Sayın Adnan Oktar'ın 23 Ocak 2010 tarihli sohbetinden Bakara Suresi ile ilgili açıklamalar.
OKTAR BABUNA: “Kitap Ehli'nden bir topluluk vardır ki, gece vaktinde ayakta durup Allah'ın ayetlerini okuyarak secdeye kapanırlar. Bunlar, Allah'a ve Ahiret gününe iman eder, maruf olanı emreder, münker olandan sakındırır ve hayırlarda yarışırlar. İşte bunlar salih olanlardandır. Onlar hayırdan her ne yaparlarsa, elbette ondan yoksun bırakılmazlar. Allah, muttakileri bilendir.”
ADNAN OKTAR: Ben Musevi biliyorum mesela adam “Lâ ilâhe illallah Muhammeden Resûlullah” diyor adam. “Peygamber” diyor, “haktır” diyor. Kuran haktır, diyor. Namaz kılıyor.
OKTAR BABUNA: Namaz kılıyor, Sultan Ahmet Camii’nde namaz kıldı.
ADNAN OKTAR: Tabii, maşaAllah.
Sayın Adnan Oktar'ın 8 Eylül 2010 tarihli sohbetinden Bakara Suresi ile ilgili açıklamalar.
OKTAR BABUNA: Şeytandan Allah’a sığınırım. “Doğu da Allah'ındır, batı da. Her nereye dönerseniz Allah'ın yüzü orasıdır. Şüphesiz ki Allah, kuşatandır, bilendir.” Bu ayette Hocam, her döndüğümüz yerin Allah’ın yüzü olduğu, yani nereye dönsek, burada tabii yön ve mekansızlık kavramında, Allah mekandan ve zamandan münezzehtir, inşaAllah. Demek ki Allah’ın her yerde olduğu bu ayetten anlaşılıyor.
ADNAN OKTAR: Kardeşim bak, özetle adamlar diyor ki, arkadaşlarımız; Peygamberimiz (s.a.v.) zamanında bir çoban kız elini yukarıya açarak “Allah gökte” diyor. Peygamberimiz (s.a.v.) de “doğru söyledin” diyor. Özetle bu, yani asıl kaynakları bu. Tamam, doğru söyledi elini yukarı kaldırıp, gökte tamam, Allah gökte. Peki, onun bulunduğu yerin karşısına, mesela Kuzey Kutbu’na gitse, Güney Kutbu’na gitse, Ekvator’a gitse, Peygamber (s.a.v.) aynı şekilde birisiyle karşılaştığında, sorduğunda ne diyecek? “Gökte” diyecek “Allah.” Venüs’te, Merih’te, diğer gezegenlerdeki bir canlı, bir Melek veyahut bin cin, “Allah nerede?” desen, “gökte” diyecek. Venüs’ün kuzeyinde, güneyinde, doğusunda, batısında, her yerde aynı şekilde “gökte” diyecek. O zaman her yerde olmuş oluyor Allah. Bunu akledemedikleri için olay açmaza giriyor onlarda. Onlar zannediyor ki, gök deyince bir tane gök var. O genç kızın bulunduğu yerdeki gök var zannediyorlar. Gökte, yerde de var Allah. Peki Allah gökte, yere niye Allah hakim olamıyor? Göğe hakim olmasını kabul ediyorsun, yere hakim olmasını niye kabul etmiyorsun? Yerde olmasını niye kabul etmiyorsun? Yerde olmasından niye rahatsız oluyorsun? “Şu an Allah burada var mı? diyorsun, “burada yok Allah” diyor. “Nerede?” diyorsun, “gökte” diyor. Niye burada olmasın ki? Allah diyor; “Ben size şah damarınızdan daha yakınım” diyor, ayet var. Şahdamarı ne demek? Bizim içimizde. “Ben size ondan daha yakınım” diyor. Ama nasıl? Zamansız ve mekansız olarak. Onlar zamanlı ve mekanlı olarak olduğunu zannediyorlar. Allah zaman ve mekandan münezzeh zaten, nasıl olsun ki zaten? Zamansız ve mekansız olarak Allah bize bizden daha yakındır.
Sayın Adnan Oktar'ın 20 Eylül 2010 tarihli sohbetinden Bakara Suresi ile ilgili açıklamalar.
OKTAR BABUNA: Şeytandan Allah’a sığınırım. “Doğu’da Allah’ındır batı da. Her nereye dönerseniz Allah’ın yüzü (kıblesi) orasıdır. Şüphesiz ki Allah, kuşatandır, bilendir” Bakara Suresi 115.
ADNAN OKTAR: Kardeşim bunların hatası nerden oluyor biliyor musun, bu adamların dengelerinin bozulması veyahut kavrayamamalarının nedeni? Biz Allah her yerde deyince, onlar zannediyor ki Allah’ın Zatı her yerde. Allah’ın tecelileri her yerdedir, Allah’ın Zatı hiçbir şeye benzemez, bizim hiç tasavvur edemeyeceğimiz, asla kavrayamayacağımız bir varlıktır Allah. Sonsuza kadar onu anlayamayacağız, yani Allah’ın kendi Zatını bildiği gibi, Zatını bilmek mümkün değildir. Biz tecellilerini görürüz. Mesela insan olarak tecelli eder, bitki olarak tecelli eder. Ateş olarak tecelli eder, çalıda tecelli eder, tecellilerini görürüz. İlmiyle ve tecellileriyle dünyaya hakimdir Cenab-ı Allah, Zatıyla değil. Onlar Zatıyla zannediyorlar. Zatı, yani Zatı bizim tasavvur edebileceğimiz, biz zamanlı ve mekanlıyız, biz nasıl tasavvur edelim yani? Yani bunun imkansızlığı belli değil mi burada? Allah zamansız ve mekansız, bak Zatı zamansız ve mekansız, biz zamanlı ve mekanlıyız, bitti. Yani imkansız bizim onu bilmemiz. Ne zamana kadar? Sonsuza kadar bilemeyiz, bilemeyeceğiz. Hep tecellisidir, hep tecellisidir. Her yerde Allah vardır. Bardağın içinde, şah damarımızda, beynimizin içinde, dilimizde, her yerde Allah vardır. Tecellisi olarak, Zatı değil, Zatı değil. Zatını hiçkimse tasavvur edemez, Allah hiçbir şeye benzemez. Yani tahayyül etmeye çalışsa da insan anlayamaz. İnşaAllah. Mesela “Göklerdedir” diyor, “Allah göklerdedir” şimdi ayet söylüyor, tamam doğru Allah göklerde. Şimdi dünyanın gögü var, Kuzey Kutbu’na gidiyoruz gök, Güney Kutbu’na gidiyoruz gök, iki ayrı gök. Ekvator’a gidiyoruz bir gök, Venüs’ün göğü ayrı, dünyanın merkezine gidiyoruz dünyanın merkezindeki gök ayrı, dünyanın merkezinde de gök var, onun nasıl yapacak o zaman? Bu ne demektir? Allah her yerde demektir. Uranüs’ün ortasında gök yok mu? Orada da gök var. Allah her yerde demektir. Bak mesela buradaki şeyde de, mesela o dünya. Dünyanın burasında olan bir kardeşimiz Allah’a elini kaldırdığında, bu tarafa doğru dua eder. Bu tarafından olan, bu tarafa doğru dua eder. Ama bakıyoruz ki, Allah her yerde o zaman, değil mi? Her yerde olduğu anlaşılıyor. Zannediyor ki kardeşimiz, ellerini havaya kaldırdığı vakit, mesela Türkiye’deyse sadece Tükiye de gök var zannediyor. Oranın yükseklik devamında orada bir yerde zannediyor, Allah’ı. Öyle değil. Allah zamansız ve mekansız. Mekansız olunca nasıl bir yerde olsun Allah? Hiçbir yerde değildir, her yerdedir. Yani mekansız olunca nasıl bir yerde olsun Allah? Bunlar kafayı mekana bağladıkları için, zamana bağladıkları için biraz zorlanıyorlar. Zamansız ve mekansız olarak Allah her yerdedir, tecellisi olarak. Zatı olarak değil. İnşaAllah.