman halvet de olmuş oluyor, bir daha bir halvet olmuş oluyor. Göz zinası da olmuş oluyor onların kafasına göre, haşa.

“Böylece onlar onu (olağanüstü güzellikte) görünce,” tabii güzelliğinden çok çekiciliğinden etkileniyorlar, “(insanüstü bir varlıkmış gibi gözlerinde) büyüttüler, (şaşkınlıklarından) ellerini kestiler.” Yani eli ayağı boşalıyor kadınların, şehvetin etkisiyle, kontrolsüzler. Şehvette hakikaten kas kontrollü zayıflar; dikkat, irade ve konuşma kaybolur. O yüzden suç işleyenler de daha kolay suç işlerler, yani mantıklı olmazlar. “Ellerini kestiler ve: “Allah'ı tenzih ederiz; bu bir beşer değildir.” Kadınlarda yine de bir dindarlık var. ““Bu bir beşer değildir. Bu, ancak üstün bir melektir” dediler.” “Bu kadar etkileyicilik hayret verici” diyorlar. Yani kadınların nefesi kesiliyor. Çünkü İlahi, Rahmani bir tecelli var üzerinde, muazzam bir tecelli var. Kadınlar ona bir mana veremiyorlar; yani bu elektrik, bu etkileme gücü nereden geliyor. Onu şimdiki tipler aura diye açıklıyorlar. Muazzam bir etkileme gücü var. Görür görmez kadınlar etkileniyorlar. “Kadın dedi ki: “Beni kendisiyle kınadığınız işte budur.” “Siz beni kınıyordunuz, işte budur” diyor. “Andolsun onun nefsinden ben murat almak istedim” diyor kadın. Açıkça söylüyor kadın, cinsel ilişkiye girmek istediğini söylüyor. “O ise kendini korudu.” “O istemedi” diyor, “korudu” diyor. “Ve andolsun” diyor kadın, yemin ediyor, “eğer kendisine emrettiğimi yapmayacak olursa,” cinsel ilişkiye girmesini emrettiğini söylüyor, “mutlaka zindana atılacak ve küçük düşürülenlerden olacak.” Zindanda küçük düşüleceğini söylüyor ayrıca. Kıyafetiyle, konduğu yeri itibariyle, yapılacak muamele itibariyle… Çok acımasız davranılacağı anlaşılıyor. Sırf zindan değil, küçük düşülenlerden olacak. “(Yusuf) Dedi ki: “Rabbim, zindan, bunların,” “bunların” diyor, bir tek o değil, ekibin, “bunların beni kendisine çağırdıkları şeyden,” şimdi tek kadınken, öbür kadınlar da istiyorlar Hz. Yusuf (a.s)’ı; hepsi istiyor, bütün kadınlar istiyor.

“…bunların beni kendisine çağırdıkları şeyden bana daha sevimlidir.” “Zindan daha sevimli zinadan” diyor. “Ben yapmam zina” diyor. İşte Müslüman’ın imanı, aklı böyle çok güçlü olur. Çelik gibi de iradesi olur, maşaAllah. “Kurdukları düzeni benden uzaklaştırmazsan,” kurduğu düzen demiyor, “durdukları düzen.” Düzenin çapı genişlemiş, diğer kadınlar da işin içine girdiği için. “Kurdukları düzeni benden uzaklaştırmazsan, onlara,” ona değil, onlara; bütün kadınlara, kalabalık bir kadın kitlesine; “onlara (korkarım) eğilim gösterir, (böylece) cahillerden olurum.” Yani “onlarla böyle bir ortam meydana gelirse, zorla ilişkiye girmeye kalkarlar; Allah esirgesin, ben de o belanın içine girebilirim. Zorla ilişkiye girerlerse, kendimi koruyamayabilirim ben. Dolayısıyla haram bir fiilin içine düşerim” diyor. Allah esirgesin. Allah’a sığınıyor. “Böylece Rabbi, duasını kabul etti.” Müslüman’ın iradesini görüyor musun? Köşk ev, muhteşem yiyecekler, muhteşem ortam, kadın da çok çekici ve cazibeli, diğer kadınlar da çekici ve güzeller; “ben hapishaneyi istiyorum” diyor. “Zindanı istiyorum” diyor. “Harama girmek istemiyorum Ya Rabbi” diyor. “Ve onların hileli düzenlerini,” düzen değil, hileli düzenlerini; hile yaparak, oyun oynayarak onu elde etmeye çalışıyorlar. “Hileli düzenlerini kendisinden uzaklaştırdı.” Cinsel ilişkiye girmek için hileli düzen kuruyorlar Hz. Yusuf (a.s)’a ama Cenab-ı Allah, “kendisinden uzaklaştırdım” diyor.

“Çünkü O işitendir, bilendir.” Allah işitiyor ve “bilendir” diyor. “Sonra onlarda (Yusuf’un iffetine ilişkin) delilleri,” bir o değil delil, “deliller” diyor ayet, çok delil var. Mesela gömleğin yırtılması var, kendi samimi ifadesi var, kadının kendi şahadeti var, itiraf ediyor kadın. “Delilleri görmelerinin ardından,” mahkemede de birçok delil kullanılıyor, “mutlaka onu belli bir vakte kadar zindana atmak (görüşü) ağır bastı.” O zamanlar hukuk diye bir şey yok, siyaset hukuka hakim olmuş, derin devlet yapılanması var. Dolayısıyla gerçek hukuk yok. İftirayla istediklerin de istedikleri kişiyi hapse atabiliyorlar. Oyun oynayabiliyorlar. Onu yaparken de herhangi bir vicdani rahatsızlık duymuyorlar. Delile de gerek duymuyorlar. Hapse koyuyorlar. Neye göre koyuyorsun? Cevap yok. Öyle gerekli deyip koyuyorlar hapse. “Onunla birlikte iki genç de zindana girmişti. Biri: “Ben (rüyamda) kendimi şarap sıkıyorken gördüm.” dedi. Öbürü: “Ben de kendimi başımın üstünde ekmek taşıyorken gördüm; kuş da ondan yemekteydi” dedi. “Bunun yorumundan bize haber ver. Doğrusu biz seni, iyilik yapanlardan görmekteyiz.”“ Şarap ve ekmek biliyorsunuz Hıristiyanlıkta kutsal olarak addedilir. Burada benim gördüğüm bazı şifreler var ama bunu anlatmak için şimdi biraz erken. “Dedi ki: “Size rızıklanacağınız bir yemek gelecek olsa, ben mutlaka size daha gelmeden önce onun ne olduğunu haber veririm. Bu, Rabbimin bana öğrettiklerindendir.”“ Bir ilimle bu bilinebiliyor. Bir olay Cenab-ı Allah’ın bildirmesiyle, olmadan kısa bir süre önce şahadet alemine giriyor ve bilinebiliyor. Allah’ın bildirmesiyle, inşaAllah. “Bu Rabbimin bana öğrettiklerindendir.” Şimdi de bir denemeden bahsediyorduk geçenlerde, adam bir şey tasarlamadan önce beyninde, altı saniye önce kaslara emir gitmiş oluyor. Daha o düşünmeden.

“Doğrusu ben Allah’ı iman etmeyen, ahireti tanımayanların taa kendileri olan bir toplumu terk ettim”. “Doğrusu ben, Allah’ı iman etmeyen,” Darwinistler, materyalistler ne yapıyorlar? Allah’a iman etmiyorlar. Ahireti de tanımıyorlar. “O topluluğun inancını, dinini ben terk ettim” diyor, “kabul etmiyorum” diyor. “Darwinist, materyalist sistemi kabul etmiyorum” diyor. “Atalarım İbrahim, İshak ve Yakub’un dinine uydum.” Yani İsraili dinine uydum. “Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmamız bizim için olacak şey değildir. Bu, bize ve insanlara Allah’ın ihsanındandır, ancak insanların çoğu şükretmezler.” Ben bu ayeti, 38. ayeti mahkemede delil olarak sunmuştum. Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde yargılanıyordum ben. “Türk kavmindenim, İslam milletindenim” dedim. “İslam milletindenim” demekle ümmetçilik propagandası yaptığım iddiasıyla 15 yıl mı ne, hapis cezasıyla önce hapishaneye, hapishaneden tımarhaneye, 19 ay bir gezintimiz olmuştu. Devlet Güvenlik Mahkemesi’nin hakimine bu ayeti okumuştum. ‘Millet-i İbrahime’, “Atalarım İbrahim, İshak ve Yakub’un dinine uydum.” Bu ayette millet olarak geçiyor. “Benim dinden kastim, milletten kastim aynıdır” dedim. Millet demek din anlamındadır. “Ben de burada İslam milletindenim derken, İslam dinindenim; o anlamda söyledim” dedim. Delili de bu ayet” dedim. Gittik gittik geldik, gittik gittik geldik mahkemeye. Çok fazla; her ay geliyorduk zincirlenmiş şekilde, sevk zincirleriyle geliyorduk. Benim avukatım her seferinde tahliye talebinde bulunuyordu. Her seferinde ret. En sonunda hakim çağırmış avukatı; “Oğlum, bu siyasi dava, onun için tahliye talebinde bulunma hiç boş yere. Bu, bu şekilde devam edecek” demiş. “Bizim uygun gördüğümüz bir zamana kadar” gibisinden. Hakikaten de bayağı devam etmişti, 19 ay kadar devam etmişti.

 


Yusuf Suresi, 31-42 Ayetlerinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 12 Nisan 2015 tarihli röportajından Yusuf Suresi ile ilgili açıklamalar.

ADNAN OKTAR: Şeytandan Allah'a sığınıyorum, Yusuf Suresi, 31. “Kadın onların düzenlerini işitince”, bak diğer kadınların, bak hep oyun peşindedir, onlar öyle ayrı bir oyun peşinde, diyor ya kadınların, düzen diyor, düzen. “Onlara bir davetçi yollardı. Oturup dayanacakları yerler hazırladı ve her birinin eline bıçak verdi. Yusuf'a da; “çık onlara görün”, dedi. Öyle ki onu olağanüstü güzellikle görünce onu gözlerinde büyüttüler. Şaşkınlıklarla ellerini kestiler”. Bak Hz. Yusuf'a bakıyorlar. Yusuf da onlara bakıyor. Hani bakılmıyordu? Peygamber. Değil mi? Kadınlar ona bakıyor. O da kadınlara bakıyor. Kadınlar üstelik de şehvetle bakıyorlar. Ellerini kesiyorlar. Yani bakamıyorlardı.

“Ellerini kestiler ve “Allah'ı tenzih ederiz. Bu bir beşer değildir. Ancak üstün bir melektir”, derler” Yani olağanüstü etkileyici diyorlar. “Kadın dedi ki; “Beni kendisinde dolayısıyla kınadığınız erkek işte bu. Andolsun onun nefsinden ben murad almak istedim. O ise kendini korudu. Andolsun eğer o kendisine emrettiğimi yapmayacak olursa, mutlaka zindana atılacak. Ve elbette küçük düşürülenlerden olacak”. “Elbette küçük düşürülenlerden olacak. Yusuf dedi ki; “Rabbim zindan bunların beni kendisine çağırdıkları şeyden bana daha sevimli”. Bak bunların diğer kadınlar da cinsel ilişki istiyorlar. Bunların beni kendisine çağırdıkları şeyden bana daha sevimlidir. Yani bir kadınken şu an topluca kadına cinsel ilişki istiyorlar. Ben diyor zindana razıyım ama cinsel ilişkiye girmem diyor. “Rabbim zindan bunların beni kendisine çağırdıkları şeyden bana daha sevimlidir”. Daha bak sevimlidir diyor görüyor musun? İman gözüyle daha sevimlidir.

“Kurdukları düzeni benden uzaklaştırmazsan onlara korkarım eğilim gösterir böyleyse cahillerden olurum”. Yani beni eğer bu kadınlar topluca çünkü hakikaten bir eve korsalar orada kurtulmuş ama şimdi üç beş kadın birden saldırırsa kapılar da kapalı olursa gücü yetmeyebilir. Burada diyor ben yani bunlara gücüm yetmeyebilir beni koru ya Rabbi diyor. “Böylece Rabbi duasını kabul etti ve onların hileli düzenlerini kendinden uzaklaştırdı. Çünkü o işitendir, bilendir”. Ama nedir? Hapishane. Allah'ın verdiği hapishane mesela. Çok zor bir şey. Onu kabul ediyor. E niye kabul ediyor? İşte Hz. Yusuf oluyor kabul ettiği için. Yusuf deyince bu insanın aklına zindan gelir. O zindandan dolayı o kadar seviliyor. Çektiği çileden dolayı. Allah için.

“Sonra onlar da Yusuf'un iffetine ilişkin delilleri görmelerinin ardından mutlaka onu belli bir vakte kadar zindana atmak görüşü ağır bastı”. Yani suçsuz olduğunu bildikleri halde her hukuk yanlış uygulandığı devirde bu olmuştur. Mesela mazlum bir Müslüman suçu yok ama o zamanın devleti karar veriyor, uydurma delillerle yahut delilsiz alıp hapse atıyorlar. Yani 28 Şubat döneminde bol bol görünen bir özellikti bu. “Onunla birlikte iki genç de zindana girmişti. Biri; “ben rüyamda kendimi şarap sıkıyorken gördüm”. Yani üzüm sıkıyor işte onu da şarap haline getiriyorlar. “Öbürü de; “ben de kendimi başımın üstünde ekmek taşıyorken gördüm. Kuş da ondan yemekteydi dedi. Bunun yorumundan bize haber ver. Doğrusu biz seni iyilik yapanlardan görmekteyiz”. Yani ikisi de çok alakasız yani yorumların açıklamasının. Yani düz bir olay gibi görünüyor. Ne diyor?

“İşte ben kendimi başımın üstünde ekmek taşıyorken gördüm. Kuş da ondan yiyordu” diyor. Ekmekten yiyor. Gayet normal bir şey. “Dedi ki; “size rızıklanacağınız bir yemek gelecek olsa ben mutlaka size daha gelmeden önce onun ne olduğunu haber veririm”. Gaybı bir bak peygamberler biliyormuş demek. Allah'ın bildirmesiyle. Bu Rabbimin bana öğrettiklerindendir. Doğrusu ben Allah'a iman etmeyen, ahireti de tanımayanların ta kendileri olan bir toplumun dinini terk ettim”. Bak doğrusu ben Allah'a iman etmeyen. Allah'a iman etmeyen. Darwinist-materyalist. Ahireti de tanımayan. Ahireti tanımayan. “Tanımayanların ta kendi olan ve topluluğun dinini terk ettim.” Böyle bir tehlikeli dinsiz bir cereyan var o devirde. Baskıcı bir cereyan var. Bu kadın da bu cereyanın içerisinde bu cinsel ilişkiye girmek isteyen kadın. O anlaşılıyor.

“Atalarım İbrahim, İshak'ın ve Yakup'un dinine uydum”. İbrahim'e ve İshak'a ve Yakup diye geçiyor. Ben bunu mahkemede delil olarak okumuştum. İbrahim, milleti İbrahim'e diyor. İbrahim milleti. Ben dedim ki mahkemede Sayın Hakem dedim. Bakın Kur'an'da da İslam milleti İbrahim milleti olarak geçer. Ben sözümde bir yanlışlık yok dedim. Ama dinlemediler ayrı mesele. Fakat Kur'an'dan delil vermiştim. İbrahim milletinden. “Atalarım İbrahim, İshak'ın ve Yakup'un dinine uydum. Allah'ın hiçbir şeyle şirk koşmamız için olacak şey değildir”, müşrik değil. Yani gelenekçilerde şirk çok. Nasıl şirk koşuyor? Falanca alim diyor, bir hadis söyledi diyor, nereden? Uydurmuş. Allah adına bir hüküm. İşte bu bir şirk. “Bu bize ve insanlara Allah'ın lütufu ihsanındandır. Ancak insanlara çok şükretmezler”. Şirkten Allah koruduğu için ona şükrediyor. Allah'a şükrediyor.

“Ey zindan arkadaşlarım birbirinden ayrı bir sürü Rabler mi daha hayırlıdır yoksa kahredici olan bir tek Allah mı?” Bak orada da tebliğ yapıyor. Ama Allah'ın varlığı ve birliğini anlatıyor. Boş işlerle uğraşmıyor. “Sizin Allah'tan başka taptıklarınız Allah'ın kendileri hakkında hiçbir delil indirmediği sizin ve atalarınız ad olarak adlandırdıklarınızdan başkası değildir”. Dinsiz bir inanç sistem var o hapishanede de adamlar da var oradaki adamlar da dinsiz olduğu için onlara imani, Kur'an'ı ders yapıyor. Yani Kur'an derken o devrin hak dinine göre. “Hüküm yalnızca Allah'ındır o kendisinden başkasına kulluk etmemenizi emretmiştir. Dosdoğru din işte budur ancak insanların çoğu bilmezler”. Onlara iman hakikatleri, Kur'an mucizeleri. Kur'an mucizeleri derken Allah'ın varlığının delilleri ama özellikle tövhid, Allah'ın varlığı ve birliği onun üstünde duruyor.

“Ey zindan arkadaşlarım, ikinizden biri kendisine, efendisine”, bak, “ey zindan arkadaşlarım ikinizden biri efendisine şarap içirecek. Diğeri ise asılacak. Kuş onu başından yiyecek”. Çok acayip bir şey, yorum. “İşte hakkında fetva istemekte olduğunuz iş artık olup bitmiştir. Kurtulacağını sandığı kişiye dedi ki, efendinin katında beni hatırla. Fakat şeytan efendisini hatırlatmayı ona unutturdu. Böylece daha nice yıllar Yusuf zindanda kaldı”. Beni hatırlat diyor ama tabi adamların umurunda bile olmaz. Şeytan, şeytan etkisindedir.

 


Yusuf Suresi, 37. Ayetinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 1 Eylül 2010 tarihli röportajından Yusuf Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

OKTAR BABUNA: “Hz. Yusuf dedi ki”, şeytandan Allah'a sığınırım, “dedi ki; “size rızıklanacağınız bir yemek gelecek olsa ben mutlaka size daha gelmeden önce onun ne olduğunu haber veririm. Bu Rabbimin bana öğrettiklerindendir”.

ADNAN OKTAR: Hah, daha olmadan, gelmeden bilirim diyor.

OKTAR BABUNA: Evet hocam inşaAllah.

ADNAN OKTAR: Bu nedir? Bir şey olmadan önceden bilinmesi ne demektir? Gelmeden bilmek ne demektir?

OKTAR BABUNA: Gayb bilgisi hocam, inşaAllah.

ADNAN OKTAR: Gayb bilgisi evet. İnşaAllah.