İsra Suresi, 87-95 Ayetlerinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 15 Ekim 2010 tarihli röportajından İsra Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: İsra Suresi, 87. “(Sana vahiy bırakan) Rabbinin rahmetinden başka(sı değildir). Şüphesiz O'nun lütfu senin üzerinde çok büyüktür. De ki: "Eğer bütün ins ve cin (toplulukları), bu Kur'an'ın bir benzerini getirmek üzere toplansa, -onların bir kısmı bir kısmına destekçi olsa bile- bir benzerini getiremezler." Andolsun, bu Kur'an'da her örnekten...” şeytandan Allah’a sığınırım “...insanlar için çeşitli açıklamalarda bulunduk. İnsanların çoğu ise ancak inkarda ayak direttiler.” Bakın ne diyor Cenab-ı Allah? "Andolsun, bu Kur'an'da her örnekten insanlar için çeşitli açıklamalarda bulunduk. İnsanların çoğu ise ancak inkarda ayak direttiler.” Mehdiyetle ilgili Allah çok fazla delil vermiş, açıklama vermiş. Neresine baksak onu görüyoruz. Mesela bak, Cenab-ı Allah ne diyor ayette? 97’nci ayet. “Allah, kimi hidayete erdirirse, işte o, hidayet bulmuştur.” Hidayet nedir? Mehdiliktir. Hadi, Allah’ın Hadi isminin tecellisine ‘Mehdi’ denir. Mehdiyet bakın açıkça geçiyor. “Kimi saptırırsa onlar için O'nun dışında asla veliler bulamazsın.” Bu da deccaliyet. “Kıyamet günü, Biz onları yüzükoyun körler, dilsizler ve sağırlar olarak haşrederiz.” Kıyamet de Mehdiyetin hemen arkasından oluşacak bir olaydır ki, nitekim bak, “Rabbin rahmetinden başkası değildir” diyor Cenab-ı Allah, “(sana vahiy bırakan). Şüphesiz” bak, “şüphesiz” şu ayet, “...şüphesiz O'nun lütfu...” Allah’ın lütfu “senin üzerinde çok büyüktür.” Ebcedi 1980 tarihini veriyor. Bir tane ebced veriyor; 1980. Mehdi (a.s.)’nin çıkış tarihi.

Bak, “Şüphesiz O'nun lütfu senin üzerinde çok büyüktür.” 84 değil bak, 87 de değil, 1980. Bak diyorlar ki o zamanki müşrikler; “dediler ki:” Peygamberimiz (s.a.v) o devrin Mehdisi. “”Bize yerden pınarlar fışkırtmadıkça sana kesinlikle inanmayız.”” Yani “senin Mehdiliğine inanmayız” diyorlar o devrin küfrü, münafıkları. Bak, “...bize yerden pınarlar fışkırtmadıkça sana kesinlikle inanmayız.” Nasıl inanacaksınız? “Pınar istiyoruz” diyorlar, “pınar fışkırtacaksın. Mehdiliğine ancak öyle inanırız” diyor Peygamber (s.a.v.)’e, “Peygamberliğine.” "Ya da sana ait hurmalıklardan ve üzümlerden bir bahçe olup aralarından şırıltıyla akan ırmaklar fışkırtmalısın. Veya öne sürdüğün gibi, gökyüzünü üstümüze parça parça düşürmeli ya da Allah'ı ve Melekleri karşımıza (şahid olarak) getirmelisin." Cübbeli’nin dediğinin aynısını diyorlar. “Melek istiyoruz” diyorlar, “getir” diyorlar, “madem Mehdi (a.s.)’sin, madem Allah’ın Resulü’sün, madem Elçisin bize Melek getir. Melek de söylesin senin Peygamber olduğunu, Mehdi olduğunu bize açıkça söylesin” diyorlar. Cübbeli ne diyor? “Mehdi (a.s.)’nin karşısına çıkacağız” diyor, “‘göster bir keramet bakalım’ diyeceğiz” diyor. “Diyecekler” diyor veyahut “adamlar diyecekler” diyor. “Başının üstünde bir bulut olacak” diyor, “biz Meleği istiyoruz ondan” diyor, “‘bize Meleği göster’ diyeceğiz” diyor. “Melek gelecek başının üstüne” diyor, “bulutun üstünde; ‘bu Mehdi (a.s.)’dir’ diyecek” diyor, “hah, o zaman kabul ederiz” diyor. Halbuki öyle bir şeyde yine kabul etmez Cübbeli. Asla kabul etmez.

“Gözüm döndü” diyecektir, “bana görüntü verdiler, bana ilaç verdiler” der. “Halüsinasyon gördüm” diyecek. Yine inanmaz. Yüz elli tane, Peygamber (s.a.v.)’in hadisine inanmayan, zuhura inanmayan, Peygamber (s.a.v.)’in yüz elli tane zuhur etmiş, oluşmuş, ispat edilmiş, aleni delile inanmayan adam, bir görüntü meydana gelse inanır mı? Başkasında olsa zaten, “yalan söylüyor” diyecek, kendinde de olsa “bana hipnoz yaptılar” diyecektir; bu kadar basit. İnşaAllah. Demek ki, bakın, müşrikler istiyorlar Melek görünmesini, ispat için. Başka türlü bir konu yok, yani bu anlamda. “De ki: “Rabbimi yüceltirim” diyor Peygamberimiz (s.a.v.), “ben, elçi olan bir beşerden başkası değilim" diyor. “Kendilerine hidayet geldiği zaman...”, nedir ‘hidayet’? Mehdi (a.s.), Mehdiyet. Mehdi (a.s.), çünkü hidayete vesile olan kişi. Hidayet nedir? Mehdi (a.s.)’nin meydana getirdiği, Allah’ın vesile ettiği olaya, ‘hidayet’ diyoruz. Mesela Mehdi (a.s.)’nin vesilesiyle bir insan iman ettiğinde ne oluyor? Hidayet bulmuş oluyor. Vesile kim? Mehdi (a.s.). Mehdi (a.s.)’nin adı üzerinde zaten, “hidayete vesile olan” der. Yani ‘Mehdi’ kelimesinin sözlük anlamı; ‘hidayete vesile olan kişi’. “Kendilerine hidayet geldiği zaman...” Mehdi (a.s.) geldiği zaman, “...insanları inanmaktan alıkoyan şey, onların:

"Allah, elçi olarak bir beşeri mi gönderdi?" demelerinden başkası değildir.” Yani ,“bu adam mı?” diyorlar. “Yani hiçbir şey bilmez.” Peygamber Efendimiz (s.a.v.) için; “ümmi” diyorlar. Yani, “Arabi harfleri bilmez” diyorlar, “okumayı bilmez, yazmayı bilmez. Bu mu?” diyorlar. “Ebu Kasım’ın yetimi mi” diyorlar “Mehdi (a.s.)? Büyük alimler var Mekke’de, Medine’de, onlardan biri olması gerekiyor. Ne alakası var?” diyorlar. Kendi kafalarına göre hareket ediyorlar. “Madem öyle” diyorlar, “bir Melek getirsin, göstersin bize” diyorlar, “Melek de söylesin onun Peygamber olduğunu” diyorlar. Bak, Cenab-ı Allah diyor ki: “De ki: “Eğer yeryüzünde (insan değil de) tatmin bulmuş yürüyen melekler olsaydı...” yani eğer sizler Melek olsaydınız, tüm insanlar Melek olsaydı, “Biz de onlara gökten elçi olarak elbette melek gönderirdik”" diyor. “O zaman Melek gelirdi” diyor “ama siz insansınız” diyor Allah, “insana ben görünür şekilde Melek göndermem.” Çünkü imtihan oluyoruz biz. Ayetin anlamı bu. “De ki: "Benimle aranızda şahid olarak Allah yeter; kuşkusuz O, kullarından gerçeğiyle haberdardır, görendir." Şu an bizi Allah görüyor ve bizden de haberdar. Bizi konuşturan da Allah. Bakın herhangi bir sayfa açtık, Mehdiyetle dolu ayetler. Bize; “niye Mehdiyetten bahsediyorsunuz?” Kuran’da nereye dönsek Mehdiyet var. İttihad-ı İslam vardır, Türk-İslam Birliği vardır, Allah’ın hükümleri vardır. Mehdi (a.s.) ne yapacaktır? Allah’ın hükümlerini açıklayacak zaten. Helalleri, haramları anlatacak insanlara. Kuran’a davet edecek.