Adnan Oktar'ın Kaçkar TV'deki canlı röportajı (3 Kasım 2010)
ADNAN OKTAR: Şeytandan Allah’a sığınırım. Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla, “Kaf, Ha, Ayn, Sad” şimdi burada, bu harfler tabii bir şey ifade ediyor. Hurufu mukatta, inşaAllah Hz. İsa Mesih’ten ve Hz. Mehdi (a.s.)’dan bunları öğreneceğiz Allah’ın izniyle. Yani bu, “Kaf, He, Ye, Ayn, Sad” ne anlama geliyor öğreneceğiz. Neden Meryem Suresi’nde bunlar onu da öğreneceğiz, inşaAllah. Şeytandan Allah’a sığınırım. Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla, “(Bu,) Rabbinin, kulu Zekeriya'ya rahmetinin zikridir. Hani o, Rabbine gizlice seslendiği zaman; demişti ki: "Rabbim, şüphesiz benim kemiklerim gevşedi”” yaşlandıkça kalsiyum kemiklerden alınır. İnsan küçülmeye başlar ve erir kemikleri. “Ve baş, yaşlılık aleviyle tutuştu” yani saçlarda da beyazlama oluyor. Onu diyor o şekilde, yani müteşabih bu ayet. Şimdi Cübbeli’ye baksan, “Açık anlamı, yaşlılık alevi ile tutuştu” sanki alev gibi düşünür onu, insanın başındaki bir yangın gibi. Değil, müteşabihtir. Müteşabihten anlamıyor Cübbeli. Saçları beyazladı anlamına gelir. “Ben Sana dua etmekle mutsuz olmadım" Allah’a çok dua etmek lazım. Her şeyi Allah’tan istemek lazım. "Doğrusu ben, arkamdan gelecek yakınlarım adına korkuya kapıldım, benim karım da bir kısır (kadın)dır. Artık bana Kendi Katından bir yardımcı armağan et". Gelecek nesilller ki, Hz. Mehdi (a.s.) da bu neslin içindedir.
“"Bana mirasçı olsun. Yakup oğullarına da mirasçı olsun. Rabbim, onu (kendisinden) razı olunan(lardan) kıl." (Allah buyurdu:) "Ey Zekeriya, şüphesiz Biz seni, adı Yahya olan bir çocukla müjdelemekteyiz; Biz bundan önce ona hiçbir adaş kılmadık" diyor. O’nun adının benzeri yoktur diyor Cenab-ı Allah. Dedi ki: "Rabbim, karım kısır (bir kadın) iken, benim nasıl oğlum olabilir? Ben de yaşlılığın son basamağındayım" demek ki cinsel kapasitenin yaşla alakası yok. Cenab-ı Allah isterse çok ileriki yaşlarda bile çok güçlü kılar. Yani Allah’ın kanunları öyle insanların zannettiği gibi, bir kısım insanların zannettiği gibi Allah’ın kuralları kanunların dışına çıkamaz. Allah’ın dediği olur, inşaAllah. Allah bir kural koyuyor. İnsanlar zannediyorlar ki, mesela yaşlılık da bir adetullahtır, adam biter. Öyle değil. O kuralın içinde Allah’ın bir kuralı daha var. Tam aksi de oluyor. Bilakis, son derece sağlıklı, daha zinde olabiliyor, kadın için de erkek için de. Allah buna dikkat çekiyor.
"(Ona gelen melek:) "İşte böyle" dedi. " "İşte böyle" dedi. "Rabbin dedi ki: Bu Benim için kolaydır, daha önce sen hiçbir şey değil iken, seni yaratmıştım.’’ “Hiçbir şey değilken, yoktan yarattım” diyor. Hiçbir şey değildi insan. Dünya hiçbir şey değildi ama tabii çamurdan yaratıyor. Yani “Hiçbir şey değildi” derken görünürde bir şey yoktu. Ot da, yemek de, yiyecek de orada burada oluyor. Ondan sonra bir sperm oluyor, ondan anne yumurtasıyla birleşiyor, çocuk oluyor. Ama görünürde bir şey yok. Ama tabii Cenab-ı Allah mineralleri vesaire vesile ediyor. “Dedi ki: "Rabbim, bana bir alamet (ayet) ver." Dedi ki: "Senin alametin, sapasağlam iken, üç tam gece insanlarla konuşmamandır." Bunun mutlaka bir hikmeti vardır. Bu karşılaşılacak bir olaydır. Bak, ‘’Üç tam gece insanlarla konuşmamandır" üç tam gece. ‘’Böylelikle (Zekeriya) mescidten kavminin karşısına çıkıp onlara (şu anlamları) işaret etti: "Sabah akşam Allah’ı tesbih edin."” Bir sabah, bir akşam olduğu gibi yahut sabahtan akşama kadar tesbih edin anlamında da geliyor.
“Çocuğun doğup büyümesinden sonra ona dedik ki: "Ey Yahya, Kitabı kuvvetle tut." İslam ahlakının dünya hâkimiyetinin tarihini veriyor. Ama tam hâkimiyet, 2067, Hz. İsa Mesih’in de vakti, Altınçağ’ın tam oturduğu yer. "Ey Yahya, Kitabı kuvvetle tut. Daha çocuk iken ona hikmet verdik.” Güzel konuşma, İlahi kelamı güzel şerh etme, güzel açıklama, güzel hitabet. “Katımız'dan ona bir sevgi duyarlılığı’’ coşkun bir sevgi var Hz. Yahya (a.s.)’da acayip bir sevgi. Kelebekleri, kuşları, çocukları, kadınları, her şeyi çok fazla seviyor. Allah’ın tecellilerine karşı içinde müthiş bir sevgi var, bir aşk var, tutku var. Onu kim veriyormuş? Allah veriyor. “Ben verdim” diyor. Bak, “Katımız'dan ona bir sevgi duyarlılığı’’, sevgi duyarlılığı ne demek? Sevgiye karşı vücudu müthiş hassas, acayip sevme gücü var. Sevgi dedin mi, o orada. Hz. Yahya (a.s.)’a Allah öyle bir özellik vermiş, “ve temizlik”. Müthiş titizdi Hz. Yahya (a.s.), acayip temizdi, pırıl pırıl. “O, çok takva sahibi biriydi.’’ Takva ne demek? Dine çok titiz, Kuran hükümlerine çok titiz.
22. ayette Meryem Suresi, “Böylelikle ona gebe kaldı, sonra onunla ıssız bir yere çekildi’’ doğumdan bahsediyor bu ayette. “Derken doğum sancısı onu bir hurma dalına sürükledi. Dedi ki: "Keşke bundan önce ölseydim de, hafızalardan silinip unutulsaydım" bu bir zelledir. Yani Müslüman bir kişinin söylememesi gereken bir hatalı konuşmadır, zelle. Allah bunu bir zelle olarak bize gösteriyor, biz yapmayacağız. Yani Hz. Meryem gibi mübarek bir insanda bile böyle bir zelle oluyor. İnsanlarda hata olabiliyor. Peygamberlerde bile zelle oluyor. Oradan ibret alacağız ve yapmayacağız, inşaAllah. Bak, “Keşke bundan önce ölseydim ve hafızalardan silinip unutulsaydım" Müslüman her halukarda sabretmekle mükelleftir.
SUNUCU: Yani doğum sancısı çektiği için mi?
ADNAN OKTAR: Evet, doğum sancısı çektiği için diyor. Burada mümin mutlaka sabırlı olacak, inşaAllah. “Altından (bir ses) ona seslendi: "Hüzne kapılma” Allah haram kılıyor hüzne kapılmasını, muhkem ayet. Üzülme ve hüzün Müslümana haramdır ve muhkem olarak Allah ona emrediyor. “Hüzne kapılma” diyor. “Rabbin senin alt (yan)ında bir ark kılmıştır" demek ki burada bir işaret var. Hurmanın bulunduğu bir yer, hurma dalının bulunduğu bir yer, ağaçlık bir yer, alt tarafında bir ark, su akıyor. “Hurma dalını kendine doğru salla, üzerine henüz oluşmuş-taze hurma dökülsün." “Henüz oluşmuş taze hurma.” Bayat meyvede vitamin değeri daha düşüktür. Taze olan meyveye Kuran dikkat çekiyor. Taze meyvenin yenilmesine dikkat çekiyor. Ama bakın doğuma işaret eden ayette de, “Böylelikle ona gebe kaldı, sonra onunla ıssız bir yere çekildi.’’ 22, 2-2, ikiler hep hâkimdir Kuran’da. Burada da yine 2-2, Hz. İsa (a.s.) ile ilgili kısımda, inşaAllah. “(İsa Mesih) Dedi ki: "Şüphesiz ben Allah'ın kuluyum. (Allah) Bana Kitabı verdi ve beni peygamber kıldı.” Ebcedi de 1462’yi veriyor. Hz. İsa Mesih’in en anlı şanlı yılları, inşaAllah.
Adnan Oktar'ın 18 Mart 2011 Kaçkar Tv'deki Canlı Sohbetinden
ADNAN OKTAR: Şeytandan Allah’a sığınırım. Meryem Suresi, Rahman Rahim olan Allah’ın adıyla. Şeytandan Allah’a sığınıyorum. “Kâf, Hâ, Yâ, Ayn, Sâd. (Bu) Rabbinin, kulu Zekeriya'ya rahmetinin zikridir. Hani o, Rabbine gizlice seslendiği zaman;” Allah’a dua ederken gizlice dua etmek çok makbuldür, gizlice için için, yalvara yalvara. “Demişti ki: ‘Rabbim, şüphesiz benim kemiklerim gevşedi.’” Yaşlılıkta kalsiyum vücuttan sürekli atıldığı için, kemikler yavaş yavaş erimeye ve küçülmeye başlar. İnsanın hem boyunda kısılma olur, hem hacminde küçülme olur, onun için kalsiyum alınması lazım. İlave kalsiyum alınması gerekiyor. Buna rağmen olur, ama alınan kalsiyum o hızı düşürür, inşaAllah. “Baş, yaşlılık aleviyle tutuştu;” saçlarda beyazlanma oluyor, yaşlılık aleviyle tutuştu o. “Ben sana dua etmekle mutsuz olmadım." Demek ki dua eden mutlu oluyor, Kuran buna işaret ediyor.
Sayın Adnan Oktar'ın 16 Ocak 2010 tarihli röportajından Meryem Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: Hemen arkasından Meryem Suresi başlıyor. Rahman rahim olan Allah’ın adıyla. “Kaf, he, ye, ayn, sad.” Burada çok esaslı bir şifre var. Bak “kaf, he, ye, ayn ve sad.” “Rabbinin kulu Zekeriya’ya rahmetinin zikridir. Hani o Rabbine gizlice seslendiği zaman demişti ki Rabbim şüphesiz benim kemiklerim gevşedi ve baş yaşlılık aleviyle tutuştu”. Yani kemikler yaşlılık aleviyle erimeye başlıyor. Kalsiyum eksilmesi oluyor. Kemikler gevşiyor yani insan küçülür. “Baş yaşlılık aleviyle tutuştu.” Beyazladı saçlarım diyor. “Ben sana dua etmekle mutsuz olmadım.” Duanın önemine dikkat çekiyor. Dua çok önemlidir. Çok konsantre olarak, akılcı, güzel dua edilecek. Dua edildi mi neler olur neler. Neler olur neler. Yani insanların bazen aklına hayaline gelmedik şeyler olur inşaAllah. “Artık bana Kendi Katından bir yardımcı armağan et”. Bu inşaAllah ahir zamanda Müslümanlara yardımcı olacak olan Mehdi (a.s)’dır aynı zamanda. “Bana mirasçı olsun, Yakupoğullarına da yardımcı olsun.” Yakupoğullarına değil mi? İsrail’e, Beni İsrail’e de mirasçı olacaktır. Onları da yönetecektir Mehdi (a.s) inşaAllah. “Rabbim onu kendisinde razı olunanlardan kıl.” Mehdi (a.s) Allah’ın razı olduğu kişilerden birisidir inşaAllah.
“Ey Zekeriya şüphesiz biz seni adı Yahya olan bir çocukla müjdelemekteyiz. Biz bundan önce ona hiçbir adaş kılmamışız”. Daha önce hiç böyle bir isim yoktu diyor. İlk defa Yahya ismini veriyorum diyor Cenab-ı Allah. “Dedi ki Rabbim benim karım kısır iken benim nasıl bir oğlum olabilir? Ben yaşlılığımın son basamağındayım.” Yani cinsel yönden, cinsel gücüm ben yaşlı olduğum için zaten olacak gibi değil diyor. Karım da kısır diyor. Yani bunun bu şekilde olmadığını, Allah’ın isterse insanın bünyesini güçlendireceğini, cinsel gücün yaşlılıkla bağlantılı bir olay olmadığını Kuran gösteriyor, açıklıyor. “İşte böyle dedi. Rabbin dedi ki bu benim için kolaydır daha önce sen hiçbir şey değilken seni yaratmıştım”. Bu benim için çok kolaydır diyor Cenab-ı Allah. “Sabah akşam Allah’ı tesbih edin” diyor. Müslüman sürekli tesbih edecek.
“Ey Yahya kitabı kuvvetle tut.” 2067 dünya hakimiyetinin en saltanatlı, en muhteşem yılları inşaAllah. 2067. Bak ey Yahya diyor Cenabı Allah. Kitabı yani Kuran’ı ona da işaret var. Kuvvetle tut yani. Yani İslam’a sıkı sıkıya sarıl. Urvetul-vuska, metin olan Allah’ın ipine sıkı sıkı sarıl, sakın bırakma. Bak kitabı kuvvetle tut, 2067 bakabilirler bilenler. “Daha çocuk iken ona hikmet verdik.” Demek ki Mehdi(a.s) da ta çocukluğunda güzel huylu olacak, akıllı olacak inşaAllah. “Katımızdan ona bir sevgi duyarlılığı”, demek ki Mehdi(as) sevgi dolu bir insan olacak. Coşkun bir sevgi olacak kalbinde. Ve temizlik, tertemiz olacak Mehdi (a.s). Elbisesi temiz olacak, etrafı temiz olacak, arkadaşları temiz olacak çünkü Kuran’ın emri. “Ve o çok takva sahibi biriydi”. Mehdi (a.s)’ın çok takva sahibi birisi olacağına işaret ediyor inşaAllah ayet. Yahya (a.s)’ı anlatmakla beraber aynı zamanda Mehdi(a.s)’a işaret ediyor. Bu ayete devam edersek bir hayli uzun.
Sayın Adnan Oktar'ın 11 Ekim 2010 tarihli röportajından Meryem Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: Meryem Suresi, Rahman Rahim olan Allah’ın adıyla. Şeytandan Allah’a sığınırım. “ Kaf, He, Ye, Ayn ve Sad.” Efendim burada bir şifre var. Ama vakti gelince inşaAllah Allah onu ortaya çıkartacak. Bak, “Kaf, He, Ye, Ayn, Sad.” “(Bu,) Rabbinin, kulu Zekeriya’ya rahmetinin zikridir. Hani o, Rabbine gizlice seslendiği zaman; Demişti ki: ‘Rabbim, şüphesiz benim kemiklerim gevşedi.’” Yaşlılıkta kalsiyum kemiklerden çekilmeye başlar. Onun için kalsiyumlu yiyeceklerin daha yükseltilmesi lazım yaşlılıkta. İnsanlar yaşlandıklarında boyları kısalır, Kuran ona dikkat çekiyor. “Baş, yaşlılık aleviyle tutuştu.” Beyazlaşmaya başlar yaşlılıkta saçlar, ona dikkat çekmiş. “Ben sana dua etmekle mutsuz olmadım.”
Sayın Adnan Oktar'ın 3 Kasım 2010 tarihli röportajından Meryem Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: Şeytandan Allah’a sığınırım. Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla, “Kaf, Ha, Ayn, Sad” şimdi burada, bu harfler tabii bir şey ifade ediyor. Hurufu mukatta, inşaAllah Hz. İsa Mesih’ten ve Hz. Mehdi (a.s.)’dan bunları öğreneceğiz Allah’ın izniyle. Yani bu, “Kaf, He, Ye, Ayn, Sad” ne anlama geliyor öğreneceğiz. Neden Meryem Suresi’nde bunlar onu da öğreneceğiz, inşaAllah. Şeytandan Allah’a sığınırım. Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla, “(Bu,) Rabbinin, kulu Zekeriya'ya rahmetinin zikridir. Hani o, Rabbine gizlice seslendiği zaman; demişti ki: "Rabbim, şüphesiz benim kemiklerim gevşedi”” yaşlandıkça kalsiyum kemiklerden alınır. İnsan küçülmeye başlar ve işte erir yani kemikleri. “Ve baş, yaşlılık aleviyle tutuştu” yani saçlarda da beyazlama oluyor. Onu diyor o şekilde yani müteşabih bu ayet. Şimdi Cübbeli’ye baksan, “Açık anlamı, yaşlılık alevi ile tutuştu” sanki alev gibi düşünür onu, insanın başındaki bir yangın gibi. Değil, müteşabihtir. Müteşabihten anlamıyor Cübbeli. Saçları beyazladı anlamına gelir. “Ben Sana dua etmekle mutsuz olmadım" Allah’a çok dua etmek lazım. Her şeyi Allah’tan istemek lazım. "Doğrusu ben, arkamdan gelecek yakınlarım adına korkuya kapıldım, benim karım da bir kısır (kadın)dır. Artık bana Kendi Katından bir yardımcı armağan et". Gelecek nesilller ki, Hz. Mehdi (a.s.)’da bu neslin içindedir. “"Bana mirasçı olsun. Yakup oğullarına da mirasçı olsun. Rabbim, onu (kendisinden) razı olunan(lardan) kıl." (Allah buyurdu:) "Ey Zekeriya, şüphesiz Biz seni, adı Yahya olan bir çocukla müjdelemekteyiz; Biz bundan önce ona hiçbir adaş kılmadık" diyor. O’nun adının benzeri yoktur diyor Cenab-ı Allah.
"Dedi ki: "Rabbim, karım kısır (bir kadın) iken, benim nasıl oğlum olabilir? Ben de yaşlılığın son basamağındayım" demek ki cinsel kapasitenin yaşla alakası yok. Cenab-ı Allah isterse çok ileriki yaşlarda bile çok güçlü kılar. Yani Allah’ın kanunları öyle insanların zannettiği gibi, bir kısım insanların zannettiği gibi Allah’ın kuralları kanunların dışına çıkamaz. Allah’ın dediği olur, inşaAllah. Allah bir kural koyuyor. İnsanlar zannediyorlar ki, mesela yaşlılık da bir adetullahtır, adam biter. Öyle değil. O kuralın içinde Allah’ın bir kuralı daha var. Tam aksi de oluyor. Bilakis, son derece sağlıklı, daha zinde olabiliyor, kadın için de erkek için de. Allah buna dikkat çekiyor. "(Ona gelen melek:) "İşte böyle" dedi. " "İşte böyle" dedi. "Rabbin dedi ki: Bu Benim için kolaydır, daha önce sen hiçbir şey değil iken, seni yaratmıştım.’’ “Hiçbir şey değilken, yoktan yarattım” diyor. Hiçbir şey değildi insan. Dünya hiçbir şey değildi ama tabii çamurdan yaratıyor. Yani “Hiçbir şey değildi” derken görünürde bir şey yoktu. Ot da, yemek de, yiyecek de orada burada oluyor. Ondan sonra bir sperm oluyor, ondan anne yumurtasıyla birleşiyor, çocuk oluyor. Ama görünürde bir şey yok. Ama tabii Cenab-ı Allah mineralleri vs vesile ediyor. “Dedi ki: "Rabbim, bana bir alamet (ayet) ver."
Dedi ki: "Senin alametin, sapasağlam iken, üç tam gece insanlarla konuşmamandır." Bunun mutlaka bir hikmeti vardır. Bu karşılaşılacak bir olaydır. Bak, ‘’Üç tam gece insanlarla konuşmamandır" üç tam gece. ‘’Böylelikle (Zekeriya) mescidten kavminin karşısına çıkıp onlara (şu anlamları) işaret etti: "Sabah akşam Allah’ı tesbih edin."” Bir sabah, bir akşam olduğu gibi yahut sabahtan akşama kadar tesbih edin anlamında da geliyor. “Çocuğun doğup büyümesinden sonra ona dedik ki: "Ey Yahya, Kitabı kuvvetle tut." İslam ahlakının dünya hâkimiyetinin tarihini veriyor. Ama tam hâkimiyet, 2067, Hz. İsa Mesih’in de vakti, Altınçağ’ın tam oturduğu yer. "Ey Yahya, Kitabı kuvvetle tut. Daha çocuk iken ona hikmet verdik.” Güzel konuşma, İlahi kelamı güzel şerh etme, güzel açıklama, güzel hitabet. “Katımız'dan ona bir sevgi duyarlılığı’’ coşkun bir sevgi var Hz. Yahya (a.s.)’da acayip bir sevgi. Kelebekleri, kuşları, çocukları, kadınları, her şeyi çok fazla seviyor. Allah’ın tecellilerine karşı içinde müthiş bir sevgi var, bir aşk var, tutku var. Onu kim veriyormuş? Allah veriyor. “Ben verdim” diyor. Bak, “Katımız'dan ona bir sevgi duyarlılığı’’, sevgi duyarlılığı ne demek? Sevgiye karşı vücudu müthiş hassas, acayip sevme gücü var. Sevgi dedin mi, o orada. Hz. Yahya (a.s.)’a Allah öyle bir özellik vermiş, “ve temizlik”. Müthiş titizdi Hz. Yahya (a.s.), acayip temizdi, pırıl pırıl. “O, çok takva sahibi biriydi.’’ Takva ne demek? Dine çok titiz, Kuran hükümlerine çok titiz.
Sayın Adnan Oktar'ın 17 Mart 2012 tarihli röportajından Meryem Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: Meryem Suresi. Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla. Şeytandan Allah’a sığınırım. Bakın, şifreye dikkat edin.
1-“Kaf, He, Ye, Ayn, Sad.” Çok kapsamlı bir şifre.
2-“(Bu,) Rabbinin, kulu Zekeriya'ya rahmetinin zikridir.” Hz. Zekeriya (a.s.) şehit edilmiştir, biliyorsunuz.
3-“Hani o, Rabbine gizlice seslendiği zaman” Dua nasıl yapılır? Gizli yapılır.
4-“Demişti ki: "Rabbim, şüphesiz benim kemiklerim gevşedi” yaşlandıkça biliyorsunuz kalsiyum, fosfor oranı düşer. İnsanlarda küçülme başlar. “Ve baş, yaşlılık aleviyle tutuştu,” beyazlandı saçlarım diyor. Ama yaşlılık aleviyle tutuştu diyor. “Ben Sana dua etmekle mutsuz olmadım." Sürekli mutlu oldum Sana dua ettiğimde diyor. Hep iyi oldu bereket, güzellik geldi diyor.
5-"Doğrusu ben, arkamdan gelecek yakınlarım adına korkuya kapıldım, benim karım da bir kısır (kadın)dır. Artık bana Kendi Katından bir yardımcı armağan et.
6-Bana mirasçı olsun.” Yakup oğullarına da mirasçı olsun. İsrail oğullarına mirasçı olsun. “Rabbim, onu (kendisinden) razı olunan(lardan) kıl.
7-(Allah buyurdu:) ‘Ey Zekeriya, şüphesiz Biz seni, adı Yahya olan bir çocukla müjdelemekteyiz; Biz bundan önce ona hiçbir adaş kılmamışız’" diyor Cenab-ı Allah.
8-“Dedi ki: ‘Rabbim, karım kısır (bir kadın) iken, benim nasıl oğlum olabilir? Ben de yaşlılığın son basamağındayım.’
9-(Ona gelen melek:) ‘İşte böyle’ dedi. ‘Rabbin dedi ki: Bu Benim için kolaydır, daha önce sen hiçbir şey değil iken, seni yaratmıştım.’” Hiç bir şey değilken yoktan yarattım seni diyor. Çok manidar buradaki ifade. Tabii Allah vesileler yaratıyor da, fakat hiçbir şey değildi daha önce. Allah insanı insandan yaratarak vesile kılıyor.
10-“Dedi ki: ‘Rabbim, bana bir alamet (ayet) ver.’ Dedi ki: ‘Senin alametin, sapasağlam iken, üç tam gece insanlarla konuşmamandır.’” Dilinde herhangi bir bozukluk olmadığı halde, bedeninde herhangi bir rahatsızlık olmadığı halde, baygın olmadığı halde, ”üç tam gece insanlarla konuşmamandır.” Biz de geceleri konuşuyoruz insanlarla.
11-“Böylelikle (Zekeriya) mescitten kavminin karşısına çıkıp onlara (şu anlamları) işaret etti: ‘Sabah akşam tesbih edin.’” Bir sabah, bir akşam tesbih edin. Tabii bunun çok anlamı var.
12-“(Çocuğun doğup büyümesinden sonra ona dedik ki:) ‘Ey Yahya, Kitabı kuvvetle tut.’" Kitaba sarıl, Allah’ın kitabına sarıl. “Daha çocuk iken ona hikmet verdik.” Genç yaşta ona çok güzel konuşma, hikmet ve derinlik verdik.
13-“Katımız'dan ona bir sevgi duyarlılığı” Sevme gücü, bütün insanları, bitkileri, hayvanları, kadınları hepsini coşkuyla sevme ruhu verdik, diyor Allah. Özel bir yetenek, özel bir güzellik. “Ve temizlik (de verdik).” Çok titiz Hz. Yahya (a.s.). Titiz üstü titiz. “O, takva sahibi biriydi.” Dine, Kitap’a, o devirdeki Allah’ın kitabına çok titiz.
14-“Ana ve babasına itaatkardı ve isyan eden bir zorba değildi.” Anarşist, terörist ruhlu bir insan değildi. Büyüklerine karşı saygılı, hepsini çok seviyor.
15-“Ona selam olsun” diyor Cenab-ı Allah. 15. ayet, Hicri 1400 bittiğinde, 15. Hicri asra girmiş oluyoruz, inşaAllah. “Doğduğu gün, öleceği gün ve diri olarak yeniden-kaldırılacağı gün de.
16-Kitap'ta Meryem'i de zikret. Hani o, ailesinden kopup doğu tarafında bir yere çekilmişti.” Şimdi Mehdiyet’e bakan yönlerine bakalım, işari anlamlarına bakalım; 15 ve 16. Beş ve altısını alırsak; 56 eder. 1956, Risale-i Nur’un serbest bırakıldığı bir tarih. “Doğduğu gün” Biz onu Risale-i Nur’un doğduğu gün olarak alıyoruz, inşaAllah. “Öleceği gün ve diri olarak kaldırılacağı gün de. Kitapta Meryem’i de zikret. Hani o ailesinden ayrılıp doğu tarafında bir yere çekilmişti.” Hz. Mehdi (a.s.) da kendi şehrinden ayrılıp, başka bir şehre geliyor. Denizi geçecek diyor hadislerde. İstanbul’a gelecek, inşaAllah.
17-“Sonra onlardan yana (kendini gizleyen) bir perde çekmişti.” Hz. Mehdi (a.s.), Allah tarafından gizlenecek. Zaten gizlenen özelliği çok önemlidir, Hz. Mehdi (a.s.)’ın. Lakabı; gaip’tir zaten (perdeyle gizlenen). Hz. Mehdi (a.s.)’da, Cenab-ı Allah tarafından bir perdeyle gizlenecektir, inşaAllah. Ama asıl manalarından sonra işari anlamlarını okuyorum. Yoksa asıl anlamı aşikar zaten görülüyor. “Böylece ona ruhumuz (Cibril'i) göndermiştik.” Hz. Mehdi (a.s.)’a kim yardımcı olacak? Cebrail (a.s.). “O da, düzgün bir beşer kılığında görünmüştü.” Demek ki Hz. Mehdi (a.s.) yanına insan olarak da gelse Cibril (a.s.), sadece onu düzgün bir beşer zannedecek, tanıyamayacak.
18-“Demişti ki: ‘Gerçekten ben, senden Rahman (olan Allah)a sığınırım. Eğer takva sahibiysen (bana yaklaşma).’” Bana yaklaşma diyor Hz. Meryem. Ama bakın takva sahibiysen. Takva sahibi değilsen zaten helale harama dikkat etmezsin. Demek ki mümin bir erkeksen, takvaya dikkat ediyorsan zaten güvenilirsindir. Uyarılması yeterli olur. Uyarılmasa da zaten dikkat eder Müslüman erkek.
19-“Demişti ki: ‘Ben, yalnızca Rabbinden (gelen) bir elçiyim; sana tertemiz bir erkek çocuk armağan etmek için (buradayım).’
20-O: ‘Benim nasıl bir erkek çocuğum olabilir? Bana hiçbir beşer dokunmamışken.’” Cinsel ilişkiye girmemişken, nasıl çocuğum olur diyor. “Ve ben azgın utanmaz (bir kadın) değilken’ dedi.” Herkesle ilişkiye giren bir kadın değilim ben diyor. İffetli bir kadınım diyor.
Sonsuz merhamet, şefkat ve güç sahibi olan Allah, Kuran'da insanlara çok yakın olduğunu, Kendisi'ne dua ederek bir şey istediklerinde onların dualarını kabul edeceğini bildirir. Bu konuyla ilgili ayetlerden biri şöyledir:
Kullarım Beni sana soracak olursa, muhakkak ki Ben (onlara) pek yakınım. Bana dua ettiği zaman dua edenin duasına cevap veririm. Öyleyse, onlar da Benim çağrıma cevap versinler ve Bana iman etsinler. Umulur ki irşad (doğru yolu bulmuş) olurlar. (Bakara Suresi, 186)
Allah, ayetinde de bildirdiği gibi her insana çok yakındır, her insanın dileğini, içinden geçirdiklerini, düşündüklerini, bir dostuna söylediklerini, fısıldaşarak konuştuklarına, hatta bilinçaltında taşıdıklarına kadar bilir. Dolayısıyla, Allah Kendisi'ne yönelip dua eden, Kendisi'nden istekte bulunan herkesi duyar ve bilir. Bu, insanlar için çok büyük bir nimet ve Allah'ın rahmetinin, merhametinin ve sonsuz gücünün bir göstergesidir.
Allah, sonsuz bir güç ve ilme sahiptir. Allah, tüm evrende var olan herşeyin sahibidir. En güçlü gibi görünen insanlardan en büyük zenginliklere, en ihtişamlı gök cisimlerinden toprağın derinliklerinde yaşayan küçücük bir hayvana kadar canlı cansız her varlık Allah'a aittir ve Allah'ın irade ve idaresi altındadır.
Bu gerçeğe iman eden bir insan, Allah'tan herşeyi isteyebilir ve Allah'ın duasını kabul etmesini umabilir. Örneğin amansız gibi görünen bir hastalığa yakalanan bir insan, elbette ki tüm tıbbi tedbirlere başvuracaktır. Ancak, şifayı verenin Allah olduğunu bilerek, Allah'a sağlığı için dua eder. Veya içinde bir tür korku ya da endişe duyan bir insan, Allah'ın kalbine ferahlık vermesi ve onu tüm korkularından kurtarması için dua edebilir. İşinde karşısına zorluklar çıkan bir insan, Allah'ın işlerini kolaylaştırması, zorluklarını gidermesi için Allah'a yönelebilir. İnsan bunlar gibi saymakla bitmeyecek kadar çok konuda Allah'tan istekte bulunabilir. Allah'ın hidayetini artırması, onu cennette salihlerle birlikte sonsuza dek ağırlaması, cenneti, cehennemi, Allah'ın gücünü daha iyi kavrayıp anlamak için kavrayışını artırması, zenginliğinin artması gibi...
Ancak, bu noktada belirtilmesi gereken ve Kuran'da bildirilen bir sır daha vardır. Allah bir ayette, "İnsan hayra dua ettiği gibi, şerre de dua etmektedir. İnsan, pek acelecidir." (İsra Suresi, 11) şeklinde bildirmektedir. Örneğin, bir insan çocuklarının geleceği için Allah'tan büyük bir mülk ve zenginlik isteyebilir. Ancak Allah onun bu isteğinde bir hayır görmeyebilir. Belki de zenginlik çocuklarının azgınlaşıp şımarmalarına neden olacaktır. Allah, bu insanın duasını duyar ve onun duasına en hayırlı şekilde karşılık verir. Veya bir insan bir yere bir an önce ulaşmak için dua eder. Ama belki de kendisi için oraya daha geç gitmesi ve biriyle karşılaşarak ondan ahiretine fayda getirecek şeyler öğrenmesi daha hayırlıdır; işte Allah bunu bilir ve bu kişinin de duasına yine en hayırlı olacak şekilde icabet eder. Yani Allah o insanı işitir, ama duasında onun için bir hayır görmüyorsa, onun için en hayırlı olanı yaratır. Bu, çok önemli bir sırdır.
Bu sırrı bilmeyenler, Allah'a dua ettikten sonra duaları gerçekleşmediğinde, Allah'ın kendilerini duymadığını zannederler. Bu, çok sapkın ve cahilce bir inanıştır. Çünkü Allah insana şah damarından daha yakındır. (Kaf Suresi, 16) O, insanın her konuşmasından, her düşüncesinden, hayatının her anından haberdardır. İnsan uyurken bile, Allah onun her halini, rüyasında gördüklerine kadar bilir. Bunların tümünü yaratan Allah'tır. Dolayısıyla, insan Allah'a her dua ettiğinde Allah'ın duasını bir ibadet olarak kabul ettiğini bilmeli ve duasına kendisi için en hayırlı zamanda ve en hayırlı şekilde karşılık verileceğine iman etmelidir.
Dua, her insan için çok kıymetli bir ibadet ve büyük bir nimettir. Çünkü Allah, insana dua aracılığı ile Allah'ın hayırlı ve güzel gördüğü herşeye erişme imkanı vermiştir. Allah, "De ki: Sizin duanız olmasaydı Rabbim size değer verir miydi?…" (Furkan Suresi, 77) ayetiyle duanın insanlar için önemini bildirmektedir.
Allah sıkıntı ve ihtiyaç içinde olanın duasını kabul eder
Dua edilen zamanlar, insanın Allah'a olan yakınlığının, dostluğunun ve Allah'a ne kadar muhtaç olduğunun en açık olarak anlaşıldığı anlardır. Çünkü insan dua ederken, hem Allah'ın karşısında ne kadar aciz ve güçsüz olduğunu anlar, hem de kendisine Allah'tan başka hiçbir gücün yardımının olamayacağının farkına varır. İnsanın duasının samimiyeti ve içtenliği ise, Allah'tan istediği şeye ne kadar ihtiyaç duyduğunu hissetmesi ile ilgilidir. Örneğin her insan dünyaya barış ve huzur gelmesi için dua edebilir. Ancak savaşın ortasındaki bir insanın bu konudaki duası, diğerlerine göre daha sıkıntı ve ihtiyaç içinde olacak, dolayısıyla bu insan bu konuda Allah'a çok daha fazla yalvararak ve muhtaç olarak dua edecektir. Veya denizin ortasında fırtınaya yakalanmış bir gemideki ya da düşmek üzere olan bir uçaktaki insanların hepsi, Allah'a yalvara yalvara dua ederler. Dualarında son derece içten ve boyun eğici olurlar. Allah bir ayette bunu şöyle bildirir:
De ki: "Sizi karanın ve denizin karanlıklarından kim kurtarmaktadır ki, siz (açıktan ve) gizliden gizliye ona yalvararak dua etmektesiniz: Andolsun, bizi bundan kurtarırsan, gerçekten şükredenlerden oluruz." (Enam Suresi, 63)
Allah'ın Kuran'da insanlara bildirdiği makbul dua, "yalvara yalvara" olan duadır:
Rabbinize yalvara yalvara ve için için dua edin. Şüphesiz O, haddi aşanları sevmez. (Araf Suresi, 55)
Allah bir başka ayette ise, sıkıntı ve ihtiyaç içinde olanın duasını kabul ettiğini bildirir:
Ya da sıkıntı ve ihtiyaç içinde olana, Kendisi'ne dua ettiği zaman icabet eden, kötülüğü açıp gideren ve sizi yeryüzünün halifeleri kılan mı? Allah ile beraber başka bir ilah mı? Ne az öğüt-alıp düşünüyorsunuz. (Neml Suresi, 62)
Elbette ki bir insanın istekleri için Allah'a yalvarması, sıkıntı ve ihtiyaç içinde dua etmesi için, ölüm tehlikesi içinde olması şart değildir. Bu örnekler, insanların, duanın samimi ve içten olması için nasıl bir ruh hali gerektiğini, gafletten kurtuldukları ölüme yakınlık anlarında nasıl Allah'a yöneldiklerini kıyas edebilmeleri açısından verilmektedir. Allah'a gönülden bağlı olan müminler ise ölümü görmeseler dahi, Rabbimiz'e her zaman samimiyetle ve acizliklerini bilerek muhtaç bir halde yönelirler. Bu onları, inkar edenlerden ve imanı zayıf olanlardan ayıran önemli bir özelliktir.
Duada sınır tanımamak
İnsan helal-haram sınırları içinde Allah'tan herşeyi isteyebilir. Çünkü daha önce de belirtildiği gibi, Allah tüm evrenin tek hakimi ve tek sahibidir ve eğer dilerse, insana her dilediğini verir. Dua ile Allah'a yönelen her insan, Allah'ın herşeye gücünün yettiğine, her isteğinin Allah için çok kolay olduğuna, duası kendisi için hayırla sonuçlanacaksa Allah'ın isteğini gerçekleştireceğine iman etmelidir. Kuran'da örnekleri verilen peygamberlerin ve salih müminlerin duaları, müminlerin Allah'tan neleri istediklerine dair birer örnektir. Örneğin Hz. Zekeriya Allah'tan hayırlı bir soy istemiştir ve karısı kısır olmasına rağmen Allah onun duasına karşılık vermiştir:
Hani o (Hz. Zekeriya), Rabbine gizlice seslendiği zaman; demişti ki: "Rabbim, şüphesiz benim kemiklerim gevşedi ve baş, yaşlılık aleviyle tutuştu; ben Sana dua etmekle mutsuz olmadım. Doğrusu ben, arkamdan gelecek yakınlarım adına korkuya kapıldım, benim karım da bir kısır (kadın)dır. Artık bana Kendi Katından bir yardımcı armağan et. Bana mirasçı olsun. Yakup oğullarına da mirasçı olsun. Rabbim, onu (kendisinden) razı olunan(lardan) kıl." (Meryem Suresi, 3-6)
Allah, Hz. Zekeriya'nın duasını kabul etmiş ve onu Hz. Yahya ile müjdelemiştir. Hz. Zekeriya ise, bir oğlu olacağı müjdesini aldığında, karısı kısır olduğu için buna şaşırmıştır. Allah'ın Hz. Zekeriya'ya verdiği cevap müminlerin dualarında unutmamaları gereken bir sırrı içermektedir:
Dedi ki: "Rabbim, karım kısır (bir kadın) iken, benim nasıl oğlum olabilir? Ben de yaşlılığın son basamağındayım." (Ona gelen melek:) "Bu benim için kolaydır, daha önce sen hiçbir şey değil iken, seni yaratmıştım." (Meryem Suresi, 8-9)
Kuran'da duasına icabet olunan daha birçok peygamberin haberi verilmektedir. Örneğin Hz. Nuh, hidayet bulmaları için her yolu denediği, ancak buna rağmen azgınlığı giderek artan kavmi için Allah'tan azap istemiş ve Allah duasına karşılık kavmine, tarihe geçecek kadar büyük ve şiddetli bir azap vermiştir.
Bir sıkıntı dolayısıyla Hz. Eyüp de Allah'a çağrıda bulunarak "... Şüphesiz bu dert (ve hastalık) beni sarıverdi. Sen merhametlilerin en merhametli olanısın" (Enbiya Suresi, 83) demiştir. Allah, Hz. Eyüp'ün duasının karşılığını Kuran'da şöyle bildirir:
Böylece onun duasına icabet ettik. Kendisinden o derdi giderdik; ona Katımız'dan bir rahmet ve ibadet edenler için bir zikir olmak üzere ailesini ve onlarla birlikte bir katını daha verdik. (Enbiya Suresi, 84)
Hz. Süleyman'ın Kuran'da haber verilen, "Rabbim beni bağışla ve benden sonra hiç kimseye nasib olmayan bir mülkü bana armağan et. Şüphesiz sen karşılıksız armağan edensin" (Sad Suresi, 35) şeklindeki duasına karşılık Allah ona çok büyük bir iktidar ve zenginlik vermiştir.
Dolayısıyla, dua edenler, Allah'ın gücünün herşeye yettiğini ve Allah'ın 'Ol' emriyle, herşeyin bir anda olabileceğini bilmeli ve bunlara iman ederek Allah'tan istekte bulunmalıdırlar. Allah'ın ayetinde de bildirdiği gibi, Allah için herşey kolaydır ve Allah her duayı işitir ve bilir.
Allah, dünyayı isteyenlere dünyayı verir, ancak onlar ahirette büyük bir kayıp içinde olurlar
Allah'tan gereği gibi korkup sakınmayan, ahirete de kesin bir bilgiyle iman etmeyen insanların istekleri sadece dünyaya yönelik olur. Onlar zenginliği, mülkü, itibarı hep bu dünyadaki hayatları için isterler. Allah, sadece dünya için istekte bulunanların ahirette bir kazançları olmayacağını bildirir. Müminler ise hem dünya hayatları hem de ahiretleri için Allah'tan istekte bulunurlar, çünkü ahiretin dünya hayatı kadar kesin ve yakın bir hayat olduğuna iman ederler. Allah, bunu Kuran'da şöyle bildirir:
... İnsanlardan öylesi vardır ki: "Rabbimiz, bize dünyada ver" der; onun ahirette nasibi yoktur. Onlardan öylesi de vardır ki: Rabbimiz, bize dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik (ver) ve bizi ateşin azabından koru" der. İşte bunların kazandıklarına karşılık nasipleri vardır. Allah, hesabı pek seri görendir. (Bakara Suresi, 200-202)
Müminler de dualarında Allah'tan sağlık, zenginlik, ilim ve güzellik isterler. Ancak onların her dualarında Allah'ın hoşnutluğu ve dine uygun bir niyet vardır. Örneğin zenginliği, Allah yolunda kullanmak için isterler. Bu konuyla ilgili olarak Allah'ın Kuran'da örnek verdiği peygamberlerden biri Hz. Süleyman'dır.
Hz. Süleyman, Allah'tan kendisine kimsenin erişemeyeceği kadar büyük bir mülk vermesini isterken bunu dünyaya yönelik bir hırs olarak değil, Allah yolunda kullanmak, insanları Allah'ın dinine çağırmak ve Allah'ı zikretmek için istemiştir. Hz. Süleyman'ın Kuran'da bildirilen sözleri onun samimi niyetinin bir göstergesidir: Ayette şöyle buyrulmaktadır:
"... Gerçekten ben mal sevgisini Allah'ı zikretmekten dolayı tercih ettim." (Sad Suresi, 32)
Allah, Hz. Süleyman'ın bu duasını kabul etmiş, ona hem dünyada büyük bir mülk vermiş, hem de onu ahiret nimetleriyle mükafatlandırmıştır. Bunun yanında, sadece dünya hayatını isteyen, ahireti düşünmeyenlere de Allah dünyada isteklerini verir, ancak onlara ahirette azap dolu bir hayat vardır. Dünya hayatında sahip oldukları hiçbir nimete ahirette ulaşamazlar.
Allah bu önemli bilgiyi Kuran'da şu ayetleriyle insanlara bildirmektedir:
Kim ahiret ekinini isterse, Biz ona kendi ekininde arttırmalar yaparız. Kim dünya ekinini isterse, ona da ondan veririz; ancak onun ahirette bir nasibi yoktur. (Şura Suresi,20)
Kim çarçabuk olanı (geçici dünya arzularını) isterse, orada istediğimiz kimseye dilediğimizi çabuklaştırırız, sonra ona cehennemi (yurt) kılarız; ona, kınanmış ve kovulmuş olarak gider. (İsra Suresi, 18)