Bakara Suresi; 8-10

(Münafıkların şuurlarında bozukluk, tıpta bilinmeyen, tarifi yapılmamış bir akıl hastalıkları vardır.)

Adnan Oktar'ın Kaçkar TV'deki canlı röportajı  (2 Kasım 2010)

ADNAN OKTAR: Bakara Suresi 8  “İnsanlardan öyleleri vardır ki: ‘Biz Allah'a ve ahiret gününe iman ettik’ derler; oysa inanmış değillerdir.” Bak sırf Allah`a iman ettik demiyor, Ahiret gününe de iman ettik diyor. Bu ne demektir? Çok kapsamlı olarak kendini Müslüman göstertiyor. Yani Sünnet’i Seniyye`ye tam temessük etmiş, ahlak dersi veren, işte şu doğrudur şu yanlıştır diyen, böyle insanlar tarzında. “Oysa inanmış değillerdir” diyor Allah. Dinsizler, kökeninde dinsizler. “(Sözde) Allah'ı ve iman edenleri aldatırlar”. Allah`ı da aldattığını zannediyor ahmak, fakat iman edenleri de aldattıklarını zannediyorlar. Ama bir kısım Müslümanları da hakikaten kandırabilirler, bazı kişileri kandırabilirler ama aldatamazlar tabii. Genel olarak çünkü mutlaka Allah foyalarını ortaya çıkarıyor. “Oysa onlar, yalnızca kendilerini aldatıyorlar ve şuurunda değiller.” Bak, kendilerini ikna etme özelliği var münafıkların, yani kendine inanıyor hakikaten. Öyle bir anlatıyor ki, öyle bir aptallığı var ki, kendi de kendine inanıyor. Bak kendilerini aldatıyorlar, diyor. Bir insanın kendini aldatması çok zordur. Münafığın böyle bir yeteneği var, kendini aldatma yeteneği var. Bak hem Müslümanları kandırdığını zannediyor ama kendi yalanına kendi de inanıyor, kendi sahtekarlığına. İnanmadığı halde kendini evliya gibi gösteriyor. “Ve şuurunda değiller.” diyor Allah. Demek şuurlarında bir bozukluk var, hasta şuurları münafıkların. Onun için böyle klasik ahmak ve sürpriz insanlardır, böyle manyak gibidirler, anlamak mümkün değildir münafığı. Bak Kuran buna dikkat çekmiş Cenab-ı Allah; “şuurunda değiller.” Şuurlarında bir sorun var, çünkü kendi yalanlarına kendileri de inanıyorlar, kendi sahtekarlıklarına kendi de inanıyor. Bu normal bir insanın yapabileceği bir şey değildir.  Allah diyor ki: “Kalplerinde hastalık vardır,” işte bu onlardaki ruh hastalığını Allah anlatıyor. Kalplerindeki hastalık, ruh hastalığı, bilinmeyen bir hastalık. Münafıklara has bir özellik, garip bir şey. Yani şizofreni gibi yahut paranoya gibi falan bir hastalık değil bu, Allah`ın bildiği bir hastalık. Bununla ilgili bir çalışma yapılmış değil. Bazı akıl hastalıkları vardır tespit edilememiştir, bilinemiyor. Bu insanların tıbbi yöntemlerle bulamayacağı, bilemeyeceği bir hastalık. “Kalplerinde hastalık vardır” diyor Allah.  “Allah da hastalıklarını arttırmıştır.” Demek ki münafıklık kademe kademe gittikçe güçlenen bir hastalık. Dozu artan bir hastalık olduğunu anlıyoruz, sabit bir hastalık değil. Mesela şizofrenlerde sabitlik vardır ama bunda psikopatlığı ve manyaklığı, anormalliği gittikçe münafığın artar.  Buna dikkat çekmiş Allah.  “Yalan söylemekte olduklarından dolayı”. Münafık sürekli yalan söyler ama doğru görünümünde. Yani alenen yalan görünümünde değil, ilk bakan anlayamıyor.  Çünkü diyor ki Cenabı Allah; “söylediklerinde dinlersin.” Kalıpları da,  cisimleri de hoşuna gider diyor. Malı, mülkü, görünüşü böyle bir anormal, yani insanı çokta şaşırtan bir görünümü olmuyor.  Makul gibi görünüyor görünüşü. Bak; “yalan söylemekte olduklarından dolayı onlar için acı bir azap vardır.” Münafık şeytani bir zekaya sahip olduğu için muazzam yalan söyleme kabiliyeti oluyor, onu ona ekler onu ona ekler. Fakat “şuurunda değiller” diyor, şuuru kapalı olduğu için bağlantıları kuramaz. Mesela aptalca söylediği bir konuşmanın, diğer bir konuşmayla çelişik olduğunu fark edemiyor, yani ahmaklığını oradan anlayabiliyorsun. Mesela İttihad-ı İslam’ı istemez, Türk-İslam Birliğini istemez ama İslam`dan bahseder. Mehdiyete kin duyar ama aynı zamanda da takvadan bahseder. İsa (a.s.)`nın inmesini istemez ama İsa (a.s)`yı savunuyor gibi, başka Peygamberleri savunuyor gibi konuşur. Ama münafık tespitinde, bakın size söyleyeyim münafığın asla kaçamayacağı bir şey vardır, İttihad-ı İslam`ı istemez münafık. Bu Cübbeli’yi falan bunları tenzih ediyorum, isimlerini verdiğim kişiler, onları tenzih ediyorum, onlar apayrı bir alem, onlarınki cahillikten.  Ama münafık tespit etmek istiyorlarsa en hassas oldukları damar İttihad-ı İslam’dır, ondan çok kaçınırlar, rahatsız olurlar. İkinci, Mehdiyet’tir. Münafığı Mehdi (a.s.) kelimesi yakar, kavurur, perişan eder yani. Münafık kızdırmak isteyenler Mehdi (a.s.) desinler, Mehdi (a.s.), Mehdi (a.s.), Mehdi (a.s.). Acayip canını yakar, yani şeytanın en bunaldığı kelimelerden bir tanesidir, Allah’ın “Hadi” isminin tecellisi. Çünkü Allah’ın “Hadi” ismine karşı mücadele verir deccal. O delalete düşürücü ismin üzerinde durur, delalete düşürmek için uğraşır. Mehdi (a.s.) ve Allah’ın “Hadi” ismi münafıkları ve deccal yanlılarını yakar kavurur. Onun için Mehdi (a.s.) kelimesini hiç duymak istemezler. Münafık kızdırmak isteyen Muhammed Mehdi (a.s.) desin, Muhammed Mehdi (a.s.) acayip canlarını yakar, muazzam ızdırap verir, yani olan şuurları da gider, çok canlarını yakar. Bak ben onlara bir anahtar kelime söylüyorum onlara kızdırmak istiyorlarsa. Hemen rengi benzi atacaktır, bak söylesinler münafıkların yanında, acayip bunalır. Konuşması falan bozulur, zırvalamaya başlar, dengesi bozulur. Nasılsın iyi misin derken bir ara, ben Muhammed Mehdi (a.s.)’yi çok seviyorum, Mehdi (a.s.)’yi bekliyorum, Mehdi (a.s.) geldi inşaAllah dersin, münafığın ağzı burnu bir yana gider, acayip canı yanar. En duymak istemediği kelimedir, maşaAllah. Bak bir sır veriyorum, İttihad-ı İslam, asla istemez, Türk-İslam Birliği, asla istemez. Münafığın canını yakmak, Müslüman için zaten bir görevdir. Münafık Müslümanların düşmanıdır. Kızdırmak istiyorsanız, böyle yapacaksınız, inşaAllah.

 


Bakara Suresi, 8-10 Ayetlerinin Tefsiri

(7 Şubat 2010 tarihli sohbetten)

Sayın Adnan Oktar'ın 7 Şubat 2010 tarihli röportajından Bakara Suresi ile ilgili açıklamalar.


CİHAT GÜNDOĞDU: "İnsanlardan öyleleri vardır ki: "Biz Allah'a ve ahiret gününe iman ettik" derler; oysa inanmış değillerdir. (Sözde) Allah'ı ve iman edenleri aldatırlar. Oysa onlar, yalnızca kendilerini aldatıyorlar ve şuurunda değiller. Kalplerinde hastalık vardır. Allah da hastalıklarını arttırmıştır. Yalan söylemekte olduklarından dolayı, onlar için acı bir azap vardır." MaşaAllah.

ADNAN OKTAR: MaşaAllah.

 


Bakara Suresi, 8-10 Ayetlerinin Tefsiri

(22 Ağustos 2010 tarihli sohbetten)

Sayın Adnan Oktar'ın 22 Ağustos 2010 tarihli röportajından Bakara Suresi ile ilgili açıklamalar.


OKTAR BABUNA:Şeytandan Allah’a sığınırım. “İnsanlardan öyleleri vardır ki, biz Allah’a ve Ahiret gününe iman ettik derler. Oysa  inanmış değillerdir. Sözde Allah’ı ve iman edenleri aldatırlar. Oysa onlar yalnızca kendilerini aldatıyorlar ve şuurunda değildirler. Kalplerinde hastalık vardır. Allah da hastalıklarını arttırmıştır. Yalan söylemekte olduklarından dolayı onlar için acı bir azap vardır.”

ADNAN OKTAR:Bölüm bölüm söyle şimdi.

OKTAR BABUNA:İnşaAllah Hocam. Allah münafıkların “Allah’a ve Ahiret gününe iman ettik” ağızları ile söylüyorlar ama kalben inanmadıklarını söylüyor Allah, “inanmış değillerdir” diyor inşaAllah. “Allah’ı ve iman edenleri aldattıklarını zannederler”, diyor.

ADNAN OKTAR:Bak bu çok önemli. Münafıklar inanılmaz ahmak olurlar. Tam anlamıyla kandırdığını, çok güzel konuştuğunu, çok güzel delillendirdiğini, çok güzel oyuna getirdiğini, kendini hakikaten sezdirmediğini, hakikaten fitne çıkaracak güçte olduğuna inanır. Münafığın özelliğidir o. Halbuki “dessas ahmaktır,” diyor Said Nursi. “Bir ahmak-ı dessastır” diyor. Yani desise vermeye çalışan bir ahmaktır, diyor. Bak desise, yani kuşku vermenin üzerinde çok durur münafık, tedirginlik vermek, şüphe vermek. Kendince öyle zanneder. Halbuki müminleri coşturur münafık, ahmak haberleri olmaz onların.  Evet, söyle.

OKTAR BABUNA:İnşaAllah. “Allah; oysa onlar yalnızca kendilerini aldatıyorlar ve şuurunda değiller.” diyor. Farkında da olmayan, dediğiniz gibi ahmak bir kafa yapısı, onun da farkında değil.

ADNAN OKTAR:Şuurunda değil.  Mümkün değil şuurunda olması da. Çünkü ayrı bir boyutta yaşıyor adam, apayrı bir alemdir münafık. Devam et.

OKTAR BABUNA:“Kalplerinde hastalık vardır. Allah da hastalıklarını arttırmıştır.”

ADNAN OKTAR:Bir psikolojik hastalık, tarif edilemeyen. Allah’ın bildiği bir hastalık var içlerinde. Allah, ahlaksızlık yaptıkça münafıklar, hastalığını daha da artırıyor. Delirinceye kadar devam eder. Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri; “bütün vücudu ene kesilir, Firavunlaşır artık” diyor. Yani ene gittikçe gelişir, kendini büyük görme hissi gelişir. Firavunlaşıyor, artık kendini Allah’tan büyük görüyor (haşa), o kadar azıyor yani. Müslüman Allah’a tam teslim olmuş, mazlum bir varlıktır ve bütün ömrünü cihada adar. Allah rızası için, Allah’ın dinini yaymaya adar. Münafık da kendine adar bütün ömrünü. Aradaki fark budur. Onun için mücadeleden, tebliğden şiddetli rahatsız olur münafık. Şiddetli rahatsız olur.

 


Bakara Suresi, 8-10 Ayetlerinin Tefsiri

(2 Kasım 2010 tarihli sohbetten)

Sayın Adnan Oktar'ın 2 Kasım 2010 tarihli röportajından Bakara Suresi ile ilgili açıklamalar.


ADNAN OKTAR: (Bakara Suresi 8, 10)  “İnsanlardan öyleleri vardır ki: ‘Biz Allah'a ve ahiret gününe iman ettik’ derler; oysa inanmış değillerdir.” Bak sırf Allah`a iman ettik demiyor, Ahiret gününe de iman ettik diyor. Bu ne demektir? Çok kapsamlı olarak kendini Müslüman göstertiyor. Yani Sünnet’i Seniyye`ye tam temessük etmiş, ahlak dersi veren, işte şu doğrudur şu yanlıştır diyen, böyle insanlar tarzında. “Oysa inanmış değillerdir” diyor Allah. Dinsizler, kökeninde dinsizler. “(Sözde) Allah'ı ve iman edenleri aldatırlar”. Allah`ı da aldattığını zannediyor ahmak, fakat iman edenleri de aldattıklarını zannediyorlar. Ama bir kısım Müslümanları da hakikaten kandırabilirler, bazı kişileri kandırabilirler ama aldatamazlar tabii. Genel olarak çünkü mutlaka Allah foyalarını ortaya çıkarıyor. “Oysa onlar, yalnızca kendilerini aldatıyorlar ve şuurunda değiller.” Bak, kendilerini ikna etme özelliği var münafıkların, yani kendine inanıyor hakikaten. Öyle bir anlatıyor ki, öyle bir aptallığı var ki, kendi de kendine inanıyor. Bak kendilerini aldatıyorlar, diyor. Bir insanın kendini aldatması çok zordur. Münafığın böyle bir yeteneği var, kendini aldatma yeteneği var. Bak hem Müslümanları kandırdığını zannediyor ama kendi yalanına kendi de inanıyor, kendi sahtekarlığına. İnanmadığı halde kendini evliya gibi gösteriyor. “Ve şuurunda değiller.” diyor Allah. Demek şuurlarında bir bozukluk var, hasta şuurları münafıkların. Onun için böyle klasik ahmak ve sürpriz insanlardır, böyle manyak gibidirler, anlamak mümkün değildir münafığı. Bak Kuran buna dikkat çekmiş Cenab-ı Allah; “şuurunda değiller.” Şuurlarında bir sorun var, çünkü kendi yalanlarına kendileri de inanıyorlar, kendi sahtekarlıklarına kendi de inanıyor. Bu normal bir insanın yapabileceği bir şey değildir.  Allah diyor ki: “Kalplerinde hastalık vardır,” işte bu onlardaki ruh hastalığını Allah anlatıyor. Kalplerindeki hastalık, ruh hastalığı, bilinmeyen bir hastalık. Münafıklara has bir özellik, garip bir şey. Yani şizofreni gibi yahut paranoya gibi falan bir hastalık değil bu, Allah`ın bildiği bir hastalık. Bununla ilgili bir çalışma yapılmış değil. Bazı akıl hastalıkları vardır tespit edilememiştir, bilinemiyor. Bu insanların tıbbi yöntemlerle bulamayacağı, bilemeyeceği bir hastalık. “Kalplerinde hastalık vardır” diyor Allah.  “Allah da hastalıklarını arttırmıştır.” Demek ki münafıklık kademe kademe gittikçe güçlenen bir hastalık. Dozu artan bir hastalık olduğunu anlıyoruz, sabit bir hastalık değil. Mesela şizofrenlerde sabitlik vardır ama bunda psikopatlığı ve manyaklığı, anormalliği gittikçe münafığın artar.  Buna dikkat çekmiş Allah.  “Yalan söylemekte olduklarından dolayı”. Münafık sürekli yalan söyler ama doğru görünümünde. Yani alenen yalan görünümünde değil, ilk bakan anlayamıyor.  Çünkü diyor ki Cenabı Allah; “söylediklerinde dinlersin.” Kalıpları da,  cisimleri de hoşuna gider diyor. Malı, mülkü, görünüşü böyle bir anormal, yani insanı çokta şaşırtan bir görünümü olmuyor.  Makul gibi görünüyor görünüşü. Bak; “yalan söylemekte olduklarından dolayı onlar için acı bir azap vardır.” Münafık şeytani bir zekaya sahip olduğu için muazzam yalan söyleme kabiliyeti oluyor, onu ona ekler onu ona ekler. Fakat “şuurunda değiller” diyor, şuuru kapalı olduğu için bağlantıları kuramaz. Mesela aptalca söylediği bir konuşmanın, diğer bir konuşmayla çelişik olduğunu fark edemiyor, yani ahmaklığını oradan anlayabiliyorsun. Mesela İttihad-ı İslam’ı istemez, Türk-İslam Birliğini istemez ama İslam`dan bahseder. Mehdiyete kin duyar ama aynı zamanda da takvadan bahseder. İsa (a.s.)`nın inmesini istemez ama İsa (a.s)`yı savunuyor gibi, başka Peygamberleri savunuyor gibi konuşur. Ama münafık tespitinde, bakın size söyleyeyim münafığın asla kaçamayacağı bir şey vardır, İttihadı- İslam`ı istemez münafık. Bu Cübbeli’yi falan bunları tenzih ediyorum, isimlerini verdiğim kişiler, onları tenzih ediyorum, onlar apayrı bir alem, onlarınki cahillikten.  Ama münafık tespit etmek istiyorlarsa en hassas oldukları damar İttihad-ı İslam’dır, ondan çok kaçınırlar, rahatsız olurlar. İkinci, Mehdiyet’tir. Münafığı Mehdi (a.s.) kelimesi yakar, kavurur, perişan eder yani. Münafık kızdırmak isteyenler Mehdi (a.s.) desinler, Mehdi (a.s.), Mehdi (a.s.), Mehdi (a.s.). Acayip canını yakar, yani şeytanın en bunaldığı kelimelerden bir tanesidir, Allah’ın “Hadi” isminin tecellisi. Çünkü Allah’ın “Hadi” ismine karşı mücadele verir deccal. O delalete düşürücü ismin üzerinde durur, delalete düşürmek için uğraşır. Mehdi (a.s.) ve Allah’ın “Hadi” ismi münafıkları ve deccal yanlılarını yakar kavurur. Onun için Mehdi (a.s.) kelimesini hiç duymak istemezler. Münafık kızdırmak isteyen Muhammed Mehdi (a.s.) desin, Muhammed Mehdi (a.s.) acayip canlarını yakar, muazzam ızdırap verir, yani olan şuurları da gider, çok canlarını yakar. Bak ben onlara bir anahtar kelime söylüyorum onlara kızdırmak istiyorlarsa. Hemen rengi benzi atacaktır, bak söylesinler münafıkların yanında, acayip bunalır. Konuşması falan bozulur, zırvalamaya başlar, dengesi bozulur. Nasılsın iyi misin derken bir ara, ben Muhammed Mehdi (a.s.)’yi çok seviyorum, Mehdi (a.s.)’yi bekliyorum, Mehdi (a.s.) geldi inşaAllah dersin, münafığın ağzı burnu bir yana gider, acayip canı yanar. En duymak istemediği kelimedir, maşaAllah. Bak bir sır veriyorum, İttihad-ı İslam, asla istemez, Türk-İslam Birliği, asla istemez. Münafığın canını yakmak, Müslüman için zaten bir görevdir. Münafık Müslümanların düşmanıdır. Kızdırmak istiyorsanız, böyle yapacaksınız, inşaAllah.

 


İman Hakikatlerinin Önemi İle İlgili Ayetler

(18 Eylül 2011 tarihli sohbetten)

Sayın Adnan Oktar'ın 18 Eylül 2011 tarihli röportajından iman hakikatlerinin önemi ile ilgili açıklamalar.


ADNAN OKTAR: Cenab-ı Allah diyor ki, Bakara Suresi 8 ve 9 ayetlerde, şeytandan Allah’a sığınırım. “İnsanlardan öyleleri vardır ki: "Biz Allah'a ve ahiret gününe iman ettik" derler; oysa inanmış değillerdir” diyor. Mesela; adam diyor ki; “Müslüman’ım” diyor ama alakası yok adamın. 9- (Sözde) Allah'ı ve iman edenleri aldatırlar. Oysa onlar, yalnızca kendilerini aldatıyorlar ve şuurunda değiller” diyor Allah. İman hakikatlerinin ne kadar önemli olduğunu, buradan anlıyoruz.

Fussilet Suresi, 54-“Dikkatli olun; gerçekten onlar, Rablerine kavuşmaktan yana derin bir kuşku içindedirler. Dikkatli olun; gerçekten her şeyi, Allah sarıp-kuşatandır.” “Ahiretten derin bir kuşku içindedir” diyor. Niçin? İman zafiyetinden. “Dikkatli olun; gerçekten O, her şeyi sarıp-kuşatandır” diyor Cenab-ı Allah.