İsra Suresi, 79-81 Ayetlerinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 10 Ocak 2012 tarihli röportajından İsra Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: İsra Suresi: “Gecenin bir kısmında kalk,” diyor, Cenab-ı Allah, Peygamberimiz (s.a.v)’e. Bak biz de gecenin bir kısmında kalktık.

“Sana aid nafile olarak onunla (Kur'an'la) namaz kıl. Umulur ki Rabbin seni övülmüş bir makama ulaştırır.” Peygamberimiz (s.a.v) gece namazlarını kılıyordu. Sünnettir gece namazları. Gece bu vakitlerde kalkıp, namaz kılıp, yatmak. İnşaAllah gece namazları.

“Ve de ki: "Rabbim, beni (girilecek yere) doğru bir girdirişle girdir ve (çıkarılacak yerden) doğru bir çıkarışla çıkar ve Katından bana yardımcı bir kuvvet (sultan) ver.”

“De ki: "Hak geldi, batıl yok oldu. Hiç şüphesiz batıl yok olucudur."” Kuran’ın inmesi, Peygamberimiz (s.a.v)’in, peygamberliğini ilan ettikten sonra İslam’ı yayması, İslam’ın nurunun dünyayı kaplamasına işaret ediyor. “Hz. Mehdi (a.s.) geldi, deccaliyet yok oldu. Hiç şüphesiz deccaliyet yok olucudur” anlamına da geliyor, ayet. Bir de 81, Mehdi’nin çıkış tarihi. Ebcedi de tam uyuyor inşaAllah.

Peygamber Efendimiz (s.a.v) madde aleminden, nur alemine giriyordu, nur oluyordu bütün vücudu. Ondan sonra vahiy geliyordu. Cismaniyetten sıyrıldıktan sonra bütün bedeni nur oluyordu. Sonra yeniden cismaniyete bürünüyordu inşaAllah. İnsanın bedeni nur oldu mu, artık meleklerle görüşebilir. Yani o özel bir haldir. Allah’ın velilerinde ve peygamberlerinde olur. İnşaAllah. Beden nur kesilir. İnşaAllah. O haldeyken Cebrail, Mikail, İsrafil, meleklerle görüşebilir insan. Cin alemi ile rahatça bağlantıya geçebilir. Ama bunu her beden kaldırmaz. Allah vermesin, yani çok ağır gelir birçok insana. Çok şiddetli heyecanlanabilir, sarsılabilir. Onun için bir sultanla, bir mürşidle girilir ve bir mürşidle çıkılır. Kuran aynı zamanda bu konuya da işaret ediyor. Madde olmaktan çıkıp nur haline gelmek. Orada işte Hızır’la görüşürsün. Sohbet edersin, sana anlatır, doğrudan ders verir. Bediüzzaman’da olduğu gibi. Said Nursi Hazretleri de zaman zaman üstadın bedeni nur kesiliyordu. Kendi odasına çekiliyordu, odasını kapatıyordu talebelerin girişi yasak oluyordu odasına. Orada bir manevi hale giriyordu, yekaze haline derin bir vecd içerisinde Hz. Hızır’dan, Ruhanilerden ders alıyordu inşaAllah.

 


İsra Suresi, 71, 81-83 Ayetlerinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 2 Şubat 2010 tarihli röportajından İsra Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: Şeytandan Allah’a sığınırım. İsra Suresi. “De ki: ‘Hak geldi, batıl yok oldu. Hiç şüphesiz batıl yok olucudur.’” 81. ayet net olarak Mehdi (a.s)’ye bakıyor. Bak "Hak geldi, batıl yok oldu”. Bütün batıl dünyada yok olacaktır, tamamı. “Hiç şüphesiz batıl yok olucudur” yani Peygamberimiz (s.a.v) dönemine ve Kuran’a işaret etmekle beraber, ikinci sarih anlamı Mehdi (a.s)’dir. “Kuran'dan mü'minler için şifa ve rahmet olan şeyleri indiriyoruz”. Kuran’a tam uyan çok sağlıklı oluyor, şifadır “ve rahmet olan şeyleri indiriyoruz”. Yani ruhen ve bedenen çok sağlıklı olur Kuran’a uyan. “Oysa o, zalimlere kayıplardan başkasını arttırmaz.” Onları da manen çökertir yani böyle psikolojik buhranlar, hastalıklar, vesveseler, acılar ve fiziki rahatsızlıklarla Allah çökertirim onları diyor. “İnsana bir nimet verdiğimizde sırt çevirir ve yan çizer” diyor Allah. Bak nimet veriyor mesela üniversite imtihanlarını kazanıyor, para veriyor, imkan veriyor falan o kuduruyor azıyor, yapan için tabii. “Ona bir şer dokunduğu zaman da umutsuzluğa kapılır”. Bir anda çöküyor bu seferde yani ikisi de karaktersizlik olduğu için Allah onu vurguluyor. “Her insan-grubunu imamlarıyla çağıracağımız gün,” Mehdi (a.s)’de ahir zamanda kendi talebeleri ile Ahiret’te yerini alacaktır. Peygamberimizin (s.a.v) sancağının yanında inşaAllah. “Artık kimin kitabı sağ eline verilirse, onlar kitaplarını okuyacaklar”, Müslümanların sağ eline küçük bir şey veriliyor. Bütün hayatını içinde bulundurulan bir şey zaten o sağ eline aldı mı, bitti. Sağlam demektir, Kuran bilgisi olan Müslümanlar onu anlayacaklar yani doğrudan ona Cennetliksin denmiyor fakat güzel karşılanmaktan anlıyorlar. Mesela ölürken çok güzel canları alınıyor, sevgiyle canları alınıyor. Sağ ellerine veriliyor. Bakıyor ki sağ elinde tamam, bilgisi olduğu için Kuran’dan bilgisi olduğu için, sol eline verilirse felaket ama sağ elinden aldıysa tamam.

“Sağ eline verilirse, onlar kitaplarını okuyacaklar ve onlar, bir 'hurma çekirdeğindeki iplikçik kadar' bile haksızlığa uğratılmazlar.”. Hiçbir şekilde Allah üzmem diyor. Ne tedirgin ederim. Ne korkuturum, ne huzursuz olurlar, ne keyifleri kaçar, hiçbir şey olmaz diyor Allah. Hurmanın üzerinde böyle incecik iplikçik var ya, Allah bak detay veriyor o kadar bile biz rahatsızlık vermeyeceğim diyor Allah. Yani Müslümanlar son derece rahat olsunlar diyor çünkü Allah sürekli Cehennem’le korkuttuğu için küfrü, Müslümanlara da bir şey olacak diyorlar. Hiçbir şey olmayacak diyor Allah. Yani Kıyamet anında da siz diyor, rahat, neşeli, huzurlu olacaksınız diyor, ölümünüzde de çok neşeli, rahat, huzurlu olacaksınız. Her safhada size güzel davranacağım diyor Allah. Müminlere güzel davranılacak. O Müslümanın iman etmesi gerekir buna yani bunu bilecek çünkü zaten görecek bunun olduğunu görecek. Öldüğü anda da görür, dirildiği anda da görecek. Yani gereksiz bir korku yaşamaması için Allah önceden bunu bildiriyor inşaAllah. İyi Kuran bilgisi olan zaten hiç rahatsız olmaz. Yani mesela Ahiret’e gidince ben ne yapacağım demez, ona zaten mihmandan verilecek o onu bilir. Yani onun yanına sürücü veriliyor, onu götürecek kişi veriliyor mesela önünde bir ışık karanlık ortam fakat önünde ışık var, önünde ve sağında ışık var. Onun korkacağı bir şey yok. Küfür dehşetli ızdırap çekiyor çok rahatsızlar. Önce anlamıyorlar ne olduğunu yani öldüğünü anlamıyor. Kalkıyorlar, komadan kalktılar bir şey oldu zannediyorlar bir deprem veyahut ona benzer kaçırılma olayı tam olayı kavrayamıyorlar. Arazi de dümdüz olduğu için. Bizi diyorlar yattığımız yerden kim kaldırdı diyorlar, birbirlerine soruyorlar, çıkaramıyorlar olayı.

Sonra çağırıcı, çok uzaktan birisi onları çağırıyor. Oraya topluca koşmaya başlıyorlar hepsi. Oraya gidince, orada açıklanıyor eyvah diyorlar bu din günü diyorlar, öldük hepimiz diyorlar. Orada anlaşılıyor öldükleri. Allah hepsini diz üstü çöktürüyor, artık diyor sesler kesilmiştir, bir hırıltıdan başka bir şey duymazsın diyor. Dizüstü çöküyorlar, müminler de aslında Cehennem’in arazisine giriyorlar, onlar da görecekler yani Cehennem herkese gösteriliyor. Sonra müminlere Cenab-ı Allah diyor hepiniz geçin diyor, gelin diyor. Onlar 7 kapıdan Cennet’e giriyorlar ama şimdi kapı deyince insanın aklına hemen metal bir kapı geliyor, öyle değil. Bizim hiç tahmin etmediğimiz çok şaşırdığımız kanallardan gireceğiz. Kanal. Onu orada görecek insanlar yani hiç kafada tasavvur ettiği gibi olmuyor çoğu. Mesela ışık denince her halükarda lamba olacak zannediyor, değil, yani bambaşka bir şeydir. Mesela terazi, Ahiret terazisi var. İnsanlar normal terazi... Alakası yok bunun yani ikisinin değerlendirilmesi, durum değerlendirilmesi yapılıyor. Mümini onore etmek için Allah sorguluyor. Sen diyor mesela “tebliğ yaptın mı şu gün” diyor. “Yaptım Ya Rabbi” diyor, mesela “şu fakire para verdin mi o gün” diyor.

“Verdim Ya Rabbi” diyor. Sırf onore etme amaçlıdır, mümine uzun böyle bir sorgulama var. Ama en son sorgulaması olan ilk yapıldığını zannediyor. Burada amaç onun kendini sevmesi ve onore edilmesi, hatırlamadıkları da var, onları da hatırlatıyor Allah. Mesela çocukluğundan itibaren hatırlatılıyor, sen şuraya güzel bir şey yapmıştın diyor, “bunu yaptın mı?” diyor, “yaptım” diyor hatırlıyor, tek tek. Küfrünki çok dehşet yani yıllarca sürüyor, bitip tükenmek yani acayip ızdırap çekecekler. Terler akar diyor aşağıya doğru böyle. Her şey tek tek soruluyor mesela Kuran ayetleri soruluyor, böcekler soruluyor, hayvanlar, bitkiler bütün nimetler; oksijen, dünyanın yapısı, aldığı kültürle orantılı olarak hepsi soruluyor tek tek. “Sana bilgi geldi mi?” deniyor, diyor Cenab- ı Allah; “geldi” diyor. Niye kabul etmedin deniyor, en sonunda diyor ki “ben hak ettim ya Rabbi” diyor. “Ben” diyor “tam zalimim” diyor. “Yani tam hakkım bu” diyor, “gerçekten hakkım benim” diyor. Ama diyor ki bu sefer de “beni bir dünyaya gönder Ya Rabbi” diyor, “çok iyi şeyler yapacağım” diyor. “Yaparım” diyor. Allah diyor ki; “gitse yine aynısını yapar” diyor. Ama bak o zannediyor ki o şartlarda oraya gidecek zannediyor, halbuki unutturulup gidecek. Gitsin mesela hatta hatırlasa bile kabus gördüğünü zanneder o, rüya gördüğünü zanneder.

Daha beter azgınlaşır yani daha da azar. O bilmiyor onu öyle olacağını. Ama tabii ki dönüşü yoktur tabii öyle bir konu yoktur, gitti mi kalır o. Müminlere yardım müminlere destek berekettir. Müslümanlarla uğraşmak uğursuzluk getirir. Bak diyor Müslüman’la uğraşmak uğursuzluk getirir, çok büyük uğursuzluk getirir, Müslüman’la uğraşılmaz. Bela kanalları açılır. Yani tahmin edemeyeceği belalara uğrar insanlar, tahmin tahayyül edemeyeceği, Allah insanın içini yakar. İman ehli ile uğraşılmaz. Hal ehli ile uğraşılmaz. Hiç ummadığı insan veli çıkar, hiç tahmin etmediğin bir insan veli çıkar, Allah’ın gücüne gider çok büyük intikam alır. Onun için dünyanın çıkarına göz dikip, dünya hırsına göz dikip, bir şey olmayacak zannedip Müslümanlar’la uğraşmaya kalkmak manevi çok büyük azaba ve belaya sebep olabilir. Bak altını çizerek söylüyorum. Tabii bu konuda çok titiz oluruz, durduk yere birçok insan kendi zevkini, mutluluğunu, huzurunu kaçırabilir inşaAllah. Bereketi gider, bolluğu gider, Allah ayaklarına dolandırır. Malını mülkünü kaybeder. Huzurunu kaybeder. Aklını kaybeder. Sağlığını kaybeder. Yani tahmin tahayyül edemeyeceği yerden bela akar. Yani iman ehli ile uğraşılmaz inşaAllah.

 


İsra Suresi, 71, 81 Ayetlerinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 21 Ekim 2010 tarihli röportajından İsra Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: Bismillah, şeytandan Allah’a sığınırım. İsra Suresi 71, “Her insan grubunu imamlarıyla çağıracağımız gün, artık kimin kitabı sağ eline verilirse, onlar kitaplarını okuyacaklar ve onlar, bir 'hurma çekirdeğindeki iplikçik kadar' bile haksızlığa uğratılmazlar.” Ahirette Fatih Altaylı, Aydın Doğan, efendim Cübbeli hep beraber Allah’ın huzuruna çıkacaklar. Orada biz de inşaAllah Resulullah (s.a.v.) ile beraber biz de orada olacağız. Bakalım Cübbeli nasıl anlatacak bu yaptıklarını, bu faaliyetlerini nasıl anlatacak, bu ahbaplarını, dostlarını böyle kendi yedeğini aldığını, sırtını dayadığı ahbapları hakkında bakalım ne açıklamada bulunacak. Hep beraber göreceğiz, inşaAllah. Son bir ayet okuyayım. Şeytandan Allah’a sığınırım, İsra Suresi 81, “De ki: "Hak geldi, batıl yok oldu. Hiç şüphesiz batıl yok olucudur."

 


İsra Suresi, 71, 81-83 Ayetlerinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 16 Nisan 2011 tarihli röportajından İsra Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: 71, İsra Suresi, şeytandan Allah’a sığınırım; “Her insan-grubunu imamlarıyla çağıracağımız gün, artık kimin kitabı sağ eline verilirse, onlar kitaplarını okuyacaklar ve onlar, bir 'hurma çekirdeğindeki iplikçik kadar' bile haksızlığa uğratılmazlar” diyor Cenab-ı Allah.

ALTUĞ BERKER: “Her ümmetin bir başı vardır” diye de daha önce söylemiştiniz Hocam.

ADNAN OKTAR: Evet. “81. Ayet: De ki: "Hak geldi, batıl yok oldu. Hiç şüphesiz batıl yok olucudur." İnşaAllah, Hz. Mehdi (a.s) ve Hz. İsa (a.s) devrinde batıl tamamen yeryüzünden kalkacak. “İnsana bir nimet verdiğimizde sırt çevirir ve yan çizer; ona bir şer dokunduğu zaman da umutsuzluğa kapılır.” Umutsuzluğa kapılmak haram, Kuran ayetleriyle açıkça gösteriliyor. “Hak geldi, batıl yok oldu.” Kuran’ın inişi, Peygamberimiz (s.a.v)’in gelişiyle batıl yok olmuştur. Ama batılın fizik anlamda yok oluşu Hz. Mehdi (a.s) devrindedir, Hz. İsa Mesih (a.s) devrindedir. Manen yok oluşu Peygamberimiz (s.a.v) zamanındadır. Fizik olarak yok oluşu Hz. Mehdi (a.s) devrinde; tamamen yok olacak, inşaAllah. “Hiç şüphesiz batıl yok olucudur” diyor Allah. Tamamı yok olacak, inşaAllah. Batıl dünyanın hiçbir yerinde kalmayacak. Kuran’ın bu ayeti, tam tahakkuk etmiş olacak. Çünkü batıl bir yerde bile kalmış olsa, batıl yok olmuş olmuyor, fizik anlamda. Hiçbir yerde kalmıyor diyor Allah. “Kur'an'dan mü'minler için şifa ve rahmet olan şeyleri indiriyoruz.” Hem topluma şifa hem insanlara şifa. “Oysa o, zalimlere kayıplardan başkasını arttırmaz.” Zalimlere de Kuran kayıp getirir. Onları psikolojik olarak çökertir, mahveder. Sistemlerini de mahveder, kendilerini de mahveder. Deccaller, Kuran ile yok ediliyor. Deccaller manen ve maddeden çökmüş oluyorlar, inşaAllah. 

 


İsra Suresi, 81. Ayetinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 16 Şubat 2010 tarihli röportajından İsra Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: Tamam devam edelim.
 
OKTAR BABUNA: “De ki: ‘Hak geldi, batıl yok oldu. Hiç şüphesiz batıl yok olucudur.’” (İsra Suresi, 81).

ADNAN OKTAR: Evet, bu Kuran’a da bakıyor, Resulullah’a (sav) da bakıyor, Mehdi (a.s)’ye de bakıyor. Bak Mehdi (a.s) geldi, batıl bütün dünyadan yok oldu. Noktası kalmayacak, tozu kalmayacak. “Hiç şüphesiz” diyor, bak Allah şüphesiz diyor, “batıl yok olucudur”. Yani bir yerde kenarda kalmayacak diyor Allah. Bir parça kalmayacak. Tamamı yok olacak diyor. İsra Suresi, 81.

 


Kuran'da Mehdiyet ile İlgili Ayet Tefsirleri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 5 Aralık 2012 tarihli sohbetinden Kuran'da Mehdiyet ile ilgili ayet tefsirleri

 

ADNAN OKTAR: Cenab-ı Allah diyor ki; Rad Suresi, 42’de; şeytandan Allah’a sığınırım; “Bu yurdun sonu,” dünyanın sonu, “kimindir, inkar edenler pek yakında bileceklerdir.” Yurt, duran bir yurttan bahsediyor: “Bu yurdun sonu kimindir,” “bu yurt kime aittir, kimlerin kontrolündedir, Allah kimlere vermiştir, bunu bilecekler” diyor. Ne zaman? “Pek yakında” diyor. Allah için 1400 sene, 1500 sene uzak bir vakit değil. Bu ayetin ifadesi önümüzdeki yıllarda tahakkuk edecek.

Şuara Suresi, 227; “Zulmetmekte olanlar,” deccaller, “nasıl bir inkılaba uğrayıp,” inkılab; yeni bir değişim, yeni bir hal, yeni bir anlayış, yeni bir hayat; “nasıl bir inkılaba uğrayıp devrileceklerini,” yıkılacaklarını, yok olacaklarını, etkisiz hale geleceklerini , “pek yakında bileceklerdir” diyor, deccaller. Şimdi bunu da görecek insanlar pek yakında. Allah buna da “pek yakında” diyor, buna da “pek yakında” diyor. 1430, 1440 Allah için uzak değil. Ama 1440 tabii çok önemli bir tarihtir.

İsra Suresi, 81; şeytandan Allah’a sığınırım; “De ki: "Hak geldi, batıl yok oldu.” Mehdiyet geldi mi, deccaliyet gider. “Hiç şüphesiz batıl yok olucudur.” Yani batıl mutlaka, Darwinizm-materyalizm mutlaka yıkılır. Yani 100 yıl direnmesi, 150 yıl direnmesi önemli değil. Mutlaka yok oluyor. Bak, “hiç şüphesiz batıl yok olucudur” diyor Allah.

Araf Suresi, 137; “Kendisinde bereketler kıldığımız yerin,” Türkiye de bunun içinde; Türkiye, Suudi Arabistan dahil, İsrail dahil, Filistin dahil, Mısır’a kadar; “Kendisinde bereketler kıldığımız yerin doğusuna, batısına da o hor kılınıp-zayıf bırakılanları (müstaz'afları),” Hz. Mehdi (a.s) ve talebeleri, Hz. Mehdi (a.s) talebeleri hor kılınacaktır. İnsanlar tarafından horlanacaklardır, Hz. Mehdi (a.s) dahil. Ve zayıf bırakılacaklardır. Hakaretlerle, iftiralarla, komplolarla… Kimi mesela mahkemeye verecek, kimi hapsetmeye kalkacak, kimi onları savcılıklara ihbar edecekler Ezmeye çalışacaklar. “Zayıf bırakılanları,” onlara ‘müstaz’af’ diyor Cenab-ı Allah, “(müstaz'afları) mirasçılar kıldık.” “Onlar hakim olacaklar” diyor. Yani Ben-i İsrail, Hz. Davud (a.s)’ın soyu, yani Hz. Mehdi (a.s) ve talebeleri. Biz Ben-i İsrail’iz. Ben Ben-i İsrail’im. Sizler de Ben-i İsrail’siniz. Bizler Mehdi talebesiyiz. Mehdi talebeleri Ben-i İsrail’dir.

Tevbe Suresi, 32; “Allah'ın nurunu ağızlarıyla söndürmek istiyorlar.” Konuşarak yani. Mesela internette konuşması yazılıyor, kitaplara konuşmaları yazılıyor. Ağızlarıyla derken, ağızlarından çıkan sözler, yani fikirleri. “Ağızlarıyla Allah’ın nurunu söndürmek istiyorlar.” Şu anda da bunu yapmaya çalışıyorlar. Dünyanın her tarafında demeçlerle, konuşmalarla, radyo-televizyon programlarıyla. “Hz. Mehdi (a.s) gelmeyecek, Hz. Mehdi (a.s) gelmeyecek, Hz. Mehdi (a.s) gelmeyecek, Hz. İsa (a.s) gelmeyecek, Hz. İsa (a.s) gelmeyecek…” Allah’ın nurunu, Mehdi (a.s)’ı kendilerince söndürmek istiyorlar. “Ağızlarıyla Allah’ın nurunu söndürmek istiyorlar.” Bütün kanallarda çıkıyor. “Oysa” diyor Allah, “karşıtlar,” karşıt olan kişiler, “istemese de Allah, kendi nurunu tamamlamaktan başkasını istemiyor.” Mehdiyeti hakim etmekten başkasını istemiyor Cenab-ı Allah. Ahir zaman işareti. Tabii Hz. Mehdi (a.s)’a karşı olanlar küfür içindedir demiyorum ben. Ama bilgisizlik içindeler. Yanlışlık içindeler.

Yine Saf Suresi, 8; “Onlar ağızlarıyla Allah’ın nurunu söndürmek istiyorlar.” O televizyon programlarına bakın. “Mehdi alametleri de çıkmadı, Hz. Mehdi (a.s) de çıkmayacak, Hz. İsa (a.s) inmeyecek, İttihad-ı İslam da olmayacak, İttihad-ı İslam hiçbir zaman için olmaz, insanların beşte biri ancak Müslüman olur, böyle bir şey yoktur” gibi; ağızlarıyla Allah’ın nurunu, İttihad-I İslam’ı, Hz. Mehdi (a.s)’ın çıkışını, Hz. İsa Mesih (a.s)’ın çıkışını, insanların mutlu oluşunu durdurmaya çalışıyorlar. “Oysa Allah, kendi nurunu tamamlayıcıdır.” “Ben yapacağım” diyor Allah. “Tamamladım” demiyor Cenab-ı Allah, “tamamlayıcıdır.” Nasıl tamamlıyor? Hz. Mehdi (a.s)’la tamamlıyor. Hz. İsa Mesih (a.s)’la tamamlıyor. Öyle olsa Allah, “tamamladım” derdi. “Tamamlayıcıdır” diyor. Tamamlayacak. “Kafirler hoş görmese bile.” “Küfredenler, İslam’a karşı olanlar tabii ki bundan hoşlanmayacaklar” diyor Cenab-ı Allah. Onlar hoş görmese de İttihad-ı İslam olacak. Terör de kalmayacak, anarşi de kalmayacak, silahlar susacak.

Ahzab Suresi, 27; “Ve sizi onların topraklarına, yurtlarına, mallarına ve daha ayak basmadığınız bir yere mirasçı kıldı. Allah, her şeye güç yetirendir.” “Bütün dünyaya hakim olacaksınız” diyor Allah. “Topraklarına, yurtlarına, mallarına, ayak basmadığınız her yere mirasçı olacaksınız.” Yani “siz her yerde olacaksınız” diyor Müslümanlara. Ben-i İsrail, yani Mehdi talebeleri. Ben-i İsrail’i Tevrat tarif ediyor: Yakupoğulları’nın yönetimindeki müminler, Müslümanlar. Yani Hz. Mehdi (a.s)’ın liderliğindeki Müslüman milleti, inşaAllah. Onun içerisinde tabii İsrail de var. Onlar da çünkü hakkı, hak olarak, inşaAllah ilerde kabul edecekler. İlk önce Tevrat’ın aslına uyacaklar. Hz. Mehdi (a.s) onları Tevrat’ın aslıyla yönetecek. Yakupoğulları’na bir mirasçı olarak, bir güzellik olarak, bir koruyucu olarak. Onları koruyup kollayan; onlara iyilik, bereket, bolluk getiren bir şahıs olarak Hz. Mehdi (a.s) zuhur ettiğinde, Ben-i İsrail 3000 yıldan beri görmedikleri sevinci, mutluluğu, güzelliği yaşayacaklar. Hz. Mehdi (a.s)’ın bir alameti de Hz. Süleyman (a.s)’ın mescidini yapmasıdır. Mescidi yaptığında İsrail bayram edecek, inşaAllah. Hz. Mehdi (a.s) Hz. Musa (a.s)’ın sandığını da getirip, Hz. Süleyman’ın mabedinin önüne koyduğunda, Peygamberimiz (s.a.v) diyor ki; “Pek azı dışında bütün Museviler Müslümanlar olur” diyor. “Çok azı dışında hepsi Müslüman olacaklar” diyor. Bütün vaat olmuş çünkü. Tevrat’ın dediği olmuş. Alenen belli ki Hz. Mehdi (a.s), yani belli ki Mesih (a.s) o. Sandık da gelmiş; sandık zaten Tevrat’a göre alamet, çok net. Sandık sadece onun getirebileceği bir şey, Hz. Mehdi (a.s)’a ait bir şeydir. Sırf o yaptığına göre; o, o. Kuran’da da ona işaret ediyor. “Huzur ve sekinet getirecek size o sandık” diyor. Ona işaret ediyor Allah. Kutsal sandığın bir alamet olduğunu söylüyor Allah, Kuran’da.

Al-i İmran Suresi, 139; “Gevşemeyin” diyor Allah. Gevşemek ne demek? Teyakkuzu azaltmak, sıklığı azaltmak, presi azaltmak, güçlü atakları azaltmak, gevşemek. “Çok güçlü olun” diyor Allah, “çok atak olun.” “Üzülmeyin.” Haram kılmış. Bütün Müslümanlara Allah bu ayetle üzülmeyi haram kılmış. Gevşemeyi de haram kılmış. Teyakkuz ve atak halinde olacak. Üzülmeyi de haram kılmış. “Eğer gerçekten iman etmişseniz,” samimi iman ediyorsanız, “en üstün olan,” her yönden ama; askeri, siyasi, politik, her yönden; “üstün olan sizsiniz” diyor Allah. “Size söz veriyorum, garanti veriyorum” diyor Allah. Mehdiyet’in bir başka açıklamasıdır bu ayet.

Hac Suresi, 41; “Onlar ki,” yani Mehdi talebeleri; ‘onlar ki dediği’, ayetin ifadesi o, inşaAllah. “Onlar ki, yeryüzünde kendilerini yerleştirir,” yeryüzü neresi? Dünya. Dünyada kendilerini yerleştirir, bütün dünyaya hakim eder, “iktidar sahibi kılarsak,” dünyanın iktidarına, dünya devletine hükümet ettiğinizde ki edeceksiniz, “iktidar sahibi kılarsak, onlar dosdoğru namazı kılarlar.” Hz. Mehdi (a.s) ve talebeleri. Dosdoğru namaz, tam tarif edildiği gibi. “Zekatı verirler,” bol bol mal dağıtırlar. Hz. Mehdi (a.s)’ın şeyi odur. “Gelir, iki rekat namaz kılar” diyor; “zekatı verirler, malı dağıtırlar.” “Marufu emrederler,” güzelliği söylerler. Anarşiden, terörden, savaştan kaçınmayı; kardeşliği, barışı, iyiliği, güzelliği emrederler. “Münkerden sakındırırlar.” Kan dökmekten, şiddetten, savaştan kaçındırırlar. “Bütün işlerin sonu Allah’a aittir.” “Hepsini Allah yapar” diyor Allah ayette.

Yunus Suresi, 82; şeytandan Allah’a sığınırım; “Allah, suçlu-günahkarlar istemese de”, “suçlu ve günahkarlar istemezler” diyor Allah. Neyi? Hakkı. Hak ne? İslam. “Hakkı (hak olarak) Kendi kelimeleriyle,” Kuran’ın hükmüyle, Kuran’ın kelimeleriyle, Hz. Mehdi (a.s)’ın dilinden dökülen kelimelerle, Hz. İsa Mesih (a.s)’ın ağzından çıkan kelimelerle, Kuran hükümleriyle, “gerçekleştirecektir.” Gerçekleştirecek ne demek? Vaatten gerçekleşmeye dönüşecek. Gerçekleştirecek ne demek? Somut, elle tutulur, net hale gelecek. Yani olay tahakkuk edecek, gerçekleştirilecektir. “Suçlu-günahkarlar istemese de,” yani “onlar direnecekler” diyor, karşıtlar direnecekler. “Hakkı (hak olarak) Kendi kelimeleriyle gerçekleştirecektir.” “Hak her yere hakim olacak” diyor Allah.

Enbiya Suresi, 18; şeytandan Allah’a sığınırım; “Hayır” diyor Allah,“Biz hakkı batılın üstüne fırlatırız, o da onun beynini darmadağın eder” diyor. Fikir yapısını; beyinden kasıt, fikir yapısıdır. “Beynini darmadağın eder; patlatır, parçalar beynini” diyor; fikirle, ilimle, akılla. “Bir de bakarsın ki, o, yok olup gitmiştir.” “Bakarsın ki,” “göreceksin” diyor. “Göreceksiniz, bakacaksınız, yok olup gittiğini göreceksiniz” diyor. “Fiilen olacak” diyor. “(Allah'a karşı) Nitelendiregeldiklerinizden dolayı eyvahlar size.” Hani “tesadüfen oldu, kendi kendine oldu” diyorlar ya Darwinistler; “eyvahlar size” diyor Allah. Çünkü ahirette, cehenneme gittiğinde… Mesela adam Darwinist, Allah’a inanmıyor. Şimdi toprak dümdüz; toprak magma, kaynıyor. Böyle şeytan başı gibi çok itici görünümlü ağaçlar -tek ağaç odur, bitkiler- meyvesi öyle, şeytan başı gibi ve pis kokulu, bayağı iğrenç kokulu bir ağaç. Böyle irin denizleri var, irin gölleri var; onların protein kaynağı olacak. Bir de kaynar su, kaynayan su. Şimdi tesadüf demiyor muydu bunlar? “Tesadüfen oluşmuş bitki işte bu” diyor Cenab-ı Allah. “Öyle inanıyorsunuz ya” diyor, tesadüf gibi olan.

“Tesadüf değil, Ben yarattım ama sizin kafanıza göre tesadüf böyle olmuyor mu?” diyor Allah. “Bu bitkiyi, o zaman bu meyveyi yiyeceksiniz” diyor. Böyle mis gibi kokan çilekler, portakallar, mandalinalar; mis gibi kokan kavun, karpuz; siz bunlara tesadüf diyordunuz. “Tesadüf öyle olmaz, böyle olur” diyor Allah, sizin zihniyetinize göre. “Şimdi yiyin bunu” diyor Allah. Pırıl pırıl mis gibi su. Oranın suyu leş gibi kükürt kokar. Kaynar ve tuzlu, pis bir su; her yerde vardır bu, yeryüzünde de vardır kaynar magma. Birçok yerde var, görüyorsunuz. “Su olarak bunu içeceksiniz” diyor Allah. “Tesadüf demiyor muydunuz?” diyor. “İşte tesadüf olunca böyle olur” diyor Allah. İnşaAllah. Sizin inancınıza göre. Çünkü yerde magma olduğuna göre, suyu da ısıttığına göre o; kara toprağın içinden, kükürdün içinden, tuzun içinden geçerek geldiğine göre bu su, sizin tesadüf inancına göre bunun kükürtlü, civalı, leş gibi kokan, bulanık, çamurlu, kaynar bir su olması lazım. Makul bu değil mi, onların dediğine göre? “İçin” diyor Allah şimdi. Adam inat ediyor zaten yine orada. Darwinist yine inat ediyor. “Evrimle oldu” diyor. “O zaman evrimle olduysa, böyle olmuyor mu?” diyor. Adam da inkar edemiyor. “Evet, evrimle olunca böyle olur” diyor. “Bitki de böyle olur” diyor. İnsan? “İnsanı da ‘evrimle oldu’ diyorsun” diyor.

Kafası, başı arkaya dönük insanların, cehennem ehlinin. Yani göğsü düz, bu tarafa doğru; başı sırt tarafını görüyor. “Mutasyon” diyor ya; madem mutasyon, işte mutasyona uğramışsın olarak alacak. Mutasyona inanmıyor musun sen? Başları arkaya dönük, gözü görmüyor. Mutasyon demiyor musun? İşte gözü görmüyor. Kolları tutmuyor, yerde sürünüyorlar. Hani diyordu ya, “yerdeydiler ilk önce, sürüngendiler; sonra yavaş yavaş ayağa kalktı.” “İşte ilk atalarınız gibi oldunuz” diyor Allah da. “İnanmıyor musunuz?” diyor Allah. “Yerde sürüngendik” diyordunuz. “Önce gözler görmüyordu, evrimle oldu” diyordunuz. “İşte gözünüz görmüyor” diyor Allah. Ayette var, “gözleri görmez” diyor. Yerde süründürüyor Allah, sürünme var. O da yine “sürüngenlerden olduk” diyorlar, Allah onu meydana getiriyor. Reddedeceği bir durum var mı? Yok. İnancına göre öyle işte. Kendi inancını yaşamış oluyor. Sürekli de bu inancı muhafaza ediyor zaten, hiç bir şekilde vazgeçmiyorlar. Diyorlar ki; “Rabbinize söyleyin de o nimetlerden bize de versinler” diyor. Orada cehennem melekleri var, onlar ara ara geliyorlar, onların aracı olmasını istiyorlar.

“Ya Rabbi bize o nimetlerden ver” demiyor. “Rabbinize söyleyin de bize onlardan versin” diyor. Daha hala inat ediyor. Cehennem tabaka tabakadır, çeşit çeşittir. Mesela bazı insanlar vardır, sırf Allah’ı inkar eder ama hiç kimseye kötülüğü olmaz. Yani dürüst, normal yaşar ama evrimci; onlara öyle bir ortam oluyor. Fakat böyle kötü mahalleler, soğuk mahalleler… “Nimeti Allah yarattı” demiyor ya, bütün nimetlerin alındığı bir ortamda Allah yaşatıyor. Onun inancına uygun bir ortamda yaşatıyor. “Allah yapmadı” dediği her şeyi Allah, orada ona, onun dediği inançla yaratıyor. Allah’a vermiyor ya bu şeyleri, onların hepsini alıyor Allah. Ama ateşte de yakmıyor. Ateşte yakmıyor, sadece duruyor. Sıkılmayla Allah bunaltıyor onları da, sıkılıyorlar. Biz nasıl televizyonda haberler seyrederken güzel bir yer gördüğümüzde imreniyoruz, kötü bir yer gördüğümüzde de Allah’a sığınıyoruz. Onlar da sürekli televizyondan bakar gibi cennet ehlini görüp, kıyas yapıp, onun sıkıntısını çekecekler. Sürekli bunalacaklar.

Mesela bazı kişiler var; Allah’a, dine inanıyor ama İslam’ın, Kuran’ın hükümlerini hiç yapmıyor. Kavgacı, dedikoducu, laf sokuyor, milletle uğraşıyor ama Allah’a, dine muhalif her şeyi de yapıyor. “İnanıyorum” diyor ama inanmıyor. Laf götürüyor getiriyor, kavga imkanı olduğunda hemen kavga yapıyor. Cehennemde de bunlar sürekli kavga ediyorlar, ayette açıklanmış. Birbirlerini kolluyorlar, sürekli arıyorlar karanlık cehennem mahallelerinde, cehennem sokaklarında. Mesela bunlar da öyle; suçu ağır olmayanlar yanmaz ateşte. Yani herkes ateşte yanmaz. Suçunun derecesine göre yapılır. Tabaka tabakadır. Mesela münafıklar cehennemin en aşağı tabakasındadır. Onlara çok şiddetli azap yapılıyor. Mesela daha üst tabakalar var; çok çok daha sakin cehennem tabakaları var. Bediüzzaman da onu anlatıyor, çok çok sakin. Ama sıkıntıyla Allah orada azap yapıyor. Dümdüz çöl gibi bir ortam; oturuyor, dedikodu yapıp oturuyor. Sürekli görüyor cennet ehlini. Mesela yüz bin sene geçiyor, bunalıyor; sıkıntıdan delirecek böyle. Bir yüz bin sene daha geçiyor, öyle oturuyor. Çünkü önem vermemiş; dine, Allah’a önem vermemiş; İslam’a önem vermemiş, gereksiz görmüş. Müslümanlarla alay etmiş. Cennete de sokulamadıkları için, Allah orada sadece sıkıntıyla bunaltıyor.

Öyle duruyor. Ama anlamıyor tabii sıkıntıdan, ondan da anlamıyor. Birbirleriyle dalaşıyor. O, onu cehenneme kim düşürdü, onu arıyor; o, onu cehenneme kim düşürdü, onu arıyor. Birbirlerine dalaşıyorlar. Birbirlerini kovalıyorlar cehennem mahallelerinde. Yani onların meşguliyeti bu. “Cennet ehli de güzel bir meşguliyet içindedir” diyor Allah ayette. Onlar da kötü bir meşguliyet içindeler. Sıkıntıdan birbirleriyle uğraşıyorlar cehennemde. O, ona dedikodu yapıyor; o, onun lafını götürüp getiriyor; o, ona saldırıyor, kavga ediyor. Bütün hayatı öyle geçmiş oluyor. Ölmek de istemiyorlar bunlar zaten. Sorsan, “ölmek istiyor musun?” diye; “Ölmek istemiyorum” diyor. Allah’ı kabul ediyor mu? Etmiyor. Ama bir kısmı; “Bizi gönder Ya Rabbi, çok mükemmel olacağız” diyor. O zannediyor ki, geri gittiğinde imtihandaki o ortam kalkacak. O şartlarda gideceğini zannediyor. Halbuki unutturulup gönderilir o. Allah; “Gitse de yine aynı şeyleri yaparlar” diyor. Çünkü o cehenneme gitse, ahirete gitse, Allah yeniden dünyaya gönderse; rüyasında gördüğü gibi kabul etse adam, rüyasında kabus görmüş gibi kalksa; “Ne kadar korkunç bir kabus gördüm” diyor. Aynı azgınlığıyla devam eder, daha şiddetli azgınlığıyla devam eder. Vazgeçmiyor.  “Onlar yalancıdır” diyor Allah.