Kehf Suresi, 56, 58-61, 65-74, 77-99, 104 Ayetlerinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 30 Nisan 2011 tarihli röportajından Kehf Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: Kehf Suresi 65. ayet, şeytandan Allah’a sığınırım; “Derken, Katımız'dan kendisine bir rahmet verdiğimiz ve tarafımızdan kendisine bir ilim öğrettiğimiz kullarımızdan bir kulu buldular.” Bakın Allah, rahmet verdiğini başta söylüyor. Önce Allah’ın rahmeti, sonra bir ilim. O ilmin ne olduğunun söylemiyor Allah, bir ilim. “Bir kulu buldular.” Ebcedi; 2010. “Musa ona dedi ki: "Doğru yol (rüşd) olarak sana öğretilenden bana öğretmen için sana tabi olabilir miyim?" Müslüman nedir? Müslüman daima doğru yoldadır, onun da istediği o, rüşd; doğru yol. “Dedi ki: "Gerçekten sen, benimle birlikte olma sabrını göstermeye güç yetiremezsin. (Böyleyken) “Özünü kavramaya kuşatıcı olamadığın şeye nasıl sabredebilirsin?" Bende de kardeşlerimiz bana sık sık soru soruyorlar. “Hocam onu niye böyle yapıyorsun?” diyorlar. Ben de onlara diyorum ki bakın; “Özünü kavramaya kuşatıcı olamadığın şeye nasıl sabredebilirsin?"

“(Musa:) "İnşaAllah, beni sabreden (biri olarak) bulacaksın. Hiçbir işte sana karşı gelmeyeceğim" dedi. Dedi ki: "Eğer bana uyacak olursan, hiçbir şey hakkında bana soru sorma, ben sana öğütle-anlatıp söz edinceye kadar. Böylece ikisi yola koyuldu. Nihayet bir gemiye binince” hep gemili yerler, Hz. Mehdi (a.s) olduğu yerler gemili, Hz. Musa (a.s)’ın, Hz. Hızır (a.s) ile karşılaştığı yerler gemili. İkisi. Gemiyi tahrif ediyor Hz. Hızır (a.s). “Dedi ki: "İçindekilerini batırmak için mi onu deldin? Andolsun” yemin ediyor, “sen şaşırtıcı bir iş yaptın. Dedi ki: "Gerçekten benimle birlikte olma sabrını göstermeye kesinlikle güç yetiremeyeceğini ben sana söylemedim mi?" Ben de diyorum ki; "Gerçekten benimle birlikte olma sabrını göstermeye kesinlikle herkes güç yetiremez" diyorum inşaAllah. Onun için benim çevremde de az insan vardır, kardeşlerimiz çok az. Çok başarılıyız ama az insan var çevremizde, 300 kişi falandır. Her zaman böyledir, aşağı yukarı 300’ün çevresinde kalır ne fazlalaşır, ne azalır inşaAllah.

“(Musa:) "Beni, unuttuğumdan dolayı sorgulama” unuttuğunu bahane olarak onu söylüyor. “Bu işimden dolayı bana zorluk çıkarma" dedi. Böylece ikisi” üçüncü bir kişi yok, sadece ikisi. Ledün ilminde sır vardır, sır; teke tek söylenir, kalabalıkta söylenmez. Adam da bana alenen sır söyle diyor, “televizyondan bana sır söyle” diyor. Söylemem, ledüni bir sır olduğuna göre, eğer layıksa teke tek söylerim, bire birken söylerim. Adam odun, bir şeyin hikmetini çıkaramıyor, “Hocam şunu niye şöyle söyledin?” diyor. Anlayamıyorsan, ben sana ne diyeyim.

“Böylece ikisi (yine) yola koyuldular. Nitekim bir çocukla karşılaştılar, o hemen tutup onu öldürdü. Dedi ki: "Bir cana karşılık olmaksızın, tertemiz bir canı mı öldürdün? Andolsun, sen kötü bir iş yaptın." Hz. Hızır (a.s) izinlidir, Hz. Mehdi (a.s) kan akıtmaz. Ama Hz. Hızır (a.s) kan akıtır. Hz. Mehdi (a.s) kan durdurur, Hz. Hızır (a.s) kan akıtır, bina yıkar, devlet yıkar, Hz. Hızır (a.s)’ın özelliğidir. Melekler de öyle, Hz. Mehdi (a.s) kan akıtmaz ama Hz. Mehdi (a.s)’ın emrindeki, Hz. Mehdi (a.s)’a yardımcı olan melekler, ki yaklaşık 70 bin melektir, bunlar kan akıtırlar, kan revan içinde bırakırlar dünyayı.

Hz. Mehdi (a.s) muhaliflerini vururlar; özellikleridir. Hz. Mehdi (a.s) şahsı ve talebeleri kan akıtmaz, kanı durdurmak için müdahale ederler. Ama meleklerin konumu öyle değil. Peygamberimiz (s.a.v); “Meleklerin, Hz. Mehdi (a.s) muhaliflerinin boynunu vuracağını” hadislerde söylüyor. Feci şekilde öldürürler. Eğer dünyaya dikkatlice bakarsanız, bilmediğiniz olayların devam ettiğini görürsünüz. Allah öldürür. Melekleri ile öldürür. Allah bina yıkar melekleriyle. Hızır'ın özelliğidir aynı zamanda. Hızır da hem bina yıkar, insan da öldürür. Özelliğidir.

Ama Mehdi de uyuyan kişiyi dahi uyandırmaz. Son derece şefkatli ve merhametlidir. Antikandır. Zaten adı üstünde Mehdi Üldem. Kan durduran Mehdi. İnşaAllah.

ALTUĞ BERKER: Hadis-i şerif okuyabilir miyim? Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuş. “Allah onu, Hazreti Mehdi (as)'ı 3000 melekle destekleyecektir. O melekler Hazreti Mehdi'ye muhalefet dediğinin yüzüne ve arkasına vuracaktır. O melekler Hazreti Mehdi'ye muhalefet dediğinin yüzüne ve arkasına vuracaktır”. Tekrarlıyor inşaAllah.

ADNAN OKTAR: Yani Mehdi'ye muhalefet denen derken onun anlattığı dini İslam'a karşı mücadele edenlere, Kur'an'a karşı mücadele edenlere Allah meleklerle böyle karşılık vereceğim diyor. Yani bunu dikkatlice bakanlar göreceklerdir. Ama Mehdi bak diyor “şiddetle karşıdır kana”. Allah onu öyle yaratmıştır. Bütün devletlerin yıkılışında Hızır görev alır. Hızır Aleyhisselam. Zaten bak ayetin akışında 59. ayette başlıyor Kehf suresinde. Şimdi kapatabiliriz.

“İşte ülkeler” diyor bak. Şeytandan Allah'a sığınırım, “ve onların halkları zulmettikleri zaman”. Bak gerekçe ne? Zulmetmek. Yani Kur'an'a uymamak, İslam'a uymamak, Mehdiyet’e uymamak, İsa Mesih'e uymamak, İsa Mesih'i sevmemek. “Zulmettikleri zaman onları yıkıma uğrattık”, devletleri yıkacağım diyor Allah, kimle? Hızır'la. “Ve yıkımları için bir buluşma zamanı tespit ettik”, yani Hızır'la olan buluşma Hızır'la buluşmanın arkasından o devlet yıkılır. Bana örnek ver derseniz örnek vermeyeyim. Vermem. Ama bu olaylar oluyor. Yani şu an dünyada oluyor bu. Ve devlet kuruluşunda görev alır. Devlet kuruluşunda. Atatürk'e yardım etmiştir. Fatih Sultan Mehmet'e yardım etmiştir. Fatih İstanbul'u fethettiğinde surların üstünde oturuyordu Hızır Aleyhisselam. Etrafı seyrediyor.

ALTUĞ BERKER: Mısır'daki görüntüyü göstereyim.

ADNAN OKTAR: Evet. Bakalım. Amerikalılar da pek bir anlam veremediler buna. Hıristiyanlar da, Museviler de bir anlam veremediler. Bakın atın üstünde bir şahıs fulü olarak o birdenbire netleşiyor, net insan haline gelir. Hızır Aleyhisselam'ın özelliğidir o. İncil'de de geçiyor, “fulü görünümlü atlı” diyor. Fulü görünümlü atlı. Hızır Aleyhisselam. Bak Cenab-ı Allah diyor ki, “Andolsun”, şeytandan Allah'a sığınırım. “Bu Kur'an'da insanlar için her örnekten çeşitli açıklamalarda bulunduk. İnsanlar her şeyden çok tartışmacıdır”. Televizyonlarda tartışma programları var ya, her yerde, evlerde değil mi? Babasıyla tartışır, annesiyle tartışır, okulda arkadaşıyla tartışır, maç tartışmaları yok, şu kazandı, bu kazanacak. Allah ne diyor? “İnsan her şeyden çok tartışmacıdır”. Yani bir zaafıdır bu insanların.

“Andolsun bu Kur'an'da insanlar için her örnekten çeşitli açıklamalarda bulunduk”. Yani her türlü bilgiyi verdim diyor Allah. Biz elçileri 56. ayet. 1956'ya bakıyor aynı zamanda. Biz elçileri müjde vericiler ve uyarıcılar olmak dışında başka bir amaçta göndermeyiz yeryüzüne. “İnkar edenler ise hakkı batılla geçersiz kılmak için mücadele ediyorlar”. Darwinist, materyalistler hakkı batılla geçersiz delillerle etkisiz kılmak için İslamiyet'le mücadele ediyorlar. “Onlar benim ayetlerime uyarıldıkları azabı alay konusu edindiler”. Kur'an'ı da alay konusu edindi. Uyarıldıkları azabı da diyor, alay konusu edindiler diyor.

“Senin Rabbin rahmet sahibi ve bağışlayıcıdır. Eğer kazandıktan dolayı onları bir azapla yakalasaydı şüphesiz onları azabı bir an önce çabuklaştırırdı. Hayır. Onlar için bir buluşma zamanı vardır”. Hemen yıkmıyor Allah devletleri. Zamanı yedi. Mesela bakın Libya'nın yıkılması gerekiyorsa zamanı gelince yıkar Allah Libya'yı. Suriye'nin yıkılması gerekiyorsa zamanı gelince yıkar. Yıkılışında Hızır görev alır. Sistem budur. Yani örnek istiyor olabilirsiniz belki. Ben kapalı bu kadarını söyleyeyim.

“Hani Musa genç yardımcısına demişti ki; “iki denizin birleştiği yere ulaşıncaya kadar”. Şimdi İstanbul'da iki deniz bir daha birleştirilecek biliyorsunuz. Yani Kur'an'daki bu ayete belirtilen olay. Bak “iki denizin birleştiği yer” bu pek rastlanan bir şey değildir en gerçek anlamda iki deniz birleşik dünyada en çaplı iki denizin birleşmesi olacak yaklaşık 2023 Mehdi'nin zuhur ettiği yılda iki deniz birleştirilmiş olacak. Şu an onun çalışmaları başladı.

Bak “iki denizin birleştiği yere ulaşıncaya kadar gideceğim ya da uzun zamanlar geçireceğim. Böylece ikisi iki denizin birleştiği yere ulaşınca”, Bak 2-2. “Balıklarını unuttular”. Bazen Hızır balık suretine de girer. Bazen eşya görünümü de alır. Bak, “denizde bir akıntıya doğru kendi yolunu tuttu” diyor. Mehdi çok şefkatli, merhametlidir yani öyle şeylerden şiddet de kaçınır kandan ama Allah kaçınmaz Allah kandan kaçınmaz. Mehdi kaçınır onu söyleyeyim yani Mehdi kan akıtmaz derken Allah kan akıtmayacak demiyorum. Allah kan akıtır hem de feci şekilde kan akıtır. Mehdi akıtmaz. Ve talebeleri akıtmaz.

Allah ona vahiy etmiş, ilham etmiş kalbine. Vahiy derken yani peygamberde yapılan vahiy gibi değil, vicdana yapılan ilham, ilhamat. Şefkatli olacaktır, merhametli olacak. Allah onda Rahman ve Rahim ismiyle tecelli edecek Mehdi'de. Ama meleklerde Cabbar ismiyle tecelli ediyor Allah. Kahhar ismiyle tecelli eder. Allah'ın isimleri çeşitli tecelliler vardır. Mehdi'de Hadi ismiyle tecelli ediyor. Rahman ve Rahim ismiyle tecelli ediyor. Kahhar ve Cabbar isimler de ona yardım edecek meleklerde tecelli ediyor. Hızır Aleyhisselam derler ya böyle ak saçlı bir ihtiyar hep insana yardım eder. Tamam da devlet yıkar, adam öldürür Hızır. Bir de o özellikleri vardır. Yani bundan kimse bahsetmiyor. Allah muhaliflerinin, Kur'an muhaliflerinin, din muhaliflerine vurur. Mehdi muhaliflerine vurur. İsa (as)'ın muhaliflerine vurur. Özelliğidir bu. O Allah'ına göre vermiş.

“Böylece ikisi yola koyuldu” bak hep iki kişi yani ledin ilminde üçüncü bir kişiye yer yoktur, o zaman o ledin ilmi olmaz gizli söylenir ledin ilmi. Hatta masonlar da öyle tefekkür hücresinde mason sırrı verirken teke tek verirler masonlar sırrı. İnsan kafatası koyuyorlar. Tuz koyuyorlar biraz kabın içerisine. Bir mum yakarlar. Gerçek kafatası kullanıyorlar tabi. Çok ürkütücü. Allah vermesin. Gerçek insan kafatası koyuyorlar. Her yer simsiyah. Duvarlar simsiyah. Zifiri karanlık sadece tek mum yakıyor. Orada onlara Mason sırrı veriyorlar.

“Böylece ikisi yolda koyuldu. Nihayet bir kasabaya girip yemek istediler. Fakat kasaba halkı onları konuklamaktan kaçındı. Onda kasabada yıkılmaya yüz tutmuş bir duvar buldular”. Hızır Aleyhisselam onu inşa ediyor. Hızır Aleyhisselam bir özelliği neymiş? Duvarcı ustası olması. Masonların piri. Hızır Aleyhisselam. Dünya Masonların piridir. Ama imanlı, gerçek Masonların piridir. Allah'ı seven, Allah'tan korkan, Müslüman olan Masonların piri, inşaAllah. Tabi Müslümanların da piridir, hak edenlerin. Yani Mason derken biz Müslüman Mason değil mi? O zaman zaten hepsi Müslüman olmuş oluyor fark etmez. Yani ister tapınak şövalyesi olsun ister başka şey olsun. Müslüman olduktan sonra konu bitmiştir. Ama iyi duvarcı ustasıdır. Hızır Aleyhisselam. Güzel duvar yapar yani. Şakul. İhtiyaç duymaz. İnşaAllah.

“Dedi ki; “eğer isteseydin gerçekten buna karşılık bir ücret alabilirdin”. Allah rızası için hizmet olduğu için Hızır (as) hiçbir şeyi karşılıklı yapmaz. Allah rızası için yapar. “Dedi ki; “işte bu benimle senin aranda ayrılma zamanımızdır. Sana üstünde sabır göstermeye güç yetirmeyeceğin bir yoruma haber vereceğim”. Yani yorumuna bile şimdi diyor sabır gösteremezsin diyor. İnşaAllah. “Gemi denizde çalışan yoksullarındı”, 79. ayet 1979'da gemi patlaması olayına Mehdi'nin devrini ona işaret ediyor. “Onu kusurlu yapmak istedim”. Demek ki o gemiyi bir yakan var. Demek ki o gemiyi infilak ettiren biri var. Gemi durduk yere yanmaz. Demek ki onu o ateşin çıkmasını sağlayan birisi var. Ona işaret var.

Bak, “gemi denizde çalışan yoksullarında onu kusurlu yapmak istedim. İlerlerinde her gemiyi zorbalıkla ele geçiren bir kral vardı”. Demek 79'larda zorbalık hakim olacak. Kur'an'dan işaretler bak. Krallık gibi bir sistem olacak. Yani bazı yerlerde. “Onu kusurlu yapmak istedim. Çocuğa gelince anne babası mümin kimselerdi. Bundan dolayı onun kendine azgınlık ve inkar zorunu kullanmasından endişelenip korktuk. Böylece onlara Rablerinin ondan temiz olmak bakımından daha hayırlısı, merhamet bakımından daha yakın olanı vermesini dedik”. Müslüman'da bir temizlik, iki merhamet. Çok önemli. Hızır (a.s) üstünde durduğu konular bakın. Temizlik ve merhamet. Merhamete çok önem veriyor. Şimdi bakan da Hazreti Hızır (haşa) merhametsiz zanneder. Adam öldürüyor. Ama müthiş merhamet sahibi. Son derece temiz bir insan. Acayip titizdir Hızır (as). Tertemiz keser. Çok şefkatlidir. Bayağı akıllıdır ama devlet yıkar Allah'ın emriyle. Zaten diyor bak sonunda.

“Duvar ise şehirde iki öksüz çocuğundu”. İki öksüz çocuk işte Mehdi ve İsa (as). “Altında onlara ait bir define vardı”. Mehdi devrinde bol miktarda define bulunacak. Şimdi bu dikili taşların altında, piramitlerin altında, Nemrut dağındaki o Nemrut harabelerinin altındaki taş yığmasıdır. Altında müthiş deliller, müthiş hazineler bulacak insanlar. “Babaları salih biriydi. Rabbin diledi ki onlar ergenlik çağına erişsinler ve kendi definelerini çıkarsınlar”. Vakti gelince bu çıkacak. Ne zaman çıkacakmış? Mehdi ve İsa (as)'ın ergenlik çağında inşaAllah. Yani olgunluk çağlarında. Hakimiyet çağlarında. İslamiyet’in hakimiyet çağlarında.

“Kendi defnini çıkarsınlar. Bu Rabbinden bir rahmettir”. Bak Allah'tan bir rahmet bu diyor. Rahmettir. “Bunları ben kendi işim, özel görüşüm olarak yapmadım” diyor Hızır (as). Kendi kendime yapmıyorum. Nasıl yapıyormuş? Allah'ın emriyle yapıyordum diyor. “İşte senin sabrı göstermeye güç yetirmeden şeylerin yorumu. Sana Ey Muhammed Zülkarneyn hakkında sorarlar. De ki size ondan öğüt ve hatırlatma olarak bazı bilgileri vereceğim”. Şimdi öğüt de var, Müslümanlara öğüt de var ve hatırlatma da var. “Gerçekten biz ona yeryüzünde sapasağlam bir iktidar verdik”, dünya hakimiyeti verdik. Bu alenen Mehdi'ye bakan bir ayettir. Ebcedi 2017 tarihini veriyor. MaşaAllah. Bir tane tarih veriyor.

“Ona her şeyden bir yol, bir sultan verdik”, bir sebep verdik. “O da bir yol tuttu. Sonunda güneşin battığı yere kadar ulaştı ve onu kara çamurlu bir göze de batmakta buldu”. Kara çamurlu bir denizde. Güneşi batmakta buldu. Bu Japonya'da olan olayı işaret ediyor. Japon bayrağı biliyorsunuz güneştir. Güneş batmayan imparatorluk denir. Kara çamurlu bütün şeyleri gördünüz televizyonda. Simsiyahtı deniz. “Yanında bir kavimi gördü”. Yani televizyondan görüyor adeta. Bak buradaki anlatım öyle. Yani bizzat giderek görmüş gibi değil buradaki anlatım. Oradan oraya, oradan oraya. Sanki bir tuşa basıyor onu görüyor. Bir tuşa basıyor onu görüyor. Bir tuşa basıyor onu görüyor gibi buradaki anlatım. Gezdi demiyor zaten ayette.

“Dedi ki; “kim zulmederse biz onu azaplandıracağız”. Kim azaplandırıyor? Melekler. Kim azaplandırıyor? Hızır (as). “Sonra Rabbine döndürülür. O da onu görülmemiş bir azapla azaplandırır”. Allah ayrıca belanızı verir diyor. Bu da 2007 tarihini veriyor ebcedi. “Kim iman eder ve salih amelde bulunursa”, yani istenen budur diyor Allah. İman etmesi ve samimi olması. “Onun için güzel bir karşılık vardır”. Dünyada ve ahirette bir kurtuluş vardır. “Ona buyruğumuzdan kolay olan söyleyeceğiz”. Yani yobazlık bitecek. Kolay olan yani dinde tahlif olacak. Ferahlık olacak. “Sonra yine bir yol tuttu”. Bir sultan. Bir sebep. Yani bir seyahate çıktı demiyor buradaki ayette.

“Sonunda güneşin doğduğu yere kadar ulaştı. Ve onu güneşi kendileri için bir siper kılmadığımız bir kavim üzerine doğmaktayken buldu”. Bunu sonra açıklayacağım. “İşte böyle onun yanında özü kapsayan bilgi olduğunu büsbütün kuşatmıştık”. Özü kapsayan bilgi. Bak genel değil özü. Ledün ilmi. Yine burada da aynı olayla karşılaşıyoruz. Özü kapsayan bilgi. Hızır (as)da da aynı şey var. Burada da var. “Büsbütün kuşatmıştık”. Tamamen bana ait diyor Allah bilginin tamamını. “Sonra bir yol tuttu”. Yine bir sultan. Bir sebep. “İki seddin arasına kadar ulaştı. Onların sedlerinin önünde hemen hemen hiçbir sözü kavramayan bir kavim buldu”. Bu da 2015. İnşaAllah bu PKK'nın yerle bir olacağı tarih Allah'ın izniyle.

“Dediler ki; “Ey Zülkarneyn gerçekten Yecuc ve Mecuc yeryüzünde bozgunculuk çıkarıyor”. Anarşist ve teröristler bozgunculuk çıkarıyorlar. “Bizimle onlar arasında bir set inşa etmek için sana vergi verelim mi?”, seni iktidara getirelim demek istiyorlar. Kendi talep etmiyor Zülkarneyn. Seni iktidara getirelim yani dünya hakimi yapalım diyorlar. “Dedi ki; “Rabbim beni kendisinde sağlam bir iktidarla yerleşik kıldığı güç, nimet ve imkan daha hayırlıdır. Madem öyle bana insani güçle yardım edin”. Yani bana tabi olun siz diyor. Yani tam tabi olun. Biat edin diyor.

“Sizinle onun arasında sapasağlam bir engel kalayım”. Anarşi ve terörü doldururum diyor. Tamamen doldururum diyor. “Bana demir kütleleri getirin. İki dağın arası eşit düzeye gelince körükleyin dedi. Onu ateş haline getirinceye kadar bu işi yaptı. Dedi ki; “bana getirin üzerine eritilmiş kıtran dökeyim”. Katran dökeyim diyor. “Böylelikle ne onu aşabildiler ne de onu delmeye güç yetirebildiler”. İki arası eşit oluncaya kadar demir kütleler. Ne yapacak Mehdi? Ne kadar tank, top varsa teknik aletler bu. Savaşta kullanacak teknik aletler hepsini eritecektir. Ve hepsi ağır sanayide kullanılacaktır. Buradaki demir kütlelerinden kasıt bu. Çünkü tanklar bir uzun ton hesabı inandır. Çelik, demir. Bütün tanklar eritilecek, bütün toplar eritilecek dünyada. Mehdi devrinde. İsa Mesih devrinde. Kılıçlar, silahlar hepsi eritilecek. Yani silah bırakılmıyor. Yani insan öldürmede kullanılan hiçbir silah bırakmayacak Mehdi. Burada o ayette ona işaret ediyor inşallah.

Bak “böylelikle ne onu aşabilir, ne onu devirmeye güç getirebilir”. Artık anarşi ve terör tamamen duruyor, bitiyor. Çünkü silah olmadın mı, iman oldun mu, güzel ahlak oldun mu, zulüm de olmuyor. İnşaAllah. “Dedi ki; “bu benim Rabbimden bir rahmettir”. Allah'ın rahmetiyle ben yaptım. Yani kendi gücüm olarak yapmadım. “Rabbimin vaadi geldiği zaman o bunu dümdüz eder. Rabbimin vaadi haktır”. Rabbimin vaadi geldiği zaman. Kıyamet olur. “Biz o gün bir kısmını bir kısmı için dalgalanaca bırakmışız o zaman. Sura'da üfürülmüştür artık onların tümünü bir araya getirmişiz” diyor Allah. Hemen Ahir zamanla ilgili olduğu için, ayet hemen ahir zamana, kıyamete geçiyor. Kıyamet zamanı. Kıyamete yakın dönemi anlattığı için. Evet. Bakın, yobaz takımına Cenab-ı Allah ne diyor?

“Onların dünya hayatındaki bütün çabaları boşa gitmişken, kendilerini gerçekte güzel iş yapmakta olduklarını sanıyorlar.” Bak, Yobaz takımına işarettir. “Onların dünya hayatındaki bütün çabaları boşa gitmişken, kendilerini gerçekte güzel iş yapmakta oluyor”. Yani tam ehli sünnet üstünde, tam doğru oldukları karar içinde oluyor. Adam. Sarık tamam, cübbe tamam. Öbürleri ahlak, vefa, sadakat, cehd etmek, İttihat-ı İslam, Tür-İslam Birliği, şefkat, merhamet sayarım da sayarım. Bunlar var mı? Yok. Yobazdan kastımız Kur'an'ı yeterli görmeyip hurafelerine iştigal eden adamlar. Dini zorlaştıran adamlar.

 


Kehf Suresi, 56, 58-61 Ayetlerinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar’ın 10 Nisan 2015 tarihli sohbetinden Kehf Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: “Biz elçileri, müjde vericiler ve uyarıcılar olmak dışında (başka bir amaçla) göndermeyiz.”(Kehf Suresi, 56) Diyor Cenab-ı Allah. “Onlar Benim ayetlerimi ve uyarıldıklarını (azabı)” Yani azap, ahiretle ilgili konuları, “alay konusu edindiler.” İlk reaksiyon bu oluyor, alay. Adam diyor “niye alay etti?” diyor. Ayetin inişiyle, adamın alay etmesi aynı yaratılıyor, bütün yaratılıyor. Yani adam, alay etmeye mecbur olarak yaratılıyor. Onu Allah alay ettiriyor. O da diyor ki “adam kendi kendine öyle kafasına göre esti diye yaptı” zannediyor. Kaderinde olduğu için yapıyor. Ayetin inişi ve adamın alay etmesi iç içe, bütün, tek bir bütün, kader bütünü. “Senin Rabbin rahmet sahibi (ve) bağışlayıcıdır. Eğer, kazandıklarından dolayı onları (azapla) yakalasaydı, şüphesiz onlara azabı (bir an önce) çabuklaştırırdı.” Yani İslam âleminde şu anki acının yavaş yavaş gelmesinin nedeni, Cenab-ı Allah’ın sabrından. Yoksa belayı bütün dünyada, İslam âlemi de hak etmiş durumda. Tabii iyi insanlar da var ama zalimler hak etmiş durumdalar. “Hayır, onlar için bir buluşma zamanı vardır, onun dışında asla başka bir sığınak bulamayacaklardır.” (Kehf Suresi, 58) “Hayır, onlar için bir buluşma zamanı vardır” Bakın şimdi buna dikkat edin. 58. Ayet. “bir buluşma zamanı” “İşte ülkeler (ve onların halkları), zulmettikleri zaman onları yıkıma uğrattık;” Şu an İslam ülkelerinde meydana gelen olayın nedeni bu. “…ve yıkımları için bir buluşma zamanı tespit ettik.” (Kehf Suresi, 59) Bu toplantı olmadan bu yıkım yapılmıyor. Önce bu toplantı yapılıyor. Karar veriliyor, yıkım kararı alınıyor, ondan sonra yıkılıyor.

Ayette bak, diyor iki yerde belirtiyor. 58. ayette var ve 59. ayette var, “zulmettikleri zaman onları yıkıma uğrattık ve yıkımları için bir buluşma zamanı tespit ettik.” “Hani Musa genç yardımcısına demişti: “İki denizin birleştiği yere ulaşıncaya kadar gideceğim.” İstanbul, iki denizin birleştiği yer. Hz. Musa (a.s) genç yardımcısına diyor. Buralarda meftun olduğu söylenir. Mezarı bu yakınlarda olduğu söylenir.

TARKAN YAVAŞ: Yuşa.

ADNAN OKTAR: Yuşa, evet. Hep genç, Ashab-ı Kehf genç, Hz. Musa (a.s)’ın talebeleri genç, yanında götürdüğü genç. “Böylece ikisi, iki (deniz)in birleştiği yere ulaşınca” 1984 tarihini veriyor ebcedi. 1984, ne var acaba 1984’te? Kim kiminle buluşuyor acaba 1984’te? Ahirette anlayacağız, inşaAllah.

 


Kehf Suresi, 1-10, 59-67 Ayetlerinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 2 Mart 2011 tarihli röportajından Kehf Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: Şeytandan Allah'a sığınırım. Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla. “Hamd kitabı kulu üzerine indiren ve ona hiçbir çarpıklık kılmayan Allah'a aittir”. Hamd ettiğimizde sadece Allah'a hamd ediyoruz. İnsana hamd edilmez. “Hamd olsun sana” denmez. “Bana aittir”, diyor Allah. Bak “kitabı kulu üzerine indiren”, peygamberin üzerine iniyor fakat “onda hiçbir çarpıklık kılmayan Allah'a aittir”. “Son derece mükemmeldir”, diyor Allah, Kur'an yani kusursuz bir mükemmellik vardır diyor.

“Dosdoğru bir kitaptır ki kendi katından şiddetli bir azapla uyarıp korkutmak” bak “dosdoğru bir kitaptır ki kendi katından şiddetli bir azapla uyarıp korkutmak”. İnsanlar korkutulmadıktan sonra, korkulmadıktan sonra ne sevgiyi normal yaşayabiliyorlar, ne normal ahlak göstertebiliyorlar. Allah'ın hikmeti illaki cehennem korkusu olacak, illaki Allah'tan korkacak. Yoksa normal, dengeli olamıyorlar. Egoiste, bencilliğe çok yatkın insan. Diyor ki mesela ben Allah'ı çok seviyorum. Güzel. Peki ahlakın bozukluğu niye oluyor? Çünkü Allah'tan korkmuyorsun. Mesela ben diyor aşktan tutkudan bahsediyor. Bakıyorsun aşkı tutkuyu bilmiyor. Çok seviyorum diyor. Bilmiyor. Niye? Çünkü Allah'tan korkmuyor. Allah'tan korkmayan aşkı tutkuyu bilemez.

“Ve salih amellerde bulunan müminlere müjde vermek için”, samimi olan müminlere müjde vermek için, “onu indirdi. Şüphesiz onlara güzel bir ecir vardır”. Bizde verilen müjde ne? Nur suresinde belirtiyor, dünya hakimiyeti. Ve ahirette de cennet. İnşaAllah. “Şüphesiz onlara güzel bir ecir vardır”, sevap vardır. “Onlar orada ebedi olarak kalıcıdırlar”. Biz de içgüdüdür, ebedi yaşamak isteriz. Allah “cennette ebedi kalacaksınız”, diyor. Zaten teknik olarak var olan bir görüntünün, var olan bir sesin yok olması mümkün değildir. Yani sonsuza kadar yok olmaz. Mesela ben şu an konuşuyorum ya, bu konuşma ve görüntü aslında teknik olarak mümkün değildir yok olmaz. Yani var olan bir şey yok olmuyor. Yani çünkü mutlak yokluk olması gerekiyor. Mutlak yokluk da teknik olarak mümkün değildir. Yani biraz düşünen bunu anlar. Çünkü mesela bir ses diyelim. Aynı zamanda o bir cisimdir ses. Bir şeydir. Hiçbir şekilde kaybolmaz sonsuza kadar. Hiçbir hatıra kaybolmaz. Hiçbir konuşma kaybolmaz. Ama Allah dilerse göstertir. Dilerse göstertmez. Ama kaybolması mümkün değildir.

“Bu Kur'an Allah çocuk edindi diyenleri uyarıp korkutur”. Yani Hristiyanları uyarır diyor Allah. Demek ki, Hristiyanlara yönelik bir kitap Kur'an aynı zamanda. Onları uyarıp korkutuyor. “Bu konuda kendilerinin ve atalarının hiçbir bilgisi yoktur”. Yani doğrudan yalan söylüyorlar diyor Allah. Bir bilgiye dayalı değil diyor. “Ağızlarından çıkan söz ne kadar büyük. Onlar sadece yalan söylüyorlar”, diyor Allah. Ki dünyanın büyük bölümünü kasıp kavuruyor biliyorsunuz. Yani teslis inancı, Allah çocuk edindi inancı dünyayı perişan ediyor şu an. Hristiyan alemini mahveden bir düşünce.

“Şimdi onlar bu söze Kur'an'a inanmayacak olurlarsa sen onların peşi sıra esef edecek kendini kahredeceksin öyle mi?” Peygamberimiz acayip üzülüyor onlar iman etmiyorlar diye. Hristiyanlara da anlatıyor dinlemiyorlar. Peygamberimiz de çok çok şiddetli üzülüyor ama hastalanacak dereceye geliyor. Allah diyor “kendini kahredeceksin öyle mi?” Çünkü çok şiddetli üzüntü insanı Allah esirgesin öldürebilir bile. Yani sakatlanma ve ölmeye sebep olabilir. Allah ona dikkat çekiyor. Yani böyle bir şey yapma diyor Allah. Çünkü kaderde olduğu için bunu tabi karşılamasını istiyor Peygamber Efendimizin, bu durumu.

“Şüphesiz biz yeryüzü üzerindeki şeyleri ona bir süs kıldık”. Mesela bardak bir süs, tabak süs, dağlar süs, insanlar süs, kadınlar süs, kaşlar süs, gözler süs, burunlar süs, doğru mu? Doğru mu? Ak severim ben seni. Oradan o kadar tatlı dinliyor ki beni. Tam bildiğin kedi. Oktar Hocam nasılsın?

OKTAR BABUNA: Çok iyiyim, hocam.

ADNAN OKTAR: Çok şıksın. MaşaAllah. “Hanginizin daha güzel davranışta bulunduğunu deneyelim” diye diyor Allah. Yani deneme derken Allah da bizim ne yapacağımızı bilir. Bize bizi gösteriyor. Yani ne olduğumuzu görüyoruz. Çünkü mesela bak ben sizin güzel ahlakınızı görüyorum. Sizi daha çok seviyorum. Sizi tanımasam sevemem. Hep detaylarla insan seviyor. Mesela karakteriniz, dürüstlüğünüz, yalan söylememeniz, temizliğiniz, şefkatiniz, insancıl olmanız, olgun olmanız sürekli beynimizde bilgi olarak birikiyor. Her bilgiye ayrı bir muhabbet oluşuyor. Her bilgiye ayrı bir muhabbet oluşuyor. Onun sonucunda canı gönülden sever hale geliyoruz. Yoksa bir tutam saça, etten oluşmuş bir çift burna, etten oluşmuş bir çift göze bir sevgi olmaz. Yani manevi birçok unsur bir araya geldiği için çok seviyoruz. Bir de ısrarlı olunca bu, mesela ısrarlı sadakat ve sevgi, saygı, güzel ahlak görünce sevgi katlanıyor. Mesela 2, 4, 8, 16 devam ediyor. Müthiş bir tırmanış gösteriyor zamanla orantılı olarak.

“Biz gerçekten yeryüzü üzerinde olanları kupkuru çorak bir toprak yapabiliriz”. Şimdi bakın, ebcedine bakın hayret edecek bir şey. Tam 1545 tarihini veriyor. MaşaAllah. Bediüzzaman'ın kıyametin kopuş talimi olarak verdiği tarih. MaşaAllah. Net 1545. Bak “biz gerçekten yeryüzü üzerinde olanları kupkuru çorap bir toprak yapabiliriz”. Bu kıyamette oluyor zaten. “Sen yoksa Kehf ve Rakim ehline bizim şaşılacak ayetlerimizden mi sandın?” İki grup genç gibi görünüyor bu Kehf ve Rakim. Yani Kehf zaten öyle de Rakimi de ben ikinci bir gençlik grubu olduğunu düşünüyorum. Yani biri Mehdi'nin biri İsa Aleyhisselam'ın talebelerine işaret ediyor Allah-u alem.

“O gençler mağaraya sığındıkları zaman demişlerdi ki; “Rabbimiz katından bize rahmet ver. İşimizden bize doğruyu kolaylaştır. Bizi başarılı kıl”. Mağaradan kasıt nedir? Kapalı bir mekan. Çünkü bu gençler cihat yapıyorlar. Yani dini yayıyorlar. “İşimizden bize doğruyu kolaylaştır”. Çünkü mağaranın içinde bir faaliyeti olmaz. O zaman aktif, canlı bir faaliyet var. Evet. Bu ayet doğrudan Mehdiyet’e bakan bir ayettir. Kehf suresi baştan sona Mehdiyet’i anlatır. Küçük bir genç grubu vardır önce. Bir araya geliyorlar. Anneler babalarını ayırıyorlar. Zor şartlar altındalar. Sonra onların olaylarının arkasından Hızır (as) ’ın kıssası var. Bir devlet kuruluşu mevzu bahis. Hızır (as) zaten devlet kuruluşlarında hep ortadadır. Yani görevdedir. Bak burada bu ayette de bunu görebiliriz.

Şimdi bak 59. ayet. Bu ayette başlıyor. “İşte ülkeler ve dünya ülkeleri” Türkiye, Malezya, Filipinler “ve onların halkları zulmettikleri zaman onlara yıkıma uğrattık.” O devleti yıkıyoruz yani orada ayaklarına meydana getiririm diyor Allah. Bir şekilde yıkarım yani sistemlerini yıkarım diyor Allah. “Ve yıkımları için bir buluşma zamanını tespit ettik”. İşte bu Hızır'ın buluşması. Bak “yıkımları için bir buluşma zamanını tespit ettik.” Bu buluşma olduktan sonra yıkım oluşuyor. Şimdi 60. ayette başlıyor bakın 59. ayette bu konu 60'da başlıyor şimdi.

“Hani Musa genç yardımcısı demişti ki; “iki denizin birleştiği yere ulaşıncaya kadar gideceğim”, yani İstanbul. “Ya da uzun zamanlar geçireceğim. Böylece ikisi iki denizin birleştiği yere ulaşınca,” 2-2. Her zaman söylediğim söz. Bak. “Böylelikle ikisi iki denizin birleştiği yere ulaşınca”, Hz. Süleyman'ın sarayı 2-2'dir. Sarayın inşaat tarihi, başlangıcı. 2 Şubat'ta başlamıştır. Hz. Süleyman'ın. İlk harç o zaman konmuştur. “Böylece ikisi iki denizin birleştiği yere ulaşınca” yani İstanbul'a ulaşınca “balıklarını unuttular” yani biz tabi ikinci aşamadan tefsirini açıklaması yapıyoruz “balıklarını unuttular balık denize bir akıntıya doğru kendi yolunu tuttu” yani balık çağı geçiyor. Yerine ne geliyor? Kova çağı geliyor.

“Bir akıntıya doğru kendi yolunu tuttu”. Yani zamanın akışı içerisinde o çıkıyor. “Yorgunlukta çok yorulduk” diyor. Bak diyor ki 72. Ayette. “Varmaları gereken yere gelip”, şeytandan Allah'a sığınırım. “Geçtiklerinde”, bak geçtiklerinde, “Musa genç yardımcısına dedi ki”, genç yardımcısı burada tabi Hz. İsa (as) işaret ediyor. “Yemeğimizi getir bize. Andolsun biz yaptığımız yolculuktan gerçekten yorulduk. Genç yardımcımız dedi ki; “gördün mü kayaya sığındığımızda” bakın kayaya sığındığımızda, “balığı unuttum”. Bu hangi kaya, hangi kayalık mevki? Bakacağız. Sonra ileride bileceğiz.

“Balığı unuttum. Onu hatırlatmamı şeytandan başkası bana unutturmadı.” Demek ki şeytanın insanların beynine etki etme gücü varmış. Unutturabiliyormuş. “O da şaşıracak tarzda denizde kendi yolunu tuttu”. Hayret edecek tarzda kendi yolunu tuttu. Biz tabii ikinci anlamı yani zahir anlamlarla devam ediyorum. Üçüncü anlam olarak balık, balık yağı vücudu en güçlendiren gıdadır. Yani ona da işaret var. “Musa dedi ki; “bizim de aradığımız buydu. Böylelikle ikisi izler üzere geriye doğru gittiler”. Bazen bir işaret olur. Oradan anlaşılır. Ne olacağı. Mesela dışarıya çıkmak istersin. Ayağın bir tökezler. Bir şey vardır. Bir fevkaladelik vardır. Tam kapıyı açacaksın ani bir şiddetli bir rüzgar çıkar. Kalp ehli anlar ki gitmemesi gerekiyor. Geriye döner bir şey vardır yani işaretten işaret çıkarır ama bunu ben tabi herkese tavsiye etmem yani ama bilen için bir işaretten işaret vardır.

“Dedi ki; “bizim de aradığımız buydu”. O işaretten ben anladım diyor. “Böyle ki ikisi izler üzerine geriye doğru gittiler”. Bir sefer de geriye doğru gidiyorlar. Vazgeçiyorlar ileriye doğru gitmekten. “Derken katımızdan kendisine bir rahmet verdiğimiz ve tarafımızdan kendisine bir ilim öğrettiğimiz”, ledün ilmi öğrettiğimiz “kullarımızdan bir kulu buldular” ki ebcedi 2010 tarihini veriyor. MaşaAllah.

“Musa ona dedi ki; “doğru yol, rüşt olarak sana öğretilenden bana öğretmen için sana tabi olabilir miyim? Dedi ki; “gerçekten sen benimle birlikte olma sabrını göstermeye güç yetiremezsin”. Şimdi bak bana da yazı yazıyor gençler, kardeşler. Hocam diyorlar, şuna şunu niye şöyle dedin? Buna bunu niye böyle dedin? Hayrettir diyorlar. Mesela sen böyle bir konuyu çok açık bildiğin halde diyorlar. Niye böyle diyorsun diyorlar? Ledin ilminden kaynaklanıyor. İnşaAllah. Hocam mesela şu tavrı neden gösterdin diyorlar. Ledin ilminden kaynaklanıyor. Mesela Erbakan hocamız diyorlar, 28 Şubat'ta niye o kararların altına imza attı? Takva bir Müslüman bunu yapar mı diyor. Ledin ilminden kaynaklanıyor.

Erbakan Hoca'mızın birçok sözü ledün ilminden kaynaklanır. Ama zahir bakanlar uğultu çıkarıyorlar anlayamadıkları için. Ya kardeşim senin aklın nerede? Bu insanların aklı nerede? Yani nereden biliyorsun o kadar zahiri insan olduklarını? Yani o kadar yüzeysel düşündüklerini nereden çıkarıyorsun? Çok kapsamlı ve derin düşünüyorlar. “İnşaAllah beni sabreden bulacaksın. Hiçbir işte sana karşı gelmeyeceğim”. Mürşide karşı yapılacak iş budur. Tavır budur. Hiçbir işte karşı gelinmez.

“Dedi ki; “eğer bana uyacak olursan hiçbir şey hakkında bana soru sorma”. Çünkü bu kalp burkucu olur ve ilme yakışan bir şey olmaz. “Ben sana öğütle anlatıp söz dedikçe kadar”. Çünkü insan birisi kuşkulandıysa bir şeyden zaten olgun bir insan onu anlar kuşkulandığını ve onu ona açıklar zaten. Onu ona sormasına gerek yok. “Böylece ikisi yola koyuldu. Nitekim bir gemiye binince o bunu deldi”. Gemiyi parçaladı yani gemiyi hurda hale getirdi veyahut belirli bölgesine tahribat meydana getirdi.

“Dedi ki; “içindekileri batırmak için mi onu deldin? Andolsun sen şaşırtıcı bir iş yaptın”. Hıdır yeşil demektir. “El hadra” Mehdi'nin de gözünün rengidir. “El hadra” oradan giriyor. Şimdi mesela biz Hazreti Hızır'ın faaliyetlerini bir söylesek insanlara. Hazreti Hızır'a karşı baya cephe alan insan olabilir. Onun için Allah birçok perdelerle yazıyor. Mesela bir trafik kazası oluyor. Giderler garibim şoförü dövmeye kalkarlar. Şoför öldürmez onu. Gider doktora saldırıyorlar bir sefer. Doktor da öldürmez. Azrail (as)'a diyorlar, o niye can aldı diyorlar. Azrail de öldürmez. Allah öldürür. Ne zaman öldürüyor? Daha o doğmadan ölmüştür. Yani her çocuk daha doğmadan ölür. Allah katında ölmesi bitmiştir. Daha babası da dünyaya gelmeden o çocuk zaten ölmüş oluyor. Kaderinde öyle. Allah öyle yaratıyor. Bu Ahir zamanda olacak olaylar bunu bilenler bilirler. Yani 71. ayetteki bu olay birçok insanın kaldıramayacağı bir olaydır.

“Dedi ki; “gerçekten benimle birlikte olma sabrını göstermeye kesinlikle güç getiremeyeceğini sana söylemedim mi?” Demek ki ledün ilmine tahammül bir hayli güç. Ledün ilmini uygulayan bir insana tahammül bir hayli güç. Mehdi'ye talebe olmak bu yüzden çok güç. O yüzden 313 kişiler. İnşaAllah. Yani ana nedeni ledün ilmidir. Bak Hz Musa gibi ülü'l-azm Peygamber Hz Hızır'a talebe olamıyor, daha üçüncü soruda bitiyor talebeliği, bu kadar zordur.

 


Kehf Suresi, 54, 56-57, 59, 61 Ayetlerinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar’ın 4 Kasım 2013 tarihli sohbetinden Kehf Suresi ile ilgili açıklamalar. 

 

ADNAN OKTAR: “Andolsun” diyor Cenab-ı Allah, Kehf Suresi, 54 de, “Bu Kuran'da” bak hep Kuran’a dikkat çekiyor Allah, “Andolsun, bu Kuran'da insanlar için Biz her örnekten” ama bak her örnekten diyor Allah, akla gelen her örnekten “çeşitli” diyor bu seferde. Bak her örnekten “çeşitli açıklamalarda bulunduk. İnsan, her şeyden çok tartışmacıdır.” Yeni yeni hadisler ortaya çıkararak, yeni yeni hükümler ortaya çıkararak işte falanca alim şunu dedi, falanca alim bunu dedi diye tartışma ortamı meydana getiriyorlar. Diyorlar ki: “arkadan tartışmada da ümmetin ihtilafı rahmettir” diyor. Tartışma var ya bu rahmettir diyor. “Allah, felakettir” diyor ayette, “bela“ diyor, onlarda Allah’tan bize bir güzellik olarak geldi bu diyor. Ümmetin bölünmesi, parçalanması, birbiriyle uğraşması tartışmasını bir nimet olarak görüyor.

Şeytandan Allah’a sığınırım. Halbuki Kehf Suresi’nde 54’de Allah; “Andolsun, bu Kuran'da insanlar için, Biz her örnekten” her örnekten üstelik çeşitli. Bak her örnekten deyip bitirmiyor Allah. Her örnekten birde “çeşitli açıklamalarda bulunduk. İnsan, her şeyden çok tartışmacıdır.” Haz alıyorlar adam tartıştığında. İşte falanca alime göre böyle, falanca alime göre böyle. Alın fıkıh kitaplarını, 30 çeşit izah vardır. Aynı alimde hatta talebeleri ayrı düşünüyordur. Talebesinin talebesi ayrı düşünüyordur. Tartışma ortamı olmuş. Bakın, Allah ona dikkat çekiyor. “her şeyden çok tartışmacıdır” diyor.

“Biz elçileri, müjde vericiler ve uyarıcılar olmak dışında (başka bir amaçla) göndermeyiz.” Müjde veriyorlar. İttihad-ı İslam müjdesi veriyorlar. Hz. İsa Mesih (a.s)’ın müjdesini veriyorlar, cennet müjdesi veriyorlar ve uyarıyorlar ümmetleri. “İnkar edenler ise, hakkı batıl ile geçersiz kılmak için mücadele ediyorlar.” Batıl nedir? Geçersiz bilgiler. Darwinistler, materyalistler gece gündüz çalışma yapıyorlar. Nasıl yapıyorlar? “İnkar edenler ise, hakkı batıl ile geçersiz kılmak için mücadele ediyorlar.” Batıl geçersiz. Bilimsellikten uzak, mantıksız şeyler ile geçersiz kılmak için hak olanı bak hak olanı geçersiz kılmak için mücadele ediyorlar. Ona para veriyorlar, imkan veriyorlar, salonlar tutuyorlar, üniversiteler açıyorlar, okullar açıyor uğraşıyor. Mücadele ediyorlar.

“Onlar Benim ayetlerimi ve uyarıldıklarını (azabı)” uyarıldıkları her şeyi “alay konusu edindiler” diyor Allah açın bakın internette, alay konusu ediniyorlar. Bak diyor ki Allah onun nedeni için; “Biz gerçekten, kalpleri üzerine onu kavrayıp anlamalarını engelleyen bir perde kıldık” diyor. Yani niye anlayamıyor diyorlar, halbuki Ben öyle yarattım onları zaten diyor Allah bu da, ledün ilmi. “kulaklarına bir ağırlık koyduk” diyor Allah. “Sen onları hidayete çağırsan bile” anlatsan delillendirsen bile “onlar sonsuza kadar asla hidayet bulamazlar.” Bak, sonsuza kadar. Sonsuz ne demek? Ben onları öyle yarattım diyor, sonsuzluğun anlamı bu. Böyle yaratıldılar onlar diyor Allah. Yani 1 trilyon, 2 trilyon geçse de değişmiyor. Sonsuza kadar böyledir diyor Allah. Bu çok manidar yani sonsuza kadar böyle olması. Ahir zamanın ne kadar acımasız olduğuna da Kuran işaret ediyor. Çünkü Kehf Suresi, ahir zamanı anlatır daha çok. Ağırlıklı olarak ahir zamanı anlatır.

“İşte ülkeler (ve onların halkları), zulmettikleri zaman onları yıkıma uğrattık;” Mesela bak şimdi Mısır yıkıldı, Afganistan yıkıldı, Irak yıkıldı, Libya yıkıldı. “İşte ülkeler (ve onların halkları), zulmettikleri zaman” çünkü idareciler zulmediyor, halk zulmediyor, halkın bir kısmı zulmediyor, “onları yıkıma uğrattık; ve yıkımları için bir buluşma zamanı tespit ettik.” Onun için işte Hızır'ın da katıldığı bir toplantı oluyor. Yıkılmadan önce. Ondan sonra yıkım geliyor arkasından. “Böylece ikisi iki denizin birleştiği yere ulaşınca”. İkisi iki. 2-2. “İki denizin birleştiği yere ulaşınca” 1984 ebcedi. İstanbul'da Mehdiyet'in İlk faaliyet yılları.

“Balıklarını unuttular. Denizde bir akıntıya doğru kendi yolunu tuttu”. Bak o denizde de bir akıntı var. Denizde normalde akıntı olmaz. Denizde dalgalanma olur. Akıntı olmaz. Yani göze gönül bir akıntı olmaz. Ama boğazın akıntısına dikkat çekmiş Kuran. “İki denizin birleştiği yer”, diyor. İstanbul boğazını öyle vurguluyor. Bir de akıntıya dikkat çekiyor, iki.

 


Kehf Suresi, 59-82 Ayetlerinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 26 Mart 2010 tarihli röportajından Kehf Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: Bakın Kehf Suresinde 59. Ayet. “İşte ülkeler”, şeytandan Allah'a sığınırım, “ve onların halkları zulmettikleri zaman”, dinden çıktıkları zaman, materyalist, Darwinist oldukları zaman, Allah'a, Kur'an'a, İslam'a saldırdıkları zaman, haşa, kendilerince öyle zannettiği zaman, iddia edilen Ergenekon örgütü gibi yapılanmalarla Müslümanları kitle halinde katletmeyi düşündükleri zaman, “onları yıkıma uğrattık”. Bütün teşkilatlarının şambala takımını yerle bir ettik anlamına gelir, inşaAllah, bir yönüne.

“Ve yıkımları için”, bu sistemin dağıtılması için “bir buluşma zamanı tespit ettik”. Üçler, yediler, kırklar, Hızır (a.s)'ın toplanma vakti inşaAllah. Hz. Musa balığı nerede kaybediyor?

ALTUĞ BERKER: İki denizin birleştiği yerde.

ADNAN OKTAR: İki denizin birleştiği yerde ama bir kayalık, kayalıkta kaybediyor. Kayalık. Kayalık değil mi? Kayalığa geldiğinde. Mağara kenarı. Evet. Peygamberimize vahiy nerede geldi? Mağarada geldi. Ashab-ı Kehf neredeydi? Mağarada. “Hani Musa genç yardımcısına demişti ki; “iki denizin birleştiği yere ulaşıncaya kadar gideceğim”. Mehdi'nin, Hz. İsa (a.s)'ın Hz. Hızır'ın bulunduğu belki meclise gelecek. O toplantıyı görecek belki. Belki davet edildi. “Ya da uzun zamanlar geçireceğim”. Dehir uzun zamanlar. Zaman boyutları. İnşaAllah. “Böylece ikisi iki denizin birleştiği yere ulaşınca iki denizin birleştiği yere ulaşınca”, Ebcedi 1984. Mehdinin filizlenmeye başladığı devir. 1984. Net. Seksen dört. Bir tane Ebced veriyor, bak bir tarif veriyor. 1984. Yani ikinci, üçüncü bir şey yok. Bir tane.

“Balıklarını unutuverdiler”. Unuttular diyor balıklarını. “Denizde bir akıntıya doğru kendi yolunu tuttu”. Denizin, denizde bir akıntıya doğru kendi yolunu tuttu. Denizde de bir kanal var dikkat edersin. Akıntısı olan bir kanal. “Varmaları gereken yere gelip geçtiklerinde Musa genç yardımcısına dedi ki”, hep gençlerden görüyor musun? Musa'nın yardımcısı hep gençlerdendir. Mehdi'nin yardımcısı hep gençlerdendir. Ashab-ı Kehf gençlerdendir. Bu genç yardımcısı delikanlı daha bu çocuk yaşta. Annesinin babasını bırakıp Hz. Musa'yla yolculuğa çıkıyor. Ailesini terk ederek gelmiştir.

“Yemeğimizi getir bize. Andolsun bu yaptığımız yolculuktan gerçekten yorulduk”. “Genç yardımcısı dedi ki; “gördün mü, Kayaya sığındığımızda”, yani oradaki mağaraya sığındığımızda “balığı unuttum. Onu hatırlamamı şeytandan başkası bana unutturmadı”. Demek ki şeytandan mücadele başlamış. Şambala ekibiyle efendim, Agarta'nın ekibi. Değil mi? Mübarek ekibi. Mübarek topluluk Agarta. “Şeytanın başkası bana unutturmadı. O da şaşıracak tarzda kendi yolunu tuttu”. Sonra buna açıklayacağız bu balığın olayının olduğunu inşaAllah.

“Musa dedi ki; “bizim de aradığımız buydu”. Benim şifrem bu. Yani daha önceden bana bildiren bu. Benim bildiğim bilgi bu. Yani buluşma yeri bu diyor. “Böylelikle ikisi izleri üzerine geriye doğru gittiler. Derken katımızdan kendisine bir rahmet verdiğimiz ve tarafımızdan kendisine bir ilim öğrettiğimiz”, ilm-i ledün, batın ilmi, “kullarımızdan bir kulu buldular”. Tarihi, miladi 2010 veriyor bu ayetin ebcedi. MaşaAllah. Miladi 2010, net.

“Musa ona dedi ki; “doğru yol, rüşt olarak sana öğretilenden bana öğretmen için sana tabi olabilir miyim?” Sana talebe olmak istiyorum, öğrenci olmak istiyorum diyor. Bak Peygamber Hz. Hızır'a tabi oluyor. Veli bir kul, veli bir insan. Onu mürşit hoca olarak kabul ediyor. Bana Beni eğit diyor. “Dedi ki; “gerçekten sen benimle birlikte olma sabrını göstermeye güç yetiremezsin”. Çünkü o şeriata tabi değil, o şeriata tabi. Yani sabredemezsin diyor. “Böyleyken özünü kavramaya kuşatıcı olmadığı şeye nasıl sabredebilirsin?” Bir özü vardır, bir geneli vardır. Özünü fark edemezsin diyor. Özünü kavramaya kuşatıcı olmadığı şeye nasıl sabredebilirsin?

“Musa dedi ki” diyor inşaAllah, “inşaAllah beni sabreden biri olarak bulacaksın, hiçbir işte sana karşı gelmeyeceğim”. İnşaAllah diyenler dünya hakimi olacak insanların özelliğidir. İnşaAllah. “Beni sabreden biri olarak bulacaksın”. Demek ki, Müslüman bir kere Allah'ın izniyle diyecek, sabredecek, hiçbir işle sana karşı gelmeyeceğim. Mürşide böyle tabi olunur. Hiçbir işle karşı gelinmez. Mehdi'de de böyledir. Hz. İsa (a.s)'da da öyledir. Tam bir mürşit olarak kabul edilecek. En büyük mürşittir o yüzden.

“Dedi ki; “eğer bana uyacak olursan hiçbir şey hakkında bana soru sorma”. Yani neden yaptın, niye gittin, neden oldu soru sorma diyor. “Ben sana öğütle anlatıp söz edinceye kadar.” Yani öğütle ben sana bunu anlatırım gerekirse diyor. Böylelikle “böylece ikisi yola koyuluyor. Nitekim bir gemiye binince o bunu gemiyi deliverdi”. Gemiyi tahrip ediyor. Dedim değil mi? Hz. Hızır'ın bir özelliğidir. Cismi gerekirse tahrip eder. İnsanı da etkisiz hale getirir. İsterse. “Musa dedi ki; “içindekilerini batırmak için mi onu deldin?” Çünkü bu şeriatı aykırı. “Andolsun sen şaşırtıcı bir iş yaptın”. Zaten her şey şaşırtıcıdır Hz. Hızır. Yani Allah'tır. Allah'ın özelliğidir aynı zamanda şaşırtıcı. Değil mi? Şaşırtıcı bedi demektir, bedi. Acipzaman. Mehdi için de söylenir. Acip şahıs. Şaşırtıcıdır. Mehdi de şaşırtıcı bir insandır.

“Dedi ki; “gerçekten benimle birlikte olma sabrını göstermeye kesinlikle güç yetiremeyeceğini sana söylemedim mi?” Vahiy ile aldığı için bilgiyi. Kesinlikle sabredemezsin diyor. “Musa; “unuttuğumdan dolayı sorgulama, bu işimden dolayı bana zorluk çıkarma dedi”, diyor. Unuttum diyor. Sorgulamamasını rica ediyor. “Bu işimden dolayı bana bir zorluk çıkarma” diyor. Yani bana kolaylık göstertiyor. “Böylece ikisi yine yola koydular. Nitekim bir çocukla karşılaştılar. O hemen tutup onu öldürdü”. Çocuğun boynunu kırıp öldürüyor Hz. Hızır. Çocuk derken genç, delikanlı.

“Musa dedi ki; “bir cana karşılık olmaksızın, tertemiz bir canı mı öldürdün? Andolsun sen kötü bir iş yaptın” diyor. “Dedi ki” Hz. Hızır, “gerçekten benimle birlikte olma sabrını göstermeye kesinlikle güç yetiremeyeceğini sana söylemedin mi?” Musa; “bundan sonra sana bir şey soracak olursam artık benimle arkadaşlık etme” diyor. Yani kendisine Allah söyletiyor. “Benden yana bir özre ulaşmış olursun dedi” diyor. Artık yani kesin kabul edeceğim diyor.

“Böylece ikisi yola koyuldu. Nihayet bir kasabaya gelip yemek istediler. Fakat kasaba halkı onları konaklamaktan kaçındı”. Halkın uzak durduğu bir insan. İnsanlar. Bak Hz. Hızır ve Hz. Musa. İki mübarek şahıs. Biri Ulu Lazım Peygamber, biri de Allah'ın velisi Hz. Hızır. Allah'ın askeri, Allah'ın aslanı Hz. Hızır. Halk ne yapıyor? Onları konuklamaktan kaçındı. Mehdi için ne olacak? Mehdi'den de insanlar hoşlanmayacaklar. Onu konuklamaktan kaçınacaklar. Uzak duracaklar. Mehdi'nin bir özelliğidir bu. Bakın Hz. Hızır'ın ve Musa'nın da özelliği olarak Allah belirtiyor. Tanımayan cahil halk böyle yapacaktır. Uzak duracaktır. Yanaşmak istemeyeceklerdir. Zaten Hz. Musa'ya çok az bir genç topluluğundan başka o zamanki şerir devletin, azgın devletin korkusundan dolayı kimse yanaşamıyor. Az bir genç topluluğu yanaşabiliyor. Kur'an ayetidir bu. Bir avuç gençten başkası yanaşamıyorlar. Devletin korkusundan, o zamanki halkın baskısından, insanların o nefret dolu ruhundan dolayı.

“Onda kasabada yıkılmaya yüz tutmuş bir duvar buldular”. Aynı zamanda bu duvar Hz. Süleyman'ın mescidinin duvarıdır. Ona da işaret ediyorum. Ki yeniden imar olacak bu duvar. Mehdi tarafından o mescit yeniden imar edilecek. Hz. Süleyman'ın mescidi. Rivayetler de var zaten. Ama bakın Hızır'ın bir özelliğini görüyoruz. “Hemen onu inşa etti”. Duvarcı ustası. Bu ne demektir? Mehdi aynı zamanda bütün Masonlara da hakim olacak. Yani hepsini dize getirecek. Hepsinin iman etmesine vesile olacak. Hepsinin Müslüman olmasına sebep olacak. Ve bütün duvarcı ustalarını da kendine tabi edecek. Onlar yüzyıllardan beri binlerce yıldan beri yüzyıllardan beri Adonayı bekliyorlar. beri, yüzyıllardan binlerce yıldan beri Adonayı bekliyorlar, Adon'u bekliyorlar. Onların lideridir o. Yani onların efsanelerinde Adon'dur, onların lideri. Binlerce yıldan beri bekliyorlar.

“Hemen onu inşa etti. Musa dedi ki; “eğer isteseydin gerçekten buna karşı bir ücret alabilirdin”. Halbuki o Allah rızası için yapıyor. Bir hikmetle yapıyor ve ücret almadan yapıyor. Mehdi'nin de bir özelliğidir bu. “Dedi ki; “işte bu benimle senin aranda ayrılmamız, sana üzerine sabır göstermeye güç yetiremeyeceğin bir yorumu haber vereceğim”. Yani neden sabır gösteremediğini sana göstereceğim şimdi anlatacağım diyor. Ama tabi Hz. Musa da Allah rızası için çalışan bir insan. Onu da belirteyim. Teviliyle. Ama orada ona belki hani o parayla aldığım parayla yiyecek alırdık gibi falan da düşünmüş olabilir.

79. ayet. 1979'a bakıyor aynı zamanda. “Gemi denizde çalışan yoksullarındı. Onu kusurlu yapmak istediğim”, bir kere 79'da bir geminin kusurlu olması, parçalanmasından bahsediyor. 1979'da İstanbul'da büyük bir gemi patlaması oldu. Yani İstanbul'un tarihinde böyle bir olay yok. Böyle bir ateş ve duman da olmamıştır. Böyle bir patlama da olmamıştır. Yani İstanbul İstanbul olalı bir kere oldu. Tarihinde. Binlerce yıllık tarihinde yok İstanbul'un. Bu kadar büyük ışık, aydınlık oluşması, gündüz gibi olması ki hadislerde aynısından belirtilmiştir. Gündüz gibi olacak diyor. Günlerce patlamalar devam edecek. Gök gürültüsü gibi ses çıkaracak diyor peygamberimiz. Yoğun bir duman bulutu olacağı belirtiliyor. Ve insanların canlarını alacak diyor. Malları da eksiltecek diyor. Aynısı olmuştur.

“Çünkü ilerlerinde her gemiyi zorbalıkla ele geçiren bir kral vardı”. Demek ki o devirde demokrasiden bahsetmek mümkün değil. Zorbalık hakim olacak. Anarşi hakim olacak, terör hakim olacak. Dünyada bir zorba sistem yaygın olacak. Ona işaret ediyor. “Çocuğa gelince anne ve babası mümin kimselerdi. Bundan dolayı onun kendilerine azgınlık ve inkar zorunu kullanmasından endişe edip korktuk”. Anne ve babasına Müslüman olduğu için zarar vermesinden çekindiğim için diyor o çocuğu öldürdüm diyor. Yani mutlaka zarar verecekti çünkü diyor. Yani onlara o bakın diyor. “Azgınlık ve inkar zorunu kullanıyor”. Yani zorla hem azgınlık yapacaktı diyor. Hem de inkar zorunu kullanacaktı diyor. Yani İslam'a dine o zamanki hak dine zarar verecekti diyor. Ya onların ahiretine zarar verecekti. Büyük bir tahribata sebep olacaktı diyor. “Bundan çekindiğim için onu öldürdüm” diyor.

“Böylece onların Rablerinden ondan temiz olmak bakımından daha hayırlısı, merhamet bakımından daha yakın olanı vermesini diledik”. Başka birinin diyor böylece yolunu açmış oldum ben diyor. Daha iyi bir gelecek diyor onun yerine. Demek ki bak daha iyiyi kollamak için %100 kötü olanı etkisiz hale getiriyor Hz. Hızır. Daha iyi olan nedir? Hz. Mehdi'dir, Hz. İsa (a.s)'dır. Demek ki onların yolunu tıkayanlara karşı bu tarz bir tavır olacak. Bunu gösteriyor.

“Duvar ise şehirde iki öksüz çocuğundur”. İki öksüz kimdir? Hz. Mehdi ve Hz. İsa (a.s). İkisi de öksüzdür, yetimdir. “Altında onlara ait bir define vardı”. Her ikisi de altındaki defineler çıkacaklardır. Hz. Süleyman'ın sandığını bulacaklardır. İncil ve Tevrat'ın asıllarını bulacaklardır. Kabe'nin altındaki defineleri çıkaracaklardır. Dünyanın definelerini çıkaracaklardır. “Babaları salih biriydi”. Hz. İbrahim'in salih olduğunu zaten Kur'an söylüyor.

“Rabbin diledi ki onlar ergenlik çağına erişsinler. Yani zuhur vakitlerine gelsinler”. Ona işaret var inşaAllah. “Kendi definelerini çıkartsınlar”. Yer altındaki madenler, yer altındaki altınlar, gümüşler. Hepsi o devirde çıkacak inşaAllah. “Bu Rabbinden bir rahmettir”. Allah'tan bir güzellik, iyiliktir. “Bunları ben kendi işim, özel görüşüm olarak yapmadım”. Ben buna kendi kendime karar vermedim diyor. Nasıl karar vermiş? Vahiy ile Allah emrettiği için yaptım diyor. “Kendi işim özel görüşüm olarak yapmadım. İşte senin sabır göstermeye güç getiremediğin şeylerin yorumu”.

 


Kehf Suresi, 59-61 Ayetlerinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 12 Nisan 2010 tarihli röportajından Kehf Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: “İşte ülkeler ve onların halkları” diyor, şeytandan Allah'a sığınırım, Allah, Kehf Suresi’nde. Açtım ve burası çıktı. “Zulüm ettikleri zaman onları yıkıma uğrattık. Ve yıkımları için bir buluşma zamanı tespit ettik”. Mesela Osmanlı’yı Allah yıktı. Değil mi? Zulüm vardı çünkü. Yani Osmanlı’nın yönetimini tenzih ederim, zulüm vardı genel olarak. “Hani Musa genç yardımcısına demişti ki: “İki denizin birleştiği yere ulaşıncaya kadar gideceğim ya da uzun zamanlar geçireceğim.” Yani İstanbul inşaAllah. “Böylece ikisi, iki denizin birleştiği yere ulaşınca” Ki ebcedi 1984 tarihini veriyor. Bak 2, 2. “Böylece ikisi iki denizin birleştiği yere ulaşınca, balıklarını unutuverdiler. Balık denizde bir akıntıya doğru kendi yolunu tuttu.” Artık o balık çağı bitmiş oluyor. Balık çağı bitiyor, ne çağı başlıyor? Kova çağı başlıyor inşaAllah. 

 


Kehf Suresi, 59-61 Ayetlerinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 5 Şubat 2012 tarihli röportajından Kehf Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: En başına geliyorum Kehf Suresi’nin. Şimdi Kehf Suresi’nde Hz. Hızır (a.s) kıssasına geliyoruz. Önce kehflerden bahsediyor.

59. ayet. Burada olay anlatılıyor, çok açık, net. Şeytandan Allah’a sığınırım. “İşte ülkeler” İran, Irak, Suriye, Lübnan, hepsini sayarız. “İşte ülkeler” diyor Allah. Gösteriyor. Bir kere ülkeler var. “Onlar” ülkeler “zulmettikleri zaman” zulüm ne? Allah’ın sistemine direndikleri zaman, Hz. Mehdi (a.s)’ın çıkışına direndikleri zaman, Hz. İsa Mesih (a.s)’a direndikleri zaman, Kuran ahlakına, İttihad-ı İslam’a direndikleri zaman bu zulümdür. İttihad-ı İslam’a direniyorsa, Mehdiyet’e, Hz. İsa Mesih (a.s)’a direniyorsa, bu zulümdür. “onları yıkıma uğrattık.” Parçaladık. Bakın Kehf Suresi’nin başlangıcı bu.

60’ta, Hızır (a.s) kıssasına geçiliyor. 59’da Hz. Hızır (a.s)’ın sistemi anlatılıyor, yöntemi anlatılıyor, 60’ta doğrudan konuya geçiliyor. “Ve yıkımları için” yani o ülkelerin yıkılması için “bir buluşma zamanı tespit ettik.” Hz. Hızır (a.s)’ın, Hz. İsa Mesih (a.s)’ın veyahut o devrin görevlilerinin, kırkların, kimse, Hz. Hızır (a.s)’ın talebelerinin buluşma zamanını tespit ettik. Şimdi ne yapıyor Cenab-ı Allah? 60. ayete geçiyor. “Hani Musa genç yardımcısına demişti: “İki denizin birleştiği yere ulaşıncaya kadar gideceğim” neresi iki denizin birleştiği yer? İstanbul “ya da uzun zamanlar geçireceğim.” Çeşitli zaman boyutlarında gezeceğim. Uzun zamanlar, çeşitli zaman boyutları.

61-“Böylece ikisi, iki denizin birleştiği yere ulaşınca” iki-iki “balıklarını unuttular.” Balık çağı bitiyor. “Denizde bir akıntıya doğru kendi yolunu tuttu.” Bunu çok daha ilerde söyleyeceğiz. Bu ayetin ne anlama geldiğini inşaAllah. Bir tefsir yönünü açıklayacağız inşaAllah. Ama bakın ülkelerin yıkılması için önce bir buluşma ve toplantı yapılıyor. Toplantıda yıkılma kararı alınıyor, ondan sonra yıkılıyor ama ne yaptıkları vakit? Zulmettikleri zaman. İttihad-ı İslam’a direnmek, Kuran ahlakına direnmek, Mehdiyet’e direnmek, Hz. İsa Mesih (a.s)’a direnmek, muhalefet etmek. Allah yıkacağım diyor. Ebcedleri de manidar tabii. Bakacağız sonra, inşaAllah.