(Kahramanmaraş Aksu TV Canlı Röportajı, 1 Mayıs 2010)
ADNAN OKTAR: Şeytandan, Allah’a sığınırım. “Size her istediğiniz şeyi verdi” diyor, Allah. Ne istiyorsanız; kalem istiyorsanız kalem, ıhlamur istiyorsanız ıhlamur, sahlep istiyorsanız sahlep, başka şey istiyorsanız o.
ALTUĞ BERKER: Şimdi o konudan bahsediyorduk Hocam, inşa’Allah.
ADNAN OKTAR: Evet. “Eğer Allah'ın nimetini saymaya kalkışırsanız”, verdiği nimetleri saymaya kalkışırsanız. “Onu sayıp-bitirmeye güç yetiremezsiniz”. O kadar çok ki diyor Allah. Ne ömrünüz yeter, ne diliniz yeter verdiğim nimetleri saymaya kalkarsanız. Sandalyeler, kaplar kacaklar, arabalar, evler, evlerin içindeki kumanda aletleri, televizyonlar, televizyonun içindeki küçük parçacıklar, say say bitmez değil mi? “Gerçek şu ki insan pek zalimdir,” diyor Allah “ve pek nankördür,” diyor. Yani nankörlük yapıp bu nimetleri görmezlikten geliyorlar, zulüm yapıp anlamazlıktan geliyorlar, diyor Cenab-ı Allah.
“Hani İbrahim şöyle demişti: Rabbim bu şehri güvenli kıl.” Biz de bütün şehirleri güvenli kılacağız Allah’ın izni ile Mehdi (a.s.) zamanında. Bakın, “bu şehri güvenli kıl”. Mehdi (a.s.) devrinde bütün şehirler güvenli kılınacak, hadis var. “Beni ve çocuklarımı putlara kulluk etmekten uzak tut.” Yani Darwinizm’e, materyalizme batmaktan, değil mi, ahir zamandaki anlamı budur. Allah’ın Müslümanları böyle bir batağa düşmekten koruması için dua ediyoruz. “Rabbim gerçekten onlar insanlardan birçoğunu şaşırtıp saptırdı.” Darwinistler de şu an, insanların birçoğunu şaşırtıp saptırdılar. “Bundan böyle kim bana uyarsa artık o bendendir.” İbrahimidir, değil mi, İslam’dır, Müslüman’dır. “Kim bana isyan ederse elbette Sen bağışlayansın, esirgeyensin” “Kim bana isyan ederse.” Bak, intikamımı al da demiyor mübareği görüyor musun? Ne güzel ahlakı var. “Kim bana isyan ederse,” Hz. İbrahim (a.s.), “elbette Sen bağışlayan ve esirgeyensin.” Bağışla onları diyor ve esirge diyor. Yani, kurtar onları o bataktan diyor.
“Rabbimiz şüphesiz Sen bizim saklı tuttuklarımızı da, açığa vurduklarımızı da bilirsin.” Kalbimizden geçenleri de bilirsin. “Yerde ve gökte hiçbir şey Allah’a gizli kalmaz.” Hepsi Allah’ın Katında bir bilgidir diyor Allah. “Hamd Allah’a aittir ki O bana ihtiyarlığa rağmen İsmail ve İshak’ı armağan etti. Şüphesiz Rabbim gerçekten duayı işitendir.” Her duayı işitir Cenab-ı Allah. “Rabbim beni namazımda sürekli kıl.” Beş vakit namazı aksatmadan kılmayı nasip et bana diyor, inşaAllah. “Soyumdan olanları da. Rabbimiz duamı kabul buyur,” diyor. Bakın ibadet için Allah’a yalvarıyor. Ya Rabbi, muntazam ibadetlerimizi yapalım, muntazam namazlarımızı kılalım diye dua ediyor.
“Rabbimiz hesabın yapılacağı gün beni ve annemi babamı ve müminleri bağışla”. Bütün herkese dua ediyor. Annesine babasına. Biz de müminler dua ederken, herkesi içine dahil ederek dua edeceğiz. Ama mesela Allah, bazı anneler vardır. Mesela Hz. Nuh (a.s.)’un hanımı vardır, kafirdi. Hz. Lut (a.s.)’un hanımı vardı, kafirdi. Hz. İbrahim (a.s.)’in babası vardı, Azer, kafirdi. Bunlar ayrıdır. İnşaAllah.
“Ey Muhammed (s.a.v.), Allah’ı sakın zulmedenlerin yapmakta olduklarından habersiz sanma”. Yani, Deccal ordularının, tuğyanın ve delaletin yaptıklarından habersiz zannetme diyor. Darwinizmi de materyalizmi de yaratan Allah’tır. Stalin’i de, Lenin’i de, hepsini de, Darwin’in ağa babalarını da hepsini yaratan Allah’tır. “Onları yalnızca gözlerin dehşetle belireceği bir güne ertelemektedir.” Yani ölümden sonra, kıyametten sonra hepsinin hesabını soracağım diyor Allah. Ama imtihan olduğu için şu anda Allah ellemez. O zaman imtihan kalkar. Bediüzzaman da diyor: “Küfrün perdesi elimde. İstesem indiririm,” diyor. Allah’ın izni ile. “Ama imtihan ortamı,” diyor. Bu ancak Hızır (a.s.) talebelerinin söyleyeceği bir şeydir. Çünkü Hızır (a.s.) talebelerinin bir görevi de, bunu da belirteyim, imtihan ortamını sağlamaktır. Hızır (a.s.)’ın ve talebelerinin bir görevi de imtihan ortamını Allah’ın dilemesi ile, Allah’ın emri ile sağlamaktır. İmtihan zemini hazırlarlar Hızır (a.s.) ve talebeleri. Onun için hayret edeceğiniz grupların içine girerler. Hayret edeceğiniz insanlara yardımcı olurlar ve bazen de engel olurlar. İnşaAllah, onu da bu meyanda belirteyim.
Sayın Adnan Oktar'ın 9 Şubat 2010 tarihli röportajından İbrahim Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: İbrahim Suresi, 14. sure. Onu açmışsın, 34. “Allah size her istediğiniz şeyi verdi. Eğer Allah'ın nimetini saymaya kalkışırsanız, şeytandan Allah’a sığınırım onu sayıp-bitirmeye güç yetiremezsiniz. Gerçek şu ki, insan pek zalimdir, pek nankördür.” diyor Allah. Yani nimetleri saya saya bitiremezsiniz diyor. Ama gerçek şu ki diyor Allah, insanlar zalimdir diyor ve nankör. Allah’ın bu nimetlerini görmezden geliyorlar diyor. Bu kadar nimet verdiğim halde. Mesela bakıyorum televizyona, bugün de yine baktım, konuşuyorlar. Kanalları açıyorum, yabancı kanallarda özellikle, mesela 70 yaşında, 75 yaşında böyle, artık eprimiş yani, öldü ölecek tipler. Böyle takmış takıştırmış moda muhabbeti yapıyor. Yani işte böyle “very elegant” bilmem ne…
Böyle pozlara giriyor ama iki büklüm. Onun artık kim bilir ne rahatsızlıkları vardır. Artık romatizması ayrı, efendim tansiyonu ayrı, kalbi ayrı otuz çeşit ilaçla ayakta duruyorlar. Yani öldü ölecek böyle, tek kelime Allah’tan bahsetmiyor. Yani aklının ucundan geçmiyor sanki. Hiç ölüm insanın aklına nasıl gelmez? Yani 75 yaşında artık 80’e gelmiş, yahut 90 yaşında daha hala artistlik peşinde. Yani böyle tripleri, üslupları, şunu bunu falan karşı tarafa böyle sükse olsun tarzında, suni. O manken kızlara falan bakıyorum, çocuklara delikanlılara baktım. Onu geçende de söylemiştim. Yüzlerinden birçoğunun asalet alınmış. Böyle insani derinlik, yani böyle insan ışığı alınmış. Böyle et, kemik haline gelmişler. Güzel ama çok basit, çok sıradan, insan saygı duyamıyor, değer veremiyor. Yani mesela insan hayranlıkla bakmak ister, değer vererek bakmak ister.
Ama mimiklerine bakıyorum çok adi, üslubuna bakıyorum çok adi. Yani adi olduğunu kabul etmiş. Adama kabul ettirmişler adiliğini. Birçoğu öyle, iyi olanlar da var onları tenzih ederim. Mesela gençleri görüyorum çocuklar sanki böyle kurulmuş robot. Yani böyle plastikten yapılmış, yüzünde en ufak bir insan ifadesi yok. Ne bir derinlik, ne bir şahsiyet, ne bir karakter. Bomboş adamlar. Kızları diziyorlar. Sıradan geliyorlar böyle. Sanki toprağın altından çıkmış da geliyor gibi. Hani var ya Allah yaratıyor, topraktan yaratıyor. Topraktan yaratılmış böyle bir grup geliyor. Bir grup da toprağa gidiyor. Bir yandan kayboluyorlar, bir yerden kayboluyorlar. Bakın siz de bakın, aynı o tarzda. Mesela yürüyüş nizamına bakın, topraktan çıkıyor olarak geliyorlar. Geri toprağa dönüyorlar, oradan dönüp dolaşıp toprak onları geri yutuyor. Toprağın içinden çıkanlar toprağın içine geri giriyorlar.
O gözle bakabilirsiniz. Hemen hemen büyük bir çoğunluğunda derinlik, tutku, böyle güzelliğin verdiği heyecan, aşk asaleti göremiyorum. Çok yüzeysel yani plastikten yapmış gibiler. Özellikle bazı moda şirketleri de bunları böyle insanlıktan çıkarttılar, bir kısmını. Mekanik insanlar elde ettiler ve gittikçe onları robotlaştırıyorlar. Onların kişiliklerini bozuyorlar, şahsiyetlerini bozuyorlar, derinliklerini ellerinden alıyorlar. O da topluma da yansıyor, çünkü onları öbürleri de örnek alıyor. Mesela şarkıcıları örnek alıyorlar, bilmem şunu bunu örnek alıyorlar. Onların yapmacık haraketlerini, onların insani olmayan donukluklarını, Allah’ı unutmuş hallerini yahut züppe tavırlarını, deli ve çılgın hareketlerini örnek alıyorlar. Halbuki bunların hepsi ölüme gidiyor.
Mesela eski ünlü sanatçıların büyük bölümü öldü şu an. Yani bir aralar muazzam şöhrettiler bunlar. Hepsi öldüler. Kimse de bahsetmiyor yani. Ne kadar çabuk unutuyorlar. Yani mesela benim zamanımda yine mesela filmlerde olsun sanatçılarda olsun bir asalet vardı. Ama şu an daha azaldı o. Yani eski gücü kalmadı. Mesela eski yabancı artistler de daha kişilikliydiler, daha şahsiyetliydiler. Şimdi ne sanatçı çıkıyor artık, ne mesela güzel bir film hazırlayabiliyorlar, ne bir sanata ait bir şey elde edebiliyorlar, ne güzel bir resim yapabiliyorlar. Yani hemen hemen sanatın tamamı donmuş durumda. Bu da Allah sevgilisinden uzaklaşmaktan oldu. Mesela ekonomik kriz bütün şiddetiyle dünyayı sarmaya başladı. Mesela İtalya'ya da sıçradı. Daha şiddetlendi. Yunanistan'ı çökertmişti.
Şimdi İtalya'yı çökertiyor. Oradan Fransa'ya. Yani Avrupa'yı çökertme yönü. Çünkü sevgisizlik Allah sevgilisinden uzak olmak, amaçsız olmak, hiçbir gayesi olmamak insanların büyük bir bölümünü böyle zombi haline getirdi. Yani yaşayan öyü haline geldiler. Ruhları boşaldı. O zaman işte ne çalışma istekleri oluyor. Ne yaratıcı güçleri oluyor. Ne heyecan duyabiliyorlar. Ne sanat güçleri oluyor. Hiçbir şey ortaya çıkmıyor. Bu öyle bir hale gelecek ki artık insanlık yaşayamayacak hale gelecek. İşte o ortamda Mehdi zuhur edecek. Yani bunun gücü gittikçe artacak. Bu sevgisizliğin verdiği azap, bu çöküntü her yeri sarmaya başlayacak ve buna çözüm bulamayacaklar. Yani bu kart kaşar kültürü, azgınlık, kavgacılık, saldırganlık, terslik, sevgisizlik insanların ruhunu gittikçe kemiriyor. Ve bir süre sonra insanların bünyesinde bu ciddi bir çökmeye sebep olacak dünya çapında ve sonunda mecbur olacaklar Allah'a dönmeye. Yani Allah'tan gene Allah'a sığınacaklar. Yoksa bu şu anda bir anda oluşmaz tabi. Yani Bediüzzaman da diyor, “Vukatı Ahir zaman” diyor. “Uzun bir süredir”, diyor “Biz bir faslındayız”, diyor.
Sayın Adnan Oktar'ın 1 Mayıs 2010 tarihli röportajından İbrahim Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: Şeytandan, Allah’a sığınırım. “Size her istediğiniz şeyi verdi” diyor, Allah. Ne istiyorsanız; kalem istiyorsanız kalem, ıhlamur istiyorsanız ıhlamur, sahlep istiyorsanız sahlep, başka şey istiyorsanız o. “Eğer Allah'ın nimetini saymaya kalkışırsanız”,verdiği nimetleri saymaya kalkışırsanız.“Onu sayıp-bitirmeye güç yetiremezsiniz”.O kadar çok ki diyor Allah. Ne ömrünüz yeter, nediliniz yeter verdiğim nimetleri saymaya kalkarsanız. Sandalyeler, kaplar kacaklar, arabalar, evler, evlerin içindeki kumanda aletleri, televizyonlar, televizyonun içindeki küçük parçacıklar say say bitmez değil mi? “Gerçek şu ki insan pek zalimdir” diyor Allah “ve pek nankördür” diyor. Yani nankörlük yapıp bu nimetleri görmezlikten geliyorlar, zulüm yapıp anlamazlıktan geliyorlar, diyor Cenab-ı Allah. “Hani İbrahim şöyle demişti: Rabbim bu şehri güvenli kıl.” Biz de bütün şehirleri güvenli kılacağız Allah’ın izni ile Mehdi (a.s.) zamanında. Bakın “bu şehri güvenli kıl”. Mehdi (a.s.) devrinde bütün şehirler güvenli kılınacak, hadis var. “Beni ve çocuklarımı putlara kulluk etmekten uzak tut.” Yani Darwinizm’e, materyalizme batmaktan, değil mi, Ahir zamandaki anlamı budur. Allah’ın Müslümanları böyle bir batağa düşmekten koruması için dua ediyoruz. “Rabbim gerçekten onlar insanlardan birçoğunu şaşırtıp saptırdı.” Darwinistler de şu anda insanların birçoğunu şaşırtıp saptırdılar. “Bundan böyle kim bana uyarsa artık o bendendir.” İbrahimidir, değil mi, İslam’dır, Müslüman’dır. “Kim bana isyan ederse elbette sen bağışlayansın, esirgeyensin” “Kim bana isyan ederse” Bak, intikamımı al da demiyor mübareği görüyor musun? Ne güzel ahlakı var. “Kim bana isyan ederse” Hz. İbrahim (a.s.) “elbette Sen bağışlayan ve esirgeyensin.” “Bağışla onları” diyor ve “esirge” diyor. Yani “kurtar onları o bataktan” diyor.
Sayın Adnan Oktar'ın 18 Ağustos 2010 tarihli röportajından İbrahim Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR:Şeytandan Allah’a sığınırım. İbrahim Suresi’ni açmışsın, 34. ayet. “Allah, size her istediğiniz şeyi verdi.” “Ne istiyorsanız” diyor. Ev, ne istiyorsa, elbise istiyor, yiyecek istiyor, sağlık sıhhat istiyor, veriyor. “Eğer Allah'ın nimetini saymaya kalkışırsanız, onu sayıp-bitirmeye güç yetiremezsiniz.” Şimdi mesela buradan başlayalım desek, sabaha kadar devam eder ve bitiremeyiz. Değil mi? “Bitiremezsiniz” diyor Allah. “Gerçek şu ki, insan pek zalimdir, pek nankördür” diyor Allah. Yani, nankörlüğü ayrıdır, bir de zalimliği ayrıdır. Çok özen gösterildiği halde, çok uyarıldığı halde buna rağmen zalimlik yapar. Buna karşı işte sürekli vicdanın ayakta tutulması gerekiyor. Onun için insanın zalim olmaktan, nankör olmaktan kaçınması gerekiyor. Allah nimet verdi. Ne yapılır nimete? Ham edilir, şükredilir. “Ya Rabbi, Verdiğin nimete hamdolsun, elhamdülillah.” Tamam, “elhamdülillah” diyor, gidip adamı eziyor, ağzını burnunu kırıyor. Ona “elhamdülillah” diyor. “Ne kadar güzel adamın ağzını, burnunu kırdım” diyor. “Nasıl ezdim?” diyor. Hamd etmek bir kere Kuran’a uymakla, Kuran ahlakına uymakla olur. Bir kere affedici olacaksın. İntikam alıp, “elhamdülillah” denmez. Bir mazlumu ezerek ona şükredilmez. Çünkü anormal zaten yaptığın hareket, sen zaten günaha giriyorsun. Günaha girdim diye şükür olmaz.
Sayın Adnan Oktar'ın 13 Mayıs 2011 tarihli röportajından İbrahim Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: Şeytandan Allah'a sığınıyorum. İbrahim Suresi 34.ayet; “Size her istediğiniz şeyi verdi” diyor Allah. Göz veriyor, kulak veriyor, parmaklar var, kaplar var, ışık, elektrik. Şimdi saymaya kalksak burada, bugün bitmez, ertesi gün de bitmez, gruplayarak saymaya kalksak, yine bitmez, değil mi? “Eğer Allah'ın nimetini saymaya kalkışırsanız onu sayıp-bitirmeye güç yetiremezsiniz” diyor Allah. “Gerçek şu ki, insan pek zalimdir, pek nankördür.” İlgilenmiyorlar diyor Allah, bu kadar nimet verdiğim halde, beyinlerinin içinde şu kadarcık yerde yaşadıkları halde, sürekli Allah onlara görüntü, ses sunuyor, nimet sunuyor, hisler veriyor, fakat onlar ilgilenmiyorlar. Yani lakayıt bir havada, lakayıt bir üslupla ilgilenmiyorlar, Allah ondan bahsediyor. Şimdi biz beynimizin içerisinde, mercimek kadar bir yerde, bu görüntüleri görüyoruz, bu sesi duyuyoruz, yani şuur denilen yerde, bunları şu an yaşıyoruz. Temiz havayı da Allah gösterir, araba seslerini Allah gösterir, sokaktaki satıcıları, simit satıcılarını Allah gösterir, insanların kavgalarını gösterir. Nasıl filmlerde doğal sahneler yapılıyor, mesela kovboy filmlerinde de köpekler oluyor, sokakta gezinenler oluyor, doğal bir görüntü veriliyor, aynısıdır. Allah da bu dünyada, bize böyle görüntü verir. Ama gaflet içinde kalmaya kararlı olan insanlar, düşünmeme konusunda direnirler, var gücüyle direnirler. Allah, düşündüreceği şeyleri sürekli verir, onlar düşünmezler. O zaman Allah, insana zaman zaman bela veriyor, hastalık veriyor, düşünsünler diye, yine düşünmüyor, yine hastalık bela veriyor, yine düşünmüyor. Mesela ölümü yaratıyor Allah, çok kısa süre sonra ölümü görüyorlar, yine düşünmek istemiyorlar. Allah, düşünmeleri için, ölümde çok feci son meydana getiriyor.
Mesela bir ölüde meydana gelen koku çok iğrençtir, dünyadaki en iğrenç kokudur. İnsanın ölümünde meydana gelen görüntü, dehşet vericidir. Gözleri dışarı fırlar, bağırsak muhtevası basıncın etkisiyle ağzından çıkar, kadında rahim dışarıya doğru atılır, gözü jöle olur akar, saçları toprak altında kalmış keçe gibi, çok kirli bir yün parçası haline dönüşür, etleri dökülür, bütün kemikleri dökülür. Bu çok kısa sürede oluyor. Mesela otuz yaşında bir kadın, kırk, elli, altmış, yetmiş. Ömrü, dört tane on senede bitiyor. Çok kısa sürede bitiyor. Buna rağmen coşkuyla, çılgınca dünyaya bağlanıyor insanlar. Mesela kıyafet giyiyor, nihayet ince, yünden veya ketenden oluşmuş bir şey. Kısa süre sonra onlar parçalanıyor, araba alıyor araba eskiyor, ev alıyor ev eskiyor, parçalanıyor. Dünya oluyor, dünya da en sonunda kıyamette paramparça olup dağılıyor, kısa sürede oluyor. Bakın dinlerin bitişine, yetmiş yıl var. Yani “1545 gibi de kıyamet kopacak” diyor Bediüzzaman. Fakat Allah nasıl uyarı yaparsa yapsın, insanların büyük bölümünde, gaflete karşı eğilim var. Mesela acz içindedir insan, kadınlar saçını boyayarak, makyaj yaparak güzelleşmeye çalışıyorlar. Allah özellikle eksik yaratmıştır. Mesela kelebeklerde öyle bir şey yoktur, kelebek olağanüstü ihtişamlı ve süslüdür, makyajı çok mükemmeldir, hiç bir ilaveye gerek yoktur. Kelebeğin üstüne daha süsleyeceğin hiç bir şey yapamazsın. Mesela bir sülün muhteşemdir, daha onun üstüne ne süsleyeceksin? Altın sülün muhteşem pırıl pırıl parlar, çok güzeldir. Ama insan özellikle acz içinde yaratılmıştır. Mesela kulağını temizlemesi gerekir, burnunu temizlemesi gerekir, ağzını temizlemesi gerekir, koltuk altını temizlemesi lazım, vücudunun her yerini temizlemesi lazım ve sürekli acz içindedir. Bir böceğin böyle bir sorunu yoktur, dikkat ederseniz böcek pırıl pırıl parlar gıcır gıcır, karıncalar vernikli gibidir. Onların ne diş fırçalamaya ihtiyacı vardır, ne sabah elini yüzünü yıkamaya ihtiyacı vardır. Patilerini onlar böyle bir kaç defa siliyorlar konu bitiyor, gıcır gıcır oluyorlar.