Enbiya Suresi, 11-19 Ayetlerinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 28 Kasım 2010 tarihli röportajından Enbiya Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: Enbiya Suresi, 11, Şeytandan Allah’a sığınıyorum. “Biz, zulmeden ülkelerden nicesini kırıp geçirdik.” Yani Darwinist, materyalist olursa, Allah’ın hükümlerine karşı soğuk olurlarsa, Allah’ın hükümlerine sırt çevirirlerse, “Biz, zulmeden ülkelerden nicesini kırıp geçirdik,” “Ben” diyor Allah, “o devleti çökertirim, yıkarım.” “Devleti yıkarım” diyor. “Devlet, millet diye bir şey kalmaz, darmadağın ederim” diyor Allah. “Bunun ardından bir başka kavmi meydana getirdik.” “Başka bir kavim gelir sizin yerinize” diyor. Yani “devlet, millet darmadağın olursunuz” diyor, “imanı bırakırsanız, İslam’ı bırakırsanız” diyor Allah. “Bizim zorlu-azabımızı hissettikleri zaman, oradan büyük bir hızla uzaklaşıp kaçıyorlardı.” Ya savaş olur, ya iç savaş olur, ya bir bela gelir. Bakın, diyor ki; “oradan büyük bir hızla uzaklaşıp kaçıyorlardı.” Duramıyorlar artık o ülkede; başka ülkelere, başka yerlere gidiyorlar. Darmadağın olurlar. “"Uzaklaşıp-kaçmayın, içinde şımarıp azdığınız refaha ve yurtlarınıza dönün; çünkü sorguya çekileceksiniz." "Yazıklar bize" dediler. "Gerçekten biz, zalimmişiz.” Onların bu yakınmaları, Biz onları biçilmiş ekin, sönmüş ocak durumuna getirinceye kadar son bulmadı.” Bak; “Biz onları biçilmiş ekin, sönmüş ocak durumuna getirinceye kadar son bulmadı.” “Yerle bir ederim devletinizi, milletinizi, İslam’dan ayrılırsanız” diyor Allah.

“Biz, bir 'oyun ve oyalanma konusu' olsun diye göğü, yeri ve ikisi arasında bulunanları yaratmadık.” Yani “hiçbir amaç yokken öylesine yaratmadım” diyor Cenab-ı Allah. “Ben bir amaçla, bir gayeyle yarattım” diyor, “Yeri, göğü ve ikisi arasında olanları.” Çünkü sonsuz detaylar var. “Eğer bir 'oyun ve oyalanma' edinmek isteseydik, bunu, Kendi Katımız'dan edinirdik. Yapacak olsaydık, böyle yapardık.” Yani “Ben böyle bir şey düşünseydim” diyor Cenab-ı Allah, “öyle bir şey amaçlasaydım, en mükemmeliyle yapardım” diyor. “Benim amacım o değil” diyor Allah. “Sizi imtihan etmek için bunları yarattım” diyor. Bu anlam çıkıyor. “Hayır, Biz hakkı batılın üstüne fırlatırız, o da onun beynini darmadağın eder.” Demek ki fikir savaşı var. Çünkü beynin içinde ne vardır? Düşünce vardır. Bak, bedenine değil, beynine yönelik Kuran’ın ifadesi. “Beynini darmadağın eder.” Darwinistlere, materyalistlere delilleri sunduğumuzda ne oluyor? Beyinleri darmadağın oluyor, yıkılıyor. “Bir de bakarsın ki, o, yok olup gitmiştir. (Allah'a karşı) Nitelendirdiklerinizden dolayı eyvahlar size” diyor Allah. “Attığınız yalanlardan dolayı, uydurmalardan dolayı, bilimle alakası olmayan hurafelerden dolayı eyvahlar size” diyor. Allah “intikam alacağım sizden” diyor.

“Göklerde ve yerde kim varsa O'nundur.” Göklerde İsa Mesih (a.s.), yerde Mehdi (a.s.), değil mi? “O'nun yanında olanlar, O'na ibadet etmekte büyüklüğe kapılmazlar ve yorgunluk duymazlar.” “O'na ibadet etmekte büyüklüğe kapılmazlar.” Kim var gökte? Hz. İsa (a.s.) var. Allah’a ibadet ediyor, değil mi? Büyüklüğe kapılmaz. Melekler var, kapılmazlar büyüklüğe. “Yorgunluk duymazlar.” Sonsuza kadar ibadet ediyorlar Allah’a, “yorgunluk duymazlar” diyor. Çünkü yorgunluk bize verilmiş bir aczdir. Akşam oldu mu insanlar hemen hayret verecek bir gücün etkisine girmeye başlıyorlar. Göz kapakları artık düşmeye başlıyor falan, mecburen gidip yatıyorlar. Bu insanların aczidir. Ama Allah diyor ki; “O'nun yanında olanlar,” yani Allah’ın yanında olanlar, “O'na ibadet etmekte büyüklüğe kapılmazlar ve yorgunluk duymazlar.” Melekler sonsuza kadar ibadet ediyorlar, asla bıkkınlık duymazlar. Yorgunluğu kim yaratıyor? Allah yaratıyor. İmtihan olarak yaratılır, özel olarak yaratılır. “Gece ve gündüz, hiç durmaksızın tesbih ederler.” Gece mesela insanlar uyuyor ama onlar uyumuyorlar, gündüz de uyumuyor. Yorulmadıkları için sürekli tesbih ediyorlar ve müthiş zevk alıyorlar bundan. Allah öyle yaratmış. Berkerim şimdi senden bir şeyler dinleyelim. 

 


Kuran'da Mehdiyet ile İlgili Ayet Tefsirleri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 5 Aralık 2012 tarihli sohbetinden Kuran'da Mehdiyet ile ilgili ayet tefsirleri

 

ADNAN OKTAR: Cenab-ı Allah diyor ki; Rad Suresi, 42’de; şeytandan Allah’a sığınırım; “Bu yurdun sonu,” dünyanın sonu, “kimindir, inkar edenler pek yakında bileceklerdir.” Yurt, duran bir yurttan bahsediyor: “Bu yurdun sonu kimindir,” “bu yurt kime aittir, kimlerin kontrolündedir, Allah kimlere vermiştir, bunu bilecekler” diyor. Ne zaman? “Pek yakında” diyor. Allah için 1400 sene, 1500 sene uzak bir vakit değil. Bu ayetin ifadesi önümüzdeki yıllarda tahakkuk edecek.

Şuara Suresi, 227; “Zulmetmekte olanlar,” deccaller, “nasıl bir inkılaba uğrayıp,” inkılab; yeni bir değişim, yeni bir hal, yeni bir anlayış, yeni bir hayat; “nasıl bir inkılaba uğrayıp devrileceklerini,” yıkılacaklarını, yok olacaklarını, etkisiz hale geleceklerini , “pek yakında bileceklerdir” diyor, deccaller. Şimdi bunu da görecek insanlar pek yakında. Allah buna da “pek yakında” diyor, buna da “pek yakında” diyor. 1430, 1440 Allah için uzak değil. Ama 1440 tabii çok önemli bir tarihtir.

İsra Suresi, 81; şeytandan Allah’a sığınırım; “De ki: "Hak geldi, batıl yok oldu.” Mehdiyet geldi mi, deccaliyet gider. “Hiç şüphesiz batıl yok olucudur.” Yani batıl mutlaka, Darwinizm-materyalizm mutlaka yıkılır. Yani 100 yıl direnmesi, 150 yıl direnmesi önemli değil. Mutlaka yok oluyor. Bak, “hiç şüphesiz batıl yok olucudur” diyor Allah.

Araf Suresi, 137; “Kendisinde bereketler kıldığımız yerin,” Türkiye de bunun içinde; Türkiye, Suudi Arabistan dahil, İsrail dahil, Filistin dahil, Mısır’a kadar; “Kendisinde bereketler kıldığımız yerin doğusuna, batısına da o hor kılınıp-zayıf bırakılanları (müstaz'afları),” Hz. Mehdi (a.s) ve talebeleri, Hz. Mehdi (a.s) talebeleri hor kılınacaktır. İnsanlar tarafından horlanacaklardır, Hz. Mehdi (a.s) dahil. Ve zayıf bırakılacaklardır. Hakaretlerle, iftiralarla, komplolarla… Kimi mesela mahkemeye verecek, kimi hapsetmeye kalkacak, kimi onları savcılıklara ihbar edecekler Ezmeye çalışacaklar. “Zayıf bırakılanları,” onlara ‘müstaz’af’ diyor Cenab-ı Allah, “(müstaz'afları) mirasçılar kıldık.” “Onlar hakim olacaklar” diyor. Yani Ben-i İsrail, Hz. Davud (a.s)’ın soyu, yani Hz. Mehdi (a.s) ve talebeleri. Biz Ben-i İsrail’iz. Ben Ben-i İsrail’im. Sizler de Ben-i İsrail’siniz. Bizler Mehdi talebesiyiz. Mehdi talebeleri Ben-i İsrail’dir.

Tevbe Suresi, 32; “Allah'ın nurunu ağızlarıyla söndürmek istiyorlar.” Konuşarak yani. Mesela internette konuşması yazılıyor, kitaplara konuşmaları yazılıyor. Ağızlarıyla derken, ağızlarından çıkan sözler, yani fikirleri. “Ağızlarıyla Allah’ın nurunu söndürmek istiyorlar.” Şu anda da bunu yapmaya çalışıyorlar. Dünyanın her tarafında demeçlerle, konuşmalarla, radyo-televizyon programlarıyla. “Hz. Mehdi (a.s) gelmeyecek, Hz. Mehdi (a.s) gelmeyecek, Hz. Mehdi (a.s) gelmeyecek, Hz. İsa (a.s) gelmeyecek, Hz. İsa (a.s) gelmeyecek…” Allah’ın nurunu, Mehdi (a.s)’ı kendilerince söndürmek istiyorlar. “Ağızlarıyla Allah’ın nurunu söndürmek istiyorlar.” Bütün kanallarda çıkıyor. “Oysa” diyor Allah, “karşıtlar,” karşıt olan kişiler, “istemese de Allah, kendi nurunu tamamlamaktan başkasını istemiyor.” Mehdiyeti hakim etmekten başkasını istemiyor Cenab-ı Allah. Ahir zaman işareti. Tabii Hz. Mehdi (a.s)’a karşı olanlar küfür içindedir demiyorum ben. Ama bilgisizlik içindeler. Yanlışlık içindeler.

Yine Saf Suresi, 8; “Onlar ağızlarıyla Allah’ın nurunu söndürmek istiyorlar.” O televizyon programlarına bakın. “Mehdi alametleri de çıkmadı, Hz. Mehdi (a.s) de çıkmayacak, Hz. İsa (a.s) inmeyecek, İttihad-ı İslam da olmayacak, İttihad-ı İslam hiçbir zaman için olmaz, insanların beşte biri ancak Müslüman olur, böyle bir şey yoktur” gibi; ağızlarıyla Allah’ın nurunu, İttihad-I İslam’ı, Hz. Mehdi (a.s)’ın çıkışını, Hz. İsa Mesih (a.s)’ın çıkışını, insanların mutlu oluşunu durdurmaya çalışıyorlar. “Oysa Allah, kendi nurunu tamamlayıcıdır.” “Ben yapacağım” diyor Allah. “Tamamladım” demiyor Cenab-ı Allah, “tamamlayıcıdır.” Nasıl tamamlıyor? Hz. Mehdi (a.s)’la tamamlıyor. Hz. İsa Mesih (a.s)’la tamamlıyor. Öyle olsa Allah, “tamamladım” derdi. “Tamamlayıcıdır” diyor. Tamamlayacak. “Kafirler hoş görmese bile.” “Küfredenler, İslam’a karşı olanlar tabii ki bundan hoşlanmayacaklar” diyor Cenab-ı Allah. Onlar hoş görmese de İttihad-ı İslam olacak. Terör de kalmayacak, anarşi de kalmayacak, silahlar susacak.

Ahzab Suresi, 27; “Ve sizi onların topraklarına, yurtlarına, mallarına ve daha ayak basmadığınız bir yere mirasçı kıldı. Allah, her şeye güç yetirendir.” “Bütün dünyaya hakim olacaksınız” diyor Allah. “Topraklarına, yurtlarına, mallarına, ayak basmadığınız her yere mirasçı olacaksınız.” Yani “siz her yerde olacaksınız” diyor Müslümanlara. Ben-i İsrail, yani Mehdi talebeleri. Ben-i İsrail’i Tevrat tarif ediyor: Yakupoğulları’nın yönetimindeki müminler, Müslümanlar. Yani Hz. Mehdi (a.s)’ın liderliğindeki Müslüman milleti, inşaAllah. Onun içerisinde tabii İsrail de var. Onlar da çünkü hakkı, hak olarak, inşaAllah ilerde kabul edecekler. İlk önce Tevrat’ın aslına uyacaklar. Hz. Mehdi (a.s) onları Tevrat’ın aslıyla yönetecek. Yakupoğulları’na bir mirasçı olarak, bir güzellik olarak, bir koruyucu olarak. Onları koruyup kollayan; onlara iyilik, bereket, bolluk getiren bir şahıs olarak Hz. Mehdi (a.s) zuhur ettiğinde, Ben-i İsrail 3000 yıldan beri görmedikleri sevinci, mutluluğu, güzelliği yaşayacaklar. Hz. Mehdi (a.s)’ın bir alameti de Hz. Süleyman (a.s)’ın mescidini yapmasıdır. Mescidi yaptığında İsrail bayram edecek, inşaAllah. Hz. Mehdi (a.s) Hz. Musa (a.s)’ın sandığını da getirip, Hz. Süleyman’ın mabedinin önüne koyduğunda, Peygamberimiz (s.a.v) diyor ki; “Pek azı dışında bütün Museviler Müslümanlar olur” diyor. “Çok azı dışında hepsi Müslüman olacaklar” diyor. Bütün vaat olmuş çünkü. Tevrat’ın dediği olmuş. Alenen belli ki Hz. Mehdi (a.s), yani belli ki Mesih (a.s) o. Sandık da gelmiş; sandık zaten Tevrat’a göre alamet, çok net. Sandık sadece onun getirebileceği bir şey, Hz. Mehdi (a.s)’a ait bir şeydir. Sırf o yaptığına göre; o, o. Kuran’da da ona işaret ediyor. “Huzur ve sekinet getirecek size o sandık” diyor. Ona işaret ediyor Allah. Kutsal sandığın bir alamet olduğunu söylüyor Allah, Kuran’da.

Al-i İmran Suresi, 139; “Gevşemeyin” diyor Allah. Gevşemek ne demek? Teyakkuzu azaltmak, sıklığı azaltmak, presi azaltmak, güçlü atakları azaltmak, gevşemek. “Çok güçlü olun” diyor Allah, “çok atak olun.” “Üzülmeyin.” Haram kılmış. Bütün Müslümanlara Allah bu ayetle üzülmeyi haram kılmış. Gevşemeyi de haram kılmış. Teyakkuz ve atak halinde olacak. Üzülmeyi de haram kılmış. “Eğer gerçekten iman etmişseniz,” samimi iman ediyorsanız, “en üstün olan,” her yönden ama; askeri, siyasi, politik, her yönden; “üstün olan sizsiniz” diyor Allah. “Size söz veriyorum, garanti veriyorum” diyor Allah. Mehdiyet’in bir başka açıklamasıdır bu ayet.

Hac Suresi, 41; “Onlar ki,” yani Mehdi talebeleri; ‘onlar ki dediği’, ayetin ifadesi o, inşaAllah. “Onlar ki, yeryüzünde kendilerini yerleştirir,” yeryüzü neresi? Dünya. Dünyada kendilerini yerleştirir, bütün dünyaya hakim eder, “iktidar sahibi kılarsak,” dünyanın iktidarına, dünya devletine hükümet ettiğinizde ki edeceksiniz, “iktidar sahibi kılarsak, onlar dosdoğru namazı kılarlar.” Hz. Mehdi (a.s) ve talebeleri. Dosdoğru namaz, tam tarif edildiği gibi. “Zekatı verirler,” bol bol mal dağıtırlar. Hz. Mehdi (a.s)’ın şeyi odur. “Gelir, iki rekat namaz kılar” diyor; “zekatı verirler, malı dağıtırlar.” “Marufu emrederler,” güzelliği söylerler. Anarşiden, terörden, savaştan kaçınmayı; kardeşliği, barışı, iyiliği, güzelliği emrederler. “Münkerden sakındırırlar.” Kan dökmekten, şiddetten, savaştan kaçındırırlar. “Bütün işlerin sonu Allah’a aittir.” “Hepsini Allah yapar” diyor Allah ayette.

Yunus Suresi, 82; şeytandan Allah’a sığınırım; “Allah, suçlu-günahkarlar istemese de”, “suçlu ve günahkarlar istemezler” diyor Allah. Neyi? Hakkı. Hak ne? İslam. “Hakkı (hak olarak) Kendi kelimeleriyle,” Kuran’ın hükmüyle, Kuran’ın kelimeleriyle, Hz. Mehdi (a.s)’ın dilinden dökülen kelimelerle, Hz. İsa Mesih (a.s)’ın ağzından çıkan kelimelerle, Kuran hükümleriyle, “gerçekleştirecektir.” Gerçekleştirecek ne demek? Vaatten gerçekleşmeye dönüşecek. Gerçekleştirecek ne demek? Somut, elle tutulur, net hale gelecek. Yani olay tahakkuk edecek, gerçekleştirilecektir. “Suçlu-günahkarlar istemese de,” yani “onlar direnecekler” diyor, karşıtlar direnecekler. “Hakkı (hak olarak) Kendi kelimeleriyle gerçekleştirecektir.” “Hak her yere hakim olacak” diyor Allah.

Enbiya Suresi, 18; şeytandan Allah’a sığınırım; “Hayır” diyor Allah,“Biz hakkı batılın üstüne fırlatırız, o da onun beynini darmadağın eder” diyor. Fikir yapısını; beyinden kasıt, fikir yapısıdır. “Beynini darmadağın eder; patlatır, parçalar beynini” diyor; fikirle, ilimle, akılla. “Bir de bakarsın ki, o, yok olup gitmiştir.” “Bakarsın ki,” “göreceksin” diyor. “Göreceksiniz, bakacaksınız, yok olup gittiğini göreceksiniz” diyor. “Fiilen olacak” diyor. “(Allah'a karşı) Nitelendiregeldiklerinizden dolayı eyvahlar size.” Hani “tesadüfen oldu, kendi kendine oldu” diyorlar ya Darwinistler; “eyvahlar size” diyor Allah. Çünkü ahirette, cehenneme gittiğinde… Mesela adam Darwinist, Allah’a inanmıyor. Şimdi toprak dümdüz; toprak magma, kaynıyor. Böyle şeytan başı gibi çok itici görünümlü ağaçlar -tek ağaç odur, bitkiler- meyvesi öyle, şeytan başı gibi ve pis kokulu, bayağı iğrenç kokulu bir ağaç. Böyle irin denizleri var, irin gölleri var; onların protein kaynağı olacak. Bir de kaynar su, kaynayan su. Şimdi tesadüf demiyor muydu bunlar? “Tesadüfen oluşmuş bitki işte bu” diyor Cenab-ı Allah. “Öyle inanıyorsunuz ya” diyor, tesadüf gibi olan. “Tesadüf değil, Ben yarattım ama sizin kafanıza göre tesadüf böyle olmuyor mu?” diyor Allah. “Bu bitkiyi, o zaman bu meyveyi yiyeceksiniz” diyor. Böyle mis gibi kokan çilekler, portakallar, mandalinalar; mis gibi kokan kavun, karpuz; siz bunlara tesadüf diyordunuz. “Tesadüf öyle olmaz, böyle olur” diyor Allah, sizin zihniyetinize göre. “Şimdi yiyin bunu” diyor Allah. Pırıl pırıl mis gibi su. Oranın suyu leş gibi kükürt kokar. Kaynar ve tuzlu, pis bir su; her yerde vardır bu, yeryüzünde de vardır kaynar magma. Birçok yerde var, görüyorsunuz. “Su olarak bunu içeceksiniz” diyor Allah. “Tesadüf demiyor muydunuz?” diyor. “İşte tesadüf olunca böyle olur” diyor Allah. İnşaAllah. Sizin inancınıza göre. Çünkü yerde magma olduğuna göre, suyu da ısıttığına göre o; kara toprağın içinden, kükürdün içinden, tuzun içinden geçerek geldiğine göre bu su, sizin tesadüf inancına göre bunun kükürtlü, civalı, leş gibi kokan, bulanık, çamurlu, kaynar bir su olması lazım. Makul bu değil mi, onların dediğine göre? “İçin” diyor Allah şimdi. Adam inat ediyor zaten yine orada. Darwinist yine inat ediyor. “Evrimle oldu” diyor. “O zaman evrimle olduysa, böyle olmuyor mu?” diyor. Adam da inkar edemiyor. “Evet, evrimle olunca böyle olur” diyor. “Bitki de böyle olur” diyor. İnsan? “İnsanı da ‘evrimle oldu’ diyorsun” diyor.

Kafası, başı arkaya dönük insanların, cehennem ehlinin. Yani göğsü düz, bu tarafa doğru; başı sırt tarafını görüyor. “Mutasyon” diyor ya; madem mutasyon, işte mutasyona uğramışsın olarak alacak. Mutasyona inanmıyor musun sen? Başları arkaya dönük, gözü görmüyor. Mutasyon demiyor musun? İşte gözü görmüyor. Kolları tutmuyor, yerde sürünüyorlar. Hani diyordu ya, “yerdeydiler ilk önce, sürüngendiler; sonra yavaş yavaş ayağa kalktı.” “İşte ilk atalarınız gibi oldunuz” diyor Allah da. “İnanmıyor musunuz?” diyor Allah. “Yerde sürüngendik” diyordunuz. “Önce gözler görmüyordu, evrimle oldu” diyordunuz. “İşte gözünüz görmüyor” diyor Allah. Ayette var, “gözleri görmez” diyor. Yerde süründürüyor Allah, sürünme var. O da yine “sürüngenlerden olduk” diyorlar, Allah onu meydana getiriyor. Reddedeceği bir durum var mı? Yok. İnancına göre öyle işte. Kendi inancını yaşamış oluyor. Sürekli de bu inancı muhafaza ediyor zaten, hiç bir şekilde vazgeçmiyorlar. Diyorlar ki; “Rabbinize söyleyin de o nimetlerden bize de versinler” diyor. Orada cehennem melekleri var, onlar ara ara geliyorlar, onların aracı olmasını istiyorlar. “Ya Rabbi bize o nimetlerden ver” demiyor. “Rabbinize söyleyin de bize onlardan versin” diyor. Daha hala inat ediyor. Cehennem tabaka tabakadır, çeşit çeşittir. Mesela bazı insanlar vardır, sırf Allah’ı inkar eder ama hiç kimseye kötülüğü olmaz. Yani dürüst, normal yaşar ama evrimci; onlara öyle bir ortam oluyor. Fakat böyle kötü mahalleler, soğuk mahalleler… “Nimeti Allah yarattı” demiyor ya, bütün nimetlerin alındığı bir ortamda Allah yaşatıyor. Onun inancına uygun bir ortamda yaşatıyor. “Allah yapmadı” dediği her şeyi Allah, orada ona, onun dediği inançla yaratıyor. Allah’a vermiyor ya bu şeyleri, onların hepsini alıyor Allah. Ama ateşte de yakmıyor. Ateşte yakmıyor, sadece duruyor. Sıkılmayla Allah bunaltıyor onları da, sıkılıyorlar. Biz nasıl televizyonda haberler seyrederken güzel bir yer gördüğümüzde imreniyoruz, kötü bir yer gördüğümüzde de Allah’a sığınıyoruz. Onlar da sürekli televizyondan bakar gibi cennet ehlini görüp, kıyas yapıp, onun sıkıntısını çekecekler. Sürekli bunalacaklar.

Mesela bazı kişiler var; Allah’a, dine inanıyor ama İslam’ın, Kuran’ın hükümlerini hiç yapmıyor. Kavgacı, dedikoducu, laf sokuyor, milletle uğraşıyor ama Allah’a, dine muhalif her şeyi de yapıyor. “İnanıyorum” diyor ama inanmıyor. Laf götürüyor getiriyor, kavga imkanı olduğunda hemen kavga yapıyor. Cehennemde de bunlar sürekli kavga ediyorlar, ayette açıklanmış. Birbirlerini kolluyorlar, sürekli arıyorlar karanlık cehennem mahallelerinde, cehennem sokaklarında. Mesela bunlar da öyle; suçu ağır olmayanlar yanmaz ateşte. Yani herkes ateşte yanmaz. Suçunun derecesine göre yapılır. Tabaka tabakadır. Mesela münafıklar cehennemin en aşağı tabakasındadır. Onlara çok şiddetli azap yapılıyor. Mesela daha üst tabakalar var; çok çok daha sakin cehennem tabakaları var. Bediüzzaman da onu anlatıyor, çok çok sakin. Ama sıkıntıyla Allah orada azap yapıyor. Dümdüz çöl gibi bir ortam; oturuyor, dedikodu yapıp oturuyor. Sürekli görüyor cennet ehlini. Mesela yüz bin sene geçiyor, bunalıyor; sıkıntıdan delirecek böyle. Bir yüz bin sene daha geçiyor, öyle oturuyor. Çünkü önem vermemiş; dine, Allah’a önem vermemiş; İslam’a önem vermemiş, gereksiz görmüş. Müslümanlarla alay etmiş. Cennete de sokulamadıkları için, Allah orada sadece sıkıntıyla bunaltıyor. Öyle duruyor. Ama anlamıyor tabii sıkıntıdan, ondan da anlamıyor. Birbirleriyle dalaşıyor. O, onu cehenneme kim düşürdü, onu arıyor; o, onu cehenneme kim düşürdü, onu arıyor. Birbirlerine dalaşıyorlar. Birbirlerini kovalıyorlar cehennem mahallelerinde. Yani onların meşguliyeti bu. “Cennet ehli de güzel bir meşguliyet içindedir” diyor Allah ayette. Onlar da kötü bir meşguliyet içindeler. Sıkıntıdan birbirleriyle uğraşıyorlar cehennemde. O, ona dedikodu yapıyor; o, onun lafını götürüp getiriyor; o, ona saldırıyor, kavga ediyor. Bütün hayatı öyle geçmiş oluyor. Ölmek de istemiyorlar bunlar zaten. Sorsan, “ölmek istiyor musun?” diye; “Ölmek istemiyorum” diyor. Allah’ı kabul ediyor mu? Etmiyor. Ama bir kısmı; “Bizi gönder Ya Rabbi, çok mükemmel olacağız” diyor. O zannediyor ki, geri gittiğinde imtihandaki o ortam kalkacak. O şartlarda gideceğini zannediyor. Halbuki unutturulup gönderilir o. Allah; “Gitse de yine aynı şeyleri yaparlar” diyor. Çünkü o cehenneme gitse, ahirete gitse, Allah yeniden dünyaya gönderse; rüyasında gördüğü gibi kabul etse adam, rüyasında kabus görmüş gibi kalksa; “Ne kadar korkunç bir kabus gördüm” diyor. Aynı azgınlığıyla devam eder, daha şiddetli azgınlığıyla devam eder. Vazgeçmiyor.  “Onlar yalancıdır” diyor Allah. 

 


Enbiya Suresi, 18. Ayetinin Tefsiri

(Mehdiyet, deccaliyetin fikir sistemini darmadağın eder)

 

SAYIN ADNAN OKTAR'IN A9 TV'DEKİ CANLI SOHBETİ (18 EYLÜL 2012; 22:00)

ADNAN OKTAR: “Hayır, Biz hakkı batılın üstüne fırlatırız,” Yani, Mehdiyet’i deccaliyetin üzerine çökertiriz, “o da onun beynini darmadağın eder.” Fikir sistemini, düşüncesini darmadağın eder. Yani orada beynin dokusunu değil, fikrini darmadağın eder. Beyne özellikle dikkat çekmiş Cenab-ı Allah. “Bir de bakarsın ki, o, yok olup gitmiştir.” Deccaliyet, Darwinizm, materyalizm. “(Allah'a karşı) Nitelendiregeldiklerinizden dolayı eyvahlar size.” Oturup uydurma izahlarla halkı yanlış bilgilendirdiğiniz için eyvahlar size, diyor Cenab-ı Allah. Ayetin işari anlamı.