Nahl Suresi, 94-100 Ayetlerinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 25 Şubat 2011 tarihli röportajından Nahl Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: Şeytandan Allah’a sığınırım. Nahl Suresi 94; “Yeminlerinizi kendi aranızda, bir bozuculuk unsuru edinmeyin.” Diyor ki mesela “bundan sonra eğer seninle görüşürsem, yemin ediyorum bir daha görüşmeyeceğim” diyor. “Ve yahut yemin ediyorum senin yanında şu yemeği yemeyeceğim. Yahut yemin ediyorum senin yanında müzik dinlemeyeceğim” diyor. Allah diyor ki; “yeminlerinizi kendi aranızda, bir bozuculuk unsuru edinmeyin.” Bu tarz bir yemin haram. Bir kere böyle bir yemin yok. “Sonra sapasağlam basan ayak kayar.” “Sapıtırsınız” diyor Allah.  “Ve Allah'ın yolundan alıkoyduğunuz için kötülüğü tadarsınız.” Yani “bela veririm” diyor Allah. “Büyük azap da sizin içindir.” “Böyle yemin olmaz” diyor Allah. Dostluğunuzu bozan, sevginizi bozan yemin olmaz. Mesela bir daha görüşmeyeceğim diye yemin ediyor, olmaz.

“Allah'ın ahdini ucuz bir değere karşılık satmayın.” Yani “küçük bir çıkar için böyle yeminler etmeyin” diyor Allah. “Eğer bilirseniz, Allah Katında olan sizin için daha hayırlıdır. Yanınızda olan tükenir, Allah'ın Katında olan ise kalıcıdır.” Yani mal da, para da tükenir. Ama Allah Katında olan bir türlü bitmez diyor. Hiçbir şekilde bitmez. “Sabredenlerin karşılığını yaptıklarının en güzeliyle Biz muhakkak onlara sunacağız” diyor Allah. “Sabredenlerin karşılığını yaptıklarının en güzeliyle Biz muhakkak onlara sunacağız.” Ebcedi 2015 tarihini veriyor, inşaAllah. Mehdiyet’e bakan bir ayet. “Erkek olsun, kadın olsun, bir mümin olarak kim salih bir amelde bulunursa,” samimi bir tavırda bulunursa samimi bir ibadet, samimi bir güzellikte bulunursa, “hiç şüphesiz Biz onu güzel bir hayatla yaşatırız.”

Bakın büyük bir mucizeden bahsediyor Kuran. Şimdi dikkat edin, “Erkek olsun, kadın olsun, bir mümin olarak kim salih bir amelde bulunursa,” yani samimi olarak yaşarsa, İslam’ı, Kuran’ı samimi olarak yaşarsa, sadece bu kadar. Bakın bir mucizeden bahsediyor Allah. “Hiç şüphesiz Biz onu güzel bir hayatla yaşatırız.” “Zengin, bereketli, bollu, sağlıklı güzel bir hayatla yaşatırız” diyor. “Kim olursa olsun bunu yaparım” diyor Allah. Bu bir mucizedir. Adam diyor ki; “dinle, imanla, MaşaAllah ile inşaAllah ile hayat olmuyor” diyor. Allah ne diyor bak; “kim bir mümin olarak salih bir amelde bulunursa, hiç şüphesiz Biz onu güzel bir hayatla yaşatırız.” Tabii ki müminin amacı Allah rızası için yaşarken para gelsin, pul gelsin, rahat edeyim değil.

Ama Allah yolunda samimi olarak her olan insan, bakın dikkat edin söylüyorum, mutlaka zengin, güzel, bereketli, sağlıklı, dinç ve genç bir hayat yaşar. Bakın böyle bir mucize vardır. İnsanların büyük bir bölümünün böyle bir mucizeden haberi yok. Bu nettir, kesin ayettir, açık hükümdür. Ama bak tamamen Allah’a kendini adayacak, sabredecek, hakikaten Allah’a bağlı olacak. “Güzel bir hayatla yaşatırım” diyor Allah. Allah’ın kanunu, mutlaka olur bu. “Ve onların karşılığını, yaptıklarının en güzeliyle muhakkak veririz.” “Cennette de en güzelini veririm” diyor Allah. Allah onlardan razı olmuş oluyor, inşaAllah. “Öyleyse Kuran okuduğun zaman, kovulmuş şeytandan Allah'a sığın.”Ben sürekli hani Allah’a sığınırım diyorum ya Kuran’ı, bu Allah’ın emri olduğu için, hatırlatmak için söylüyorum. Muhkem ayet, “Kuran okunduğu zaman, kovulmuş şeytandan Allah'a sığın.”

“Gerçek şu ki, iman edenler ve Rablerine tevekkül edenler,” bakın iman ediyor, sonra her şeyinden Allah'a kendini bırakıyor. İşte hasta mı olur, ölür mü? Ne olursa olsun, “ya Rabbi ben sana teslimim”, diyor. Bak, “Rablerine, tevekkül edenler üzerine onun, şeytanın hiçbir zorlayıcı gücü yoktur”. Baskı yapamıyor şeytan. Yani Müslüman'da bir ızdırap, sıkıntı, rahatsızlık oluşmuyor. “Onun zorlayıcı gücü”, şeytanın zorlayıcı gücü, şeytan kime etkiliyor bak Allah onu açıklıyor, “ancak onu veli edinenlere”, yani böyle Allah'ı bırakmış işte Darwinist, materyalist olmuş, şeytana teslim olmuş, “onu veli edilenler ve onunla ona Allah'a orta koşan üzerindedir”. Müşriklerin üzerindedir diyor Allah. Müşriklere şeytan musallat oluyor bir de Allah'ı inkar etmiş sapıtmış tiplere. Onlara musallat oluyor şeytan. Mesela gördünüz adam müşrik sapıtıyor. Allah rezil rüsvay ediyor. Ne hallere geldiğini gördünüz.

 


Nahl Suresi, 94-100 Ayetlerinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar’ın 14 Ocak 2012 tarihli röportajından Nahl Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: Nahl Suresi 94. Şeytandan Allah’a sığınırım. “Yeminlerinizi kendi aranızda, bir bozgunculuk unsuru edinmeyin” diyor Cenab-ı Allah, “sonra sapasağlam basan ayak kayar ve Allah’ın yolundan alıkoyduğunuz için kötülüğü tadarsınız. (Ayrıca) Büyük azapta sizin içindir.

95-Allah’ın ahdini ucuz bir değere satmayın. Eğer bilirseniz, Allah katında olan sizin için daha hayırlıdır.” Mesela vardır bazıları, ‘eğer bu kişiyle bir daha görüşürsem, Allah beni helak etsin, yemin ediyorum görüşmeyeceğim’ diyor. Müslüman kardeşine böyle yemin olur mu? Bakın ne diyor Cenab-ı Allah: “Allah’ın ahdini ucuz bir değere satmayın.” Mesela geçici bir kin için, geçici bir nefret için veyahut mesela parasını ödemedi diye ‘ömür boyu bir daha görüşmeyeceğim’ diyor, yemin ediyor. Böyle yemin olmaz diyor Cenab-ı Allah.

96-“Sizin yanınızda olan tükenir, Allah’ın katında olan ise kalıcıdır. Sabredenlerin karşılığını yaptıklarının en güzeliyle biz muhakkak vereceğiz.” Sabretmek, insanın dengeli olmasını sağlar. İnsanların çoğu sabredemediği için rezalet çıkar. Dostlukları gider, sevgileri gider, kavga ederler, tahammülsüzlükten acayip bir kin meydana gelir. Sabır sevginin ilacıdır. Sabrı ortaya koyduğunda, her türlü anormalliği çözen bir merhem gibidir, her türlü hastalığı çözer sabır.

97-“Erkek olsun, kadın olsun, bir mümin olarak kim salih bir amelde bulunursa, hiç şüphesiz biz onu güzel bir hayatla yaşatırız.” Bakın diyor ki Allah, samimi olan kadın veya erkek, ben onu güzel bir hayatla yaşatırım diyor. Ama bakın şartı; samimi olması. Bu bir mucize; net, güzel hayatla yaşatırım diyor Allah, yani ikinci bir ihtimal söylemiyor Allah. “Ve onların karşılığını, yaptıklarının en güzeliyle muhakkak veririz.

98-Öyleyse Kuran okuduğun zaman, kovulmuş şeytandan Allah’a sığın.” Şeytandan Allah’a sığınmak farz, Kuran okunduğu zaman.

99-“Gerçek şu ki, iman edenler ve Rablerine tevekkül edenler üzerinde onun (şeytanın) hiçbir zorlayıcı-gücü yoktur.” Bakın, iman edenler ve Rablerine tevekkül edenler. Rabbine tevekkül ettiğinde ne olur bir insan? Son derece rahat eder. Bir, iman ediyor, iman etmeden zaten tevekkül olmaz, iman ettikten sonra, hakkıyla iman edince, tevekkül edince, biri kötü bir söz söylüyor, tevekkül ettiği için bunu Allah yaratıyor diyor, rahat. Parasını kaybediyor, Allah yarattı diyor, rahat. Bir hastalık geliyor, Allah yarattı diyor, rahat. Makamını, mevkisini kaybediyor, Allah yarattı diyor, rahat. Hiçbir şey onda yıkıcı etki meydana getirmiyor, yıkıcı karşılık vermiyor, öfkelenmiyor, sinirlenmiyor, asmıyor-kesmiyor, hiçbir şey yapmıyor, makul dengeli insan oluyor. Dolayısıyla şeytanın avucuna düşmemiş oluyor. Öbür türlü de, öfkeyle kalkan zararla oturuyor, başını belaya sokuyor. Ya kendine zarar veriyor, ya etrafındakilere zarar veriyor, sevdiği kişileri kaybediyor, dostlarını kaybediyor, öfke onu geriyor. “Gerçek şu ki, iman edenler ve Rablerine tevekkül edenler üzerinde onun (şeytanın ) hiçbir zorlayıcı gücü yoktur.” Yani, sizi etkileyemez diyor Allah, zorlayıcı gücü yoktur. Öbür türlü olduğunda, zorlayıcı gücü oluyor işte. Adam, ‘dayanamıyorum ağabey’ diyor, ‘dayanamadım’ diyor ve belanın içerisine giriyor.

100-“Onun zorlayıcı-gücü ancak onu veli edinenlerle” artık bağlanmış, “onunla O’na (Allah’a) ortak koşanlar üzerindedir.” Şeytanla Allah’a ortak koşuyor.

 


Nahl suresi, 97-102 Ayetlerinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 24 Ekim 2011 tarihli röportajından Nahl Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: Tamam. Efendim, şeytandan Allah’a sığınırım: “Erkek olsun, kadın olsun” diyor Cenab-ı Allah 97. ayette, Nahl Sûresi: “Erkek olsun, kadın olsun, bir mü’min olarak kim salih bir amelde bulunursa” şeytandan Allah’a sığınırım, yani samimi davranırsa, samimi bir ibadette, Allah için hayırlı bir şey yaparsa, “Hiç şüphesiz Biz onu güzel bir hayatla yaşatırız” mucize, yani kim olursa olsun bunu yaparım diyor bak Allah, “Erkek olsun, kadın olsun, bir mü’min olarak kim salih bir amelde bulunursa” yani samimi ve candan yaşarsa, halis, Allah’tan korkarak, Allah’ı severek yaşarsa, “Hiç şüphesiz” diyor bak Allah, bir mucize var burada dikkat etsin herkes, net mucize, “Hiç şüphesiz Biz onu güzel bir hayatla yaşatırız” hayatı güzel oluyor, hep güzel oluyor hayatı. “Ve onların karşılığını yaptıklarının en güzeliyle muhakkak veririz” Cennette de en güzel şekilde ödüllendiririm diyor Allah, en başta rızasıyla inşaAllah, “Öyleyse Kuran okuduğun zaman, kovulmuş şeytandan Allah’a sığın” neden sık sık Allah’a bu duada bulunuyoruz? ‘Ya Rabbi’ diyoruz, değil mi? ‘Kovulmuş şeytandan sana sığınırız’ diyoruz inşaAllah. “Gerçek şu ki, iman edenler ve Rablerine tevekkül edenler üzerine onun (şeytanın) hiçbir zorlayıcı gücü yoktur” Bak iman ediyor, ama ‘ben iman ettim’ demeyle bitmez. Ne yapacak? Tevekkül edecek. Her şeyden, hastalıktan, dertten, saldırıdan, şundan bundan, küfrün azgınlığından, münafıkların azgınlığından, her türlü dertten korkmayacak, Allah’tan korkacak ve Allah’a tevekkül edecek. Her şeyin Allah tarafından yaratıldığını bilecek, kendini Allah’a teslim edecek. “Üzerine onun (şeytanın) zorlayıcı bir gücü yoktur” o zaman vesvese olmuyor işte, rahat oluyor Müslüman, zorlayıcı bir etkisi olmaz. Allah’a iman edecek, birde Allah’a tevekkül edecek. Şeytanın gücü böyle bir insana yetmiyor. İman etmiş, ama tevekkül yoksa şeytan musallat olur. İman ediyor, ama Allah’a tevekkül etmiyor, ondan korkuyor, bundan korkuyor, şundan çekiniyor, yok bilmem ne oluyor, işte hasta oluyor. İşte bir yerinde bir ben çıkıyor, ‘aa ben kanser mi oldum’ diyor, birinden bir şey duyuyor; ‘acaba bana bir oyun mu oynayacaklar, bir kötülük mü olacak, bir felaket mi olacak, işte şurası başıma mı yıkılacak, şöyle mi olacak?’ Olmaz. Olacak olan olur zaten, Allah’a tevekkül edecek Müslüman inşaAllah.

Evet, “Onun zorlayıcı gücü ancak onu veli edinenlerle, onunla O’na (Allah’a) ortak koşanlar üzerinedir” bak şeytan gücünü kimlerde kullanıyor? Onu veli edinenlere, yani adam teslim olmuş şeytana, onlara tam hakim olur diyor Allah, yani etkiler onları diyor, zorlayıcı gücünü kullanır onlarda diyor. “Ve şeytanla O’na (Allah’a) ortak koşanların üzerinedir” yani her türlü şeytani çıkarla Allah’a şirk koşmak. Münafık ve müşrik karakteri, bunda da diyor Allah; etkili olur diyor şeytan. Onlar da sapıtıyorlar. İşte, çocuklarını şeytan kullanıyor bazen, bazen mesleğini kullanıyor, bazen ticaretini kullanır; mallar, oğullar, yarım kalmasından korkulan ticaret, “Akim kalmasından korktuğunuz ticaret” diyor, babalarınız, oğullarınız, eşleriniz, yarım kalmasından korktuğunuz ticaret, evleriniz, arkadaş çevresi. “Eğer” diyor “Allah’tan, onun elçisinden ve Allah yolunda cihat etmekten” Allah yolunda cehd etmek, gayret etmek, İslam’ı yaymaktan tebliğ etmekten, “Daha üstünse bunlar” diyor, “Bekleyin” diyor Allah. İşte bu adamlar şeytana uymuş oluyorlar, yani kafasını oğullarına takmış, babasına takmış, ailesine takmış, ticarete takmış, arkadaş çevresine takmış, işte facebookta orada burada, artık neredeyse arkadaş çevresi onlara takmış, ticarete kafasını takmış, fakat Allah’ı unutmuş. Halbuki bütün bunlar Allah için değer kazanır, bir anlam kazanır. Allah için değilse hiçbir önemi yoktur. “Eğer” diyor Allah, “Bana önem vermeyip de bunlara önem veriyorsanız bekleyin” diyor Allah, “Ben size gereğini yapacağım” diyor, “Karşılığını vereceğim size” diyor, inşaAllah. Evet, şeytandan Allah’a sığınırım, 102. ayet: “De ki: İman edenleri sağlamlaştırmak” bak iman ediyor ama güçlü değil, ne yapmak gerekiyor? Sağlamlaştırmak. İmanının sağlamlaşması nasıl olur? İman hakikatleri ile olur, düşünerek olur, derin düşünerek olur. “Müslümanlara bir müjde ve hidayet olmak üzere onu (Kuran’ı) hak olarak Rabbinden Ruhu’l-Kudüs indirmiştir” Kuran’ı, Kuran bir müjdedir ve bir hidayettir inşaAllah, insanların hidayetine vesile olan bir kitaptır. Kuran’a uydun mu hidayete uymuş olursun inşaAllah. “Ve müjdedir” nasıl müjdeliyor Allah bizi? Bir kere rızasıyla müjdeliyor, Allah’ın rızasını kazanmış oluyoruz inşaAllah, iki; Cenneti, üç; dünya hakimiyeti, dört; dünyada huzurlu ve güzel hayat. Orada müjdeliyor ayette, gördünüz inşaAllah.

 


Nahl Suresi, 97. Ayetinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 1 Ekim 2011 tarihli röportajından Nahl Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR:Hocam, bir ayetle başlayalım.

KONUK: İnşaAllah Hocam. Kovulmuş şeytandan Allah’a sığınırım. “Erkek olsun, kadın olsun, bir mü'min olarak kim salih bir amelde bulunursa, hiç şüphesiz Biz onu güzel bir hayatla yaşatırız ve onların karşılığını, yaptıklarının en güzeliyle muhakkak veririz.” (Nahl Suresi, 97)

ADNAN OKTAR:Bu ayet, mucize ayettir, gözle görülen, elle tutulan bir mucizedir. “Bir insanın samimi olup da kötü hayat yaşaması mümkün değildir” diyor Allah. “Gerçekten yüzde yüz samimiyse, mutlaka güzel hayat yaşatırım” diyor. Net mucize değil mi? Elle tutulur bir şey bu, görülüyor. Adam samimi oluyor, mutlaka ama mutlaka güzel hayat yaşıyor. Kuran’ın gizli mucizelerinden bir tanesidir bu. Her iyi insan, hep güzel yaşar. Ama gerçekten samimi olacak, öyle yarım, kenardan değil. Çünkü her insan kendini samimi zanneder, “ben çok samimiyim” der, halbuki bir çok insan da samimiyetsizdir, böyle olmaz. Samimi olmak apayrı bir olaydır, özel bir güçtür, özel bir kararlılıktır. Özel dikkat ister. Mesela, her saniye kendini kollamak ister. Muazzam bir irade gerektirir. Mesela şimdi ben konuşuyorum, ben konuşurken tutar “ya ne kadar akıllı konuşuyorum, ne isabetli konuşuyorum” dersem, bu şirk olur, samimiyetsizlik olur. Çünkü beni konuşturan Allah. O zaman gitti. Çok kötü bir üslup olmuş olur, yanlış bir üslup olur. 

 


İyilik yapan iyilik bulur

 

İyilikte bulunanların dünyada ve ahirette mutlaka iyilikle karşılık görecekleri Allah'ın Kuran'da bildirdiği sırlardan bir diğeridir. Bu konuyla ilgili ayetlerden biri şöyledir:

De ki: “Ey iman eden kullarım, Rabbinizden sakının. Bu dünyada iyilik edenler için bir iyilik vardır. Allah'ın Arz'ı geniştir. Ancak sabredenlere ecirleri hesapsızca ödenir.” (Zümer Suresi, 10)

Ancak, bunun için gerçek iyiliğin ne olduğunun bilinmesi gerekir. Her toplumda yaygın olan bir iyilik anlayışı vardır; güleryüzlü olmak, dilencilere para vermek veya herşeyi anlayışla karşılamak gibi. Oysa gerçek iyilik Kuran'da bildirildiği gibidir. Allah, bir ayette gerçek iyiliğin ne olduğunu şöyle açıklar:

Yüzlerinizi doğuya ve batıya çevirmeniz iyilik değildir. Ama iyilik, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, Kitaba ve peygamberlere iman eden; mala olan sevgisine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, isteyip-dilenene ve kölelere (özgürlükleri için) veren; namazı dosdoğru kılan, zekatı veren ve ahidleştiklerinde ahidlerine vefa gösterenler ile zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda sabredenler(in tutum ve davranışlarıdır). İşte bunlar, doğru olanlardır ve müttaki olanlar da bunlardır. (Bakara Suresi, 177)

Ayette de dikkat çekildiği gibi, bir kişinin iyilikte bulunması, Allah'tan korkup sakınarak, ahiretteki hesabını düşünmesi ve vicdanını kullanarak her an Allah'ı en çok hoşnut edecek davranışı seçmesidir. Allah, imanlarından, Allah korkularından ve Allah'a duydukları sevgiden dolayı sürekli iyilik işleyenleri seveceğini ve onlara iyilikle karşılık vereceğini bildirmektedir:

Böylece Allah, dünya ve ahiret sevabının güzelliğini onlara verdi. Allah iyilikte bulunanları sever. (Al-i İmran Suresi, 148)

... Bu dünyada güzel davranışlarda bulunanlara güzellik vardır; ahiret yurdu ise daha hayırlıdır. Takva sahiplerinin yurdu ne güzeldir. (Nahl Suresi, 30)

Bu, iyilikte bulunarak fedakarlık yapanlara, Allah'ın hoşnutluğunu kazanmak için ciddi bir çaba gösterenlere Allah'ın Kuran'da bildirdiği bir müjdedir. Allah, hem dünyada hem de ahirette böyle insanları güzel bir hayatla yaşatacağını müjdelemektedir. Bu, hem maddi hem de manevi nimetlerde bir artıştır. Kuran'da kimsenin erişemeyeceği kadar büyük bir mülke kavuşan Hz. Süleyman, Mısır hazinelerinin yönetimine geçen Hz. Yusuf bu konuda örnektirler. Allah, Hz. Muhammed (sav) için de “Bir yoksul iken seni bulup zengin etmedi mi?” (Duha Suresi, 8) ayetiyle, Peygamberimiz (sav)'in üzerine yaydığı nimetini bildirmektedir.
Unutmamak gerekir ki, dünyada güzel ve ihtişamlı bir yaşam yalnızca geçmişte yaşamış müminlere verilmiş bir nimet değildir. Allah her dönemde iman eden kullarını güzel bir hayatla yaşatacağını da vaat etmiştir:

Erkek olsun, kadın olsun, bir mü'min olarak kim salih bir amelde bulunursa, hiç şüphesiz Biz onu güzel bir hayatla yaşatırız ve onların karşılığını, yaptıklarının en güzeliyle muhakkak veririz. (Nahl Suresi, 97)

İman edenler hiçbir zaman dünyanın peşinde koşmazlar. Dünya malının, itibarının ve gücünün hırsını yapmazlar. Allah'ın ayetinde de bildirdiği gibi, onlar ahireti satın almak için canlarını ve mallarını satarlar. Ne alışverişleri, ne ticaretleri onların ibadetlerini, Allah'ı anmalarını, din için hizmette bulunmalarını engellemez. Hatta, açlık ve yoksullukla denendiklerinde dahi, son derece teslimiyetli ve sabırlı olurlar ve asla şikayette bulunmazlar.
Peygamberimiz (sav) döneminde hicret eden müminler bunun bir örneğidir. Onlar, Allah yolunda evlerini, işlerini, ticaretlerini, tüm mallarını, bağlarını, bahçelerini arkalarında bırakarak, başka bir şehre gitmişler ve çok azla yetinmeyi bilmişlerdir. Bunların karşılığında ise sadece Allah'ın kendilerinden hoşnut olmasını dilemişlerdir.
Allah, müminlerin bu samimi, katıksız olarak ahiret yurdunu düşünen kanaatkarlıklarına karşılık olarak onları daima rızıklandırmış ve güzel ve temiz nimetler içinde yaşatmıştır. Bu nimetler ve zenginlikler ise onların dünyaya bağlanmalarına değil, aksine Allah'a şükredip O'nu anmalarına vesile olmuştur. Allah'ın vaadinin bir sonucu olarak, bu ahlaklarına karşılık her mümin dünyada güzel bir hayatla yaşar.

Her İyiliğin Kat Kat Artırılarak Sahibine Dönmesi

Allah iyilikte bulunan kullarına verdiği karşılığı kat kat artıracağını da vaat etmiştir. Allah'ın Kuran'da bu konu ile ilgili olarak bildirdiği ayetlerden bazıları şöyledir:

Kim bir iyilikle gelirse, kendisine bunun on katı vardır, kim bir kötülükle gelirse, onun mislinden başkasıyla cezalandırılmaz ve onlar haksızlığa uğratılmazlar. (Enam Suresi, 160)

Gerçek şu ki, Allah zerre ağırlığı kadar haksızlık yapmaz. (Bu ağırlıkta) Bir iyilik olursa, onu kat kat kılar ve Kendi yanından pek büyük bir ecir verir. (Nisa Suresi, 40)

Allah'ın iyiliğin karşılığını kat kat kılmasının en güzel göstergesi dünya hayatı ve ahiret hayatı arasındaki farktır. Dünya hayatı ortalama 60 yıl süren çok kısa bir zaman dilimidir. Oysa bu dünyada salih olan, iyilik yapan insanlar, kısacık bir ömürde yaptıkları iyiliklere karşı ahirette sonsuz bir güzellikle karşılık göreceklerdir. Allah bu vaadini bir ayetinde şöyle bildirmiştir:

Güzellik yapanlara daha güzeli ve fazlası vardır… (Yunus Suresi, 26)

Bunun ne kadar büyük bir mükafat olduğunu anlayabilmek için “sonsuz” kavramı üzerinde biraz düşünmek gerekir. Dünya üzerinde bugüne kadar yaşamış ve bundan sonra yaşayacak olan tüm insanların, hayatlarının her saniyesini sayı sayarak geçirmiş olduklarını düşünelim. Kuşkusuz bu insanların tümünün saydıkları sayılar art arda eklenerek bir sayı elde edilse, burada telaffuz edilemeyecek büyüklükte bir sayı çıkar. Ama bu olağanüstü sayı dahi “sonsuz” kavramının yanında sıfırdan farksızdır. Çünkü “sonsuz” demek asla bitmeyen ve tükenmeyen bir süre demektir. Dünyada Allah için yaşayan insanların ahirette yurtları cennet olacak ve orada süresiz kalacak, sınırsızca nefislerinin istediği ve ruhlarının zevk aldığı herşeye sahip olacaklardır. Kuşkusuz bu, Allah'ın rahmetinin genişliğini kavrayabilmek için üzerinde düşünülmesi gereken bir örnektir.