Taha Suresi, 99-113 Ayetlerinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 18 Aralık 2010 tarihli röportajından Taha Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: Şeytan’dan Allah’a sığınırım.

“Sana geçmişlerin haberlerinden bir bölümünü böylece aktarıyoruz. Gerçekten, sana Katımız'dan bir zikir verdik.” Yani Kuran. “Kim bundan yüz çevirirse, şüphesiz Kıyamet günü o, bir günah-yükü yüklenecektir.” Yani” Kur’an’ dan kim yüz çevirirse şüphesiz Kıyamet günü o, bir günah-yükü yüklenecektir. O (yükün altı)nda ebedi olarak kalıcıdırlar. Bu, kıyamet günü onlar için ne kötü bir yüktür.” Kuran’a uymamanın hükmünü Allah açıklıyor. “Kim bunda yüz çevirirse”, bakın istisnasız herkes için geçerli. “O yükün altında ebedi olarak kalıcıdırlar.” “Kıyamet’te ebedi olarak cehennem karşılığı olur” diyor. “Bu Kıyamet günü onlar için ne kötü bir yüktür” diyor cenabı Allah. Kuran’a uymanın farzı yani herkes için o şekilde. “Sur'a üfürüleceği gün, Biz suçlu-günahkarları o gün, (yüzleri kara, gözleri) gömgök (kaskatı ve kör) olarak' toplayacağız.” Gömgök gözleri yani mor renkte oluyor gözlerinin içi.

103.Ayet; “(Dünyada) Yalnızca on (gün) kaldınız" diye kendi aralarında fısıldaşacaklar.” Kendi aralarında ne kadar kaldıklarına tam karar veremiyorlar kalktıklarında. Birisi diyor ki; bir gün kaldık diyor. Biri bir günün bir vakti kadar diyor, bir kısmı da “on gün kaldınız diye fısıldaşacaklar” diyor. Komada kaldıklarını düşünüyorlar, derin bir uykudan hani komadan kalkar ya insanlar, “ben kaç günden beri komadayım” diyor bilmiyorlar. Mesela bazen dört ay komada kalıyor adama desen bir haftadan beri komadasın desen, inanır, bilmez. Onlar da tam kestiremiyorlar tam ne kadar süre kaldıklarını. Halbuki çok uzun süre kalıyorlar ama fark edemiyorlar. On gün kaldığını düşünüyor oda. Şeytan’dan Allah’a sığınırım.“Onların sözünü ettiklerini Biz daha iyi biliyoruz. Tutulan yol bakımından onların daha üst olanları ise: "Siz onlar da yalnızca bir gün kaldınız" derler.” Bak onlar da karar veremiyorlar. Bak; “Tutulan yol bakımından onların daha üst olanları ise,” daha berbat konumda olanlar ise “Siz onlar da yalnızca bir gün kaldınız” derler.

“Aralarında bir tartışma var yani o uykudan kalkmanın ne kadar sürdüğüne dair karar veremiyorlar. “Sana dağlar hakkında soruyorlar. De ki: "Benim Rabbim, onları darmadağın edip savuracak" “kum gibi dağılacak” diyor “Kıyamet vaktinde.” "Yerlerini bomboş, çırçıplak bırakacaktır." Depremin etkisiyle dağlar çökmeye başlıyor, eriyor ve gittikçe yayılıyor arazide ve yerleri bomboş oluyor mesela Ağrı dağı diyelim olduğu yer ova haline geliyor, dümdüz. “Yerlerini bomboş, çırçıplak bırakacaktır. "Orada ne bir eğrilik göreceksin, ne de bir tümsek." Deprem sürekli devam ettiği için eğrilikler de gidiyor. Eğriyse eğrilik varsa arazide depremin etkisiyle o da düz hale geliyor. Tümsek varsa o da depremin etkisiyle düzlenmeye başlıyor. Dolayısıyla yer yüzünde düz ova hakimiyeti oluyor depremin etkisiyle, depremin şiddetiyle. “O gün, kendisinden sapma imkanı olmayan çağırıcıya uyacaklar.” Bu bir melek AllahuAalem, onları çağıran bir Melek. “Rahman (olan Allah)a karşı sesler kısılmıştır;” Cübbeli diyor ya; “kafa tutacağız istediğimiz gibi konuşuruz” gibi saygısızca konuşabileceğini düşünüyor. Kafa tutacağız demiyor ama haşa üslup kafa tutar gibi orada ki konuşması. Allah diyor ki; “Rahman (olan Allah)a karşı sesler kısılmıştır;” “Ben orada da tartışırım” diyor böyle avami bir üslupla tartışabileceğini düşünüyor. Allah ne diyor? “Rahman (olan Allah)a karşı sesler kısılmıştır; artık bir hırıltıdan başka bir şey işitemezsin.” Arazi de sadece hırıltıyı andıran bir ses var bütün dünyada. İnsanlar da çıt yok ses kesiliyor.

“O gün, Rahman (olan Allah)'ın kendisine izin verdiği ve sözünden hoşnut olduğu kimseden başkasının şefaati bir yarar sağlamaz.” Allah’ın izin verdiği, sözünden hoşnut olduğu, konuşmasından hoşnut olduğu kimse şefaatte bulunuyor. “Ya Rabbi” diyor; “şu şu insanlar iyi insanlar” diyor. Şefaatte bulunuyor inşaAllah. Ama Allah izin veriyor ama zaten Allah’ın bildiği bir şey söylüyor. “O, önlerindekini de, arkalarındakini de bilir. Onlar ise, bilgi bakımından O'nu kavrayıp kuşatamazlar.” Biz çevremizde ne olup bittiğini bilemeyiz. Birçok varlık var. Cinler oluyor, melekler oluyor birçok şeyi göremiyoruz. Veyahut küçük şeyler oluyor göremiyoruz. Cenab-ı Allah diyor ki; “O, önlerindekini de, arkalarındakini de bilir. Onlar ise, bilgi bakımından O'nu kavrayıp kuşatamazlar.” Bilgi bakımından da kuşatamıyorlar. Yani nasıl bir şeydir, ne özelliği vardır detaylarını da bilmiyor insanlar. “Hem kavrayamazlar hem kuşatamazlar” diyor, her yönden. Çünkü sağından, solundan, önünden, arkasından her yerinden Allah görüyor. İnsan tek cepheden görebiliyor ve belirli bir yönü görebiliyor. Mesela küçük olan şeyleri göremiyor ve görünmez olan şeyleri de göremiyor mesela görünmez varlıkları göremiyor. Cin, melekler, ışıklar, dalgalar birçok şeyi göremiyor.

“Onlar ise, bilgi bakımından O'nu kavrayıp kuşatamazlar.” Kuşatma gücü de yok insanın. Tek cepheli görebiliyor. “(Artık bütün) Yüzler, diri, kaim” Bak diri, insanlar ölüyor ama Allah sürekli diri. “kaim” “güçlü” olanın önünde eğik durmuştur” başları önünde çok saygılılar Allah’a karşı. Öyle kafa tutar gibi haşa küstah bir üslup haşa tahayyül dahi edilemez. Bak; “Yüzler, diri, kaim olanın önünde eğik durmuştur ve zulüm yüklenen ise yok olup gitmiştir.” Zulüm yüklenenler cehenneme gidiyorlar. “Kim de bir mümin olarak, salih olan amellerde bulunursa,” samimi bir çalışmada bulunursa “artık o, ne zulümden korksun, ne hakkının eksik tutulmasından.” “Zulüm de hakkın eksik tutulması da mümkün değil” diyor Cenab-ı Allah. “Olabilecek en iyi şekilde karşılanacak o” diyor inşaAllah. “Böylece Biz onu, Arapça bir Kuran olarak indirdik ve onda korkulacak şeyleri türlü şekillerde açıkladık;” yani “çekinilmesi gereken korkulacak şeyleri her türlü şekilde açıkladım” diyor Allah yani “muğlak bırakmadım” diyor. “umulur ki korkup-sakınırlar ya da onlar için düşünme (yeteneğini) oluşturur.” Düşünmenin önemine Allah dikkat çekiyor. Cübbeli ne diyor? “Öyle fazla düşünmeye gerek yok” diyor ,“kafayı atarsın” diyor. Allah ne diyor; “onlar için düşünme (yeteneğini) oluşturur.” Derin düşünmeye Allah dikkat çekiyor.

 


Taha Suresi, 100-113, 123 Ayetlerinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 27 Ocak 2010 tarihli röportajından Taha Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: Taha Suresi, şeytandan Allah’a sığınırım. “Dedi ki: ‘Kiminiz kiminize düşman olarak, hepiniz oradan inin. Artık size Ben'den bir yol gösterici gelecektir.’” Hz. Âdem ve Hz. Havva’ya söyleniyor. “Artık size Ben'den bir yol gösterici gelecektir; kim Benim hidayetime uyarsa”; kim benim Mehdi’me uyarsa “artık o şaşırıp sapmaz ve mutsuz olmaz." Ebcedi, 1982 yılını veriyor, ayetin ebcedi. “O (yükün altı)nda ebedi olarak kalıcıdırlar. Bu, kıyamet günü onlar için ne kötü bir yüktür.” diyor Allah.

“Kim bundan yüz çevirirse, şüphesiz kıyamet günü o, bir günah-yükü yüklenecektir. O (yükün altı)nda ebedi olarak kalıcıdırlar. Bu, kıyamet günü onlar için ne kötü bir yüktür. Sur'a üfürüleceği gün, Biz suçlu-günahkarları o gün, yüzleri kara,” simsiyah yüzleri, “gözleri gömgök” mor gözlerinin içi, “kaskatı ve kör olarak” diyor. Yani gözleri hareket etmiyor, gözleri sabit, duvar gibi gözü, sadece bir morluk, “toplayacağız.” Ve onlara diyorlar ki; “(Dünyada) Yalnızca on (gün) kaldınız" diye kendi aralarında fısıldaşacaklar.” Konuşuyorlar; “dünyada 10 gün kaldık herhalde” diyorlar, “bayıldık herhalde, komaya girdik, hani var ya komadan çıkanlar oluyor, 10 gün o kadar bir şey kalmışızdır’’ diyorlar.

“Onların sözünü ettiklerini Biz daha iyi biliyoruz. Tutulan yol bakımından onların daha üst olanları ise: ‘Siz yalnızca bir gün kaldınız’ derler.” Kendi aralarında durum değerlendirmesi yapıyorlar. Yani bir baygınlık geçirdiklerini düşünüyorlar, komadan kalktıklarını yani bir uykudan kalktıklarını zannediyorlar. “1 gün kaldınız” diyorlar. “Sana dağlar hakkında soruyorlar. De ki: ‘Benim Rabbim, onları darmadağın edip savuracak’"; mesela İstanbul 7 tepe, böyle kum gibi eriyecek İstanbul. Boğaz’ı tıkayacak, boğazın sularını kapatacak. Boğaz’ın suları da onun üzerinden aşacak. Önce iki taraf birleşecek, sonra açılacak ve Boğaz’ın suları taşacak ve yerle bir olacak her yer, inşaAllah. Bak, bunu ayet nasıl açıklıyor; "yerlerini bomboş, çırçıplak bırakacaktır" Allah diyor. “Bom boş ve çırçıplak” çünkü bitki örtüsü de eriyor. Ağaçlar, her şey o kumlu toprağın altında kalıyor.

"Orada ne bir eğrilik göreceksin, ne de bir tümsek"; dümdüz oluyor arazi depremin etkisiyle. Bütün her yer eriyor. Boğaz, dağ, tümsek, hiçbir şey kalmıyor. “O gün, kendisinden sapma imkanı olamayan çağırıcıya uyacaklar. Rahman (olan Allah)a karşı sesler kısılmıştır; artık bir hırıltıdan başka bir şey işitemezsin.” Bir hırıltı gibi bir ses duyuluyor ve çağırıcı var. İnsanları çağırıyor; “bu tarafa gelin” diyor. “O gün, Rahman (olan Allah)'ın kendisine izin verdiği ve sözünden hoşnut olduğu kimseden başkasının şefaati bir yarar sağlamaz.” İmamların, Peygamberlerin artık şefaat gücü var orada, Allah’ın dilediği kişilerin.

“O, önlerindekini de arkalarındakini de bilir”; yani bizim her tarafımızı bilir Allah, sağı, solu her yeri bilir. “Onlar ise, bilgi bakımından O'nu kavrayıp kuşatamazlar.” Allah'ı anlayamazlar diyor. Yani Allah'ın bildirdiği kadar Allah'ı bile biliyorlar. “Artık bütün yüzler diri, kaim olanın önünde eğik durmuştur.” Bütün insanların yüzü aşağıya doğrudur diyor, Allah'ın karşısında. “Ve zulüm yüklenirse yok olup gitmiştir”. Zulüm yüklenen. “Kim de bir mümin olarak salih olarak amelinde bulunursa”, salih demek samimi. Üç kağıtçı, samimiyetsiz, sahtekar tavırlar değil. Samimi. “Salih amelinde bulunursa artık o ne zulümden korksun ne de hakkını eksik tutulmasın.” Ahirette hiçbir şey olmaz onlara diyor Cenab-ı Allah.

“Böylece biz onu Arapça bir Kur'an olarak indirdik. Onda korkulacak şeyler türlü açıkladık”, diyor Allah. “Umulur ki korkup sakınırlar ya da onlar için düşünme yeteneğini oluşturur”, Eğer dünyaya saplanıp batmazlarsa onlara böyle faydası olur diyor Allah.

 


Taha Suresi, 102-104 Ayetlerinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 29 Aralık 2010 tarihli röportajından Taha Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: Bak “Sur'a üfürüleceği gün, Biz suçlu-günahkarları o gün, (yüzleri kara, gözleri) gömgök (kaskatı ve kör) olarak' toplayacağız.”Mesela yüzleri kara. Madem evrimle oluyor cilt; öyle inanıyorsun, hiç beğenmeyecekleri bir cilt meydana getiriyor Allah. Gözleri de; renkli yeşil göz, siyah göz, çok etkileyici bir göz yok. Gömgök, morarmış, mor bir göz meydana getiriyor Allah. O da tesadüfen olmaz ama onlar dediği için öyle yapıyor Allah. Bak, ‘kaskatı’ ve fonksiyonu yok. Bakın demin anlattım, görüntü beyine geliyor fakat beyinde ruh olmadığı için göremiyor, inşaAllah. Dünyada kendi aralarında konuşuyorlar. Ne diyorlar? “’(Dünyada) Yalnızca on (gün) kaldınız’ diye kendi aralarında fısıldaşacaklar.”diyor Allah, 10 gün kaldı.  Orada da yine derya muhabbeti gibi, sarhoş muhabbeti gibi konuşmaya giriyorlar. 

“Onların sözünü ettiklerini Biz daha iyi biliyoruz. Tutulan yol bakımından onların daha üst olanları ise: ‘Siz yalnızca bir gün kaldınız’ derler.”diyor. O gün de akıldane olanlar da, bir gün kaldınız, o kadar kısa kaldık, diyorlar. Çünkü zaman mefhumu kalktığı için, zamanı kavrayamıyorlar. Zaman bir algı biçimi. Zamanın izafi olduğunu Allah Kuran’da çok fazla örnekle gösteriyor. Daha önce inanmıyorlardı. Ne kadar sene  inanmaları? 1300 sene inanmadılar. Zamanın izafi olduğuna, mekanın izafi olduğuna inanmadılar. Sonunda izafi fizik ortaya koydu; Einstein’in anlatımlarından kanaatleri geldi, ki zaman izafi, mekan izafi ve zaman ve mekanın sonradan oluştuğunu yeni anladılar. Onlar zannediyorlar ki zaman sonsuzdan gelir sonsuza gider, mekan da sonsuzdan gelir sonsuza gider. Bir de baktılar ki 10 veya 15 milyar yıl önce zaman ve mekan yaratılmış.

 


Taha Suresi, 102-104, 114-125 Ayetlerinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 29 Aralık 2010 tarihli röportajından Taha Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: Taha Suresi, şeytandan Allah’a sığınırım. 114. ayet; “Hak olan, biricik hükümdar olan Allah Yücedir. Onun vahyi sana gelip-tamamlanmadan evvel, Kur'an'ı (okumada) acele etme ve de ki: ‘Rabbim, ilmimi arttır.’” Müslümanlar’da, ilimlerinin artması için Allah’a dua edecekler. “Rabbim, ilmimi arttır” diyecekler. Biz de Cenab-ı Allah’a diyoruz; “Rabbim, ilmimi arttır”. “Kur'an'ı (okumada) acele etme” demek ki Kuran okunurken düşünerek, tefekkür ederek, yavaş yavaş okumak lazım, anlayarak. “Andolsun, Biz bundan önce Adem'e ahid vermiştik, fakat o, unuttu. Biz onda bir kararlılık bulamadık.” Adem (a.s.)’de Allah iki şeye dikkat çekiyor. Bir, verdiği sözü unutması, iki kararlılık yok. Kararlılık bulamadık, diyor Allah. Müslüman, hafızası çok güçlü olacak, dikkati çok keskin olacak, ikincisi kararlı olacak. Dini yaymada, İttihad-ı İslam’da, Türk-İslam Birliği’nde, Allah’ı sevmede, Allah korkusunda, Kuran’a hizmette kararlı olacak, hiçbir şekilde dikkati dağılmayacak, inşaAllah. “Hani Biz meleklere: ‘Adem'e secde edin’ demiştik, İblis'in dışında (diğerleri) secde etmişlerdi, o, ayak diremişti.” Ben diyor secde etmem diyor. Adem (a.s.)’a secde ettiriyor Allah, ağırına gidiyor. Hz. Adem (a.s.)’ın önünde eğilmek, secdeye kapanmak, ağırına gidiyor, kabul etmiyor.  Şeytandan Allah’a sığınırım. “Bunun üzerine dedik ki; ‘Ey Adem, bu gerçekten sana ve eşine düşmandır.’” Allah dikkat çekiyor; “Ey Adem bu gerçekten sana ve eşine düşmandır”, bunun özelliği budur, diyor Allah. Sana ve eşine, insanlara düşmandır, diyor.

“Sakın sizi cennetten sürüp çıkarmasın, sonra mutsuz olursun” diyor. Cennette mutluluk var, cennetten çıkar mutsuz olursun, ‘sakın’ diyor, Allah, dikkatini çekiyor. “Şüphesiz senin acıkmaman ve çıplak kalmaman, orada, (cennette kalmana bağlı)dır.”  Bakın, “şüphesiz senin acıkmaman” acıkma hissi yok cennette. “Ve çıplak kalmaman, orada, (cennette kalmana bağlı)dır.” Sürekli Allah onun üzerinde bir elbise yaratıyor cennette. Bütün elbiseleri yaratan Allah’tır. “Size giyimlikler var ettik” diyor mesela Kuran’da Allah. Çünkü biz beynimizin içinde Allah’ın yarattığı kıyafeti görüyoruz, dışarıdaki kıyafeti göremeyiz. Dışarıdaki kıyafetin ne rengi vardır, ne de öyle örtücü özelliği vardır, çünkü madde saydamdır dışarıda, simsiyah karanlık vardır. Örtücü olmasını, Allah bizim beynimizde yaratıyor. “Şüphesiz senin acıkmaman ve çıplak kalmaman orada (cennette) kalmana bağlıdır.  Cennette kalman ancak bana itaat etmenle olur, bana bağlı olmanla olur, diyor Allah. “Ve gerçekten sen burada susamayacaksın”, cennette susama hissi yok, acıkma hissi yok, çıplak kalmak yok. “Yakıcı sıcakta yanmayacaksın da” aşırı soğuk, aşırı sıcak yok. Ilıman, güzel bir iklimi var cennetin. “Sonunda şeytan ona vesvese verdi. Dedi ki; ‘Sana sonsuzluk ağacını ve yok olmayacak bir mülkü haber vereyim mi?’”, Hz. Adem (a.s.), Allah’ın sözüne güvenmesi gerekirken, şeytanın sözüne güveniyor, vesvese ediyor. Bakın, “Sonunda şeytan ona vesvese verdi.

Dedi ki; ‘Sana sonsuzluk ağacını ve yok olmayacak bir mülkü haber vereyim mi?’” Zaten cennette sonsuz kalacak. Normalde sonsuz kalacak ama sonsuz kalmayacaksın. Sana ben bir yol göstereceğim, yöntem göstereceğim.  O zaman sonsuza kadar kalacaksın ama benim sözümü dinleyeceksin, diyor şeytan. Halbuki Allah zaten söylemiş; “Sonsuza kadar kalacaksın” diyor. Allah’ın sözüne inanması gerekirken, şeytanın sözüne inanıyor. “Ve yok olmayacak bir mülkü haber vereyim mi?”, bu mülk, bunların hepsi yok olacak ama yok olmayacak şekilde olmasını istiyorsan, sana söylediklerimi yap, diyor. Bakın cennette bile eğer iman zafiyeti olursa, insanın ne hale geleceğini Allah gösteriyor. Çünkü biz cennete gittiğimizde imanlı gideceğiz ve imanlı olduğumuz için cennette rahat edeceğiz. İmanı olmayan cennette yine vesvese edebilir, yine rahatsız olur. Mesela bir kafir cennette olsa çok rahatsız olur, çünkü Allah’tan yine şüphe eder. Biz Allah’ı, Allah’ın kendisini bildiği gibi hiçbir zaman için bilemeyeceğiz. Allah’ın kendi kendisini bildiği gibi bilmesi için bir insanın (haşa) Allah olması lazım. Böyle bir şeyde olmayacağı için, Allah’a hep iman edeceğiz, inşaAllah. “Böylece ikisi” Adem ve Havva “ondan yediler, hemen ardından ayıp yerleri kendilerine açıldı,” eğer bu meyveyi yerseniz, bu meyveyi tamam, sonsuza kadar hem yok olmayacaksınız, ölmeyeceksiniz, sonsuza kadar yaşayacaksınız, hem de mülk de kaybolmayacak, mülkt de sürekli kalacak, diyor. Allah’ın sözüne güvenmeyip şeytanın sözüne güvendikleri için onu yapıp, öyle bir şey elde etmek istiyorlar. Allah’ın ondan o gerçeği gizlediğini zannediyorlar, şeytan biliyor zannediyorlar.

“Ayıp yerleri kendilerine açıldı, üzerlerini cennet yapraklarından yamayıp-örtmeye başladılar.” Hemen o açınla yerlerini kapatmaya çalışıyorlar. “Adem, Rabbine karşı gelmiş oldu da şaşırıp-kaldı.” Cenab-ı Allah kendi gücünü gösteriyor. Hani kaybolmayacak mülkten bahsederken, o mevcudu da kaybediyor, üzerindeki elbiseleri de gidiyor, inşaAllah. “Sonra Rabbi onu seçti, tevbesini kabul etti ve doğru yola iletti.” Çok pişman oluyor tabii Hz. Adem (a.s.), “ve onu doğru yola iletti” diyor. Onun için imanlı olmanın önemini Allah bize gösteriyor. Çünkü cennette de müminler Allah’tan razı olmuş olarak, Allah’ta onlardan razı olmuş olarak tahkiki imanla gidiyorlar. Cennette de sonsuza kadar Allah’a iman ediyor mümin, hiç Allah’tan kuşkusu olmuyor. Her zaman Allah’ı seviyor, her zaman Allah’a bağlı oluyor. Tahkiki imanın önemini de Allah burada göstermiş oluyor. Şeytandan Allah’a sığınıyorum. Cenab-ı Allah “Dedi ki; ‘Kiminiz kiminize düşman olarak, hepiniz ordan inin.” Adem de, eşi de, şeytan da hepsi. “Artık size Benden bir yol gösterici gelecektir; kim Benim hidayetime uyarsa” Mehdi (a.s)’a uyarsa “artık o şaşırıp sapmaz ve mutsuz olmaz." Tabii ayette gelecek Peygamberler’e işaret var, Mehdi (a.s)’a işaret var. Ama ayetin ebcedi tek bir ayette ebced var. 1982 yılını veriyor.

“Kim Benim hidayetime uyarsa” Mehdi (a.s)’a uyarsa “artık o şaşırıp sapmaz” şaşıran sapan deccaliyetin eline düşmüş oluyor. Mehdi (a.s)’a uyanda Allah’ın ‘Hadi’ isminin tecellisine uymuş, hidayet bulmuş oluyor, inşaAllah. “Ve mutsuz olmaz,” neşeli, sevinçli olur. Deccaliyet mutsuzluk getiriyor. Üzüntü, acı ve elem getirir. Mehdiyet neşe, sevinç, candanlık, dışa dönüklük getirir. “Kim Benim hidayetime uyarsa” diyor Allah, şart olarak onu veriyor. Ahir zamanda hidayet nedir? Kuran’dır, Kuran’a uymaktır. Mehdi (a.s.) ne yapacak? Kuran’a davet edecek, inşaAllah. “Artık size Benden bir yol gösterici gelecektir.” Mutlaka Peygamberler gelecek. Ama burada tabii ayetin ilk anlamı, “Artık size Benden ‘bir’ yol gösterici gelecektir.” Bu bir çok Peygamber’e baktığı gibi alenen Mehdiyet’e de bakıyor, inşaAllah. “Kim de Benim zikrimden yüz çevirirse.” Allah’ın Kitabı’ndan yüz çevirirse. “Artık onun için sıkıntılı bir geçim vardır.” Artık sıkıntı veririm, diyor Allah. Pskilojik gerilime düşer, sürekli bunalır, sıkılır. Sıkıntıdan dolayı uyuşturucu içer, sigara içer, alkol içer kurtulmaya çalışır, fakat kurtulamaz. Bak “Kim Benim zikrimden yüz cevirirse. Artık onun için sıkıntılı bir geçim vardır.” Ekonomik yönden de çökertirim, ekonomik kriz meydana getiririm, diyor Allah. Ekonomik krizin nedenini de açıklamış oluyor.

“Biz onu kıyamet günü kör olarak haşr edeceğiz.” diyor Allah. Çünkü görüntünün ve görmenin tesadüfen olduğunu söylüyor, Darwinistler. Madem öyle, diyor Cenabı- Allah, madem göz tesadüfen meydana gelmiş, beyin tesadüfern meydana gelmiş, Darwinistler’e Allah gözü meydana getiriyor, ahirette, göz meydana geliyor. Tesadüfen meydana geldi diyorlarya, tesadüfen meydana gelmiş gibi bir göz, mesela sırtında göz, bacağında da bir tane göz, sinirler de beyine bağlı. Beyninde de onların tesadüfen oluştu dediği bir görme merkezi de oluyor. Peki şimdi kim görecek? O göz görüntüyü getiriyor, göz görüntüyü gözden alıp beyine getiriyor. Beyinde duruyor, tamam elektrik akımı olarak var. Şimdi kim görecek? Görecek biri yok. Ne oluyor? Kör olmuş oluyor o zaman. Çünkü görecek biri gerekiyor, bir ruh gerekiyor, Allah’ın yarattığı bir ruh lazım. Adam inanmıyor ruha, Allah’ın yarattığına. Görüntü de beyine gelmiş ama bir işe yaramıyor. Cenabı-Allah ona dikkat çekiyor. Bak “Biz onu kıyamet günü kör olarak haşr edeceğiz.” Çünkü bir etkisi olmuyor. Ruhun ihtiyacına Allah dikkat çekiyor. Ruhun varlığına, ruhun kendisinin yarattığına. Ve ekonomik krize de Allah açıkca dikkat çekmiş oluyor.

“Kim benim zikrimden yüz çevirirse.” Onun için diyor bak; sıkıntılı. Adamlar ne yapıyorlar ekonomik krizde? Boşanıyorlar, birbirilerini dövüyorlar, sövüyorlar, intihar ediyorlar. Neden? Sıkıntı veriyor ekonomik kriz. Onun için diyor ki Allah bak; “Sıkıntılı bir geçim vardı.” Neşeli bir ekonomik kriz değil, acı dolu, ızdırap dolu, gerilimli bir ekonomik kriz meydana getiririm, diyor Allah. “Ve biz onu Kıyamet günü kör olarak haşr edeceğiz.” Madem Darwinistler buna inanıyorlar; Allah Darwinistler’in ve materyalistlerin karakterine de dikkat çekiyor, “kör olarak haşr edeceğiz.” Çünkü göz bir işe yaramıyor. Kulak var, kulak da bir işe yaramıyor. Adamın kulağı olacak, sesler kulağında toplanacak. Örs, çekiç , üzengi kemikleri hepsi tamam ama duyan ruha ihtiyaç var. Onu nasıl yapacak evrim? O yok işte. Olmayınca sağır oluyorlar, duyamıyorlar. Hem göremiyor, hem duyamıyor.  "O da (şöyle) demiş olur: -Ben görmekte olan biriyken,” dünyada benim gözüm görüyordu, “beni niye kör olarak haşr ettin Rabbim?” diyor. Sen demiyormusun tesadüfen oldu diye? Tesadüfen olan göz işte böyle oluyor. Bunda şaşırılcak ne var? Gözünde kamera sistemi var; o da tesadüfen olmaz da, Allah onu yapıyor. Gözü oluyor, mor gözü var, sinirleri de var ama gören ruh yok. Niye şaşırıyorsun sen? Ruha inanmıyordun zaten. Ruh görmüyor, ben görüyorum, diyordun. İste ruh yok orada, ne yapacaksın şimdi? Niye şamata yapıyorsun?

Bak “Sur'a üfürüleceği gün, Biz suçlu-günahkarları o gün, (yüzleri kara, gözleri) gömgök (kaskatı ve kör) olarak' toplayacağız.” Mesela yüzleri kara. Madem evrimle oluyor cilt; öyle inanıyorsun, hiç beğenmeyecekleri bir cilt meydana getiriyor Allah. Gözleri de; renkli yeşil göz, siyah göz, çok etkileyici bir göz yok. Gömgök, morarmış, mor bir göz meydana getiriyor Allah. O da tesadüfen olmaz ama onlar dediği için öyle yapıyor Allah. Bak, ‘kaskatı’ ve fonksiyonu yok. Bakın demin anlattım, görüntü beyine geliyor fakat beyinde ruh olmadığı için göremiyor, inşaAllah. Dünyada kendi aralarında konuşuyorlar. Ne diyorlar? “’(Dünyada) Yalnızca on (gün) kaldınız’ diye kendi aralarında fısıldaşacaklar.” diyor Allah, 10 gün kaldım.  Orada da yine derya muhabbeti gibi, sarhoş muhabbeti gibi konuşmaya giriyorlar. “Onların sözünü ettiklerini Biz daha iyi biliyoruz. Tutulan yol bakımından onların daha üst olanları ise: ‘Siz yalnızca bir gün kaldınız’ derler.” diyor. O gün de akıl dane olanlar da, bir gün kaldınız, o kadar kısa kaldık, diyorlar. Çünkü zaman mefhumu kalktığı için, zamanı kavrayamıyorlar. Zaman bir algı biçimi. Zamanın izafi olduğunu Allah Kuran’da çok fazla örnekle gösteriyor. Daha önce inanmıyorlardı. Ne kadar sene  inanmaları? 1300 sene inanmadılar. Zamanın izafi olduğuna, mekanın izafi olduğuna inanmadılar. Sonunda izafi fizik ortaya koydu; Einstein’in anlatımlarından kanaatleri geldi ki zaman izafi. Mekan izafi ve zaman ve mekanın sonradan oluştuğunu yeni anladılar. Onlar zannediyorlarki zaman sonsuzdan gelir sonsuza gider, mekan da sonsuzdan gelir sonsuza gider. Bir de baktılarki 10 veya 15 milyar yıl önce zaman ve mekan yaratılmış.