Enbiya Suresi, 50, 52-68 Ayetlerinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 1 Aralık 2010 tarihli röportajından Enbiya Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: “Bu, onlara indirdiğimiz mübarek bir zikirdir.” Mübarek bir kitaptır, Kuran. “Şu halde onu inkâr edecek olanlar siz misiniz?” Kuran’ı inkâr mı edeceksiniz diyor Cenab-ı Allah.

“Hani” İbrahim (a.s.)’dan bahsediyor Cenab-ı Allah. “Hani babasına ve kavmine demişti ki:”  İbrahim (a.s.),  "Sizin, karşılarında bel büküp eğilmekte olduğunuz bu temsili heykeller nedir?” Hz.İbrahim (a.s.) zamanında adamlar heykelleri dikmişler, önünde iki büklüm oluyorlar, heykelden yardım diliyorlar, heykelden kendilerini kurtarmasını istiyorlar. Çin’de de Mao’nun heykellerinin önünde diz çöküyorlar, Kore’de iki büklüm, Kuzey Kore’de o sapık herifin heykellerinin önünde diz çöküp bellerini büküyorlar. “Bu heykeller nedir?” diyor Hz. İbrahim (a.s.).  "Biz atalarımızı bunlara tapıyor bulduk, dediler.” Geleneksel inancımız bu diyorlar, yani gelenek olarak böyle geldi diyorlar. “Dedi ki: Andolsun,” yemin ediyor, “siz ve atalarınız apaçık bir sapıklık içindesiniz." Sapıksınız, anormalsiniz diyor. Rahatça söylüyor.

“Sen bize gerçeği mi getirdin, yoksa (bizimle) oyun oynayanlardan mısın? " diyorlar İbrahim (a.s.)’a “‘Hayır’ dedi. Sizin Rabbiniz göklerin ve yerin Rabbi’dir, onları Kendisi yaratmıştır ve ben de buna şahadet edenlerdenim.” Ben bundan eminim diyor. "Andolsun Allah'a, sizler arkanızı dönüp” Allah’a yemin ediyor, “arkanızı dönüp gittikten sonra, ben sizin putlarınıza muhakkak bir tuzak kuracağım."   Yani göz göre göre alenen yapmam ben bunu diyor. Yani usturubuyla yapacağım ama bütün putlarınıza tuzak kuracağım diyor. Anti put, put yıkıcı.

“Böylece o, yalnızca büyükleri hariç olmak üzere onları paramparça etti; belki ona başvururlar diye.” Bütün putları kırıp geçiriyor. Mehdi (a.s.) ne yapacak? Bütün putları kırıp geçirecek.   Ama İbrahim (a.s.) putlardan bir tanesini bırakıyor. Bazen putlardan bir tanesi veya iki tanesi bırakılır. “Ona belki başvururlar diye” diyor. O da İslam’a hizmet kastıyla olur. "Bizim ilahlarımıza bunu kim yaptı? Şüphesiz o, zalimlerden biridir" dediler.” Araştırıyorlar, kim yaptı bunu diyorlar, bütün putlarımız gitti, yerlebir oldu diyorlar.  "Kendisine İbrahim denilen bir gencin bunları diline doladığını işittik" dediler.”  Her yerde anlatıyor o zamanlar. O zaman radyo-televizyon yok. İbrahim (a.s.) de çarşılarda pazarlarda her yerde anlatıyor. “Dediler ki: Öyleyse, onu insanların gözü önüne getirin ki ona (nasıl bir ceza vereceğimize) şahid olsunlar." Gözaltına alıyorlar tutukluyorlar. Demek ki Peygamberler de tutuklanıyor, veliler de tutuklanıyor, hapsediliyorlar, değil mi işkence görüyorlar. 

"Dediler ki: "Ey İbrahim, bunu ilahlarımıza sen mi yaptın?" Bu putları sen mi yıktın, bunları sen mi parçaladın diyorlar. Çünkü onların müesses nizamında o devirde kendine Darwinist, materyalist, ateist bir sistem var, her devirde vardır bu. Onun yıkılmasını istemiyorlar, İbrahim (a.s.) de mükemmel yıktığı için ciğerlerine oturuyor.

Yalnız İbrahim (a.s.)  çok yaman, öyle bazı insanlar vardır mesela mücadele yapar ama safca ve akılsızca yapar. İbrahim (a.s.)’in her yerinden akıl akıyor, maşaAllah. “’Hayır’ dedi”, bakın yalan söylüyor, buna maslahat denir. Bu yalan değildir. “Hayır” diyor, normalde o kırmış. Doğru söylemesi günahtır, haramdır burada, yalan söylemesi lazım. “’Hayır’ dedi. ‘Bu yapmıştır, bu onların büyükleridir, eğer konuşabiliyorsa ona sorun”, demek ki, putu aşağılamak, küçük düşürmek akılcı bir metodla yapılması gerekiyor ve maslahat yalan değil, akılcı olmak gerekiyor. “Bunun üzerine kendi vicdanlarına baş vurdularda. ‘Gerçek şu ki, zalim olanlar sizlersiniz’ dediler”, yani kendi kendilerinin zalim olduklarını anlıyorlar. Demek ki, tebliğ yapılırken mesela biz diyoruz ki; Mehdiyet şahıstır. Biz bunu anlattığımızda bunu anlamayan hiç kimse kalmıyor herkes anlıyor. İnat etmeleri önemli değil, vicdanen hakikaten zalim olduklarına kendileri kanaat getiriyorlar. Yani “zalimlik yapıyoruz, hakikaten dürüstlük yapmıyoruz” diyorlar. Ama bir kısmı da tabii maslahat amacıyla yalan söylüyor. Onlara ben bir şey demiyorum, takdik olarak Mehdi (a.s.)’nin rahat faaliyet yapabilmesi için Mehdiyet’i gündeme getirmiyor olabilirler. Yani “şahs-ı manevi” deyip kapatıp, Mehdi (a.s.) ‘nin yolunu, yönetmini genişletmek, ona zemin hazırlamak için ledüni bir maslahat, bir yalan söyleyebilirler. Söylüyorlar da nitekim bunu biliyorum, böyle olduğunu biliyorum. Çünkü açıkca derseler; “ evet bu Mehdi (a.s.)’ye bakar”.

Adamlar diyecekler; “Mehdi (a.s.)  nerede?” O  zaman işte “benim imamım Mehdi (a.s.)’dir” diyecekler, karma karışık bir ortam olacak diye düşünüyorlar. Öyle de düşünülebilir yani ben ayıplamam onu. Ama şahs-ı manevi diyenlerin hepsi Mehdi (a.s.)’nin şahıs olduğundan eminler onu söyleyebilirim. Yani Mehdi (a.s.)  şahs-ı manevi deyip de, Mehdi (a.s.)’nin şahıs olduğunu bimeyen hiç kimse yoktur, hepsi bilir. Ama kendilerine göre bir kısmı sahtekarlığına söylüyor, 5-10 kişi ben onları söylüyorum. Yoksa büyük bölümü iyi niyetle yapıyorlar. “Bunun üzerine kendi vicdanlarına başvurdular. ‘Gerçek şu ki; zalim olanlar sizlersiniz (biziz) dediler,” yani zulüm yaptığını biliyor. “Sonra yine tepeleri üzerine ters döndüler”. Öyledir bazı adamları ikna edersin, kapıdan çıkar yeniden sapıtır. Anlatırsın “doğru, Allah razı olsun” der, hatta gözyaşı döker. “Ne kadar doğru söyledin” der. Sanki 10 dakika önce sen anlatmamıssın gibi eve gider bir de telefon eder bakarsın sapıtmış, kafa  gitmiş, “daha yeni anlattım” diyorsun. “Yok, tam tersine döndüm” diyor. Bununla da Mehdiyet karşılaşacaktır. Bu çok makuldür, buna dikkat çekilmiş oluyor. Yani insanlar “ işittik, itaat ettik” derler. Bir süre sonra sapıtırlar, tam tersi olur, hayretler içinde kalır insanlar da, şok olurlar.

Halbuki o sapıtma  payını Müslüman her zaman koyması lazım. Çok sık rastlanan bir şeydir o. Anlattım dümdüz gider diye emin olmayacaksın. Mesela; “Müslümanım” der, beş vakit namaza başlar. Ertesi gün, komünist, dinsiz olduğunu açıklar.  Şok olmaya hiç gerek yok, bu Allah’ın adetullahında sıkça  rastlanan bir durumdur. “Sonra tepeleri üzerine ters döndüler. ‘Andolsun, bunların konuşmayacaklarını sen de bilirsin” diyorlar. Biliyorsan o zaman niye savunuyorsun. Demek ki, piskopatlık yapanlar mantıksızlıklarını kendileri de biliyorlar. Şahs-ı maneviciler kendilerinin de mantıksız, münasebetsiz konuştuklarını biliyorlar. Veyahut Darwinistler de kendilerinin sapkın olduklarını, yanlış olduklarını  çok iyi biliyorlar. İş Bankası da mesela evrimi savunurken git genel müdürle konuş; “hakikaten inanıyor musun tesadüfen olduğuna?” desen,  “inanmıyorum” der. İş Bankası’nın hangi personeli “tesadüfen dünya yaratıldı” der? Hiçbiri demez, üfürüm var, üfürmeyle ilgili bir şey. Şimdi İş Bankası’nın avukatları dikkatlice dinliyorlardır hoca bir açık verecek mi gibisinden, açık olmaz bende kafayı takmasınlar, inşaAllah. “Dedi ki; ‘o halde Allah’ı bırakıp sizlere yararı olmayan ve zararı dokunmayan şeylere mi tapıyorsunuz?” Onları ayıplıyor.

“Yuh size ve Allah’tan başka taptıklarınıza. Siz yine de akıllanmayacak mısınız?” Tabii  arapçası başka türlü oluyor, türkçeye çevrildiği için bu anlam oluyor.  “Siz yine de akıllanmayacak mısınız?” Bak hep akıllanma isteniyor. Demek ki, aklıyla ilgili bir sorun oluyor, aklının zayıflığı ile ilgili bir sorun var. Onun güçlenmesi normal akla dönmesi, o isteniyor. “Dediler ki, ‘eğer bir şey yapacaksanız onu yakın ve ilahlarınıza yardım da bulunun’”. Bakın en feci şekilde artık öfkenin şiddetini gösteriyor bu yani herhangi bir ölüm değil, yakarak en feci şekilde öldürmek istiyorlar. Bu Hz. İbrahim (a.s.)’e duyulan öfkenin tavan yaptığını gösteriyor. Akıl almaz bir kin ve nefret oluşmuş, acayip bir öfke. Mehdi (a.s.)’ye karşı da böyle akıl almaz bir öfke ve kin oluşacaktır. En az yakma tarzında isteyeceklerdir ama güçleri yetmez ayrı mesele. “İlahlarınıza yardımda bulunun” şu anda da Darwinistlerin ilahları nedir? Karl Marks’dır, Lenin’dir, Stalin’dir, Apo’dur, ateist masonların liderleridir.

 


Enbiya Suresi, 52-73 Ayetlerinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 2 Mayıs 2010 tarihli röportajından Enbiya Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: Şeytandan Allah’a sığınırım. Hepsi aşağı yukarı o anlama gelir. Bakın diyor ki; “(İbrahim) Hani babasına ve kavmine demişti ki: ‘Sizin, karşılarında bel büküp eğilmekte olduğunuz bu temsili heykeller nedir?’” diyor. “Gidip heykellerin önünde bel büküyorsunuz, hazır ola geçiyorsunuz. Bu nedir böyle?” diyor. “Biz atalarımızı bunlara tapıyor bulduk dediler” diyor. Şeytan, iblis taraftarları, tuğyanla delalet o zamanın Deccal ordusu. “Dedi ki: ‘Andolsun, siz ve atalarınız apaçık bir sapıklık içindesiniz’”.  İşte bak farzı yerine getiriyor. Deccalle savaşıyor. Ve o devrin Mehdi’si Hz. İbrahim (a.s.). Füruat değil bu. “Sen bize gerçeği mi getirdin, yoksa (bizimle) oyun oynayanlardan mısın?" diyorlar Hz. İbrahim (a.s.)’a. “"Hayır" dedi. "Sizin Rabbiniz göklerin ve yerin Rabbidir.” İman hakikatlerini anlatıyor. “Onları kendisi yaratmıştır”. “Göğü de yeri de Allah yaratmıştır” diyor. “Ve ben de buna şehadet edenlerdenim”. “Şahidim ben de” diyor. “Andolsun Allah'a”, Allah’a yemin ediyor. “Sizler arkanızı dönüp gittikten sonra, ben sizin putlarınıza muhakkak bir tuzak kuracağım”. Müslümanın putlarla mücadelesi farzdır. Ve “tuzak kuracağım” diyor bakın. “Normal bir yöntem kullanmayacağım”, diyor. “Tuzak kuracağım” diyor. Tuzak. Bu çok manidar.

“Böylece o, yalnızca büyükleri hariç olmak üzere” en büyük puta dokunmuyor. “Tuzak kuracağım” dedi ya bak.  “Böylece o, yalnızca büyükleri hariç olmak üzere onları paramparça etti”, yerle bir ediyor. O zamanın Darwinist, metaryalist felsefesini yerle bir ediyor. “Belki ona başvururlar diye”; puta ellemiyor. Öbür puta. Yani alay etmek için, aşağılamak için ellemiyor. Aşağılayarak putu yok ediyor. Yani överek putu yerle bir etmiş oluyor. Aşağılamanın bir yöntemi. “Bizim ilahlarımıza bunu kim yaptı? Şüphesiz o, zalimlerden biridir dediler” diyor. Evinde oturmuyor demek ki. Bak, namaz kılıp evinde otursa hiçbir şey olmaz, Hz. İbrahim (a.s.)’a, değil mi? Gidip putlarla göğüs göğse mücadele ediyor. Tuzak kuruyor, oyun kuruyor. “Kendisine İbrahim denilen bir gencin bunları diline doladığını işittik dediler” diyor. Niye başkasına demiyorlar? Niye Necmi Efendi’ye, niye Hasip Efendi’ye demiyorlar da Hz. İbrahim (a.s.)’a diyorlar? Demek ki mücahit farz füruat değil. Farz olan görevi yapıyor, Deccaliyetle mücadele yapıyor. Devrin Mehdi’si. Demek ki önemliymiş. Değil mi? “Dediler ki: "Öyleyse, onu insanların gözü önüne getirin ki ona (nasıl bir ceza vereceğimize) şahid olsunlar."” Evinde oturan adama hiçbir şey olmaz. Namaz kılan, oruç tutan, zekatını veren, hacca giden dedelere amcalara kimseye bir şey olmaz. Başı kapalı evinde oturan hanım hanımcık hanımlara da hiçbir şey olmaz. Kocasının dizinin dibinde oturan. Mücadeleye giren, küfre tuzak kuran, göğüs göğüse mücadele edenlerin başı belaya girer. Hz. İbrahim (a.s.)’ın da bak başı belaya giriyor, elhamdülillah. O zamanın yiğidi, aslanı. “Dediler ki: "Ey İbrahim, bunu ilahlarımıza sen mi yaptın?"”

Mahkeme de sorguluyorlar. “Sen mi yaptın?” Biliyorlar da zaten, sorgulama. “"Hayır" dedi. "Bu yapmıştır"” diyor putu gösteriyor. “Var bir gücü yapar”, diyor. “Büyük bir şey, dehşet bir şey” diyor. “Bu onların büyükleridir; eğer konuşabiliyorsa, siz onlara soruverin” diyor. “Öbür putlara sorun” diyor. “Bu yaptı” diyor. “O yüce bir güç olduğuna göre yapar. Niye yapmasın?” diyor. “Siz öyle inanmıyor musunuz?” diyor. “İnanıyorsanız yapar” diyor işte. Darwinistler de demiyor mu? Tesadüfen oldu, bilmem ne falan, aynısı işte. “Bunun üzerine kendi vicdanlarına başvurdular da; "Gerçek şu ki, zalim olanlar sizlersiniz (biziz)" dediler” diyor. “Hakikaten psikopatız biz” diyorlar. “Hakikaten anormaliz” diyorlar. “Sonra, yine tepeleri üstüne ters döndüler.” Küfrün özelliğidir. Yine dengesi bozuluyor, bir iyi bir kötü olur bazen. Bazen makul düşünüyor gibi hemen arkasından sapıtır. Ama sonunda sapıtırlar. “Andolsun, bunların konuşamayacaklarını sen de bilmektesin”. Yani putun ne mal olduğunu onlar da biliyorlar. Ama demek ki söylenemiyormuş, inşaAllah. “Dedi ki: "O halde, Allah'ı bırakıp da sizlere yararı olmayan ve zararı dokunmayan şeylere mi tapıyorsunuz?"” Bak Naciye Teyze gibi evde oturmuyormuş demek ki, başörtüsünü başına çekip değil mi? Pilav yapıp, kocasıyla beraber çala kaşık hoşafla yiyip geğirerek ondan sonra da hacca gidip yan gelip yatmıyorlarmış. Ne yapıyor? Göğüs göğse mücadele ediyor, tehlikeye giriyor.

“Yuh size ve Allah'tan başka taptıklarınıza.” Bak görüyor musun yiğitliği? “Siz yine de akıllanmayacak mısınız?” diyor. Mesela şimdinin kodamanları olsa, niye fitne çıkarıyorsun, iş çıkarıyorsun, olay çıkarıyorsun derler değil mi? Otur oturduğun yerde, kıl namazını, evlen güzel, karınla beraber, ondan sonra çocukları da okula gönder, koleje falan değil mi? Sakin sakin yaşa. Senin neyine lazım derler? Bak Hz. İbrahim (a.s.) öyle demiyor ama. “Dediler ki: Eğer (bir şey) yapacaksanız, onu yakın” diyorlar. “Cayır cayır ateşte yakın” diyorlar. “Ve ilahlarınıza yardımda bulunun” diyorlar. Demek ki değil mi evinde misvakla dişini, oturup böyle geğirerek kavun, karpuz yiyip, sünnet diye. İşte dünyayı gezen, Malta’yı şurayı burayı gezen tipler böyle başı derde girmez. Hiçbir şey olmaz yani, inşaAllah. “Yakın ve ilahlarınıza yardımda bulunun” diyor. Demek ki böyle tipler destekler. Yani o devrin masonları, o zamanın küfrü böyle pasif İslamiyet’i savunan, İslam Birliği’ni istemeyen, Mehdiyet’e karşı gelen, Mehdiyetten kurtulmanın yollarını arayan, aradan çıkmaya çalışan tipleri masonluk destekler.

Küfür destekler. Şeytaniyet destekler. Çünkü kendi sistemini yıkacak, istemez. Onun için ona karşı olan, dolaylı yoldan karşı olan herkesi destekler. “Biz de dedik ki: "Ey ateş, İbrahim'e karşı soğuk ve esenlik ol"”. Hiçbir şey olmaz Müslümanlara, Allah’ın izniyle. “Ona bir düzen (tuzak) kurmak istediler, fakat Biz onları daha çok hüsrana uğrayanlar kıldık” diyor. Bak Allah’ın koruması. Adamlar “yakarlar seni ya”, diyor. “Ne işin var?” diyor. “Kızım aman sen gözünü seveyim” diyor. “Sen mücahide kızsın, koca bekleyeceksin, otur evde” diyor. Değil mi? “Bir kısmet çıkar sana hayırlı bir kısmet, zengin bir koca” diyor. “Başörtünle efendim paltonla gidersin evine, oturursun. Namaz kılarsın” diyor. “Adamın ihtiyaçları neyse onları giderirsin. Yemek yaparsın, cihadın bu senin” diyor. “İslam’ı yaymak senin ne haddine” diyorlar.

Şeytanla mücadele etmek, İttihat-ı İslam’la mücadele etmek, doğru mu Mine Hocam? Duyuyor musun, görüyor musun böyle tipler?

SUNUCU: Bir şey diyemiyorum, doğru çünkü. Evet Hocam. Bunda “o kadar değil” diyemiyorum. Hakikaten aynen o kadar Hocam.

ADNAN OKTAR: Tabii, maşaAllah. “Ve onları, Kendi emrimizle hidayete yönelten önderler kıldık”. Demek ki hidayete yönelten önderler oluyor. Mehdi (a.s.) nedir? Allah’ın Hadi isminin tecellisi değil mi? Hidayete yönelten değil mi? Hidayete vesile olan değil mi? Nasıl önemsiz oluyormuş o zaman? “Ve onları Kendi emrimizle hidayete yönelten önderler kıldık.” Demek ki bir önder oluyor, önder. Halk ayrıdır, önder ayrıdır. Mehdi (a.s.) önderdir. “Ve onlara hayrı kapsayan-fiilleri, namaz kılmayı ve zekat vermeyi vahyettik. Onlar Bize ibadet edenlerdi.” Ebcedi 1984 yılını veriyor. Mehdi (a.s.)’ın ilk kıvılcımlandığı yıllar, ilk gelişme yıllarının tarihini veriyor.

 


Enbiya Suresi, 55-62 Ayetlerinin Tefsiri

(Hz. İbrahim (as) kavminin putlarını yıkmak için çok akılcı tuzaklar kurmuştur, Mehdi (as) da aynı akılcılıkla günümüzdeki bütün putları kıracaktır)

 

Sayın Adnan Oktar'ın Kaçkar TV'deki canlı röportajı (1 Aralık 2010)

ADNAN OKTAR: “Sen bize gerçeği mi getirdin, yoksa (bizimle) oyun oynayanlardan mısın?" diyorlar İbrahim (a.s.)’a “‘Hayır’ dedi. Sizin Rabbiniz göklerin ve yerin Rabbi’dir, onları Kendisi yaratmıştır ve ben de buna şehadet edenlerdenim.” (Enbiya Suresi, 55-56) Ben bundan eminim diyor. "Andolsun Allah'a, sizler arkanızı dönüp” Allah’a yemin ediyor, “arkanızı dönüp gittikten sonra, ben sizin putlarınıza muhakkak bir tuzak kuracağım." (Enbiya Suresi, 57)  Yani göz göre göre alenen yapmam ben bunu diyor. Yani üsturubuyla yapacağım ama bütün putlarınıza tuzak kuracağım diyor. Anti put, put yıkıcı. “Böylece o, yalnızca büyükleri hariç olmak üzere onları paramparça etti; belki ona başvururlar diye.” (Enbiya Suresi, 58) Bütün putları kırıp geçiriyor. Mehdi (a.s.) ne yapacak? Bütün putları kırıp geçirecek. Ama İbrahim (a.s.) putlardan bir tanesini bırakıyor. Bazen putlardan bir tanesi veya iki tanesi bırakılır. “Ona belki başvururlar diye” diyor. O da İslam’a hizmet kastıyla olur. "Bizim ilahlarımıza bunu kim yaptı? Şüphesiz o, zalimlerden biridir" dediler.” Araştırıyorlar, kim yaptı bunu diyorlar, bütün putlarımız gitti, yerlebir oldu diyorlar. "Kendisine İbrahim denilen bir gencin bunları diline doladığını işittik" dediler.” (Enbiya Suresi, 60) Her yerde anlatıyor o zamanlar. O zaman radyo-televizyon yok. İbrahim (a.s.) da çarşılarda pazarlarda her yerde anlatıyor. “Dediler ki: Öyleyse, onu insanların gözü önüne getirin ki ona (nasıl bir ceza vereceğimize) şahid olsunlar." (Enbiya Suresi, 61)  Gözaltına alıyorlar, tutukluyorlar. Demek ki Peygamberler de tutuklanıyor, veliler de tutuklanıyor, hapsediliyorlar, değil mi işkence görüyorlar. 

"Dediler ki: "Ey İbrahim, bunu ilahlarımıza sen mi yaptın?" Bu putları sen mi yıktın, bunları sen mi parçaladın diyorlar. Çünkü onların müesses nizamında o devirde Darwinist, materyalist, ateist bir sistem var, her devirde vardır bu. Onun yıkılmasını istemiyorlar, İbrahim (a.s.) da mükemmel yıktığı için ciğerlerine oturuyor.