Sayın Adnan Oktar'ın 21 Ekim 2012 tarihli röportajından Meryem Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: Tamam Meryem Suresi’ni okuyayım onlara. 19. Sure.
22. ayetten başlayım. Bu ikilerde bir şey var. Onun için ikilere önem veriyoruz. Şeytandan Allah’a sığınırım; “Böylelikle ona gebe kaldı, sonra onunla ıssız bir yere çekildi.” İki-iki, bir doğumdan bahis var, inşaAllah. “Böylelikle ona gebe kaldı, sonra onunla ıssız bir yere çekildi.” Bu hem Hz. Mehdi (a.s)’a, Hem Hz. İsa (a.s)’a işaret ediyor. Issız bir yere çekilme, ıssız bir yerde olma, düşmanlarından uzak olacaklardır. Tabii ki, dostları sevenleri olacaktır ama Hz. Mehdi (a.s)’a ve Hz. İsa Mesih (a.s)’a düşman olan ondan nefret eden çok fazla alçak kahpe olacaktır. Müşrikler, it kopuk takımı, müptezeller, hem Hz. Mehdi (a.s)’a hem Hz. İsa Mesih (a.s)’a kin dolu olacaklar. Anlayamadıkları için, kavrayamadıkları için, gözleri deccal gözü gibi olduğu için, nefretle yaklaşacaklardır. Onun için “ıssız bir yere çekildi” güvenlik amacıyla,
23-“Derken doğum sancısı onu bir hurma dalına sürükledi.” Bu yirmi üçüncü ayet. Şeytandan Allah’a sığınırım. Mehdiyet’in doğum sancısına da işaret ediyor, inşaAllah. “Onu bir hurma dalına sürükledi.” Demek ki, hurma ağaçlarının da olduğu bir yer. İstanbul’da çoktur hurma. Kırmızı kırmızı her yerde olur, inşaAllah. “Dedi ki; ‘Keşke bundan önce ölseydim de hafızalardan silinip unutulsaydım.” Bu bir zelledir. Evliyalarda, velilerde olan zelle. Normalde bir Müslüman, bu şekilde tabi konuşamaz. Bir zelle, bir hatadır. Ama ne kadar bunaldığını, ne kadar zor durumda olduğunu, deccaliyetin acımasızlığını ve kahpeliğini bir insanı ne kadar ızdıraplı, ne kadar acı çeken bir konuma soktuğunu göstertmesi açısından bu ayet manidardır. Ne diyor mübarek Hz. Meryem annemiz; “Dedi ki; ‘Keşke bundan önce ölseydim de, hafızalardan silinip unutulsaydım.” Çünkü o kadar galiz bir iftira var ki. Hem haşa ve haşa kella gayrı meşru ilişkiyle suçlanıyor-ki, afif, tertemiz bir insan. Hem o anda yalnız kimsesi yok, yardım eden kimse yok, su akan bir yer, dağ başında yalnız bir yer. Hem doğum sancısı, hem o acı. Yani insanların iftirası. Hem yalnızlık. Diyor ki; “Keşke bundan önce ölseydim de hafızalardan silinip unutulsaydım.” Allah'ın imtihanı bu. Çok sıkıldığı için, Allah ona o zaman ne yapıyor;
24-“Altından (bir ses) ona seslendi.” Birisi ona seslendi. “Hüzne kapılma. Rabbin senin alt (yan)ında bir ark kılmıştır.” Hüzne kapılma. Nedir hüküm? Haram. Allah'ın emri. “Hüzne kapılma.” Yasaklıyor Allah. Bu üstteki işte zelle. Bu hatayı yapıyor, bu yanlışlık var, Allah yasaklıyor; “Hüzne kapılma.” Bir şekilde Allah ona onu hissettiriyor, vahiyle kalbine ilham ediyor. Veyahut açıkça duyduğu bir ses. “Rabbin senin alt yanında bir ark kılmıştır.” Demek ki, öyle bir yer olacak ki hem sessiz sakin bir yer olacak, ormanlık bir tepe olacak, hem de burada bir su kaynağı olacak ve orada da hurma ağacıda olacak. Meyve ağacıda var, hurma ağacıda var. Şimdi burada bir belirleme yapıyor Kuran, açıkça.
25-“Hurma dalını kendine doğru salla, üzerine henüz oluşmuş taze hurma dökülsün.” Üzerine taze hurma dökülsün, üzerine salla. Demek ki, dalda iyice sarkmış, yakın. Demek ki Hz. Mehdi (a.s)’ın olduğu ortamda da ağaç, insana çok yakın olacak. Hz. İsa Mesih (a.s)’ın olduğu yerde de ağaç insana çok yakın olacak, ağaçla içi içe olacak, ormanla iç içe olacak, bunu anlıyoruz. “Kendine doğru salla, henüz üzerine oluşmuş taze hurma dökülsün.” Bu da tabii kapalı olarak, doğumda kadın bir şey tuttuğunda, bir şeye asıldığında doğum daha kolay olur. Daha şeydir yani zaten doğum yapan kadınlarda bu uygulanan bir metot. Taze hurmada, o bitkinlik anında, o yorgunluk anında, ona bir takviye. Demek ki, ayrıca birde aç. Bakın imtihanın haline bakın, şekline bakın. Yiyecek yok, yalnız başına, aç kalmış, Allah'a çok şükür çıktığı yerde hem su var, hem hurma var. Taze hurmanın özelliği ne? Sulu, çabuk kana geçer, hemen şeker geçeceği için kana kendini toparlayacaktır. Çünkü açlıkta ve bitkinlikte insanların siniri zayıflar. Sancıda daha da zorlanır. Hakaret ve iftira varsa, daha da çok zor durumda kalır. Olağanüstü zor durumda olduğu için, bir kere Cenab-ı Allah hem susuzluğunu gideriyor, hem açlığını gideriyor hurmayla, taze hurma almasıyla, o zaman hem de vahiy aldığı için kalbine bir ferahlık gelmiş oluyor.
24-“Altından (bir ses) ona seslendi. Hüzne kapılma, Rabbin senin alt (yan)ında bir ark kılmıştır.” Demek ki, Müslüman en zor anında bile hüzne kapılmayacak, korkmayacak, üzülmeyecek. Ve mevcut şartları da en iyi şekilde kullanacak. Mesela orada ne var, ağaç var, ağacın dalını çekiyor. Ne var, yaş hurma var, onu kullanıyor. Mesela orada ne var, hazır su var akan, o suyu kullanıyor. Issız bir yere çekilmesi de isabetli bir hareket, çünkü kalabalıkta olsa dedikodu acayip yayılır, çok laf söz olur ama ıssız bir yerde doğum yaptığı için, gizli kalacağı için onun lehine, Hz. Meryem’in lehine. Ama mevcut imkanları çok iyi kullanmanın önemine Allah dikkat çekiyor, yani taştan su çıkartmak adeta. Müslüman her türlü imkanı kullanacak, hayır için.
26.ayette-“Artık ye iç; gözün aydın olsun.” Demek ki, açlık insanlarda sıkıntı meydana getirebilir, sinirlilik meydana getirebilir. Kuran’da ona dikkat çekiyor bak Cenab-ı Allah; “ye ve iç.” Hem yemek yiyor, hem su içiyor. İkisini eda ettiğinde vücudunda ferahlama oluyor. Çünkü su kaybı sinirleri bozar, insanı sinirli hale getirir, gergin hale getirir, üzülmeye ve hüzne açık hale getirir. Açlıkta öyledir, zordur Allah vermesin. Arkasından ne diyor Cenab-ı Allah; “Gözün aydın olsun.” Gözün aydın, yani sana bir ferahlık vereceğim, aydınlık olacak. “Eğer herhangi bir beşer görecek olursan, de ki; ‘Ben Rahman (olan Allah)’a oruç adadım, bugün hiç kimseyle konuşmayacağım.” Susma hakkını kullanmak gibi. Yani zor anlarda insanlar bazen alelacele demeç verirler. Ve çok zor durumda bırakır onu. Halbuki konuşmazsa, biraz beklerse, durumu iyice değerlendirir, lehte aleyhte durumları iyice değerlendirir, çok usturuplu en uygun açıklamayı yapar. Ama erken yapılan bir açıklama, genellikle çok ters etkide yapabilir. Mesela bazı yönünü bilmiyordur, bir yönünü bilmiyordur, yahut kendi avantajı olan kısımları bilmiyordur, kendi aleyhinde kısımları bilmiyordur, bir açıklama yapar, durumu iyice açmaza sokabilir. Ama iyi bir tahlilden sonra yapılacak açıklamada, olay tam rayına oturacağı için, mükemmel olur.
27-“Böylece onu taşıyarak kavmine geldi. Dediler ki; ‘Ey Meryem, sen gerçekten şaşırtıcı bir şey yaptın.” İnsanların karakterinde bu var. Hemen zahire bakıp suçlamak. Araştırma soruşturma yok. Ne diyorlar “Ey Meryem, sen gerçekten şaşırtıcı bir şey yaptın.” Şimdi insanların en çekindikleri, en rahatsız oldukları şey nedir? Ön yargı, çok çabuk karar vermeleri. Bir şeyin batın yönünü, hakikat yönünü, gerçek yönünü araştırmadan, insanları suçlamaları, ahir zamanın en berbat yönlerinden bir tanesi.
28-“Ey Harun’un kız kardeşi” özellikle söylüyorlar ki, Harun’un kız kardeşi diye. Burada da bir işaret var; Hz. İsa (a.s) ile Hz. Harun (a.s)’ın bağlantısına bir dikkat var. Yani Kuran’da, Harun konusu, Tevrat’ta da Harun, defalarca tekrar edilir. Masonlar da dualarında; Harun’un sakalıdan akan kokulu güzel yağın kıyafetine düşmesi konusu, her mason toplantısında dile getirilir. Onda özel bir sır var. Hz. Harun (a.s)’ın sakalından akan güzel kokulu yağın, parfümlü yağın, ceketinin üstüne dökülmesi, kıyafetinin üstüne dökülmesi. Bu, sonraya ortaya çıkacak bir olaydır. Ama şimdilik bu kadar. Bakın burada da Kuran’da diyor ki; “Ey Harun’un kız kardeşi” Hz. Harun (a.s)’a ısrarla dikkat çekiliyor, “kız kardeşi, senin baban kötü bir kişi değildi” yani soylarının temiz olduğuna dair işaret ediliyor, Hz. Mehdi (a.s)’in-Hz. İsa Mesih (a.s)’ın, “ve annen de azgın utanmaz bir kadın değildi.” Yani sen iyi bir aileye mensupsun. Onu, ailesiyle mahcup etmeye çalışıyorlar, bakın psikolojik baskı. Babasına, ailesine, akrabalarına mahcup etmek için, yoğun bir psikolojik baskı var.
29-“Bunun üzerine ona (çocuğa) işaret etti. Dediler ki: ‘Henüz Mehdi de olan bir çocukla bir nasıl konuşabiliriz.’” Bakın burada Harun geçiyor, orada da yani Hz. Mehdi (a.s)’dan bahsedilmesi burada çok acayip. Çocuk kucakta olabilir, yerde olabilir, kundağın içinde olabilir, sarılı olabilir, yastığın üstünde olabilir, yorganın altındaki çocuk olabilir ama burada özellikle “Mehdi’de olan” diyor. Kuran’da iki yerde geçiyor Mehdi kelimesi; Mehdi’de olan, yani beşikte olan. Ama bu özellikle seçilmiş bir kelime, Allah tarafından. “Mehdi’de olan” Mehdi’yle olan “bir çocukla biz nasıl konuşabiliriz.” Mehdi’yle yan yana olan bir çocukla nasıl konuşabiliriz diyor.
30-(İsa) dedi ki: ‘Şüphesiz ben Allah'ın kuluyum. (Allah) Bana Kitabı verdi ve beni peygamber kıldı.'
31- 'Nerede olursam (olayım,)’ Allah katında, hiç fark etmez. Bakın 'Nerede olursam (olayım) beni kutlu kıldı.’ Hiçbir peygamber bunu söylemiyor. Bakın ‘nerede olursam olayım’ daha çocukken kaderini biliyor. ‘Nerede olursam olayım’ hangi peygamber söylüyor bunu? Hiçbir peygamber söylemiyor. Yerde ve gökte-Allah katında. Bakın burada daha çocukken, Allah katına alınacağını biliyor, kaderi belli. 'Nerede olursam (olayım) beni kutlu kıldı.’ Gökte kutlu mu ? Kutlu, kutsal. Çünkü bakın diyor ki Cenab-ı Allah; ‘melekler ve Mesih, Allah’a kulluk etmekten çekinmezler’ ibadet ederler diyor Mesih, meleklerle birlikte. Ölü olanlar, ahirette olanlar ibadet ediyor mu? Etmiyorlar. Kim ibadet ediyor? Mesih ibadet ediyor, melekler ibadet ediyor, sorumlu oldukları için. Çünkü ölmemiş. Ölenden ibadet kalkıyor. Ölmediği için, ibadet kalkmamış. ‘ve hayat sürdüğüm müddetçe, bana namazı ve zekatı vasiyet (emr) etti.' Zaten Hıristiyanlara da Cenab-ı Allah iki şey söylüyor ; ‘namazınızı kılın, zekatınızı verin’ diyor. Namazını kılıp zekatını verirse, Peygamberimiz (s.a.v.)’in peygamberliğini kabul ederse, Müslümanlar, ayete göre. Bütün ilim Allah katında, her şeyin doğrusunu Allah bilir. Demek ki, Hz. İsa Mesih (a.s) namazlarını kılıyordu, zekatını da veriyordu. Şimdi Hıristiyan kardeşlerimiz kılıyorlar mı ? Kılmıyorlar. Kılanlar, nadir. Kore’deki Hıristiyanlar kılıyor, buradaki bazı Hıristiyanlar da görüyorum, namazını kılan, zekatını veren de çok nadir.
32. ayette ; ‘Anneme itaati de.’ Hz. Mehdi (a.s)’ın da annesi olacak, yetimdir, Hz. İsa Mesih (a.s)’ın da annesi var, babası yok biliyorsunuz, o yönden yetim. ‘Anneme itaati de.’ Annesini seviyor.’ Ve beni mutsuz bir zorba kılmadı.' O zaman nasıl ? Neşeli demek ki. Hz. İsa Mesih (a.s)’ın neşeli olduğunu anlıyoruz. Mutsuz değilim diyor. Aksi, neşelidir. ‘ve zorba kılmadı.’ Nedir ? Demokrat, kan dökmüyor, can yakmıyor, insanlara ızdırap vermiyor, savaşlara karşı.
33- 'Selam üzerimedir; doğduğum gün, öleceğim gün ve diri olarak yeniden-kaldırılacağım gün de.' Üç anımda da ‘selam üzerimedir’ diyor. Masum peygamber.
34- İşte Meryem oğlu İsa; hakkında kuşkuya düştükleri 'Hak Söz.’
35- Allah'ın çocuk edinmesi olacak şey değil’ diyor Cenab-ı Allah. ‘O yücedir. Bir işin olmasına karar verirse, ancak ona: 'Ol' der, o da hemen olur.’ Evrim geçirmeden, hemen olur.
36- ‘Gerçek şu ki, Allah benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. Öyleyse O'na kulluk edin. Dosdoğru yol budur.’ Başka da İlah yok.
37- ‘İçlerinden (birtakım) gruplar ayrılığa düştüler.’ Protestanlar, Ortodokslar, Katolikler, ‘artık büyük bir günü görmekten dolayı, vay inkâr edenlere.’ İçinde inkar edenleri de Allah tehdit ediyor.
38- ‘Bize gelecekleri gün, neler işitecekler, neler görecekler. Ama bugün o zalimler apaçık bir sapıklık içindedirler.’ Hıristiyan olup da, küfre düşmüş olanlara Allah tehditle uyarıda bulunuyor. Müslümanlara da aynı şekilde uyarıda bulunuyor Allah.
39- ‘İş(in) hükme bağlanıp biteceği, hasret gününe karşı onları uyar.’ Demek ki o zaman biz de, Hıristiyan kardeşlerimize tebliğ yapacağız. ‘Niye konuşuyorsunuz?’ diyor. Allah uyarın, anlatın diyor. Ama nasıl? ‘Güzel bir tavırla’ diyor Cenab-ı Allah. ‘En güzel sözle onları uyarın’ diyor. ‘Allah’ın birliğine davet edin’ diyor, canlarını yakmayın, üzmeyin, kırmayın, ‘onlar bir gaflet içindedirler ve onlar inanmıyorlar.’ Onların içindeki imansız kesim için bu ayet.
40- ‘Elbette, yeryüzüne ve üzerindekilere biz varis olacağız.’ Yeryüzüne varis ne demek? Dünya hakimiyetini tesis edeceğim diyor Cenab-ı Allah. Deccaliyetin ömrü ; 40 yıl. Mehdiyet’in mücadelesi de 40 yıl, 40. ayet. ‘Elbette, yeryüzüne ve üzerindekilere’ Üzerindeki bütün ülkeler, bütün insanlar, devletler, hepsine Biz varis olacağız diyor Allah, dünya hakimiyeti oluşturacağım diyor. ‘ve onlar Bize döndürülecekler.’ Hepsi diyor ölünce de Bize gelecekler diyor Allah.
41- ‘Kitap'ta İbrahim'i de zikret. Gerçekten o, doğruyu-söyleyen bir peygamberdi.
42- Hani babasına demişti: 'Babacığım, işitmeyen, görmeyen ve seni herhangi bir şeyden bağımsızlaştırmayan şeylere niye tapıyorsun?’ Bizde Darwinistlere diyoruz ki; madde görüyor mu? Görmüyor. İşitiyor mu? İşitmiyor. Şuuru var mı? Yok. İşitmeyen işiteni nasıl yapsın? Görmeyen göreni nasıl yapsın? Şuuru olmayan şuuru nasıl yapsın? ‘Yok, madde yapar’ diyor. Madde kör görmüyor, görmeyeni nereden bilsin ki, görmeyeni yapsın kör madde? İşitmiyor, işitmenin ne olduğunu bilmiyor, işitmeyi yaptı diyorsun. Kuran’da da Cenab-ı Allah buna dikkat çekiyor. 42- ‘Hani babasına demişti: 'Babacığım, işitmeyen, görmeyen ve seni herhangi bir şeyden bağımsızlaştırmayan şeylere niye tapıyorsun?’ Bakın babacığım diye hitap ediyor, dinsiz olmasına rağmen İslam’da, şefkatin güzelliğin, ahlakın nasıl olması gerektiğine Allah dikkat çekiyor. Babası dinsiz, ateist babası, ateist olmasına rağmen ‘babacığım’ diye hitap ediyor ve çok şefkatli, saygı dolu davranıyor, nezakette kusur etmiyor. Demek ki bizde, komünist olsun, ateist olsun, Darwinist olsun, kim olursa olsun, onlara tebliğ yaparken, şefkatle, merhametle ve adaletle yaklaşacağız. Yıllardan beri anlattığımız budur.
43- 'Babacığım, gerçek şu ki, bana, sana gelmeyen bir ilim geldi.’ Sen bunu bilmiyorsun ama ben biliyorum diyor. ‘Artık bana tabi ol, seni düzgün bir yola ulaştırayım.' Seni İslam yoluna ulaştırayım diyor, bana tabi ol diyor.
44- 'Babacığım, şeytana kulluk etme’ deccale kulluk etme, ‘kuşkusuz şeytan, Rahman (olan Allah)’a başkaldırandır.' Allah’a baş kaldırmıştır. Sende Allah’a baş kaldırma diyor.
45- 'Babacığım, gerçekten ben, sana Rahman tarafından bir azabın dokunacağından korkuyorum.’ Cehenneme gitmenden korkuyorum diyor, ‘o zaman şeytanın velisi olursun.’ Allah vermesin, ‘şeytanın velisi olursun.’
46- (Babası) Demişti ki: 'İbrahim, sen benim ilahlarımdan yüz mü çeviriyorsun?’ Benim bu ateist kafamdan, Darwinist-materyalist kafamdan yüz mü çeviriyorsun ? Yani sen bana uymuyor musun diyor. ‘Eğer (bu tutumuna) bir son vermeyecek olursan, andolsun, seni taşa tutarım.’ Feci şekilde öldürürüm diyor, ‘uzun bir süre benden uzaklaş, (bir yerlere) git.' Gözüme görünme diyor. Görürsem, öldürürüm seni diyor. Hz. İbrahim (a.s)’ın şefkatine bakın, Darwinist-materyalist zihniyetteki babanın oğluna reva gördüğü üsluba bakın. Taşlayarak öldürme, ‘feci şekilde öldürürüm seni’ diyor, ve ‘uzaklaş’ diyor, evladıyla görüşmek istemiyor. Buna rağmen Hz. İbrahim (a.s) diyor ki;
47-‘'Selam üzerine olsun.’ Bakın ahlaka bakın. Öldürmeye kalkıyor, o da diyor ki ‘selam üzerine olsun. Senin için Rabbimden bağışlanma dileyeceğim’ Allah seni affetsin diyor, ‘çünkü , O, bana pek lütufkardır dedi.
48- 'Sizden ve Allah'tan başka taptıklarınızdan kopup-ayrılıyorum.’ Babasından ayrılıyor, ailesinden ayrılıyor. Diyorlar ki; baba kutsal, babadan ayrılınmaz. İnkar ediyorsa ayrılırsın. Taşlayarak öldürürüm diyor. Kendi dinime döneceksin diyor. Ashab-ı Kehf ne yapıyor? Ailesinden ayrılıyor. Hz. İbrahim (a.s) ne yapıyor? Ailesinden ayrılıyor, babasından ayrılıyor. Bakın ‘sizden’ senden demiyor sizden, senin kafandan olan herkesten ‘ve Allah’tan başka taptıklarınızdan’ inançlarınızdan da ‘kopup ayrılıyorum.’ Gidiyorum diyor, ‘ve Rabbime dua ediyorum. Umulur ki, Rabbime dua etmekle mutsuz olmayacağım.' Hep neşeyle olurum, hep mutlu olurum diyor.
49- ‘Böylelikle, onlardan ve Allah'tan başka taptıklarından kopup-ayrılınca ona İshak'ı ve (oğlu) Yakup'u (İsrail’i) ‘armağan ettik ve her birini peygamber kıldık’ diyor Cenab-ı Allah.
50- ‘Onlara rahmetimizden armağan(lar) bağışladık’ güzel topraklar, evler, imkanlar, her şeyin başında iman, cennette güzel makamlar, sevgi, saygı, hürmet onlara karşı ‘ve onlar için yüce bir doğruluk dili verdik.’ Kuran dili, İslam dili, doğruluk dili, dürüstlük dili.
51- ‘Kitap'ta Musa'yı da zikret. Çünkü o, ihlasa erdirilmiş (samimi) ve gönderilmiş (Resul) bir peygamberdi.
52- Ona, Tur'un (dağın) sağ yanından seslendik ve onu (kendisiyle) gizlice söyleşmek için yakınlaştırdık.
53- Ona rahmetimizden kardeşi Harun'u da bir peygamber olarak armağan ettik.’ Bakın yine Hz. Harun (a.s)’a dikkat çekiliyor.
Adnan Oktar'ın 3 Nisan 2011 A9 Tv'deki Canlı Sohbetinden
ADNAN OKTAR: Şeytandan Allah’a sığınıyorum. Meryem Suresi, 39 “İş(in) hükme bağlanıp biteceği, hasret gününe karşı onları uyar.” Allah diyor ki: “Onulmaz hasretlere kapılacaklar.” Samimi olmadıkları için, dürüst olmadıkları için, din hak olduğu halde, her şeyin doğru olduğunu bildikleri halde, anlamazdan geldikleri için, “onulmaz hasretlere kapılacaklar” diyor Allah. “Onlar bir gaflet içindedirler ve onlar inanmıyorlar.” 40. ayet. “Elbette” diyor Allah, kesinlik ifadesi “yeryüzüne” yani bütün dünyaya, Kuzey Kutbu, Güney Kutbu, her yer dahil, “ve üzerindekilere” bütün sistemlere “elbette Biz varis olacağız ve onlar Bize döndürüleceklerdir.” Dünya hakimi olacaksınız, diyor Allah. 1992 yılını veriyor ebcedi. “Kitap’ta İbrahim’i de zikret.” Hz. İbrahim (a.s.)’ı hatırlatıyor Allah. “Gerçekten o, doğruyu-söyleyen bir Peygamber’di.” Daima dürüsttü, Peygamberler hiç yalan söylemezler. İnsanların çoğu yalan söyler, ama Peygamberler yalan söylemezler. Yalan söylememek çok büyük bir nimettir. Bir insanla konuşurken, yalan söyleyeceğinden aşağı yukarı emin olarak konuşuyor insanlar, büyük bir bölümü öyle, çok acı bir şey bu. Doğru bağlantı kurmak mümkün değil. Ne düşünüyorsun diyorsun, hiç, evdeki maydanozları düşünüyorum diyor mesela, bambaşka bir şey, hiç alakasız. Ne iş yaparsın, diyorsun. Nefes almadan, doğru olmayan bir sistemle insanlar karşılaşıyorlar. Doğruluğun güzelliğini Hz. İbrahim (a.s.)’da Allah hatırlatıyor.
“Hani babasına demişti ki: "Babacığım”” Bak güzel bir üslupla, babacığım. “İşitmeyen, görmeyen ve seni herhangi bir şeyden bağımsızlaştırmayan şeylere niye tapıyorsun?” diyor. Biz de Darwinistler’e soruyoruz, madde görüyor mu? Yok. İşitiyor mu? Yok. Herhangi bir şeyden bağımsızlaştırıyor mu seni? Yok. Niye tapıyorsun, diyoruz. Madde, kör madde bu kadar şuurlu, bu kadar akıllı bir çalışma yapamaz. Dünyanın en mükemmel görme sistemini meydana getiremez, en güzel işitme sistemini meydana getiremez, en kaliteli müzik aletinde şu ses tekniği yok. İnsanlar beyinlerinde oluşan şu sese bir baksınlar, ne hışırtı, ne bir bozukluk, nefis bir netlik var ve üç boyutlu, değil mi? Ne kadar et parçası yapıyor bu işi? Şu kadar, şu kadar. Teknik aletlere bakıyoruz, bavul gibi alet. Açıyoruz, hemen bir hışırtı başlıyor, ses kalitesi bozuk. Allah şu kadarcık et parçasında onu yapmış. Adam diyor ki, tesadüfen oldu. Hz. İbrahim (a.s.) da bu konuya dikkat çekiyor. “Babacığım, gerçek şu ki, bana, sana gelmeyen bir ilim geldi.” Vahiy geldi, diyor. “Artık bana tabi ol, seni düzgün bir yola ulaştırayım.” Seni kurtarmak istiyorum, diyor. "Babacığım, şeytana kulluk etme.” deccale uyma. “Kuşkusuz şeytan, Rahman (olan Allah)a başkaldırandır." Seni de Allah’a baş kaldırtır, anormal yollara sürükler, diyor.
“"Babacığım, gerçekten ben, sana Rahman tarafından bir azabın dokunacağından korkuyorum.” Allah’ın sana bir bela vermesinden korkuyorum, diyor. “O zaman şeytanın velisi olursun.” Şeytanın adamı olursun, erkenden seni uyarıyorum, diyor. “(Babası) Demişti ki: "İbrahim, sen benim ilahlarımdan yüz mü çeviriyorsun?”” Benim inancımdan, benim düşüncemden ayrılıyor musun? “Eğer (bu tutumuna) bir son vermeyecek olursan, andolsun, seni taşa tutarım.” Bakın, feci şekilde öldürürüm, diyor. Taşa tutarak öldürmek, en feci ölüm şekillerinden bir tanesi. “Uzun bir süre benden uzaklaş, (bir yerlere) git." Bana yaklaşma, diyor. Hz. İbrahim (a.s.)’ın nezaketine, güzelliğine, sevgisine bakın, adamın acımasızlığına, psikopatlığına bakın. Kendi evladına taşa tutma tehdidinde bulunuyor, taşa tutarak öldürme tehdidinde bulunuyor ve uzaklaş, diyor. Evlatlar işte bu yüzden babalarından ayrılıyorlar. Bakın ne diyor, “Uzun bir süre benden uzaklaş.” Aynı inançta değiller artık, hicret etmesi gerekiyor.
“...(bir yerlere) git. (İbrahim:) "Selam üzerine olsun”” Bakın, yine nezaketli. “Senin için Rabbimden bağışlanma dileyeceğim, çünkü, O, bana pek lütufkardır" Allah seni bağışlasın, Allah lütufkardır, diyor. Hz. İbrahim (a.s.) yine diyor ki: “Sizden ve Allah'tan başka taptıklarınızdan kopup-ayrılıyorum.” Bu inancı asla kabul etmiyorum, kopup ayrıldım, bağlantımı kestim sizden, diyor. “Ve Rabbime dua ediyorum. Umulur ki, Rabbime dua etmekle mutsuz olmayacağım." Dua ettiğinde, duayı Allah kabul ediyor, çok acayip bir sistem var. Mesela dua çok önemlidir, insanlar duanın o kadar farkına varamadılar. Dua ettiğinde, Allah duayı kabul ediyor, müthiş bir ferahlık ve güzelliktir. Dünya dua üzerine döner, bütün sistem dua üzerine dayalıdır. “Böylelikle, onlardan ve Allah'tan başka taptıklarından kopup-ayrılınca...” Ben Darwinist, materyalist olmak istemiyorum, dinsiz olmak istemiyorum, diyor. Bana müsaade, ben bu evde artık sizlerle beraber oturamam, diyor ailesinden ayrılıyor, hicret ediyor. Küfür için diyorum, laf da anlatamıyoruz onların bir kısmına, insan annesini babasını bırakır mı, diyorlar. Dinsizse ne yapsın, dinsizliğe teşvik ediyorlarsa ne yapsın? Bir yol gösterin, ne yapsın, başka bir yol var mı? Tabii ki ayrılacak, Ashab-ı Kehf gibi. “Kopup-ayrılınca ona İshak'ı ve (oğlu) Yakup'u armağan ettik ve her birini peygamber kıldık.” Hz. İshak (a.s.) ve Hz. Yakup (a.s.), inşaAllah.
Sayın Adnan Oktar'ın 16 Mayıs 2015 tarihli röportajından Meryem Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: “Şeytandan Allah'a sığınırım” de başa.
KARTAL GÖKTAN: Şeytandan Allah'a sığınırım. “Elbette, yeryüzünde ve onun üzerindekilere biz varis olacağız ve onlar bize döndürülecekler. Kitap'ta İbrahim'i de zikret. Gerçekten o, doğruyu-söyleyen bir peygamberdi. Hani babasına demişti: "Babacığım, işitmeyen, görmeyen ve seni herhangi bir şeyden bağımsızlaştırmayan şeylere niye tapıyorsun? Babacığım, gerçek şu ki, bana, sana gelmeyen bir ilim geldi. Artık bana tabi ol, seni düzgün bir yola ulaştırayım."
ADNAN OKTAR: Babası da müşrik. Hz. İbrahim’in babası da müşrik. O da yobaz yani. Evet.
KARTAL GÖKTAN: “Babacığım şeytana kulluk etme. Kuşkusuz şeytan Rahman olan Allah'a baş kaldırandır.”
ADNAN OKTAR: Şimdi bunlar nasıl şeytana hizmet ediyor? Allah'ın demediğini peygamberin aleyhine olarak (sav) aleyhine olarak peygamber dediği ortaya çıkarıyorlar. Ve dünyada peygambere karşı acayip bir öfke meydana getiriyorlar. Peygamber dedi ki, diyor “kadınlara danışın tam aksini yapın.” Bütün dünya kadınlarına bir hakaret var. Bütün dünya kadınlarını karşısına alan bir ifade. Sırf bu ifadeyle bile İslam yok olur. Allah esirgesin. Ya bir kadına desen ki sen yarımsın. Senin her dediğinin tersi yapılacak. Ya kadını sen dünyadayken öldürmüş oluyorsun. Haşa hayvan yerine koyuyorsun. İnsanlığını kabul etmiyorsun. Ne kadar korkunç bir şey bu ya.
Kadın diyor ki, “bugün dışarı çıkalım bak hava çok güzel. Hep beraber çocuklarla bir yemek yiyelim”. “Yok”, diyor “evde oturacağız”. Kadın diyor ki, “hava yağmurlu bugün dışarıya çıkmayalım evde oturalım”. “Hadi yürüyün çıkıyoruz” diyor. Ya bu ne sinir bozucu bir şey bu ya. Böyle bir Müslümanlık anlayışı olur mu? Bu işte şeytanın uydurması. Bu şeytanın uydurmasıyla Müslümanlığı mahvettiler. Bunlarla. Bu kaç tane böyle uydurma? Yüzlerce binlerce. Bak sırf bu bir tanesi yeter ya. İslam'ı yeryüzünden kaldırmak için.
Yani “kadın yarım varlıktır” demek yeter. Yani insan kabul etmiyorsun. Yani çocuğa diyorsun ki, “yavrum senin annen insan değil, yarım varlıktır. Haberin var mı?” diyorsun. Baba diyor ki kızlarına, “yavrum hepiniz yarımsınız. Bak benim oğlum bu tam” diyor “bütün” diyor. Ya bu nasıl bir vicdansızlık bu ya. Adam bunu duydun mu dinden imandan çıkar. İslam'a karşı olur. Yine Cenab-ı Allah'ın yardımıyla din ayakta kalıyor. Ya çoktan yeryüzüne silinip giderdi. Çoktan kıyamet kopardı. Böyle hakaret olur mu ya. Kadına danışılacakmış. Tam tersi yapılacak. Ama dikkat edin, bu sadece bir tanesi.