Sayın Adnan Oktar’ın 24 Nisan 2014 tarihli sohbetinden Hicr Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: Yine Hicr Suresi’nde; “Andolsun insanı kuru bir çamurdan şekillenmiş bir balçıktan yarattık.” Nasıl balçık? Seramikte kullanılan balçık, porselende kullanılan balçık. “Ve cannı da daha önceden nüfuz eden kavurucu ateşten yaratmıştık” Yani elektrik gibi bir şey. “Hani Rabbin meleklere demişti ki: Ben kuru bir çamurdan şekillenmiş bir balçıktan bir beşer yaratacağım.” Bakın kuru bir çamurdan yani porselenden bir beşer meydana getireceğim. “Ona bir biçim verdiğimde” porselenden heykel yaptığımda. “Ona ruhumdan üflendiğinde hemen ona secde ederek yere kapanın” diyor Cenab-ı Allah. Porselenden mükemmel bir insan heykeli yaratıyor. Can verildiğinde, o porselen heykel birden yürümeye başlıyor. İnsanın yaratılışı budur. Tam insana benzer tarzda yapıyor. Mesela eliyle böyle duruyor, kalmış. Porselen ama. Allah canını üfürdüğünde birden bismillah deyip yürümeye başlıyor. Yaratılış budur, bu şekildedir.
“Böylece meleklerin tümü topluca secde etti. Ancak iblis secde edenlerle birlikte olmaktan kaçınıp dayattı.” Enaniyet ve kibirinden dolayı. İnsanlarda mesela Allah’ın varlığına inanmamakta direnen insanlar var. Varlığının güzelliğine, Allah’ın hikmetlerine, sanatına direnen insanlar var. “Cenab-ı Allah dedi ki: Ey iblis sana ne oluyor secde edenlerle birlikte olmadın?” Yani “niye secde etmiyorsun onlarla birlikte?” diyor “Dedi ki: Ben kuru bir çamurdan, şekillenmiş bir balçıktan” porselenden, “yarattığın bir beşere secde etmek için var değilim.” Ağırına gidiyor, enaniyet yapıyor “Dedi ki: Öyleyse ondan (cennetten) çık. Çünkü sen kovulmuş bulunmaktasın” Eüzu billahi mineş-şeytanirracim. Kovulmuş şeytandan Allah’a sığınıyoruz. “Ve şüphesiz din gününe kadar lanet senin üzerinedir.” “Dedi ki: Rabbim öyleyse onların dirileceği güne kadar bana süre tanı.” Yani ömrü ona uzun bir ömür veriliyor. Ama mesela kâinatın ömrü yüz bin seneyse, iki yüz bin seneyse insanlığın ömrü, ona iki yüz bin sene ömür veriliyor. Ama ona sorduğunda şeytana ne kadar kaldın desen? Bir gün, bir günün bir vakti kadar kaldım diyecek. İki yüz bin sene ona öyle geliyor. Bu sözü de onun için söylüyor. Kısa bir vakit için söylüyor. Ona öyle geliyor çünkü.
“Dedi ki” Cenab-ı Allah. “Öyleyse sen kendisine süre tanınanlardansın bilinen günün vaktine kadar. Dedi ki: Rabbim beni kışkırttığın şeye karşılık andolsun ben yeryüzünde onlara sana başkaldırmayı, dünya tutkularını” Darwinizmi, materyalizmi. “Süsleyip çekici göstereceğim” Süsleyeceğim gözlerine hoş gelecek diyor. “Ve onların tümünü mutlaka kışkırtıp saptıracağım. Ancak onlardan samimi olan kulların müstesna” Ben onları saptıramam diyor, samimiyetsiz her kulunu saptıracağım. “Allah dedi ki: İşte bu bana göre dosdoğru yoldur” Bu doğru diyor Allah. Doğru söylüyorsun diyor. “Şüphesiz kışkırtıp, saptırılmışlardan sana uyanlar dışında senin benim samimi kullarım üzerinde zorlayıcı gücün yoktur.” Mesela bak vesvese vermeye çalışıyorlar Müslümanlara. PKK ile baş edilmez şu bu falan. “Hiç şüphe yok onların tümünün buluşma yerleri cehennemdir onun yedi kapısı vardır” diyor. Belki bir manyetik kapı böyle bir insanların fark edemediği bir kapı. Belki hakikaten demirden gibi görünen bir kapı. kapının manyetiğini bilmiyoruz biz. Oluk oluk insanların geçeceği bir yer. Ama Müslümanlara girmek haram cehenneme. Kâfirlere de cennete girmek haram. Cennetin kapısına geldi mi atılırlar, giremez. İter cennetin kapısı onları. Müslümanları da cehennemin kapısı iter. Müslüman da oraya giremez.
“Onun yedi kapısı vardır. Onlardan her biri için bir gurup ayrılmıştır” Her gurubun gireceği yerde ayrıdır diyor Allah. “Gerçekten takva sahibi olanlar” samimi olanlar, “cennetlerde ve pınar başlarındadır. Oraya esenlik ve güvenlikle girecekler” Girin. “Göğüslerinde kinden, hasetten ne varsa sıyırıp çektik” Birbirlerine karşı öfkeleri yok Müslümanların orada. “Kardeşler olarak tahtlar üzerinde karşı karşıyadırlar” Böyle koltuklara oturup karşı karşıya oturuyorlar. “Orada onlara hiçbir yorgunluk dokunmaz” Mesela biz akşam oldu mu uykumuz geliyor. Orada öyle bir şey yok. Yorgunluk dokunmaz diyor. “Ve oradan çıkarılacak değillerdir” Ne kadar zamandır? Sonsuza kadar. “Haber ver kullarıma şüphesiz ben bağışlayanım, esirgeyenim” diyor Allah. Yani günahta yapsanız, hatanızda olsa hem bağışlarım, hem sizi de esirgerim diyor. “Ve şüphesiz azabım o acıklı bir azaptır” diyor. Arkasından da diyor ki Cenab-ı Allah; “Onlara İbrahim’in konuklarından haber ver.” Hz. İbrahim (a.s)’ın konukları. Hz. İbrahim (a.s)’ı biliyorsunuz çok misafirperverdi.
“Yanlarına geldiklerinde selam demişlerdi.” Hz. İbrahim (a.s)’a. “O da biz sizden korkuyoruz”, demişti. Çünkü niye korkuyor? İlk geldiklerinde korkmuyor. Yorgun, “çok uzun yoldan geldik”, diyorlar. Mesela yüz kilometre öteden geliyorlar. Ama üstlerinde elbise gıcır gıcır. Pırıl pırıl. Kıyafetler mis gibi. Ciltleri bakımlı, tertemiz her yer. Ne toz toprak kir var. “Buyurun”, diyor “yemek yiyin”. Buzağıyı kesiyor, kızarttırıp getiriyor, ayran, her şeyi yapıyor. E yok diyorlar “biz yemek yemeyeceğiz”, diyorlar. “Niye?”, diyor. “Biz yemek yemeyiz de ondan”, diyor. “O zaman işte korktu”, diyor İbrahim. Yani çünkü olağanüstü bir varlıkla karşı karşına olduğunu anlıyor. Sonra diyorlar “biz intikam almaya geldik. Sapık kavimle intikam almaya geldik”. O zamanda oğlan çocuklarına sapık ilişkide bulunan adamlar var. “Onları yerle bir etmeye, yerle yeksen etmeye geldik”, diyorlar. “Siz burayı terk edin”, diyorlar. Karın ve sen.
Sayın Adnan Oktar'ın 27 Ağustos 2010 tarihli röportajından Hicr Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: Bismillah. Hicr suresi, şeytan diyor ki; “Dedi ki: “Ben, kuru bir çamurdan, şekillenmiş bir balçıktan yarattığın beşere secde etmek için var değilim.”“ Bakın, züppe karakteri görüyor musun, münafık ve züppe karakteri? “Ve şüphesiz, din gününe kadar lanet senin üzerinedir” diyor, Cenab-ı Allah. “Dedi ki: “Rabbim, öyleyse onların dirileceği güne kadar bana süre tanı.” Allah, “Din gününe kadar” diyor, o da “dirileceği güne kadar” diyor. Burada bir manidar durum var. Din gününden kasıt, aynı zamanda Mehdi (a.s.)’nin zuhuru da olabilir. Çünkü o başka bir şey diyor bakın, “Rabbim, öyleyse onların dirileceği güne kadar bana süre tanı.” Başka bir açıklama yapıyor. “Dedi ki: “Öyleyse, sen süre tanınanlardansın. Bilinen günün vaktine kadar.”
Bak, “Dedi ki: “Rabbim, beni kışkırttığın şeye karşılık, andolsun,” diyor, şeytan. “Ben de yeryüzünde onlara, (sana başkaldırmayı ve dünya tutkularını) süsleyip-çekici göstereceğim ve onların tümünü mutlaka kışkırtıp-saptıracağım.” İddia edilen Ergenekon Örgütü’nün elemanlarının karakterlerine de burada dikkat çekilmiş oluyor. “Ancak onlardan muhlis olan kulların müstesna.” Türk milleti, imanlı millet değil mi? Mehdi (a.s.) talebeleri. “Ancak onlardan muhlis olan kulların, samimi olan kulların müstesna”. “Onlara hiçbir şey yapamayacaksın” diyor, şeytana. “Dedi ki: “İşte bu, Bana göre dosdoğru olan yoldur. Şüphesiz, kışkırtıp-saptırmışlardan sana uyanlar dışında, senin Benim kullarım üzerinde zorlayıcı bir gücün yoktur”“. “Senin ancak kışkırtılıp-saptırılmışlardan sana uyanlar, sana uyacaktır” diyor. “Ama samimi kullara etkin olmayacak” diyor.
ADNAN OKTAR: 44. ayet; Bak, “Onun yedi kapısı vardır” diyor. Şeytandan Allah’a sığınırım. Sana burada sonra bu konuyla ilgili bir şeyler anlatacağım, inşaAllah ama şu an değil inşaAllah.
OKTAR BABUNA:İnşaAllah Hocam.
Hz. Adem'den beri insanın dünya üzerindeki en büyük düşmanı şeytandır. Şeytan, Hz. Adem yaratıldığında, Allah'a itaat etmemiş ve tüm insanları Allah'ın yolundan saptırmaya söz vermiştir. Allah, Kuran'da şeytanın insanları doğru yoldan ayırmak için türlü yollar denediğini, onlara tuzaklar kurduğunu, dünya hayatını süslü ve çekici göstermeye çalıştığını bildirir. Allah'ın şeytan hakkında bildirdiği bir başka bilgi ise, onun hilesinin zayıf olduğu ve insanlar üzerinde hiçbir zorlayıcı etkisinin olmadığıdır:
İman edenler Allah yolunda savaşırlar; inkar edenler ise tağut yolunda savaşırlar öyleyse şeytanın dostlarıyla savaşın. Hiç şüphesiz, şeytanın hileli-düzeni pek zayıftır. (Nisa Suresi, 76)
Andolsun, İblis, kendileri hakkında zannını doğrulamış oldu, böylelikle iman eden bir grup dışında, ona uymuş oldular. Oysa onun, kendilerine karşı hiçbir zorlayıcı-gücü yoktu; ancak Biz ahirete iman edeni, ondan kuşku içinde olandan ayırt etmek için (ona bu imkanı verdik). Senin Rabbin, herşeyin üzerinde gözetici-koruyucudur. (Sebe Suresi, 20-21)
Aslında şeytanın hilesinin zayıf olması ve zorlayıcı bir gücünün bulunmaması, Allah'ın insanlar için yarattığı bir kolaylıktır. Çünkü din ahlakını yaşayan bir insanın karşısında dine karşı negatif bir güç olarak şeytan vardır. Onun zayıf ve güçsüz olması ise, müminlerin Kuran ahlakını yaşama konusunda bir güçlük yaşamayacaklarının bir göstergesidir. Ancak, bunun için samimi bir iman gerekir. Kuran'da da salih olanların şeytanın hilelerinden etkilenmeyeceği bildirilmektedir:
Dedi ki: “Rabbim, beni kışkırttığın şeye karşılık, andolsun, ben de yeryüzünde onlara, (sana başkaldırmayı ve dünya tutkularını) süsleyip-çekici göstereceğim ve onların tümünü mutlaka kışkırtıp-saptıracağım. Ancak onlardan muhlis olan kulların müstesna.” (Hicr Suresi, 39-40)
Allah başka ayetlerde ise, şeytanın iman edenlerin ve tevekkül edenlerin üzerinde hiçbir etkisinin olmayacağını şöyle bildirmiştir:
Gerçek şu ki, iman edenler ve Rablerine tevekkül edenler üzerinde onun (şeytanın) hiçbir zorlayıcı-gücü yoktur. Onun zorlayıcı-gücü ancak onu veli edinenlerle, onunla O'na (Allah'a) ortak koşanlar üzerindedir. (Nahl Suresi, 99-100)
Kuşkulardan ve vesveseden kurtulabilmenin sırrı
İman eden kulların üzerinde şeytanın bir etkisi olmamakla birlikte, kimi zaman şeytan iman edenlere de yaptıkları bir işte, işledikleri bir amelde vesvese vermeye çalışabilir.
Allah'ın Kuran'da bildirdiği önemli bir sır da insanın kendisine gelen vesveseden nasıl kurtulacağıdır. Bu, Allah'tan korkan ve cenneti umut eden müminler için çok önemli bir konudur. Çünkü vesvese şeytanın insanları Allah'ın yolundan uzaklaştırmak, onları boş ve amaçsız işlerle uğraştırarak vakitlerini almak amacıyla fısıldadığı yanıltıcı sözlerdir. Şeytan bu yolla insanlara, hüzün, korku sıkıntı vermeye, aralarını açmaya, Allah, Kuran ya da din hakkında kuşkuya düşürmeye çalışır. Hak olmayan konularda insanları uzun ve olmadık kuruntulara düşürür. Kuran'da şeytanın vesvese verme özelliğini anlatan ayetlerden bazıları şöyledir:
“Onları -ne olursa olsun- şaşırtıp-saptıracağım, en olmadık kuruntulara düşüreceğim ve onlara kesin olarak davarların kulaklarını kesmelerini emredeceğim ve Allah'ın yarattıklarını değiştirmelerini emredeceğim.” Kim Allah'ı bırakıp da şeytanı dost (veli) edinirse, kuşkusuz o, apaçık bir hüsrana uğramıştır.”
(Şeytan) Onlara vaadler ediyor, onları en olmadık kuruntulara düşürüyor. Oysa şeytan, onlara bir aldanıştan başka bir şey va'detmez. (Nisa Suresi, 119-120)
Ki o, insanların göğüslerine vesvese verir. (içlerine kuşku, kuruntu fısıldar) (Nas Suresi, 5)
Şeytanın müminlere fısıldadığı kuruntular ne olursa olsun, Allah'ın gösterdiği yola uyduklarında, şeytan onları oyalayamayacaktır. Allah, şeytana karşı müminlere şunu hatırlatır:
Eğer sana şeytandan yana bir kışkırtma (vesvese veya iğva) gelirse, hemen Allah'a sığın. Çünkü O, işitendir, bilendir. (Allah'tan) Sakınanlara şeytandan bir vesvese eriştiğinde (önce) iyice düşünürler (Allah'ı zikredip-anarlar), sonra hemen bakarsın ki görüp bilmişlerdir. (Araf Suresi, 200-201)
Ayette görüldüğü gibi, müminler şeytandan gelen vesveselere karşı çok dikkatlidir. Uzun uzun oturup ondan gelen vesveseleri düşünerek vakit kaybetmez, söz konusu vesveselerle Allah'ın razı olmayacağı, bir mümine yakışmayacak sıkıntılı, hüzünlü korkulu bir ruh haline girmezler. Bir sıkıntı, Kuran'a uygun olamayan bir düşünce hissettiklerinde hemen düşünürler. Bunun Allah'ın hoşnut olmayacağı şeytandan gelen bir vesvese olduğunu anlarlar. Hemen Allah'ı ve Kuran ayetlerini düşünerek şeytanın fısıldamalarından kurtulurlar.