Taha Suresi, 99-113 Ayetlerinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 18 Aralık 2010 tarihli röportajından Taha Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: Şeytan’dan Allah’a sığınırım.

“Sana geçmişlerin haberlerinden bir bölümünü böylece aktarıyoruz. Gerçekten, sana Katımız'dan bir zikir verdik.” Yani Kuran. “Kim bundan yüz çevirirse, şüphesiz Kıyamet günü o, bir günah-yükü yüklenecektir.” Yani” Kur’an’ dan kim yüz çevirirse şüphesiz Kıyamet günü o, bir günah-yükü yüklenecektir. O (yükün altı)nda ebedi olarak kalıcıdırlar. Bu, kıyamet günü onlar için ne kötü bir yüktür.” Kuran’a uymamanın hükmünü Allah açıklıyor. “Kim bunda yüz çevirirse”, bakın istisnasız herkes için geçerli. “O yükün altında ebedi olarak kalıcıdırlar.” “Kıyamet’te ebedi olarak cehennem karşılığı olur” diyor. “Bu Kıyamet günü onlar için ne kötü bir yüktür” diyor cenabı Allah. Kuran’a uymanın farzı yani herkes için o şekilde. “Sur'a üfürüleceği gün, Biz suçlu-günahkarları o gün, (yüzleri kara, gözleri) gömgök (kaskatı ve kör) olarak' toplayacağız.” Gömgök gözleri yani mor renkte oluyor gözlerinin içi.

103.Ayet; “(Dünyada) Yalnızca on (gün) kaldınız" diye kendi aralarında fısıldaşacaklar.” Kendi aralarında ne kadar kaldıklarına tam karar veremiyorlar kalktıklarında. Birisi diyor ki; bir gün kaldık diyor. Biri bir günün bir vakti kadar diyor, bir kısmı da “on gün kaldınız diye fısıldaşacaklar” diyor. Komada kaldıklarını düşünüyorlar, derin bir uykudan hani komadan kalkar ya insanlar, “ben kaç günden beri komadayım” diyor bilmiyorlar. Mesela bazen dört ay komada kalıyor adama desen bir haftadan beri komadasın desen, inanır, bilmez. Onlar da tam kestiremiyorlar tam ne kadar süre kaldıklarını. Halbuki çok uzun süre kalıyorlar ama fark edemiyorlar. On gün kaldığını düşünüyor oda. Şeytan’dan Allah’a sığınırım.“Onların sözünü ettiklerini Biz daha iyi biliyoruz. Tutulan yol bakımından onların daha üst olanları ise: "Siz onlar da yalnızca bir gün kaldınız" derler.” Bak onlar da karar veremiyorlar. Bak; “Tutulan yol bakımından onların daha üst olanları ise,” daha berbat konumda olanlar ise “Siz onlar da yalnızca bir gün kaldınız” derler.

“Aralarında bir tartışma var yani o uykudan kalkmanın ne kadar sürdüğüne dair karar veremiyorlar. “Sana dağlar hakkında soruyorlar. De ki: "Benim Rabbim, onları darmadağın edip savuracak" “kum gibi dağılacak” diyor “Kıyamet vaktinde.” "Yerlerini bomboş, çırçıplak bırakacaktır." Depremin etkisiyle dağlar çökmeye başlıyor, eriyor ve gittikçe yayılıyor arazide ve yerleri bomboş oluyor mesela Ağrı dağı diyelim olduğu yer ova haline geliyor, dümdüz. “Yerlerini bomboş, çırçıplak bırakacaktır. "Orada ne bir eğrilik göreceksin, ne de bir tümsek." Deprem sürekli devam ettiği için eğrilikler de gidiyor. Eğriyse eğrilik varsa arazide depremin etkisiyle o da düz hale geliyor. Tümsek varsa o da depremin etkisiyle düzlenmeye başlıyor. Dolayısıyla yer yüzünde düz ova hakimiyeti oluyor depremin etkisiyle, depremin şiddetiyle. “O gün, kendisinden sapma imkanı olmayan çağırıcıya uyacaklar.” Bu bir melek AllahuAalem, onları çağıran bir Melek. “Rahman (olan Allah)a karşı sesler kısılmıştır;” Cübbeli diyor ya; “kafa tutacağız istediğimiz gibi konuşuruz” gibi saygısızca konuşabileceğini düşünüyor. Kafa tutacağız demiyor ama haşa üslup kafa tutar gibi orada ki konuşması. Allah diyor ki; “Rahman (olan Allah)a karşı sesler kısılmıştır;” “Ben orada da tartışırım” diyor böyle avami bir üslupla tartışabileceğini düşünüyor. Allah ne diyor? “Rahman (olan Allah)a karşı sesler kısılmıştır; artık bir hırıltıdan başka bir şey işitemezsin.” Arazi de sadece hırıltıyı andıran bir ses var bütün dünyada. İnsanlar da çıt yok ses kesiliyor.

“O gün, Rahman (olan Allah)'ın kendisine izin verdiği ve sözünden hoşnut olduğu kimseden başkasının şefaati bir yarar sağlamaz.” Allah’ın izin verdiği, sözünden hoşnut olduğu, konuşmasından hoşnut olduğu kimse şefaatte bulunuyor. “Ya Rabbi” diyor; “şu şu insanlar iyi insanlar” diyor. Şefaatte bulunuyor inşaAllah. Ama Allah izin veriyor ama zaten Allah’ın bildiği bir şey söylüyor. “O, önlerindekini de, arkalarındakini de bilir. Onlar ise, bilgi bakımından O'nu kavrayıp kuşatamazlar.” Biz çevremizde ne olup bittiğini bilemeyiz. Birçok varlık var. Cinler oluyor, melekler oluyor birçok şeyi göremiyoruz. Veyahut küçük şeyler oluyor göremiyoruz. Cenab-ı Allah diyor ki; “O, önlerindekini de, arkalarındakini de bilir. Onlar ise, bilgi bakımından O'nu kavrayıp kuşatamazlar.” Bilgi bakımından da kuşatamıyorlar. Yani nasıl bir şeydir, ne özelliği vardır detaylarını da bilmiyor insanlar. “Hem kavrayamazlar hem kuşatamazlar” diyor, her yönden. Çünkü sağından, solundan, önünden, arkasından her yerinden Allah görüyor. İnsan tek cepheden görebiliyor ve belirli bir yönü görebiliyor. Mesela küçük olan şeyleri göremiyor ve görünmez olan şeyleri de göremiyor mesela görünmez varlıkları göremiyor. Cin, melekler, ışıklar, dalgalar birçok şeyi göremiyor.

“Onlar ise, bilgi bakımından O'nu kavrayıp kuşatamazlar.” Kuşatma gücü de yok insanın. Tek cepheli görebiliyor. “(Artık bütün) Yüzler, diri, kaim” Bak diri, insanlar ölüyor ama Allah sürekli diri. “kaim” “güçlü” olanın önünde eğik durmuştur” başları önünde çok saygılılar Allah’a karşı. Öyle kafa tutar gibi haşa küstah bir üslup haşa tahayyül dahi edilemez. Bak; “Yüzler, diri, kaim olanın önünde eğik durmuştur ve zulüm yüklenen ise yok olup gitmiştir.” Zulüm yüklenenler cehenneme gidiyorlar. “Kim de bir mümin olarak, salih olan amellerde bulunursa,” samimi bir çalışmada bulunursa “artık o, ne zulümden korksun, ne hakkının eksik tutulmasından.” “Zulüm de hakkın eksik tutulması da mümkün değil” diyor Cenab-ı Allah. “Olabilecek en iyi şekilde karşılanacak o” diyor inşaAllah. “Böylece Biz onu, Arapça bir Kuran olarak indirdik ve onda korkulacak şeyleri türlü şekillerde açıkladık;” yani “çekinilmesi gereken korkulacak şeyleri her türlü şekilde açıkladım” diyor Allah yani “muğlak bırakmadım” diyor. “umulur ki korkup-sakınırlar ya da onlar için düşünme (yeteneğini) oluşturur.” Düşünmenin önemine Allah dikkat çekiyor. Cübbeli ne diyor? “Öyle fazla düşünmeye gerek yok” diyor ,“kafayı atarsın” diyor. Allah ne diyor; “onlar için düşünme (yeteneğini) oluşturur.” Derin düşünmeye Allah dikkat çekiyor.

 


Taha Suresi, 100-113, 123 Ayetlerinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 27 Ocak 2010 tarihli röportajından Taha Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: Taha Suresi, şeytandan Allah’a sığınırım. “Dedi ki: ‘Kiminiz kiminize düşman olarak, hepiniz oradan inin. Artık size Ben'den bir yol gösterici gelecektir.’” Hz. Âdem ve Hz. Havva’ya söyleniyor. “Artık size Ben'den bir yol gösterici gelecektir; kim Benim hidayetime uyarsa”; kim benim Mehdi’me uyarsa “artık o şaşırıp sapmaz ve mutsuz olmaz." Ebcedi, 1982 yılını veriyor, ayetin ebcedi. “O (yükün altı)nda ebedi olarak kalıcıdırlar. Bu, kıyamet günü onlar için ne kötü bir yüktür.” diyor Allah.

“Kim bundan yüz çevirirse, şüphesiz kıyamet günü o, bir günah-yükü yüklenecektir. O (yükün altı)nda ebedi olarak kalıcıdırlar. Bu, kıyamet günü onlar için ne kötü bir yüktür. Sur'a üfürüleceği gün, Biz suçlu-günahkarları o gün, yüzleri kara,” simsiyah yüzleri, “gözleri gömgök” mor gözlerinin içi, “kaskatı ve kör olarak” diyor. Yani gözleri hareket etmiyor, gözleri sabit, duvar gibi gözü, sadece bir morluk, “toplayacağız.” Ve onlara diyorlar ki; “(Dünyada) Yalnızca on (gün) kaldınız" diye kendi aralarında fısıldaşacaklar.” Konuşuyorlar; “dünyada 10 gün kaldık herhalde” diyorlar, “bayıldık herhalde, komaya girdik, hani var ya komadan çıkanlar oluyor, 10 gün o kadar bir şey kalmışızdır’’ diyorlar.

“Onların sözünü ettiklerini Biz daha iyi biliyoruz. Tutulan yol bakımından onların daha üst olanları ise: ‘Siz yalnızca bir gün kaldınız’ derler.” Kendi aralarında durum değerlendirmesi yapıyorlar. Yani bir baygınlık geçirdiklerini düşünüyorlar, komadan kalktıklarını yani bir uykudan kalktıklarını zannediyorlar. “1 gün kaldınız” diyorlar. “Sana dağlar hakkında soruyorlar. De ki: ‘Benim Rabbim, onları darmadağın edip savuracak’"; mesela İstanbul 7 tepe, böyle kum gibi eriyecek İstanbul. Boğaz’ı tıkayacak, boğazın sularını kapatacak. Boğaz’ın suları da onun üzerinden aşacak. Önce iki taraf birleşecek, sonra açılacak ve Boğaz’ın suları taşacak ve yerle bir olacak her yer, inşaAllah. Bak, bunu ayet nasıl açıklıyor; "yerlerini bomboş, çırçıplak bırakacaktır" Allah diyor. “Bom boş ve çırçıplak” çünkü bitki örtüsü de eriyor. Ağaçlar, her şey o kumlu toprağın altında kalıyor.

"Orada ne bir eğrilik göreceksin, ne de bir tümsek"; dümdüz oluyor arazi depremin etkisiyle. Bütün her yer eriyor. Boğaz, dağ, tümsek, hiçbir şey kalmıyor. “O gün, kendisinden sapma imkanı olamayan çağırıcıya uyacaklar. Rahman (olan Allah)a karşı sesler kısılmıştır; artık bir hırıltıdan başka bir şey işitemezsin.” Bir hırıltı gibi bir ses duyuluyor ve çağırıcı var. İnsanları çağırıyor; “bu tarafa gelin” diyor. “O gün, Rahman (olan Allah)'ın kendisine izin verdiği ve sözünden hoşnut olduğu kimseden başkasının şefaati bir yarar sağlamaz.” İmamların, Peygamberlerin artık şefaat gücü var orada, Allah’ın dilediği kişilerin.

“O, önlerindekini de arkalarındakini de bilir”; yani bizim her tarafımızı bilir Allah, sağı, solu her yeri bilir. “Onlar ise, bilgi bakımından O'nu kavrayıp kuşatamazlar.” Allah'ı anlayamazlar diyor. Yani Allah'ın bildirdiği kadar Allah'ı bile biliyorlar. “Artık bütün yüzler diri, kaim olanın önünde eğik durmuştur.” Bütün insanların yüzü aşağıya doğrudur diyor, Allah'ın karşısında. “Ve zulüm yüklenirse yok olup gitmiştir”. Zulüm yüklenen. “Kim de bir mümin olarak salih olarak amelinde bulunursa”, salih demek samimi. Üç kağıtçı, samimiyetsiz, sahtekar tavırlar değil. Samimi. “Salih amelinde bulunursa artık o ne zulümden korksun ne de hakkını eksik tutulmasın.” Ahirette hiçbir şey olmaz onlara diyor Cenab-ı Allah.

“Böylece biz onu Arapça bir Kur'an olarak indirdik. Onda korkulacak şeyler türlü açıkladık”, diyor Allah. “Umulur ki korkup sakınırlar ya da onlar için düşünme yeteneğini oluşturur”, Eğer dünyaya saplanıp batmazlarsa onlara böyle faydası olur diyor Allah.