Sayın Adnan Oktar'ın 1 Aralık 2010 tarihli röportajından Enbiya Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: “Bu, onlara indirdiğimiz mübarek bir zikirdir.” Mübarek bir kitaptır, Kuran. “Şu halde onu inkâr edecek olanlar siz misiniz?” Kuran’ı inkâr mı edeceksiniz diyor Cenab-ı Allah.
“Hani” İbrahim (a.s.)’dan bahsediyor Cenab-ı Allah. “Hani babasına ve kavmine demişti ki:” İbrahim (a.s.), "Sizin, karşılarında bel büküp eğilmekte olduğunuz bu temsili heykeller nedir?” Hz.İbrahim (a.s.) zamanında adamlar heykelleri dikmişler, önünde iki büklüm oluyorlar, heykelden yardım diliyorlar, heykelden kendilerini kurtarmasını istiyorlar. Çin’de de Mao’nun heykellerinin önünde diz çöküyorlar, Kore’de iki büklüm, Kuzey Kore’de o sapık herifin heykellerinin önünde diz çöküp bellerini büküyorlar. “Bu heykeller nedir?” diyor Hz. İbrahim (a.s.). "Biz atalarımızı bunlara tapıyor bulduk, dediler.” Geleneksel inancımız bu diyorlar, yani gelenek olarak böyle geldi diyorlar. “Dedi ki: Andolsun,” yemin ediyor, “siz ve atalarınız apaçık bir sapıklık içindesiniz." Sapıksınız, anormalsiniz diyor. Rahatça söylüyor.
“Sen bize gerçeği mi getirdin, yoksa (bizimle) oyun oynayanlardan mısın? " diyorlar İbrahim (a.s.)’a “‘Hayır’ dedi. Sizin Rabbiniz göklerin ve yerin Rabbi’dir, onları Kendisi yaratmıştır ve ben de buna şahadet edenlerdenim.” Ben bundan eminim diyor. "Andolsun Allah'a, sizler arkanızı dönüp” Allah’a yemin ediyor, “arkanızı dönüp gittikten sonra, ben sizin putlarınıza muhakkak bir tuzak kuracağım." Yani göz göre göre alenen yapmam ben bunu diyor. Yani usturubuyla yapacağım ama bütün putlarınıza tuzak kuracağım diyor. Anti put, put yıkıcı.
“Böylece o, yalnızca büyükleri hariç olmak üzere onları paramparça etti; belki ona başvururlar diye.” Bütün putları kırıp geçiriyor. Mehdi (a.s.) ne yapacak? Bütün putları kırıp geçirecek. Ama İbrahim (a.s.) putlardan bir tanesini bırakıyor. Bazen putlardan bir tanesi veya iki tanesi bırakılır. “Ona belki başvururlar diye” diyor. O da İslam’a hizmet kastıyla olur. "Bizim ilahlarımıza bunu kim yaptı? Şüphesiz o, zalimlerden biridir" dediler.” Araştırıyorlar, kim yaptı bunu diyorlar, bütün putlarımız gitti, yerlebir oldu diyorlar. "Kendisine İbrahim denilen bir gencin bunları diline doladığını işittik" dediler.” Her yerde anlatıyor o zamanlar. O zaman radyo-televizyon yok. İbrahim (a.s.) de çarşılarda pazarlarda her yerde anlatıyor. “Dediler ki: Öyleyse, onu insanların gözü önüne getirin ki ona (nasıl bir ceza vereceğimize) şahid olsunlar." Gözaltına alıyorlar tutukluyorlar. Demek ki Peygamberler de tutuklanıyor, veliler de tutuklanıyor, hapsediliyorlar, değil mi işkence görüyorlar.
"Dediler ki: "Ey İbrahim, bunu ilahlarımıza sen mi yaptın?" Bu putları sen mi yıktın, bunları sen mi parçaladın diyorlar. Çünkü onların müesses nizamında o devirde kendine Darwinist, materyalist, ateist bir sistem var, her devirde vardır bu. Onun yıkılmasını istemiyorlar, İbrahim (a.s.) de mükemmel yıktığı için ciğerlerine oturuyor.
Yalnız İbrahim (a.s.) çok yaman, öyle bazı insanlar vardır mesela mücadele yapar ama safca ve akılsızca yapar. İbrahim (a.s.)’in her yerinden akıl akıyor, maşaAllah. “’Hayır’ dedi”, bakın yalan söylüyor, buna maslahat denir. Bu yalan değildir. “Hayır” diyor, normalde o kırmış. Doğru söylemesi günahtır, haramdır burada, yalan söylemesi lazım. “’Hayır’ dedi. ‘Bu yapmıştır, bu onların büyükleridir, eğer konuşabiliyorsa ona sorun”, demek ki, putu aşağılamak, küçük düşürmek akılcı bir metodla yapılması gerekiyor ve maslahat yalan değil, akılcı olmak gerekiyor. “Bunun üzerine kendi vicdanlarına baş vurdularda. ‘Gerçek şu ki, zalim olanlar sizlersiniz’ dediler”, yani kendi kendilerinin zalim olduklarını anlıyorlar. Demek ki, tebliğ yapılırken mesela biz diyoruz ki; Mehdiyet şahıstır. Biz bunu anlattığımızda bunu anlamayan hiç kimse kalmıyor herkes anlıyor. İnat etmeleri önemli değil, vicdanen hakikaten zalim olduklarına kendileri kanaat getiriyorlar. Yani “zalimlik yapıyoruz, hakikaten dürüstlük yapmıyoruz” diyorlar. Ama bir kısmı da tabii maslahat amacıyla yalan söylüyor. Onlara ben bir şey demiyorum, takdik olarak Mehdi (a.s.)’nin rahat faaliyet yapabilmesi için Mehdiyet’i gündeme getirmiyor olabilirler. Yani “şahs-ı manevi” deyip kapatıp, Mehdi (a.s.) ‘nin yolunu, yönetmini genişletmek, ona zemin hazırlamak için ledüni bir maslahat, bir yalan söyleyebilirler. Söylüyorlar da nitekim bunu biliyorum, böyle olduğunu biliyorum. Çünkü açıkca derseler; “ evet bu Mehdi (a.s.)’ye bakar”.
Adamlar diyecekler; “Mehdi (a.s.) nerede?” O zaman işte “benim imamım Mehdi (a.s.)’dir” diyecekler, karma karışık bir ortam olacak diye düşünüyorlar. Öyle de düşünülebilir yani ben ayıplamam onu. Ama şahs-ı manevi diyenlerin hepsi Mehdi (a.s.)’nin şahıs olduğundan eminler onu söyleyebilirim. Yani Mehdi (a.s.) şahs-ı manevi deyip de, Mehdi (a.s.)’nin şahıs olduğunu bimeyen hiç kimse yoktur, hepsi bilir. Ama kendilerine göre bir kısmı sahtekarlığına söylüyor, 5-10 kişi ben onları söylüyorum. Yoksa büyük bölümü iyi niyetle yapıyorlar. “Bunun üzerine kendi vicdanlarına başvurdular. ‘Gerçek şu ki; zalim olanlar sizlersiniz (biziz) dediler,” yani zulüm yaptığını biliyor. “Sonra yine tepeleri üzerine ters döndüler”. Öyledir bazı adamları ikna edersin, kapıdan çıkar yeniden sapıtır. Anlatırsın “doğru, Allah razı olsun” der, hatta gözyaşı döker. “Ne kadar doğru söyledin” der. Sanki 10 dakika önce sen anlatmamıssın gibi eve gider bir de telefon eder bakarsın sapıtmış, kafa gitmiş, “daha yeni anlattım” diyorsun. “Yok, tam tersine döndüm” diyor. Bununla da Mehdiyet karşılaşacaktır. Bu çok makuldür, buna dikkat çekilmiş oluyor. Yani insanlar “ işittik, itaat ettik” derler. Bir süre sonra sapıtırlar, tam tersi olur, hayretler içinde kalır insanlar da, şok olurlar.
Halbuki o sapıtma payını Müslüman her zaman koyması lazım. Çok sık rastlanan bir şeydir o. Anlattım dümdüz gider diye emin olmayacaksın. Mesela; “Müslümanım” der, beş vakit namaza başlar. Ertesi gün, komünist, dinsiz olduğunu açıklar. Şok olmaya hiç gerek yok, bu Allah’ın adetullahında sıkça rastlanan bir durumdur. “Sonra tepeleri üzerine ters döndüler. ‘Andolsun, bunların konuşmayacaklarını sen de bilirsin” diyorlar. Biliyorsan o zaman niye savunuyorsun. Demek ki, piskopatlık yapanlar mantıksızlıklarını kendileri de biliyorlar. Şahs-ı maneviciler kendilerinin de mantıksız, münasebetsiz konuştuklarını biliyorlar. Veyahut Darwinistler de kendilerinin sapkın olduklarını, yanlış olduklarını çok iyi biliyorlar. İş Bankası da mesela evrimi savunurken git genel müdürle konuş; “hakikaten inanıyor musun tesadüfen olduğuna?” desen, “inanmıyorum” der. İş Bankası’nın hangi personeli “tesadüfen dünya yaratıldı” der? Hiçbiri demez, üfürüm var, üfürmeyle ilgili bir şey. Şimdi İş Bankası’nın avukatları dikkatlice dinliyorlardır hoca bir açık verecek mi gibisinden, açık olmaz bende kafayı takmasınlar, inşaAllah. “Dedi ki; ‘o halde Allah’ı bırakıp sizlere yararı olmayan ve zararı dokunmayan şeylere mi tapıyorsunuz?” Onları ayıplıyor.
“Yuh size ve Allah’tan başka taptıklarınıza. Siz yine de akıllanmayacak mısınız?” Tabii arapçası başka türlü oluyor, türkçeye çevrildiği için bu anlam oluyor. “Siz yine de akıllanmayacak mısınız?” Bak hep akıllanma isteniyor. Demek ki, aklıyla ilgili bir sorun oluyor, aklının zayıflığı ile ilgili bir sorun var. Onun güçlenmesi normal akla dönmesi, o isteniyor. “Dediler ki, ‘eğer bir şey yapacaksanız onu yakın ve ilahlarınıza yardım da bulunun’”. Bakın en feci şekilde artık öfkenin şiddetini gösteriyor bu yani herhangi bir ölüm değil, yakarak en feci şekilde öldürmek istiyorlar. Bu Hz. İbrahim (a.s.)’e duyulan öfkenin tavan yaptığını gösteriyor. Akıl almaz bir kin ve nefret oluşmuş, acayip bir öfke. Mehdi (a.s.)’ye karşı da böyle akıl almaz bir öfke ve kin oluşacaktır. En az yakma tarzında isteyeceklerdir ama güçleri yetmez ayrı mesele. “İlahlarınıza yardımda bulunun” şu anda da Darwinistlerin ilahları nedir? Karl Marks’dır, Lenin’dir, Stalin’dir, Apo’dur, ateist masonların liderleridir.
Sayın Adnan Oktar'ın 2 Mayıs 2010 tarihli röportajından Enbiya Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: Şeytandan Allah’a sığınırım. Hepsi aşağı yukarı o anlama gelir. Bakın diyor ki; “(İbrahim) Hani babasına ve kavmine demişti ki: ‘Sizin, karşılarında bel büküp eğilmekte olduğunuz bu temsili heykeller nedir?’” diyor. “Gidip heykellerin önünde bel büküyorsunuz, hazır ola geçiyorsunuz. Bu nedir böyle?” diyor. “Biz atalarımızı bunlara tapıyor bulduk dediler” diyor. Şeytan, iblis taraftarları, tuğyanla delalet o zamanın Deccal ordusu. “Dedi ki: ‘Andolsun, siz ve atalarınız apaçık bir sapıklık içindesiniz’”. İşte bak farzı yerine getiriyor. Deccalle savaşıyor. Ve o devrin Mehdi’si Hz. İbrahim (a.s.). Füruat değil bu. “Sen bize gerçeği mi getirdin, yoksa (bizimle) oyun oynayanlardan mısın?" diyorlar Hz. İbrahim (a.s.)’a. “"Hayır" dedi. "Sizin Rabbiniz göklerin ve yerin Rabbidir.” İman hakikatlerini anlatıyor. “Onları kendisi yaratmıştır”. “Göğü de yeri de Allah yaratmıştır” diyor. “Ve ben de buna şehadet edenlerdenim”. “Şahidim ben de” diyor. “Andolsun Allah'a”, Allah’a yemin ediyor. “Sizler arkanızı dönüp gittikten sonra, ben sizin putlarınıza muhakkak bir tuzak kuracağım”. Müslümanın putlarla mücadelesi farzdır. Ve “tuzak kuracağım” diyor bakın. “Normal bir yöntem kullanmayacağım”, diyor. “Tuzak kuracağım” diyor. Tuzak. Bu çok manidar.
“Böylece o, yalnızca büyükleri hariç olmak üzere” en büyük puta dokunmuyor. “Tuzak kuracağım” dedi ya bak. “Böylece o, yalnızca büyükleri hariç olmak üzere onları paramparça etti”, yerle bir ediyor. O zamanın Darwinist, metaryalist felsefesini yerle bir ediyor. “Belki ona başvururlar diye”; puta ellemiyor. Öbür puta. Yani alay etmek için, aşağılamak için ellemiyor. Aşağılayarak putu yok ediyor. Yani överek putu yerle bir etmiş oluyor. Aşağılamanın bir yöntemi. “Bizim ilahlarımıza bunu kim yaptı? Şüphesiz o, zalimlerden biridir dediler” diyor. Evinde oturmuyor demek ki. Bak, namaz kılıp evinde otursa hiçbir şey olmaz, Hz. İbrahim (a.s.)’a, değil mi? Gidip putlarla göğüs göğse mücadele ediyor. Tuzak kuruyor, oyun kuruyor. “Kendisine İbrahim denilen bir gencin bunları diline doladığını işittik dediler” diyor. Niye başkasına demiyorlar? Niye Necmi Efendi’ye, niye Hasip Efendi’ye demiyorlar da Hz. İbrahim (a.s.)’a diyorlar? Demek ki mücahit farz füruat değil. Farz olan görevi yapıyor, Deccaliyetle mücadele yapıyor. Devrin Mehdi’si. Demek ki önemliymiş. Değil mi? “Dediler ki: "Öyleyse, onu insanların gözü önüne getirin ki ona (nasıl bir ceza vereceğimize) şahid olsunlar."” Evinde oturan adama hiçbir şey olmaz. Namaz kılan, oruç tutan, zekatını veren, hacca giden dedelere amcalara kimseye bir şey olmaz. Başı kapalı evinde oturan hanım hanımcık hanımlara da hiçbir şey olmaz. Kocasının dizinin dibinde oturan. Mücadeleye giren, küfre tuzak kuran, göğüs göğüse mücadele edenlerin başı belaya girer. Hz. İbrahim (a.s.)’ın da bak başı belaya giriyor, elhamdülillah. O zamanın yiğidi, aslanı. “Dediler ki: "Ey İbrahim, bunu ilahlarımıza sen mi yaptın?"”
Mahkeme de sorguluyorlar. “Sen mi yaptın?” Biliyorlar da zaten, sorgulama. “"Hayır" dedi. "Bu yapmıştır"” diyor putu gösteriyor. “Var bir gücü yapar”, diyor. “Büyük bir şey, dehşet bir şey” diyor. “Bu onların büyükleridir; eğer konuşabiliyorsa, siz onlara soruverin” diyor. “Öbür putlara sorun” diyor. “Bu yaptı” diyor. “O yüce bir güç olduğuna göre yapar. Niye yapmasın?” diyor. “Siz öyle inanmıyor musunuz?” diyor. “İnanıyorsanız yapar” diyor işte. Darwinistler de demiyor mu? Tesadüfen oldu, bilmem ne falan, aynısı işte. “Bunun üzerine kendi vicdanlarına başvurdular da; "Gerçek şu ki, zalim olanlar sizlersiniz (biziz)" dediler” diyor. “Hakikaten psikopatız biz” diyorlar. “Hakikaten anormaliz” diyorlar. “Sonra, yine tepeleri üstüne ters döndüler.” Küfrün özelliğidir. Yine dengesi bozuluyor, bir iyi bir kötü olur bazen. Bazen makul düşünüyor gibi hemen arkasından sapıtır. Ama sonunda sapıtırlar. “Andolsun, bunların konuşamayacaklarını sen de bilmektesin”. Yani putun ne mal olduğunu onlar da biliyorlar. Ama demek ki söylenemiyormuş, inşaAllah. “Dedi ki: "O halde, Allah'ı bırakıp da sizlere yararı olmayan ve zararı dokunmayan şeylere mi tapıyorsunuz?"” Bak Naciye Teyze gibi evde oturmuyormuş demek ki, başörtüsünü başına çekip değil mi? Pilav yapıp, kocasıyla beraber çala kaşık hoşafla yiyip geğirerek ondan sonra da hacca gidip yan gelip yatmıyorlarmış. Ne yapıyor? Göğüs göğse mücadele ediyor, tehlikeye giriyor.
“Yuh size ve Allah'tan başka taptıklarınıza.” Bak görüyor musun yiğitliği? “Siz yine de akıllanmayacak mısınız?” diyor. Mesela şimdinin kodamanları olsa, niye fitne çıkarıyorsun, iş çıkarıyorsun, olay çıkarıyorsun derler değil mi? Otur oturduğun yerde, kıl namazını, evlen güzel, karınla beraber, ondan sonra çocukları da okula gönder, koleje falan değil mi? Sakin sakin yaşa. Senin neyine lazım derler? Bak Hz. İbrahim (a.s.) öyle demiyor ama. “Dediler ki: Eğer (bir şey) yapacaksanız, onu yakın” diyorlar. “Cayır cayır ateşte yakın” diyorlar. “Ve ilahlarınıza yardımda bulunun” diyorlar. Demek ki değil mi evinde misvakla dişini, oturup böyle geğirerek kavun, karpuz yiyip, sünnet diye. İşte dünyayı gezen, Malta’yı şurayı burayı gezen tipler böyle başı derde girmez. Hiçbir şey olmaz yani, inşaAllah. “Yakın ve ilahlarınıza yardımda bulunun” diyor. Demek ki böyle tipler destekler. Yani o devrin masonları, o zamanın küfrü böyle pasif İslamiyet’i savunan, İslam Birliği’ni istemeyen, Mehdiyet’e karşı gelen, Mehdiyetten kurtulmanın yollarını arayan, aradan çıkmaya çalışan tipleri masonluk destekler.
Küfür destekler. Şeytaniyet destekler. Çünkü kendi sistemini yıkacak, istemez. Onun için ona karşı olan, dolaylı yoldan karşı olan herkesi destekler. “Biz de dedik ki: "Ey ateş, İbrahim'e karşı soğuk ve esenlik ol"”. Hiçbir şey olmaz Müslümanlara, Allah’ın izniyle. “Ona bir düzen (tuzak) kurmak istediler, fakat Biz onları daha çok hüsrana uğrayanlar kıldık” diyor. Bak Allah’ın koruması. Adamlar “yakarlar seni ya”, diyor. “Ne işin var?” diyor. “Kızım aman sen gözünü seveyim” diyor. “Sen mücahide kızsın, koca bekleyeceksin, otur evde” diyor. Değil mi? “Bir kısmet çıkar sana hayırlı bir kısmet, zengin bir koca” diyor. “Başörtünle efendim paltonla gidersin evine, oturursun. Namaz kılarsın” diyor. “Adamın ihtiyaçları neyse onları giderirsin. Yemek yaparsın, cihadın bu senin” diyor. “İslam’ı yaymak senin ne haddine” diyorlar.
Şeytanla mücadele etmek, İttihat-ı İslam’la mücadele etmek, doğru mu Mine Hocam? Duyuyor musun, görüyor musun böyle tipler?
SUNUCU: Bir şey diyemiyorum, doğru çünkü. Evet Hocam. Bunda “o kadar değil” diyemiyorum. Hakikaten aynen o kadar Hocam.
ADNAN OKTAR: Tabii, maşaAllah. “Ve onları, Kendi emrimizle hidayete yönelten önderler kıldık”. Demek ki hidayete yönelten önderler oluyor. Mehdi (a.s.) nedir? Allah’ın Hadi isminin tecellisi değil mi? Hidayete yönelten değil mi? Hidayete vesile olan değil mi? Nasıl önemsiz oluyormuş o zaman? “Ve onları Kendi emrimizle hidayete yönelten önderler kıldık.” Demek ki bir önder oluyor, önder. Halk ayrıdır, önder ayrıdır. Mehdi (a.s.) önderdir. “Ve onlara hayrı kapsayan-fiilleri, namaz kılmayı ve zekat vermeyi vahyettik. Onlar Bize ibadet edenlerdi.” Ebcedi 1984 yılını veriyor. Mehdi (a.s.)’ın ilk kıvılcımlandığı yıllar, ilk gelişme yıllarının tarihini veriyor.
Sayın Adnan Oktar'ın 8 Şubat 2010 tarihli röportajından Enbiya Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: “Ve onları kendi emrimizle hidayete yönelten önderler kıldık.” Hidayete yönelten önder. Yani insanların hidayetine vesile olan, mehdilik görevi yapan insanlar yaptık diyor. “Ve onlara hayrı kapsayan fiilleri, namaz kılmayı ve zekat vermeyi vahyettik. Onlar bize ibadet edenlerdi.” Bu ayetin ebcedi bilenler baksınlar. Mehdi'nin faaliyet yılları olan 1984 yılını veriyor. MaşaAllah. Yani harf karşılıkların toplamı. “Ve onlara hayra kapsayan fiilleri, namaz kılmayı ve zekat vermeyi vahyettik.” Baksınlar görecekler.
“Böylece o yalnızca büyükleri hariç olmak üzere”, 58. ayet. “Büyükleri hariç olmak üzere putları paramparça etti. Belki ona başvururlar diye.” Hz. İbrahim'in bu yaptığı ledün ilminin uygulamasıdır. O devirde bütün putlara saldırıyor Hz. İbrahim ve hepsini kırıyor. En büyük putu ona ellemiyor. Onu gidip boynuna baltayı asıyor. Sanki onu koruyor gibi bir üslup kullanıyor o puta karşı. Bu bir dün ilmidir. İnşaAllah.
“Bunu ilahlarımızda kim yaptı? Şüphesiz o zalimlerden biridir dediler. Kendisine İbrahim denilen bir gencin bunları diline doladığını işittik dediler.” Yani biz ne yapıyoruz mesela ahir zamanda? Darwinizm’i dilimize doluyoruz. Materyalizmi dilimize doluyoruz. Komünizmi dilimize doluyoruz. O devirde de Hazreti İbrahim böyle yapıyor. Mehdi de bütün küfrün her türlü düşüncesini diline dolayacak. Ve hepsini karşısına alacak.
“Dediler ki; “öyleyse onu insanların gözü önüne getirin ki ona nasıl bir ceza vereceğimizi şahit olsunlar.” Böyle faaliyet yapılan insanları küfür fark ettiğinde gazetesiyle, televizyonuyla, radyoyla halkı gözünün önüne getirir. Yani meşhur ederler. Gizli kalmasını istemezler. Yani tehlikeyi bilin. Bu adam işte bu kişidir. Buna karşı dikkatli olun. Bunun böyle tehlikeli vasıfları vardır diye halka inşa ve ilan edilir. Bunu İbrahim'de yapıyorlar. Bak Hazreti İbrahim'de yapıyorlar.
“Dediler ki; “öyleyse onu insanların gözü önüne getirin ki ona nasıl ceza vereceğimiz şahit olsunlar.” Hem de ibret olsun. Yani onun aleyhinde konuşalım, onu köşeye sıkıştıralım, ezmeye kalkalım, meşhur edelim, herkes tanısın. Tehlikeyi bilsinler diyor. “Dediler ki; “ey İbrahim bunu ilahlarımıza sen mi yaptın?” Bir kere suçunu, göğe suçunu onlar açısından netleştirmek istiyorlar. Yani onu ikrar ettirmek istiyorlar. Mahkeme ediliyor. Oranın mahkemesinde verilen ifadeden bir bölüm bu. Yani burada iddianame okunuyor. İddianamenin bir açıklaması. Sav yani o zamanın savcılığı. Açıklama yapıyor. “Dediler ki; “ey İbrahim bunu ilahlarımızda sen mi yaptın?” Bu suçu sen işledin mi diyorlar. Sorgu. Şimdi ifade veriyor. Yani onlara göre sanık konumunda oluyor Hazreti İbrahim. Bakın bu mahkeme ifadesi.
“Hayır dedi. Bu yapmıştır.” Put yapmıştır diyor. Ben yapmadım diyor. Yani o putu kullanıyor. “Bu onların büyükleridir”. Yani bu put yapıyor bunları diyor. Benimle alakası yok diyor. “Eğer konuşabiliyorsa”, bak aşağılıyor onu. “Onlara sorun diyor, ona sorun” diyor. Yani gidin öğrenin diyor. “Bunun üzerine kendi vicdanlarına başvurdular da gerçek şu ki, zalim olanlar sizlersiniz”. Yani kendilerinin adilik yaptığını kabul ediyorlar. Ama içlerinden, dışa vurmuyorlar. Yani ahlaksızlık yaptığını kabul ediyorlar.
“Sonra yine tepeleri üstüne ters döndüler”. Bak ifade düzgün İbrahim'in verdiği ifade. Doğru, haklı. Şimdi haklı olmasa onlar için yeterli değil. O zamanın devleti, o zamanın mahkemeleri, o zamanın hakimleri kahpece bir tavır gösteriyor Hazreti İbrahim'e karşı. “Sonra yine tepeleri üstüne ters döndüler. Andolsun bunların konuşmayacaklarını sen de bilirsin diyorlar.” Yani mahkemede hakim böyle açıklamada bulunuyor. Yani Hazreti İbrahim'i köşeye sıkıştırmak için göğe. “Dedi ki”, ifade vermeye devam ediyor. Yani sorgu da devam ediyor. “O halde Allah'ı bırakıp sizlere yararı olmayan ve zararı dokunmayan şeylere mi tapıyorsunuz?” O da onlara karşı açıklama yapıyor.
“Yuh size ve Allah'tan başka taptıklarınıza siz yine de akıllanmayacak mısınız diyor.” Müthiş bir cesaret gösteriyor. Karşı atağa geçiyor. Onları şiddetle eleştirmeye başlıyor. “Dediler ki; “eğer bir şey yapacaksanız”, bakın mahkeme karar veriyor, hüküm. Mahkeme hükmü. “Onu yakın”. Yani en ağır ceza veriliyor. İdam da değil, yakarak öldürme. “Onu yakın. Ve ilahlarınıza yardımda bulunun”. Çünkü o zamanın put inancına, o put düşünceye, o zamanki resmi ideolojiye başka türlü yardımcı olamayız diyorlar. Ne yapmak lazım? İbrahim'i yakacaksınız diyorlar. Mahkeme kararı. Cenab-ı Allah da diyor ki o mahkemenin açıklamasına karşı, “biz de dedik ki; “ey ateş İbrahim'e karşı soğuk ve esenlik ol. Ona bir düzen kurmak istediler”. O zamanki rejim.
“Fakat biz onları daha çok hüsrana uğrayanlar kıldık”. Onlar bir tuzak kurdu. Ben de bir tuzak kurdum diyor Allah. Ama benim tuzağım çetin diyor. Ben onları perişan ettim diyor Allah. İnşaAllah. “Onu ve Lut'u kurtarıp içinde alemler, insanlar için bereketler kıldığımız ülkeye çıkardık. Ona İshak'ı armağan ettik. Üstüne de Yakub'u. Her birini salihler kıldık”. Samim insanlar kıldık. “Ve onları kendi emrimizle hidayete yönelten önderler kıldık”. Mehdi yaptık onları diyor Cenab-ı Allah. Ebcedi de 1984 yılını veriyor. İnşaAllah. Mehdi de Hz. İbrahim'in evladıdır. Onun neslinden gelecektir biliyorsunuz.
Sayın Adnan Oktar'ın 29 Haziran 2010 tarihli röportajından Enbiya Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: Bak İbrahim (a.s.) ne yapıyor? Hz. İbrahim (a.s.)? “Böylece o, yanlızca büyükleri hariç olmak üzere putları paramparça etti;” diyor Allah, “belki ona başvururlar diye.” Bak o devrin Mehdisidir Hz. İbrahim (a.s.). O devrin bütün putlarını kırıyor. Bu devrin Mehdisi de, bu devrin putlarını kıracaktır. Bu devrin putu nedir? Darwinizm ve materyalizmdir. Put inancı, Sümer inancıdır. Sümerlerden gelme bir putpeprest pagan dinidir. Bu dini parçalayacak, yok edecek. İnşaAllah. Ama bakın diyor ki; “o, yalnızca büyükleri hariç olmak üzere” putlardan bir tanesini bırakıyor yanlız İbrahim (a.s.). Bütün putları devriyor, tek bir tanesine ellemiyor. Bu ledün ilmidir. "Bunu ilahlarımıza bunu kim yaptı? Şüphesiz o, zalimlerden biridir" dediler.” O devrim medyası, o devrin kahpeleri, o devrin alçakları bu kim, diyorlar. Yani bizim dinimizle, bizim inançlarımızla, bizim rahatımızla, keyfimizle, düzenimizle uğraşan kimdir diyorlar. "Kendisine İbrahim denilen bir gencin bunları diline doladığını işittik" dediler” diyor. Yani her yerde konuşuyormuş bizim aleyhimizde, putlarımız aleyhine konuşuyor, ismi de İbrahimmiş. “Kim bu,” diyorlar o devrin ileri gelen, o devrin baronları, iti kopuğu, çakalları.
“Dediler ki: ‘Öyleyse, onu insanların gözü önüne getirin ki ona şahid olsunlar.’" Ona nasıl ceza vereceğimize, onu nasıl ezeceğimize şahit olsunlar. Asrımızda nasıl? Mesela masonik medya, deccale tabi olan medya, ne diyor? Ne diyecektir Mehdi (a.s.) de? “Getirin onu bir ortaya, insanlar gözü önüne getirin, nasıl onu ezdiğimizi bir görsünler” diyeceklerdir. Asrın deccalleri de aynısını yapacaklardır. “Dediler ki: ‘Ey İbrahim, bunu ilahlarımıza sen mi yaptın?’" Şimdi mahkemeye çıkarıyorlar, sorgulama yapılıyor. Yani “sen mi bizimle böyle uğraşıyorsun? Bunu yapan sen misin?” diyorlar. "Hayır. Bu yapmıştır,” işte bu ledün ilmidir. İlmi ledün, ilmi batın. “bu onların büyükleridir;” putlardan bir tanesine ellemiyor. “eğer konuşabiliyorsa, onlara sorun" diyor. Övüyor putu yani. “Bunun üzerine kendi vicdanlarına başvurdular da; ‘Gerçek şu ki, zalim olanlar sizlersiniz.’ kendilerinin adi aşağılık olduklarını, kendileri de kabul ediyorlar. “Sonra, yine tepeleri üstüne ters döndüler:” yani dalgalanıyorlar, yeniden sapıtıyorlar.
"Andolsun, bunların konuşamayacaklarını sen de bilirsin.” Biz de diyoruz ki, “atom konuşmaz”, sen “konuşan adam yaptı” diyorsun atoma. Atom görmez, sen “gören adam yaptı” diyorsun değil mi? Atomu putlaştırıyorsun. Tesadüfler sonucu atomun, gören göz yaptığına inanıyorlar. Atom görüyor mu? Kördür atom. Gören göz yaptı, nederen bilsin atom gözü, görmeyi? Yani öyle bir göz yapmayı nereden bilsin? Atom duymaz. Duymayı bilir mi? Müzikten anlar mı atom? Diyor ki; “Bir araya geldiler, tesadüfen duyan bir kulak yaptılar”. Koklamayı da bilmez, dokunmayı da bilmez, düşünmeyi de bilmez. “Ama yaptı, öyle bir plan tasarladı atomlar, yaptı” diyorlar. “Dediler ki: ‘Eğer (bir şey) yapacaksanız, onu yakın ve ilahlarınıza yardımda bulunun.’" Yani onu yok edin. O devrin medyasıyla, basınıyla neyse, Hz. İbrahim (a.s.)’i yok etme kararı alıyor deccaliyet.
“Biz de dedik ki: ‘Ey ateş, İbrahim'e karşı soğuk ve esenlik ol."” Allah’ın koruması altına giriyor. Mehdi (a.s.) de öyle, Allah’ın inayeti altında olacaktır. Hiç kimse, hiçbir şey yapamayacaktır. Deccaliyet, medyasıyla, radyosuyla, gazeteleriyle, artık kimse onlar, saldıracaktır Mehdi (a.s.)’ye, hiçbir şekilde etkisi olmayacaktır. “Ona bir düzen (tuzak) kurmak istediler, fakat Biz onları daha çok hüsrana uğrayanlar kıldık.” “Daha da perişan ettik” diyor Allah. “Asıl hüsrana uğrayanlar onlar oldu” diyor. “Hz. İbrahim (a.s.)’e hiçbir şey yapamadılar” diyor Allah. Bak diyor ki Hz. İbrahim (a.s.), putları aşağılıyor; “Yuh size ve Allah'tan başka taptıklarınıza” diyor. Ve “Siz yine de akıllanmayacak mısınız?" diyor. “Aptallığınız, akılsızlığınız devam mı edecek?” diyor. Bu da bir yöntemdir tabii.
Sayın Adnan Oktar'ın 16 Nisan 2011 tarihli röportajından Enbiya Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: Enbiya Suresi, 58. Bir sayfa açtım orası çıktı, onun için orayı anlatıyorum. Şeytandan Allah’a sığınırım. Bakın “büyükleri hariç olmak üzere putları paramparça etti; belki ona başvururlar diye.” Büyük putu ellemiyor. "’Bizim ilahlarımıza bunu kim yaptı? Şüphesiz o, zalimlerden biridir’ dediler.”Şeytandan Allah’a sığınırım, “’Kendisine İbrahim denilen bir gencin bunları diline doladığını işittik’ dediler.” Hz. İbrahim (a.s.) ile ilgili ihbar var, o devrin bazı gaddarları ihbarda bulunuyorlar. “Dediler ki: ‘Öyleyse, onu insanların gözü önüne getirin ki,” tutuklayın, göz altına alın, “ki ona (nasıl bir ceza vereceğimize) şahid olsunlar.’" İbret olsun diyor o devrin derin devleti. “Dediler ki: ‘Ey İbrahim, bunu ilahlarımıza sen mi yaptın?"’ Mahkemede sorguluyorlar. Bakın Hz. İbrahim (a.s.)’ın mahkemede verdiği cevap: “Hayır dedi.” Doğru mu söylüyor? Doğru söylemiyor, yapan o. Hayır diyor, niçin? Ledün ilmi.
"Bu yapmıştır,” bu yapmıştır deyip putu işaret ediyor. “...bu onların büyükleridir; eğer konuşabiliyorsa, siz onlara sorun." Ama ben yapmadım, diyor. Bu ledün ilmidir. “Bunun üzerine kendi vicdanlarına başvurdular da; ‘Gerçek şu ki, zalim olanlar sizlersiniz (biziz)" dediler.’”Kendilerinin zalim olduğunu söylüyorlar. “Sonra, yine tepeleri üstüne ters döndüler:”Küfürde bu vardır, önce bir düzelir, sonra sapıtır yine dengesi bozulur, on dakika sonra bakarsın cozutmuş. Daha on dakika önce anlattığın şeye tamam doğru derler, sonra bakarsın tepe takla ters dönerler. "Andolsun, bunların konuşmayacaklarını sen de bilmektesin." O zaman dangal niye ortaya çıkıyorsun madem putun bir gücü yok? Mesela biz diyoruz ki, taş, toprak, atomlar şuursuzdur. Görmeyen atom, gören gözü yapamaz. Duymayan atom, duyan kulağı yapamaz. Düşünemeyen atom, düşünen insanı yapamaz. Koklayamayan atom, koklayan insanı yapamaz. Dokunamayan atom, dokunan insanı yapamaz, dokunma duyusunu yapamaz.
“Dedi ki: ‘O halde, Allah'ı bırakıp da sizlere yararı olmayan ve zararı dokunmayan şeylere mi tapıyorsunuz?’" Bakın arkasından gerçeği açıklıyor. "Yuh size ve Allah'tan başka taptıklarınıza. Siz yine de akıllanmayacak mısınız?" Onları aşağılıyor, yani akılsız yönlerini anlatıyor. “Dediler ki: ‘Eğer (bir şey) yapacaksanız, onu yakın” bakın en feci ölüm şeklini istiyorlar, “onu yakın ve ilahlarınıza yardımda bulunun.’" Kendi put düşüncelerine, o sapkın düşüncelerine. “Biz de dedik ki: ‘Ey ateş, İbrahim'e karşı soğuk ve esenlik ol.’" Hz. Mehdi (a.s.)’ı da yakmaya kalkacaklar, ama ateş ona soğuk ve esenlik olacak, yani deccaliyet ona hiçbir şey yapamayacak. Nitekim rivayette de var, Hz. Mehdi (a.s.)’ı deccal tutuyor, ayağından elinden zincirliyor, vücudunu ikiye biçiyor deccal, yani kardeşlerinden ayırıyor anlamına geliyor.
Ama Hz. Mehdi (a.s.) yeniden güler yüzle kalkar, senin deccal olduğunu daha iyi anladım der ve deccaliyet ile var gücü ile mücadeleye devam eder Hz. Mehdi (a.s.), diyor hadiste. Deccal işkence yaptıkça, o daha da şevkleniyor. Hz. Mehdi (a.s.)’ın sırtına sürekli vurulur; deccal ona saldırır ve sürekli sırtına vurur. Sırtına vurdukça Hz. Mehdi (a.s.) genişlemeye başlar, yayılır, diyor. Sırtı gittikçe genişler, diyor. Cübbeli nasıl anlıyor? Hakikaten dövecek zannediyor, hakikaten sırtı genişleyecek zannediyor. Adamın kafası bu. Bir insan genişlerse ne olur? Ölür. Ünü, şanı, namı yayılacak, bu anlama geliyor. Anlamadığı için işte böyle garip açıklamalarda bulunuyor. “Ona bir düzen (tuzak) kurmak istediler, fakat Biz onları daha çok hüsrana uğrayanlar kıldık.” Hz. Mehdi (a.s.)'a da bir düzen kuracaklar, ama onlar çok fazla hüsrana uğrayanlar olacaklar, inşaAllah.