Sayın Adnan Oktar'ın 8 Şubat 2010 tarihli röportajından Enbiya Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: “Biz bunu”, 79. ayet, “biz bunu hükmü Süleyman'a kavrattık. Her birine hüküm ve ilim verdik.” Yani Mehdi nasıl hakimlik görevi yapacaksa, Hz. Süleyman da o zaman hakim, hüküm veriyor. Ve ilim var. Ledün ilmi var, batın ilmi var, vehbi ilim var, ilim sahibi. “Davut ile birlikte tespih etsinler diye dağlara ve kuşlara boyun eğdirdik. Bunları yapanlar bizdik.” Şimdi biz burada Allah'ı tespih ediyoruz. Şu anda dağlarda tespih ediyor mu?
ALTUĞ BERKER: Ediyor tabii.
ADNAN OKTAR: Nasıl ediyor?
ALTUĞ BERKER: Varlıklarıyla.
ADNAN OKTAR: Dağlardaki evlerde, bu televizyonlarda bütün yedi tepe bütün dağların üstü ev dolu değil mi İstanbul'da? Binlerce yüz binlerce ev yok mu? Yüz binlerce televizyon yok mu? Yüz binlerce radyo yok mu? Biz Allah deyince bütün dağlarda Allah diyor mu dağlar?
ALTUĞ BERKER: Aynen dediğiniz gibi evet, inşaAllah.
ADNAN OKTAR: Diyorlar değil mi? Her yerde Allah diyor mu şu an dağlar? Her yer? İşte Kur'an buna işaret ediyor. İnşaAllah. “Davut ile birlikte tespih etsinler diye”, bizden beraber aynı anda televizyonlar tespih ediyor mu Allah'ı?
ALTUĞ BERKER: Ediyor inşaAllah.
ADNAN OKTAR: Biz de Davut'un evlatlarındayız. İnşaAllah. Müslümanların hepsi Davut evladıdır. “Dağları ve kuşlara boyun eğdirdik. Bunları yapanlar biz idik diyor.” Allah ben yaptım diyor. Yani bu bütün konuşmaları, onun konuşmasında, dağlardaki konuşmaları da, kuşların Allah'a zikrinde ben yaptırıyorum diyor Allah. Onlar yapamaz diyor Allah. “Ve sizin için ona zorlu savaşınızda sizi korusun diye madeni giyim sanatını öğrettik. Buna rağmen siz şükredenler misiniz?” Mesela bütün Mehmetçikler, askerler şu an kurşun geçirmez yelekler yapıyorlar. Değil mi? Bunu diyor ben öğrettim diyor Allah. İnşaAllah. Ben size bildiriyorum bunu diyor. Hakim olarak Allah. Her şeye hakim olarak.
“Süleyman için de fırtına biçiminde esen rüzgara boyun eğdirdik ki kendi emriyle içinde bereketler kıldığımız yere akıp giderdi. Biz her şeyi bilenleriz.” Rüzgarı kullanarak şu an hangi gök vasıtaları yapılıyor?
ALTUĞ BERKER: Uçaklar, planörler, helikopterler.
ADNAN OKTAR: Dolayısıyla ahir zamana bakıyor ayet. İnşaAllah. Süleyman devrinde de kullanılıyordu. Planör tarzı uçaklar kullanılıyordu. İnşaAllah. Ama devrimizde bu en geniş bir şekliyle. İnşaAllah. “Onun için de denizde dalgıçlık yapan ve bundan başka işler de gören şeytanlardan kimseleri de emrine verdik. Biz onların koruyucuları idik.” Hz. Süleyman'a bütün duvarcı ustaları emrine giriyorlar. Bir masonik tablo vardı. Orada Hz. Süleyman bütün masonların lideri. İnşaAllah. Şimdi onlar Adonay'ı bekliyorlar. Adon'u. Ahir zamanda bizim başımıza geçeceklerini bekliyorlar. İnşaAllah. Mehdi bütün şeytanları İslam'ın hizmetine kullanacak. Ve masonları da etkisi altına alıp onları da İslam'ın hizmetinde kullanacak. İnşaAllah. Ve onların dediği de olacak. Masonların dediği. Adonay gelecek. Adon. Adon dedikleri Mehdi'dir. İnşaAllah. Adon'un emrine gireceğiz biz diyorlar. Mason tablosu var. Ve Adon onların karşısında yüksek bir tepede Mason kıtaları böyle Mason kıyafetleri giymişler. Yağlı boya tablo var. Adon da onları yönlendiriyor. İnşaAllah. Ahir zamanda Mehdi hem Masonlara, hem şeytanlara, hem cinlere, hepsine hakim olacak. İnşaAllah. Senin açtığın sayfanın arka sayfasına geçtim. Enbiya suresi devam ediyoruz.
86. Cenab-ı Allah onları rahmetime aldım diyor. “Şüphesiz onlar salih kimselerdi”, samimi, temiz insanlardı diyor. Bu da İslam'ın en şaşalı, en muhteşem yıllarını veriyor, 2066. MaşaAllah, elhamdülillah. Binalarıyla, bahçeleriyle, ekonomik rahatlığıyla en muhteşem yıllardır 2066. İnşaAllah. Mehdi'nin genç yaşlı dönemleridir. İnşaAllah. “Balık sahibi Yunus'u da, hani o kızmış vaziyette gitmişti ki bundan dolayı kendisine sıkıntıya düşürmeyeceğimi sanmıştı.” Hazreti Yunus tebliğ yapıyor bir şehre. Adamlar dinlemiyorlar. Yıllarca yapıyor dinlemiyor. O da kızıyor. Bırakıp gidiyor. Bu bir zelledir. Yani peygamberler öyle bir hata benzeri bir şey yaptığında ona zelle denir.
“Karanlıklar içinden senden başka ilah yoktur. Sen yücesin. Gerçekten ben zulmedenlerden oldum diye çağrıda bulunmuştu”. Balina gibi büyük bir balık Hazreti Yunus'u yutuyor. Akıl almaz bir korku duyuyor. Midesine gizliyor. Şiddetle Allah'a tesbih ediyor. Hayvan yeniden onu bir kıyıya kenara götürüp ağzından dışarıya atıyor. Tarih içerisinde öyle balık balığın yuttuğu ve bir sürü balık karnında kalan insanlar balinaların yuttuğu. 3 vaka var hatırlayabildiğim kadarıyla. 2-3 tane vaka var. Bir tanesinde balığın asitlerinden cildi beyazlaşmış adamın yani mide özsularından dolayı. Biraz kaldığı için. Yanmış. Yanmış yani.
“Bunun üzerine duasına icabet ettik ve onun üzüntüden kurtardık. İşte biz iman edenleri böyle kurtarırız”. Bakın artık balığın karnında %100 ölmüş gibi görünüyor değil mi? Bitmiş gibi görünüyor. Allah orada da kurtarıyorum diyor. İnşaAllah. Yani en ümitsiz vakalarda da kurtarabiliyor Allah.
“Zekeriya'da hani Rabbine çağrıdan bulunmuştu: “Rabbim beni yalnız başıma bırakma. Sen mirasçıların en hayırlısısın. Onun duasına icabet ettik. Kendisine Yahya'ya armağan ettik”. İnşaAllah. Mehdi de yalnız başına değildir. İnşaAllah Cenab-ı Allah ona Hazreti İsa'yı gönderecek. Vezir olarak. İnşaAllah.
Bak 96. Ayette, “Yecuc ve Mecuc (un sedleri) açıldığında onları her bir tepeden akın ederler”. Bu birinci dünya ve ikinci dünya harbini işaret ediyor. Tepelerden Alman orduları, faşist İtalyan orduları, komünist orduları her tepelerden motosikletlerle, kariyerlerle, tanklarla açtılar. Değil mi? Bak diyor ki, “onlar her bir tepiden akın ederler”. Onlar da bunu yaptılar. “Gerçek olan vaat yaklaşmıştır”. Kıyamet yaklaşmıştır. Mehdi'nin çıkışı yaklaşmıştır. İsa'nın inişi yaklaşmıştır. “İşte o zaman inkar edenlerin gözleri yuvalarından fırlayacak”, böyle. Fincan gibi. “Eyvahlar bize, biz bunlardan tam bir gaflet içindeydik. Hayır biz zalim kimselerdik diyecekler”, diyor Allah.
Sayın Adnan Oktar'ın 22 Ekim 2010 tarihli röportajından Enbiya Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: Enbiya Suresi, 90; “Onun duasına icabet ettik, kendisine Yahya’yı armağan ettik, eşini de doğurmaya elverişli kıldık. Gerçekten onlar hayırlarda yarışırlardı, umarak ve korkarak Bize dua ederlerdi. Bize,...” Cübbeli bu konuya çok dikkat etsin, Flash Tv’nin yöneticileri de buna çok dikkat etsinler, Enbiya Suresi’nde; “...bize derin saygı gösterirlerdi.” Bak, saygı demiyor Allah, “...derin saygı...” Allah’a derin saygı gösterilir. Böyle pervasız, böyle kafa tutan bir üslup, Allah’a karşı tahayyül dahi edemez Müslüman. Öyle. Oradaki konuşmaları gördünüz, yani alenen kavga eder gibi ve kafa tutar bir üslupla Allah’a karşı, haşa.
Sayın Adnan Oktar'ın 15 Ağustos 2011 tarihli röportajından Enbiya Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: “Umarak ve korkarak bize dua ederlerdi”, diyor, Enbiya Suresi 90. ayet. Demek ki Müslüman, cennetten emin olamıyor; ümit ve korku arasında oluyor, ümit ve korku arasında. Bakın, “Rablerine korku ve umutla dua ederlerdi.” Dolayısıyla birisi çıkar da “arkadaş ben Hz. Mehdi (a.s)’ım” derse, küfre düşer. Taraftarları derse; bu şahıs Hz Mehdi (a.s) derse, küfre düşerler. Ayet açık mı? Açık. Hadisler de açık. O zaman Mehdiyet nedir? Hüsn-ü zandır, yani zann-ı galib ile düşünebiliriz, “belki” diyeceğiz, “Allahualem” diyeceğiz. Kesin Hz. Mehdi (a.s) diyemeyiz, küfre düşeriz, Allah vermesin. Tabii Allah'tan korkan için, Kuran’ı Kitap olarak kabul eden için bu. Ama putları ilah edinen, falanca hocayı, falanca alimin yazdığı eseri, hurafe kitaplarını put edinen için bu hükümler, bu Kuran hükümleri geçerli değildir. Kuranı esas almaz münafık. Neyi esas alır? Putları. Sen Kuran ayeti gösterirsin, “benim putumda böyle diyor” der. Biz, senin putuna göre değil, Kurana göre hareket ediyoruz. Münafık, Kuran'dan örnek vermek istemez. Hep putlardan örnek vermek ister. Hep zan ve tahminle yalan söyler. Bakın Kuran’ın hükmü açık burada, Allah’ın ayeti açık: “Rablerine korku ve umutla dua ederler.” (Secde Suresi, 16) Hz. Mehdi (a.s)’ın o olduğu net olmuş oluyor o zaman, yani Mehdilik iddia ediyorsa adam, korkmasına da gerek yok, o kafayla, o mantıkta, umut etmesine de gerek yok, kesinleşmiş oluyor.
Ancak peygamberlere vahiyle bildiriliyor cennetlik oldukları. Onlar tabii yine korkarak umut ederek dua ederler ama hüküm kesindir, yani onların cennete gideceği kesin, inşaAllah. O, sadece peygamberlere mahsus bir şeydir, bir ayrıcalıktır, bir özelliktir. Hz. Mehdi (a.s.) peygamber mi? Değil. Vahiy alıyor mu? Kitap sahibi mi? Değil. Vahiy alır da yani, arının vahiy alması gibi, Hz. Meryem’in vahiy alması gibi, Hz. Musa’nın annesinin vahiy alması gibi, ilham tarzında. İnsanların vicdanına gelen bilgi de ilhamdır. İnsan vahiy aldığını bilmez, mesela vicdanına bir bilgi gelir Allah’tan, o ilhamdır, vahiydir ama fakına varmaz. Kimse de ondan sorumlu olmaz. “Ben peygamberim” diyemez. “Bana Allah’ın hükmü geldi buna uyacaksınız” diyemez. Dediğinde, küfre düşer. Çünkü Resulullah (s.a.v.) son peygamber, son nebi, son resul, inşaAllah. Yani kitaplı peygamber olarak, başka peygamber gelmiyor. Hz İsa (a.s) gelecek fakat o, Kuran’a tabi olarak geliyor, Muhammedi olarak geliyor, yeni bir hüküm getirmiyor, inşaAllah.