Taha Suresi, 17-52 Ayetlerinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 19 Mart 2010 tarihli röportajından Taha Suresi ile ilgili açıklamalar.

 


ADNAN OKTAR: Şeytandan Allah’a sığınırım. "Sağ elindeki nedir ey Musa?" diyor Allah. “Dedi ki: ‘O, benim asamdır; ona dayanmakta, onunla davarlarım için ağaçlardan yaprak düşürmekteyim.’” Muhtemelen uzun bir asa. Öyle küçük bir asa değil. Mesela Topkapı’da var Hz. Musa’nın asası diye sergileniyor ama Allah-u alem o değil. O çok kısa ve küçük. Uzunca bir asa ve muhtemelen böyle dönük. Yani bükümlü bir bölümü var. Çünkü bak ayette diyor ki, “onunla davarlarım için ağaçlardan yaprak düşürmekteyim”. Ağacın dalına takıp çekecek gibi olması lazım.

“Onda benim için daha başka yararlar da var”. Bunu Allah’a söylüyor Hz. Musa. Çok sevimli bir Peygamber. Allah diyor ki: “Dedi ki: ‘Onu at, ey Musa.’” diyor Allah. Elinden at diyor. “Böylece, onu attı; (bir de ne görsün) o hemen hızla koşan (kocaman) bir yılan (oluvermiş)”. Hz. Musa attığında müthiş korkuyor ve kaçmaya başlıyor yani hareket ettiğini gördüğü için. Çok heyecanlı bir Peygamber Hz. Musa. Yani zaten insan boş bulunursa yani Allah vermesin. Tabii yani çok ürker, ürkebilir. “Dedi ki: ‘Onu al ve korkma, Biz onu ilk durumuna çevireceğiz.’" Yani korkmak haram zaten. Allah ona “korkma” dedi mi haramdır. Korkmaması gerekiyor. “İlk durumuna çevireceğiz”. Yani yeniden asa haline gelecek diyor ama git diyor, yılanı tut diyor Allah. Bak bu bir imtihan işte. Mesela en korktuğu şeylerden bir tanesi yılan, Hz. Musa’nın. En çekindiği varlıklardan bir tanesi. Git kuyruğundan tut diyor yılanı. Zaten gidip tutuyor. Tuttuğunda da yine asa haline geliyor.

“Elini koltuğuna sok” diyor. Şöyle, şu şekilde göğsüne sok. “Bir hastalık olmadan, başka bir mucize (ayet) olarak bembeyaz bir durumda çıksın” diyor. Böyle çıkartıyor halka elini gösteriyor, bembeyaz elleri. “Öyle ki, sana büyük mucizelerimizden (birini) göstermiş olalım”. Bakın en çekindiği konulardan bir tanesini daha Allah ona yaptırıyor. Bakın imtihanı görüyor musunuz? “Firavun'a git, çünkü o azmış bulunuyor”. Yani en korktuğu, en çekindiği adam Firavun. Çünkü zaten istemeden, kazadan bir cinayete sebep olmuş. Adam öldürecek zaten Firavun gördüğünde Hz. Musa’yı. Yani aranıyor zaten o anda. Cinayetten aranıyor. Allah da diyor ki: “Firavun’a git” diyor -ki ünlü zalim. Yani böyle çapraz kolunu ayağını kestikten sonra asarak öldürüyor. Öyle bir psikopat. Çok tehlikeli birisi. "Firavun'a git, çünkü o azmış bulunuyor” diyor Allah. “Dedi ki: ‘Rabbim, benim göğsümü aç’” Bak çok heyecanlanıyor Hz. Musa. Kalbinde Allah-u alem sıkışma oluyor yani kalbinde. Tansiyonu da çıkıyor olabilir. “İşimi kolaylaştır, dilimden düğümü çöz”. Yani konuşma yeteneğine etki ediyor. Mehdi’nin de sıkıştığında, böyle heyecanlandığında konuşma yeteneğinde bozulma olacağı hadislerde var. İnşaAllah. Yani “sağ elini depreştirir” diyor öyle bir şeyde. Sağ elini hareketlendirir.

“Dilimden düğümü çöz”, yani bu konuşma yeteneğim gidiyor benim diyor. “Konuşamıyorum, bana yardımcı ol” diyor Cenab-ı Allah’a. “Ki söyleyeceklerimi kavrasınlar. Ailemden bana bir yardımcı kıl. Kardeşim Harun'u. Onunla arkamı kuvvetlendir. Onu işimde ortak kıl. Böylece seni çok tesbih edelim”. Sana dün söylemiştim bak. 33. Değil mi? 33 defa tesbih edelim. Bak 33. ayet. Namazlarda 33 kere tesbih yapılır. Mesela Allah-u Ekber 33. Elhamdülillah 33. Sübhanallah 33 keredir. Bakın 33. ayet. “Böylece seni çok tesbih edelim ve seni çok zikredelim. Şüphesiz sen bizi görüyorsun”. Zaten diyor Allah benim gözlerimin önündesin şu an diyor. Seni izliyorum diyor Allah.

“Dedi ki: “Ey Musa istediğin sana verilmiştir. Andolsun biz sana bir defa daha lütufta bulunmuştuk”. Allah daha önce verdiği nimetleri hatırlatıyor. Yani insan Allah'ın verdiği nimetleri unutmaması lazım. Daha önce verdiği hastalıklardan Allah nasıl kurtardı? Nasıl zordaydı? Nasıl kurtardı? Ekonomik zorluktan nasıl kurtardı? Bütün nimetleri hatırlaması lazım. Yani eski nimetleri unutmak vicdanına, akla uygun değildir. Kur'an'a uygun değildir, Allah ona da bir gönderme yapıyor. Bakın, “Andolsun bir sene bir defa daha da lütufta bulunmuştuk”. Daha önce Allah'ın bulunduğu lütufu hatırlamak önemlidir yani geçmemek gerekir. “Hani annene vahyolunan şeyi vahyetmiştik”, bak demek ki halktan birisine de vahyi olabiliyor. Ben diyorum ki, Mehdi'ye Allah vahyedecek diyorum. “Nasıl vahyeder Allah” diyor. Hz. Musa'nın annesi peygamber mi? Herhangi bir insan. Allah'ın bir kulu. Bak Allah ona da vahyediyor. Kalbine vahyediyor. Yani taassup çok acayip bir şey. Hemen kafalarına göre reddediyorlar.

“Onu sandığın içine koy”. Bu aynı zamanda ahir zamanda bulunacak Hazreti Musa'nın sandığına da burada işaret var. Sekine sandığı. Çok büyük bir olay olacak, tarihi. Hazreti Musa'nın devrinden kalma. Bir sandık vardır. Altın kaplama. İçinde kutsal emanetler bulunan bir sandık. İki tarafında böyle heykel var. Melek gibi. Kanatlı çocuk heykeli. Arasında öyle düşünülür ya. Gerçi melek değil de o. Kanatlı çocuk heykeli. Som altından. Büyükçe bir sandık. Böyle kulpları var. Onun içinde birçok kutsal emanet var. O kayboldu, saklandı o sandık. Kur'an ona işaret ediyor. Başka bir yerde daha var. Ahir zamanı bulunacaktır Mehdi devrinde. Tevrat'ın orijinali bulunacaktır. Asıl Tevrat. Ve İncil'in orijinali bulunacak. Yani çok büyük olaylar olacak önümüzdeki günlerde, inşaAllah.

“Onu sandığın içine koy, suya bırak. Böylece su onu sahile bıraksın”. Dün söylemiştim. Mehdi sahilde göreve başlıyor. Hep denizin kenarındadır işte. “Onu benim de düşmanım, onun da düşmanı olan biri alacaktır”. Bakın Allah'ın düşmanı olan, Mehdi'nin de düşmanı oluyor. Dikkat ediyor musunuz? Yani Müslüman'ın düşmanı, önce Allah'ın düşmanı oluyor, sonra Müslüman'ın düşmanı olur. Yani adamlar nereden çıktı diyor, değil mi? Mehdi'nin karşısındaki muazzam gücün, dinsiz ateist gücün asıl sorunu Allah'la yani Allah'a düşmanlar o yüzden Mehdi'ye düşman olacaktır. Onun için bak Allah ona dikkat çekiyor. “Onu benim de düşmanım, onun da düşmanı olan biri alacaktır”. Asıl bir nokta şahıs vardır diyor Allah.

“Gözümün önünde yetiştirilmen için kendimden sana bir sevgi yönelttim” diyor Allah. Mehdi çok sevilecektir. Ona da işaret ediyor. Yani çok başlangıçta insanların sevmediği bir insanken sonradan insanların en sevgilisi olmadıkça diyor Mehdi çıkmaz diyor. En sevdikleri olarak çıkacaktır. Yani dünyada en sevilen insan olacaktır Mehdi. Ve İsa Mesih, İbni Meryem inşaAllah. Bak “kendimden sana bir sevgi yönelttim”. Seni sevinecek şekilde getireceğim diyor Allah. Sevdireceğim diyor. Sevgiyle Allah'ın yarattığının bir delili bu.

“Hani kız kardeşin gezinip onun bakımını üstlenecek birisi size haber vereyim mi demekteydi. Böylece seni annene geri çevirmiş olduk ki gözü aydın olsun ve üzülmesin”. Bak babana çevirdik demiyor. Annene çevirdik diyor. Çok manidar. Neden manidar? Mehdi de yetimdir. Hazreti Mesih de yetimdir. Babası yoktur. Mehdi'nin de babasını yani diğer şeylerde olduğu gibi erken yaşta kaybedecektir. Ona işaret ediyor. “Seni annene geri çevirmiş olduk ki, gözü aydın olsun ve üzülmesin”. Demek ki, annesi sevinecek. Ama başlangıçta üzülecek. Buna işaret var.

“Sen bir insan öldürmüştün de biz seni tasadan kurtarmış ve seni” bakın “esaslı bir denemeden geçirip denemiştik”. Çok zor bir acıdan geçirdik diyor Allah. Sırf bunu aşamaz bir insan işte. Ya Allah vermesin kazara bir adam öldürmek yani altından kalkılacak bir olay değildir. Yani yıkar insanı. Yani baba en babayı adam dayanamaz bunu. Allah vermesin. Yani vicdan azabı çökertir insanı. Ancak çok müthiş bir irade, akıl ve imanla buna dayanılabilir. Hz. Musa'da bak diyor ki, Allah “esaslı bir denemeden geçirip seni denemiştik” diyor. Büyük bir acıdan.

“Medyen halkı arasında yıllarca kalmıştın. Sonra bir kader üzerine buraya geldin ey Musa” diyor Allah. Mehdi'de bir kader üzerine İstanbul'a gelecektir inşaAllah. Bak “seni kendim için seçtim” diyor Allah. Özel seçtim diyor. 41. ayette ne anladın? Demek ki 41. yılda belli olacak. Yani zuhur ettikten sonra 41 yıl sonra. 40 yıllık çalışmalarını... 40'ın bitişinde. “Sen ve kardeşin ayetlerime gidin ve beni zikretmekte gevşek davranmayın”. Kime bakıyor? Hazreti İsa ve Mehdi'ye. İnşaAllah. “İkiniz firavuna gidin. Çünkü azmış bulunuyor”. Dünya azmış durumda şu an. Bütün dünya azmış durumda. Terör, anarşi, kan dökmek, mafya, it, kopuk, uyuşturucu, egoistlik, bencillik, zulüm bütün dünyaya kaplamış durumda. Firavun şu an dünyayı kaplayan ruh, buna karşı mücadele edecekler.

“Ona mülayim söz söyleyin. Umul ki öğüt alıp düşünür veya içi titrer korkar”. Yani tebliğ yaparken sert konuşulmaz. Kırıcı konuşulmaz. Ne kadar kızarsan kız, öfkelenirsin öfkelen, son derece şefkatli, merhametli, alttan alan ve saygılı bir üslup gerekir. Kur'an buna işaret ediyor. Bak, böyle bir durumda diyor ki Allah “öğüt alıp düşünür veya içi titrer korkar”. Allah'tan korkabilir diyor. “Dediler ki; “Rabbimiz gerçekten onun bize karşı taşkın bir tutum takılmasından ya da azgın davranmasından korkuyoruz”. Yani böyle psikopatlarla konuşmak çok zordur. Ya saldırganlaşır, ya öldürmeye kalkar, ya hakaret eder. Değil mi? Her şeyi yapabilir yani. İftira atabilir. “Dedi ki”, Allah diyor ki, “korkmayın çünkü ben sizinle birlikteyim, işitiyorum ve görüyorum”, diyor. Hepsi benim kontrolüm diyor Allah. Çünkü onları konuşturacak da Allah. Yani Firavun'u konuşturan da Allah, onu da konuşturan Allah.

“Haydi ona gidin ve deyin ki biz senin Rabbinin elçileriyiz. İsrail oğullarını bizimle birlikte gönder ve onlara artık azap verme. Sana Rabbinden bir ayetle geldik. Selam hidayete tabi olanlar üzerine olsun”. Selam hidayete tabi olanlar üzerine olsun. “Gerçekten bize vahyolundu ki doğrusu azap yalanlayan ve yüz çevirenden üstünedir”. Firavun diyor ki, “sizin Rabbiniz kimdir ey Musa?”, diyor yani siz kime iman ediyorsunuz diyor. “Dedi ki; “bizim Rabbimiz her şeye yaratılışını veren”, bak ilk cevap verdiği cevap görüyor musunuz her şeye yaratılışını veren önce bir yaratılışı ispat ediyor biz ne yapıyoruz önce Darwinizm’i yıkıp yaratılışı ispat ediyoruz. Bakın burada da ne yapıyor?

“Her şey yaratılışını veren sonra doğru yolunu gösterenler” diyor. “Firavun dedi ki”, bakın, “ilk çağlardaki nesillerin durumu nedir öyleyse”, Kabataş devri, Yontmataş devri oradakilerin adamların hali nedir diyor. Onlar nasıl oldu o zaman diyor. Onlar nasıl oldu o zaman diyor. Onlar nasıl oluştular diyor. Evrime inanıyor. O da evrimci. “Dedi ki; “bunun bilgisi Rabbimin katında bir kitaptadır. Benim Rabbim şaşırmaz ve unutmaz”. Hepsini Allah aynı durumda yaratmıştır diyor. “Bunun bilgisi Rabbimin katında bir kitaptadır”. Eğer üçüncü, dördüncü işari manasını alırsam bununla ilgili bir kitap da çıkacak anlamına gelir. Yani dördüncü işari manası, üçüncü işari manası olarak bunu alabiliriz. Bak “bunun bilgisi Rabbimin katında bir kitaptadır”. Böyle bir kitap çıkacak ki bunun cevabını tam olarak verecek anlamına da gelir. Ama bu kaderdeki kitap kastediliyor. Allah'ın kaderi. Ama üçüncü işareti manası olarak buna bakar.

 


Taha Suresi, 17-39 Ayetlerinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar’ın 2 Mayıs 2014 tarihli sohbetinden Taha Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: Sizlere biraz sır vereyim, sır anlatayım, inşaAllah. Sır ilminden anlatalım, inşaAllah. Bismillah, şeytandan Allah’a sığınırım. Taha Suresi, “Sağ elindeki nedir ey Musa?” Niye Allah sağ el diye özellikle belirtiyor? Bilmiyorsunuz. “Dedi ki: O benim asamdır. Ona dayanmakta, onunla davarlarım için ağaçlardan yaprak düşürmekteyim. Onda benim için daha başka yararlar da var.” Allah ne olduğunu biliyor. Konuşturuyor Hz. Musa (a.s)’ı. “Allah dedi ki: Onu at Ey Musa.” Elinden at.

“Böylece Musa asayı attı. O asa hemen hızla koşan bir yılan oldu.” Yani böyle hareket eden bir yılan. “Allah dedi ki: Onu al ve korkma. Biz onu ilk durumuna çevireceğiz.” Yeniden o yılan ağaç haline gelecek. Önce ağaçken yılan oluyor. Sonra yılanken de ağaç oluyor. Çok kısa süre içinde. Niye korkma diyor? Çünkü kaçtı Hz. Musa (a.s). Yani çok uzun bir kaçma olayı oldu. Kısa sürede çok uzun mesafe kaçtı. Çok şiddetli korktuğu bir varlık yılan, Hz. Musa (a.s)’ın. İçinde müthiş bir heyecan var Hz. Musa (a.s)’ın. Allah geri dön diyor. Geri dönüyor. “Şimdi git, kuyruğundan tut yılanın” diyor. Yani en en en yapmak istemediği bir şey. Allah dediği için yapıyor. Tuttuğunda bükülen yılan bir anda atıp dümdüz asa haline geliyor, tuttuğu anda. “Elini koltuğuna sok. Bir hastalık olmadan bir başka mucize olarak bembeyaz bir durumda çıksın” Bu şekilde elini çıkartınca bembeyaz çıkıyor.

“Öyle ki sana büyük mucizelerimizden birini göstermiş olalım.” Şimdi önce Cenab-ı Allah hazırlıyor Hz. Musa (a.s)’ı bir kere korkmaması, yılanla onu hazırlıyor. Çünkü en korktuğu şey yılan, en korktuğu şeylerden bir tanesi.  Bir de yaratılışı ispat etmesi gerekiyor, en önemli şey o. Çünkü Firavun Darwinist-materyalist o devirde. Nil’in çamurlarından tesadüfen insanların oluştuğunu söylüyor. Ama yaratılışı da anlatması gerekiyor. “Açıklayacak bir delil de ne olabilir?” diye “Nasıl anlatabilirim?” Cenab-ı Allah yaratılışı yani Darwinizmi hemen yıkacak net bir delil veriyor, Allahualem. Ama konu, önce yaratılışı ispat edecek yani Darwinizmi yıkacak sonra iman hakikatlerini anlatacak.

“Firavuna git…” Devrin deccaline. Demek ki deccalden kaçılmıyormuş. Başka ülkelere, oraya buraya kaçılmıyor. Firavun’un olduğu yere gidiliyor. Firavun’dan kaçılmıyor. Başka ülkelere oraya buraya gidilmiyor. Firavun neredeyse oraya gidiyorsun. Mehdi (a.s), Firavun’u arayacak, gidip gırtlağına çökecek ilimle-irfanla. Kaçmayacak. “Firavuna git çünkü o azmış bulunuyor” Azma yani deccaliyetin en önemli özelliklerinden birisi azmadır. “Dedi ki: "Rabbim, benim göğsümü aç" Göğsümü ferahlandır. Önce kalbimdeki heyecan bir gitsin, kalbim bir yatışsın, kalp atışlarım normale dönsün. Nefesim normale dönsün, kalbim beni, sıkıştırmasın. Çünkü o zaman dili de tutuluyor, konuşma gücünü de kaybediyor.

"Bana işimi kolaylaştır. Dilimden düğümü çöz;" Heyecanlandığında konuşamayacak hale geldiği için, konuşacak hale getir beni diyor. "Ki söyleyeceklerimi kavrasınlar." Hazırlık yapıyor. "Ki söyleyeceklerimi kavrasınlar. Ailemden bana bir yardımcı kıl," Etrafımdaki insanlardan demiyor. Ailemden; çünkü tanıyor kardeşini. Kendi kavmine güvenmiyor. Çünkü kavminde Müslüman adam yani gerçek dava adamı göremiyor. “Ya Rabbi ben kardeşimden başka kimseyi kendi nefsimden ve kardeşimden başkasına kimseye söz dinletemiyorum” diyor. Öyle azgın bir kavim o devirdeki Museviler.

“Ailemden bana bir yardımcı kıl, Kardeşim Harun'u" Özellikle o isim veriliyor, Harun. “Kardeşim Harun'u. Onunla arkamı kuvvetlendir. Onu işimde ortak kıl," Kaç yönden yardım istiyor. "Onunla arkamı kuvvetlendir. Onu işimde ortak kıl. Böylece Seni çok tesbih edelim." Allah’ı çok analım. "Ve Seni çok zikredelim." “Tek başına çok zor oluyor Ya Rabbi” diyor. Demek ki Müslümanlar tek olmayacak. Bir arada olunca zikir kolaydır, tesbih kolaydır ve güzeldir. "Şüphesiz Sen bizi görüyorsun" diyor. İşte o masonlukta o üçgen içinde Rabbin gözü vardır. Her yeri Allah’ın gördüğünü remz etmek içindir o üçgen içindeki göz.

“(Allah) Dedi ki: "Ey Musa istediğin sana verilmiştir" Ses şeklinde duyuyor. "Andolsun, Biz sana bir defa daha lütufta bulunmuştuk" diyor Allah hatırlatıyor. "Hani, annene vahyolunan şeyi vahyetmiştik, (şöyle ki:) Onu sandığın içine koy, suya bırak, böylece su onu sahile bıraksın; onu Benim de düşmanım, onun da düşmanı olan biri alacaktır” “Ben daha önce seni çocukken sandığın içine koydum. Bu çok tehlikeli bir şey. Suyun içinde sandıkta orada bile tehlike içinde değildin.” Değil mi? Çocuksun, sandığın içindesin ve suyun içindesin. Çok riskli bir şey bu değil mi? Ama Allah “riskli değil, ben seni görüyordum” diyor. “O zaman bunu düşün” diyor. Yani ben burada seni koruduğuma göre orada nasıl koruyacağımı da anlarsın diyor. Ve Firavun da seni alacağını da yarattım diyor.

Firavun alacaktı seni diyor. Bu daha da vahim bir tehlike. Çünkü o devlet çocukları zaten şehit ediyor. Yani kasap o yani. Çocukları her gördüğü çocuğu şehit ediyor. Yani tehlike üstüne tehlike. Bak çocuk tek başına çocuk sandığın içinde, sandık suyun içinde bırakılan suyun aktığı yerde firavunun sarayının önünde. Firavunun eline geçecek şekilde. Bu kadar büyük bir tehlike içindeydin diyor Allah yine seni ben korudum diyor. E orada firavun sarayına çıkıp gitmekten niye korkuyorsun diyor. Ya çocukken seni koruduğuma göre bu kadar risk daha büyükken seni koruduğuma göre şimdi de seni korurum diyor. Aklına getir bunu diyor. Yani tam tevekkül et kendini teslim et diyor Allah.

“Gözümün önünde yetiştirmen için kendime sana bir sevgi yönelttim”. Seni böyle sevimli ve tatlı kıldım. Çok acayip sevimliymiş küçükken. Tam pehlivan yapılı. Gürbüz, şeker bir bebekmiş. Firavun'un Hanım'ı görünce çok tatlı diyor, baya güzel diyor. Buna kıymayalım diyor. Bunu yetiştirelim diyor. Firavun da aklı yatıyor görünce. Hakikaten çok güzel diyor. Kendi eliyle kendini yok edecek kişiyi yetiştiriyor. Tabii. Mehdiyet de aynı böyledir. Aynı bu şekildedir. Deccal, Mehdi'nin farkına varamayacaktır. Yetmiş perdeyle kapalı olacak. “Ya diyecekler, bu imkansız bu değildir”. Yobazlar diyecek, “ya bu kafir”. “İrtidat etmiş, mürtet bu diyecekler”. Bunu kim söylüyor? Peygamberimiz söylüyor. “Din değiştirmeye geldi” diyor. Hatta “Deccal” diyorlar Mehdi'ye. O yüzden bu yetmiş perden içinden Mehdi görünmeyecek. Son ana kadar. İnşaAllah.

 


Taha Suresi, 20-21 Ayetlerinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 23 Mart 2010 tarihli röportajından Taha Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

SUNUCU: Bir sorumuz daha var Hocam, isterseniz soralım. Ahmet Demir sormuş. “Böylece onu attı, bir de ne görsün? O hemen hızla koşan kocaman bir yılan oluvermiş.” Taha Suresi, bu herhalde Hz. İsa (a.s.)’ın asasını kastediyor Hocam. “Dedi ki: “Onu al ve korkma, biz onu ilk durumuna çevireceğiz.” Yine Taha Suresi. Size sorum, üstteki ayetlerin yaşamakta olduğumuz ahir zamana nasıl yansır? Yorumlar mısınız? Şimdiden Allah razı olsun.”

ADNAN OKTAR: Bunlar ne sevimliler maşaAllah böyle. Kuran’ı böyle hemen açıp hazırlıksız anlatmam... Bir de benim anlatımlarım genellikle yeni anlatımlar oluyor, yani alışılmışın dışında, yani bilinenin dışında bilgiler veriyorum. O yüzden çok hoşlarına gidiyor olabilir. Bir de doğru ve ispatlı oluyor, net yani delilli. Ahmet Demir. Şeytandan Allah’a sığınırım. “Böylece onu attı, bir de ne görsün? O hemen hızla koşan kocaman bir yılan oluvermiş.” Ben bunu aslında birkaç kere açıkladım bu ayeti.

“Dedi ki: “Onu al ve korkma, biz onu ilk durumuna çevireceğiz.” Tabii bu ayet tabaka tabaka, yani çok anlamları var. Biz genellikle ikinci anlamlarını anlatıyoruz. Ama zamanı geldiğinde üçüncü, dördüncü anlamlarını da anlatacağız inşaAllah, Allah’ın izni ile. Ama ilk anlamı Darwinizm’e, materyalizme karşı fosillerin, bilimsel hakikatlerin ve bilimin, onların üzerine Hz. Musa (a.s.)’ın asasını atması gibi atılması ve süratle, anında delilin oluşması ve delilin yani asanın yılana dönüşmesi ne kadar süratli ve ne kadar çabuk etkili olduysa, aynı etkinin de ahir zamanda oluşacağına işaret ediyor ayet. Çünkü hakikaten biz mesela evrim ile ilgili delil ortaya attığımızda, yani uzun bir süre geçmiyor. Normalde böyle şeyler mesela bir yıl, iki yıl alabilir, adam uzun araştırmalar yapar düşünür. Öyle olmuyor. Tek seansta anında düşüyor. Yani mesela birkaç kelime, birkaç cümle, birkaç fotoğraf ile konu bitiyor. Kuran ona işaret ediyor inşaAllah.

“Dedi ki: “Onu al ve korkma, biz onu ilk durumuna çevireceğiz.” Allah’ın gücünü gösteriyor, Cenab-ı Allah’ın. Yani hayvanı da istese, Allah bir anda ağaca çevirebiliyor, yani tahta parçasına çevirebiliyor. Tahta parçasını bir anda yılana çevirebiliyor. Allah gücünü gösteriyor orada. “Onu al ve korkma...” tabii bu, Hz. Musa (a.s.) çok heyecanlı ve işin doğrusu yani korkmaya çok açık bir Peygamber. Korkmaya, ürkmeye, tedirgin olmaya açık ruhu, bu çok makbuldür. Bazı insanlar hiç, yanında bomba patlasın, ilgilenmez, heyecanı yoktur. Bazı insanlar da korkuya, heyecana çok açıktır. Böyle irrite olmaya çok açıktır. Yani ufacık bir şey onu çok irrite edebilir, bu çok makbuldür. Yani böyle insanların korkmaması çok önemlidir. Yani adam mesela korkmayı bilmeyen birisini düşünün, bilmiyor, o zaten bilmez. Yani mesela bu şey de öyledir, mesela cinsel gücü olmayan bir insanın, gayrı meşru ilişkiye girmemesi. Mesela o isteği ve gücü olduğu halde, onu yapmaması çok önemlidir.

Mesela Allah diyor Yusuf Suresi’nde, Yusuf da onu istemişti diyor Allah, ayette. Ama buna rağmen yapmıyor. Niçin yapmıyor? Allah korkusundan yapmıyor, Allah rızası için yapmıyor. Ama mesela gücü olmayan bir insan böyle bir şey yapmaz, zaten o ibadet olmaz o. Onun için korkuyu bilen bir insanın korkmaması makbuldür. Mesela mala sevgisi olanın malını vermesi makbuldür. İnşaAllah yani malını dağıtması makbuldür. Mesela sıkılmaya, sıkıntıya açık bir insanın zorlu işlere girmesi makbuldür. Mesela Hazreti Musa kaçıyor mu? Saklanıyor. Yani biz ayetten açık anlıyoruz. “Göğsüm daralıyor, dilim tutuluyor”. Yani ajite olmaya çok açık bir peygamber. Onunla mücadele ediyor. Çok makbuldür bu. Yani bir alıyorsa bin sevap alır böyle bir durumda. Çok çok daha makbuldür. İnşaAllah.

“Onu al ve korkma”, diyor Allah. Demek ki korkuyor. Korkma diyor Allah. Allah'ın sözünden, Allah korkusundan, Allah'ın sözünü dinliyor. Gidiyor yılanı direkt kuyruğundan tutuyor. Yani en yapmayacağı şey normalde. Ya müthiş çekiniyor çünkü yılandan. Tuttuğunda, tutar tutmaz asaya dönüşüyor hemen. Yani Allah'ın ani yaratma gücünü Allah göstertiyor burada ayrıca. Üçüncü anlamı var ayetin. Dördüncü bir anlamı da var ama şimdilik anlamı bu yeterli.

SUNUCU: Hocam her ayetin aslında müteşabih anlamları var mıdır?

ADNAN OKTAR: Tabii. Hemen hemen hepsinin vardır. Ama muhkem ayetlerin sınırlı olabilir. Muhkem ayetlerin. Ama böyle ibret kasıyla anlatılan böyle kıssalar da çok fazla oluyor. Yani zaten amacı oluyor o ayetin. Ama mesela Allah diyor ki, namaz kılın. Muhkem ayet açıktır yani ikinci bir anlamı olmaz. Tek anlamı vardır. Ama işari anlamları ayrıca olabilir. Yani onu anlatabiliriz, izah edilebilir. Ama asıl olan muhkem anlamıdır. Yani birinci anlamıdır. Ondan konu biter. Mesela kumar haram, bitti. Yani açık hüküm var. Yani onun tevhidi yahut şey olmaz. Fakat ikinci anlamı tabii ki odur. Yani odur işari anlamları olur Terbiye yönelik İnsan ruhunu eğitme yönelik ikinci anlamları olur. Ama onlardan hüküm çıkmaz. İlk muhkem anlamı, muhkem ayetin açık yönü çok önemlidir. Müslüman sorumlu olduğu odur, İnşaAllah.