Enbiya Suresi, 45-46, 48-49 Ayetlerinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 1 Aralık 2010 tarihli röportajından Enbiya Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: Şeytandan Allah’a sığınıyorum. “De ki: Ben sizi yalnızca vahy ile uyarıp-korkutuyorum.” Yani Kuran ile uyarıp korkutuyorum. “Ancak sağır olanlar, uyarıldıklarında çağrıyı işitmezler." Mesela biz de adamlara anlatıyoruz, izah ediyoruz;  İttihat-ı İslam olacak, Türk-İslam Birliği olacak, Kuran’ın emri bu diyoruz. Şahs-ı manevi diye bir şey yoktur, şahıs vardır, talebeleri vardır ve şahıs ve talebelerinden oluşan şahs-ı manevi vardır diyoruz. Ne dersek diyelim, onlar kavruk mantıkla, böyle ölü ihtiyar mantığıyla, bitmiş bir ruhla, ümitsiz bir kafayla, kendi kafalarıyla devam ediyorlar. Bu da Ahir zaman bir özelliğidir. Eğer bunlar olmasaydı Mehdi (a.s)’nin işi çok kolay olurdu, yağ gibi akardı her şey. Dolayısıyla da Mehdiyet olmazdı. Mehdiyet dağlarla karşılaşacak, en zor şartlarla karşılaşacak, bunları aşacak. Ben mesela Mehdi (a.s.) talebesiyim, Mehdi (a.s.) öncüsüyüm, ben de bin bir türlü engelle karşılaşıyorum. Ama aşıyoruz elhamdülillah.

“Andolsun, onlara Rabbinin azabından 'bir ufak esinti' dokunacak olsa” Allah belalarını verse, herhangi bir şekilde rezil rüsva olsalar; “hiç tartışmasız; "Eyvahlar bize, gerçekten bizler zulme sapanlarmışız" diyecekler.” (Enbiya Suresi, 46). Pişman olup anlarlar diyor, belayı gördüklerinde diyor Allah. Ve bu tip bir üslup kullananlar diyor Allah;  “hiç tartışmasız “Eyvahlar bize, gerçekten bizler zulme sapanlarmışız" diyecekler." Hakikaten belayı bulduklarında bu tiplerin yumuşadığını, değiştiğini, üsluplarını yumuşattıklarını görüyoruz. Eski azgınlıklarının kalmadığını görüyoruz.

“Andolsun, Biz Musa'ya ve Harun'a, takva sahipleri için bir aydınlık ve bir öğüt (zikir) olarak, hak ile batılı birbirinden ayıran (furkan)ı verdik.” (Enbiya Suresi, 48).  Tevrat-ı Şerif, Tevrat. Mesela hiç hükmünde görüyorlar hâlbuki Allah Tevrat’ı övüyor Kuran’da. “Andolsun, Biz Musa'ya ve Harun'a, takva sahipleri için bir aydınlık ve bir öğüt” bir nur, “bir öğüt (zikir) olarak, hak ile batılı birbirinden ayıran (furkan)ı” Tevrat’ı  “verdik” diyor Cenab-ı Allah.

“Onlar, Rablerine karşı gayb ile (O'nu görmedikleri halde) bir haşyet içindedirler.” Allah’ın heybetinin etkisi altındadırlar. Allah korkusu içindedirler, "ve onlar, kıyamet saatinden içleri titremekte olanlardır.” Adam ne diyor; Kıyamet’ten bahsetmeye gerek yok kardeşim diyor, insanın ölümü zaten Kıyamet’tir, bırak diyor Kıyamet’i, Mehdi (a.s.)’yi, deccali, biz imanımızı kurtarmaya bakalım diyor. Bunların hepsi zaten iman hakikati, yani imanının rükünleri bunlar. Sen Kıyamet’i reddedersen imanını kaybetmiş olursun. Ne diyor bak, bir haşyet içinde müminler, “ve onlar kıyamet saatinden içleri titremekte olanlar.” Kıyamet saatinden içi titriyor Müminin değil mi, Allah’tan korkuyor. Demek ki Kıyamet önemli Müslüman için. Kıyamet’in üzerinde duruyor, gündemde tutuyor kıyameti.