Sayın Adnan Oktar'ın 30 Nisan 2011 tarihli röportajından Kehf Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: Kehf Suresi 65. ayet, şeytandan Allah’a sığınırım; “Derken, Katımız'dan kendisine bir rahmet verdiğimiz ve tarafımızdan kendisine bir ilim öğrettiğimiz kullarımızdan bir kulu buldular.” Bakın Allah, rahmet verdiğini başta söylüyor. Önce Allah’ın rahmeti, sonra bir ilim. O ilmin ne olduğunun söylemiyor Allah, bir ilim. “Bir kulu buldular.” Ebcedi; 2010. “Musa ona dedi ki: "Doğru yol (rüşd) olarak sana öğretilenden bana öğretmen için sana tabi olabilir miyim?" Müslüman nedir? Müslüman daima doğru yoldadır, onun da istediği o, rüşd; doğru yol. “Dedi ki: "Gerçekten sen, benimle birlikte olma sabrını göstermeye güç yetiremezsin. (Böyleyken) “Özünü kavramaya kuşatıcı olamadığın şeye nasıl sabredebilirsin?" Bende de kardeşlerimiz bana sık sık soru soruyorlar. “Hocam onu niye böyle yapıyorsun?” diyorlar. Ben de onlara diyorum ki bakın; “Özünü kavramaya kuşatıcı olamadığın şeye nasıl sabredebilirsin?"
“(Musa:) "İnşaAllah, beni sabreden (biri olarak) bulacaksın. Hiçbir işte sana karşı gelmeyeceğim" dedi. Dedi ki: "Eğer bana uyacak olursan, hiçbir şey hakkında bana soru sorma, ben sana öğütle-anlatıp söz edinceye kadar. Böylece ikisi yola koyuldu. Nihayet bir gemiye binince” hep gemili yerler, Hz. Mehdi (a.s) olduğu yerler gemili, Hz. Musa (a.s)’ın, Hz. Hızır (a.s) ile karşılaştığı yerler gemili. İkisi. Gemiyi tahrif ediyor Hz. Hızır (a.s). “Dedi ki: "İçindekilerini batırmak için mi onu deldin? Andolsun” yemin ediyor, “sen şaşırtıcı bir iş yaptın. Dedi ki: "Gerçekten benimle birlikte olma sabrını göstermeye kesinlikle güç yetiremeyeceğini ben sana söylemedim mi?" Ben de diyorum ki; "Gerçekten benimle birlikte olma sabrını göstermeye kesinlikle herkes güç yetiremez" diyorum inşaAllah. Onun için benim çevremde de az insan vardır, kardeşlerimiz çok az. Çok başarılıyız ama az insan var çevremizde, 300 kişi falandır. Her zaman böyledir, aşağı yukarı 300’ün çevresinde kalır ne fazlalaşır, ne azalır inşaAllah.
“(Musa:) "Beni, unuttuğumdan dolayı sorgulama” unuttuğunu bahane olarak onu söylüyor. “Bu işimden dolayı bana zorluk çıkarma" dedi. Böylece ikisi” üçüncü bir kişi yok, sadece ikisi. Ledün ilminde sır vardır, sır; teke tek söylenir, kalabalıkta söylenmez. Adam da bana alenen sır söyle diyor, “televizyondan bana sır söyle” diyor. Söylemem, ledüni bir sır olduğuna göre, eğer layıksa teke tek söylerim, bire birken söylerim. Adam odun, bir şeyin hikmetini çıkaramıyor, “Hocam şunu niye şöyle söyledin?” diyor. Anlayamıyorsan, ben sana ne diyeyim.
“Böylece ikisi (yine) yola koyuldular. Nitekim bir çocukla karşılaştılar, o hemen tutup onu öldürdü. Dedi ki: "Bir cana karşılık olmaksızın, tertemiz bir canı mı öldürdün? Andolsun, sen kötü bir iş yaptın." Hz. Hızır (a.s) izinlidir, Hz. Mehdi (a.s) kan akıtmaz. Ama Hz. Hızır (a.s) kan akıtır. Hz. Mehdi (a.s) kan durdurur, Hz. Hızır (a.s) kan akıtır, bina yıkar, devlet yıkar, Hz. Hızır (a.s)’ın özelliğidir. Melekler de öyle, Hz. Mehdi (a.s) kan akıtmaz ama Hz. Mehdi (a.s)’ın emrindeki, Hz. Mehdi (a.s)’a yardımcı olan melekler, ki yaklaşık 70 bin melektir, bunlar kan akıtırlar, kan revan içinde bırakırlar dünyayı.
Hz. Mehdi (a.s) muhaliflerini vururlar; özellikleridir. Hz. Mehdi (a.s) şahsı ve talebeleri kan akıtmaz, kanı durdurmak için müdahale ederler. Ama meleklerin konumu öyle değil. Peygamberimiz (s.a.v); “Meleklerin, Hz. Mehdi (a.s) muhaliflerinin boynunu vuracağını” hadislerde söylüyor. Feci şekilde öldürürler. Eğer dünyaya dikkatlice bakarsanız, bilmediğiniz olayların devam ettiğini görürsünüz. Allah öldürür. Melekleri ile öldürür. Allah bina yıkar melekleriyle. Hızır'ın özelliğidir aynı zamanda. Hızır da hem bina yıkar, insan da öldürür. Özelliğidir.
Ama Mehdi de uyuyan kişiyi dahi uyandırmaz. Son derece şefkatli ve merhametlidir. Antikandır. Zaten adı üstünde Mehdi Üldem. Kan durduran Mehdi. İnşaAllah.
ALTUĞ BERKER: Hadis-i şerif okuyabilir miyim? Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuş. “Allah onu, Hazreti Mehdi (as)'ı 3000 melekle destekleyecektir. O melekler Hazreti Mehdi'ye muhalefet dediğinin yüzüne ve arkasına vuracaktır. O melekler Hazreti Mehdi'ye muhalefet dediğinin yüzüne ve arkasına vuracaktır”. Tekrarlıyor inşaAllah.
ADNAN OKTAR: Yani Mehdi'ye muhalefet denen derken onun anlattığı dini İslam'a karşı mücadele edenlere, Kur'an'a karşı mücadele edenlere Allah meleklerle böyle karşılık vereceğim diyor. Yani bunu dikkatlice bakanlar göreceklerdir. Ama Mehdi bak diyor “şiddetle karşıdır kana”. Allah onu öyle yaratmıştır. Bütün devletlerin yıkılışında Hızır görev alır. Hızır Aleyhisselam. Zaten bak ayetin akışında 59. ayette başlıyor Kehf suresinde. Şimdi kapatabiliriz.
“İşte ülkeler” diyor bak. Şeytandan Allah'a sığınırım, “ve onların halkları zulmettikleri zaman”. Bak gerekçe ne? Zulmetmek. Yani Kur'an'a uymamak, İslam'a uymamak, Mehdiyet’e uymamak, İsa Mesih'e uymamak, İsa Mesih'i sevmemek. “Zulmettikleri zaman onları yıkıma uğrattık”, devletleri yıkacağım diyor Allah, kimle? Hızır'la. “Ve yıkımları için bir buluşma zamanı tespit ettik”, yani Hızır'la olan buluşma Hızır'la buluşmanın arkasından o devlet yıkılır. Bana örnek ver derseniz örnek vermeyeyim. Vermem. Ama bu olaylar oluyor. Yani şu an dünyada oluyor bu. Ve devlet kuruluşunda görev alır. Devlet kuruluşunda. Atatürk'e yardım etmiştir. Fatih Sultan Mehmet'e yardım etmiştir. Fatih İstanbul'u fethettiğinde surların üstünde oturuyordu Hızır Aleyhisselam. Etrafı seyrediyor.
ALTUĞ BERKER: Mısır'daki görüntüyü göstereyim.
ADNAN OKTAR: Evet. Bakalım. Amerikalılar da pek bir anlam veremediler buna. Hıristiyanlar da, Museviler de bir anlam veremediler. Bakın atın üstünde bir şahıs fulü olarak o birdenbire netleşiyor, net insan haline gelir. Hızır Aleyhisselam'ın özelliğidir o. İncil'de de geçiyor, “fulü görünümlü atlı” diyor. Fulü görünümlü atlı. Hızır Aleyhisselam. Bak Cenab-ı Allah diyor ki, “Andolsun”, şeytandan Allah'a sığınırım. “Bu Kur'an'da insanlar için her örnekten çeşitli açıklamalarda bulunduk. İnsanlar her şeyden çok tartışmacıdır”. Televizyonlarda tartışma programları var ya, her yerde, evlerde değil mi? Babasıyla tartışır, annesiyle tartışır, okulda arkadaşıyla tartışır, maç tartışmaları yok, şu kazandı, bu kazanacak. Allah ne diyor? “İnsan her şeyden çok tartışmacıdır”. Yani bir zaafıdır bu insanların.
“Andolsun bu Kur'an'da insanlar için her örnekten çeşitli açıklamalarda bulunduk”. Yani her türlü bilgiyi verdim diyor Allah. Biz elçileri 56. ayet. 1956'ya bakıyor aynı zamanda. Biz elçileri müjde vericiler ve uyarıcılar olmak dışında başka bir amaçta göndermeyiz yeryüzüne. “İnkar edenler ise hakkı batılla geçersiz kılmak için mücadele ediyorlar”. Darwinist, materyalistler hakkı batılla geçersiz delillerle etkisiz kılmak için İslamiyet'le mücadele ediyorlar. “Onlar benim ayetlerime uyarıldıkları azabı alay konusu edindiler”. Kur'an'ı da alay konusu edindi. Uyarıldıkları azabı da diyor, alay konusu edindiler diyor.
“Senin Rabbin rahmet sahibi ve bağışlayıcıdır. Eğer kazandıktan dolayı onları bir azapla yakalasaydı şüphesiz onları azabı bir an önce çabuklaştırırdı. Hayır. Onlar için bir buluşma zamanı vardır”. Hemen yıkmıyor Allah devletleri. Zamanı yedi. Mesela bakın Libya'nın yıkılması gerekiyorsa zamanı gelince yıkar Allah Libya'yı. Suriye'nin yıkılması gerekiyorsa zamanı gelince yıkar. Yıkılışında Hızır görev alır. Sistem budur. Yani örnek istiyor olabilirsiniz belki. Ben kapalı bu kadarını söyleyeyim.
“Hani Musa genç yardımcısına demişti ki; “iki denizin birleştiği yere ulaşıncaya kadar”. Şimdi İstanbul'da iki deniz bir daha birleştirilecek biliyorsunuz. Yani Kur'an'daki bu ayete belirtilen olay. Bak “iki denizin birleştiği yer” bu pek rastlanan bir şey değildir en gerçek anlamda iki deniz birleşik dünyada en çaplı iki denizin birleşmesi olacak yaklaşık 2023 Mehdi'nin zuhur ettiği yılda iki deniz birleştirilmiş olacak. Şu an onun çalışmaları başladı.
Bak “iki denizin birleştiği yere ulaşıncaya kadar gideceğim ya da uzun zamanlar geçireceğim. Böylece ikisi iki denizin birleştiği yere ulaşınca”, Bak 2-2. “Balıklarını unuttular”. Bazen Hızır balık suretine de girer. Bazen eşya görünümü de alır. Bak, “denizde bir akıntıya doğru kendi yolunu tuttu” diyor. Mehdi çok şefkatli, merhametlidir yani öyle şeylerden şiddet de kaçınır kandan ama Allah kaçınmaz Allah kandan kaçınmaz. Mehdi kaçınır onu söyleyeyim yani Mehdi kan akıtmaz derken Allah kan akıtmayacak demiyorum. Allah kan akıtır hem de feci şekilde kan akıtır. Mehdi akıtmaz. Ve talebeleri akıtmaz.
Allah ona vahiy etmiş, ilham etmiş kalbine. Vahiy derken yani peygamberde yapılan vahiy gibi değil, vicdana yapılan ilham, ilhamat. Şefkatli olacaktır, merhametli olacak. Allah onda Rahman ve Rahim ismiyle tecelli edecek Mehdi'de. Ama meleklerde Cabbar ismiyle tecelli ediyor Allah. Kahhar ismiyle tecelli eder. Allah'ın isimleri çeşitli tecelliler vardır. Mehdi'de Hadi ismiyle tecelli ediyor. Rahman ve Rahim ismiyle tecelli ediyor. Kahhar ve Cabbar isimler de ona yardım edecek meleklerde tecelli ediyor. Hızır Aleyhisselam derler ya böyle ak saçlı bir ihtiyar hep insana yardım eder. Tamam da devlet yıkar, adam öldürür Hızır. Bir de o özellikleri vardır. Yani bundan kimse bahsetmiyor. Allah muhaliflerinin, Kur'an muhaliflerinin, din muhaliflerine vurur. Mehdi muhaliflerine vurur. İsa (as)'ın muhaliflerine vurur. Özelliğidir bu. O Allah'ına göre vermiş.
“Böylece ikisi yola koyuldu” bak hep iki kişi yani ledin ilminde üçüncü bir kişiye yer yoktur, o zaman o ledin ilmi olmaz gizli söylenir ledin ilmi. Hatta masonlar da öyle tefekkür hücresinde mason sırrı verirken teke tek verirler masonlar sırrı. İnsan kafatası koyuyorlar. Tuz koyuyorlar biraz kabın içerisine. Bir mum yakarlar. Gerçek kafatası kullanıyorlar tabi. Çok ürkütücü. Allah vermesin. Gerçek insan kafatası koyuyorlar. Her yer simsiyah. Duvarlar simsiyah. Zifiri karanlık sadece tek mum yakıyor. Orada onlara Mason sırrı veriyorlar.
“Böylece ikisi yolda koyuldu. Nihayet bir kasabaya girip yemek istediler. Fakat kasaba halkı onları konuklamaktan kaçındı. Onda kasabada yıkılmaya yüz tutmuş bir duvar buldular”. Hızır Aleyhisselam onu inşa ediyor. Hızır Aleyhisselam bir özelliği neymiş? Duvarcı ustası olması. Masonların piri. Hızır Aleyhisselam. Dünya Masonların piridir. Ama imanlı, gerçek Masonların piridir. Allah'ı seven, Allah'tan korkan, Müslüman olan Masonların piri, inşaAllah. Tabi Müslümanların da piridir, hak edenlerin. Yani Mason derken biz Müslüman Mason değil mi? O zaman zaten hepsi Müslüman olmuş oluyor fark etmez. Yani ister tapınak şövalyesi olsun ister başka şey olsun. Müslüman olduktan sonra konu bitmiştir. Ama iyi duvarcı ustasıdır. Hızır Aleyhisselam. Güzel duvar yapar yani. Şakul. İhtiyaç duymaz. İnşaAllah.
“Dedi ki; “eğer isteseydin gerçekten buna karşılık bir ücret alabilirdin”. Allah rızası için hizmet olduğu için Hızır (as) hiçbir şeyi karşılıklı yapmaz. Allah rızası için yapar. “Dedi ki; “işte bu benimle senin aranda ayrılma zamanımızdır. Sana üstünde sabır göstermeye güç yetirmeyeceğin bir yoruma haber vereceğim”. Yani yorumuna bile şimdi diyor sabır gösteremezsin diyor. İnşaAllah. “Gemi denizde çalışan yoksullarındı”, 79. ayet 1979'da gemi patlaması olayına Mehdi'nin devrini ona işaret ediyor. “Onu kusurlu yapmak istedim”. Demek ki o gemiyi bir yakan var. Demek ki o gemiyi infilak ettiren biri var. Gemi durduk yere yanmaz. Demek ki onu o ateşin çıkmasını sağlayan birisi var. Ona işaret var.
Bak, “gemi denizde çalışan yoksullarında onu kusurlu yapmak istedim. İlerlerinde her gemiyi zorbalıkla ele geçiren bir kral vardı”. Demek 79'larda zorbalık hakim olacak. Kur'an'dan işaretler bak. Krallık gibi bir sistem olacak. Yani bazı yerlerde. “Onu kusurlu yapmak istedim. Çocuğa gelince anne babası mümin kimselerdi. Bundan dolayı onun kendine azgınlık ve inkar zorunu kullanmasından endişelenip korktuk. Böylece onlara Rablerinin ondan temiz olmak bakımından daha hayırlısı, merhamet bakımından daha yakın olanı vermesini dedik”. Müslüman'da bir temizlik, iki merhamet. Çok önemli. Hızır (a.s) üstünde durduğu konular bakın. Temizlik ve merhamet. Merhamete çok önem veriyor. Şimdi bakan da Hazreti Hızır (haşa) merhametsiz zanneder. Adam öldürüyor. Ama müthiş merhamet sahibi. Son derece temiz bir insan. Acayip titizdir Hızır (as). Tertemiz keser. Çok şefkatlidir. Bayağı akıllıdır ama devlet yıkar Allah'ın emriyle. Zaten diyor bak sonunda.
“Duvar ise şehirde iki öksüz çocuğundu”. İki öksüz çocuk işte Mehdi ve İsa (as). “Altında onlara ait bir define vardı”. Mehdi devrinde bol miktarda define bulunacak. Şimdi bu dikili taşların altında, piramitlerin altında, Nemrut dağındaki o Nemrut harabelerinin altındaki taş yığmasıdır. Altında müthiş deliller, müthiş hazineler bulacak insanlar. “Babaları salih biriydi. Rabbin diledi ki onlar ergenlik çağına erişsinler ve kendi definelerini çıkarsınlar”. Vakti gelince bu çıkacak. Ne zaman çıkacakmış? Mehdi ve İsa (as)'ın ergenlik çağında inşaAllah. Yani olgunluk çağlarında. Hakimiyet çağlarında. İslamiyet’in hakimiyet çağlarında.
“Kendi defnini çıkarsınlar. Bu Rabbinden bir rahmettir”. Bak Allah'tan bir rahmet bu diyor. Rahmettir. “Bunları ben kendi işim, özel görüşüm olarak yapmadım” diyor Hızır (as). Kendi kendime yapmıyorum. Nasıl yapıyormuş? Allah'ın emriyle yapıyordum diyor. “İşte senin sabrı göstermeye güç yetirmeden şeylerin yorumu. Sana Ey Muhammed Zülkarneyn hakkında sorarlar. De ki size ondan öğüt ve hatırlatma olarak bazı bilgileri vereceğim”. Şimdi öğüt de var, Müslümanlara öğüt de var ve hatırlatma da var. “Gerçekten biz ona yeryüzünde sapasağlam bir iktidar verdik”, dünya hakimiyeti verdik. Bu alenen Mehdi'ye bakan bir ayettir. Ebcedi 2017 tarihini veriyor. MaşaAllah. Bir tane tarih veriyor.
“Ona her şeyden bir yol, bir sultan verdik”, bir sebep verdik. “O da bir yol tuttu. Sonunda güneşin battığı yere kadar ulaştı ve onu kara çamurlu bir göze de batmakta buldu”. Kara çamurlu bir denizde. Güneşi batmakta buldu. Bu Japonya'da olan olayı işaret ediyor. Japon bayrağı biliyorsunuz güneştir. Güneş batmayan imparatorluk denir. Kara çamurlu bütün şeyleri gördünüz televizyonda. Simsiyahtı deniz. “Yanında bir kavimi gördü”. Yani televizyondan görüyor adeta. Bak buradaki anlatım öyle. Yani bizzat giderek görmüş gibi değil buradaki anlatım. Oradan oraya, oradan oraya. Sanki bir tuşa basıyor onu görüyor. Bir tuşa basıyor onu görüyor. Bir tuşa basıyor onu görüyor gibi buradaki anlatım. Gezdi demiyor zaten ayette.
“Dedi ki; “kim zulmederse biz onu azaplandıracağız”. Kim azaplandırıyor? Melekler. Kim azaplandırıyor? Hızır (as). “Sonra Rabbine döndürülür. O da onu görülmemiş bir azapla azaplandırır”. Allah ayrıca belanızı verir diyor. Bu da 2007 tarihini veriyor ebcedi. “Kim iman eder ve salih amelde bulunursa”, yani istenen budur diyor Allah. İman etmesi ve samimi olması. “Onun için güzel bir karşılık vardır”. Dünyada ve ahirette bir kurtuluş vardır. “Ona buyruğumuzdan kolay olan söyleyeceğiz”. Yani yobazlık bitecek. Kolay olan yani dinde tahlif olacak. Ferahlık olacak. “Sonra yine bir yol tuttu”. Bir sultan. Bir sebep. Yani bir seyahate çıktı demiyor buradaki ayette.
“Sonunda güneşin doğduğu yere kadar ulaştı. Ve onu güneşi kendileri için bir siper kılmadığımız bir kavim üzerine doğmaktayken buldu”. Bunu sonra açıklayacağım. “İşte böyle onun yanında özü kapsayan bilgi olduğunu büsbütün kuşatmıştık”. Özü kapsayan bilgi. Bak genel değil özü. Ledün ilmi. Yine burada da aynı olayla karşılaşıyoruz. Özü kapsayan bilgi. Hızır (as)da da aynı şey var. Burada da var. “Büsbütün kuşatmıştık”. Tamamen bana ait diyor Allah bilginin tamamını. “Sonra bir yol tuttu”. Yine bir sultan. Bir sebep. “İki seddin arasına kadar ulaştı. Onların sedlerinin önünde hemen hemen hiçbir sözü kavramayan bir kavim buldu”. Bu da 2015. İnşaAllah bu PKK'nın yerle bir olacağı tarih Allah'ın izniyle.
“Dediler ki; “Ey Zülkarneyn gerçekten Yecuc ve Mecuc yeryüzünde bozgunculuk çıkarıyor”. Anarşist ve teröristler bozgunculuk çıkarıyorlar. “Bizimle onlar arasında bir set inşa etmek için sana vergi verelim mi?”, seni iktidara getirelim demek istiyorlar. Kendi talep etmiyor Zülkarneyn. Seni iktidara getirelim yani dünya hakimi yapalım diyorlar. “Dedi ki; “Rabbim beni kendisinde sağlam bir iktidarla yerleşik kıldığı güç, nimet ve imkan daha hayırlıdır. Madem öyle bana insani güçle yardım edin”. Yani bana tabi olun siz diyor. Yani tam tabi olun. Biat edin diyor.
“Sizinle onun arasında sapasağlam bir engel kalayım”. Anarşi ve terörü doldururum diyor. Tamamen doldururum diyor. “Bana demir kütleleri getirin. İki dağın arası eşit düzeye gelince körükleyin dedi. Onu ateş haline getirinceye kadar bu işi yaptı. Dedi ki; “bana getirin üzerine eritilmiş kıtran dökeyim”. Katran dökeyim diyor. “Böylelikle ne onu aşabildiler ne de onu delmeye güç yetirebildiler”. İki arası eşit oluncaya kadar demir kütleler. Ne yapacak Mehdi? Ne kadar tank, top varsa teknik aletler bu. Savaşta kullanacak teknik aletler hepsini eritecektir. Ve hepsi ağır sanayide kullanılacaktır. Buradaki demir kütlelerinden kasıt bu. Çünkü tanklar bir uzun ton hesabı inandır. Çelik, demir. Bütün tanklar eritilecek, bütün toplar eritilecek dünyada. Mehdi devrinde. İsa Mesih devrinde. Kılıçlar, silahlar hepsi eritilecek. Yani silah bırakılmıyor. Yani insan öldürmede kullanılan hiçbir silah bırakmayacak Mehdi. Burada o ayette ona işaret ediyor inşallah.
Bak “böylelikle ne onu aşabilir, ne onu devirmeye güç getirebilir”. Artık anarşi ve terör tamamen duruyor, bitiyor. Çünkü silah olmadın mı, iman oldun mu, güzel ahlak oldun mu, zulüm de olmuyor. İnşaAllah. “Dedi ki; “bu benim Rabbimden bir rahmettir”. Allah'ın rahmetiyle ben yaptım. Yani kendi gücüm olarak yapmadım. “Rabbimin vaadi geldiği zaman o bunu dümdüz eder. Rabbimin vaadi haktır”. Rabbimin vaadi geldiği zaman. Kıyamet olur. “Biz o gün bir kısmını bir kısmı için dalgalanaca bırakmışız o zaman. Sura'da üfürülmüştür artık onların tümünü bir araya getirmişiz” diyor Allah. Hemen Ahir zamanla ilgili olduğu için, ayet hemen ahir zamana, kıyamete geçiyor. Kıyamet zamanı. Kıyamete yakın dönemi anlattığı için. Evet. Bakın, yobaz takımına Cenab-ı Allah ne diyor?
“Onların dünya hayatındaki bütün çabaları boşa gitmişken, kendilerini gerçekte güzel iş yapmakta olduklarını sanıyorlar.” Bak, Yobaz takımına işarettir. “Onların dünya hayatındaki bütün çabaları boşa gitmişken, kendilerini gerçekte güzel iş yapmakta oluyor”. Yani tam ehli sünnet üstünde, tam doğru oldukları karar içinde oluyor. Adam. Sarık tamam, cübbe tamam. Öbürleri ahlak, vefa, sadakat, cehd etmek, İttihat-ı İslam, Tür-İslam Birliği, şefkat, merhamet sayarım da sayarım. Bunlar var mı? Yok. Yobazdan kastımız Kur'an'ı yeterli görmeyip hurafelerine iştigal eden adamlar. Dini zorlaştıran adamlar.
Sayın Adnan Oktar’ın 11 Nisan 2015 tarihli sohbetinden Kehf Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: Kur'an'da Peygambere çok nadir böyle kısa sorma var. Bir Kehf konusunda var. Diyor ki Cenab-ı Allah, “sen yoksa şaşıracak ayetlerimizden mi sandın? Kehf ve Rakim ehlini”. Ama Zülkarneyn'i sana sorarlar diyor. Bak kafayı insanlar sağlam yerlere bağlamıştır o devirde. Hep imani konuları söylüyor ama hep İşin doğrusu konu Mehdilik. Yani Kuran'ın açık ifadesi de görülüyor. Yani birçok konu varken, niye sana Zülkarneyn'den soruyorlar diyor. Dünyada milyonlarca konu var ya. Değil mi? Peygamber'e niye onu sorsun adam? Zülkarneyn bide bilecekleri bir konu da değil. Yani bu isim o kadar bilinecek bir isim değil. Gizli bir isim. Dünya hakimiyetini anlatan bir kısa dünya hakimiyeti. Alenen Mehdi'yi tanıtır diyor. Ne diyor Cenab-ı Allah?
“Sana sorarlar diyor.” Sordular demiyor. Sorarlar. Merak var. Genel merak var. “Sana ey Muhammed Zülkarneyn hakkında sorarlar”. Çok soran var diyor. “De ki; “size ondan”, kimden? Zülkarneyn'den. “Öğüt ve hatırlatma olarak bazı bilgileri vereceğim”. Madem bu şahsı bu kadar merak ediyorsunuz diyor. Size bilgi vereceğim diyor. Mehdi merakı 1400 sene önce de aynı. 5000 yıl önce de yine aynı. Hz. Musa devrinde de hep aynı. “Gerçekten biz ona” Zülkarneyn yani Mehdi, asrın Mehdisi, “biz ona yeryüzünde”, Dünya üzerinde, nasıl bir iktidardan bahsediyor Allah? Sapa sağlam. Tepmez devrilmez. Yıkılmaz bir iktidar. “Bir iktidar verdik ve ona her şeyden”, Her şeyden ama “Bir yol sebep verdik”. Öyle kafalı bir insan ki, öyle geniş imkan var ki her şey hakkında Cenab-ı Allah bilgi veriyor. Ebcedi 2017 tarihini veriyor. MaşaAllah. Bu ayet. Harika değil mi? 2017.
“O da bir yol tuttu”. 85. 86. “Sonunda güneşin battığı yere kadar ulaştı” başında değil sonunda ulaşıyor. Sonunda, güneşin battığı yere kadar ulaştı. “Onu kara çamuru bir göze de batmakta buldu”. Yanında bir kavim gördü. Baktığını bak. Bakıyor ama yanında bir kavim görüyor. Bak “sonra da güneşin battığı yere kadar ulaştı ve onu kara çamurlu bir göze de batmakta buldu” güneşi. Yanında bir kavim gördü. “Dedik ki; “ey Zülkarneyn istiyorsan onlara ya azaba uğratırsın veya içlerinde güzelliği ilke edinirsin”. Güneşin battığı yer. Güneşin battığı yer neyse şu an dünyada Japonya olarak görünüyor. Evet. “Kara çamurlu bir göze”. Orada bir tsunami olay oldu biliyorsunuz. Kara çamurlu bir görüntü oldu. Müthiş bir kara çamur oluştu. Güneşin de battığını gösterdiler o kara çamurda. Nerede? Televizyonda.
“Yanında bir kavim gördü”. Bak. Düğmeyi ayarladıkça bir görüntü ulaşıyor. Önce güneşin battığı yeri görüyor. Sonra bir ayarlıyor yanında bir kavim görüyor. “Dedi ki; ya Zülkarneyn onları ya azaba uğratırsın veya işlerinde güzelliği ilke edinirsin”. Mehdi için de bu geçerlidir. İsterse savaşta da netice alabilir. Ama güzellikle de netice alabilir. Mehdi neyi tercih ediyor? Güzelliği. Yani savaş helal. Gerektiğinde değil mi? Devlet karar verir, savaşırsın. Ama güzelliği de yapabilirsin diyor, güzellikle. Zülkarneyn kimi neyi tercih ediyor? Güzelliği. Şiddeti tercih etmiyor. Süleyman gibi.
ENDER DABAN: Mehdi için damla kan akıtmaz diyor.
ADNAN OKTAR: Evet. Burada ona işaret ediyor. “Dedi ki Zülkarneyn; “kim zulmederse biz onu ağalandıracağız. Sonra Rabbine döndürülür. O da onu görülmemiş bir azapla azaplandırır”. Aynı Süleyman, Hz. Süleyman'daki gibi. Bir tehdit var sadece. Ama uygulama yok. Süleyman'da da tehdit var. Uygulama yok. “Kim iman eder ve salih amellerde bulunursa”, iman ediyor ama samimi davranışlar bulunursa, “onun için güzel bir karşılık vardır”. Bir karşılık değil mi? Güzel bir karşılık. “Ona buyruğumuzdan kolay olanı söyleyeceğiz”. Yani Allah'ın hükümlerinde ne varsa onları anlatacağız. Ama tahfif olacak diyor. Kolaylık yapacağız. Din tahfif olacak. Kolay olan ne hüküm varsa onu bildireceğiz. Ya size zorluk bildirmeyeceğiz. Mesela namazsa namaz en kolay haliyle. Oruçsa en kolay haliyle. Zekat en kolay haliyle. Cihat en kolay haliyle.
89'da, “sonra yine bir yol tuttu”. Bunlar çeşitli dönemler. Belki 1989'a işaret ediyor. “Sonunda güneşin doğduğu yere kadar ulaştı”. Sonunda. “Ve onu kendileri için siper kılmadığımız bir kavim üzerine doğmaktayken buldu.” Ne diyor? “Güneşi kendi için bir siper kılmadığımız bir kavim üzerine doğmaktayken buldu”. Yani görüntü sürekli kayıyor. Sürekli bir akış var. Muhtemelen bunlar da Afrika'daki insanlar. Veyahut plaj görüntülerine getirmiş olabilir. Plajlar, çeşitli plajları görüyor olabilir. Çünkü bak, güneşi kendileri için bir siper kılmadığımız yani açıkça güneşle temasta olan bir kavim üzerine doğmaktayken buldu. Onların üzerine güneşle temasta olan bir kavim üzerine doğmakta iken buldu. Onların üzerine güneş doğuyor.
“İşte böyle onun yanında özü kapsayan bilgi olduğunu biz büsbütün kuşatmıştık”. Özü kapsayan bilgi yani zırvalar yok, hurafeler yok. Özü kapsayan bilgi nedir? Kur'an'dır. Kur'an'ın özlü hükmü. Kur'an'ın özlü kıssaları. Zülkarneyn de bilinecek bir konu değil ayrıca yani peygambere sorulması çok manidar. Soran da manidar, ekibi de manidar, sordurdukları. Bir başı var bunların belli, soranların bir de sordurdukları var, bir ekip oluşturuyor yani Zülkarneyn o devirde bilinecek birisi değil. Kaynaklara baktığınızda bulamazsınız yani Tevrat'ta çok ince araştırıldığında işaretler görülüyor. Kehf'i de bulamazsınız yani özel birileri bunlar. Soran da özel birisi demek ki. Peygamberimiz Hızır çok karşılaşıyor. Her seferinde bilmek mecburiyetinde değil. Her seferinde de Hızır kendini tanıtmak mecburiyetinde değil. Ama böyle işleri sever Hızır. İnşaAllah.
Bak “işte böyle onun yanında özü kapsayan bilgi olduğunu biz büsbütün kuşatmıştık”. Belki özü kapsayan bilgi onun kitapları, eserleri, onun yanında olan. “Büsbütün kuşatmıştık”, her yerdeydi. Allah hepsinden haberim var diyor. Sonra bir yol daha tuttu 92. “İki seddin arasına kadar ulaştı. Onların sedlerin önünde hemen hemen hiçbir sözü kavramayan bir kavim buldu”. Bak “iki seddin arasına kadar ulaştı”. Şimdi Güneydoğu'ya gittiğimizde silsileler var. Dağ silsileleri. Zaten o PKK'ların oldukları yer tamamen bir sed alanı. Yani o dağlık bölge, sığındıkları dağlık bölge. Bir sed alanı.
“Onların önünde hemen hemen hiçbir sözü kavramayan bir kavim buldu”. E bu adamlar laf söz dinlemiyor, anlamıyorlar. Anarşik bir kavim değil mi? “Dediler ki; “ey Zülkarneyn gerçekten Yecüc ve Mecüc”, Yani bu anarşist ve teröristler. “Yeryüzünde bozgunculuk çıkarıyorlar”. Yani terör, anarşi çıkarıyorlar. “Bizimle onlar arasında bir sed inşa etmen için sana para verelim mi?” Vergi verelim mi? Mehdi'den en hoşlanmadığı şey paradır. Para teklif edilmez. Bir sed yani bu şeyi engelleyecek bir sistem. Bu anarşist ve teröristlerin saldırısını durduracak bir sistem.
“Zülkarneyn dedi ki; “Rabbim beni kendisinde sağlam bir iktidarla yerleşik kıldığı”, bak, “Rabbimin beni kendisinde sağlam bir iktidarla yerleşik kıldığı güç ve nimet ve imkan daha hayırlıdır”. Benim param, şeyim, her şeyim var diyor. Maddi güce ihtiyacım yok diyor. “Madem öyle” diyor, zor durumdasınız, “bana insani güçle yardım edin”. Yani insan toplulukları, bana itaat edin diyor. Bana bağlan. Yani parayı verip köşeye çekilmeyin de para sizde kalsın ama bana itaat edin. İnsan gücüyle itaat edin. Onların işi tembelce. Parayı verelim, köşeye çekilelim diyorlar. Sen hallet. Paranız sizde kalsın. Siz benim yanıma gelin. Benim adamım olun, askerim olun, sözümü dinleyin. Ben sizlerle bu işi hallederim diyor.
“Madem öyle bana insani güçte yardım edin de sizinle onun arasında bir sapasağlam engel kılayım”, bak “sizinle onlar arasında sapasağlam bir engel kılayım” yani anarşiyi terör hepsini kaldırayım. Anarşi, terörist hiçbir şey bırakmayayım. “Bana demir kütleleri getirin”. Silah. Büyük, çaplı silahlar. “İki dağın arası eşit düzeye gelince, körükleyin dedi”, yani ateş. “Onu ateş haline getirinceye kadar bu işi yaptı. Sonra dedi ki; “bana getirin üzerine eritilmiş bakır dökeyim”. Yani teknolojiyle bu iş hallolur. Silah gücü, ateş gücü. Değil mi? Ateşten bahis var. Demirden bahis var. Demirlerin ateşinden bahis var.
“Bana getirin üzerine üretilmiş bir bakır dökeyim”. Kıtran. Kıtran. Hem bakır işaret var hem katrana işaret var. Ama daha ziyade işte elektronik eşyada biliyorsunuz katran yerine de kablolar var. Kaplayıcı olarak, plastik. Ama en ziyade bakır. Yani elektrik aksamında bakır kullanılıyor. “Böylelikle ne onu aşabildiler ne onu denmeye güç yetirebildiler”. Demek ki ne aşılabilecek gibi olacak ne de denmeye güç yetirecekler. Yani sapasağlam olacak her şey. Askeri gücün kahredici olması gerekiyor.
Zülkarneyn'den bahis var Kur'an'da fakat tarihte Zülkarneyn kim olduğu bilinmiyor. O zaman Ahir zamanda gelecek birisinden bahsediliyor. Çünkü tarihte böyle biri yok. Yani tarihe baktığımızda böyle bir şahsiyetten karşılaşılmıyor. O zaman gelecekteki bir şahsiyetten bahsediliyor. Zaten buradaki anlatımda alenen televizyondaki adamın görüntüleri tespiti şeklinde. Sonra şuraya bastı, şuraya geçiyor. Sonra şuraya geçiyor, şuraya geçiyor. Böyle bir anlatım var. Anarşi ve terör. Ahir zamanın özellikleri. Ahir zamanda anarşi ve terörü durduran bir adam var. Demir. Tank, top, roket hep demirden. Ateşten bahis var. Ve bakırın kullanıldığı aksan. Bunla hallediyor.
Zülkarneyn kim diyorlar, nedir? Gelecekle ilgili bir ifade yok orada. Geçmişi de sorabilir. Yani sorarlar. Sorabilir mi derler ki mesela geçmişte Zülkarneyn diye birisi varmış. Kim bu derler. Geçmiş gelecek falan demiyorlar. Sadece soruyorlar. Kim bu Zülkarneyn diyorlar. Zülkarneyn iki cihette demektir. İki asra bakan, karn asr demektir asr. Hem 1900'lü yılların hem 2000'li yılların müceddidi. Çünkü tam orta değil mi? Hem 1900'lü yıllar bir bin yıllık dönem hem de üçüncü bin yıla geçiş. İkinci bin bitmiş. Üçüncü binine geçiş. Mehdi neresinde? Bunun ortasında. O zaman iki cihet doluyor. Hem 2000'lere bakıyor. 1900'lü yıllar. Hem 2000'li yıllara bakıyor. İki büyük karn devresi, binlik yıllara bakıyor.
“Dedi ki; “bu benim Rabbimden bir rahmettir”. Yani güç tamamen Allah'a aittir. Yani böyle bir güç meydana gelen güç Allah'a ait. “Rabbimin vaadi geldiği zaman O bunu dümdüz eder, Rabbimin vaadi haktır”. Yani bütün bu sistemleri ortadan kaldırır kıyamet geldiğinde. Alınan tedbirler, sedler her şey ortadan kalkar. Ama ikinci anlamı da yani ayetin ikinci anlamı da “Rabbimin vaadi geldiği zaman” yani Mehdi geldiği zaman, vaad edilen Mehdi geldiği zaman, “o bunu dümdüz eder” anarşi ve terörü dümdüz eder. Anarşistleri yerle bir eder hepsini etkisiz hale getirir bu anlama da gelebilir.
“Biz o gün bir kısmını bir kısmı içinde dalgalanırcasına sana bırakmışız”. Bir kısmını bir kısmı içinde dalgalanırcasına bırakmışız. Yani müthiş bir mücadele. İki taraf birbirine mücadele ediyor. İman edenler de etmeyenler. İki tarafın şiddeti mücadelesi. “Sura üfürülmüştür” artık kıyamet son devir. “Artık onların tümünü bir araya getirmişiz”. Herkes, bütün Müslümanlar, küfür. “Ve o gün cehennemi inkar edenlere tam bir sunuşla sunmuşuz”. Yani çekindikleri konu, kabul etmedikleri konu cehennem inkar edenlere tam bir sunşla, bütün şiddetiyle, bütün ihtişamıyla cehennem sunuluyor.
“Ki onlar beni zikretme konusunda gözleri bir perde içindeydi. Kur'an'ı dinlemeye katlanamazlardı”. Kur'an'ı duydun mu aman şu kapat şu televizyonu. Bir yerde birisi İslam'dan Kur'an'dan bahsetti mi aman aman kapat. Hurafe olduğunda ooo ne kadar güzel ya diyor. Bak Kur'an'ı dinlemeye katlanamazlardı diyor. Hurafeyi dinlemeye katlanamazlardı demiyor. Şimdi mesela bu bağnazlar hurafe anlatıyor. Adamlar, binlerce adam yutkunarak büyük bir heyecandan dinliyor. Ama Kur'an anlatıldığında, Kur'an'ın yeterliliği anlatıldığında adam buna tahammül etmiyor. Bu dinsiz ya diyor. Duydun mu diyor. Kur'an'ın yeterliliğinden bahsediyor. Haşa ya diyor. Bunun dini imana gitmiş diyor.
“İnkar edenler beni bırakıp kullarımı, veliler edindiklerimi sandılar”. Adam diyor ki, veli zaten diyor. Kul bir insan, veli. Kur'an'a uyuyor, yok diyor, ben falanca veliye uyarım diyor. O falanca velinin, yani falanca veli, alim olan anlattıkları başka diyor. Sen Kur'an'ı yeter diyorsun ama böyle bir şey yok. Ben veliye olan kişiye uyarım diyor. Ayette diyor bak “inkar edenler beni bırakıp kullarımı veliler mi edindiklerini sandılar”. Beni bırakıp ne diyorum Kur'an. Kur'an'ı bırakıp kullarımı yani işte falanca müceddid, müştehid dediği adamlara veli ediniyor. Allah böyle diyor diyorsun Kur'an'da olsun diyor, alimde böyle diyor diyor. Ya Kur'an Allah'ın hükmü diyorsun burada açık. Allah'ın hükmü var yok diyor. Verinin dediği önemlidir diyor. Bak ayette diyor ki “kullarımı beni bırakıp kullarımı verilir edindiklerini mi sandılar” diyor.
“Onların dünya hayatındaki bütün çabaları boşa gitmişken kendilerini gerçekte güzel iş yapmakta sanıyorlar”. Mesela misvaklanıyor, cübbeyi güzelce böyle yavaş yavaş giyiyor, sarığını takıyor. Ona baksana o çok doğru yolda. Diğerleri kafir zannediyor. Bak ayette diyor ki, “inkar edenleri bana bırak kullarını veliyeler edinir mi sandılar? Onların dünya hayatındaki bütün çabaları boşa gitmişken”, çaba ama bayağı bir çaba yapıyor. Namaz kılıyor, oruç tutuyor, zekat veriyor, bayağı bir uğraşıyor. Ya uğraşıyor değil mi de emek veriyor yani İslam'a. Allah affetsin. Çabaları boşa gitti diyor ama Allah. Çünkü Kuran'a uymuyor.
“Kendilerini gerçekten güzel iş yapmakta sanıyorlar” diyor. Yani Fırkayı Naciye, kurtulan insan, evliya, veli falan çok doğru yolda zannediyor. Falan demeyeyim. Allah affetsin. “İşte inkar etmeleri”, yani Kur'an'ın yeterli olduğunu kabul etmemeleri, “ayetlerimi ve elçilerimi alay konusu edinmelerinden dolayı onların cezası cehennemdir”. Çünkü Allah'ın peygamberi ne diyor? Kur'an yeterlidir diyor. Kur'an ne diyor? Kur'an yeterlidir diyor. Alay ediyor adam. Diyor ki ben hadiste duydum diyor. Bir kişi koltuğuna oturmuş. Kur'an yeterlidir diyecek diyor. Hadis bu. Bak Kur'an yeterlidir diyecek. Siz diyor onu diyen kişiyi öldürün. Onu dinleyenleri de öldürün diyor. Bak görüyor musun? Şeytan nasıl tedbir almış. Nasıl sağlama bağlıyor. Kur'an yeter diyenleri öldürün diyor. Özetle. Adamlar diyor ya 1400 seneden beri sizin kadar akıllı adam çıkmadı mı? Çıkmış ama öldürmüşler adamları işte. Çıkmaz olur mu? Öldürün diyor yani.
Sayın Adnan Oktar’ın 12 Haziran 2015 tarihli sohbetinden Kehf Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: Kehf Kıssası’ndan Zülkarneyn bahsini aç oku, açıklayalım, anlatalım konuşalım, inşaAllah.
BÜLENT SEZGİN: Kehf Suresi 83. Ayet. Şeytandan Allah’a sığınırım: “Sana (Ey Muhammed,) Zu'l-Karneyn hakkında sorarlar.”
ADNAN OKTAR: Demek ki önemli görmüşler ki, o devirde ismiyle bilerek soruyorlar. Hristiyanlar, Museviler herkesin bildiği bir isim Zülkarneyn. Onun için Tevrat ve İncil’e de bakmak lazım. Evet.
BÜLENT SEZGİN: “De ki: "Size, ondan 'öğüt ve hatırlatma olarak' (bazı bilgiler) vereceğim.” [Kehf Suresi, 83]
ADNAN OKTAR: Bazı bilgiler, yani kapsamlı değil, ilgili bilgiler. Niçin, amaç ne? Bir; öğüt, iki; hatırlatma. Neyi hatırlayacak? Ahir zamanı hatırlayacak. Ahir zamandaki olaylarla, o ayeti kıyaslayacak, diyecek ki; ne kadar benziyor diyecek ve hatırlamış olacak. Evet.
BÜLENT SEZGİN: “Gerçekten, biz ona yeryüzünde sapasağlam bir iktidar verdik.”
ADNAN OKTAR: Sapa sağlam. Zayıf iktidar rahatsızlık verir. Sapa sağlam olması için çok güçlü bir inanca dayalı olması gerekiyor. Sağlam inanca dayalı olmadığında hiçbir iktidar sapa sağlam olmuyor. Güçlü bir iman ve güçlü bir inanca dayalı olursa sapa sağlam olur. Mesela Süleyman'ın iktidarı güçlüydü, çok sağlam bir inanca dayanıyordu. Ama sağlam inanca dayanmayıp çeşitli inançların karışımı olursa o zayıf oluyor. Parçalanmış kuvvetler oluyor. Onlar bir araya gelse de yine bir bütün gibi etki edemiyor. Evet.
BÜLENT SEZGİN: “Ve ona her şeyden bir yol verdik”.
ADNAN OKTAR: Kim yolu gösteriyormuş? Allah. Her şeyi kim yaratıyormuş? Allah. Demek ki, Zülkarneyn kendi yeteneği değil. Kendinden bir insanda yetenek olmuyor. Allah ona o gücü vermiş.
BÜLENT SEZGİN: “O da bir yol tuttu”.
ADNAN OKTAR: Allah'ın gösterdiği bir yol. Kaçıncı ayet? 85-86. Demek ki, olayların başladığı tarih. 1985'e 1986'ya bakıyor. Yani atağın ve canlılığın, Mehdiyet’in en güçlü olarak kendini gösterttiği, deccaliyetin de en canının yandığı yıllar. 1985 ve 86. Evet.
BÜLENT SEZGİN: “Sonunda güneşin battığı yere kadar ulaştı. Ve ona kara çamurlu bir göze de batmakta buldu”.
ADNAN OKTAR: Sonunda güneşin battığı yere kadar ulaştı. Yani her yere ilmi, irfanı yetişecek demek ki Mehdiyet'in. Kitapları yetişecek. Bilgileri yetişecek. Yani Japonya'sından tut, Çin'den çık. Her yere o bilgi yetişecek. Güneşin battığı yere de, doğduğu yere de, yani dünyanın her tarafına o bilginin, o gücün ulaşacağını işaret etmiş oluyor. İnşaAllah. Evet.
BÜLENT SEZGİN: “Onu kara çamurlu bir gözede batmakta buldu. Yanında bir kavim gördü”.
ADNAN OKTAR: Kara çamurlu bir göze. Evet. Bu Japonya'da olan tsunamide bütün deniz kara çamurluydu. Güneşin batışını da gösterdiler. Kara çamurlu bir göze de batıyordu adeta. Müthiş bir felaketti bu. Muazzam bir felaketti. Kur'an bir yönüyle ona işaret ediyor. Güneş gibi olan Mehdiyet'in de bir süre kara çamurlu, mesela bir hapishanede tutulacağını da işaret etmiş oluyor. Sembolik anlamında. Çünkü o güneş gibi bir varlık fakat kara çamurlu bir yerde yani kötü bir yerde onun bir süre tutulacağını işaret edilmiş oluyor. Kaçıncı ayet? 86'da Mehdiyet’e yönelik demek ki bir şey olacak. 1986 yılında. Mehdiyet belki hapisle karşılaşacak. Kara çamurlu göze denilen karanlık bir hücrede tutulacak demek. Yani hapis gibi işte tecrit gibi ona benzer kirli bir yer yani karanlık bir yerde o zor durumda bırakılacak. Ama güneşliğini muhafaza edecek Mehdiyet. Evet. 1986 yılında da bir işaret var burada. 1986. Evet.
BÜLENT SEZGİN: “Dedik ki; “Ey Zülkarneyn ya azaba uğratırsın veya içlerinde güzelliğe edinirsin”.
ADNAN OKTAR: Yani başkomutan olarak isterse savaşta da kan dökerek de olayları halledebilir. Ama isterse barışla, kardeşlikle, sevgiyle, nezaketle de yapabilir. Mehdi sevgiyle, nezaketle, akılla, irfanla yapmayı tercih edecek. Normalde kendini savunma hakkı da var. Yani isterse yerle bir eder. Ama bunu yapmayacak. Sevgiyle halledecek. Buna işaret ediyor. Evet.
BÜLENT SEZGİN: “Dedi ki; “kim zulmederse biz onu azaplandıracağız”.
ADNAN OKTAR: “Kim zulmederse biz onu azaplandıracağız”. Öldüreceğiz, asacağız, keseceğiz demiyor. Zulmederse, PKK zulmettiğinde ne oluyor? Hapse giriyor. Azap bu. Hapis azabıyla karşılaşıyor. Evet.
BÜLENT SEZGİN: “Sonra Rabbine döndürülür”.
ADNAN OKTAR: Sonra da ölüyor bu adamlar. Ama asıl ceza ahirette olmuş oluyor. Bu dünyada sadece azaplandırmış oluyor.
BÜLENT SEZGİN: “O da onu görülmemiş bir azapla azaplandırır”.
ADNAN OKTAR: Bak. “Görülmemiş bir azapla azaplandırır”. Bak. Görülmemiş bir azap. Dünyadaki azap hiç kalıyor yanında. Ahiret azabının yanında.
BÜLENT SEZGİN: “Kim iman eder ve salih amellerde bulunursa onun için güzel bir karşılık vardır”.
ADNAN OKTAR: İman edecek Allah'a. Bu nasıl olur? İman hakikatlerle, Kur'an mucizeleri ile, vicdanını kullanarak bunu elde edecek. Arkasından ne yapacak? Samimi olacak. Samimi olmazsa olmuyor. İman ve samimiyet iç içe gelir. Yani bir bütündür. Evet.
BÜLENT SEZGİN: “Ona buyruğumuzdan kolay olanını söyleyeceğiz”.
ADNAN OKTAR: Mehdiyet nasıl bir çalışma yapacakmış? Dini kolaylaştıran bir çalışma yapacak. Kuran buna işaret ediyor. Dini kolaylaştırmak. Mehdi'nin de görevi bu olacak. Çünkü bir zaman bir olaydan bahsediyor. Yani Zülkarneyn kasası, geçmişte olan bir hikayeyi bize anlatıp bir masal bu, işte dinleyin, kabilinden bir şey değil. Bak Allah orada ibret, örnek ve hatırlatma olduğunu söylüyor. Yani biz hatırlayacağız onu. Kıyas yapacağız. Diyeceğiz ki bak bu aynısı. Mehdiyet’te de aynı şeyler oluyor diyeceğiz. İnşaAllah. Evet.
BÜLENT SEZGİN: “Sonra bir yol tuttu.”
ADNAN OKTAR: Kaçıncı ayet?
BÜLENT SEZGİN: 89.
ADNAN OKTAR: Demek ki bir dönemeç noktası 89. Evet. 89, 99, 2009, 2019. Evet.
BÜLENT SEZGİN: 88'de kolaylaştıracağız diyor.
ADNAN OKTAR: 88'de bir ferahlık var demek ki. Evet.
BÜLENT SEZGİN: “Sonunda güneşin doğduğu yere kadar ulaştı. Ve onu kendileri için bir siper kılmadığımız bir kavim üzerine doğmaktayken buldu”.
ADNAN OKTAR: Demek ki, deniz kenarında bir yere gelecek. Çünkü deniz kenarında plajlar vardır, insanlar kıyafetle gezmezler. Daha açıktır mesela hanımlar dekolte olur. Beyler denize girerler. Değil mi? Evet.
BÜLENT SEZGİN: “İşte böyle. Onun yanında özü kapsayan bilgi olduğunu biz büsbütün kuşatmıştık”.
ADNAN OKTAR: Yani Mehdi demagojiyle konuşmayacak. Özlü ve kısa konuşacak. Tam hedefe yönelik. Hikmetli. Böyle hacı emmiler gibi lafı uzatıp kendini beğendirmeye çalışan değil, tam konunun özüne matuf, hikmetli, kısa, etkileyici, tam çevreleye ve tam çözen konuşmalar yapacak. İnşaAllah. Evet.
BÜLENT SEZGİN: “Sonra bir yol tuttu”.
ADNAN OKTAR: Kaçıncı ayet?
BÜLENT SEZGİN: 92.
ADNAN OKTAR: 92'de bir dönemeç demek ki. Evet.
BÜLENT SEZGİN: “İki seddin arasına kadar ulaştı”.
ADNAN OKTAR: Yani PKK ile mücadeleye girecek sonunda, iki sed. Dağlık bölge olan Türkiye ile Irak arasındaki sed var biliyorsunuz orada mayınlı araziler var, dikenli teller var bu seddir. Bu Suriye ile olan sed var. İki sed. Yani Suriye ve Irak sınırı. Orada iki sedler nasıl oluyor? Genellikle mayın kullanılıyor. Mayınlı arazi. Dikenli tel çekiliyor veyahut betondan duvar yapılıyor. Bir sed olarak. Oraya kadar ulaştı diyor. Yani orada bile faaliyetlerine devam edecek. Deccaliyete karşı bir mücadele verecek.
BÜLENT SEZGİN: Allahualem ebcedi 2015.
ADNAN OKTAR: 2015. Tamam bak tam içinde bulunduğumuz tarihi veriyor. Bu tarihte demek ki, PKK ile mücadele yoğunlaşacak. Mehdiyet’in öncülüğünde müthiş bir yoğunlaşma olacak. Evet.
BÜLENT SEZGİN: “Onların önünde hemen hemen hiçbir sözü kavramayan bir kavim buldu”.
ADNAN OKTAR: Yani PKK'lılar. Yani başka dilde konuşmaya ısrarla dikkat ediyor. Türkçe konuşmamaya dikkat ediyor. Bildiği halde. Laf söz dinletemiyorsun. Konuyu anlatıyorsun anlamazdan geliyor. PKK'ya işaret eden bir ayet. Mehdiyet yönünden baktığımızda. Evet.
BÜLENT SEZGİN: “Dediler ki; “gerçekten Yecüc ve Mecüc yeryüzünde bozgunculuk çıkarıyorlar”.
ADNAN OKTAR: Demek ki işte bu Marksist, Komünist takımı PKK'lılar yeryüzünde bozgunculuk, fesat ve terör çıkaracaklar. İnsanlara ızdırap acı verecekler. Sonunda insanlar Mehdi'ye gelecekler. Yani bu konuyu hallet. Bu konuyu düzelt diye Mehdi'ye müracaat edecekler. Bu anlaşılıyor.
BÜLENT SEZGİN: “Bizimle onlar arasında bir sed inşa etmen için sana vergi verelim mi?”
ADNAN OKTAR: Mehdi'ye para teklif ediyorlar. Kur'an'ın işareti bu. Mehdi böyle bir şey asla kabul etmez. Ama aramıza bir sed, manevi sed, ilmi, akılcı bir sed. Bu terörü, anarşiyi durduracak her şey. Askeri çözümü dahil, ilmi çözümü dahil. Manevi sed. Sungur abi diyor, sen diyor, seddi Zülkarneyn oldun. O seddi aşıp gelemiyorlardı. Ne demek istiyor? Manevi sed. Maddi ve manevi sedlerin toplamı. Orada kastedilen. Biz de Mehdi öncüsü olarak Deccaliyete karşı hakikaten bir sed oluşturuyoruz. Bir nevi sed. Ama Mehdi tam anlamıyla sed oluşturacak. İnşaAllah. Evet.
BÜLENT SEZGİN: “Dedi ki; “Rabbimin beni kendisinde sağlam bir iktidarla yerleşik kıldığı daha hayırlıdır”.
ADNAN OKTAR: Evet, benim zaten rahatım yerinde diyor. Öyle bir şey yok. Sizden köşk, saray, bir şey istemiyorum. Para da istemiyorum. Siz bana insan gücüyle yani kafanızla, sözünüzle, bedeninizle yardım edeceksiniz. Yani askeri güçle, efendim propaganda gücünüzle, tebliğ gücünüzle, konuşma gücünüzle, radyonuzla, televizyonunuzla bana yardım edin diyor. Bu anlaşılıyor.
BÜLENT SEZGİN: “Madem öyle bana güçle yardım edin de sizinle onlar arasında sapasağlam bir engel kılayım”.
ADNAN OKTAR: Evet güç işte bu askeri güç. Sapasağlam engel de yine askeri engel. Hem manevi çalışma hem askeri engel. Evet.
BÜLENT SEZGİN: “Bana demir kütleleri getirin. İki dağın arası eşit düzeye gelince körükleyin dedi”.
ADNAN OKTAR: Demir kütleleri nedir? Tanklar demir kütleleridir. Toplar nedir? Demir kütleleridir. Silahlar nedir? Demir kütleleridir. Tank mesela ne? 20 ton ağırlığında falan demir kütlesi. Obüs topları falan da yani 5 ton 10 ton ağırlığında demir kitleleri. Bunlar bana hiç demir kitlesi ama yani o devirde kullanacak ağır silahlar. Evet.
BÜLENT SEZGİN: “Onu ateş haline getirinceye kadar dedi bana getirin üzerine eritilmiş bakır dökeyim”.
ADNAN OKTAR: Yani o körükleyin diyor. Körükleyin onun ateş etmesi onların. Ateş haline gelmesi. Çünkü silah soğuk ve sakin bir cisimdir. Ama ateşlendin mi ağzından alevler, ateşler saçar. Ve sonucunda düşmanları etkisiz hale getirir. Bir yönüyle oraya bakıyor. Yani silah gücüne, silahın meydana getireceği ateşe bakıyor. Getirin üzerine de kıtran dökeyim diyor. Yani iyice sağlamlaştıracağı, sistemi iyice oturtacağı anlaşılıyor. Yani bu mücadeleden sonra sistemin üstüne ikinci bir sed daha oluşturacağı anlaşılıyor. Kıtran da bakırdır. Yani bir elektronik sed daha yapılacağı yani elektronik yönden önlemler de alınacağına da işaret etmiş oluyor. Bir nevi baktığımızda bir yönüyle. Evet.
BÜLENT SEZGİN: “Böylelikle ne onu aşabildiler ne onu delmeye güç yetirebildiler”.
ADNAN OKTAR: Yani böyle bir sağlam bir savunma ve öyle sağlam bir yıkım yapıyor ki PKK için. Bir daha onu ne aşabiliyorlar ne de o sistemi delebilecek bir yapılar oluyor. Yani artık şey sistem tam kamerandan da oturuyor. Deccaliyet yani PKK kafası o firavun zihniyeti tamamen ortadan kalkmış oluyor. Evet.
BÜLENT SEZGİN: “Dedi ki; “bu benim Rabbimden bir rahmettir. Rabbimin vaadi geldiği zaman o bunu dümdüz eder. Rabbimin vaadi haktır”.
ADNAN OKTAR: Her şeyi Allah yapıyor diyor. Bunu da Allah yaptı diyor. Bir daha oku ayeti.
BÜLENT SEZGİN: “Dedi ki; “bu benim Rabbimden bir rahmettir”.
ADNAN OKTAR: İşte rahmet Allah'ın sevgisinden bir güzellik. Allah meydana getiriyor. Vakti zamanı gelince de ne PKK kalır ne onlar için yapılan askeri önlemler, sistemler kalır. Hiçbir şey kalmaz. Hepsi darmadağın olur. Ayet onu işaret ediyor. Evet.
BÜLENT SEZGİN: “Rabbimin vaadi geldiği zaman o bunu dümdüz eder. Rabbimin vaadi haktır”.
ADNAN OKTAR: Yani kıyamet zaten çok yakın diyor. İşte Mehdiyet’e baktığını da oradan anlıyoruz. Yani bu tip ayetlerde hemen kıyamete geçiriyorsa olay Mehdiyet’le ilgilidir. Ahir zamanla ilgilidir. Yani Yecüc, Mecüc konusunda, Dabbe konusunda hepsinde hep kıyametten bahsedilir sonunda. Yani ayetin bakımından hemen anlaşılıyor. Doğrudan Ahir zamandan ilgisi olduğunu oradan anlıyoruz. Yani kıyamet alameti, kıyamet öncesi olaylar olduğu anlaşılıyor. Bakın Kur'an'ın tamamında bu şekildedir. Duhan zuhurunda da bu şekildedir. Aynı şekildedir. Duhan zuhuru da işte anarşi, terör, pahalılık yani buhran anlamında duhan. Duhan. Yani sıkıntı her türlü. Şu an dünyada oluşan işte buhran bu. Ayette söylenen duman zuhuru budur. Yani bildiğimiz klasik duman anlamında değil. Yani şiddetli sıkıntı. Şiddetli rahatsızlık. Ekonomik krizler, anarşi, terör her türlü sıkıntı. Evet dinliyorum.
BÜLENT SEZGİN: “Biz o gün bir kısmını bir kısmı içinde dalgalanırcasına bırakıvermişiz. Sura da üfürülmüştür. Artık onların tümünü bir araya getirmişiz”.
ADNAN OKTAR: O küfür yani artık şeyden yerden diriltilip kaldırılacaklar. Onlar birbirine karışacaklar. Dalgalanırcasına dediği o. Yani akıl almaz bir kalabalık şeklinde olacak. Bir hedefe doğru koşuyorlar sonunda zaten. Dalgalar şeklinde gelirler diyor. Dalgalanırcasına diyor. Ayette de o şey yapıyor. Yani böyle çekirge sürüleri gibi diyor zaten ayette. Çekirge sürüleri nasıl dalgalanır böyle. Onlar diyor dalgalanarak gidecekler diyor. Birbirleri içerisinde dalgalanacaklar diyor. O zaten kıyamet. Yani kıyametteki dirilişlerindeki aldıkları hal bahsediliyor. Ondan bahsediliyor. İnşaAllah. Evet.
BÜLENT SEZGİN: “Ve o gün cehennemi inkar edenlere tam bir sunuşla sunmuşuz”.
ADNAN OKTAR: Cenab-ı Allah nasıl intikam alacağını da söylüyor. Tam bir sunuş. Yani her yönüyle cehennemi onları tam sarmış oluyor içine girdikleri için. Dört taraftan cehennemce kuşatılmış oluyorlar.
BÜLENT SEZGİN: “Ki onlar beni zikretmede gözleri bir perde içindeydi”.
ADNAN OKTAR: İşte PKK dinsiz, imansız, Allahsız, kitapsız olduğu için o komünist zihniyette olduğu için Kur'an o mantığın ilk haline dikkat çekiyor. Dünyadaki haline dikkat çekiyor. Evet.
BÜLENT SEZGİN: “Dinlemeye katlanamazlardı”.
ADNAN OKTAR: Şu an dinlemeye katlanabiliyor musun? Konuşamıyorsun. Mardin'e gidemiyorsun. Siirt’e gidemiyorsun. Bir şey söyletmiyorlar. Allah'tan bahsettirmiyor. Kitapları hem Mardin'de hem Siirt’te yaktırdılar bizim kitapları. Hiçbir şekilde hakkı ve doğruyu söylettirmiyorlar. Söyleyene de silahlı saldırı oluyor. Evet.
BÜLENT SEZGİN: “İnkar edenler beni bırakıp kullarımı veliler edindiklerini mi sandılar?”
ADNAN OKTAR: Mesela Abdullah Öcalan'ı kendisine veli ediniyor. Allah'ı bırakıp onu haşa ilah gibi görüyor. Zaten o da diyor “ben Tanrı oldum” diyor. Onlar da onu Tanrı gibi görüyorlar. Ona tabi oluyorlar. O ne derse onu dinliyorlar. Ayetin ifadesi açık. Bir yönde tabi.
BÜLENT SEZGİN: “Gerçekten biz cehennemin kafirler için bir durak olarak hazırlamışız”.
ADNAN OKTAR: Cenab-ı Allah intikam alacağını söylüyor. Müminlerin gönlünün rahat olması için. Yani gücü yoktur küfrün. Eninde sonunda gidecekleri son yer cehennemdir. Bütün dinsiz, imansız takımı hepsini Allah onlara müjde ver diyor zaten. Hepsini cehennemde konaklayacağım diyor. Konaklayacaklar. Orada onlardan intikam alacağım diyor ve her yönden onları saracağım diyor Allah. Cehennem ateşiyle. Evet.
BÜLENT SEZGİN: “De ki; “davranış bakımından en çok hüsrana uğrayacak olanları size haber vereyim mi?”
ADNAN OKTAR: Evet. Cenab-ı Allah önce dikkat çekiyor.
BÜLENT SEZGİN: “Onların dünya hayatındaki bütün çabaları boşa gitmişken kendilerini gerçekte güzel iş yapmakta sanıyorlar”.
ADNAN OKTAR: Mesela PKK'lılar bu dinsiz imansız takımı akıl almaz bir gayret gösteriyor ve çok isabetli hareket ettiklerini doğru düşündüklerini iddia ediyorlar ve hakikaten kahraman olduklarına, yiğitlik yaptıklarına işte insanları kurtardıklarına inanıyorlar. Koyulan ayeti ona dikkat çekiyor.
BÜLENT SEZGİN: “İşte onlar Rablerinin ayetlerini ve ona kavuşmayı inkar edenlerdir”.
ADNAN OKTAR: Zaten açık açık söylüyorlar. Allah'ı inkar ettiklerini, ayetini inkar ettiklerini. Açık açık söylüyorlar.
BÜLENT SEZGİN: “Artık onların yapıp ettikleri boşa çıkmıştır. Kıyamet gününde onlar için bir tartı tutmayacağız”.
ADNAN OKTAR: Boşa çıkıyor tabii. Bütün yapıp ettikleri. Bütün ömrü dağlarda geçiyor. Acılar içerisinde geçiyor. Ama boşa çıkıyor yapıp ettikleri. Bir tartı tutmayacağız dedi. Sorgu suali de yapmayacağız diyor. Zaten suçu malum ortada olduğu için. Doğrudan cehenneme sokacağım diyor Allah. Sorgulamayacağım diyor.
BÜLENT SEZGİN: “İşte inkar etmeleri ayetlerimi ve elçilerimi alay konusu edinmelerinden dolayı onların cezası cehennemdir”.
ADNAN OKTAR: Namazla alay ediyorlar ya. Kur'an'la alay ediyorlar. Peygamberle alay ediyorlar. İşte bu yaptıklarınızın karşılığı siz cehenneme dolduracağım diyor. Gördünüz filmini de gördünüz. Ayette Kur'an'la, dinle, peygamberle alay ediyorlar. Evet.
BÜLENT SEZGİN: “İman edip salih amellerde bulunanlar, Firdevs cennetleri onlar için bir konaklama yeridir”.
ADNAN OKTAR: Mehdiyet ruhuyla hareket edenler onların yeri de cennet. Firdevs cennetleri Adnen cennetleri. Cennetül Adnen, cennetül Firdevs. Evet.
BÜLENT SEZGİN: “Onlar ebedi olarak kalıcıdırlar”.
ADNAN OKTAR: Sonsuza kadar İnşaAllah.
BÜLENT SEZGİN: Bazı kişilerin soruları oluyor. Acaba cennette insan sıkılır mı sıkılmaz mı şekilde?
ADNAN OKTAR: Yani asla. Aklın ucuna bile geçmez.
Sayın Adnan Oktar’ın 25 Kasım 2013 tarihli sohbetinden Kehf Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: “İki seddin arasına kadar ulaştı” diyor Hz. Zülkarneyn (a.s) için, Cenab-ı Allah. Set ne demek? Suyu durduran herhangi bir engel. Suyu durdurmak için yapılan engel, set. Zaten sözlük anlamına da baktığınızda bunu görürsünüz. Marmaray’ın görüntüsü var mı? Görüyor musunuz? Denizin altında iki tane set var. Ayette ne diyor: “İki seddin arasına kadar ulaştı.” Set bir, set iki, iki tane yanyanalar. İki tane set, tam iki tane. Ve bu seddin özelliği ne? Suyu durduruyor, suyun gelişini engelleyen set. “İki seddin arasına kadar ulaştı.” Yani o setlerin birleşme yeri neresi oluyor? Mesela bu Marmaray’ın giriş kapısı, bu iki seddin arasıdır, iki seddin birleşme noktası. Cağaloğlu. Ne diyor ayette: “İki seddin arasına kadar ulaştı” diyor. “Onların (sedlerin) önünde hemen hemen hiçbir sözü kavramayan bir kavim buldu.” (Kehf Suresi / 93)
Bazı Darwinistler hakikaten hiçbir sözü kavramıyor. Bazı Marksistler de kavramıyor, anlatsan da anlamıyorlar. Bak, yayıncıların en çok da yaygın olduğu yer orasıdır, Cağaloğlu’dur. Kültürün en yoğun olduğu, orada hakikaten bazı kişilere bir şeyler anlatmak çok zordur. Anlatsan da anlamaz, kavrayamaz. Tartışmaların en yoğun olduğu yerdir, kültür faaliyetlerinin en yoğun olduğu yer. Ki ebcedi de 2013, 2015 tarihlerini veriyor “iki seddin arasına kadar ulaştı.” Marmaray 2013’te vazifeye başladı. Kullanılır hale gelmesi 2013. İki tarih veriyor, 2013 ve 2015 tarihlerini veriyor. 93. ayet zaten, 3 burada da var ebcedinde de var.
“Dediler ki: Ey Zülkarneyn” Zülkarneyn; iki zamanlı yani iki asra, iki zaman hitap eden. Yani 2000’lere ve 3000’lere hitap eden. 2001 yılında 3. bin yıla girdik, 2. bin bitti. Mehdiyet hem 2. binin hem 3 binin faaliyetidir, çalışmasıdır. Hz. Mehdi (a.s) da hem 2. binin hem 3. binin insanıdır. Dolayısıyla iki çağın, iki karnın, karn; iki çağın adamıdır. İki çağa hitap eden insandır. “Dediler ki: Ey Zülkarneyn, gerçekten ye’cüc ve me’cüc” yani anarşist-terörist takımı, kan dökenler, fitne çıkaranlar, polise saldıranlar, “yeryüzünde bozgunculuk çıkarıyorlar.” Şu an dünyanın her tarafında komünist devletlerde olsun, teröristler olsun şiddetli bir kan dökme faaliyeti içerisindeler. Suriye’de de var, dünyanın her tarafında var. Türkiye’de de görüyorsunuz, Güneydoğu’da da var. “Ye’cüc ve me’cüc yeryüzünde bozgunculuk çıkarıyorlar.” Sırf bir bölge değil bak, yeryüzünde bütün dünyada bozgunculuk çıkarıyorlar, terör çıkarıyorlar diyor. “Bizimle onlar arasında bir set inşa etmen için sana bir vergi verelim mi?” (Kehf Suresi / 94)
Yalnız bak, Hz. Zülkarneyn (a.s) geldiğinde iki set var. İki seddin arasına geliyor. Önce hazır yapılmış set var, iki set. Ama şimdi ondan bir daha set istiyorlar. Yeni bir set talebi var. “Bizimle onlar arsına bir set inşa etmen için sana vergi verelim mi?” Para verelim mi, imkan verelim mi? “Dedi ki: Rabbim beni kendisi sağlam bir iktidarla yerleşik kıldığı güç ve nimet-imkan daha hayırlıdır.” Benim paraya ihtiyacım yok diyor. Benim sizin vereceğiniz herhangi bir lûtfa da ihtiyacım yok diyor. “Madem öyle bana insani güçle yardım edin de sizinle onlar arasında sapasağlam bir engel kılayım.” (Kehf Suresi / 95)
Yani terörü anarşiyi durdurayım diyor. Bu da bir manevi set aynı zamanda. Bu küfrün saldırısının durması. “Bana demir kütleleri getirin. İki dağın arası eşit düzeye gelince ‘körükleyin’ dedi. Onu ateş haline getirinceye kadar bu işi yaptı. Sonra dedi ki: ‘Bana eritilmiş bakır getirin üzerine dökeyim.” (Kehf Suresi / 96). Katran. Mesela bu Marmaray’da binlerce ton demir kullanıldı yapımında. Demirlerin birbirine monte edilmesinde de ateş kullanıldı. Kaynak olsun, ateş kullanıldı. Ve demirin de oksitlenmemesi için yer yer katran kullanılıyor. Yani izolasyon çalışımı, izole etmek için katranlı bantlar kullanılıyor. Suyun geçişini engellemek için geniş çapta. Ahir zamanda kullanılacak teknolojiye de dikkat çekmiş oluyor ayet. Hem inşaat teknolojisine de dikkat çekmiş oluyor. Mesela inşaatlarda demirin kullanılması o devirde düşünülemez bile. Peygamberimiz zamanında yok. Hiçbir şekilde yok.
Ama Ahir zaman inşaatlarına dikkat çekilmiş oluyor. Demir kullanılması, demirin kaynakla birbirine tutturulması ve demirin oksitlenmesine engellenmesi için geniş çapta katran kullanılması. Su izolasyonu. Televizyonda da gösteriyor. Görüyorsunuz. Katranı döküyor. Üstüne yine katranlı bant yapıştırılıyor. Değil mi? İyice yediriliyor. Hatta ısıtılıyor. Üzerinde sıcak ateş tutuluyor. Ve bunu eritirken de kullanılan teknoloji Kur'an'da aynısından geçiyor burada da. Ateşten bahsediliyor. 2013'te insanlar geçiyor, bakın. Ebcedi bir de 2015 veriyor. 2015'de de arabalar geçecek. Marmaray'dan. Araba geçecek 2015'te. İki tarihe birden işaret var. 93. ayet. İki tane sed yapılmış. Suya karşı çok mukavim sed. Tonlarca basıncı kaldıracak şekilde baraj teknolojisi kullanılarak yapılmış iki tane sed. Bak iki sed diyor. Ve boydan boy uzun. Kilometrelerce uzun bir sed diyor. Yani boydan boya. Maddi ve manevi sedlere Kur'an dikkat çekiyor. Manevi sed küfre karşı yapılan manevi sed. Darwinizm’e, materyalizme karşı bir sed oluşturuyoruz. Bu manevi sebze. Ama aynı zamanda bu Zülkarneyn kısasında Ahir zaman teknolojisi, betonun kullanılışı, demirin kullanılışı çok detaylı anlatılmış. Katranın kullanılışı çok detaylı anlatılmış.
“Böylelikle onu ne aşabilir ne de onu delmeye güç getirebilir”. Yani son derece sağlam, son derece güçlü yapılıyor. Depreme dayanıklı değil mi? Son derece bak. Çok güçlü olduğuna dikkat çekiyor Cenab-ı Allah. “Dedi ki; “bu benim Rabbimden bir rahmettir”. Allah rahmetiyle böyle bir imkan veriyor diyor. “Rabbimin vaadi geldiği zaman o bunu dümdüz eder. Rabbimin vaadi haktır”. Ne zaman? Kıyamet. Şimdi direkt kıyamete geçmesi neyi göstertiyor? Demek ki kıyamete yakın bir zamanda Marmaray yapılacak. Demek ki, bu tip çalışmalar kıyamete yakın yapılacak. Yani doğrudan kıyamete geçiş varsa ondan önceki olaylar hep kıyamete işaret eden ayetler olmuş oluyor. Kıyametin vaktini işaret eden ayetler olmuş oluyor.
“Rabbimin vaadi geldiği zaman o bunu dümdüz eder. Rabbimin vaadi haktır”. O zaman Marmaray ne olacak? Paramparça parçalanacak alttan depremle Marmaray kırılacak oraya su dolacak su ne yapacak? Var gücüyle her iki taraftan fışkırmaya başlayacak. Hem Çağaoğlu'ndan hem başka yerden. Balıklar, insanları da içine alacak şekilde delicesine bir fışkırmayla fışkıracak. Ama ondan sonra zaten binalar yıkacak, her yer kaynayacak, her yer birbirine girecek. Boğaz birbirine yapışacak, sonra birbirinden ayrılacak ve dünya darmadağın olacak. “Biz o gün bir kısmını bir kısmı içinde bak dalgalanırcasına bırakmışız” diyor Allah. İnsan neyin içinde dalgalanır? Suyun içinde dalgalanır. İnsanların feci ölümünü Allah hatırlatıyor. Kıyamet zamanında. O suyun içerisinde dalgalanacaklarını, suyun içinde nasıl yayılacaklarını insanların suyun insanları nasıl kaplayacağını ve denizlerin de yanacağını belirtiyor Allah. Magmanın denizleri aşacağını, patlayacağını ve denizlerin üzerinde de ateş görüleceğini ama denizlerin insanları yutup insanların dalgalanırcasına, dalgalanma şeklinde denizlerin suyun içerisinde çalkalanacaklarını belirtiyor Allah. Dalgalanma şeklinde.
“Sura da üfürülmüştür artık” diyor Allah. Yani kıyamet başlamış. “Artık onların tümünü bir araya getirmişiz” diyor Allah. Yani bütün insanları bir araya getirdim diyor onlar. Bir anda bak peş peşe. “Ve o gün” diyor Allah “cehennemi inkar edenlere tam bir sunuşla sunmuşuz”. İnkar etmişlerdi. Cehennem hemen gösterdi diyor. Kabul etmeyenlere. “Ki onlar beni zikretme konusunda” yani Allah'ı anma, Allah'tan bahsetme konusunda “gözleri perde içindeydi”. Okumak istemiyorlardı. Seyretmek istemiyorlar. Mesela televizyondaki görüntüyü görmek istemiyor. Kitaptaki yazıyı okumak istemiyor. Gözleri perde içindeydi. “Kur'an'ı dinlemeye katlanamazlardı”. Kur'an'ı dinlemeye başlayan hemen kapattırıyor. Aman aman aman dinlemeyi katlanamadı. Tahammül edemiyor Onun yerine ne istiyor? Hurafe istiyor. Ama bak Kur'an'a katlanamıyor. Hurafeyi heyecanla dinliyor. İftiharla dinliyor.
“İnkar edenler beni bırakıp kullarımı veliler edindiklerimi sandılar”. Bakın kullarımı veliler. Mesela şeyhini veli ediniyor. Bir mürşidi veli ediniyor. Allah'ı bırakıyor ama. “Beni bırakıp diyor kullarımı veliler edindiklerimi sandılar”. Onu put haline getirmiş. Hocasını, şeyhini. Mesela sen Kur'an'a davet ediyorsun diyor ki sen öyle diyorsun ama benim 300 yıl önceki hocam da böyle diyor diyor. Put edilmiş. Kur'an'da mesela bazı put isimleri geçiyor onlar insandır. Yani insan putlar. İnsanı put edilmiş. Yani taş put değil onlar. Kur'an'da geçen bazı put isimleri var onlar normal yaşayan insan onlar put edinmişler.
“Beni bırakıp kullarımı veliler edindiklerimi sandılar. Gerçekten biz cehennemi kafirler için bir durak olarak hazırlamışız” yani son durak olarak hazırlamışız. Yani son durak orası. “De ki; “davranış ameller bakımından en çok hüsrana uğrayacak olanları olan size haber vereyim mi?” Cenabı Allah önce dikkat çekiyor. En çok hüsrana uğrayacak olanları size haber vereyim mi? İnsanlar merak ediyor. Nedir? Vahiy bekliyorlar. “Onların dünya hayatındaki bütün çabaları boşa gitmişken”, namaz kılıyor, sakalı göbeğine kadar, şal var üstünde, cübbesi var, her şeyi var. Bak “onların dünya hayatındaki bütün çabaları boşa gitmişken” kendini evliya zannediyor. Hurafeleri anlatıyor. Akşama kadar hurafe peşinde. Bir gidip ona hurafe anlatıyor, öbürüne gidip hurafe anlatıyor. “Kendilerini gerçekten güzel iş yapmakta sanıyorlar”. Mesela gidiyor hakikaten Kur'an kursu da açtırıyor. Cami yaptırıyor. Ama sürekli hurafenin peşinde. Kur'an'a yaklaşmıyor. Kur'an'a yaklaşanları, Kur'an'ı sevenleri de karşısına alıyor. Onlarla uğraşıyor.
Allah diyor ki bak, “kendilerini gerçekten güzel iş yapmakta olduklarını sanıyorlar” diyor. Gerçekten mümin, muttaki, takva, halis olduğunu zannediyor. İnanıyor kendisine. “İşte onlar Rablerinin ayetlerini ve ona kavuşmayı inkar edenlerdir. Artık onların yapıp ettikleri boşa çıkmıştır”. Gerçeğinde onlar dinsiz olur” diyor Allah. “Ve onların yapıp ettikleri boşa çıkmıştır”. Yani bütün yaptıkları gayretler boşa çıkmıştır. Kıyamet günü de onlar için bir tartı tutmayacağız. Yani doğrudan kıyamet zamanında onları sorgulamadan doğrudan cehenneme koyacağım diyor Allah. Çünkü zırvalayacak belli. Hurafelerle falan. Konuşacak da konuşacak. Allah sorgulamayacağım diyor. Doğrudan cehenneme koyacağım diyor.
“İşte inkar etmeleri ayetlerimi ve elçilerimi alay konusu edinmelerinin dolayı” Kur'an ayetlerini kabul etmiyor. Hurafe demiyor bak Allah. Ayet diyor. Ayeti kabul etmiyor. Hurafeyi kabul ediyor. Putu kabul ediyor. “Ve elçilerimi”. Mesela İsa Mesih'in inişini, “alay konusu edinmeleri” mesela. İsa Mesih'ten alay konusu ediniyor. Mesela Mehdi de bir nevi elçidir. Onu da alay konusu ediniyor. “Elçilerimi alay konusu edinmelerinden dolayı onların cezası cehennemdir”, diyor Allah. “İman edip salih amelde bulunanlar”, iman etmiş ve samimi, salih demek samimi amellerde bulunanlar. “Firdevs cennetleri onlar için bir konaklama yeridir”. Cennet isimlerinden bir isimdir. Adin cenneti, Adnen cenneti, Firdevs cenneti, cenneti Naim, Naim cenneti.
“Onda ebedi olarak kalıcıdırlar, ondan ayrılmak istemezler”. Cennetten ayrılmak istemiyorlar. Yani sorusunda biz burada çok iyiyiz. Burada ebedi diyor Allah. Ebedi ne demek? Sonsuz. “De ki; “Rabbimin sözlerini yazmak için deniz mürekkep olsa”. Bak yine denize dikkat çekiyor Allah. “Ve yardım için bir benzerini de dahi getirsek”. İkinci bir deniz daha getirilse. “Rabbimin sözlerini tüketmeden önce Rabbimin sözleri tükenmeden önce elbette deniz tükenirdi” diyor Allah. Yani mürekkep olarak o kadar çoktur diyor Rabbimizin sözleri diyor. “De ki; “şüphesiz ben ancak sizin benzeriniz olan beşerim. Yalnızca bana sizin ilahınızın Tek bir ilah olduğu vahyolunuyor.” Yani bana vahyolunuyor. Müslümanda ne diyor bize Kur'an bildirilmiştir. Biz Kur'an'a uyuyoruz. Allah birdir. Bildirilen Kur'an'da size bildiriyorum diyoruz bizde. Aynısını. Yani peygamber ne diyor bana vahyolunuyor. Bizde vahyolunmuş hazır bilgiyi vahyedilmiş kitap haline gelmiş Kur'an'ı insanlara bildiriyoruz.
“Bana sizin ilahınızın tek bir ilah olduğu vahyolunuyor. Kim Rabbine kavuşmayı umuyorsa artık salih bir amelde bulunsun”. Samimi davransın diyor Allah. Samimi davransın. “Ve Rabbine ibadette hiç kimseyi ortak tutmasın”. Şirk oluşma. Hiç kimse insanları şirk koşmayın diyor. İşte hocaları, alimleri, geçmiş bazı alimleri. Kur'an'dan bahsedildiğinde işte falanca alimde böyle diyor diye ortaya çıkmayın diyor Cenab-ı Allah. Kur'an ne diyorsa ona uyun diyor. Çünkü belanın sebebi bu şu ana kadar ki.
Sayın Adnan Oktar’ın 5 Mayıs 2014 tarihli sohbetinden Kehf Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: Kuran, üstüne düşünülüp, sembolik anlamları çözeceğimiz bir kitaptır. Allah ilham eder inşaAllah. Deminde anlattım Museviler Tevrat’ı alırlar, saatlerce düşünürler. Müthiş zekidir Museviler. Beyni çok kullanırlar. Tevrat üzerine acayip düşünürler. Yer altında böyle kaya oyması ibadethaneleri oluyor. Sırf Tevrat okuyorlar. Günlerce oradan çıkmıyorlar. Yaşlı Museviler de öyle, 70, 80, 90 yaşında ayakta okuyorlar Tevrat’ı. Kıyafetlerde üstlerinde hikmetlerini çözmeye çalışıyorlar. Tevrat’ın içindeki sırları çözmeye çalışıyorlar. Kuran sırla doludur ama çok az düşünülüyor.
Bakın mesela diyor ki ayette 86. ayet; “Sonunda güneşin battığı yere kadar ulaştı ve onu kara çamurlu bir gözede batmakta olduğunu buldu.” Japonya güneşin battığı yer olarak bilinir, birçok yerde. Bayrağı da güneş biliyorsunuz. Tsunami de kara çamurlu bir gözede, kara çamurlu bir deniz görünümünde güneşin battığını gördük. Simsiyah deniz, deniz simsiyah oldu tsunamiden sonra. Hiç görülmemiş bir şey oldu. Güneş o kara çamur görünümünde ki denizin içinde battı. Yani ufukta. Mühim bir olaydı, çok mühim bir olaydı.
“Ey Zülkarneyn istersen onlar azaba uğratışın istersen içlerinde güzelliği ilke edinirsin.” Azap. Askeri güçte kullanılabilir. Hz. Zülkarneyn (a.s) neyi tercih ediyor? Güzelliği. Ne demek güzellik? Sevgi. Nasıl güzellik? İnsanda güzellik, eşyada güzellik, bitkide güzellik, her yerde güzellik. Hz. Zülkarneyn (a.s) onu tercih ediyor. İsterse güç kullanabilir ama gücü kullanmıyor. Güzelliği tercih ediyor. Hep güzellik, bu ne? Kim anlatılıyor? Hz. Mehdi (a.s) anlatılıyor.
“Dedi ki kim zulmederse biz onu azaplandıracağız” Hz. Mehdi (a.s) devrinde kan dökmek yok. Ama kimsede kıllık yapamaz. Çocuk kaçırma, çocuk katilliği mümkün değil. “Sonra Rabbine döndürülür” Ahirette azabı verecek Allah. Allah korkusu hatırlatılıyor. Mehdiyet’in asıl silahı Allah korkusudur. “O da onu görülmemiş bir azapla azaplandırır.” Ebcedi ne? 2007. Şimdi böyle bir tevafuk olur mu? Özel bir işaret var. Bak “Kim iman eder ve salih amellerde bulunursa” İman edecek ve samimi olursa. “Onun için güzel bir karşılık vardır” Bak, güzel. Hz. Zülkarneyn’de ne hakim? Hep güzellik Hz. Mehdi (a.s)’da nedir? Hep güzellik, hep güzellik. Ana konu bu güzellik ve sevgi.
“Ona buyruğumuzdan kolay olanı söyleyeceğiz” Hz. Mehdi (a.s)’ın özelliği nedir? Dini tahfif etmesi, dini kolaylaştırması. Peygamberimiz (s.a.v.) söylüyor; “O dini tahfif edecek.” Muhiddin Arabi Hazretleri de belirtiyor. “Onun özelliği dini tahfif etmesidir. Dini kolaylaştırıp, hafifletmesi, ağır buyrukları, yobazların uydurduğu zırvaları kaldırıp dini arı ve temiz hale getirmesi, gerçek haline çevirmesi.” Bak; “Ona buyruğumuzdan kolay olanı söyleyeceğiz” Dini kolay olarak anlatacak. “Sonra gene bir yol tuttu” 89, 1989 yılına işaret ediyor. Daha önce de söylemiştim. Hep tarihler Mehdiyet’e göredir.
“Sonunda güneşin doğduğu yere kadar ulaştı ve o güneşi kendileri için bir siper kılmadığımız bir kavim üzerine doğmakta iken buldu.” Demek ki güneşten korunmakta önemli. Bak Kuran burada bir şeye işaret ediyor, gizli bir işaret. Demek ki o devirde insanlar plajlara girecekler, insanlar güneşin altında olacaklar, büyük kitleler. Mesela milyonlarca insan güneşin altında çıplak olacaklar. “Güneşi kendileri için bir siper kılmadığımız bir kavim üzerine doğmakta iken buldu, güneşin doğduğu yere kadar ulaştı” Demek ki bir plaj görüyor, plaj görüntüsü var. İnsanların denize girdiği, üzerlerine rahatça güneşin geldiği bir yer.
“İşte böyle onun yanında özü kapsayan bilgi olduğunu biz ilmimizle büsbütün kuşatmıştık” Hz. Mehdi (a.s)’da ne var? Özü kapsayan bilgi var. Hurafe yok, demagoji yok. Lafı uzatmıyor. Dil cambazlığı yapmıyor. Dil oyunları yapmıyor. Özü neyse tam doğrusu onu anlatıyor. O bu konuyu işaret etmiş ayet. 92. Mehdiyet'in 1992 mühim bir dönüm noktasıdır. “Sonra bir yol daha tuttu”, diyor. “İki seddin arasına kadar ulaştı onları sedlerinin önünde hemen hemen hiçbir sözü kavramayan bir kavim buldu”, mesela orada Kürtçe bilen kardeşlerimiz var. Türkçe bilmiyorlar. Kürt kardeşlerimize karşılaşmış oluyor. Ama bak Kürt kardeşler oradakiler ne diyorlar? “Ey Zülkarneyn gerçekten Yecüc ve Mecüc”, PKK, “yeryüzünde bozgunculuk çıkarıyorlar. Bizimle onlar arasında bir sed inşa etmiş için sana bir vergi verelim mi?” Ama bak ayetin işareti bu.
“Dedi ki; “Rabbim beni kendisine sağlam bir iktidarda yerleşik kıldığı güç, nimet, imkan daha ayrıdır”. Demek ki Mehdiyet sağlam bir iktidar, sağlam bir güç olacak. Bak 84'te ne diyor? “Yeryüzünde sapasağlam bir iktidar verdik”. Sonra ne diyor burada yine? “Rabbim beni kendisine sapasağlam bir iktidarda yerleşik kıldı”. Hadiste ne diyor? “Allah Mehdi'ye sapasağlam bir iktidar verecek” diyor. Hep sapasağlam. Yıkılmayan. Mehdi sağ olduğu müddetçe yıkılmıyor. Ama asası devrildikten sonra devlette gidiyor artık. Yani sonra İsa Mesih, İsa Mesih'den zaten kardeşler. İsa Mesih'in vefatından sonra asa devleti ifade eden bir semboldür aynı zamanda. Asa. Asası devrilmesi devletin devrilmesi. Ondan sonra devlet devriliyor. Mehdi'nin vefatından, İsa Mesih'in vefatından sonra. Süleyman kıssasında geniş geniş bu konular anlatılır.
“Rabbimin vaadi geldiği zaman o bunu dümdüz eder. Rabbimin vaadi haktır”. Yani bakın Rabbimin vaadi geldiği zaman, 98. Kıyamete bakmakla beraber yani kıyamet zamanına bakmakla beraber, Ahir zamana bakmakla beraber Mehdi'ye de açık şekilde bakıyor. Bak, “Rabbimin vaadi geldiği zaman”, vaat ettiği kişi geldiği zaman. Rabbimin vaadi nedir? Mehdi, İsa Mesih, “geldiği zaman o bunu dümdüz eder. Rabbimin vaadi haktır”. Yani o engelleri söküp atar. Dümdüz eder. Aynı zamanda buna bakıyor. Kıyamette de bütün engellerin yıkılacağı da belirtiliyor. Ona işaret ediyor. Ama bu anlamı çok önemli.
“Biz o gün bir kısmını bir kısmı içinde dalgalanırcasına bırakmışız. Sura da üfürülmüştür”. O gün bak, “bir kısmını bir kısmı içinde dalgalanırcasına bırakmışız”. Şimdi Yecüc-Mecüc'le kasıt. Bak, “bir kısmı bir kısmı içinde”, iki grup birbirini kırıp geçiriyor. Bak, “bir kısmı bir kısmı içerisinde dalgalanırcasına bırakılmış”. Dalgalanırcasına bir savaş var. Mücadele var. Mesela bakıyoruz Rus tanklarına, Alman tankları uzaktan bakıldığında deniz dalgaları gibi birbirine giriyorlar. Filmlerde baktığımızda. Bu hem birinci dünya harbine hem ikinci dünya harbine işaret ediyor. Hem faşistlerle, Komünistlerin savaşına da dikkat çekiyor. Yani Ahir zamanda ikinci dünya ve birinci dünya dünyanın en büyük katliamlarındandır. İnsan katliamlarındandır. Yecüc ve Mecüc. İki olay. İki grup. İki mücadele grubu. Bunlara bakıyor. Ki Musevilerin Kuran'daki tefsirleri, Tevrat'taki tefsirlerine göre onlar da öyle diyorlar. Yani bizim Tevrat onlarda da var Yecüc Mecüc Tevrat'ta. Bize göre diyor birinci iki dünya harbi. Ve dolayısıyla da işte komünistlerin, faşistlerin savaşı. Buna da bakıyor diyorlar. İnşaAllah. Çünkü Tevrat'ın kod sistemine baktığımızda da ilginç yapılar çıkıyor. Tevrat'ın mesela Kur'an'daki kod sistemine baktığımızda da çok ilginç tarihler, ilginç vakitler çıkıyor.