Sayın Adnan Oktar'ın 19 Mart 2010 tarihli röportajından Taha Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: Şeytandan Allah’a sığınırım. "Sağ elindeki nedir ey Musa?" diyor Allah. “Dedi ki: ‘O, benim asamdır; ona dayanmakta, onunla davarlarım için ağaçlardan yaprak düşürmekteyim.’” Muhtemelen uzun bir asa. Öyle küçük bir asa değil. Mesela Topkapı’da var Hz. Musa’nın asası diye sergileniyor ama Allah-u alem o değil. O çok kısa ve küçük. Uzunca bir asa ve muhtemelen böyle dönük. Yani bükümlü bir bölümü var. Çünkü bak ayette diyor ki, “onunla davarlarım için ağaçlardan yaprak düşürmekteyim”. Ağacın dalına takıp çekecek gibi olması lazım.
“Onda benim için daha başka yararlar da var”. Bunu Allah’a söylüyor Hz. Musa. Çok sevimli bir Peygamber. Allah diyor ki: “Dedi ki: ‘Onu at, ey Musa.’” diyor Allah. Elinden at diyor. “Böylece, onu attı; (bir de ne görsün) o hemen hızla koşan (kocaman) bir yılan (oluvermiş)”. Hz. Musa attığında müthiş korkuyor ve kaçmaya başlıyor yani hareket ettiğini gördüğü için. Çok heyecanlı bir Peygamber Hz. Musa. Yani zaten insan boş bulunursa yani Allah vermesin. Tabii yani çok ürker, ürkebilir. “Dedi ki: ‘Onu al ve korkma, Biz onu ilk durumuna çevireceğiz.’" Yani korkmak haram zaten. Allah ona “korkma” dedi mi haramdır. Korkmaması gerekiyor. “İlk durumuna çevireceğiz”. Yani yeniden asa haline gelecek diyor ama git diyor, yılanı tut diyor Allah. Bak bu bir imtihan işte. Mesela en korktuğu şeylerden bir tanesi yılan, Hz. Musa’nın. En çekindiği varlıklardan bir tanesi. Git kuyruğundan tut diyor yılanı. Zaten gidip tutuyor. Tuttuğunda da yine asa haline geliyor.
“Elini koltuğuna sok” diyor. Şöyle, şu şekilde göğsüne sok. “Bir hastalık olmadan, başka bir mucize (ayet) olarak bembeyaz bir durumda çıksın” diyor. Böyle çıkartıyor halka elini gösteriyor, bembeyaz elleri. “Öyle ki, sana büyük mucizelerimizden (birini) göstermiş olalım”. Bakın en çekindiği konulardan bir tanesini daha Allah ona yaptırıyor. Bakın imtihanı görüyor musunuz? “Firavun'a git, çünkü o azmış bulunuyor”. Yani en korktuğu, en çekindiği adam Firavun. Çünkü zaten istemeden, kazadan bir cinayete sebep olmuş. Adam öldürecek zaten Firavun gördüğünde Hz. Musa’yı. Yani aranıyor zaten o anda. Cinayetten aranıyor. Allah da diyor ki: “Firavun’a git” diyor -ki ünlü zalim. Yani böyle çapraz kolunu ayağını kestikten sonra asarak öldürüyor. Öyle bir psikopat. Çok tehlikeli birisi. "Firavun'a git, çünkü o azmış bulunuyor” diyor Allah. “Dedi ki: ‘Rabbim, benim göğsümü aç’” Bak çok heyecanlanıyor Hz. Musa. Kalbinde Allah-u alem sıkışma oluyor yani kalbinde. Tansiyonu da çıkıyor olabilir. “İşimi kolaylaştır, dilimden düğümü çöz”. Yani konuşma yeteneğine etki ediyor. Mehdi’nin de sıkıştığında, böyle heyecanlandığında konuşma yeteneğinde bozulma olacağı hadislerde var. İnşaAllah. Yani “sağ elini depreştirir” diyor öyle bir şeyde. Sağ elini hareketlendirir.
“Dilimden düğümü çöz”, yani bu konuşma yeteneğim gidiyor benim diyor. “Konuşamıyorum, bana yardımcı ol” diyor Cenab-ı Allah’a. “Ki söyleyeceklerimi kavrasınlar. Ailemden bana bir yardımcı kıl. Kardeşim Harun'u. Onunla arkamı kuvvetlendir. Onu işimde ortak kıl. Böylece seni çok tesbih edelim”. Sana dün söylemiştim bak. 33. Değil mi? 33 defa tesbih edelim. Bak 33. ayet. Namazlarda 33 kere tesbih yapılır. Mesela Allah-u Ekber 33. Elhamdülillah 33. Sübhanallah 33 keredir. Bakın 33. ayet. “Böylece seni çok tesbih edelim ve seni çok zikredelim. Şüphesiz sen bizi görüyorsun”. Zaten diyor Allah benim gözlerimin önündesin şu an diyor. Seni izliyorum diyor Allah.
“Dedi ki: “Ey Musa istediğin sana verilmiştir. Andolsun biz sana bir defa daha lütufta bulunmuştuk”. Allah daha önce verdiği nimetleri hatırlatıyor. Yani insan Allah'ın verdiği nimetleri unutmaması lazım. Daha önce verdiği hastalıklardan Allah nasıl kurtardı? Nasıl zordaydı? Nasıl kurtardı? Ekonomik zorluktan nasıl kurtardı? Bütün nimetleri hatırlaması lazım. Yani eski nimetleri unutmak vicdanına, akla uygun değildir. Kur'an'a uygun değildir, Allah ona da bir gönderme yapıyor. Bakın, “Andolsun bir sene bir defa daha da lütufta bulunmuştuk”. Daha önce Allah'ın bulunduğu lütufu hatırlamak önemlidir yani geçmemek gerekir. “Hani annene vahyolunan şeyi vahyetmiştik”, bak demek ki halktan birisine de vahyi olabiliyor. Ben diyorum ki, Mehdi'ye Allah vahyedecek diyorum. “Nasıl vahyeder Allah” diyor. Hz. Musa'nın annesi peygamber mi? Herhangi bir insan. Allah'ın bir kulu. Bak Allah ona da vahyediyor. Kalbine vahyediyor. Yani taassup çok acayip bir şey. Hemen kafalarına göre reddediyorlar.
“Onu sandığın içine koy”. Bu aynı zamanda ahir zamanda bulunacak Hazreti Musa'nın sandığına da burada işaret var. Sekine sandığı. Çok büyük bir olay olacak, tarihi. Hazreti Musa'nın devrinden kalma. Bir sandık vardır. Altın kaplama. İçinde kutsal emanetler bulunan bir sandık. İki tarafında böyle heykel var. Melek gibi. Kanatlı çocuk heykeli. Arasında öyle düşünülür ya. Gerçi melek değil de o. Kanatlı çocuk heykeli. Som altından. Büyükçe bir sandık. Böyle kulpları var. Onun içinde birçok kutsal emanet var. O kayboldu, saklandı o sandık. Kur'an ona işaret ediyor. Başka bir yerde daha var. Ahir zamanı bulunacaktır Mehdi devrinde. Tevrat'ın orijinali bulunacaktır. Asıl Tevrat. Ve İncil'in orijinali bulunacak. Yani çok büyük olaylar olacak önümüzdeki günlerde, inşaAllah.
“Onu sandığın içine koy, suya bırak. Böylece su onu sahile bıraksın”. Dün söylemiştim. Mehdi sahilde göreve başlıyor. Hep denizin kenarındadır işte. “Onu benim de düşmanım, onun da düşmanı olan biri alacaktır”. Bakın Allah'ın düşmanı olan, Mehdi'nin de düşmanı oluyor. Dikkat ediyor musunuz? Yani Müslüman'ın düşmanı, önce Allah'ın düşmanı oluyor, sonra Müslüman'ın düşmanı olur. Yani adamlar nereden çıktı diyor, değil mi? Mehdi'nin karşısındaki muazzam gücün, dinsiz ateist gücün asıl sorunu Allah'la yani Allah'a düşmanlar o yüzden Mehdi'ye düşman olacaktır. Onun için bak Allah ona dikkat çekiyor. “Onu benim de düşmanım, onun da düşmanı olan biri alacaktır”. Asıl bir nokta şahıs vardır diyor Allah.
“Gözümün önünde yetiştirilmen için kendimden sana bir sevgi yönelttim” diyor Allah. Mehdi çok sevilecektir. Ona da işaret ediyor. Yani çok başlangıçta insanların sevmediği bir insanken sonradan insanların en sevgilisi olmadıkça diyor Mehdi çıkmaz diyor. En sevdikleri olarak çıkacaktır. Yani dünyada en sevilen insan olacaktır Mehdi. Ve İsa Mesih, İbni Meryem inşaAllah. Bak “kendimden sana bir sevgi yönelttim”. Seni sevinecek şekilde getireceğim diyor Allah. Sevdireceğim diyor. Sevgiyle Allah'ın yarattığının bir delili bu.
“Hani kız kardeşin gezinip onun bakımını üstlenecek birisi size haber vereyim mi demekteydi. Böylece seni annene geri çevirmiş olduk ki gözü aydın olsun ve üzülmesin”. Bak babana çevirdik demiyor. Annene çevirdik diyor. Çok manidar. Neden manidar? Mehdi de yetimdir. Hazreti Mesih de yetimdir. Babası yoktur. Mehdi'nin de babasını yani diğer şeylerde olduğu gibi erken yaşta kaybedecektir. Ona işaret ediyor. “Seni annene geri çevirmiş olduk ki, gözü aydın olsun ve üzülmesin”. Demek ki, annesi sevinecek. Ama başlangıçta üzülecek. Buna işaret var.
“Sen bir insan öldürmüştün de biz seni tasadan kurtarmış ve seni” bakın “esaslı bir denemeden geçirip denemiştik”. Çok zor bir acıdan geçirdik diyor Allah. Sırf bunu aşamaz bir insan işte. Ya Allah vermesin kazara bir adam öldürmek yani altından kalkılacak bir olay değildir. Yani yıkar insanı. Yani baba en babayı adam dayanamaz bunu. Allah vermesin. Yani vicdan azabı çökertir insanı. Ancak çok müthiş bir irade, akıl ve imanla buna dayanılabilir. Hz. Musa'da bak diyor ki, Allah “esaslı bir denemeden geçirip seni denemiştik” diyor. Büyük bir acıdan.
“Medyen halkı arasında yıllarca kalmıştın. Sonra bir kader üzerine buraya geldin ey Musa” diyor Allah. Mehdi'de bir kader üzerine İstanbul'a gelecektir inşaAllah. Bak “seni kendim için seçtim” diyor Allah. Özel seçtim diyor. 41. ayette ne anladın? Demek ki 41. yılda belli olacak. Yani zuhur ettikten sonra 41 yıl sonra. 40 yıllık çalışmalarını... 40'ın bitişinde. “Sen ve kardeşin ayetlerime gidin ve beni zikretmekte gevşek davranmayın”. Kime bakıyor? Hazreti İsa ve Mehdi'ye. İnşaAllah. “İkiniz firavuna gidin. Çünkü azmış bulunuyor”. Dünya azmış durumda şu an. Bütün dünya azmış durumda. Terör, anarşi, kan dökmek, mafya, it, kopuk, uyuşturucu, egoistlik, bencillik, zulüm bütün dünyaya kaplamış durumda. Firavun şu an dünyayı kaplayan ruh, buna karşı mücadele edecekler.
“Ona mülayim söz söyleyin. Umul ki öğüt alıp düşünür veya içi titrer korkar”. Yani tebliğ yaparken sert konuşulmaz. Kırıcı konuşulmaz. Ne kadar kızarsan kız, öfkelenirsin öfkelen, son derece şefkatli, merhametli, alttan alan ve saygılı bir üslup gerekir. Kur'an buna işaret ediyor. Bak, böyle bir durumda diyor ki Allah “öğüt alıp düşünür veya içi titrer korkar”. Allah'tan korkabilir diyor. “Dediler ki; “Rabbimiz gerçekten onun bize karşı taşkın bir tutum takılmasından ya da azgın davranmasından korkuyoruz”. Yani böyle psikopatlarla konuşmak çok zordur. Ya saldırganlaşır, ya öldürmeye kalkar, ya hakaret eder. Değil mi? Her şeyi yapabilir yani. İftira atabilir. “Dedi ki”, Allah diyor ki, “korkmayın çünkü ben sizinle birlikteyim, işitiyorum ve görüyorum”, diyor. Hepsi benim kontrolüm diyor Allah. Çünkü onları konuşturacak da Allah. Yani Firavun'u konuşturan da Allah, onu da konuşturan Allah.
“Haydi ona gidin ve deyin ki biz senin Rabbinin elçileriyiz. İsrail oğullarını bizimle birlikte gönder ve onlara artık azap verme. Sana Rabbinden bir ayetle geldik. Selam hidayete tabi olanlar üzerine olsun”. Selam hidayete tabi olanlar üzerine olsun. “Gerçekten bize vahyolundu ki doğrusu azap yalanlayan ve yüz çevirenden üstünedir”. Firavun diyor ki, “sizin Rabbiniz kimdir ey Musa?”, diyor yani siz kime iman ediyorsunuz diyor. “Dedi ki; “bizim Rabbimiz her şeye yaratılışını veren”, bak ilk cevap verdiği cevap görüyor musunuz her şeye yaratılışını veren önce bir yaratılışı ispat ediyor biz ne yapıyoruz önce Darwinizm’i yıkıp yaratılışı ispat ediyoruz. Bakın burada da ne yapıyor?
“Her şey yaratılışını veren sonra doğru yolunu gösterenler” diyor. “Firavun dedi ki”, bakın, “ilk çağlardaki nesillerin durumu nedir öyleyse”, Kabataş devri, Yontmataş devri oradakilerin adamların hali nedir diyor. Onlar nasıl oldu o zaman diyor. Onlar nasıl oldu o zaman diyor. Onlar nasıl oluştular diyor. Evrime inanıyor. O da evrimci. “Dedi ki; “bunun bilgisi Rabbimin katında bir kitaptadır. Benim Rabbim şaşırmaz ve unutmaz”. Hepsini Allah aynı durumda yaratmıştır diyor. “Bunun bilgisi Rabbimin katında bir kitaptadır”. Eğer üçüncü, dördüncü işari manasını alırsam bununla ilgili bir kitap da çıkacak anlamına gelir. Yani dördüncü işari manası, üçüncü işari manası olarak bunu alabiliriz. Bak “bunun bilgisi Rabbimin katında bir kitaptadır”. Böyle bir kitap çıkacak ki bunun cevabını tam olarak verecek anlamına da gelir. Ama bu kaderdeki kitap kastediliyor. Allah'ın kaderi. Ama üçüncü işareti manası olarak buna bakar.
Sayın Adnan Oktar'ın 30 Ekim 2010 tarihli röportajından Taha Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: Taha Suresi. Bak, Cenabı-ı Allah diyor ki Hz. Musa (a.s.)’ya; “Firavun'a git, çünkü o azmış bulunuyor.” Bana diyorlar ki; “niye masonlara tebliğ yapıyorsun?” Allah, “Firavun’ a git” diyor. Firavun’dan daha mı aşağı masonlar yani veyahut daha mı yukarı? Ona dendiğine göre, herkese tebliğ yapılabilecek demektir. “Dedi ki: "Rabbim, benim göğsümü aç."” İlk istediği o; heyecanlı, kalbinde çarpıntı oluyor Allah-u Alem, tansiyonu da çıkıyor, rahatsız oluyor, onun için; “göğsümü aç” diyor. “Bana işimi kolaylaştır. Dilimden düğümü çöz.” Heyecandan konuşamıyor, dili dolanıyor. “Ki söyleyeceklerimi kavrasınlar.” “Ailemden bana bir yardımcı kıl, kardeşim Harun’u.” Harun, Musevilerde de önemli bir isimdir. Masonlukta da çok önemlidir Harun. "Kardeşim Harun’u. Onunla arkamı kuvvetlendir. Onu işimde ortak kıl, böylece Seni çok tesbih edelim ve Seni çok zikredelim. Şüphesiz Sen bizi görüyorsun." (Allah) Dedi ki: "Ey Musa istediğin sana verilmiştir. Andolsun, Biz sana bir defa daha lütufta bulunmuştuk"” diyor Cenab-ı Allah.
“Hani, annene vahyolunan şeyi vahyetmiştik, (şöyle ki:)” Hz. Musa (a.s.) için söylüyor Cenab-ı Allah, “Onu sandığın içine koy.” İşte bak burada sandık geçiyor. Sonradan altın kaplanıp, kutsal sandık haline geliyor, inşaAllah. Bunu bulacağız, inşaAllah. Bak, “onu sandığın içine koy.” Orada da sandık, burada da sandık geçiyor, başka bir şey değil. “Suya bırak, böylece su onu sahile bıraksın.” ‘Sahile’, bakın burada bir şifre var. “Suya bırak, böylece su onu sahile bıraksın.” Deniz kenarında bir şey var. “Onu Benim de düşmanım, onun da düşmanı olan biri alacaktır.” Hem Musa (a.s.)’ya hem de Mehdi (a.s.)’ye işaret eden bir ayet. Demek ki Mehdi (a.s.) de denizin kenarında bir mücadele yapacak. Yani böyle bir kalelere, bazı küfür kalelerine, ilmi bir mücadele verecek. “Gözümün önünde yetiştirilmen için, Kendim’den sana bir sevgi yönelttim.” “Sevmeyi ben yaratıyorum” diyor Allah. Mesela önce, Mehdi (a.s.)’den insanlar çok korkup çekinecekler. Ama sonra da Allah sevgiyi meydana getiriyor. “Sevgiyi yönelttim” diyor. “Medyen halkı arasında da yıllarca kalmıştın, sonra bir kader üzerine (buraya) geldin ey Musa” diyor Cenab-ı Allah. Burada da bir şey var tabii. Medyen halkı arasında bir anlam var.
Taha Suresi, 45; “Dediler ki: "Rabbimiz, gerçekten, onun bize karşı 'taşkın bir tutum takınmasından' ya da 'azgın davranmasından' korkuyoruz."” Taha Suresi’nde. Yani küfür ve delalet her zaman taşkındır. Allah’tan korkmadıkları için azgın ve taşkın, kontrolsüz oluyorlar. "Dedi ki:" Cenab-ı Allah "Korkmayın, çünkü Ben sizinle birlikteyim; işitiyorum ve görüyorum." Şu an Allah bizi işitiyor mu? (Taha Suresi, 45-46)
OKTAR BABUNA: İşitiyor Hocam, inşaAllah.
ADNAN OKTAR: Görüyor mu?
OKTAR BABUNA: Evet Hocam.
ADNAN OKTAR: Görüyor. İnsanlar bunu sık sık unuturlar. Allah da bunu sık sık hatırlatıyor Kuran’da. Hep, “ah, ne yapacağım ben?” diyor, kafasını duvarlara vuruyor. Halbuki o anda, Allah onu hem işitiyor, hem görüyor, olayı da Allah yaratıyor zaten. Kendi yaptı zannediyor. Onun için perişan oluyor.
Sayın Adnan Oktar'ın 18 Mart 2010 tarihli röportajından Taha Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: Şeytandan Allah’a sığınıyorum. “Sana Musa'nın haberi geldi mi?” 9. ayet. “Hani bir ateş görmüştü de, ailesine şöyle demişti: "Durun, bir ateş gördüm; umulur ki size ondan bir kor getiririm veya ateşin yanında bir yol-gösterici bulurum veya ateşin yanında bir yol-gösterici bulurum”. Biz de ateşin yanında kimi bulduk Ahir zamanda, bulacağız? Mehdi (a.s.)’ı değil mi? Ateş, büyük bir ateş Mehdi (a.s.)’ın çıkış alametidir. Yol göstericidir Mehdi (a.s.) da.
“Nitekim ona gidince, kendisine seslenildi: Ey Musa. Gerçekten Ben” yine “Ben senin Rabbinim. Ayakkabılarını çıkar; çünkü sen, kutsal vadi olan Tuva'dasın”. Kutsal vadi Tuva. Ayakkabılarını çıkarıyor orada. "Ben seni seçmiş bulunuyorum; bundan böyle vahyolunanı dinle. Gerçekten Ben, Ben Allah'ım, Benden başka İlah yoktur”. Bakın bu çok manidardır buradaki ifade. “Ben, ben” iki kere tekrarlıyor Allah. “Ben Allah’ım”. “Benden başka İlah yoktur; şu halde Bana ibadet et ve Beni zikretmek için dosdoğru namaz kıl. Şüphesiz, kıyamet-saati yaklaşarak gelmektedir”. Madem sen bu kapıyı açtın ben sana söyleyeyim mesela, 15. ayet, Hicri 1545’tir değil mi Kıyametin kopuş tarihi. Hicri 1500’e dikkat çekiyor.
ALTUĞ BERKER: Bir üstteki de Hocam “seçilen” 14. ayet.
ADNAN OKTAR: “Şüphesiz, kıyamet-saati yaklaşarak gelmektedir”. Bak Kıyamet’e dikkat çekiliyor. “Herkesin harcadığı çabanın karşılığını alması için, onun (koşup haberini) neredeyse gizleyeceğim". Kıyametin haberini gizleyeceğim. Kime açıklar Allah gaybı? Peygamberlere açıklıyor. Tabii ki gayb gizli. Ama Peygamberlerine açıklıyor Allah. “Dedi ki: Rabbim, benim göğsümü aç” diyor Hz. Musa (a.s.). Heyecanlı, Allah-u alem hem tansiyonu yükseliyor hem de kalbinde çarpıntı var. Yani taşikardi var Allah-u alem, hem de tansiyonu da yükseliyor olabilir.
“İşimi kolaylaştır. Dilimden düğümü çöz”. Çok heyecanlı olduğu için o güzeller güzeli, o aslanlar aslanı, ki çok yapılıydı Hz. Musa (a.s.), acayip yapılı, müthiş kuvvetliydi. “Dilimden düğümü çöz”. Heyecanlandığı için, çok heyecanlı olduğu için konuşamıyor. Dili çözülüyor zaman zaman. Mehdi (a.s.)’ın da özelliği. Çok heyecanlandığında konuşamaz Mehdi (a.s.) de. “Ki söyleyeceklerimi kavrasınlar. Ailemden bana bir yardımcı kıl, Kardeşim Harun'u. Onunla beni kuvvetlendir. Onu işimde ortak kıl. Böylece Seni çok tesbih edelim”. Tek başına gitmiyor bak. Bak; “Böylece Seni çok tesbih edelim”. Berker’im madem bu kapıyı açtın dedim sana değil mi?
ALTUĞ BERKER: İnşaAllah.
ADNAN OKTAR: 33. ayet ne geliyor aklına?
ALTUĞ BERKER: Hz. İsa (a.s.) geliyor inşaAllah.
ADNAN OKTAR: İkinci olarak düşün. Tesbihte kaç defa elhamdülillah diyoruz?
ALTUĞ BERKER: 33 defa.
ADNAN OKTAR: 33 kere sübhanAllah, Allah-u Ekber değil mi? 33. ayettir. “Böylece seni çok tesbih edelim”. 33 kere tesbih edliyor değil mi? Her Allah’ın ismi 33 kere tesbih ediliyor. Toplamda 99. “Ve Seni çok zikredelim. Şüphesiz Sen bizi görüyorsun". Yani şu anda bizi görüyorsun diyor Allah’a. Allah’a öyle sesleniyor. “Dedi ki: Ey Musa istediğin şey sana ihsan edilmiştir. Andolsun biz sana bir defa daha lütufta bulunmuştuk”. Daha öncekini de hatırlatıyor Allah. İlk defa değildi lütfun.
“Hani annene vahyolunan şeyi vahyetmiştik. Şöyle ki, “onu sandığın içine koy, suya bırak, böylece su onu sahile bıraksın”. Mehdi nereye girecek? Sahile girecek değil mi? Bir kenara girecek. Su kenarındadır Mehdi'nin faaliyet yeri de. “Onu benim de düşmanım, onun da düşmanı olan biri alacaktır”. Yani Firavun sistemin Deccali sistemin düşüncenin içinde mücadele edecek diyor. Cenab-ı Allah ona işaret ediyor. “Gözümün önünde yetiştirilmen için kendimle sana bir sevgi yönelttim”. Sevilecek bir insan olacak Hazreti Musa.
“Seni annene geri çevirmiş olduk ki gözü aydın olsun ve üzülmesin.” Demek ki, annesi üzülecek. Bakın Hazreti Musa'nın annesi üzülecek demek ki. Bunu durduk yere söylemez Allah. Bir şey vardır. Bir şey anlatılıyordur. Yani annesi üzülecek birisi vardır. Bir şey anlatılmıştır. “Sonra bir kader üzerine buraya geldin”, diyor Cenab-ı Allah. “Ey Musa”, diyor.
Sayın Adnan Oktar'ın 2 Ocak 2013 tarihli sohbetinden Taha Suresi ile ilgili açıklamaları.
ADNAN OKTAR: 25:“Dedi ki: "Rabbim, benim göğsümü aç."” Heyecanlı, Hz. Musa (a.s). 26-27: “Bana işimi kolaylaştır. Dilimden düğümü çöz.” Hz. Mehdi (a.s)’da da vardır o. Zaman zaman Hz. Mehdi (a.s)’ın dilinin tutulacağı rivayetlerde var. Dil tutulması demek; konuşmakta zorlanma. Pepelik, kekemelik anlamında değil. Nutkunda, konuşmasında zorluk meydana gelmesi. 28-29: “Ki söyleyeceklerimi kavrasınlar. Ailemden bana bir yardımcı kıl.” Hz. Mehdi (a.s)’a ailesinden yardımcı kim? Hz. İsa Mesih (a.s). O güzelliğe işaret ediyor. 30: “Kardeşim Harun'u.” Orada da Harun’a işaret var, inşaAllah. Hz. Musa (a.s)’ın kardeşi Hz. Harun (a.s)’da Hz. Musa (a.s)’a yardımcıydı, biliyorsunuz.
31-33: “Onunla arkamı kuvvetlendir. Onu işimde ortak kıl, böylece Seni çok tesbih edelim.” Cemaatte bereket var işte, bak ona işaret ediyor. “Seni çok tesbih edelim. Çünkü tek kişi oldu mu Allah’ı tesbih daha az olabilir. İki kişi oldu mu tesbih en az iki misline çıkar. O Allah’tan bahseder, sen bahsedersin. O Allah’ı hatırlatır, sen hatırlatırsın, o tesbihi hatırlatır, sen hatırlatırsın, kat kat tesbih artar. Onun için Müslüman yalnız olmayacak. En az hiç olmazsa yanında bir arkadaşı olacak. “Böylece seni çok tesbih edelim” diyor. Cemaatin önemine Kuran dikkat çekmiş oluyor. 34: “Ve seni çok zikredelim.” Yine cemaatin önemine dikkat çekilmiş oluyor.
35: “Şüphesiz sen bizi görüyorsun.” Müslüman sürekli Allah tarafından izlenildiğini bilecek. “Eyvah ben ne yapacağım” diyor. Seni o anda Allah izlemiyor mu? İzliyor. Eyvah dediği şeyi kim yarattı? Allah yarattı. Eyvah sözünü sana kim söyletti? Allah söyletti. Seni kim kurtaracak? Yine Allah kurtaracak. Ne eyvahı o? İnşaAllah.
36-37: “(Allah) Dedi ki: "Ey Musa istediğin sana verilmiştir. Andolsun, biz sana bir defa daha lütufta bulunmuştuk.” Allah’ın verdiği nimetleri anmanın önemine Kuran dikkat çekiyor. Unutmamak lazım nimetleri.
38: “Hani, annene vahyolunan şeyi vahyetmiştik, (şöyle ki:)” Kutsal sadığa Kuran çok dikkat çekiyor. Kutsal sandık bulunacak ahir zamanda. Yakın bir zamanda kutsal sandık bulunacak. Bu, dünyada çok büyük bir etki yapacak. Basında, televizyonda, radyoda yer alacak. Yer yerinden oynayacak. Hz. Musa (a.s)’ın kutsal sandığı bulunacak. İçinde kutsal emanetler bulunacak. Birçok Hıristiyan Müslüman olacak bunun sebebiyle, birçok Musevi Müslüman olacak. Çok büyük etkisi olacak. Müslümanların kalbine ferahlık gelecek, inşirah gelecek, imanları çok güçlü hale gelecek. Çünkü Kuran demiş, aynısıyla çıkmış. Çok etkilenecek Müslümanlar.
39: "Onu sandığın içine koy, suya bırak.” O sandık ne çocuk için? Beşik. Hz. İsa (a.s) neyin içindeydi? Beşikteydi, beşiğin içindeydi. Beşiğin Arapça adı ne? Mehdi. Buradaki sandık ne? Mehdi. “Böylece su onu sahile bıraksın.” Demek ki Mehdiyet sahil kenarında bir yerde. Demek ki Mehdiyet sandıkla bağlantılı. “Onu Benim de düşmanım, onun da düşmanı olan biri alacaktır.” Allah’ın düşmanı deccal, Hz. Mehdi (a.s)’ın da düşmanı deccal. Demek ki Hz. Mehdi (a.s)’a deccaliyet ehemmiyet vermediği için, önem vermediği için ortam hazırlayacak. Fark edemeyecek. Onların bütün sistemini, bütün yapısını yıkacağını bilemeyecekler. “Gözümün önünde yetiştirilmen için, kendimden sana bir sevgi yönelttim.” Demek ki Hz. Mehdi (a.s) hem sevecek hem sevilecek. Hem sevgiye teşvik edecek hem sevgiden hoşlanacak. Seven ve sevilen bir varlık olacak. Ne diyor Allah? “Sana bir sevgi yönelttim.” Hz. Mehdi (a.s)’a işarettir aynı zamanda bu.
40: “Hani kız kardeşin gezinip; "Onu(n bakımını) üstlenecek birini size haber vereyim mi?" demekteydi.” Demek ki Hz. Mehdi (a.s)’ın etrafında da hanımlar olacak. Adeta Hz. Mehdi (a.s)’ı çocukları gibi koruyup kollayacaklar. Kuran’ın burada bir işareti var. Hz. İsa (a.s)’da da öyleydi. Hanımlar çoktu etrafında. Çok fazla hanım vardı Hz. İsa (a.s)’ın yanında. İncil’de bu açık açık geçer. “Onu(n bakımını) üstlenecek birini size haber vereyim mi?” Annesi değil, inşaAllah. Demek ki Hz. Mehdi (a.s)’ın yanındaki hanımlar, kız kardeşleri gibi ona sevgi duyacak, akraba gibi birbirlerini sevecekler. Dost olacaklar, muhabbet olacak. Kuran ona işaret ediyor. “Böylece, seni annene geri çevirmiş olduk ki.” Babana değil, annene. Çünkü Hz. Mehdi (a.s) da, Hz. İsa Mesih (a.s) da yetimdir. Fakat annelerinin olacağına işaret ediyor Kuran’da Cenab-ı Allah. “Gözü aydın olsun ve üzülmesin.” Demek ki Hz. Mehdi (a.s)’ın annesinin üzüleceği olaylar olacak ama Allah onun gözünü aydın edecek ve üzülmemesi için ona ilham edecek. Ama gözü karartacak, üzülmeyi sağlayacak şeyler olacak, fakat buna karşılık göz aydınlığı ve üzülmeme olacak, Allah’tan bir harika olarak. “Sen bir insan öldürmüştün de, biz seni tasadan kurtarmış ve seni 'esaslı bir denemeden geçirip-denemiştik.'” Demek ki Hz. Mehdi (a.s) da çok esaslı denemelerden geçirilecek. Çok şiddetli, sarsıntılı denemelerden, imtihanlardan geçecek. “Medyen halkı arasında da yıllarca kalmıştın.” Medyen’i de Allah durduk yere söylemez. Orada bir isme atıf var. Bir isim hatırlatılmak isteniyor olabilir, bir işaret vardır Medyen’de. ‘Med’. “Yıllarca kalmıştın.” Demek ki önce bir şehirde olacak. Bak, diyor; “Medyen halkı arasında yıllarca kalmıştın.” Demek ki gençliği bir şehirde geçecek. Medyen’de, büyük bir şehirde. Hz. Mehdi (a.s)’da da aynısı, hadislerde öyle geçiyor. “Sonra bir kader üzerine (buraya) geldin ey Musa.” Demek ki Allah, bir kader üzerine Hz. Mehdi (a.s)’ı başka bir şehre götürecek. Kuran’ın işaret ettiği nokta o.
41: “Seni kendim için seçtim.” Hz. Mehdi (a.s)’ı Allah seçecek, ona işaret ediyor.
42: “Sen ve kardeşin ayetlerimle gidin.” Yani Hz. İsa (a.s) ve Hz. Mehdi (a.s), Kuran’la… “Ayetlerimle” diyor Allah çünkü. Kendi kafanıza göre, kendi mantığınıza göre demiyor. “Ayetlerimle.” “Ve Beni zikretmede gevşek davranmayın.” Demek ki çok sıkı davranacaklar, çok titiz olacaklar. Hiç gevşeklik olmayacak.
43: “İkiniz Firavun'a gidin,” demek ki Hz. Mehdi (a.s) ve Hz. İsa (a.s) deccali yok edecekler. “İkiniz Firavun'a gidin, çünkü o, azmış bulunuyor.” Ahir zamanda terörist, anarşistler azacak. Kuduracaklar, saldıracaklar. Orayı burayı yakıp yıkacaklar. Gözü dönmüş bir yapı olacak.
44: “Ona yumuşak söz söyleyin,” şefkatli, sevgi dolu bir söz söyleyin, “umulur ki öğüt alıp-düşünür veya içi titrer-korkar.” “Deccaliyete karşı sert davranmayın” diyor Cenab-ı Allah. Şefkatle, ilimle, irfanla, ikna ederek konuşun.
45: “Dediler ki: "Rabbimiz, gerçekten, onun bize karşı 'taşkın bir tutum takınmasından' ya da 'azgın davranmasından' korkuyoruz."” Yani kırıp yıkması, dağıtması; mesela şimdi deccaliyet ne yapıyor? Kırıp yıkıyor, azıyor, deviriyor, öldürmeye kalkıyor, asıyor, kesiyor. Çok azgın deccaliyet.
46: “Dedi ki: "Korkmayın." Demek ki Hz. Mehdi (a.s) korkmayacak, talebeleri korkmayacak; delikanlı ve yiğit olacaklar. “Korkmayın” diyor Allah. Ona işaret var. Demek ki insanlar korkutmaya çalışacaklar ama onlar yiğit, delikanlı ve cesur olacaklar. Demek ki efe mizaçlı olacaklar. “Çünkü Ben sizinle birlikteyim.” “Zaten olayları yaratan Benim. Deccalin saldırısını yaratan da Benim. Her şeyi Ben yaratıyorum, onun için rahat olun” diyor. “İşitiyorum ve görüyorum” diyor Allah. Yani “sizin gazetelerden, oradan buradan gördüğünüzü Ben mükemmel görüyorum, çünkü Ben yaratıyorum” diyor Allah. “Gazetelerdeki haberi de Ben yaratıyorum, televizyondaki haberi de Ben yaratıyorum, saldırganı da Ben yaratıyorum, ağzını bozanı da Ben yaratıyorum. Hepsi Benim elimde” diyor Cenab-ı Allah.
47: “Haydi ona gidin de deyin ki: "Biz senin Rabbinin elçileriyiz, İsrailoğullarını bizimle birlikte gönder."” Demek ki Mehdiyet İsrailoğulları’nı da kurtaracak. “Ve onlara (artık) azap verme.” Demek ki artık İsrail halkı da azap çekmeyecek. Acı çekmeyecek Mehdiyet devrinde. “Sana Rabbinden bir ayetle geldik.” Yani Kuran’la, “Selam, hidayete tabi olanların üzerine olsun.” Demek ki Selam ne demek? Selamet, barış, kardeşlik, güven. “Hidayete tabi olanların üzerine olsun.” Hidayet ne demek? Hadi ismi, Mehdiyet. Çünkü hidayete tabi olan Hz. Mehdi (a.s)’dır. Hidayete vesile olan, o da Hz. Mehdi (a.s)’dır, inşaAllah.
48:“Gerçekten bize vahyolundu ki: Doğrusu azap, yalanlayan ve yüz çevirenlerin üstünedir.” Demek ki Allah bir bela verecek; Allah’sız, kitapsız, dinsiz, imansızlara. Onlara bir azap gelecek demek ki dünyada. Şu anda da görüyoruz zaten.
49:“(Firavuna) Dedi ki: "Sizin Rabbiniz kim ey Musa?"” Yine de araştırmacı, merak ediyor, soruyor. “Dedi ki: "Bizim Rabbimiz, her şeye yaratılışını veren, sonra doğru yolunu gösterendir."” Önce yaratılıştan bahsediyor. Önce yaratılış, çünkü o zaman da Darwinizm var. O da ne diyor, “Sizin Rabbiniz kimdir ey Musa” dediğinde, ilk konuşması;
50: “Bizim Rabbimiz her şeye yaratışını verendir” diyor. Önce yaratılışı anlatıyor, ispat ediyor. “Sonra doğru yolunu gösterendir.” Doğru yol nedir? Kuran, Allah’ın kitabıdır. O devirde de Tevrat. Ama önce yaratılış.
51: “(Firavun) Dedi ki: "İlk çağlardaki nesillerin durumu nedir öyleyse?"” İlk çağlarda; kaba taş, cilalı taş, yontma taş devri; o zamanlarda da inanıyordu insanlar öyle. İlk çağlardaki insanlar, maymun gibi adamlar var diye inanıyorlardı. O da o ilk çağlardaki iddiayı diyor. Kaba taş, yontma taş falan iddialarına ilk iddia diyor. O zamanda olan bu iddiaları Hz. Musa (a.s)’a soruyor. “İlk çağlardaki” diyor, ilk çağ da demiyor, bak; “İlk çağlardaki nesillerin durumu nedir öyleyse?” “Onlar nasıl yaratıldı o zaman?” diyor.
52: “Dedi ki: "Bunun bilgisi Rabbimin Katında bir kitaptadır.” Yaratılış Atlası’na da burada çok ciddi bir gönderme, işaret var. Tabii Allah her türlü, her şeyi yaratandır. Dolayısıyla “kaderde olan bir yaratılıştır” anlamında diyor. “Bunun bilgisi Rabbimin katında bir kitaptadır” diyor. İkinci anlamında Yaratılış Atlası’na bir işaret var, güçlü bir şekilde. “Benim Rabbim şaşırmaz ve unutmaz.” Yani şaşırarak bir varlık oluşmaz. Çünkü onlar ne diyor? “Genler şaşırdı, mutasyonlar şaşırdı, şaşkınlık sonucunda canlılar meydana geldi” diyor, değil mi? Şaşırma sonucunda. “Ve Allah unutmaz” diyor. “Geçmiş nesiller, gelecek nesiller, hepsi bilgisi dahilinde” diyor. “Şu anki nesli mükemmel yaratan, geçmişteki nesli unutmuş değil” diyor Allah. “Hepsini yaratan Allah’tır” diyor.
53: “Ki (Rabbim), yeryüzünü sizin için bir (mehdi) beşik kıldı.” Kuran Mehdi (a.s)’a dikkat çekiyor. Diyorlar ki; “Kuran’da nerede Mehdi geçiyor?” “Ki (Rabbim), yeryüzünü sizin için bir (mehdi) beşik kıldı.” Bütün yeryüzüne Hz. Mehdi (a.s)’ın hakim olacağına bir işaret eden bir ayet. Arapçası mehdi. “Dedi ki, Rabbim yeryüzünü” bütün yeryüzünü, bütün dünyayı sizin için bir beşik kıldı.” Her yer Mehdiyet anlamına geliyor aynı zamanda. Ama asıl anlamında “beşik kıldı.” Allah sizi o beşik içinde de koruyor anlamına geliyor. Yine her halükarda Mehdiyet’e bakıyor. “Onda sizin için yollar döşedi.” Asfaltlar, şunlar, bunlar… “Ben yapıyorum” diyor Allah. Yolları makineler yapıyor gibi görünmekle beraber, “yolları yapan Benim” diyor Allah. “Ve gökten su indirdi; böylelikle bununla her tür bitkiden çiftler çıkardık.” Biyolojideki, canlılardaki yaratılışı da anlatıyor. Hem insanların yaratılışı hem biyoloji. Biz de bitkilerin yaratılışının tesadüf olmadığını, kromozom yapılarını, hepsini anlatıyoruz.
54: “Yiyin ve hayvanlarınızı otlatın. Şüphesiz, bunda sağduyu sahipleri için elbette ayetler vardır.” Yiyecekleri yiyin” diyor. Hayvanlarınızı da otlatın ama hayvanlarda, yiyeceğiniz meyvelerde, portakallar, koyunlar, keçiler, tavşanlar, bütün hayvanlarda, “bunda sağduyu sahibi,” yani iyi, derin düşünenler için, “elbette ayetler vardır.” Yaratılış delilleri vardır. Kromozom yapılarını incelersen, bilimsel olarak incelersen, Allah’ın ayetlerini görürsünüz. Demek ki bizim kitaplarımızda yazdığımız Allah’ın mucizeleri, harikalar ne oluyor? Ayet olmuş oluyor. “Ayetler vardır” diyor Allah.
55: “Sizi ondan yarattık, ona geri vereceğiz.” Yine Allah yaratılıştan bahsediyor. “Ve sizi bir kere daha ondan çıkaracağız.” “Topraktan yine çıkaracağız” diyor Allah. İllaki toprak. Toprakla insan bağlantılı oluyor; yaratılışında, ölümünde ve tekrar dirilişinde. Tekrar dirildiği arazide de toprak oluyor kalktığında; asfalt, şu, bu değil. Bildiğimiz toprak oluyor.
56: “Andolsun, biz ona ayetlerimizin tümünü gösterdik;” bütün delilleri gösterdik. Biz de şu an deccaliyete bütün delilleri gösteriyoruz. “Fakat o, yalanladı ve ayak diretti.” (Şu anda da onlar yalanlayıp ayak diretiyorlar. Bir kısmı bilerek deccale uyuyor, bir kısmı bilenemeyerek deccale uyuyor. Bilmeden deccale uyanlar çok fazla. Rabbimiz, Cenab-ı Allah “Dedi ki” diyor; ayette, firavun Hz. Musa (a.s)’a söylüyor;
57: “Dedi ki: "Ey Musa, sen bizi sihrinle yurdumuzdan sürüp çıkarmaya mı gelmiş bulunuyorsun?"” O devrin komünistleri, o devrin dinsiz-imansızlıkları kendilerince ahlaksızca bir uyanıklık yapıyorlar ve diyorlar ki; “Sen bizi sihrinle,” “ sihir yapan büyücüsün” diyorlar bir kere, bunu kamuoyunu da etkilemek için söylüyorlar, “yurdumuzdan söküp çıkarmaya mı geldin?” “Vatanı batıracaksın, vatan hainisin” gibi büyük suçlamalar yaparak etkili olmaya çalışıyorlar. Hem büyücü hem yurttan sürüp çıkarmaya çalışan.
58: “Madem böyle, biz de sana buna benzer bir sihirle geleceğiz.” Durduk yere olay çıkartıyorlar. Dinsiz-ateistlerde, komünistlerin birçoğunda bu görülür; durduk yere kepazelik, iftira çıkarmak, ahlaksızlık yapmak, oyun oynamak görülür. Birçoğunda görülür. “Şimdi sen, bir 'buluşma zamanı ve yeri' tespit et, bizim de, senin de karşı olamayacağımız açık, geniş bir yer olsun’ dedi.” O devrin deccal taraftarları tartışmaktan kaçınmıyorlar. Ama asrımızın deccalleri tartışmaktan şiddetle kaçınıyorlar. Onlara bilmeden uyanlar da şiddetle kaçınıyorlar.
Sayın Adnan Oktar'ın 5 Aralık 2012 tarihli sohbetinden Taha Suresi ile ilgili açıklamalar
ADNAN OKTAR: Taha Suresi, 38; şeytandan Allah’a sığınırım; “Hani annene vahyolan şeyi vahyetmiştik,” babana değil annene, Hz. İsa (a.s)’ın annesi var. Hz. Mehdi (a.s)’ın de babası, Hz. Mehdi (a.s) küçükken vefat edecek. O da yetimdir. Kuran onun için hep anneye dikkat çekmiş. Bu Mehdiyete yönelik bir işarettir, Hz. İsa (a.s)’ın annesine, Hz. Mehdi (a.s)’ın annesine dikkat çeken bir ayet, işari anlamda. “O’nu sandığın içine koy.” Burada geçen her kelime mutlaka bir işaret, bir şifre, bir anlatım içerir. Allah gereksiz yere hiçbir şekilde detay vermez. “Onu sandığın içine koy.” Demek ki bu sandık, ahir zamandaki sandığa işaret ediyor. Yani Hz. Musa (a.s)’ın kutsal sandığı. Zaten bu sandık da o sandıktır. Hz. Musa (a.s) bu sandığın içine konmuştur, sonra o sandık saklanmıştır, muhafaza edilmiştir. Sonra o sandık altın ile kaplanmış, sonra kutsal sandık olarak yine görevine devam etmiştir. Şu anda da devam ediyor görevine, ahir zamanda bulunacak, inşaAllah. “Sandığın içine koy.” Yani demek ki kutsal olan şey o sandığın içine koyuluyor. Hz. Musa (a.s) kutsal, onun içine koyuluyor; kutsal emanetler kutsal, o sandığın içine koyuluyor. “Suya bırak.” Demek ki Hz. Mehdi (a.s) da, Hz. İsa Mesih (a.s) da suya yakın olacaklar. Dağda bile Hz. İsa (a.s) doğduğunda su kaynağı var. Annesi onu doğurduğunda, bir su kaynağının kenarına geliyor annesi, su kaynağının yanında doğuruyor. “Suya bırak.” Hz. Mehdi (a.s), Hz. İsa (a.s) da hep suya yakın olacaklar, buna işaret var, “Suya bırak.” Suya bırak; aynı zamanda kadere teslim ol anlamına da geliyor. Yani Allah’a teslim ol, kendini bırak. Suya bırakmak demek, Allah’a tevekkül edip kendini bırakmak. Suya bırakır gibi, o nereye götürürse. Hz. Mehdi (a.s) da kendini Allah’a bırakır, Hz. İsa Mesih (a.s) da kendini Allah’a bırakır. Cenab-ı Allah onu nereye götürürse. Tam teslim olur.
Bu tam teslimiyetin ifadesi olan bir ayettir. “Onu benim de düşmanım onun da düşmanı olan biri alacaktır.” Deccal, yani o devrin deccali bu. Ama ahir zamana bakan, deccaldir. Hz. Mehdi (a.s)’ın düşmanı olan, Allah’ın da düşmanıdır. Hz. İsa Mesih (a.s)’ın düşmanı olan, Allah’ın da düşmanıdır. Kuran ona işaret ediyor; “Onun da düşmanı olan, Benim de düşmanım olan” diyor Cenab-ı Allah. “Benim de düşmanım, onun da düşmanı olan biri alacaktır.” Deccal alacaktır. O sandığı alacak, farkına varmayacak. Deccaliyet demek ki tuzağa düşerken farkına varmıyor, bilmiyor. Yani öngörüsü olmadığı için tahmin edemiyor. İlk çekirdek safhasında Mehdiyet’in fark edilmeyeceğinin delili. Firavun gibi uyanık, şeytani uyanıklığa sahip birisi, devrin Mehdi’sini fark edemiyor. Ta en küçükken, daha yeni doğmuşken fark edemiyor. Gençliğini de fark edemiyor. Bu Hz. Mehdi (a.s)’ın fark edilememesine, Hz. İsa (a.s)’ın fark edilememesine de işarettir. Hz. Yusuf (a.s) da biliyorsunuz kuyudan çıkarıldığında fark edilmiyor. Kardeşleri de fark edemiyorlar. Mehdilerin fark edilemeyeceğine dair Kuran ayetleridir bu ayetler. Ne kardeşleri fark edebiliyor Hz. Yusuf (a.s)’ı, ne de onu kuyudan çıkaranlar, ne de evinde kaldığı insanlar. Fark edemiyorlar. Ama son zamanlara doğru kadınlar bir fevkaladelik olduğunu anlıyorlar. Şeytandan Allah’a sığınırım, “Allah’ı tenzih ediyoruz, bu ancak bir melek olabilir herhalde” diyorlar. Üzerinde bir fevkaladelik olduğu anlaşılıyor ama tam da anlamını çıkaramıyorlar. Yani görevini tam anlayamıyorlar. Fevkaladelik olduğunu anlıyorlar. Hz. Mehdi (a.s)’da da halk bir fevkaladelik olduğunu anlayacak, Hz. Yusuf (a.s)’da olduğu gibi ama tam teşhis edemeyecek.
“Bir fevkaladelik var” diyecek; olağanüstü normalüstü bir şey ama tam teşhis edemeyecek. Çok sonra. “Benim de düşmanım” diyor Allah, “onun da düşmanı olan biri alacaktır.” Hz. Mehdi (a.s)’a düşman olanlar, Allah’a da düşman oluyor. Hz. İsa Mesih (a.s)’a düşman olan, Allah’a da düşman oluyor. Bunu her yerde görüyoruz. Böyle saldırgan, ters, vicdansız, sevgisiz insanlar oluyor, Hz. İsa (a.s)’a düşman olanlar. “Gözümün önünde yetiştirilmen için, Kendim'den sana bir sevgi yönelttim.” ‘Gözümün önünde yetiştirilme’den kastı Cenab-ı Allah’ın, “her hareketiniz, her şey; Hz. Mehdi (a.s)’ın her hareketi, Hz. İsa (a.s)’ın her hareketi Benim gözümün önündedir. Rahat edin, tedirgin olmayın.” “Hz. Mehdi (a.s) acaba başarılı olabilir mi, Hz. İsa (a.s) acaba başarılı olabilir mi?” demeyin. “Benim gözümün önünde” diyor Cenab-ı Allah. “Bizzat ben takip ediyorum” diyor Cenab-ı Allah. “Ben yaratıyorum, Bana güvenin” diyor. “Siz de güvenin, o da güvensin, hepiniz güvenin.” O anlamdadır. “Sana bir sevgi yönelttim.” Sevilecek insan oluyorlar; Hz. İsa Mesih (a.s) da, Hz. Mehdi (a.s) da. Küfrün nefret ettiği, müminlerin sevdiği. Müminlerin kalplerinde tarif edemedikleri şiddette bir sevgi oluyor Hz. Mehdi (a.s)’a karşı, Hz. İsa Mesih (a.s)’a karşı. Tanımasalar dahi seviyorlar. Deccallere karşı da tabii bir nefret oluyor mümin de. Mesela adamı görüyor mümin, elektrikleniyor, nefret ediyor. Daha bilmiyor, vasfını bilmiyor ama bakar bakmaz nefret ediyor. Allah ilham ediyor ona. Hz. Mehdi (a.s)’ı da ilham eder insanlara; insanlar hisseder Hz. Mehdi (a.s)’ı ama adını koyamaz. Deccali de hisseder, adını koyamaz. İçinde doğal bir iticilik hisseder mümin.
“Hani kız kardeşin gezinip; "Onu(n bakımını) üstlenecek birini size haber vereyim mi?" demekteydi.” Demek ki Hz. İsa (a.s)’a da, Hz. Mehdi (a.s)’a da ilgi gösterecek, alaka gösterecek, yardımcı olacak, her türlü işinde ona destek olacak, adeta onları çocuk bakar gibi yetiştiren, onlara destek olan, çocuğuna şefkat gösterir gibi seven insanlar olacak etrafında! Ona işaret. “Böylece, seni annene geri çevirmiş olduk ki, gözü aydın olsun ve üzülmesin.” Demek ki epey bir vakte kadar Hz. Mehdi (a.s)’ın annesi sağ olacak; epey vakte kadar, ona işaret var. “Gözü aydın olsun, üzülmesin.” Demek ki annesinden ayrılacak, bir ayrılık var burada çünkü. Ayrılma, sonra da yeniden birleşme var. Demek ki Hz. Mehdi (a.s) ailesinin yanından ayrılacak. Hadis de var zaten, “Hz. Mehdi (a.s) ailesinden ayrılır” diyor. Sonra yeniden birleşeceği, kavuşacakları anlaşılıyor. “Gözü aydın olsun ve üzülmesin.” Demek ki üzülmeye açık bir anne bu anne ve sevinmeye de açık bir anne. “sen bir insan öldürmüştün de, Biz seni tasadan kurtarmış ve seni 'esaslı bir denemeden geçirip-denemiştik.'” Demek ki Hz. İsa Mesih (a.s) da, Hz. Mehdi (a.s) da esaslı bir denemeden geçirilecek. Belki canlarına kastedilecek, belki hapsetmeye kalkacaklar o mübarek insanları. Çünkü burada ölümden bahsedilmesi, demek ki onları da öldürmeye çalışacaklar; Hz. İsa Mesih (a.s)’ı da, Hz. Mehdi (a.s)’ı da şehit etmeye çalışacaklar, ona işaret var. Esaslı bir denemeden geçirip deneyeceğini anlıyoruz Cenab-ı Allah’ın. “Medyen halkı arasında yıllarca kalmıştın.” Demek ki Hz. Mehdi (a.s) halk arasında olacak, yıllarca. Ama halk onu tanımayacak. “sonra bir kader üzerine (buraya) geldin ey Musa” diyor Cenab-ı Allah.
Demek ki bir şehirden bir şehre gelecek, hadislerde de bunu görüyoruz. Bir şehirden bir şehre geliyor Hz. Mehdi (a.s). Burada da, ayette; “sonra bir kader üzerine (buraya) geldin ey Musa” diyor. Kaderi öyle, “rastlantı sonucu olmadı bu” diyor Cenab-ı Allah, “kaderle geliyorsun” diyor. “Seni Kendim için seçtim” diyor Cenab-ı Allah 41. ayette. “Seni Kendim için seçtim.” Demek ki olgunluk çağı olan 41 yaşında, asıl Mehdilik halleri üzerinde belirmeye başlıyor. İnşaAllah. Mehdilik feyzleri, Mehdilik derinliği üzerine gelmeye başlıyor, hikmet yönü. “Seni Kendim için seçtim.” Demek ki, insan isteyerek Peygamber olamaz. Çalışmakla Peygamber olunmuyor. Çalışmakla da Hz. Mehdi (a.s) olunmaz, gayret etmekle. Mesela biz okullar açsak, tebliğ yapsak, dergahlar açsak, uğraşsak, Hz. Mehdi (a.s) olmak istesek de Hz. Mehdi (a.s) olamayız. Dünya çapında mesela büyük şirketler kursak, medreseler açsak, kurslar açsak, Kuran kursları açsak, Hz. Mehdi (a.s) olamayız. Allah’ın seçmesi gerekir. “Sen ve kardeşin ayetlerimle gidin.” Tabii burada ben ayetin işari anlamlarını söylüyorum. Yoksa düz anlamı açık, Hz. Musa (a.s)’a hitap ediyor, zaten hemen anlaşılıyor. Hz. Mehdi (a.s) ve kardeşi Hz. İsa Mesih (a.s). “Ve Beni zikretmede gevşek davranmayın.” Sürekli Benden bahsedin, sürekli Beni anın; radyolardan, televizyonlardan, gazetelerden, internetten her yerden Beni anın, Benden bahsedin. “Beni zikretmekte gevşek davranmayın.” O kadar sıklıkla yapın ki, geceli gündüzlü olsun bu. “Ara ara tebliğ istemiyorum” diyor Cenab-ı Allah. Haftada bir toplantılar, ayda bir toplantılar; böyle tipler var, ayda bir toplanıyor, çay-kahve içip dağılıyorlar veya haftada bir çay-kahve içip dağılıyorlar. “Beni zikretmekte gevşek davranmayın” diyor. Allah aralıklı olan zikretmeyi, aralıklı yapılan tebliği, gevşek davranma olarak alıyor. Gevşek davranmayı da kabul etmiyor. Çok sık olmasını istiyor Allah. Çok sık, olabilecek en sık derecede. “İkiniz firavuna gidin.” Yani, ikiniz de deccale karşı mücadele edin, Hz. Mehdi (a.s) ve Hz. İsa Mesih (a.s).
“Çünkü o azmış bulunuyor.” Anarşi, terör, hayat pahalılığı, kan dökmek, insanları mutsuz etmek, Allah inancını insanlardan söküp almaya gayret etmek gibi azma faaliyetlerinde bulunuyor, ahir zamanda. “Ona mülayim söz söyleyin.” Teröre terörle karşılık vermeyin, anarşiye anarşiyle karşılık vermeyin, silaha silahla karşılık vermeyin. Sevgiyle, şefkatle, merhametle, ilimle, irfanla, ikna ederek, mutbi bir üslupla konuşun. “Umulur ki öğüt alıp düşünür.” Yani, o zaman öğüt alıp düşünmesi mümkün. Çünkü eğer gururunu kırarsan; silahla, nefretle, öfkeyle gidersen hiç düşünmez. Ama mülayemetle, sevgiyle, nezaketle gidersen, o zaman umulur ki öğüt alıp düşünür. “Veya içi titrer korkar.” Yani düşündükten sonra da Allah’tan korkup içi titrer, iman eder. “Önce bir düşünebilir” diyor Allah. Yani doğru mu yanlış mı diye düşünebilir ama daha da ileri bir güzellik olarak içi titrer, korkar. “Tam anlamıyla iman da edebilir” diyor Allah. İkisi de olabilir; düşünebilir de, iman da edebilir. “Dediler ki,” yani Hz. Mehdi (a.s)’ın kan akıtmayacağına işaret işte bu ayet, mülayim tebliğ, halim tebliğ. “Hz. Mehdi (a.s) kan akıtmayacak” diyor ya hadiste, Mehdiyet’in o kısmına işaret ediyor. 45. Ayette, şeytandan Allah’a sığınırım; “Dediler ki: "Rabbimiz, gerçekten, onun bize karşı 'taşkın bir tutum takınmasından'"” terör, anarşi içinde olduğu için; saldırgan, kan dökücü bir tavır takınmasından; “ya da 'azgın davranmasından' korkuyoruz.” Hakaret, küfür, iftira, hapis gibi çirkin eylemlerinden, “çekiniyoruz, korkuyoruz” diyorlar. Deccal ne yapacak zaten; terör, hakaret, iftira... Ayette bu iki azgın tavrına dikkat çekiliyor. Taşkın, saldırgan tutum yahut azgın davranması.
Deccaliyetin terör, anarşi, küfür, iftira gibi çirkin eylemlerine dikkat çekiliyor. “Cenab-ı Allah dedi ki: "Korkmayın."” Haram korkmak. Hz. Mehdi (a.s) korkmayacak. “Havf damarı” diyor ya Bediüzzaman. Bediüzzaman mesela korkmuyordu. Hz. Mehdi (a.s) da korkmaz. Bediüzzaman’ı da korkaklığa teşvik ediyorlar. “Mekke’ye, Medine’ye, Hicaz’a git” diyorlar. “Kaç” diyorlar, “kork” diyorlar. “Orada sen sevgi görürsün, hürmet görürsün” diyorlar veya “Amerika’ya git” diyorlar. Bediüzzaman ne Amerika teklifini kabul ediyor ne Hicaz teklifini kabul ediyor. “Orada da olsam ben gelirdim İstanbul’a” diyor, “buraya gelirdim” diyor. “Yer burası” diyor. Çünkü Mehdiyet’in mücadele ettiği yer İstanbul’dur. Yani Darwinizmin, materyalizmin. İstanbul kültür başkentidir. Kültürlerin karşılıklı mücadele ettiği yer burasıdır. Darwinist, materyalist zihniyete karşı ayette neye işaret ediyor; mülayemetle, sevgiyle, barışla, demokratik yaklaşımla, hürmetle, güzel tavırla yaklaş. Öyle tebliğ yap. “Ben sizinle birlikteyim.” Birlikteyim ne demek? Allah, “Ben her yerdeyim” diyor. Şu anda da Cenab-ı Allah burada, bizi görüyor ve işitiyor. “İşitiyorum ve görüyorum” diyor Allah. Yani bizim şu konuşmamızı şu an dinliyor Allah. Şu konuştuğumuzu, Allah “görüyorum” diyor. Hepimizi şu an seyrediyor Allah. “Ben oradayım” diyor. “Yanınızda olacağım” diyor Allah. “Hadi ona gidin” diyor Allah, bir daha söylüyor. “Ve deyin ki: Biz senin Rabbinin elçileriyiz, İsrailoğulları'nı bizimle birlikte gönder ve onlara (artık) azap verme.” Yani Müslümanlara artık eza yapma, onlar artık hür olsunlar, üstlerindeki baskıyı kaldır. “Sana Rabbinden bir ayetle geldik. Selam, hidayete tabi olanların üzerine olsun.” Yani, kurtuluş, ferahlık, esenlik, Allah’ın Selamı hidayete tabi olan, yani iman eden, Allah’ın Hadi isminin tecellisi olan, insanların üzerine olsun.
Sayın Adnan Oktar'ın 20 Mayıs 2015 tarihli sohbetinden Taha Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: Taha suresi 39, Şeytan’dan Allah'a sığınırım. “Onu” yani Hz. Musa’yı, “sandığın içine koy”. Sandık su geçirmeyen bir sandık, dörtgen. Yani ahşabı birbiri ile çok iyi raptedilmiş. “Onu sandığın içine koy, suya bırak. Böylece su onu sahile bıraksın. Onu benim de düşmanım, onun düşmanı olan biri alacaktır. Gözümün önünde yetiştirilmen için kendimden sana bir sevgi yönelttim”. Sürekli Allah her şeyi görür. Her yerde her şeyi görür. Bak Allah orada nasıl bir macera meydana getiriyor. Dünyada bir imtihan vesilesi ve dünyada bir süs. Mesela sandığın içine koymak. Kayık da değil sandık. Suyun içinde sandık. Bir dalga çarpsa yıkılır, devrilir yani. Suya bırak, tevekkül edecek. Onu benim ve düşmanım onun ve düşmanı olan biri alacaktır. Önce Cenab-ı Allah bir kere benim düşmanım diyor, Allah'ın düşmanıysa peygamberin düşmanıdır, peygamberin düşmanıysa Allah'ın da düşmanıdır yani bütün bu.
Mesela Mehdi'ye düşman O zaman Allah'a da düşman. “Gözümün önünde yetiştirilmen için” Sürekli Cenab-ı Allah'ın gözünün önünde. Herkes her şey. O sandıkta o sandığın meydana gelmese de. “Gözümün de yetiştirmen için kendimden sana bir sevgi yönelttim”. Sevgiyi veren de Allah. Yani istediği kadar adam, bir insan sevgili olsun. Allah sevdirmezse sevilemez. Sevgiliyle meydana getiren de sevdiren de Allah’tır. Yani sevgiyi meydana getiren Allah.
“Böylece seni annene geri çevirmiş olduk ki, gözü aydın olsun ve üzülmesin”. Mesela, “hani kız kardeşin gezinip; “onun bakımını üstlenecek birini size haber vereyim mi?” demekteydi”. Gezinerek. O Firavun'un adamlarına söylüyor. “Madem böyle bir çocuk var”, diyor. “Onun bakımını üstlenecek birisi var benim tanıdığım”, diyor. “Eğer isterseniz getireyim”, diyor. Çünkü hiçbir anneyi kabul etmiyor Hazreti Musa. Emzirmek istiyorlar, süt anneleri getiriyorlar, hiçbirini kabul etmiyor. Bayağı gürbüz, bayağı sevimli bir şey ki.
“Tamam diyorlar”, ona, o zaman deneyelim o kadın gelsin diyor, senin dediğin gelsin diyorlar ona o zaman deneyelim o kadın gelsin diyor. Öz annesi gelince hemen annesinden sütü almaya başlıyor. Yani onun sütünü kabul ediyor. Annesi tabi çok seviniyor. Gözü aydın oluyor. Üzülürken üzülmüyor. Bak imtihanın devamına bak. “Sen bir insan öldürmüştün de”. Annesi de imtihan oluyor, Kendisi de daha küçükken onun farkında değil. Ama annesi imtihan oluyor.
“Sen bir insan öldürmüştün de biz seni tasadan kurtarmıştık” diyor Cenab-ı Allah. Yani insanı öldürmek çok dehşet verici bir şey diyor. Mesela peygamber birisini bir şahsı tevafukken öldürüyor. Yani kasten değil, tahammülden değil. Yani kazara öldürüyor. Ama müthiş üzülüyor. Müslümanın ahlakına bak. Sen bir insan ölmüştün, biz seni tasadan kurtarmışız. Bak tasa. Baya dert ediniyor. “Seni esaslı bir denemeden geçirip denemiştik”, diyor Cenab-ı Allah. Günlerce onun acısını çekiyor. Sürekli o kafasında.
“Medyen halkı arasında da yıllarca kalmıştın”. Allah ona o dönemi hatırlatıyor. Fakat Medyene de dikkat çekiyor tabii. “Sonra bir kader üzerine buraya geldin ey Musa”, diyor Cenab-ı Allah. Bütün tarihini ona söylüyor vahiyle. Yani duyuyor. Allah'ın her şeyi bildiğinde oradan görüyor. Yani Allah bak sen çocukluğun itibaren her şeyini biliyorum diyor. Sandığa konma, olaylar, gelişmeler, annenin konumu hepsini ben biliyorum diyor. Allah gücünü gösteriyor. Yani ona güvenmesi için. Sonra bir kader üstüne yani benim yarattığım bir kader üstüne gelme. Kendi isteğinden gelmedin diyor Allah. Kendi iradenden gelmedin. Ben öyle istediğim için geldim diyor.
“Seni kendim için seçtim”, diyor Cenab-ı Allah. Ben seçtim diyor. “Sen ve kardeşin ayetlerimle gidin”, kendi kafanıza göre deyil, kendi düşüncenle değil, ayetlerimle diyor. Tevrat'la yani aklınıza gelen uygun sözlerle göre demiyor. Ayetlerimle Tevrat'ın hükümlerine göre. “ve beni zikretmekte gevşek davranmayın”. Yani az kısa konuşma veyahut erteleme bu olmaz Cenab-ı Allah. Coşkuyla, samimiyetle, kararlılıkla beni zikredeceksiniz. Zikretmekte, Allah'a zikretmekle Allah'ı zikretmekle gevşek davranmak haram bir fiildir. Bütün İslam aleminde bu bela var. Tebliğe gerek duymuyorlar. “Diyanet İşleri Başkanlığı yapıyor zaten” diyor. Ya kardeşim bu lafa sen inanıyor musun? Öyle tebliğ olur mu? Biz ne biz niye yapalım diyor. Her Müslüman'a farz. Nerede görülmüş öyle bir şey?
SAYIN ADNAN OKTAR’IN A9 TV’DEKİ CANLI SOHBETİ (16 ARALIK 2011, 13:00)
ADNAN OKTAR: “Sen bir insan öldürmüştün de, Biz seni tasadan kurtarmış ve seni 'esaslı bir denemeden geçirip-denemiştik.'” Çünkü adam öldürmek, Allah vermesin insanı mahveder psikolojik olarak. Yani bir Müslüman’ı bir muttaki kazara da öldürmüş olsa çok büyük bir azaptır, çok sarsıcı bir şeydir. Onun için diyor ki Allah; ‘seni esaslı bir denemeden geçirip-denemiştik.' Kazara öldürmede. Ama öküz gibi adamlar cinayetle övünüyor; “yedi kişiyi öldürdüm” diye böyle. “Helal olsun sana, koçum benim” diyorlar adamlar. Halbuki burada Hz. Musa (a.s) kazara bir insanın ölümüne sebep olduğu için yıllarca onun azabını çekiyor, yıllarca. ‘Tasadan kurtardım’ diyor Cenab-ı Allah, ızdırap çekiyor. “Medyen halkı arasında yıllarca kalmıştın. Sonra bir kader üzerine (buraya) geldin ey Musa." (Taha Suresi 40) Allah, Benim çizdiğim bir kader üzerine buraya geldin’ diyor. ‘Benim yarattığım kaderle’ yani canı istedi de gitti gibi değil. Öyle yaratıldığı için, diyor.