Kehf Suresi, 1-35, 39-42, 46, 65, 77, 79, 82, 84 Ayetlerinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 5 Şubat 2010 tarihli röportajından Kehf Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: Hocam ben rica etsem Kehf Suresi’ni bana bir okur musun?

SUNUCU 2: Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla. “Hamd, Kitab'ı kulu üzerine indiren ve onda hiçbir çarpıklık kılmayan Allah'a aittir. Dosdoğru (bir Kitap'tır) ki, Kendi Katından şiddetli bir azapla uyarıp-korkutmak ve salih amellerde bulunan mü'minlere müjde vermek için (onu indirdi); şüphesiz onlara güzel bir ecir vardır.”

ADNAN OKTAR: Bu müjdeler neler Oktar Hocam? İslam’ın dünya hakimiyeti bir.

OKTAR BABUNA: Ahir zaman müjdesi var.

ADNAN OKTAR: Kuran’da Mehdi (a.s.)’den alenen bahsedilmez. İslam’ın dünya hakimiyetinden bahseder. Cennet müjdesi vardır ve dünyada Müslümanlara bolluk ve bereket vaat ediyor Cenab-ı Allah. Huzur ve güven vaat ediyor. “Ve onda hiçbir çarpıklık kılmayan Allah'a” diyor. Kitap’ta hiçbir çarpıklık yoktur, her şey mükemmel anlatılmıştır. Evet devam edelim Esra Hocam.

SUNUCU 2: “Onlar orda ebedi olarak kalıcıdırlar. (Bu Kur'an) "Allah çocuk edindi" diyenleri uyarıp-korkutur. Bu konuda ne kendilerinin, ne atalarının hiçbir bilgisi yoktur. Ağızlarından çıkan söz ne (kadar da) büyük. Onlar sadece yalan söylüyorlar.”

ADNAN OKTAR: Hıristiyanların bu teslis inancının ahir zamanda ortadan kalkacağına Kuran ayette işaret ediyor.

SUNUCU 2: “Şimdi onlar bu söze (Kur'an'a) inanmayacak olurlarsa Sen, onların peşi sıra esef ederek kendini kahredeceksin (öyle mi)? Şüphesiz Biz, yeryüzü üzerindeki şeyleri ona bir süs kıldık; onların hangisinin daha güzel davranışta bulunduğunu deneyelim diye.”

ADNAN OKTAR: Evet Kuran’a inanmayan insanlara üzülüp, esef etmek haram. Müslüman böyle bir şey yapmayacak. İnanmayabilir, inanmayanı Allah yaratır değil mi? Bak diyor, “peşi sıra esef edip kendini kahredeceksin öyle mi?” Allah burada bir tehditte bulunuyor, böyle bir şey yapamaz. “Yeryüzü üzerinde olan şeyleri bir süs kıldık.” diyor Cenab-ı Allah. Ne bunlar? Her şey. Eşyalar, mallar. Değil mi? Çocuklar, süsler. Evet. Devam edelim.

SUNUCU 2: “Biz gerçekten (yeryüzü) üzerinde olanları kupkuru-çorak bir toprak yapabiliriz. Sen, yoksa Kehf ve Rakim Ehlini Bizim şaşılacak ayetlerimizden mi sandın? O gençler, mağaraya sığındıkları zaman, demişlerdi ki: "Rabbimiz, Katından bize bir rahmet ver ve işimizden bize doğruyu kolaylaştır (bizi başarılı kıl).”

ADNAN OKTAR: Ne yapıyor bu gençler? Mağaraya sığınıyorlar, Allah’tan rahmet istiyorlar ve bir işleri var ve bunun kolaylaşmasını istiyorlar. Değil mi? Bu gençlerin ailesi yok mu? Var. Çevresi de var. İsteseler bunlar evlenip çocuk çocuğa karışabilir mi? Karışırlar. O topluma uyum sağlayabilirler mi?Sağlarlar. Ne yapıyorlar? Yapıyorlar mı? Yapmıyorlar. Bir araya geliyorlar. Ve ailelerinden ayrılıyorlar, toplumdan da ayrılıyorlar. Mağara gibi zor hayat şartlarını kabul ediyorlar. Bak mağara. Mağara da yaşamak en zor hayat şartlarından bir tanesidir. Bunu kabul ediyorlar. Bunu Allah Kuran’da övüyor. Mümin ahlakı olarak gösteriyor. Müminlerin, ehli keyif olmamasını Kuran işaret ediyor. Gerekirse insan, anasını babasını terk edebilir. Toplumu da terk edebilir. Değil mi? Çıkarlarını terk edebilir, mesleğini terk edebilir. Bunların mesleği yok mu? Mağarada adam doktorluk yapabilir mi? Mühendislik yapabilir mi? Hiçbir şey yapamaz. Mağaraya çekildiğine göre, sadece Allah’a kendini teslim etmiş. İşte dünya hakimi olmak için, gereken ahlak budur diyor Allah. Mehdi ahlakı budur, Mehdiyet ahlakı budur diyor. Bu ahlakla İslam dünyaya hakim olur diyor Allah. Bunu anlatıyor. Evet devam edelim.

SUNUCU 2: “Böylelikle mağarada yıllar yılı onların kulaklarına vurduk (derin bir uyku verdik). Sonra iki gruptan hangisinin kaldıkları süreyi daha iyi hesap ettiğini belirtmek için onları uyandırdık. Biz sana onların haberlerini bir gerçek (olay) olarak aktarıyoruz. Gerçekten onlar Rablerine iman etmiş gençlerdi ve Biz de onların hidayetlerini artırmıştık. Onların kalpleri üzerinde (sabrı ve kararlılığı) rabtetmiştik;”

ADNAN OKTAR: Sabır ve kararlılık. Sabır neye karşı olur? Böyle, çay kahve içerek sohbet ederek sabır olur mu? Acıya, zora, ızdıraba, şahsi menfaatlerinin elinden alınmasına, çıkarlarının elinden alınmasına. Değil mi? Bunlara sabırlı olunur. Ve kararlılık, azim. Net kararlılık. Yani bir hedef var, mutlaka bunu elde edinceye kadar kararlılık. Buna denir kararlılık diye. Evet devam edelim.

SUNUCU 2: “Kıyam ettiklerinde demişlerdi ki: "Bizim Rabbimiz, göklerin ve yerin Rabbidir; İlah olarak biz O'ndan başkasına kesinlikle tapmayız, (eğer tersini) söyleyecek olursak, andolsun, gerçeğin dışına çıkarız."

ADNAN OKTAR: Ahir zamanda Mehdi (a.s) ve talebeleri ne diyecekler? Kıyam edecekler. Kıyam ne demek? Ayaklanmak. Fikren, ilmen, ahlaken ayaklanacaklar. Değil mi? Ve diyecekler kidiyor ki bak: “O'ndan başkasını ilahlar edindiler,” şu an nedir? Darwinizm’i ilah edindiler. Değil mi? “Onlara apaçık bir delil getirmeleri gerekmez miydi?” diyor. Fosil getirin diyoruz. Getiremiyorlar. Proteinlerin tesadüfen olabileceğine dair delil getirin diyoruz, getiremiyorlar. “Öyleyse Allah'a karşı yalan uydurup” Darwinistler demek ki Allah’a karşı yalan uyduruyorlar değil mi? “İftira düzenden daha zalim kimdir?” diyor Allah.

ADNAN OKTAR: Fosil getirin diyoruz, getiremiyorlar. Proteinlerin tesadüfen olabileceğini dair delil getirin diyoruz, getiremiyorlar. “...Öyleyse Allah’a karşı yalan uydurup...” Darwinistler, demek ki Allah’a karşı yalan uyduruyorlar değil mi? “... iftira edenden daha zalim kimdir?” diyor Allah. Zulüm yapıyorlar diyor Allah. Evet, devam edelim Esra Hocam.

SUNUCU 2: "Bunlar, bizim kavmimiz; O'ndan başkasını ilahlar edindiler, onlara apaçık bir delil getirmeleri gerekmez miydi? Öyleyse Allah'a karşı yalan uydurup iftira düzenden daha zalim kimdir? (İçlerinden biri demişti ki:) ‘Madem ki siz onlardan ve Allah'tan başka taptıklarından kopup-ayrıldınız, o halde, (dağlara çekilip) mağaralara sığının da Rabbiniz size rahmetinden (bolca bir miktarını) yaysın ve işinizden size bir yarar kolaylaştırsın.’"

ADNAN OKTAR: Demek ki, Müslümanlar böyle kokoş karakterli olmayacak. Delikanlı karakterli olacaklar. Gerekirse hayatın her yönünde bak, canını vermeyi kabul edecek. Malını vermeyi kabul edecek. Sakatlanmayı kabul edecek. Hapsi kabul edecek. Efendim, iftirayı ve hakareti kabul edecek. Her türlü zorluğu kabul edecek. Canı tatlı Müslümanlar yüzünden, Müslümanların canı yanıyor ve İslam, o yüzden hakim olmuyor. Kuran buna işaret ediyor. Bak,“...onlardan ve Allah’tan başka taptıklarından kopup-ayrıldınız.” Müslüman ne yapıyor? Ben Darwinizm’e karşıyım diyor. Ailesi baskı mı yapıyor? Sizden de ayrılıyorum diyor. Kopup-ayrılıyor değil mi? “O halde, mağaraya sığının.” Yani en zor hayat şartının oluştuğu yere sığının diyor, mağara. Yani mağarada hiçbir lüks yoktur. Yani Müslüman gerekirse, her türlü lüksten de kendini tecerrüd etmeyi bilecek. Evet, devam edelim.

SUNUCU 2: “(Onlara baktığında) Görürsün ki, güneş doğduğunda mağaralarına sağ yandan yönelir, battığında onları sol yandan keser-geçerdi ve onlar da onun (mağaranın) geniş boşluğundalardı. Bu, Allah'ın ayetlerindendir. Allah, kime hidayet verirse, işte hidayet bulan odur, kimi saptırırsa onun için asla doğru-yolu gösterici bir veli bulamazsın.”

ADNAN OKTAR: Hidayet verilen, Mehdi (a.s.)’dir. Saptırılan, saptıran deccaldir. İki düşünceyi Allah burada vurguluyor. Saptırıcı, yani adı üzerinde, deccal. Hidayet verilen de, Mehdiyet’tir. Yani Kuran, buna da işaret ediyor. Burada bir binadan bahsediliyor. Bunun anlatımının, Mehdiyet ile bağlantılı olduğunu zannediyorum ve bunu zaman gösterecek. Yani buradaki binayı anlayacağız. Bakın diyor ki; “sağ yandan yönelen güneşin, battığında sol yandan kesen-geçen ve geniş boşluğunda toplandıkları” bu gençlerin, bir yer var. Kuran bunu boş yere anlatmaz. Yani herhangi bir amacı olmadan, bir konu anlatılmaz Kuran’da. Mutlaka bir olay vardır. Yani çünkü detay veriliyorsa, Kuran, detayı boş yere vermez. 18. ayet, devam edelim.

SUNUCU 2: “Sen onları uyanık sanırsın, oysa onlar (derin bir uykuda) uyuşmuşlardır. Biz onları sağ yana ve sol yana çeviriyorduk. Köpekleri de iki kolunu uzatmış yatıyordu. Onları görmüş olsaydın, geri dönüp onlardan kaçardın, onlardan içini korku kaplardı.”

ADNAN OKTAR: Şimdi, Mehdi (a.s.) ve talebelerini insanlar görünce ne yapacaklar biliyor musunuz? Geri dönüp, onlardan kaçmaya çalışacaklar. Kuran, buna işaret ediyor. “ Onları görünce, içlerini korku kaplayacak.” Bunu Kuran, durduk yere, boş yere anlatmaz. Ashab-ı Kehf’ten nasıl insanlar korkup kaçarsa, ki Peygambere (s.a.v.) diyor bak bunu, “Onları görmüş olsaydın, geri dönüp onlardan kaçardın, onlardan içini korku kaplardı.” Bu, Mehdi (a.s.) talebelerinin bir özelliğidir. İnsanlar onlardan korkacaktır, kaçacaktır. O yüzden sayıları az olacaktır. 313 kişi olmalarının sebebi budur. Anormal bilineceklerdir, garip bilineceklerdir, tehlikeli bilineceklerdir, yanlış yolda bilineceklerdir. Yani o devrin uleması da, onların anormal olduğunu söyleyecek. Hatta Peygamberimiz (s.a.v.)’in hadislerini, Cübbeli de anlatıyor, İmam Rabbani Hazretleri de anlatıyor değil mi? Ulema ne diyor? Bu adam, bizim dinimizi değiştirdi diyor. Yani dini, zorlaştırmıyor Mehdi (a.s.), dini kolaylaştırıyor. Kolaylaştırdığı için sapık zannediyorlar. Tahfif ediyor, yani dine konmuş fazlalıkları kaldırıyor, ilaveleri kaldırıyor. İlaveleri kaldırdığı için, sapık ve anormal diyorlar. Yani Mehdi (a.s.) ilave yapmış olsa, sapık, anormal demezler. Bakın, bu çok önemlidir. Mehdi (a.s.) mesela mevcuda, mevcut ilavelere, yeni ilaveler yapmış olsa, takva olduğunu düşünür ulema. Kendini ezik hisseder. Tahfif ettiği için, Kuran’ın aslına döndürdüğü için, sünnetin aslına döndürdüğü için anormal görüyorlar. Bidatları kaldırdığı için, bak bidat, ilave, ek olanları kaldırdığı için, yani sorun budur. Bidatları kaldırdığı için öfkeleneceklerdir. Ama diyor, bu bidat değil diyor. Halbuki o da bidat. Mesela Mehdi (a.s.)’nin kaldırdıklarının, bidat olmadığını iddia edecek ulema. Olur mu diyecek, bu Peygamberin (s.a.v.) sözü diyecek. Sen nereden çıkarıyorsun diyecekler. Kavganın nedeni budur, Mehdi (a.s.)’ye karşı düşmanlığın nedeni budur. Evet, devam edelim.

SUNUCU 2: “Böylece, aralarında bir sorgulama yapsınlar diye onları dirilttik (uyandırdık). İçlerinden bir sözcü dedi ki: "Ne kadar kaldınız?" Dediler ki: "Bir gün veya günün bir (kaç saatlik) kısmı kadar kaldık." Dediler ki: "Ne kadar kaldığınızı Rabbiniz daha iyi bilir; şimdi birinizi bu paranızla şehre gönderin de, hangi yiyecek temizse baksın, size ondan bir rızık getirsin; ancak oldukça nazik davransın ve sakın kimseye sezdirmesin."

ADNAN OKTAR: Şimdi, Mehdi (a.s.) talebelerinin yöntemi anlatılıyor, bakın. Bir kere temiz yiyecekler yiyecekler. Fakat nezaketliler, fakat kimseye kendilerini sezdirmemek için, özen gösteriyorlar. Çünkü yakalarlarsa, feci şekilde ezerler Mehdi (a.s.) talebelerini. Küfür, Masonluk, iddia edilen Ergenekon Örgütü, it-kopuk takımı, yobazların gözü dönmüş olanları değil mi? Hepsi Mehdi (a.s.)’yi hedefleyecektir. Bunu, Resulullah (s.a.v.) söylüyor. Onun için, kendilerini sezdirmemek için, özen gösterecekler. Evet, devam edin.

SUNUCU 2: “Çünkü durumunuzu bilip, ele geçirirlerse, sizi taşa tutarlar veya dinlerine geri çevirirler; bu durumda ebedi olarak kurtuluş bulamazsınız."

ADNAN OKTAR: Bak, taşa tutarlarsa diyor ya, yobaz azgınlığıdır. Mesela taşlayarak adam öldürür yobazlar, meşhurdur değil mi? Vurun der mesela, haydi böyle kütüklerle, odunlarla, yani feci şekilde öldürüler sizi diyor. Veyahut dinlerine geri çevirirler. Kendi aynı abuk-subuk kafalarına, kendi o manyak düşüncelerine, sizi geri çevirirler diyorlar. Yani o ölmüş, kokuşmuş, çökmüş, çürümüş sisteme sizi geri sokmaya çalışırlar, başka da kurtuluş bulamazsınız diyor. Mehdi (a.s.)’nin de karşılaşacağı olay budur. Kuran, buna işaret ediyor. Evet, devam edelim.

SUNUCU 2: “Böylece, Allah'ın va'dinin hak olduğunu ve gerçekten kıyametin, kendisinde şüphe bulunmadığını bilmeleri için (şehir halkına ve sonraki insan kuşaklarına) onları buldurmuş olduk...”

ADNAN OKTAR: Bakın, “Böylece, Allah'ın va'dinin hak olduğunu...” Allah bir şeyi vaad etti mi, yapar. Mehdi (a.s.) çıkacak dedi mi, çıkar. İsa (a.s.) inecek dedi mi, iner. Kıyamet kopacak dedi mi, kopar. Kuran, buna işaret ediyor. Ve diyor ki: “...kıyametin, kendisinde şüphe bulunmadığını bilmeleri için...”. Kıyametten bahsedildiğine göre, ahir zaman ile ilgili olay. Nerede Kıyamet’ten bahsediyorsa, ahir zamandan bahsediyor demektir. Dolayısı ile Mehdiyet ile Kıyamet’in iç içe olduğunu, Ashab-ı Kehf’in de Mehdiyet ile bağlantısını böylece anlamış oluyoruz. Evet.

SUNUCU 2: “(Onları görenler) Kendi aralarında durumlarını tartışıyorlardı, (bir kısmı) dedi ki: "Onların üstüne bir bina inşa edin, Rableri onları daha iyi bilir." Onların işine galip gelen (sözleri geçen)ler ise: "Üstlerine mutlaka bir mescid yapmalıyız" dediler.”

ADNAN OKTAR: Demek ki, Mehdi (a.s.) talebelerinin binaları da olacak, fakat evleri de Mescid olacak. Allah yolunda evlerini Mescid gibi kullanacaklar. Kuran, buna işaret ediyor. Evet.

SUNUCU 2: “(Sonra gelen nesiller) Diyecekler ki: "Üç'tüler, onların dördüncüsü köpekleridir." Ve: "Beştiler, onların altıncısı köpekleridir" diyecekler. (Bu,) Bilinmeyene (gayba) taş atmaktır. "Yedidirler, onların sekizincisi köpekleridir" diyecekler. De ki: "Rabbim, onların sayısını daha iyi bilir, onları pek az (insan) dışında kimse bilemez.” Öyleyse onlar konusunda açıkta olan bir tartışmadan başka tartışma ve haklarında bunlardan hiç kimseye bir şey sorma.”

ADNAN OKTAR: 22. ayet. 2, 2. 2012, 2120, tekrarlayan ikiler, Kuran’da çok hayatidir. Kıyamet’in tarihi de 2 ile kilitlenmiştir. 2, 2. “Üç’türler, dördüncüsü köpekleridir.” 3 ve 4, 34. Ne aklına getiriyor?

OKTAR BABUNA: İstanbul.

ADNAN OKTAR: İstanbul’un kodunu veriyor değil mi? “Beş ve altıncısı köpekleridir.” 56, ne aklına getiriyor?

OKTAR BABUNA: Risale-i Nur’un serbest bırakıldığı 1956 yılı.

ADNAN OKTAR: “Ve munafıkhane cereyanın” diyor, “bitişinin başlanğı tarih” diyor, 56, 1956. “Yedidirler, sekizincisi köpekleridir.” 78, ne aklına getiriyor?

OKTAR BABUNA: Mehdi (a.s.)’nin çıkışı zamanı.

ADNAN OKTAR: Hicri 1400. Evet. Burada, köpeklerden bahsediyor. Demek ki, Mehdi (a.s.)’nin bulunduğu yerde, koruma için, köpek kullanılacak. Bol miktarda köpek. Ashab-ı Kehf nasılsa, onlarda da o olacak. Burada 3 kere köpekten bahsedilmiş. 3 köpekten bahsediliyor. Ve köpek de, demek ki tatlı hayvanlar, güzel hayvanlar. Nalet hayvanlar değil. Bir kısım cahil-cüheylanın söylediği gibi böyle iğrenç mahluklar değil. Allah övüyor onları. Ashab-ı Kehf’i koruyan varlıklar olarak övüyor. Nasıl örümcek güzel görülüyorsa, güvercin nasıl görülüyorsa, demek ki köpek de hoş bir hayvan. Bunu dikkat çekiliyor değil mi? Bak, “...onları pek az dışında kimse bilemez.”, Mehdi (a.s.) talebelerini de pek az insan dışında kimse bilemeyecek. Kuran, buna işaret ediyor. “...Öyleyse onlar konusunda açıkta olan bir tartışmadan başka tartışma ve....”. Mesela biz de, Mehdi (a.s.) konusunda, açık açık bir bilgi var ama, bir tartışma da var insanların arasında, Mehdi (a.s.) konusunda. “...Ve haklarında bunlardan hiç kimseye bir şey sorma.”Yani Mehdi (a.s.) ve talebelerini, ele vermeye yönelik bir soru veya soruşturma yapılmaması gerekiyor. Kuran, buna işaret ediyor. Evet, devam edelim.

SUNUCU 2: “Hiçbir şey hakkında: " Bunu yarın mutlaka yapacağım" deme. Ancak: "Allah dilerse" (inşaAllah yapacağım de). Unuttuğun zaman Rabbinizikret ve de ki: "Umulur ki, Rabbim beni bundan daha yakın bir başarıya yöneltip-iletir."

ADNAN OKTAR: Şimdi, Mehdi (a.s.) talebeleri ne diyecekler demek ki, sürekli inşaAllah. Demek ki, ‘inşaAllah’ı, ‘maşaAllah’ı çok kullananlar, dünyaya hakim olacaklar. Mehdiyet’in şifresidir ‘inşaAllah’. Mehdi (a.s.) talebelerinin dilinde ve Mehdi (a.s.)’de sürekli ‘inşaAllah’ olacaktır.Yazılarında, sözlerinde kilit kelimedir, ‘inşaAllah’. Dünya hakimiyetinin kilididir ‘maşaAllah’ ve ‘inşaAllah’. Bunu söyleyenler, dünyaya hakim olacak, Kuran buna işaret ediyor. “Ancak: “Allah dilerse” de. Unuttuğun zaman Rabbini zikret....” Demek ki, ahir zamanda, unutkanlık artacak. Bunu nereden biliyoruz? Hadislerden biliyoruz. Bunu nereden biliyoruz? Said Nursi’nin izahlarından biliyoruz. Rivayette diyor ki: “Ahir zamanda unutkanlık artacak.” diyor değil mi? “Hafızların göğsünden diyor, Kuran alınıyor” diyor, rivayetlerde belirtiyor, unutkanlık. Buna işaret ediyor. Ama bak, çözüm olarak diyor ki: “Rabbini zikret. Umulur ki, Rabbim beni bundan daha yakın bir başarıya yöneltip-iletir”. Yani Ashab-ı Kehf’in, beklediği süreden, daha kısa bir sürede bir hakimiyet ver Ya Rabbim bana, diyor Peygamber (s.a.v.) Demek ki, dünya hakimiyetinde, hakimiyette bekleme arzusu olmayacak. 309 sene var burada. Bak Resulullah (s.a.v.) diyor ki: “Rabbim beni bundan daha yakın bir başarıya yöneltip-ilet.” Daha çabuk olsun, hemen olsun. Biz nasıl isteyeceğiz? 500 yıl sonra mı isteyeceğiz İslam’ın dünya hakimiyetini, Cübbeli gibi. Hemen diyeceğiz. Kuran buna işaret ediyor. Bak, “Rabbim beni bundan daha yakın bir başarıya yöneltip-ilet” diyor, Allah’a dua ediyor. En kısa zamanda İslam’ın hakim olmasını istemek gerekiyor. Buyrun, devam edelim.

SUNUCU 2: “Onlar mağaralarında üç yüz yıl kaldılar ve dokuz (yıl) daha kattılar.”

ADNAN OKTAR: İslam’ın gerilemesi ve hakimiyetinin tamamı, 300 yıl alıyor toplam. Kuran buna işaret ediyor. Gerilemesi ve hakimiyet devresi ve Kıyamet. Hepsi bu 300 yılın içersinde olacak, inşaAllah. Ayrıca 309 da, Mehdi (a.s.) ve talebelerinin sayısına da işaret ediyor, 309 sayısı. Kuran, buna işaret ediyor, ayrıca. Evet.

SUNUCU 2: “De ki: "Ne kadar kaldıklarını Allah daha iyi bilir. Göklerin ve yerin gaybı O'nundur. O, ne güzel görmekte ve ne güzel işitmektedir. O'nun dışında onların bir velisi yoktur. Kendi hükmünde hiç kimseyi ortak kılmaz. Sana Rabbinin kitabından vahyedileni oku. O'nun sözlerini değiştirici yoktur ve O'nun dışında kesin olarak sığınacak (makam) bulamazsın.”

ADNAN OKTAR: Bakın, diyor ki: Bak, “Sana Rabbinin kitabından vahyedileni oku.” Kuran oku. Demek ki Kuran ile mücadele verecek Mehdi (a.s.). Kuran’a sahip çıkacak. “O'nun sözlerini değiştirici yoktur.”Hiçbir yobaz, hiçbir akılsız, Kuran’ı hükmünü değiştiremeyecektir ve Mehdi (a.s.) de söke söke, Kuran’ı dünyaya hakim edecek. Buna dikkat çekiliyor burada. Evet.

SUNUCU 2: “Sen de sabah akşam O'nun rızasını isteyerek Rablerine dua edenlerle birlikte sabret. Dünya hayatının (aldatıcı) süsünü isteyerek gözlerini onlardan kaydırma. Kalbini Bizi zikretmekten gaflete düşürdüğümüz, kendi 'istek ve tutkularına (hevasına)' uyan ve işinde aşırılığa gidenlere itaat etme.”

ADNAN OKTAR: Bak, “...sabah akşam”, “...Rabbinin rızasını isteyerek Rablerine dua edenlerle birlikte sabret...” Demek ki, sabah kalkıyor, Müminlerle. Akşam yatıyor, Müminlerle. Sabah kalkıyor, Müminlerle. Akşam yatıyor, Müminlerle. Gece gündüz Müslümanlar’la birlikte, Kuran buna işaret ediyor. Bu Mehdi (a.s.) talebelerinin özelliğidir. “...Dünya hayatının (aldatıcı) süsünü isteyerek”. İşte, evlenerek, işine gücüne bakarak, ev-bark sahibi olarak, işte yurt dışında ihtisas yapacağım diyerek, kariyer yapacağım, ondan sonra çocukluklar alacak. Bak, dünyanın diyor bak, “ ... Dünya hayatının (aldatıcı) süsünü isteyerek gözlerini onlardan kaydırma.” Mehdi (a.s) ve talebelerinden ayrılmayın. Haktan ayrılmayın. Hak cemaatten, Müslüman cemaattinden ayrılmayın. Eğer biz Kuran’ı savunuyorsak, Kuran bunu söylüyor. O yüzden dünyaya İslam hakim olmadı. Mehdiyet, bunu delen güçtür işte. “Kalbini Bizi zikretmekten gaflete düşürdüğümüz,kendi 'istek ve tutkularına (hevasına)' uyan ve işinde aşırılığa gidenlere itaat etme”. Adam dini, sırf çıkar için yaşıyor, evlenebilmek için. Mesela adam, kapalı kadın alıyor, işte başkasıyla belki ilişkiye girmez de sağlam olsun diye. O da, dindar adam arıyor ki, o da başkasına gitmeyen adam olsun. Ama orada, cinsellik kökenli. Yani dindar adamdan kastı, bu adam diyor, başkalarına gitmez ki, kıskanç. Kıskançlığını ne ile durdurabilir? Dindar bir adam ile durdurabilir. Öbür yönü onu ilgilendiriyor mu? Hiçbir şekilde ilgilendirmiyor. O da, kadın da neyi arıyor? İşte bu diyor, oraya buraya gitmez, bana sadık olur. Sadece bu. “...kendi 'istek ve tutkularına (hevasına)' uyan ve işinde aşırılığa gidenlere itaat etme”. Mesela Kuran hükmünü değiştiriyor. Yepyeni ilaveler yapıyor, işinde aşırılığa gidiyor. Aşırılık, yani olmayan şeyleri ilave koyuyor. Buyrun, devam edelim.

SUNUCU 2: “Ve de ki: "Hak Rabbinizdendir; artık dileyen iman etsin, dileyen inkar etsin. Şüphesiz Biz zalimlere bir ateş hazırlamışız, onun duvarları kendilerini çepeçevre kuşatmıştır. Eğer yardım isterlerse, katı bir sıvı gibi yüzleri kavurup-yakan bir su ile yardım edilirler. Ne kötü bir içkidir o ve ne kötü bir destektir.”

ADNAN OKTAR: “Katı bir sıvı”, yani böyle artık erimiş demir gibi. Yani içini, ciğerini yakan bir sıvı. Allah, onunla tehdit ediyor. Bak, “artık dileyen iman etsin, dileyen inkar etsin”. Bu da, fikir özgürlüğü. Mehdiyet’in temel yapısıdır. Dileyen iman eder, dileyen inkar eder. “Sizin dininiz size, bizim dinimiz bize.” Kuran’da ayet var biliyorsunuz ve dinde zorlama yoktur, diyor Allah. Baskı yok, inşaAllah. Cübbeli diyor ya, Müslümanlığa girerken diyoralttan kesiliyor diyor, çıkarken de üstten kesiliyor, boynu kesilir. Bu işte bir uydurmadır. Yani adam şimdi Müslüman. Ben diyor, imanımı kaybettim diyor, Allah vermesin. Tamam, Allah affetsin, yardım edilir bu insana, niye boynunu keselim adamın. Yahu şu akıl mı? Adamın boynu, diyeceksin ki, sen Müslümanlık’tan çıktın mı? Ha, gel seni bir keselim, boynunu keseceğiz. Adam diyecek ki, yok yok pardon, özür dilerim diyecek. Ben çıkmadım tabii diyecek. Ne olacak? Münafık olacak. Kafirden kıyaslanamayacak derecede aşağılık bir mahluka dönüşecek. Kardeşim, adam dürüstçe söylüyor, kafirim diyor. Kafir, git tebliğ yap, anlatırsın, adam bir riski yok, her şeyi anlatabilirsin. Ama münafık, yılan gibi, süper tehlikeli bir şey, şeytan gibi, görünmeyen bir mahluk. Niye adamı munafıklığa sokuyorsun? Dürüstçe söylesin kafir olduğunu, yardımcı olalım adama. Niye münafık yapıyorsun? İşte bu sistemi uyguladılar Osmanlı içerisinde. 100 binlerce münafık oluştu ve Osmanlı’yı yerle bir ettiler. Dağ taş münafık kaynadı. Halbuki serbest bıraksa, kafir adama konuşursun, ikna edersin ve insan da ona göre tedbirini alır. Evet, buyrun devam edelim.

SUNUCU 2: “Şüphesiz iman edip salih amellerde bulunanlar ise; Biz gerçekten en güzel davranışta bulunanın ecrini kayba uğratmayız.”

ADNAN OKTAR: Bu Mehdiyet’e işaret eden bir ayet. Evet.

SUNUCU 2: “Onlar; altından ırmaklar akan Adn Cennetleri onlarındır, orada altın bileziklerle süslenirler, hafif ipekten ve ağır işlenmiş atlastan yeşil elbiseler giyerler ve tahtlar üzerinde kurulup-dayanırlar. (Bu,) Ne güzel sevap ve ne güzel destektir.”

ADNAN OKTAR: Burada Allah, Müminler’in evlerinin de nasıl olmasına işaret ediyor. “Adn Cennetleri onalarındır, orada altın bileziklerle süslenirler.” Hanımlar mesela, evlerinde helaline istediği gibi süslenir. Hafif ipekten, mesela elbiseler giyer. Ve “...atlastan yeşil elbiseler giyerler...”,yeşillik, dünyayı da Allah, yemyeşil yarattım diyor. Cennet de yeşildir, inşaAllah. Tahtlar, yerde oturmuyor tahtta oturuyor Müslümanlar. Değil mi? Hz. Yusuf (a.s.) tahta annesini babasını getirip oturtuyor. Ne demektir, tevazu ediyor ve de diyor ki, mesela tahta yaşlı bir insanı getirtip oturtmak, bir büyüğünü oturtmak iltifattır, gönül almadır. Bir adap, bir ahlak gösterilmiş oluyor. Mehdi (a.s.)’nin de yapacağı bir ahlak anlatılmış oluyor. İnşaAllah, evet devam edin.

SUNUCU 2: “Onlara iki adamın örneğini ver; onlardan birine iki üzüm bağı verdik ve ikisini hurmalıklarla donattık, ikisinin arasında da ekinler bitirmiştik. İki bağ da yemişlerini vermiş, ondan (verim bakımından) hiçbir şeyi noksan bırakmamış ve aralarında bir ırmak fışkırtmıştık. (İkisinden) Birinin başka ürün (veren yer)leri de vardı. Böylelikle onunla konuşurken arkadaşına dedi ki: “Ben, mal bakımından senden daha zenginim, insan sayısı bakımından da daha güçlüyüm.” Kendi nefsinin zalimi olarak (böylece) bağına girdi (ve): "Bunun sonsuza kadar kuruyup-yok olacağını sanmıyorum" dedi.”

ADNAN OKTAR: Mesela şimdi de insanlar ne yapıyorlar, işte dokuz tane çocuğum var, şu kadar da gelinim var, şu kadar torunum var... Onlarla övünüyor. Zenginiz diyor, mal mülk zibil gibi, ticaret de yapıyoruz, özel işyerimizi de kurduk diyor, sanki dünyaya bunun için gönderilmiş gibi, hedefi bu oluyor. Kuran bu ahlakı kınıyor, Kuran bunu anlatıyor. Biz 39. ayetten devam edelim.

SUNUCU2: "Bağına girdiğin zaman, 'MaşaAllah, Allah'tan başka kuvvet yoktur' demen gerekmez miydi? Eğer beni mal ve çocuk bakımından senden daha az (güçte) görüyorsan."

ADNAN OKTAR: Bakın demin ne dedik, Mehdiyet’in iki anahtarı , ‘inşaAllah’ ve ‘maşaAllah’. Ne diyor Cenab-ı Allah, “bağına girdiğin zaman maşaAllah, Allah’tan başka kuvvet yoktur demen gerekmiz miydi?”İşte dünya hakimiyetinin anahtarı.

 “Eğer beni mal ve çocuk bakımından senden daha az (güçte) görüyorsan." Mehdi(a.s.) ve talebelerinde ne mal olacak, ne çocuk olacak, Kuran buna işaret ediyor. İnşaAllah aynı zamanda.

"Belki Rabbim senin bağından daha hayırlısını bana verir, (seninkinin) üstüne gökten 'yakıp-yıkan bir afet' gönderir de kaygan bir toprak kesiliverir". Burada da erezyona dikkat çekiliyor Kuran’da. Ahir zamandaki ekonomik krize de dikkat çekilmiş oluyor ve kıtlığa da dikkat çekilmiş oluyor.

"Veya onun suyu dibe göçüverir de böylelikle onu arayıp-bulmaya kesinlikle güç yetiremezsin". Burada da artezyen, su kaynaklarına Kuran dikkat çekiyor, suyun altta birikmesine inşaAllah.

SUNUCU 2: “(Derken) Onun ürünleri (afetlerle) kuşatılıverdi. Artık o, uğrunda harcadıklarına karşı avuçlarını (esefle) oğuşturuyordu. O (bağın) çardakları yıkılmış durumdaydı, kendisi de şöyle diyordu: ‘Keşke Rabbime hiç kimseyi ortak koşmasaydım.’”

ADNAN OKTAR: 46. ayetten devam edelim.

SUNUCU 2: “Mal ve çocuklar, dünya hayatının çekici-süsüdür; sürekli olan 'salih davranışlar' ise, Rabbinin Katında sevap bakımından daha hayırlıdır, umut etmek bakımından da daha hayırlıdır.”

ADNAN OKTAR: Demek ki böyle üreme içgüdüsüyle haraket etmeyi Allah makbul görmüyor. “Mal ve çocuklar, dünya hayatının çekici-süsüdür”diyor. Bunu hedef haline getirmeyin diyor Allah. Mal edinmek, üremek, çünkü hayvanlar da ürüyorlar, bunu hedef etmeyeceğiz inşaAllah. Evet biraz atlayarak devam edelim. 65. ayetten devam edelim.

SUNUCU 2: “Derken, Katımız'dan kendisine bir rahmet verdiğimiz ve tarafımızdan kendisine bir ilim öğrettiğimiz kullarımızdan bir kulu buldular.”

ADNAN OKTAR: Bu da yine aynı şekilde Hızır(a.s.)’a bakan bir ayet, Hızır(a.s.)’ı anlatan, fakat Mehdi(a.s.)’ye de işaret eden bi r ayet. Bak kendisine bir ayet verdiğimiz, Mehdi(a.s.)’ye özelrahmet verilmiştir. “Ve tarafımızdan kendisine bir ilim öğrettiğimiz”,özel bir vehbi ilim vardır Mehdi(a.s.)’de buna işaret var. Ki zaten ebcedi de 2009’u veriyor. Bu ayetin toplamının ebceti 2009 tarihini veriyor. Hızır (a.s.)’la Hz. Musa (a.s.)’nın karşılaşması anlatılıyor, söylüyor, sabırlı olamayacağını söylüyor. Fakat Hz. Musa (a.s) olsun ben sabırlı olurum diyor. Halbuki olamıyor. 77. ayetten devam edelim.

SUNUCU 2: “(Yine) Böylece ikisi yola koyuldu. Nihayet bir kasabaya gelip yemek istediler, fakat (kasaba halkı) onları konuklamaktan kaçındı. Onda (kasabada) yıkılmaya yüz tutmuş bir duvar buldular, hemen onu inşa etti. (Musa) Dedi ki: "Eğer isteseydin gerçekten buna karşılık bir ücret alabilirdin."

ADNAN OKTAR: Hz. Hızır (a.s) duvarcı ustası aynı zamanda. Bu ne demektir biliyor musunuz? Mehdi (a.s) masonlara da hakim olacak, buna işaret ediyor. Yani hepsinin başına geçecek ve hepsini idare edecek. Çünkü onlar ‘Adonay’ı bekliyorlar, masonlar yüzyıllardan beri. Onlar Mehdi (a.s.)’ye ‘Adonay’ diyorlar, ‘Adonay’. O’nun kaybolduğuna inanıyorlar, sonradan yeniden dirileceğine inanıyorlar. Dünyaya geleceğine, aslında bu efsane olara anlatılıyor ama, işin doğrusu bir dünya hakimiyetinden bahsediyorlar. Bunun da ‘Adon’ kanalıyla olacağına inanıyorlar. Ve yüzyıllardan beri masonlarbeklerler ‘Adonay’ı , ‘Adon’u inşaAllah. Hızır (a.s)’ın da onlara hakim olduğunu burada görüyoruz. Yani buna bir işaret var. 79. ayette de: "Gemi, denizde çalışan yoksullarındı, onu kusurlu yapmak istedim”.79’da bir gemi var kusurlu olan bir gemi, kusurlu hale gelen, parçalanan bir gemi var. Var mı böyle birşey aklına geliyor mu?

OKTAR BABUNA: Independent Tankeri patlamıştı 1979 yılında İstanbul’un önlerinde.

ADNAN OKTAR: Değil mi? Mehdi (a.s.)’nin çıkış alametlerindendir. Büyük bir duman ve büyük bir ateş.

 “İlerilerinde, her gemiyi zorbalıkla ele geçiren bir kral vardı" diyor.Zorba sisteme dikkat çekiyor değil mi, kral kafalı zorba sistem, nerede var bu, iddia edilen Ergenekon örgütünde var.

"Duvar ise, şehirde iki öksüz çocuğundu, altında onlara ait bir define vardı;”iki öksüz çocuk daha önce de söylemiştik, biri Mehdi (a.s), biri Hz.İsa (a.s), ikisi de öksüzdür. Onlara bakıyor. Defineler Mehdi(a.s) zamanında çıkacak defineler hadislerde belirtilmişti.

“Babaları salih biriydi.”Her ikisi de Hz. İbrahim(a.s) soyundandır. Hz. İbrahim(a.s)’dir babaları ona bakıyor.

“Rabbin diledi ki, onlar erginlik çağına erişsinler ve kendi definelerini çıkarsınlar;”ileri ki yıllarda ergenlik çağı oluşmuş olacak. Mesela Mehdi (a.s) 40 yaşında, Hz.İsa (a.s) da 33 yaşında yeryüzüne görderiliyor inşaAllah. Mehdi (a.s)’nin çıkışı da 30’la 40 yaş arasındadır. Faaliyete başlama tarihi. Ben biraz atlayarak okuyorum hızlı olsun diye, vaktimiz dar.

“Gerçekten, Biz ona yeryüzünde sapasağlam bir iktidar verdik -84.ayet- ve ona her şeyden bir yol (sebep) verdik.”2017 ebcedi, Mehdi (a.s)’ye bakıyor yine “Gerçekten, Biz ona yeryüzünde –bütün yeryüzünde-sapasağlam bir iktidar verdik”bu Mehdi (a.s.)’den başka yok zaten, bir Zülkarney (a.s.)’de var, bir Hz.Süleyman(a.s.)’da var, bir de Mehdi(a.s.)’de var. “Ve ona her şeyden bir yol (sebep) verdik.”

 


Kehf Suresi, 10-17, 21-31, 39-41, 46, 61, 84, 93-94 Ayetlerinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 24 Temmuz 2010 tarihli röportajından Kehf Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: Kehf Suresi. Şeytandan Allah’a sığınıyorum. Bak diyor ki, “Onların kalpleri üzerinde (sabrı ve kararlılığı) raptetmiştik”. Sabır ve kararlılık, Allah raptediyor. Mehdi (a.s.) talebelerinin iki özelliği. Sabır ve Mehdi (a.s) müthiş bir kararlılık içinde olacaktır. “Kıyam ettiklerinde” ki 2012’dir, inşaAllah. “demişlerdi ki: “Bizim Rabbimiz, göklerin ve yerin Rabbidir;” Yani tek Allah’tır. “O gençler,” bir kere Mehdi (a.s) talebeleri gençlerden oluşacak. Allah bak “genç” kelimesini özellikle vurgulamış. Orta yaş da demiyor, genç. Mehdiyet gençlerden oluşacaktır, öyle başlayacak bir harekettir, inşaAllah.

“Rabbimiz, Katından bize bir rahmet ver ve işimizden bize doğruyu kolaylaştır (bizi başarılı kıl).” Mağaranın içinde iş olur mu? Uyuyanın işi olur mu? Olmaz ama Allah, “Oluyor” diyor. Bir sır içinde sır var. Demek ki biz, bir nevi rüyadayız, dünyada. Değil mi? Rüyanın içerisinde hayatı yaşıyoruz, Kuran buna işaret ediyor. Bir nevi madde var fakat biz görüntüsünü görüyoruz. Bak, “işimizden bize doğruyu kolaylaştır (bizi başarılı kıl).” Şimdi mağarada yatıyor Ashab-ı Kehf, ama ne diyorlar; “işimizden bize doğruyu kolaylaştır.” “Gerçekten onlar Rablerine iman etmiş gençlerdi.” İman etmiş gençler, demiyor Allah. “Gerçekten iman etmiş gençlerdi” Gerçek iman ayrıdır. Çok nadirdir. “gençlerdi ve biz de onların hidayetlerini artırmıştık” Demek ki hidayet artabiliyor, sabit değil. “Bizim kavmimiz; O'ndan başkasını ilahlar edindiler, onlara apaçık bir delil getirmeleri gerekmez miydi?” Darwinistlerin var mı delili?

OKTAR BABUNA: Hiç yok Hocam.

ADNAN OKTAR: “Apaçık delil getirsinler” diyor bak Cenab-ı Allah. “Öyleyse Allah'a karşı yalan uydurup iftira edenlerden daha zalim kimdir?” diyor. Bu yalanlarını da açıklayacaklar, bu iftirayı da açıklayacaklar Ahirette.

OKTAR BABUNA: İnşaAllah Hocam.

ADNAN OKTAR: Şeytandan Allah’a sığınırım. “Madem ki siz onlardan ve Allah'tan başka taptıklarından kopup-ayrıldınız” Ailelerinden, işinden, gerekirse okulundan ayrılıyor. “O halde, (dağlara çekilip) mağaraya sığının da Rabbiniz size rahmetinden (bolca bir miktarını) yaysın ve işinizden size bir yarar kolaylaştırsın.” İş, faaliyet var. Bakın hem uyuyorlar, hem faaliyet var. Yani rüyadalar, inşaAllah. “Görürsün ki, güneş doğduğunda mağaralarına sağ yandan yönelir, battığında onları sol yandan keser-geçerdi ve onlar da onun (mağaranın) geniş boşluğundalardı.” O kadar çok konu var ki, yani ben %70-80’ini geçiyorum. Yani zaman olmadığı için. “Böylece, Allah'ın va'dinin hak olduğunu,” Mehdi (a.s.)’nin çıkışının, İsa Mesih (a.s.)’in inişinin, Kıyametin yakın olmasının, İslam ahlakının dünya hakimiyetinin. “Ve gerçekten Kıyametin, kendisinde şüphe bulunmadığını bilmeleri için.” Kehf Suresi’nde niye Kıyametten bahsetsin? Kehf Ehli ile ilgili niye Kıyametten bahsetsin? Kehf Ehli’ni Kıyamet alameti olarak belirtiyor. Doğrudan Mehdiyete bakıyor inşaAllah. İkinci işari anlam olarak.

“Onları buldurmuş olduk.” Onlar ortaya çıkmıyor, Mehdi (a.s.)’yi insanlar buluyor. Kuran buna işaret ediyor. “Onları buldurmuş olduk.” Kendini göstermek ayrıdır, ilan etmek ayrıdır, başkalarının gidip onu bulması ayrıdır. Mehdi (a.s.)’yi insanlar kendileri bulacak. Kur'an bura işaret ediyor, inşaAllah. “Kendi aralarında durumlarını tartışıyorlardı”, İstişare. Demek ki, hak cemaatin özelliği. Mehdi cemaatin özelliği olacak. Tartışacak kendi aralarında durum değerlendirmeleri yapıyor.

“Bir kısmı dedi ki; “Onların üstüne bir bina inşa edin”, Demek ki bu Mübarekler bina inşa etmeyi bilecekler. İnşaAllah. Bina inşasıyla ilgilenecekler. Demek ki o tarz bir mesleklerde bağlantıları olacak bu gençler. İnşaAllah. Bina inşa edilir. “Rableri onları daha iyi bilir. Onların işine galip gelenler ise üstlerine mutlaka bir mescit yapmalıyız dediler”. Yani bu çocukların demek ki evleri mescit. Bu gençlerin bulunduğu yerler mescit. Keyfi bir yer yok. Ama bina yapmada da ustalar. Var öyle bir özellikleri.

“Hiçbir şey hakkında bunu yarın mutlaka yapacağım deme. Ancak Allah dilerse, inşaAllah yapacağım de”. Mehdi talebelerinde en çok, inşaAllah Mehdi talebelerinde duyacağız. İnşaAllah, maşaAllah en çok kullananlar bu kilit kelimelerle dünyaya hakim olacaklar. Sırrıdır dünyanın. İnşaAllah, maşaAllah. Dünya hakimiyetinin sırrıdır. Mehdi talebelerinin sırrıdır. Kilit kelimesidir. Kehf suresinde açıklanmıştır bu. “Unuttuğun zaman Rabbini zikret”. Ahir zamanda unutkanlık yayılacak demek ki. İnsanlar hatırlayamayacaklar birçok şeyi. Bediüzzaman ne diyor? Ahir zamanda unutkanlık artacak diyor. Hadis var. Mehdi devrinin özelliğidir. Kur'an'da ne diyor?

“Unuttuğun zaman Rabbini zikret”. Demek ki, Allah zikredenler unutmaya karşı beyinlerini daha güçlü tutacaklar. Allah'ı zikredenlerin beyni daha sağlıklı olacak. O öbür türlü unutma daha yaygınlaşacak. “De ki; “umulur ki Rabbim beni bundan daha yakın bir başarı yöneltip iletir”. Kısa zamanda dünya hakimiyeti olacak. Bak ne diyor? “Beni bundan daha yakın bir başarı yöneltip iletir”. Yani 309 yıl değil. Çok kısa zamanda. 1980'de başlayacak. 2020'de bitecek. İnşaAllah. Bak peygamberi Allah böyle dua ettiriyor.

“Bundan daha yakın bir başarı yönetimi iletir”. Kısa sürede bir dünya hakimiyeti, inşaAllah. 300 yıl kaldılar. 300 sayısı hatırlıyor musun Berker'im?

ALTUĞ BERKER: Estağfurullah hocam. Hazreti Mehdi'nin yardımcıların sayısı hocam?

ADNAN OKTAR: Evet. “Ve sana Rabbinin kitabından vahyedileni oku, onun sözlerinin değiştirici yoktur”. Demek ki Kur'an'a çok sadık olacak Mehdi talebeler. Buna işaret var. Kur'an'ı çok okuyacaklar. Kur'an'a dayandıracaklar, Açıklamalarını, inşaAllah. “Sen de sabah akşam onun rızasını isteyerek Rablerine dua edenlere birlikte sabret”. Demek ki, Mehdi talebeleri de sabah da akşam da Allah'a dua edecekler. İnşaAllah. Bak

“Rablerine dua edenlerle birlikte sabret. Dünya hayatının aldatıcını, süsünü isteyerek gözlerini onlardan kaydırma”. Yani kokmuş dedenin malı için, kokmuş amcanın yemeği için aşağılık bilmem işte kendini malını mülkünü değil mi? Evet. Küfür yolunda kullanan için değil. Allah için çalışanlara gözünü kaydıracak. İnşaAllah. Bak “süsünü isteyerek gözlerini onlardan kaydırma. Kalbini bizi zikretmekten gaflete düşürdüğümüz kendi istek ve tutkularına” yani yeme, içme, yatıp kalkma, “hevasına uyan ve işinde aşırıya gidenlere itaat etme”. Onlara uymayın diyor. İnşaAllah. Birbirinize sadık olun Cenab-ı Allah.

“Ve de ki; “hak Rabbinizdendir. Artık dileyen iman etsin, dileyen inkar etsin”. Bu demokrasi değil mi bu? Bak dileyen iman etsin dileyen inkar etsin baskı yok. “Şüphesiz biz zalimlere bir ateş hazırlamışız, onun duvarları kendilerini çepeçevre kuşatmıştır. Onlar altlarına ırmaklar akan Adnen cennetleri onlarındır. Orada altın bileziklerle suçlanırlar hafif ipekler ve ağır işlenmiş atlastan yeşil elbiseler giyerler ve tahtlar üzerine kurulup dayanırlar. Bağına girdiğin zaman, “maşaAllah, Allah'tan başka kuvvet yoktur” demen gerekmez miydi?” Kuran'da sırf Kehf suresinde var. İnşaAllah ve maşaAllah. 39. ayet.

“Belki Rabbim senin bağından daha hayırlısını bana verir”. Demek ki Mehdi talebelerinin bulunduğu yerler böyle bağlı bahçelik yerler de olacak. Boş yer olacak. Bir şeyler anlatılıyor Kur'an'da, inşaAllah. “Seninkinin üstüne” diyor Allah “gökten yakıp yıkan bir afet gönderir de kaygan bir toprak kesiverir”. Kaygan bir toprak. Erozyon Ahir zamanda mı oldu? Erozyon değil mi? Büyük bir tehlike olmadı mı? Kur'an bak erozyona dikkat çekiyor. Ahir zamana dikkat çekiyor. Bak. Kaygan bir toprak kesiliverir. Değil mi?

“Veya onun suyu dibine göçüverir de böylece onu arayıp bulmaya kesinlikle göç yetiremezsin”. Yerin altı su dolu. Peygamber Efendimiz zamanında sondaj aletleri yoktu. Yani su, yerin altının bu kadar derinliğinden su çıktığı bilinmiyordu. Kuyudan çıkarıyorlardı. Mesela 20 metre, 30 metre, 40 metre derinliği en fazla. Ama şimdi sondaj aletleri 250, 300 metre, 400 metre, 500 metre su buluyor. Bak, böyle ki diyor ki Allah “veya onun suyunun dibe göçü verir ve böyle ki onu arayıp bulmaya kesinlikle güç yetiremezsin”. Yani Cenab-ı Allah ben istersem onu yapabilirsiniz diyor. Yerin altındaki suyu çıkarabilirsiniz. Yerin derinliklerinde su olduğunu söylüyor Allah.

“Mal ve çocuklar dünya hayatının çekici süsüdür”. Münafıklar hep mal ve çocuk için kahpelik yaparlar. En hoşlandıkları şeydir. Mal ve çocuk. “Sürekli olan salih davranışlar ise Rabbinin katında sevap bakımından daha hayırlıdır”. Samimi ibadetler Allah makbul buluyor. Mal ve çocuklar için imanını satmayı Allah, aşağılayıcı bir tavır olarak gösteriyor. “Böylece ikisi iki denizin birleştiği yere ulaşınca”, 1984 yapıyor. Ebced'i ne diyorsun? Kim buluştu 1984'te iki denizin birleştiği yerde acaba?

ALTUĞ BERKER: İnşaAllah. Hazreti Mehdi gibi. İnşaAllah.

ADNAN OKTAR: Olabilir. Allahu alem. Bak hep geçiyorum. “İki seddin arasına kadar ulaştı”. 2015. MaşaAllah. “Gerçekten biz ona yeryüzünde sapasağlam bir iktidar verdik”. 2017. MaşaAllah. Hep Kehf suresinde. “Dedi ki; “Rabbim beni kendisinde sağlam bir iktidarla yerleşik kıldığın güç ve nimet ve imkan daha hayırlıdır”, 1987 veriyor.

 


Kehf Suresi, 23-31, 39-41 Ayetlerinin Tefsiri

(Ahir zamanda unutkanlığın artmasına, erezyona ve sondaj aletlerine işaret)

 

Adnan Oktar’ın 24 Temmuz 2010 tarihli HarunYahyaTV röportajından

ADNAN OKTAR: “Hiçbir şey hakkında: ‘Ben bunu yarın mutlaka yapacağım’ deme. Ancak: ‘Allah dilerse’ (inşaAllah yapacağım de).” Mehdi (a.s.) talebeleri de, en çok ‘inşaAllah’ı Mehdi (a.s.) talebelerinde duyacağız. ‘İnşaAllah’ı, ‘maşaAllah’ı en çok kullananlar bu kilit kelimelerle dünyaya hakim olacaklar. Sırrıdır dünyanın; ‘inşaAllah’, ‘maşaAllah’. Dünya hakimiyetinin sırrıdır. Mehdi (a.s.) talebelerinin sırrıdır. Kilit kelimesidir. Kehf Suresi’nde açıklanmış bu. “Unuttuğun zaman Rabbini zikret.” Ahir zamanda unutkanlık yayılacak demek ki. İnsanlar hatırlayamayacaklar birçok şeyi. Bediüzzaman ne diyor? “Ahir zamanda unutkanlık artacak” diyor, hadis var. Mehdi (a.s.) devrinin özelliğidir. Kuran’da ne diyor, bak; “Unuttuğun zaman Rabbini zikret.” Demek ki Allah’ı zikredenler unutmaya karşı beyinlerini daha güçlü tutacaklar. Allah’ı zikredenin beyni daha sağlıklı olacak. Öbür türlü unutma daha yaygınlaşacak. “De ki: ‘umulur ki, Rabbim beni bundan daha yakın bir başarıya yöneltip-iletir.’” Kısa zamanda dünya hakimiyeti olacak. Bak, ne diyor? “Beni bundan daha yakın bir başarıya yöneltip-iletir” Yani 309 yıl değil, çok kısa zamanda. 1980’de başlayacak, 2020’de bitecek. İnşaAllah. Bak Peygamber (s.a.v.)’e Allah böyle dua ettiriyor. “Bundan daha yakın bir başarıya yöneltip-iletir.” Kısa sürede bir dünya hakimiyeti inşaAllah. “Üç yüz yıl kaldılar,” 300 sayısı, hatırlıyor musun Berker’im? 313, 300.

ALTUĞ BERKER: Estağfirullah Hocam. Hz. Mehdi (a.s.)’ın yardımcılarının sayısı Hocam inşaAllah.

ADNAN OKTAR: “Sana Rabbinin kitabından vahyedileni oku. O'nun sözlerini değiştirici yoktur.” Demek ki Kuran’a çok sadık olacak Mehdi (a.s.) talebeleri, buna işaret var. Kuran’ı çok okuyacaklar, Kuran’a dayandıracaklar açıklamalarını, inşaAllah. “Sen de sabah akşam O'nun rızasını isteyerek Rablerine dua edenlerle birlikte sabret.” Demek ki Mehdi (a.s.) talebeleri de sabah da akşam da Allah’a dua edecekler, inşaAllah.  “Rablerine dua edenlerle birlikte sabret. Dünya hayatının (aldatıcı) süsünü isteyerek gözlerini onlardan kaydırma.” Yani kokmuş dedenin malı için, kokmuş amcanın yemeği için;  aşağılık, kendini,  malını, mülkünü küfür yolunda kullanan için değil. Allah için çalışanlara gözünü kaydıracak. “Süsünü isteyerek gözlerini onlardan kaydırma. Kalbini Bizi zikretmekten gaflete düşürdüğümüz, kendi 'istek ve tutkularına” yani yeme içme, yatıp kalkma,  “(hevasına)' uyan ve işinde aşırılığa gidene itaat etme.” “Onlara uymayın” diyor. “Birbirinize sadık olun” diyor Cenab-ı Allah.

“Ve de ki: 'Hak Rabbinizdendir; artık dileyen iman etsin, dileyen inkar etsin.’” Bu demokrasi değil mi? Bak; “dileyen iman etsin, dileyen inkar etsin.” Baskı yok. “Şüphesiz Biz zalimlere bir ateş hazırlamışız, onun duvarları kendilerini çepeçevre kuşatmıştır.“ “Onlar; altından ırmaklar akan Adn Cennetleri onlarındır, orada altın bileziklerle süslenirler, hafif ipekten ve ağır işlenmiş atlastan yeşil elbiseler giyerler ve tahtlar üzerinde kurulup-dayanırlar.” "Bağına girdiğin zaman, 'MaşaAllah, Allah'tan başka kuvvet yoktur' demen gerekmez miydi?” Bak, Kuran’da sırf Kehf Suresi’nde var; ‘inşaAllah’ ve ‘maşaAllah’. 39. ayet. “Belki Rabbim senin bağından daha hayırlısını bana verir.” Demek ki Mehdi (a.s.) talebelerinin bulunduğu yerler böyle bağlık, bahçelik, güzel yerlerde olacak. Hoş yerler olacak. Bir şeyler anlatılıyor Kuran’da inşaAllah. “(Seninkinin) üstüne gökten 'yakıp-yıkan bir afet' gönderir de kaygan bir toprak kesiliverir” diyor Allah. ‘Kaygan toprak’. Erozyon Ahir zamanda mı oldu?

OKTAR BABUNA: Evet Hocam.

ADNAN OKTAR: Erozyon değil mi? Büyük bir tehlike olmadı mı? Kuran bak erozyona dikkat çekiyor. Ahir zamana dikkat çekiyor. Bak; “kaygan bir toprak kesiliverir.” değil mi? “Veya onun suyu dibe göçüverir de böylelikle onu arayıp-bulmaya kesinlikle güç yetiremezsin.” Yerin altı su dolu. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) zamanında sondaj aletleri yoktu.  Yerin altından bu kadar derinden su çıktığı bilinmiyordu. Kuyudan çıkarıyorlardı, mesela  20 metre, 30 metre, 40 metre diyelim en fazla. Ama şimdi sondaj aletleri 250 metre, 300 metre, 400 metrede, 500 metrede su buluyor. Bak diyor ki Allah; “veya onun suyu dibe göçüverir de böylelikle onu arayıp-bulmaya kesinlikle güç yetiremezsin.” Yani Cenab-ı Allah; “Ben istersem onu yapabilirsiniz” diyor. Yerin altındaki suyu çıkarabilirsiniz. Yerin derinliklerinde su olduğunu söylüyor Allah. “Mal ve çocuklar, dünya hayatının çekici-süsüdür.” Münafıklar hep mal ve çocuk için kahpelik yaparlar. En hoşlandıkları şeydir, mal ve çocuk. “Sürekli olan 'salih davranışlar' ise, Rabbinin Katında sevap bakımından daha hayırlıdır.” Samimi ibadetleri Allah makbul buluyor. Mal ve çocuklar için imanını satmayı Allah aşağılayıcı bir tavır olarak gösteriyor. “Böylece ikisi, iki (deniz)in birleştiği yere ulaşınca” 1984 yapıyor ebcedi. Ne diyorsun Oktar?

OKTAR BABUNA: MaşaAllah Hocam.

ADNAN OKTAR: Kim buluştu 1984’te, iki denizin birleştiği yerde acaba?

OKTAR BABUNA: İnşaAllah Hz. Mehdi (a.s.).

ADNAN OKTAR: Olabilir. Allah-u alem. Bak hep geçiyor. “İki seddin arasına kadar ulaştı,” 2015. “Gerçekten, Biz ona yeryüzünde sapasağlam bir iktidar verdik.” 2017 ebcedi. Hep Kehf Suresi’nde. “Dedi ki: "Rabbimin beni kendisinde sağlam bir iktidarla yerleşik kıldığı (güç, nimet ve imkan), daha hayırlıdır.” 1987 veriyor ebcedi...

 


Kehf Suresi, 27-31 Ayetlerinin Tefsiri

(Tesanüd - Samimiyet)

 

Sayın Adnan Oktar’ın 10 Nisan 2015 tarihli sohbetinden Kehf Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: “Sana Rabbinin kitabından vahyedileni oku. O'nun sözlerini değiştirici yoktur.” Yani Kuran’ı kimse değiştiremeyecek diyor Allah. Kuran’ın dışında da bir şey okuma, sadece Kuran’la hareket et. “O'nun dışında kesin olarak bir sığınacak (makam) bulamazsın.” (Kehf Suresi, 27) Allah’ın dışında seni koruyacak, kollayacak hiçbir makam bulamazsın diyor.

“Sen de sabah akşam O'nun rızasını isteyerek Rablerine dua edenlerle birlikte sabret.” Müslümanlardan ayrılma diyor Cenab-ı Allah “sabah akşam dua edenlerle birlikte” birlikte ne demek? Yan yana, ayrı değil. Dua ederlerken de birlikte olacak Müslüman. “Dünya hayatının (aldatıcı) süsünü isteyerek gözlerini onlardan kaydırma.” Yani çekler, senetler yok sinemaya gideceğim, yok tiyatroya gideceğim, eğleneceğim, arkadaşlarla geziye gideceğiz, diskoya gideceğiz şu bu falan deyip, bahane çıkartma diyor Cenab-ı Allah.

“Dünya hayatının (aldatıcı) süsünü isteyerek gözlerini onlardan kaydırma.” Bak Müslümanlarla öyle bir birliktelikten bahsediyor ki Cenab-ı Allah. Dua ediyorlar birlikte ama göz gözeler, “gözünü de ayırmayacaksın” diyor Cenab-ı Allah, bak burada bu emir. “Gözlerini onlardan kaydırma.” “Gözünde üstlerinde olsun, göz teması da olacak” diyor. Mesela biz burada nasıl yüz yüzeyiz değil mi? Göz göze konuşuyoruz. “Gözünü de ayırmayacaksın” diyor Allah.

“Kalbini Bizi zikretmekten gaflete düşürdüğümüz, kendi 'istek ve tutkularına (hevasına)' uyan ve işinde aşırılığa gidene itaat etme.” (Kehf Suresi, 28) Adam ne yapıyor? Allah’ı unutmuş, İslam’ı, Kuran’ı unutmuş, öleceğinden habersiz boş işlerle uğraşıyor. İşte kim kime kaç gol attı? Çekler senetler ne oldu? “İşinde aşırılığa gidene itaat etme.” Makul bir çizgideyse bir şey yok. Ama abartılı, anormal hareketler yapıyorsa “ona itaat etme” diyor Cenab-ı Allah. Aşırılık demek; yani Kuran’a uymayan hareketler.

“Ve de ki: "Hak Rabbinizdendir; artık dileyen iman etsin, dileyen inkar etsin.” İslam’da zorlama yok diyoruz ya, ahir zamanda İslam’ın nasıl tebliğ edileceğini Allah bize anlatıyor. Ne diyeceğiz? “Artık dileyen iman etsin, dileyen inkar etsin”. Şimdi IŞİD’in mantığıyla bu uygun mu? Değil. IŞİD’e desen ki, “dileyen inkar etsin” adam kabul etmez. “Hepsi iman edecek” diyor. Ama Allah ne diyor? “Dileyen inkar etsin” diyor. Hür bırakacaksın isteyen istediğinde inkar edebilecek. Öbür türlü münafık olur.

“Şüphesiz Biz zalimlere bir ateş hazırlamışız, onun duvarları kendilerini çepeçevre kuşatmıştır.” Cehennemde mahalleler vardır, daha da önceden söylemiştim duvarlar. Çok fazla duvar vardır, sık sık duvarlar, girift, karışık duvarlar, karışık mahalleler, karanlık sokaklar, izbe sokaklar. Puslu, sisli, karanlık, kirli sokaklar. “Onun duvarları kendilerini çepeçevre kuşatmıştır.” Her taraftan. “Eğer onlar yardım isterlerse, katı bir sıvı gibi yüzleri kavurup-yakan bir su ile yardım edilirler.” “Su isterlerse, canlarını yakacak bir su verilir” diyor istiyorlarsa, onun dışında su yok.

“Ne kötü bir içkidir ve ne kötü bir destektir” diyor. Çünkü destek istiyor ya ama kötü bir destektir diyor. Tabi bu müminlere haram kılınmış bir içkidir. Küfrede helal kılınmış. Onlar içebiliyor. Tabi içebiliyorlarsa. “Şüphesiz iman edip salih amelde bulunanlar ise”, bak iman ediyor. Sonra da samimi tavırlarda bulunuyor. Hep Allah samimiyete dikkat ediliyor, görüyor musun? İman ve samimiyet iç içe. Sadece iman ettim yeterli değil, samimiyet. Mesela diyor ki Cenab-ı Allah “Allah'ın ancak samimi kulları kurtulur” diyor. Namaz kılan, oruç tutan demiyor. Samimi. Bütün gücümüzle samimi olmaya çalışacağız. Mesela bir şeye kızıyor, samimi olayım diyecek. Hakkı o zaman kızmaz. Mesela bir şeye hasret ederse, samimi olmayan niyeti derse etmez. Bir ibadeti yapıyor, ya samimi olayım derse onu hakkıyla yapar. İnşaAllah.

“Şüphesiz iman edip salih amellerde bulunanlar ise biz gerçekten en güzel davranışta bulunan ecrini kayba uğratmayız”. Bak, “en güzel davranışta bulunan kimse onun sevabını kayba uğratmayız” diyor. 2062 tarihini veriyor İslam'ın en parlak, en şaşalı, en hakim olduğu yıllar. İsa Mesih'in olduğu yıllar. 2062 ama son zamanlara yaklaşıyor artık. Yani birkaç on sene kalıyor görüyor. “Onlar altından ırmaklar akan Adnen cennetleri onlarındır. Orada altın bilezikleri süslenirler”. Bak burada biz yüksekteyiz. Nehir akıyor alttan. O nehir akmasa buranın süsü %90 azalır. O nehri, denizi gördün mü ferahlık oluyor değil mi? Ne diyor ayette?

“Adnen cennetleri onların. Orada altın bilezikleri süslenirler. Hafif ipekten ve ağır işlenmiş atlastan yeşil elbiseler giyerler ve tahtlar üzerine kurulup dayanırlar”. Oturup bir de dayanıyor. Elbiseyi de seviyor. Alışmış dünyada. Elbiseyi seviyor. Yalnız burada tabii hafif ipekten diyor ya, ağır işlenmiş atlastan. Bizim orada elbise zevkimiz bu elbiselerle daha bir pekişecek yani bizim görmediğimiz bir elbise şekli var burada bu elbise çok önemli.

Şimdi yeşil atlastan deyince ne aklımıza gelir kalın böyle bir kumaş üstü de altın iple sırınmış, süslenmiş falan, öyle değil. O elbiseyi biz ilk defa göreceğiz orada. Ve acayip beğeneceğiz. Buranın ipeği gibi değil, cennet ipeği. Buranın atlası gibi değildir, cennetin atlası. Buranın atlası düz bir şeydir yani, herhangi bir kumaş görünümünde. “Ne güzel sevap ne güzel destek” bak daha önce ne diyor Allah, “ne kötü bir içki ne kötü bir destektir “diyor küfür için ama Müslümanlar için “ne güzel sevap ve ne güzel bir destek”, diyor.

 


Kehf Suresi, 28-31 Ayetlerinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 7 Ocak 2012 tarihli röportajından Kehf Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: Bak diyor ki Allah, Kehf Suresi 28-“Sen de sabah akşam” şu an akşam, gece vaktindeyiz “O’nun rızasını isteyerek” Allah’ın rızasını isteyerek “Rablerine dua edenlerle birlikte sabret.” Biz ne istiyoruz? İttihad-ı İslam istiyoruz ve sabrediyoruz. “Dünya hayatının (aldatıcı) süsünü isteyerek gözlerini onlardan kaydırma.” Dünya hayatının aldatıcı süsü malum, televizyon kanallarının çoğunda görüyorsunuz. “Gözünü onlardan kaydırma” diyor. Mutlaka hakkı savunanlardan yana olsun gözün. Gözün başka yere gitmesin. “Başka yere kaydırma gözünü” diyor. Kimse Allah’ı, Kuran’ı anlatan, İttihad-ı İslam’ı anlatan, Mehdiyet’i anlatan, Hz. İsa Mesih (a.s)’ı anlatan, sahabe sevgisini anlatan kimse gözün orada olsun, gözünü kaydırma. “Gözün başka yere gitmesin” diyor. “Kalbini Bizi zikretmekten gaflete düşürdüğümüz” gaflete düşmüş, Allah’ı zikretmeyi unutmuş. Boş işlerle ilgileniyor. Herhangi bir kanalı açarsan, bazı kanallarda göreceksin. “Kendi 'istek ve tutkularına (hevasına)' uyan” Kuran’ın, İslam’ın, İttihad-ı İslam’ın dışında, kendine göre bir yol seçen “ve işinde aşırılığa gidene itaat etme.” Yani Kuran yolunda olmayana itaat etme. 29-“Ve de ki: "Hak Rabbinizdendir; artık dileyen iman etsin, dileyen inkâr etsin.” Demokrasi, fikir özgürlüğü görüyor musun? Dileyen iman etsin, dileyen inkâr etsin, serbest.

“Şüphesiz Biz zalimlere bir ateş hazırlamışız” diyor Allah, “onun duvarları kendilerini çepeçevre kuşatmıştır.” Zaten şu an duvarın içindeler diyor Allah. Cehennemin duvarı onları kuşattı şu an diyor. Haberleri yok şu an. “Eğer onlar yardım isterlerse, katı bir sıvı gibi yüzleri kavurup-yakan bir su ile yardım edilirler.” Azap meydana getiren bir su. “Ne kötü bir içkidir o ve ne kötü bir destektir” diyor Cenab-ı Allah. 30-“Şüphesiz iman edip salih amellerde bulunanlar ise” iman etmiş ve samimi eylemlerde bulunanlar; samimi tebliğ yapıyor, İslam’ı yayıyor. Helale, harama dikkat ediyor, namazını kılıyor, “salih amellerde bulunanlar ise; Biz gerçekten en güzel davranışta bulunanın ecrini kayba uğratmayız.” Kaydediyorum diyor Allah hepsini. 31-“Onlar; altından ırmaklar akan Adn cennetleri onlarındır, orada altın bileziklerle süslenirler, hafif ipekten ve ağır işlenmiş atlastan yeşil elbiseler giyerler” diyor Allah “ve tahtlar üzerinde kurulup-dayanırlar. (Bu,) Ne güzel sevap ve ne güzel destek” diyor Cenab-ı Allah. ‘Cennette de böyle’ diyor. Bakın Kehf Suresi en başından, en sonuna kadar, doğrudan Mehdiyet’le ilgilidir. Bir avuç genç çıkar, deccale karşı direnir, ailelerinden ayrılırlar, bir araya gelirler, bir arada yaşarlar ve deccaliyete karşı baş kaldırır, mücadele ederler. Sonra Cenab-ı Allah, Hızır kıssasına geçiyor. Ledün ilmi, ilm-i batın. Mürşide nasıl itaat edilir o anlatılıyor. Sonra Zülkarneyn kıssası, dünya hâkimiyetinden bahsediliyor. Nereye baksan dünya hâkimiyeti, İttihad-ı İslam. Kardeşlerimiz istiyorlar ki, Arapça Kuran okuyayım, anlamasınlar. Uyusun ben anlatırken de. Ben Kuran okurken uyusun, olmaz. 

 


Kehf Suresi, 30-31 Ayetlerinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 6 Ekim 2010 tarihli röportajından Kehf Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: Şeytandan Allah’a sığınıyorum. Kehf Suresi 30; “Şüphesiz iman edip salih amellerde bulunanlar ise; biz gerçekten en güzel davranışta bulunanın ecrini kayba uğratmayız.” Bak; “…en güzel davranışta bulunanın ecrini kayba uğratmayız.” Kuran’ın bu üslubuna çok dikkat etmek lazım, bak; “…en güzel davranışta bulunanın ecrini kayba uğratmayız.” Ebcedi 2062 yılını veriyor. İslam ahlakının hâkimiyetinin tam netleştiği, tam anlamı ile yaşandığı, adının konduğu yani kimsenin itiraz edemeyeceği şekilde, ihtişamın en mükemmel şekilde görüldüğü bir dönem bu inşaAllah.

“Onlar; altından ırmaklar akan Adn cennetleri onlarındır, orada altın bileziklerle süslenirler, hafif ipekten ve ağır işlenmiş atlastan yeşil elbiseler giyerler ve tahtlar üzerinde kurulup-dayanırlar. (Bu,) Ne güzel sevap ve ne güzel destek” diyor Allah. Cennetten bahsediyor. “…Adn cennetleri onlarındır, orada altın bileziklerle süslenirler”, bizde altına karşı ruhumuzda bir sevgi vardır, “…hafif ipekten” diyor. Bir de ipeğe karşı da sevgimiz vardır. Bir de ipeğin incesi makbuldür. Kuran’da buna dikkat çekiliyor. Hakikaten ince ipek hoşumuza gidiyor, kalın ipek hoşumuza gitmez o kadar “…ve ağır işlenmiş atlastan” mesela atlas da çok hoşumuza gider. Ağır da işlendiyse daha da güzel oluyor. İnsanı adeta hipnotize eder, çok hoşumuza gider.

“…Atlastan yeşil elbiseler giyerler” Allah bütün dünyayı genellikle yeşil ile kaplamıştır. Dünya uzaktan yeşil görünür. Hâkim renk yeşildir. Hakikaten insanların en çok sevdiği renk yeşildir. Ve tahtlar üzerinde kurulup dayanırlar. Taht insanın sırtını dayadığı bir yer. Ama tahtı sevmemizin nedeni,  insan hep bir yerde dinlenmek ister dünyada. Gezip dolaşacak ama sırtını dayayacak bir yer olmazsa rahat etmez. İlla ki sırtını dayayacak bir yer arar. Ohh der, oturur şöyle kurulur. Üstelik pufidik bir koltuksa daha da çok hoşuna gidiyor. Onu sonsuza kadar unutmuyor o isteğini insan Cennete gittiğinde. Onun için tahta karşı müthiş bir özlem var. Koşar gider Cennet tahtına oturur ama o içgüdüden kaynaklanıyor.

Dünyada sürekli bir istek duydu ya dinlenmeye karşı, zaten eğer onu bilmeseydi o yorgunluğu bilmemiş olsaydı o tahtın lezzetini alamazdı insan. Az olurdu, zevki az olurdu, ama onun zevkini unutamıyor. Mesela hiç uykusu gelmiyor, mesela ilk 24 saat geçiyor Cennette tamam, bir 24 saat geçiyor, bir 24 saat daha geçiyor, bir 24 saat daha geçiyor, bir 24 saat daha geçiyor, aylar haftalar geçiyor hiçbir şekilde uykusu gelmiyor. Acayip hoşuna gidiyor. Çünkü günü tam yaşamış oluyor. Çünkü öbür türlü günün yarısı gitmiş oluyor neredeyse, uyku yarısını alıyor neredeyse. Ama öbür türlü tamamını günün almış oluyor yani yaşamış oluyor. Mesela yemek yiyor, bakıyor dişini yıkayacak, gıcır gıcır dişler. Hiçbir şekilde ihtiyaç yok. Mesela gece, gündüz yemek yiyor, tertemiz dişler. Mesela yemek yiyor, doyacağını zannediyor çok lezzetli bir yiyecek. Yiyor, yiyor yine doymuyor. Mesela 2 saat yiyor, 4 saat yiyor, doymuyor en sevdiği yiyecekleri, ruhu tam doymuş oluyor, çok hoşuna gidiyor.

Mesela kuşlar, böcekler veyahut balıklar var, kediler var, köpekler var ama biz kısmen sevebiliyoruz, kediye bakıyoruz içimiz gidiyor ama sarılıp ağzını öpmek kedinin mümkün olmuyor. Değil mi? Mesela yahu bir başka hayvana mesela bir sevimli bir hayvana sarılıp yatmak mümkün olmuyor. Hayvan çünkü ezilir, ölür, bilmem ne yapar, sakatlanabilir, kirli oluyor. Mümkün olmuyor yani. Ama cennette hem akıllılar hem sevgiye çok güzel karşılık veriyorlar. Mesela sarılıp yatabilirsin, sevebilirsin, öpebilirsin konuşuyor çünkü. Mesela olmadık şirinlikler yapıyor. Kendini sevdirecek şeyler yapıyor. Çok zeki oluyor ahirette. Ama bu dünyada Allah aklını almıştır. O sana şefkatle bakar böyle tatlı tatlı bakar. Ahirette ama öyle değildir.

Mesela köpeği olanlar, kedisi olanlar, aynı senin ahirette yine ona karşılaşacaklar. Hiçbir varlık yok olmaz. Yani çünkü haşa Allah'ın yok olması gerekir. Bir şeyin yok olması için. Yani hiçbir şey, hiçbir şekilde yok olmaz. Allah hatırlatmaz. Gerekirse o ayrı. Ama hiçbir olayın yok olması mümkün değildir. Hani diyor ya, cübbeli toprak olacaklar. Mümkün değil de bir insan yok olmaz. Yani mutlaka durur. Allah hatırlatmaz isterse, ayrı. Yani çünkü Allah'ın hıfzından yok olması için haşa yani zaten şirktir aksini düşünemez. Mümkün değil. Allah'ın gücüne karşı bir üsluptur bu. İmkansızdır. Mesela bu konuşmamız sonsuza kadar yok olmaz. Mümkün değil. İnşaAllah. Buradaki davranışlar sonsuza kadar yok olmaz. Bir kere olur. Olduktan sonra bir daha da yok olmaz. Yani her şey için bu böyle.

Mesela Hz. Adem'in çamurunu yoğuruyor. Cenab-ı Allah hazırlıyor mesela. Çamur halinde. “İki elimle yarattığıma” diyor zaten. “İki elimle yarattım” diyor Allah. Allah'ın belki de insan şeklini tecelli etti Allah ve onu o şekilde elleriyle bu şekilde getirdi. Çünkü iki elimle yarattım. Mükemmel bir insan heykeli meydana getiriyor Allah, çok kısa sürede yapar. Allah'ın öyle yani bir insan gibi değil. Yani insanın az içindedir. Çünkü çamurun tamamına da Allah hakim. Çamuru yaratan da, çamuru şekillenmesi de çamur tamamen Allah'a tabidir zaten. Ama Allah'ın eli orada vesile olmuş oluyor. Yani insan şeklinde tecelli ediyor. Onu vesile ediyor Allah. Yoksa hepsini Allah yaratır. Çamuru da Allah yaratır. İnsan şeklindeki tecelliyi de Allah yaratır.

Cennette de biliyorsunuz insan şeklinde tecelli edecektir Allah. İnşaAllah. Hiçbir şeye ihtiyaç yoktur Allah'ın. Her şey ona muhtaçtır. O hiçbir şeye muhtaç değildir. Ama zamansız ve mekansızdır. İnsan olarak tecelli etmesi, bizde de insan olarak tecelli ediyor. Zatı değil. Zatı değildir. Tecellisidir. Mesela Hz. İsa (as)'da tecelli etmiştir Allah. İnsan olarak tecelli etmiştir İsa'da. Haşa akılsızca, yanlışça Allah'ın zatı o zannetmişlerdir. Halbuki zatı olarak değil, insan olarak doğru tecelli etti İsa (as)'da. Allah tecelli etmiştir. E peki, havarilerinde tecelli etmedi mi? Onlar da tecelli etti. Onları niye söylemiyorsunuz? Değil mi?

Her yerde tecelli eder. Bende de tecelli ediyor, sende de tecelli ediyor. İsa'da da tecelli etmiştir. Zatı olarak değil. Tecelli olarak. Bunu söylemiş olsalar konu bitecek. İşte İsa onlara bunu söyletecek. Tamam diyecek. Yani Allah bende tecelli etti. Ama bir kul ol ben kulum Allah'ın kuluyum ben zatı olarak tecelli etmedi diyecek. İnsan olarak bende tecelli etti. İnşaAllah. Değil mi? Sizde nasıl tecelli ediyorsa, başka insanlarda nasıl tecelli ediyorsa aynı şekilde tecelli etmiştir diyecektir. İnşaAllah. Değil mi?

Ahir zamanda da mesela cennette de mesela Cenab-ı Allah insan şeklinde tecelli ediyor. Selam veriyor insanlara. İnşaAllah. Aleyküm selam diyoruz Allah'a. İnsan olarak tecelli ediyor. Zatı mı? Değil. Tecellisi. İnşaAllah. Mesela çalıda Allah diyor ki, “Ben, Ben Allah'ım” diyor. İsa'ya, Hazreti Musa'ya. Şimdi zatı mı o? Değil. Tecellisi. Çalıda ateş var. Allah ne çalıdır ne ateştir. Nedir oradaki olay? Tecellidir. İşte cennette de çalıda nasıl tecelli ediyorsa, ateşte nasıl tecelli ediyorsa güzel bir insan, genç bir delikanlı olarak tecelli edecektir Allah. Geliyor, “Selamün aleyküm” diyor. “Aleyküm selam” diyorsun. “Ben Allah'ım” diyor. Ama Allah'ın tecellisi. İnşaAllah. Çok güzel günler göreceğiz. İnşaAllah.

 


Kehf Suresi, 30-31 Ayetlerinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 10 Ekim 2010 tarihli röportajından Kehf Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: 30. ayet; “Şüphesiz iman edip salih amellerde bulunanlar ise;...” bakın, Allah bir kere, “hiç şüphe etmeyin” diyor. Şüphe çok kötü bir beladır. Onun için Allah önden bir insanlara uyarı yapıyor; “şüphesiz” yani şüphe kalksın demektir bu. Şüpheye karşı gard alın, karalı olur, artık şüphe sizi kemirmesin. “İman edip salih amellerde bulunanlar,...” şimdi iman etti ama samimi olmasını istiyor Allah, yaptığı eylemlerin. Samimi, salih amel budur, samimiyettir. “Biz gerçekten,...” “kesin” diyor, “Biz gerçekten en güzel davranışta bulunanın ecrini kayba uğratmayız.” Bak, “en güzel davranışta bulunanların,...” güzel demiyor bakın Allah, ‘en güzel’. Müslüman her şeyin en güzelini, en iyisini, en doğrusunu yapmaya çalışacak. Doğrusunu değil, en doğrusunu. Güzelini değil, en güzelini. Onun için Allah, bu ‘en’ kelimesini ilave etmiş. Bak, “en güzel davranışta bulunanın ecrini kayba uğratmayız.” Ebcedi 2062. İslam’ın buram buram ta Kuzey Kutbu’na kadar hakim olduğu dönem. Kuzey Kutbu, Güney Kutbu, Kongo, Çat, Yeni Gine. Başka? Gine Bissau.

OKTAR BABUNA: Çin.

ADNAN OKTAR:  Evet. “Onlar; altından ırmaklar akan Adn cennetleri onlarındır, orada altın bileziklerle süslenirler, hafif ipekten ve ağır işlenmiş atlastan yeşil elbiseler giyerler.” Cennetin üniforması gibi bu kıyafetler, inşaAllah. Ana kıyafeti var Cennetin. “Hafif ipekten ve ağır işlenmiş atlastan yeşil elbiseler giyerler.” O yeşil elbiseye doyamayacağız biz, özel bir renk, orada göreceğiz. En sevdiğimiz renk olacak o. Cennete çünkü hep yeşillik hakimdir. Bütün arazinin tamamı yeşildir, her yeri yeşildir. Uzaktan bakıldığında tamamını yeşillik olarak görülür. “Ve tahtlar üzerinde kurulup-dayanırlar.” Bak kurulmak demek ki tam, bir de dayanırlar. Dünyadan alıştığımız için zevk alacağız. Dünyada bir ihtiyaçtır. “Ne güzel sevap ve ne güzel destek.” İnşaAllah.

 


Kehf Suresi, 30-31 Ayetlerinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 16 Şubat 2013 tarihli sohbetinden Kehf Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: Bismillah şeytandan Allah’a sığınırım. “En güzel davranışta bulunanın ecrini kayba uğratmayız. Onlar altından ırmaklar akan Ad-nen cennetleri onlarındır. Orada altın bileziklerle süslenirler. Hafif ipekler ve ağır işlenmiş atlastan yeşil elbiseler giyerler ve tahtlar üzerine kurulup dayanırlar. Ne güzel sevap, ne güzel destek” diyor Cenab-ı Allah. “En güzel davranışta bulunanın ecrini kayba uğratmayız.” Ebcedi; 2062 tarihin veriyor, dünya hakimiyetinin en güçlü olduğu yıllar, inşaAllah. “Onlar altından ırmaklar akan Ad-nen cennetleri onlarındır.” Ad-nan cennetleri, Ad-nen. 

 


Kehf Suresi, 25, 31 Ayetlerinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 22 Haziran 2012 tarihli röportajından Kehf Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: Kehf Suresi çok manidardır. Mesela bak, Harun Yahya’da ebced 300 çıkıyor. Kehf Suresi, 25; “Onlar mağaralarında üç yüz yıl kaldılar” diyor, Kehf Suresi’nde de. “Sonra dokuz yıl daha kattılar” diyor. A9’un da hikmeti buradan çıkıyor, inşaAllah. 309 ediyor ikisi birleştiğinde. Hz. İsa (a.s) ile 310, Hz. Hızır (a.s) ile 311, Hz. Mehdi (a.s) ile 312. O kadarla bitireyim, inşaAllah. Hz. Cebrail (a.s) da Hz. Mehdi (a.s)’e sürekli yardım ediyor. Sürekli yanında. Toplam 313 kişi ediyorlar, inşaAllah. Bu tevafukatlar hep ilginçtir. İnsanların düşünmesi için Allah tarafından yaratılıyor. Kaderin kavranması açısından hikmetli oluyor. Birçok işareti, birçok anlamı olmuş oluyor, maşaAllah.

Şeytan Allah’a sığınırım, Kehf suresi, 31; “Onlar; altından ırmaklar akan Adn cennetleri onlarındır, orada altın bileziklerle süslenirler.” Altın bileziğe karşı insanda bir etkilenme gücü var. Kadının kolunda insan altın bilezik gördü mü etkileniyor. Altın nihayetinde, metal bilezik şeklinde. Bilinç altımızda Allah sevdirmiş onu. İlla ki onu kolunda göreceğiz. Hiç olmazsa saat şeklinde de olsa, künye şeklinde de olsa, kolunda onu gördün mü, insanın hoşuna gidiyor. Cennette bir esinti olarak insanda, içgüdü olarak verilmiş. “hafif ipekten ve ağır işlenmiş atlastan yeşil elbiseler giyerler.” En güzel renk yeşildir hakikaten. İnsanın ruhuna en çok etki yapan renktir. Cennette de yeşil hakimiyeti var. Kumaş olarak, parlak kumaş insanın hoşuna gidiyor. Allah, ipeğe dikkat çekmiş. “ağır işlenmiş” Ne kadar işleme olursa, insanın o kadar hoşuna gidiyor, ne kadar detay olursa. Allah ona dikkat çekmiş. “ve tahtlar üzerinde kurulup-dayanırlar.” Yine böyle hoş koltuklar, güzel işlemeli koltuklar, süslü koltuklar insanın hoşuna gidiyor. “(Bu,) Ne güzel sevap ve ne güzel destek” diyor Cenab-ı Allah.

 


Cennette Cinsel Hayat İle İlgili Ayetler

 

Sayın Adnan Oktar'ın 1 Eylül 2012 tarihli röportajından cennette cinsel hayat ile ilgili ayetlerin açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: Yasin Suresi 55. Şeytandan Allah’a sığınırım; “Gerçek şu ki, bugün cennet halkı, 'sevinç ve mutluluk dolu' bir meşguliyet içindedirler.” Yani eşleriyle beraber sevişmeleri, birbirlerini sevmeleri. Ayetin tefsiri budur, bu şekilde. “O gün bir meşguliyet içinde zevk ederler.” Ama Kuran’da alenen söylemiyor Cenab-ı Allah.

Kuran’ın bir ağırlığı vardır. Bu tarz şeyleri çok nezaketli bir üslupla açıklar Cenab-ı Allah. Mesela; “Kadınlar sizin tarlanızdır, istediğiniz gibi onlara varın” der Cenab-ı Allah. Onlarla hür, özgürce sevişebilirsiniz anlamında bir ifadedir bu. Ama çok nezih bir üslup kullanır Kuran. Mesela; “O gün onlar yüksek köşklerde, yüksek cennetlerde çadırlar içinde ve döşeklerdedirler” diyor, eşiyle beraber. Ayette diyor ki; “O gün bir meşguliyet içinde zevk ederler.” Kuran’ın açıklaması o kadar. Mesela; “Göğüsleri yeni tomurcuklanmış ve hep bakireler olarak” diyor Allah. Bakire nedir? Cinsel ilişkiye girmemiş kadın anlamında. “Hep bakireler olarak” diyor. Her seferinde bakire güzelliğindedir” diyor eşleri. Demek ki bir cinsel ilişki, bir cinsel beraberlik var. Bu açık açık ifade ediliyor. Çünkü bakirelik ifadesinin kullanılması açık açık bunu gösteriyor. Mesela; “Göğüsleri yeni tomurcuklanmıştır” diyor. “Ve “yumurta gibi pürüzsüzdür vücutları” diyor. Çok düzgün olduğunu söylüyor Allah. “Hep yaşıt ve dinçtirler” diyor. “Ve tutkuyla eşlerine bağlılardır” diyor. “Gözlerini yalnızca tutkuyla eşlerine dikmiş” diyor. Bunu bilmeyen adamlar cennetteki cinselliği çirkin görüyorlar. Akılları bambaşka bir ruh içerisinde olduğu için, sevgisiz yaklaştıkları için sevişmenin adı üstünde bir sevgi gösterisi olduğunu bilemiyorlar. Onu adice bir eylem gibi görüyor, çirkin bir eylem gibi görüyor. Sevişme adı üstünde, sevmenin en yüksek noktasıdır. İnsanın sevdiğinin bedeninde erimek istemesidir, şiddetli tutkunun bir ifadesidir. Şiddetli tutkuyu beş duyuyla yaşamanın bir yoludur. Cennetteki sevişme, beş duyuyla olacaktır.

Kehf Suresi 31. ayette diyor ki; “Onlar; altından ırmaklar akan Adn cennetleri onlarındır, orada altın bileziklerle süslenirler, hafif ipekten ve ağır işlenmiş atlastan yeşil elbiseler giyerler ve tahtlar üzerinde kurulup-dayanırlar. (Bu,) Ne güzel sevap ve ne güzel destek.” Orada “erike” üzerinde dayanmış olarak diyor. Erike demek; gelin odası için hazırlanmış tahtlara deniyor. Gelin ile damadın buluştuğu tahtın adıdır erike. Yani zifaf odasındaki yatağa bu ifade kullanılıyor, erike deniyor. “Erike; gelin odası için hazırlanmış üstü cibinlikli taht veya sedir.” Cibinlikli, karı kocanın beraber oldukları yer. “Orada erikeler üzerine dayanmış olarak” diyor. Kuran’ın ifadesi çok açık.

Nebe Suresi 31-32-33. Şeytandan Allah’a sığınırım; “Gerçek şu ki, muttakiler için 'bir kurtuluş ve mutluluk' vardır. Nice bahçeler ve üzüm bağları. Göğüsleri henüz tomurcuklanmış yaşıt kızlar.” Kadın göğsünün güzelliğinden bahsediyor Kuran. Yobaz takımı da dehşete kapılıyor böyle bir ifadeden. Hep böyle sinsilik, pislik ve ahlaksızlık ruhu içerisinde oldukları için cinsel ilişkinin de helaliyle olduğunda temiz ve güzel bir şey olduğunu, sevginin en yüksek ifade etme biçimi olduğunu bilmiyorlar. Çünkü bunların kafası eşek kafasına benziyor. Bunların cinsel ilişkileri de eşek tarzı olmuş oluyor. Eşeklemesine olduğu için onu eşek ruhuyla değerlendirip, cennette de öyle bir şeyin olabileceğini düşünüp “olmaz” diyorlar. Cennette nezih bir sevgi, nezih sevişme, nezih bir aşk vardır. Kelimenin kök anlamı, göğüsleri yeni tomurcuklanmıştan maksat; “göğüslerin nar gibi tombul ve dik olduğunu, aşağı sarkık olmadığını belirtmek için kullanılır bu ifade” diyor. “Arapçada ‘nevahit’ denir” diyor. Kadın göğsünün güzelliği, bütün kadınlar için önemlidir. Kadınların dert edindikleri bir konu da odur zaten, göğüs güzelliğidir. Cennette çok mükemmel olacağını söylüyor Allah. Dünyada özellikle acz içinde olduklarını göstermek için. Kadınların göğüslerinin büyük bir bölümü bozuktur. Yani kimi oransızdır, kimi düşük göğüslüdür. Kadınlar onun için mesela çeşitli çözümler ararlar. Cennette böyle bir sorun yok. Cennette son derece düzgün oluyor göğüsleri, imtihan kalktığı için o düzgünlüğe Kuran özellikle işaret etmiş.

Vakıa Suresi 37. Şeytandan Allah’a sığınırım; “Eşlerine sevgiyle tutkun (ve) hep yaşıt.” “Uruben” sözü geçiyor. “Uruben sözüne gelince bu; arub’un çoğuludur. Eşlerine muhabbet eden, sevdalanan kadınlar demektir.”

“El-müberrid; kocasına aşık olan, aşk yapan kadın anlamındadır.” Lisan-ül Arap’ta.

Haram olarak olursa cinsel ilişki, tabii ki fuhuştur, fahşadır, tabii ki ahlaksızlıktır. Ama helal olduğunda, sevginin en yüksek ifade etme biçimidir. En güzel ifade etme biçimidir. Cennette de Allah, beş duyuyla kadınla erkeğin bir arada olmasını sağlayacaktır, helali olduğu için, beş duyuyla ona olan sevgisini yaşayacaktır insanlar, beş duyuyla. Yobaz takımının o çirkin ifadelerine kimse itibar etmesin. 

 


Kehf Suresi, 31. Ayetinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 15 Ekim 2012 tarihli sohbetinden Kehf Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: Şeytandan Allah’a sığınırım. Kehf Suresi çıktı. “Onlar; altından ırmaklar akan Adnen cennetleri onlarındır, orada altın bileziklerle süslenirler, hafif ipekten ve ağır işlenmiş atlastan yeşil elbiseler giyerler ve tahtlar üzerinde kurulup dayanırlar. Ne güzel sevap ve ne güzel destek”. Ama tabii imtihan olduktan sonra buraya gidiyorlar.