Nahl Suresi, 23-31 Ayetlerinin Tefsiri

(Kuran'ı çok iyi anlayan insan çok akıllı olur)

 

(Sayın Adnan Oktar'ın 20 Nisan 2011 A9 Tv, Aks Tv ve Tv Kayseri'deki Canlı Sohbetinden)

Kuran’da insanların bilinçaltındaki vicdansızlıkları, ahlaksızlıkları, oyunları, taktikleri mükemmel bir psikolojik analizle anlatılır, çok mükemmel hatta. Kuran’a baktığımızda, bu İncil’de de vardır, Tevrat’ta da vardır ama Kuran’da çok detaylı vardır. İnsanların zaafları, oyunları, adamlık dini tarzı yaptıkları taktikler, insanları kandırmada kullandıkları yöntemler, münafıkların sahtekar yöntemleri, insanlara nasıl yanaştıkları, onların ondaki ruh halleri, psikolojileri, hatta vücutlarında meydana gelen etki. Ahlaksızlık yaptıklarında, vicdansızlık yaptıklarında vücutlarındaki meydana gelen fizyolojik değişiklikler, Kuran’da mükemmel bir psikiyatri kitabı gibi ruhi bozukluklar anlatılır. İnsanların kişilik bozuklukları, şahsiyet bozuklukları çok kapsamlı anlatılır. Onun için Kuran’ı çok iyi anlayan insan, çok akıllı olur. Aklın bütün sırlarını görmüş olur, akıllı olmanın bütün sırlarını görmüş olur. Öbür türlü insan aklı kavrayamaz, zeki olabilir ama aklı kavrayamaz. Kuran’ı çok iyi anlayan insan aklın bütün detaylarını, bütün girift yönlerini kavramış olur ve onu hayatına aktarır. O zaman ne kendi başını belaya sokar, ne etrafındakilerin başını belaya sokar. Eğer iyi bir analizle bakılırsa, Kuran’ı incelerken çok kapsamlı düşünülürse bu görülecektir. Ama yüzeysel okuyan, sathi bakan bunları göremez. Mesela, diyor ki, Allah Nahl Suresi, 23. ayette: “Şüphesiz Allah, onların saklı tuttuklarını ve açığa vurduklarını bilir, gerçekten O, müstekbirleri sevmez”. Kendini beğenen, enaniyetli olanları sevmez. Müstekbir, enaniyetli, cahiliyede insanlar gururlu çocuk; gururlu olmasıyla takdir ederler. Halbuki gururlu ve enaniyetli bir insan, dik kafalı bir insan ruhen rahat olamıyor, ruhen sağlıklı olamıyor. Mütevazı ve mazlum olan, mütevazılığın verdiği samimiyetle candan konuşan insan güzeldir. Kendine de güzel gelir, başkasına da güzel gelir.

“Onlara ‘Rabbiniz ne indirdi?’ dendiğinde. ‘Eskilerin masalları’ dediler”. Kuran’ı yorumlayan Marksistlere “Kuran için ne diyorsunuz?” dediğimizde “Eskinin masalları” diyorlar. Firavun ne diyordu? “Eskinin masalı” diyordu. Ondan evvelki tipler, nemrut ne diyordu? “Eskinin masalı” diyordu. Hepsi aynı üslubu kullanıyor. Allah kullandıkları ortak dili de Kuran’da çok detaylı belirtir, hepsinde aynı psikoloji, aynı şey. Darwinizm Kuran’da geçer, anlatılır, kapalı bir üslupla anlatılır. Her devirde savunulmuştur, hep tesadüf düşüncesi savunulmuştur.

Diyor ki Allah: “Kıyamet gününde kendi günahlarının tümünü ve bilgisizce saptırdıklarının günahlarının bir kısmını yüklenmeleri için. Bak, ne kötü yük yükleniyorlar”. Şimdi cahil adamlar kendisi sapıtıyor. Ama bilgisizce başkasını da saptırıyor. “Onların da yükünü yüklenirler” diyor. Bunun bir ahlak bozukluğu, tavır bozukluğu olduğunu bize Kuran bildiriyor.

“Onlardan öncekiler, hileli-düzenler kurmuşlardı da, Allah(ın azap emri) onların kurdukları yapıların temellerine geldi”. Hileli düzenleri kurma şu anda da var, daha önce de var, daha önce de var, her devirde var. Ama bazı Müslümanlar, hileli düzenler karşısında panik oluyor, bozguna uğruyorlar. Halbuki o hileli düzenin meydana gelmesini Allah yaratıyor zaten. Bakın, “Allah(ın azap emri) onların kurdukları yapıların temellerine geldi”. Allah temelinden çökertiyor. Mesela, Darwinizm’i Allah temelinden vurdu, protein yapısından vuruyor, Allah. Proteinlerin, molekül yapısının açıklanacağı, bilimin Darwinizm’i yerle bir edeceği Darwinistlerin hiç ummadığı bir şeydi. Çünkü Darwinistler bilime dayanarak zaten bir şeyler anlatıyorlardı. Dayandıkları sistem, bilim, onların temeline vurdu, temel düşüncelerine vurdu, ta proteinlere vurdu, proteinlerden yıkıldılar.

“Böylece üstlerindeki tavan tepelerine çöktü”. Bütün Darwinist sistem çökmüş oldu. Bakın, tavanı vurmuyor Allah, temeli vuruyor. Biz ne yaptık Darwinizm’de, temelden vurduk, en dipten, proteinlerden ve fosilden vurduk. Milyonlarca, milyarlarca detaydan oluşan Darwinizm’in uçsuz bucaksız imparatorluğu tepeden çökmüş oldu, tavandan çökmüş oldu, inşaAllah. Bakın, diyor ki Allah: “Azap onlara şuurunda olmadıkları yerden gelmişti”. Hiç tahmin etmedikleri bir yerden geldi, şok oldular. İstanbul’dan bir genç çıkmış, dünyadaki uçsuz bucaksız, katrilyonlarca lira parayla kurulmuş, milyonlarca profesörün, milyonlarca doçentin, yüz binlerce üniversitenin savunduğu bir sistemi temelinden vurup, çökertmiş. Bu Allah’ın sistemidir, Kuran buna işaret ediyor inşaAllah, vesile ediyor bizleri. 

Bakın yine Allah insanların psikolojisinden örnekler veriyor. Şeytandan Allah’a sığınırım. “Ki melekler, kendi nefislerinin zalimleri olarak onların canlarını aldıklarında. ‘Biz hiçbir kötülük yapmıyorduk’ diye teslim olurlar. Hayır, şüphesiz Allah, sizin neler yaptığınızı bilendir”. Kötülük yapan, mesela bir hırsızı yakaladığınızda, ben hırsızlık yapıyorum demez. Katili yakaladığında hep inkar ederler. Hangi suçluyu yakalarsan yakala inkar ederler.

Ne diyorlar: “Biz hiçbir kötülük yapmıyorduk”. Ömrün boyunca dine, İslam’a, Kuran’a saldıran sen değil miydin? Ama bakın, orada sanki Allah’ı inandıracaklarmış gibi yalan söylüyor. “Öyleyse içinde ebedi kalıcılar olarak Cehennemin kapılarından girin. Büyüklük taslayanların konaklama yeri ne kötüdür.” “Enaniyet yapan, kendini beğenen, büyüklenen insanların yeri ne kötüdür” diyor. Mütevazı insanlar çok rahat ve huzurlu yaşıyorlar. Hem akli dengeleri yerinde olur, hem ruhen çok huzurlu olurlar, hem sevilirler. Ama büyüklük taslayanlar, azametli olanlar ruh hastası olur. Panik atak gelişir, başka şeyler gelişir, Allah vermesin. Tabii panik atağı olanları tenzih ederim de, fakat hastalığın tetikleyicisidir bunlar. Bazen de Allah sebepsiz de yaratabilir tabii.

“Adn Cennetleri; ona girerler, onun altından ırmaklar akar”. Irmak sevgisine Allah dikkat çekiyor. Mesela, Müslüman cennette ırmak olacağını düşündüğünde, akan sular olacağını düşündüğünde kalbinde bir sevinç meydana geliyor. Su sevgisi var insanların ruhunda, suya karşı sevgi. Denize girsin, göle girsin, ırmak aksın, illaki su olsun, değil mi? Evlerinin önünde de böyle küçücük bir su olsun, insanlar bayılırlar. Göle manzaralı ev olduğunda daha pahalı oluyor, denize manzaralı daha pahalı oluyor. Hatta bazen komedi filmi gibi oluyor, evin üst katına çıkıyorsun, mutfağın kenarından deniz görünüyor. “Bak deniz manzaralı. Şu kadar daha pahalı ev” diyor. İnsanların suya olan iştiyakı, Allah kalplerine müthiş bir sevgi vermiş, suyu gördüğünde ruhu açılıyor.

“İçinde onların her diledikleri şey vardır”. Şimdi bunlar bize bu dünyada sevdiriliyor. Bilgisayar sevdirilir, araba sevdirilir, güzel kıyafet sevdirilir, marka kıyafetler olabilir, oyuncaklar sevdiriliyor insanlara, akla hayale gelmedik şeyler sevdiriliyor. Bu dünyada bizi alıştırıyor Allah. Diyor ki: “Onların her diledikleri şey vardır” diyor. Burada sevdiği şeyleri insanlar orada bol vakit de olduğu için, bol imkan da olduğu için, çok fazla vücudu olduğu için rahat rahat kullanacaklarına Allah Kuran’da işaret ediyor. “Allah, takva sahiplerini (samimi olanları) böyle ödüllendirir” diyor, Allah.

Bu dünyada şu an nasıl devam ettiriyorsa bu sistemi, aynı sistemi devam ettireceğini söylüyor, Allah. “Aynı sistemle mükemmelini yapacağım” diyor. Mesela bize kalem yaratıyor, Allah önümde Kuran’ı yaratıyor, Kuran’a ait konuşmaları yaratıyor, bilgiyi yaratıyor ve bize en önemli konuyu öğretiyor, Allah. İnsanları tanımayı öğretiyor, insanları tanımada Kuran dünyanın en gelişmiş psikoloji kitabıdır. En gelişmiş psikiyatri ve psikoloji kitabıdır. Akıl hastalıklarını, ruh hastalıklarını, insanın bozukluklarını, davranış bozukluklarını, mükemmel davranışları, düzgün davranışları ve insanlara nasıl davranmamız gerektiğini, dünyaya nasıl davranmamız gerektiğini, ağaçlara, bitkilere nasıl davranmamız gerektiği, dünyayı nasıl kullanmamız gerektiği; Kuran’da çok detaylı anlatılır. Nasıl bir ilaç aldığımızda içinde prospektüsü oluyor, ilacın nasıl kullanılacağı çok detaylı anlatılıyor. Diyor ki; ilacı şu kadar kullanırsanız zehirlenirsiniz, bu kadar kullanırsanız tam olur.

Ama bazı durumlarda şunu da kullanabilirsiniz, yan etkileri şunlardır diyor. Kuran da öyledir, “dünyayı böyle kullanırsanız hoşunuza gider, ama şu tarzda kullanırsanız başınızı belaya sokarsınız. Şöyle yaşarsanız mutsuz olursunuz. Ama bu tarzda yaşarsanız mutlu olursunuz. Biraz daha dozunu artırdığınızda şu yanlış hareketin ızdırap çekersiniz, tam ayarı, düzgün olanı şudur, bu hareketi yaparsanız mutlu yaşayacaksınız” diyor, Allah. İlaç tarif eder gibi. Onun için dünyayı alan yanında mutlaka Kuran’ı da alması lazım. İlaç aldığında içinde prospektüsü olmazsa ilacı kullanmazsın. Dünyayı alan da Kuran’ı almazsa, dünyayı kullanamaz. Mutlaka dünyayı alan yanında Kuran’ı da alacak ve dünyayı nasıl kullanacağını görecek. Yoksa her günü ızdırap, her günü elem, her günü acılarla geçer. Hem bedeni acılar, hem ruhi acılar içerisinde kıvranır, toplum da bozulur, sistem de bozulur; mesela Güneydoğu’da komünist sistemin gelişmesinin nedeni Kuran eğitiminin olmaması, Kuran’daki yapının olmaması, Darwinist, materyalist sistemin gelişmesi, tek yönlü açılması, sosyal yapıyı hasta yapmıştır.

Orada bir kanser meydana gelmiştir, komünist kanser meydana gelmiştir. Toplumu kemirmekte şu an kanser uru. Ve bütün Türkiye’yi rahatsız ediyor. Bünyenin bir yeri kanser olduğunda bünyenin tamamı rahatsız oluyor. Türkiye’nin her yeri rahatsız o kanserden dolayı. O uru Hz. Mehdi (a.s.) alacak işte, baş tabiptir. Baş tabip şu an görevde inşaAllah. Ne ur bırakacak, ne hastalık bırakacak, hepsini tedavi edecek, inşaAllah.

 


Nahl Suresi, 26-32 Ayetlerinin Tefsiri

(Hiç tahmin etmedikleri bir ülkeden ve hiç tahmin etmedikleri bir insandan Darwinizm'e en büyük darbe geldi)

 

(Adnan Oktar'ın 19 Şubat 2011 Kahramanmaraş Aksu ve Gaziantep Olay Tv'deki Canlı Sohbetinden)

ADNAN OKTAR: Nahl Suresi, şeytandan Allah’a sığınırım. 26. ayet; “Onlardan öncekiler, hileli-düzenler kurmuşlardı da”, “daha önceki deccaller de hileli düzen kurmuşlardı” diyor Allah, “Allah(ın azab emri) onların kurdukları yapıların temellerine geldi” biz de ne yapıyoruz Darwinizm’in temellerine vuruyoruz, köküne vuruyoruz. “Böylece üstlerindeki tavan tepelerine çöktü;” Darwinizm’i tepelerine çökerttik mi? Çökerttik. “Azap onlara şuurunda olmadıkları yerden gelmişti.” hiç tahmin etmedikleri bir ülkeden, hiç tahmin etmedikleri bir şehirden, hiç tahmin etmedikleri bir insandan, Darwinizm’e en büyük darbe geldi. Onlar da şaşırdılar, biz de şaşırdık maşaAllah. Ve Darwinizm çöktü. “Adn cennetleri; ona girerler, onun altından ırmaklar akar, içinde onların her diledikleri şey vardır. İşte Allah, takva sahiplerini böyle ödüllendirir.” Altından ırmaklar akar, çünkü ırmak sevgisi var içimizde. Bak “içinde onların her diledikleri şey vardır.” Kaç tane şey dileyebilir bir insan? Sonsuz dileme imkanı var değil mi? “Sonsuz dilediğinizi, ne istiyorsanız yapacağım” diyor Allah. “Dileyin cennette ne istiyorsanız yapacağım” diyor Allah. “Allah, takva sahiplerini böyle ödüllendirir” diyor Allah. “Sonsuza kadar sonsuz istediğinizi yerine getireceğim” diyor Allah. Bakın “sonsuza kadar, sonsuz isteklerinizi yerine getireceğim.” MaşaAllah. “Ki melekler, güzellikle canlarını aldıklarında: 'Selam size' derler. Yaptıklarınıza karşılık olmak üzere cennete girin.” Daha ilk canını alırken müjdeyi veriyor “Cennete gireceksiniz” diyorlar. Ve güzellikle canlarını alıyorlar Müslümanların. Müslümanın hiç bir yerde canı yanmıyor. “Ve selam size derler” bir kere, selam ve Aleyna Aleykum Selam” diyor.