Kehf Suresi, 83-108 Ayetlerinin Tefsiri

(Zülkarneyn Kıssası'ndan açıklamalar)

 

Sayın Adnan Oktar’ın 12 Haziran 2015 tarihli sohbetinden Kehf Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: Kehf Kıssası’ndan Zülkarneyn bahsini aç oku, açıklayalım, anlatalım konuşalım, inşaAllah.

BÜLENT SEZGİN: Kehf Suresi 83. Ayet. Şeytandan Allah’a sığınırım: “Sana (Ey Muhammed,) Zu'l-Karneyn hakkında sorarlar.”

ADNAN OKTAR: Demek ki önemli görmüşler ki, o devirde ismiyle bilerek soruyorlar. Hristiyanlar, Museviler herkesin bildiği bir isim Zülkarneyn. Onun için Tevrat ve İncil’e de bakmak lazım. Evet.

BÜLENT SEZGİN: “De ki: "Size, ondan 'öğüt ve hatırlatma olarak' (bazı bilgiler) vereceğim.” [Kehf Suresi, 83]

ADNAN OKTAR: Bazı bilgiler, yani kapsamlı değil, ilgili bilgiler. Niçin, amaç ne? Bir; öğüt, iki; hatırlatma. Neyi hatırlayacak? Ahir zamanı hatırlayacak. Ahir zamandaki olaylarla, o ayeti kıyaslayacak, diyecek ki; ne kadar benziyor diyecek ve hatırlamış olacak. Evet.

BÜLENT SEZGİN: “Gerçekten, biz ona yeryüzünde sapasağlam bir iktidar verdik.”

ADNAN OKTAR: Sapa sağlam. Zayıf iktidar rahatsızlık verir. Sapa sağlam olması için çok güçlü bir inanca dayalı olması gerekiyor. Sağlam inanca dayalı olmadığında hiçbir iktidar sapa sağlam olmuyor. Güçlü bir iman ve güçlü bir inanca dayalı olursa sapa sağlam olur. Mesela Süleyman'ın iktidarı güçlüydü, çok sağlam bir inanca dayanıyordu. Ama sağlam inanca dayanmayıp çeşitli inançların karışımı olursa o zayıf oluyor. Parçalanmış kuvvetler oluyor. Onlar bir araya gelse de yine bir bütün gibi etki edemiyor. Evet.

BÜLENT SEZGİN: “Ve ona her şeyden bir yol verdik”.

ADNAN OKTAR: Kim yolu gösteriyormuş? Allah. Her şeyi kim yaratıyormuş? Allah. Demek ki, Zülkarneyn kendi yeteneği değil. Kendinden bir insanda yetenek olmuyor. Allah ona o gücü vermiş.

BÜLENT SEZGİN: “O da bir yol tuttu”.

ADNAN OKTAR: Allah'ın gösterdiği bir yol. Kaçıncı ayet? 85-86. Demek ki, olayların başladığı tarih. 1985'e 1986'ya bakıyor. Yani atağın ve canlılığın, Mehdiyet’in en güçlü olarak kendini gösterttiği, deccaliyetin de en canının yandığı yıllar. 1985 ve 86. Evet.

BÜLENT SEZGİN: “Sonunda güneşin battığı yere kadar ulaştı. Ve ona kara çamurlu bir göze de batmakta buldu”.

ADNAN OKTAR: Sonunda güneşin battığı yere kadar ulaştı. Yani her yere ilmi, irfanı yetişecek demek ki Mehdiyet'in. Kitapları yetişecek. Bilgileri yetişecek. Yani Japonya'sından tut, Çin'den çık. Her yere o bilgi yetişecek. Güneşin battığı yere de, doğduğu yere de, yani dünyanın her tarafına o bilginin, o gücün ulaşacağını işaret etmiş oluyor. İnşaAllah. Evet.

BÜLENT SEZGİN: “Onu kara çamurlu bir gözede batmakta buldu. Yanında bir kavim gördü”.

ADNAN OKTAR: Kara çamurlu bir göze. Evet. Bu Japonya'da olan tsunamide bütün deniz kara çamurluydu. Güneşin batışını da gösterdiler. Kara çamurlu bir göze de batıyordu adeta. Müthiş bir felaketti bu. Muazzam bir felaketti. Kur'an bir yönüyle ona işaret ediyor. Güneş gibi olan Mehdiyet'in de bir süre kara çamurlu, mesela bir hapishanede tutulacağını da işaret etmiş oluyor. Sembolik anlamında. Çünkü o güneş gibi bir varlık fakat kara çamurlu bir yerde yani kötü bir yerde onun bir süre tutulacağını işaret edilmiş oluyor. Kaçıncı ayet? 86'da Mehdiyet’e yönelik demek ki bir şey olacak. 1986 yılında. Mehdiyet belki hapisle karşılaşacak. Kara çamurlu göze denilen karanlık bir hücrede tutulacak demek. Yani hapis gibi işte tecrit gibi ona benzer kirli bir yer yani karanlık bir yerde o zor durumda bırakılacak. Ama güneşliğini muhafaza edecek Mehdiyet. Evet. 1986 yılında da bir işaret var burada. 1986. Evet.

BÜLENT SEZGİN: “Dedik ki; “Ey Zülkarneyn ya azaba uğratırsın veya içlerinde güzelliğe edinirsin”.

ADNAN OKTAR: Yani başkomutan olarak isterse savaşta da kan dökerek de olayları halledebilir. Ama isterse barışla, kardeşlikle, sevgiyle, nezaketle de yapabilir. Mehdi sevgiyle, nezaketle, akılla, irfanla yapmayı tercih edecek. Normalde kendini savunma hakkı da var. Yani isterse yerle bir eder. Ama bunu yapmayacak. Sevgiyle halledecek. Buna işaret ediyor. Evet.

BÜLENT SEZGİN: “Dedi ki; “kim zulmederse biz onu azaplandıracağız”.

ADNAN OKTAR: “Kim zulmederse biz onu azaplandıracağız”. Öldüreceğiz, asacağız, keseceğiz demiyor. Zulmederse, PKK zulmettiğinde ne oluyor? Hapse giriyor. Azap bu. Hapis azabıyla karşılaşıyor. Evet.

BÜLENT SEZGİN: “Sonra Rabbine döndürülür”.

ADNAN OKTAR: Sonra da ölüyor bu adamlar. Ama asıl ceza ahirette olmuş oluyor. Bu dünyada sadece azaplandırmış oluyor.

BÜLENT SEZGİN: “O da onu görülmemiş bir azapla azaplandırır”.

ADNAN OKTAR: Bak. “Görülmemiş bir azapla azaplandırır”. Bak. Görülmemiş bir azap. Dünyadaki azap hiç kalıyor yanında. Ahiret azabının yanında.

BÜLENT SEZGİN: “Kim iman eder ve salih amellerde bulunursa onun için güzel bir karşılık vardır”.

ADNAN OKTAR: İman edecek Allah'a. Bu nasıl olur? İman hakikatlerle, Kur'an mucizeleri ile, vicdanını kullanarak bunu elde edecek. Arkasından ne yapacak? Samimi olacak. Samimi olmazsa olmuyor. İman ve samimiyet iç içe gelir. Yani bir bütündür. Evet.

BÜLENT SEZGİN: “Ona buyruğumuzdan kolay olanını söyleyeceğiz”.

ADNAN OKTAR: Mehdiyet nasıl bir çalışma yapacakmış? Dini kolaylaştıran bir çalışma yapacak. Kuran buna işaret ediyor. Dini kolaylaştırmak. Mehdi'nin de görevi bu olacak. Çünkü bir zaman bir olaydan bahsediyor. Yani Zülkarneyn kasası, geçmişte olan bir hikayeyi bize anlatıp bir masal bu, işte dinleyin, kabilinden bir şey değil. Bak Allah orada ibret, örnek ve hatırlatma olduğunu söylüyor. Yani biz hatırlayacağız onu. Kıyas yapacağız. Diyeceğiz ki bak bu aynısı. Mehdiyet’te de aynı şeyler oluyor diyeceğiz. İnşaAllah. Evet.

BÜLENT SEZGİN: “Sonra bir yol tuttu.”

ADNAN OKTAR: Kaçıncı ayet?

BÜLENT SEZGİN: 89.

ADNAN OKTAR: Demek ki bir dönemeç noktası 89. Evet. 89, 99, 2009, 2019. Evet.

BÜLENT SEZGİN: 88'de kolaylaştıracağız diyor.

ADNAN OKTAR: 88'de bir ferahlık var demek ki. Evet.

BÜLENT SEZGİN: “Sonunda güneşin doğduğu yere kadar ulaştı. Ve onu kendileri için bir siper kılmadığımız bir kavim üzerine doğmaktayken buldu”.

ADNAN OKTAR: Demek ki, deniz kenarında bir yere gelecek. Çünkü deniz kenarında plajlar vardır, insanlar kıyafetle gezmezler. Daha açıktır mesela hanımlar dekolte olur. Beyler denize girerler. Değil mi? Evet.

BÜLENT SEZGİN: “İşte böyle. Onun yanında özü kapsayan bilgi olduğunu biz büsbütün kuşatmıştık”.

ADNAN OKTAR: Yani Mehdi demagojiyle konuşmayacak. Özlü ve kısa konuşacak. Tam hedefe yönelik. Hikmetli. Böyle hacı emmiler gibi lafı uzatıp kendini beğendirmeye çalışan değil, tam konunun özüne matuf, hikmetli, kısa, etkileyici, tam çevreleye ve tam çözen konuşmalar yapacak. İnşaAllah. Evet.

BÜLENT SEZGİN: “Sonra bir yol tuttu”.

ADNAN OKTAR: Kaçıncı ayet?

BÜLENT SEZGİN: 92.

ADNAN OKTAR: 92'de bir dönemeç demek ki. Evet.

BÜLENT SEZGİN: “İki seddin arasına kadar ulaştı”.

ADNAN OKTAR: Yani PKK ile mücadeleye girecek sonunda, iki sed. Dağlık bölge olan Türkiye ile Irak arasındaki sed var biliyorsunuz orada mayınlı araziler var, dikenli teller var bu seddir. Bu Suriye ile olan sed var. İki sed. Yani Suriye ve Irak sınırı. Orada iki sedler nasıl oluyor? Genellikle mayın kullanılıyor. Mayınlı arazi. Dikenli tel çekiliyor veyahut betondan duvar yapılıyor. Bir sed olarak. Oraya kadar ulaştı diyor. Yani orada bile faaliyetlerine devam edecek. Deccaliyete karşı bir mücadele verecek.

BÜLENT SEZGİN: Allahualem ebcedi 2015.

ADNAN OKTAR: 2015. Tamam bak tam içinde bulunduğumuz tarihi veriyor. Bu tarihte demek ki, PKK ile mücadele yoğunlaşacak. Mehdiyet’in öncülüğünde müthiş bir yoğunlaşma olacak. Evet.

BÜLENT SEZGİN: “Onların önünde hemen hemen hiçbir sözü kavramayan bir kavim buldu”.

ADNAN OKTAR: Yani PKK'lılar. Yani başka dilde konuşmaya ısrarla dikkat ediyor. Türkçe konuşmamaya dikkat ediyor. Bildiği halde. Laf söz dinletemiyorsun. Konuyu anlatıyorsun anlamazdan geliyor. PKK'ya işaret eden bir ayet. Mehdiyet yönünden baktığımızda. Evet.

BÜLENT SEZGİN: “Dediler ki; “gerçekten Yecüc ve Mecüc yeryüzünde bozgunculuk çıkarıyorlar”.

 ADNAN OKTAR: Demek ki işte bu Marksist, Komünist takımı PKK'lılar yeryüzünde bozgunculuk, fesat ve terör çıkaracaklar. İnsanlara ızdırap acı verecekler. Sonunda insanlar Mehdi'ye gelecekler. Yani bu konuyu hallet. Bu konuyu düzelt diye Mehdi'ye müracaat edecekler. Bu anlaşılıyor.

BÜLENT SEZGİN: “Bizimle onlar arasında bir sed inşa etmen için sana vergi verelim mi?”

ADNAN OKTAR: Mehdi'ye para teklif ediyorlar. Kur'an'ın işareti bu. Mehdi böyle bir şey asla kabul etmez. Ama aramıza bir sed, manevi sed, ilmi, akılcı bir sed. Bu terörü, anarşiyi durduracak her şey. Askeri çözümü dahil, ilmi çözümü dahil. Manevi sed. Sungur abi diyor, sen diyor, seddi Zülkarneyn oldun. O seddi aşıp gelemiyorlardı. Ne demek istiyor? Manevi sed. Maddi ve manevi sedlerin toplamı. Orada kastedilen. Biz de Mehdi öncüsü olarak Deccaliyete karşı hakikaten bir sed oluşturuyoruz. Bir nevi sed. Ama Mehdi tam anlamıyla sed oluşturacak. İnşaAllah. Evet.

BÜLENT SEZGİN: “Dedi ki; “Rabbimin beni kendisinde sağlam bir iktidarla yerleşik kıldığı daha hayırlıdır”.

ADNAN OKTAR: Evet, benim zaten rahatım yerinde diyor. Öyle bir şey yok. Sizden köşk, saray, bir şey istemiyorum. Para da istemiyorum. Siz bana insan gücüyle yani kafanızla, sözünüzle, bedeninizle yardım edeceksiniz. Yani askeri güçle, efendim propaganda gücünüzle, tebliğ gücünüzle, konuşma gücünüzle, radyonuzla, televizyonunuzla bana yardım edin diyor. Bu anlaşılıyor.

BÜLENT SEZGİN: “Madem öyle bana güçle yardım edin de sizinle onlar arasında sapasağlam bir engel kılayım”.

ADNAN OKTAR: Evet güç işte bu askeri güç. Sapasağlam engel de yine askeri engel. Hem manevi çalışma hem askeri engel. Evet.

BÜLENT SEZGİN: “Bana demir kütleleri getirin. İki dağın arası eşit düzeye gelince körükleyin dedi”.

ADNAN OKTAR: Demir kütleleri nedir? Tanklar demir kütleleridir. Toplar nedir? Demir kütleleridir. Silahlar nedir? Demir kütleleridir. Tank mesela ne? 20 ton ağırlığında falan demir kütlesi. Obüs topları falan da yani 5 ton 10 ton ağırlığında demir kitleleri. Bunlar bana hiç demir kitlesi ama yani o devirde kullanacak ağır silahlar. Evet.

BÜLENT SEZGİN: “Onu ateş haline getirinceye kadar dedi bana getirin üzerine eritilmiş bakır dökeyim”.

ADNAN OKTAR: Yani o körükleyin diyor. Körükleyin onun ateş etmesi onların. Ateş haline gelmesi. Çünkü silah soğuk ve sakin bir cisimdir. Ama ateşlendin mi ağzından alevler, ateşler saçar. Ve sonucunda düşmanları etkisiz hale getirir. Bir yönüyle oraya bakıyor. Yani silah gücüne, silahın meydana getireceği ateşe bakıyor. Getirin üzerine de kıtran dökeyim diyor. Yani iyice sağlamlaştıracağı, sistemi iyice oturtacağı anlaşılıyor. Yani bu mücadeleden sonra sistemin üstüne ikinci bir sed daha oluşturacağı anlaşılıyor. Kıtran da bakırdır. Yani bir elektronik sed daha yapılacağı yani elektronik yönden önlemler de alınacağına da işaret etmiş oluyor. Bir nevi baktığımızda bir yönüyle. Evet.

BÜLENT SEZGİN: “Böylelikle ne onu aşabildiler ne onu delmeye güç yetirebildiler”.

ADNAN OKTAR: Yani böyle bir sağlam bir savunma ve öyle sağlam bir yıkım yapıyor ki PKK için. Bir daha onu ne aşabiliyorlar ne de o sistemi delebilecek bir yapılar oluyor. Yani artık şey sistem tam kamerandan da oturuyor. Deccaliyet yani PKK kafası o firavun zihniyeti tamamen ortadan kalkmış oluyor. Evet.

BÜLENT SEZGİN: “Dedi ki; “bu benim Rabbimden bir rahmettir. Rabbimin vaadi geldiği zaman o bunu dümdüz eder. Rabbimin vaadi haktır”.

ADNAN OKTAR: Her şeyi Allah yapıyor diyor. Bunu da Allah yaptı diyor. Bir daha oku ayeti.

BÜLENT SEZGİN: “Dedi ki; “bu benim Rabbimden bir rahmettir”.

ADNAN OKTAR: İşte rahmet Allah'ın sevgisinden bir güzellik. Allah meydana getiriyor. Vakti zamanı gelince de ne PKK kalır ne onlar için yapılan askeri önlemler, sistemler kalır. Hiçbir şey kalmaz. Hepsi darmadağın olur. Ayet onu işaret ediyor. Evet.

BÜLENT SEZGİN: “Rabbimin vaadi geldiği zaman o bunu dümdüz eder. Rabbimin vaadi haktır”.

ADNAN OKTAR: Yani kıyamet zaten çok yakın diyor. İşte Mehdiyet’e baktığını da oradan anlıyoruz. Yani bu tip ayetlerde hemen kıyamete geçiriyorsa olay Mehdiyet’le ilgilidir. Ahir zamanla ilgilidir. Yani Yecüc, Mecüc konusunda, Dabbe konusunda hepsinde hep kıyametten bahsedilir sonunda. Yani ayetin bakımından hemen anlaşılıyor. Doğrudan Ahir zamandan ilgisi olduğunu oradan anlıyoruz. Yani kıyamet alameti, kıyamet öncesi olaylar olduğu anlaşılıyor. Bakın Kur'an'ın tamamında bu şekildedir. Duhan zuhurunda da bu şekildedir. Aynı şekildedir. Duhan zuhuru da işte anarşi, terör, pahalılık yani buhran anlamında duhan. Duhan. Yani sıkıntı her türlü. Şu an dünyada oluşan işte buhran bu. Ayette söylenen duman zuhuru budur. Yani bildiğimiz klasik duman anlamında değil. Yani şiddetli sıkıntı. Şiddetli rahatsızlık. Ekonomik krizler, anarşi, terör her türlü sıkıntı. Evet dinliyorum.

BÜLENT SEZGİN: “Biz o gün bir kısmını bir kısmı içinde dalgalanırcasına bırakıvermişiz. Sura da üfürülmüştür. Artık onların tümünü bir araya getirmişiz”.

ADNAN OKTAR: O küfür yani artık şeyden yerden diriltilip kaldırılacaklar. Onlar birbirine karışacaklar. Dalgalanırcasına dediği o. Yani akıl almaz bir kalabalık şeklinde olacak. Bir hedefe doğru koşuyorlar sonunda zaten. Dalgalar şeklinde gelirler diyor. Dalgalanırcasına diyor. Ayette de o şey yapıyor. Yani böyle çekirge sürüleri gibi diyor zaten ayette. Çekirge sürüleri nasıl dalgalanır böyle. Onlar diyor dalgalanarak gidecekler diyor. Birbirleri içerisinde dalgalanacaklar diyor. O zaten kıyamet. Yani kıyametteki dirilişlerindeki aldıkları hal bahsediliyor. Ondan bahsediliyor. İnşaAllah. Evet.

BÜLENT SEZGİN: “Ve o gün cehennemi inkar edenlere tam bir sunuşla sunmuşuz”.

ADNAN OKTAR: Cenab-ı Allah nasıl intikam alacağını da söylüyor. Tam bir sunuş. Yani her yönüyle cehennemi onları tam sarmış oluyor içine girdikleri için. Dört taraftan cehennemce kuşatılmış oluyorlar.

BÜLENT SEZGİN: “Ki onlar beni zikretmede gözleri bir perde içindeydi”.

 ADNAN OKTAR: İşte PKK dinsiz, imansız, Allahsız, kitapsız olduğu için o komünist zihniyette olduğu için Kur'an o mantığın ilk haline dikkat çekiyor. Dünyadaki haline dikkat çekiyor. Evet.

BÜLENT SEZGİN: “Dinlemeye katlanamazlardı”.

ADNAN OKTAR: Şu an dinlemeye katlanabiliyor musun? Konuşamıyorsun. Mardin'e gidemiyorsun. Siirt’e gidemiyorsun. Bir şey söyletmiyorlar. Allah'tan bahsettirmiyor. Kitapları hem Mardin'de hem Siirt’te yaktırdılar bizim kitapları. Hiçbir şekilde hakkı ve doğruyu söylettirmiyorlar. Söyleyene de silahlı saldırı oluyor. Evet.

BÜLENT SEZGİN: “İnkar edenler beni bırakıp kullarımı veliler edindiklerini mi sandılar?”

ADNAN OKTAR: Mesela Abdullah Öcalan'ı kendisine veli ediniyor. Allah'ı bırakıp onu haşa ilah gibi görüyor. Zaten o da diyor “ben Tanrı oldum” diyor. Onlar da onu Tanrı gibi görüyorlar. Ona tabi oluyorlar. O ne derse onu dinliyorlar. Ayetin ifadesi açık. Bir yönde tabi.

BÜLENT SEZGİN: “Gerçekten biz cehennemin kafirler için bir durak olarak hazırlamışız”.

ADNAN OKTAR: Cenab-ı Allah intikam alacağını söylüyor. Müminlerin gönlünün rahat olması için. Yani gücü yoktur küfrün. Eninde sonunda gidecekleri son yer cehennemdir. Bütün dinsiz, imansız takımı hepsini Allah onlara müjde ver diyor zaten. Hepsini cehennemde konaklayacağım diyor. Konaklayacaklar. Orada onlardan intikam alacağım diyor ve her yönden onları saracağım diyor Allah. Cehennem ateşiyle. Evet.

BÜLENT SEZGİN: “De ki; “davranış bakımından en çok hüsrana uğrayacak olanları size haber vereyim mi?”

ADNAN OKTAR: Evet. Cenab-ı Allah önce dikkat çekiyor.

BÜLENT SEZGİN: “Onların dünya hayatındaki bütün çabaları boşa gitmişken kendilerini gerçekte güzel iş yapmakta sanıyorlar”.

ADNAN OKTAR: Mesela PKK'lılar bu dinsiz imansız takımı akıl almaz bir gayret gösteriyor ve çok isabetli hareket ettiklerini doğru düşündüklerini iddia ediyorlar ve hakikaten kahraman olduklarına, yiğitlik yaptıklarına işte insanları kurtardıklarına inanıyorlar. Koyulan ayeti ona dikkat çekiyor.

BÜLENT SEZGİN: “İşte onlar Rablerinin ayetlerini ve ona kavuşmayı inkar edenlerdir”.

ADNAN OKTAR: Zaten açık açık söylüyorlar. Allah'ı inkar ettiklerini, ayetini inkar ettiklerini. Açık açık söylüyorlar.

BÜLENT SEZGİN: “Artık onların yapıp ettikleri boşa çıkmıştır. Kıyamet gününde onlar için bir tartı tutmayacağız”.

ADNAN OKTAR: Boşa çıkıyor tabii. Bütün yapıp ettikleri. Bütün ömrü dağlarda geçiyor. Acılar içerisinde geçiyor. Ama boşa çıkıyor yapıp ettikleri. Bir tartı tutmayacağız dedi. Sorgu suali de yapmayacağız diyor. Zaten suçu malum ortada olduğu için. Doğrudan cehenneme sokacağım diyor Allah. Sorgulamayacağım diyor.

BÜLENT SEZGİN: “İşte inkar etmeleri ayetlerimi ve elçilerimi alay konusu edinmelerinden dolayı onların cezası cehennemdir”.

 ADNAN OKTAR: Namazla alay ediyorlar ya. Kur'an'la alay ediyorlar. Peygamberle alay ediyorlar. İşte bu yaptıklarınızın karşılığı siz cehenneme dolduracağım diyor. Gördünüz filmini de gördünüz. Ayette Kur'an'la, dinle, peygamberle alay ediyorlar. Evet.

BÜLENT SEZGİN: “İman edip salih amellerde bulunanlar, Firdevs cennetleri onlar için bir konaklama yeridir”.

ADNAN OKTAR: Mehdiyet ruhuyla hareket edenler onların yeri de cennet. Firdevs cennetleri Adnen cennetleri. Cennetül Adnen, cennetül Firdevs. Evet.

BÜLENT SEZGİN: “Onlar ebedi olarak kalıcıdırlar”.

ADNAN OKTAR: Sonsuza kadar İnşaAllah.

BÜLENT SEZGİN: Bazı kişilerin soruları oluyor. Acaba cennette insan sıkılır mı sıkılmaz mı şekilde?

ADNAN OKTAR: Yani asla. Aklın ucuna bile geçmez.

 


Kehf Suresi, 94-110 Ayetlerinin Tefsiri

(Zülkarneyn kıssası, Kıyamet)

 

Sayın Adnan Oktar’ın 25 Kasım 2013 tarihli sohbetinden Kehf Suresi ile ilgili açıklamalar. 

 

ADNAN OKTAR: “İki seddin arasına kadar ulaştı” diyor Hz. Zülkarneyn (a.s) için, Cenab-ı Allah. Set ne demek? Suyu durduran herhangi bir engel. Suyu durdurmak için yapılan engel, set. Zaten sözlük anlamına da baktığınızda bunu görürsünüz. Marmaray’ın görüntüsü var mı? Görüyor musunuz? Denizin altında iki tane set var. Ayette ne diyor: “İki seddin arasına kadar ulaştı.” Set bir, set iki, iki tane yanyanalar. İki tane set, tam iki tane. Ve bu seddin özelliği ne? Suyu durduruyor, suyun gelişini engelleyen set. “İki seddin arasına kadar ulaştı.” Yani o setlerin birleşme yeri neresi oluyor? Mesela bu Marmaray’ın giriş kapısı, bu iki seddin arasıdır, iki seddin birleşme noktası. Cağaloğlu. Ne diyor ayette: “İki seddin arasına kadar ulaştı” diyor. “Onların (sedlerin) önünde hemen hemen hiçbir sözü kavramayan bir kavim buldu.” (Kehf Suresi / 93)

Bazı Darwinistler hakikaten hiçbir sözü kavramıyor. Bazı Marksistler de kavramıyor, anlatsan da anlamıyorlar. Bak, yayıncıların en çok da yaygın olduğu yer orasıdır, Cağaloğlu’dur. Kültürün en yoğun olduğu, orada hakikaten bazı kişilere bir şeyler anlatmak çok zordur. Anlatsan da anlamaz, kavrayamaz. Tartışmaların en yoğun olduğu yerdir, kültür faaliyetlerinin en yoğun olduğu yer. Ki ebcedi de 2013, 2015 tarihlerini veriyor “iki seddin arasına kadar ulaştı.” Marmaray 2013’te vazifeye başladı. Kullanılır hale gelmesi 2013. İki tarih veriyor, 2013 ve 2015 tarihlerini veriyor. 93. ayet zaten, 3 burada da var ebcedinde de var.

“Dediler ki: Ey Zülkarneyn” Zülkarneyn; iki zamanlı yani iki asra, iki zaman hitap eden. Yani 2000’lere ve 3000’lere hitap eden. 2001 yılında 3. bin yıla girdik, 2. bin bitti. Mehdiyet hem 2. binin hem 3 binin faaliyetidir, çalışmasıdır. Hz. Mehdi (a.s) da hem 2. binin hem 3. binin insanıdır. Dolayısıyla iki çağın, iki karnın, karn; iki çağın adamıdır. İki çağa hitap eden insandır. “Dediler ki: Ey Zülkarneyn, gerçekten ye’cüc ve me’cüc” yani anarşist-terörist takımı, kan dökenler, fitne çıkaranlar, polise saldıranlar, “yeryüzünde bozgunculuk çıkarıyorlar.” Şu an dünyanın her tarafında komünist devletlerde olsun, teröristler olsun şiddetli bir kan dökme faaliyeti içerisindeler. Suriye’de de var, dünyanın her tarafında var. Türkiye’de de görüyorsunuz, Güneydoğu’da da var. “Ye’cüc ve me’cüc yeryüzünde bozgunculuk çıkarıyorlar.” Sırf bir bölge değil bak, yeryüzünde bütün dünyada bozgunculuk çıkarıyorlar, terör çıkarıyorlar diyor. “Bizimle onlar arasında bir set inşa etmen için sana bir vergi verelim mi?” (Kehf Suresi / 94)

Yalnız bak, Hz. Zülkarneyn (a.s) geldiğinde iki set var. İki seddin arasına geliyor. Önce hazır yapılmış set var, iki set. Ama şimdi ondan bir daha set istiyorlar. Yeni bir set talebi var. “Bizimle onlar arsına bir set inşa etmen için sana vergi verelim mi?” Para verelim mi, imkan verelim mi? “Dedi ki: Rabbim beni kendisi sağlam bir iktidarla yerleşik kıldığı güç ve nimet-imkan daha hayırlıdır.” Benim paraya ihtiyacım yok diyor. Benim sizin vereceğiniz herhangi bir lûtfa da ihtiyacım yok diyor. “Madem öyle bana insani güçle yardım edin de sizinle onlar arasında sapasağlam bir engel kılayım.” (Kehf Suresi / 95)

Yani terörü anarşiyi durdurayım diyor. Bu da bir manevi set aynı zamanda. Bu küfrün saldırısının durması. “Bana demir kütleleri getirin. İki dağın arası eşit düzeye gelince ‘körükleyin’ dedi. Onu ateş haline getirinceye kadar bu işi yaptı. Sonra dedi ki: ‘Bana eritilmiş bakır getirin üzerine dökeyim.” (Kehf Suresi / 96). Katran. Mesela bu Marmaray’da binlerce ton demir kullanıldı yapımında. Demirlerin birbirine monte edilmesinde de ateş kullanıldı. Kaynak olsun, ateş kullanıldı. Ve demirin de oksitlenmemesi için yer yer katran kullanılıyor. Yani izolasyon çalışımı, izole etmek için katranlı bantlar kullanılıyor. Suyun geçişini engellemek için geniş çapta. Ahir zamanda kullanılacak teknolojiye de dikkat çekmiş oluyor ayet. Hem inşaat teknolojisine de dikkat çekmiş oluyor. Mesela inşaatlarda demirin kullanılması o devirde düşünülemez bile. Peygamberimiz zamanında yok. Hiçbir şekilde yok.

Ama Ahir zaman inşaatlarına dikkat çekilmiş oluyor. Demir kullanılması, demirin kaynakla birbirine tutturulması ve demirin oksitlenmesine engellenmesi için geniş çapta katran kullanılması. Su izolasyonu. Televizyonda da gösteriyor. Görüyorsunuz. Katranı döküyor. Üstüne yine katranlı bant yapıştırılıyor. Değil mi? İyice yediriliyor. Hatta ısıtılıyor. Üzerinde sıcak ateş tutuluyor. Ve bunu eritirken de kullanılan teknoloji Kur'an'da aynısından geçiyor burada da. Ateşten bahsediliyor. 2013'te insanlar geçiyor, bakın. Ebcedi bir de 2015 veriyor. 2015'de de arabalar geçecek. Marmaray'dan. Araba geçecek 2015'te. İki tarihe birden işaret var. 93. ayet. İki tane sed yapılmış. Suya karşı çok mukavim sed. Tonlarca basıncı kaldıracak şekilde baraj teknolojisi kullanılarak yapılmış iki tane sed. Bak iki sed diyor. Ve boydan boy uzun. Kilometrelerce uzun bir sed diyor. Yani boydan boya. Maddi ve manevi sedlere Kur'an dikkat çekiyor. Manevi sed küfre karşı yapılan manevi sed. Darwinizm’e, materyalizme karşı bir sed oluşturuyoruz. Bu manevi sebze. Ama aynı zamanda bu Zülkarneyn kısasında Ahir zaman teknolojisi, betonun kullanılışı, demirin kullanılışı çok detaylı anlatılmış. Katranın kullanılışı çok detaylı anlatılmış.

“Böylelikle onu ne aşabilir ne de onu delmeye güç getirebilir”. Yani son derece sağlam, son derece güçlü yapılıyor. Depreme dayanıklı değil mi? Son derece bak. Çok güçlü olduğuna dikkat çekiyor Cenab-ı Allah. “Dedi ki; “bu benim Rabbimden bir rahmettir”. Allah rahmetiyle böyle bir imkan veriyor diyor. “Rabbimin vaadi geldiği zaman o bunu dümdüz eder. Rabbimin vaadi haktır”. Ne zaman? Kıyamet. Şimdi direkt kıyamete geçmesi neyi göstertiyor? Demek ki kıyamete yakın bir zamanda Marmaray yapılacak. Demek ki, bu tip çalışmalar kıyamete yakın yapılacak. Yani doğrudan kıyamete geçiş varsa ondan önceki olaylar hep kıyamete işaret eden ayetler olmuş oluyor. Kıyametin vaktini işaret eden ayetler olmuş oluyor.

“Rabbimin vaadi geldiği zaman o bunu dümdüz eder. Rabbimin vaadi haktır”. O zaman Marmaray ne olacak? Paramparça parçalanacak alttan depremle Marmaray kırılacak oraya su dolacak su ne yapacak? Var gücüyle her iki taraftan fışkırmaya başlayacak. Hem Çağaoğlu'ndan hem başka yerden. Balıklar, insanları da içine alacak şekilde delicesine bir fışkırmayla fışkıracak. Ama ondan sonra zaten binalar yıkacak, her yer kaynayacak, her yer birbirine girecek. Boğaz birbirine yapışacak, sonra birbirinden ayrılacak ve dünya darmadağın olacak. “Biz o gün bir kısmını bir kısmı içinde bak dalgalanırcasına bırakmışız” diyor Allah. İnsan neyin içinde dalgalanır? Suyun içinde dalgalanır. İnsanların feci ölümünü Allah hatırlatıyor. Kıyamet zamanında. O suyun içerisinde dalgalanacaklarını, suyun içinde nasıl yayılacaklarını insanların suyun insanları nasıl kaplayacağını ve denizlerin de yanacağını belirtiyor Allah. Magmanın denizleri aşacağını, patlayacağını ve denizlerin üzerinde de ateş görüleceğini ama denizlerin insanları yutup insanların dalgalanırcasına, dalgalanma şeklinde denizlerin suyun içerisinde çalkalanacaklarını belirtiyor Allah. Dalgalanma şeklinde.

“Sura da üfürülmüştür artık” diyor Allah. Yani kıyamet başlamış. “Artık onların tümünü bir araya getirmişiz” diyor Allah. Yani bütün insanları bir araya getirdim diyor onlar. Bir anda bak peş peşe. “Ve o gün” diyor Allah “cehennemi inkar edenlere tam bir sunuşla sunmuşuz”. İnkar etmişlerdi. Cehennem hemen gösterdi diyor. Kabul etmeyenlere. “Ki onlar beni zikretme konusunda” yani Allah'ı anma, Allah'tan bahsetme konusunda “gözleri perde içindeydi”. Okumak istemiyorlardı. Seyretmek istemiyorlar. Mesela televizyondaki görüntüyü görmek istemiyor. Kitaptaki yazıyı okumak istemiyor. Gözleri perde içindeydi. “Kur'an'ı dinlemeye katlanamazlardı”. Kur'an'ı dinlemeye başlayan hemen kapattırıyor. Aman aman aman dinlemeyi katlanamadı. Tahammül edemiyor Onun yerine ne istiyor? Hurafe istiyor. Ama bak Kur'an'a katlanamıyor. Hurafeyi heyecanla dinliyor. İftiharla dinliyor.

“İnkar edenler beni bırakıp kullarımı veliler edindiklerimi sandılar”. Bakın kullarımı veliler. Mesela şeyhini veli ediniyor. Bir mürşidi veli ediniyor. Allah'ı bırakıyor ama. “Beni bırakıp diyor kullarımı veliler edindiklerimi sandılar”. Onu put haline getirmiş. Hocasını, şeyhini. Mesela sen Kur'an'a davet ediyorsun diyor ki sen öyle diyorsun ama benim 300 yıl önceki hocam da böyle diyor diyor. Put edilmiş. Kur'an'da mesela bazı put isimleri geçiyor onlar insandır. Yani insan putlar. İnsanı put edilmiş. Yani taş put değil onlar. Kur'an'da geçen bazı put isimleri var onlar normal yaşayan insan onlar put edinmişler.

“Beni bırakıp kullarımı veliler edindiklerimi sandılar. Gerçekten biz cehennemi kafirler için bir durak olarak hazırlamışız” yani son durak olarak hazırlamışız. Yani son durak orası. “De ki; “davranış ameller bakımından en çok hüsrana uğrayacak olanları olan size haber vereyim mi?” Cenabı Allah önce dikkat çekiyor. En çok hüsrana uğrayacak olanları size haber vereyim mi? İnsanlar merak ediyor. Nedir? Vahiy bekliyorlar. “Onların dünya hayatındaki bütün çabaları boşa gitmişken”, namaz kılıyor, sakalı göbeğine kadar, şal var üstünde, cübbesi var, her şeyi var. Bak “onların dünya hayatındaki bütün çabaları boşa gitmişken” kendini evliya zannediyor. Hurafeleri anlatıyor. Akşama kadar hurafe peşinde. Bir gidip ona hurafe anlatıyor, öbürüne gidip hurafe anlatıyor. “Kendilerini gerçekten güzel iş yapmakta sanıyorlar”. Mesela gidiyor hakikaten Kur'an kursu da açtırıyor. Cami yaptırıyor. Ama sürekli hurafenin peşinde. Kur'an'a yaklaşmıyor. Kur'an'a yaklaşanları, Kur'an'ı sevenleri de karşısına alıyor. Onlarla uğraşıyor.

Allah diyor ki bak, “kendilerini gerçekten güzel iş yapmakta olduklarını sanıyorlar” diyor. Gerçekten mümin, muttaki, takva, halis olduğunu zannediyor. İnanıyor kendisine. “İşte onlar Rablerinin ayetlerini ve ona kavuşmayı inkar edenlerdir. Artık onların yapıp ettikleri boşa çıkmıştır”. Gerçeğinde onlar dinsiz olur” diyor Allah. “Ve onların yapıp ettikleri boşa çıkmıştır”. Yani bütün yaptıkları gayretler boşa çıkmıştır. Kıyamet günü de onlar için bir tartı tutmayacağız. Yani doğrudan kıyamet zamanında onları sorgulamadan doğrudan cehenneme koyacağım diyor Allah. Çünkü zırvalayacak belli. Hurafelerle falan. Konuşacak da konuşacak. Allah sorgulamayacağım diyor. Doğrudan cehenneme koyacağım diyor.

“İşte inkar etmeleri ayetlerimi ve elçilerimi alay konusu edinmelerinin dolayı” Kur'an ayetlerini kabul etmiyor. Hurafe demiyor bak Allah. Ayet diyor. Ayeti kabul etmiyor. Hurafeyi kabul ediyor. Putu kabul ediyor. “Ve elçilerimi”. Mesela İsa Mesih'in inişini, “alay konusu edinmeleri” mesela. İsa Mesih'ten alay konusu ediniyor. Mesela Mehdi de bir nevi elçidir. Onu da alay konusu ediniyor. “Elçilerimi alay konusu edinmelerinden dolayı onların cezası cehennemdir”, diyor Allah. “İman edip salih amelde bulunanlar”, iman etmiş ve samimi, salih demek samimi amellerde bulunanlar. “Firdevs cennetleri onlar için bir konaklama yeridir”. Cennet isimlerinden bir isimdir. Adin cenneti, Adnen cenneti, Firdevs cenneti, cenneti Naim, Naim cenneti.

“Onda ebedi olarak kalıcıdırlar, ondan ayrılmak istemezler”. Cennetten ayrılmak istemiyorlar. Yani sorusunda biz burada çok iyiyiz. Burada ebedi diyor Allah. Ebedi ne demek? Sonsuz. “De ki; “Rabbimin sözlerini yazmak için deniz mürekkep olsa”. Bak yine denize dikkat çekiyor Allah. “Ve yardım için bir benzerini de dahi getirsek”. İkinci bir deniz daha getirilse. “Rabbimin sözlerini tüketmeden önce Rabbimin sözleri tükenmeden önce elbette deniz tükenirdi” diyor Allah. Yani mürekkep olarak o kadar çoktur diyor Rabbimizin sözleri diyor. “De ki; “şüphesiz ben ancak sizin benzeriniz olan beşerim. Yalnızca bana sizin ilahınızın Tek bir ilah olduğu vahyolunuyor.” Yani bana vahyolunuyor. Müslümanda ne diyor bize Kur'an bildirilmiştir. Biz Kur'an'a uyuyoruz. Allah birdir. Bildirilen Kur'an'da size bildiriyorum diyoruz bizde. Aynısını. Yani peygamber ne diyor bana vahyolunuyor. Bizde vahyolunmuş hazır bilgiyi vahyedilmiş kitap haline gelmiş Kur'an'ı insanlara bildiriyoruz.

“Bana sizin ilahınızın tek bir ilah olduğu vahyolunuyor. Kim Rabbine kavuşmayı umuyorsa artık salih bir amelde bulunsun”. Samimi davransın diyor Allah. Samimi davransın. “Ve Rabbine ibadette hiç kimseyi ortak tutmasın”. Şirk oluşma. Hiç kimse insanları şirk koşmayın diyor. İşte hocaları, alimleri, geçmiş bazı alimleri. Kur'an'dan bahsedildiğinde işte falanca alimde böyle diyor diye ortaya çıkmayın diyor Cenab-ı Allah. Kur'an ne diyorsa ona uyun diyor. Çünkü belanın sebebi bu şu ana kadar ki.

 


Kehf Suresi, 84, 86-87, 90-91, 93, 95, 97-98, 101-102, 104, 106-107 Ayetlerinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 16 Ocak 2010 tarihli röportajından Kehf Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: 90. ayette diyor ki Cenab-ı Allah, “sonunda güneşin doğduğu yere kadar ulaştı. Onu, güneşi kendileri için bir siper kılmadığımız bir kavim üzerine doğmaktayken buldu”. Ahir zamanda plajlara dikkat çekiyor. Güneşin altında bütün insanlar, değil mi? Aşağı yukarı çıplak sayılacak şekilde oluyorlar. Ahir zamanın bir özelliği. “İşte böyle onun yanında özü kapsayan bilgi olduğunu biz bütün kuşatmıştık”. Demek ki Zülkarneyn'den kasıt aynı zamanda Mehdi'dir. Mehdi'yi işaret ediyor. Özü kapsayan bilgi demek ki hikmet, hikmetli konuşacak Mehdi. Ledün ilmine sahip olacak. Gizli bir ilmin de sahibi olacak. Ona işaret ediyor.

“İki seddin arasına kadar ulaştı”. İki seddin, Avrupa'yla Asya'nın arasındaki iki sed nedir? Denizdir. Boğaz'dır yine. Aynı zamanda ona işaret ediyor. 2015 tarihi. Ebced tarihi. Aynı zamanda Güneydoğu'daki olaya da bakıyor bir yönüyle. Çünkü iki sedde dağlık bölge biliyorsunuz Güneydoğu'na. “Hemen hemen hiçbir sözü kavramayan bir kavim buldu.” Anlatsan da anlamayan değil mi? PKK'lılar var. Laf söz anlamayan. “Dediler ki; “ey Zülkarneyn gerçekten Yecüc ve Mecüc”, yani anarşist teröristler, ahir zamanın anarşistleri. “Yeryüzünde bozgunculuk çıkarıyorlar”, anarşi çıkarıyorlar diyor. “Bizimle onlar arasında bir sed inşa etmek için sana vergi verelim mi?” Mehdi de Sedd-i Zülkarneyn'dir Ahir zamanda. Deccaliyete karşı, anarşizme, terörizme karşı bir sed oluşturacak, manevi bir sed.

95. ayette, “dedi ki; “Rabbimin beni kendisinde sağlam bir iktidarla yerleşik kıldığı güç, nimet ve imkan daha hayırlıdır”. Bak, “dedi ki; “Rabbimin beni kendisinde sağlam bir iktidarla”, sağlam bir iktidar, Mehdi'nin zamanı tam, kamil, oturmuş, olgun bir yapı olacaktır. “Yerleşik kıldığı güç, nimet ve imkan daha hayırlıdır”. Bunun ebcedi 1987 veriyor. Şimdi bütün bu ayetler hakimiyetten bahseden ayetlerin Kehf suresinde sıradan sürekli Ahir zamanı vermesi bir mucizedir. Sürekli Mehdi devrini veriyor.

“Böylelikle ne onu aşabildiler ne onu delmeye güç getirebildiler”. Demek ki Darwinizm, materyalizm öyle bir yıkılacak ki onu asla aşamayacaklar. Asla bir daha doğrulamayacaklar. Öyle bir ezilme olacak. Buna da işaret ediyor ayet. Bakın mesela 84. ayet. “Gerçekten biz ona” yani Mehdi'ye işari anlamında “yeryüzünde sapasağlam bir iktidar verdik”. Ebcedi net 2017 tarihini veriyor. MaşaAllah. “Sonunda güneşin battığı yere kadar ulaştı”. Güneş nerede battı? İslam aleminin güneşi. Osmanlı İmparatorluğu nerede yıkıldı? İstanbul'da. Güneş nereden battıysa oradan doğacak. İnşaAllah. Hep güneş battığı yerden doğar. İnşaAllah.

OKTAR BABUNA: Hz. Mehdi içinde güneş diyorlar.

ADNAN OKTAR: Güneştir aynı zamanda. Lakabıdır Mehdi'nin. İnşaAllah. Fakat 86'da bir olay var. Bakın, “onu kara çamurlu bir göze de batmakta buldu”. Kara çamurlu bir şey var orada bir kara çamurlu bir yerde o güneş batıyor. Yani o kara çamurun içine onu götürüyorlar. Bu Mehdi'ye işaret ediyor. İnşaAllah. “Dedi ki; “kim zulmederse biz onu azaplandıracağız. Sonra Rabbine döndürür. O da onu görülmemiş bir azapla azaplandırır”. Demek ki bir zulüm var o 86 ve 87'de. Bakın “dedi ki; “kim zulmederse biz onu azaplandıracağız”. Zaten Ebcedi de 1987'yi veriyor. MaşaAllah. Tabii. Çok acayip. “Rabbimin vaadi geldiği” zaman mesela 98, Ahir zaman. Hem kıyamet bu hem de Mehdi'ye de işaret var.

“O bunu dümdüz eder. Rabbimin vaadi haktır”. Yani o sedleri, o engelleri dümdüz eder. Şu an Darwinizm yerle bir olup dümdüz oldu mu? Oldu. Allah'ın vaadi geldi mi Mehdi? Geldi. Ve sedler de dümdüz oldu.? Oldu. Ve sedlerde dümdüz oldu. Ona inşaat ediyor aynı zamanda. “Ki onlar beni zikretme konusunda gözleri bir perde içindeydi. Kur'an'ı dinlemeye katlanamazlardı”. Şu an öyle değil mi? Gençler var. Kur'an'dan, dinle imandan bahsedince aman bana müsaade ediyor. Deliler gibi kaçıyorlar. Çok yaygın bu. Birçok yerde karşılaşıyoruz. “İnkar edenler beni bırakıp kullarımı veliler edindirdiklerini mi sandılar?” Patronunu veli ediniyor. Yani adeta ona tapıyor. Veyahut iş yerini onu kendine ilah hane ediyor. Karısına tapıyor. Karısı için yaşıyor ya da. İşi için yaşıyor. Yani belirli hedefler oluyor. Sadece ilahiyatı oluyor. Onu din haline getiriyor. Kur'an buna inşa ediyor.

“Onların dünya hayatındaki bütün çabaları boşa gitmişken”, sonunda da boşa gidiyor. Ölüyor. Her şeyi bırakıyor burada. “Kendilerini gerçekte güzel iş yapmakta sanıyorlar”, diyor. Çok güzel iş yaptıklarını sanıyorlar. Boşa diyor Allah yaptıkları işler diyor. “İşte inkar etmeleri ve ayetlerimi ve elçilerimi alay konusu edinmelerinden dolayı onların cezası cehennemdir”. Bak ayetlerimi Kur'an ayetlerinden alay var şu an Ahir zamanda, Kur’an’la alay ediyor insanlar ve hatta mesela İnşaAllah, MaşaAllah onu bile alay konusu edinebiliyorlar. Akılsız yani zannediyor ki inşaAllah, maşaAllah deyince yani sanki olmaz ama hani inşaAllah bakalım. Hani haşa işimiz Allah'a kaldı diyorlar ya. Haşa. E tabii ki her işin Allah'a kaldı senin. Nefes alamazsın yani. Yerinde duramazsın. Tabii ki her işin Allah'a kalmış durumda.

“Ayetlerimi ve elçilerimi alay konusu edilmelerinden”, mesela Mehdi de alay konusu edinilecektir. Bütün peygamberler gibi, bütün elçiler gibi ve bütün veliler gibi alay konusu edinecektir. “Edinmelerinden dolayı onların cezası cehennemdir. İman edip salih ammelerde bulunanlar”, bunlar da Mehdi ve cemaati ve Müslümanlara işaret ediyor. “Firdevs cennetleri onlar için bir konaklanma yeridir.”