Sayın Adnan Oktar'ın 22 Mart 2010 tarihli röportajından Mü'minun Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: Şeytan’dan Allah’a sığınırım. Allah ahirette, insanlar Cehennemdeyken onlarla bir konuşması var. “Ayetlerim size okunuyorken, yalan sayanlar sizler değil miydiniz?” diyor Allah. “Allah’ın ayetleri okunuyordu, siz de yalan sayıyordunuz” diyor. “Onlar dediler ki: ‘Rabbimiz, mutsuzluğumuz bize karşı üstün geldi, biz sapan bir topluluk imişiz’." Yani bir türlü insanlar mutluluğu bulamıyor. Sürekli Allah inancıyla, Allah sevinciyle, iman sevinciyle mutlu olmaları gerekirken, mutsuz ve karamsar bir halde olup beyinlerini uyuşturuyorlar. Beynin fonksiyonları kayboluyor. Yani imana yatkın bir beynin sevinç içinde olması lazım. Üzüntü içinde olan bir beyin imana karşı daha kapalı oluyor. Daha anlayışı durur beynin. Bir kere imanla çelişir zaten neşesizlik. Yani sevinç yoksa heyecan yoksa imanda bir hastalık vardır. Rahatsızlık vardır. “Mutsuzluğumuz bize karşı üstün geldi, biz sapan bir topluluk imişiz. Rabbimiz, bizi (ateşin) içinden çıkar, eğer yine (inkara) dönersek, artık gerçekten zalim kimseler oluruz". Yani sen bizi, Cenab-ı Allah’a diyorlar, “bir kere daha dene”. Allah “Der ki: ‘Onun içine sinin ve Benimle konuşmayın’.” Yani Cehennemin içine daha çok girin ve benimle konuşmayın.
“Çünkü” diyor Allah, “gerçekten Benim kullarımdan bir grup: ‘Rabbimiz, iman ettik, Sen artık bizi bağışla ve bize merhamet et, Sen merhamet edenlerin en hayırlısısın’, derlerdi de, onları alay konusu edinmiştiniz”. Bakın kardeşimiz soruyor ya mesela 110 eğer mesela 2010’a bakıyor o yönüyle bak diyor ki “çünkü gerçekten benim kullarımdan bir grup”. Benim kullarım demiyor bak Cenab-ı Allah, onlardan bir grup. Belki Mehdi (a.s.) cemaati değil mi? Ne diyorlar? “Rabbimiz iman ettik, sen artık bizi bağışla, bize merhamet et, Sen merhamet edenlerin en hayırlısısın derlerdi de siz onları” 110. ayette “alay konusu edinmiştiniz,” demek ki Mehdi (a.s.) ve talebeleriyle alay edilecek. “Öyle ki, size Benim zikrimi unutturdular” Yani bu onlara karşı alayları, dinle alay ediyorlar, Peygamberlerle alay ediyorlar, Ahiretle alay ediyorlar, değil mi? Mesela büyük televizyon kanallarına çıkıyorlar. Hatta “Hoca, alimim” diyen kişileri çıkarıyorlar onları da alay ettiriyorlar. “Size Benim zikrimi unutturdular ve siz onlara gülüp duruyordunuz." Mesela görüyoruz adam yerlere yatıyor uğunuyor, değil mi? Bilmiyorum televizyon kanallarında bazen görüyorsunuzdur. Müslümanım diyen adamları çıkarıyorlar, onlar dinle, İslam’la, Kuran’la ilgili konularda güya alay ederek güya espriler yaparak güya şaklabanlıklar yaparak onları eğlendiriyorlar. Allah ne diyor?
“Siz onlara gülüp duruyordunuz”. Yerlere yatarak gülüyorlar yani Müslümanlara gülüyorlar. Müslümanların yaptıklarına, onların iyi tavırlarına, güzel ahlaklarına gülüyorlar. "Bugün Ben, gerçekten onların sabretmelerinin karşılığını verdim”. “Onların” diyor bak, “bu grubun” sabretmelerine bak demek ki sabretmeleri gerekiyor, zorluklara karşı, “karşılığını verdim”. “Şüphesiz onlar, 'kurtuluşa ve mutluluğa' erenlerdir”. “Onlar kurtuldular” diyor Allah ve “mutluluğa erdiler” diyor Allah. Cenab-ı Allah diyor ki: “Dedi ki: ‘Yıl sayısı olarak yeryüzünde ne kadar kaldınız?’ Dediler ki: ‘Bir gün ya da bir günün birazı kadar kaldık, sayanlara sor’." Ne kadar süre kaldıklarını tahmin edemiyorlar. Bakın “Bir gün kadar kaldık” diyor. Onların bir kısmı da diyor ki “öğlenden akşama kadar az bir vakit kaldık” diyorlar. Zaman izafi olduğu için toparlayamıyor. “Dedi ki: ‘Yalnızca az (bir zaman) kaldınız, gerçekten bir bilseydiniz’". Allah “az bir zaman kaldınız, gerçekten bir bilseydiniz” diyor.
"Bizim, sizi boş bir amaç uğruna yarattığımızı ve gerçekten Bize döndürülüp getirilmeyeceğinizi mi sanmıştınız?" Mesela adamlar şimdi sokağa çıkıyoruz taksici taksicilik yapıyor. Sanki tek amacı taksicilik gibi. Ben bazen görüyorum, hepsini tenzih ederim de, bir kısmını görüyorum. Mesela iş yerine gidiyoruz, “mallar” diyor “gümrükten geldi mi?” diyor. “Çekler ne oldu?” diyor. “Senetler ne oldu?” diyor. Sanki hayatınıntek gayesi oymuş, Allah onu o çek senet için yaratmış gibi, sanki öbürünü de insanları taşısın diye yaratmış gibi. “Sizi boş bir amaç uğruna yarattığımızı”. Veyahut diskoteklerde vakit kaybediyorlar veyahut Facebook’ta oturup dedikodu ile vakit kaybediyorlar. “Gerçekten Bize döndürülüp getirilmeyeceğinizi mi sanmıştınız?” Yani epey bir insan da hakikaten öldükten sonra yok olacağını düşünüyor. Hiçbir şey olmayacak zannediyor. Yani Ahirete gitmeyeceğini, sorgulanmayacağını zannediyor. “Hak melik olan Allah pek Yücedir, O'ndan başka İlah yoktur; Kerim olan Arş'ın Rabbidir.Kim Allah ile beraber ona ilişkin geçerli kesin bir kanıt (burhan)ı olmaksızın başka bir ilaha taparsa”, mesela Darwinistlere hitap var burada. Çünkü kesin bir kanıtı yok. Fakat atomun ilah olduğuna inanmış, atomu ilahlaştırıyor ve atoma tapıyor, atomlara yani. Ki sayısız yani katrilyon çarpı katrilyon ilaha inanıyor.
“Artık onun hesabı Rabbinin Katındadır. Şüphesiz inkar edenler kurtuluşa eremezler.Ve de ki: ‘Rabbim, bağışla ve merhamet et, Sen merhamet edenlerin en hayırlısısın’.” Allah’ın bağışlamasını istemek çok önemli Müslüman için, tevbe edilmesi Allah’ın büyüklüğünün söylenmesi çok önemlidir. Yani zikretmek. Allah-u Ekber demek. Allah’ın münezzeh olduğunu söylemek çok önemlidir, SubhanAllah yani “Ya Rabbi sen ölmezsin, yorulmazsın, unutmazsın” anlamındadır SubhanAllah. Güç sahibi yani acze düşmez asla. Münezzeh, eksik ve noksan sıfatlardan münezzehtir, SubhanAllah. Ve hamd etmek, Allah’a hamd etmek, bütün nimetleri için Allah’a şükretmek. Mesela diyor ki Allah “şükredin, nimetimi arttırayım” diyor, çok kısa bir açıklama var bakın.
“Şükredin, nimetimi arttırayım”. Adam şükretmiyor, Allah nimetlerini alıyor yavaş yavaş. O da zannediyor ki hayatın doğal gerçekleri var, yani hayat bu, zaten böyle olur, zaman zaman gider. Halbuki şükretmediği için Allah azaltıyor. Bak “şükredin, arttırayım” diyor Allah. Burada bir mucize var. “Yap” diyor Allah, “samimi Kuran’a bağlan, samimi ol, şükret arttırırım” diyor. Ve bu mutlaka oluyor Müslümanlarda. Bir mucize olarak olur bu. Büyüklük yapıldığında, enaniyet yapıldığında, kendisini beğendiğinde şahıs. “Ben kendim yapıyorum ediyorum” dediğinde de Allah onun elinden alıyor onu o zaman. Ben mesela çok insanda gördüm. Çok iyi kazanırken Allah yolunda harcarken, bakıyorum büyüklük hissi geliyor. Kendisinin yaptığını, kendisinin bu işleri becerdiğini, usta olduğunu, yaman olduğunu düşünmeye başlıyor. Allah bir sebeple tepetaklak edip elinde ne varsa alıyor.
ALTUĞ BERKER: Kuran’ın Sırları isimli kitabınızda o sırlardan bahsetmiştiniz Hocam.
Adnan Oktar’ın 22 Mart 2010 tarihli www.harunyahya.tv röportajından
ADNAN OKTAR: Şeytan’dan Allah’a sığınırım. Allah ahirette, insanlar Cehennemdeyken onlarla bir konuşması var. “Ayetlerim size okunuyorken, yalan sayanlar sizler değil miydiniz?” diyor Allah. “Allah’ın ayetleri okunuyordu, siz de yalan sayıyordunuz” diyor. “Onlar dediler ki: ‘Rabbimiz, mutsuzluğumuz bize karşı üstün geldi, biz sapan bir topluluk imişiz’." Yani bir türlü insanlar mutluluğu bulamıyor. Sürekli Allah inancıyla, Allah sevinciyle, iman sevinciyle mutlu olmaları gerekirken, mutsuz ve karamsar bir halde olup beyinlerini uyuşturuyorlar. Beynin fonksiyonları kayboluyor. Yani imana yatkın bir beynin sevinç içinde olması lazım. Üzüntü içinde olan bir beyin imana karşı daha kapalı oluyor. Daha anlayışı durur beynin. Bir kere imanla çelişir zaten neşesizlik. Yani sevinç yoksa heyecan yoksa imanda bir hastalık vardır. Rahatsızlık vardır.
“Mutsuzluğumuz bize karşı üstün geldi, biz sapan bir topluluk imişiz. Rabbimiz, bizi (ateşin) içinden çıkar, eğer yine (inkara) dönersek, artık gerçekten zalim kimseler oluruz". Yani sen bizi, Cenab-ı Allah’a diyorlar, “bir kere daha dene”. Allah “Der ki: ‘Onun içine sinin ve Benimle konuşmayın’.” Yani Cehennemin içine daha çok girin ve benimle konuşmayın. “Çünkü” diyor Allah, “gerçekten Benim kullarımdan bir grup: ‘Rabbimiz, iman ettik, Sen artık bizi bağışla ve bize merhamet et, Sen merhamet edenlerin en hayırlısısın’, derlerdi de, onları alay konusu edinmiştiniz”. Bakın kardeşimiz soruyor ya mesela 110 eğer mesela 2010’a bakıyor o yönüyle bak diyor ki “çünkü gerçekten benim kullarımdan bir grup”. Benim kullarım demiyor bak Cenab-ı Allah, onlardan bir grup. Belki Mehdi (a.s.) cemaati değil mi?
ADNAN OKTAR'IN KAHRAMANMARAŞ AKSU VE KAÇKAR TV'DEKİ CANLI RÖPORTAJI (3 ŞUBAT 2011)
ADNAN OKTAR: Müminun Suresi 105, Şeytandan Allah’a sığınırım. “Ayetlerim size okunuyorken, yalanlayanlar sizler değil miydiniz?” Cenab-ı Allah diyor; “Ben size ayetlerimi okuyordum ama siz yalanlıyordunuz,” pervasızca yani hiç düşünmeden, acayip ferah yani deli cesareti göstererek. “Dediler ki: "Rabbimiz, mutsuzluğumuz bize karşı üstün geldi, biz sapan bir topluluk imişiz." Biz zaten sürekli üzüntü içindeydik yani gerilim içindeydik, hastaydık sonunda da dinsiz olduk, onun sonucunda biz bu hale geldik diyor. Peki sen niye mutsuz oluyorsun? Dinsizlikten dolayı mutsuz oluyorsun. Dindar olsan, niye mutsuz olasın?
"Rabbimiz, bizi (ateşin) içinden çıkar, eğer yine (inkara) dönersek, artık gerçekten zalim kimseler oluruz. (Allah) Der ki: "Onun içine sinin ve Benimle söyleşmeyin." Yani bu konuşmalarınıza devam etmeyin. "Çünkü gerçekten Benim kullarımdan bir grup: “Rabbimiz, iman ettik, Sen artık bizi bağışla ve bize merhamet et, Sen merhamet edenlerin en hayırlısısın, derlerdi de” Bakın “Benim kullarımdan bir grup, bir topluluk”, bu Mehdi (a.s) cemaati de olabilir, Peygamberlerin cemaati de olabilir, hepsi olabilir. "Siz onları alay konusu edinmiştiniz;” dışarıya bir çıkıyorlar, “ne diyor bu adam” diyor, “anlatıyor kendi kendine.” Bir an düşündün mü? Yok. Bir an samimi analiz ettin mi anlattıklarını? Yok. Peşin fikirli olarak sokağın etkisiyle alay ettin, alaycı davrandın. “Öyle ki, size Benim zikrimi unutturdular ve siz onlara gülüp duruyordunuz." Sürekli bahaneler bulup, var ya böyle yılışık tipler her şeye güler, önüne gelene güler. "Bugün Ben, gerçekten onların sabretmelerinin karşılığını verdim. Şüphesiz onlar, 'kurtuluşa ve mutluluğa' erenlerdir." Demek ki, sabır, güzel ahlakta sabır, güzel davranışlarda sabır.
“Dedi ki: "Yıl sayısı olarak yeryüzünde ne kadar kaldınız? Dediler ki: "Bir gün ya da bir günün birazı kadar kaldık” Zaman izafi olduğu için, adamlar yerden kalkıyorlar, “bizi bu yattığımız yerden kim kaldırdı” diyorlar, şaşırıyorlar. Önce nerede olduğunu anlamaya çalışıyorlar, sonra ne kadar süreden beri baygın olduklarını anlamaya çalışıyorlar. Yani uykuda olduklarını düşünüyorlar, ölüp dirildiklerini tam kavrayamıyorlar o anda. Şüphe içindeler. “Bir gün veya bir günün bir vakti kadar kaldık” diyorlar. Ama “nereden buraya geldik.” Böyle çöle getirilmiş adam gibi, yani kaçırılıp da getirildiğini düşünüyor da olabilirler. “Dedi ki: "Yalnızca az (bir zaman) kaldınız, gerçekten bir bilseydiniz," "Bizim, sizi boş bir amaç uğruna yarattığımızı ve gerçekten Bize döndürülüp getirilmeyeceğinizi mi sanmıştınız?" Gökyüzünde koskoca dünyayı Allah tüy gibi havada götürüyor. Yani kaç ton olduğunu artık biliyorsunuz. Müthiş ağır bir kitle, uçsuz bucaksız gökte, böyle havada küçük tüy parçaları olur ya uçar, onun gibi uçuyor. Koskoca ağır bir kitle. Katrilyonlarca tonluk, katrilyon çarpı katrilyon çarpı katrilyon kadar ağırlıkta büyük kitleler, havada uçuyor böyle tüy parçacığı gibi. Başka? İnsanın yapısına bakıyoruz, kusursuz bir yapısı var.
Eklemleri öyle, mesela gözler. İki tane göz verilmiş, gayet net karşısındakini görüyor, burun verilmiş, çok şahane bütün kokuları alabiliyor, ağza her türlü tat imkanı verilmiş, sesi en kaliteli şekilde duyuyor. Ses duyma sistemi, en gelişmiş stereo sistemlerde yok. Yani o kadar kaliteli duyuyor ki sesi, hışırtısız. Mesela teyp alıyoruz, bayağı hışırtılı falan çok kalitesiz oluyor. O kadar mühendis onu yaptığı halde, o kadar bilim adamı yaptığı halde, yüz seneden beri teknoloji geliştirdikleri halde, yine başarılı bir şey yok. Televizyona bakıyoruz, bulanık. Ama beynimizin içindeki televizyona bakın, nasıl net. Çok net değil mi? Bulanıklık var mı? Yok. Üstelik üç boyutlu. Üç boyutlu bir televizyon daha hala yapamadılar, bekliyoruz. Hatta üç boyutluluk o kadar mükemmel ki, üç boyutluluğun şiddetinden, “kardeşim ben neredeyim” diyorum, “nerede olacaksın, bir buçuk metre ileridesin” diyor. Doğru değil. Ben onun beyninin içindeyim. Ama o beni bir buçuk metre uzakta zannediyor. “Araban ne kadar uzakta?” diyoruz, “en az altı metre uzakta” diyor. O da doğru değil, o da beyninin içinde. Arabası da beyninin içerisinde ve hepsi şu kadarcık yerde oluyor. İmam Caferi Sadık’ın ifadesiyle; “mercimek kadar yerde.”
Sayın Adnan Oktar'ın 7 Şubat 2015 tarihli sohbetinden cehennem hayatı ile ilgili ayet açıklamaları.
ADNAN OKTAR: Bakın diyor ki Yunus Suresi 54’te Cenab-ı Allah; “Onlar azabı görünce” ahiretteki o şiddetli azabı, o yakma azabını ve diğer azapları görünce “pişmanlıklarını gizlerler” diyor. “Pişman olmadım” diyor. Ama bak deliliğin şiddetini görüyor musun? Öyle bir ortamda bir insan buna nasıl tahammül eder? Ya Rabbi affet beni diye yere kapanması lazım. Yapmıyor, pişman olmadığını söylüyor, ısrarla. Yüzbinlerce milyonlarca sene eziyet görüyor cehennemde, ısrarla pişman olmadığını söylüyor. Pişman değilim diyor. Allah diyor ki; “onlar haksızlığa uğratılmadan aralarında adaletle hükmedilmiştir” diyor, haksızlığa uğratılmamışlardır diyor. “O, Allah’ın adaletsiz davrandığına inanıyor. Onun için Allah’a karşı haşa, öfkesi daha da artıyor. Daha da kinleniyor, daha da tersleşiyor cehennemde. Ve pişman olmadığını söylüyor ısrarla. Allah’ın haksızlık yaptığını söylüyor, Allah onun için onları konuşturmuyor ahirette. Sürekli bunu söylüyorlar, çünkü geveze bir şekilde. Sadece ifadeleri alınırken bazı vakalarda Allah söylüyor. Bazılarında hiç söyletmiyor. Pişman olmadıklarını görsünler diye Müslümanlara usulen, hükmen birkaç kere söyletiyor. Ara, ara pişman değiliz diyorlar.
BÜLENT SEZGİN: Siz belirmiştiniz, oradaki hayata da şaşırmıyorlar demiştiniz. “Bizi uyuduğumuz yerden kim uyandırdı?” diyorlar cehennemdekiler.
ADNAN OKTAR: Evet, ahirette canlandırıldıklarında bir oyun oynandığını düşünüyorlar kendilerine. “Bizim uyuduğumuz yerden kim kaldırdı?” diyorlar. Ölüp dirildiğinin farkında değil. Uykudan uyandığını zannediyor. Onun için Hz. Ali (r.a) da diyor; “Uykudan uyanır gibi dirileceksiniz” diyor. Bir uykudayız, biz şu anda da bir uykudayız. Olay ondan kaynaklanıyor. İnsan da dirilirken, yani ölürken dirilme şeklinde uyanıyor. Şimdi ölüm diyorlar ya, ölüm aslında dirilme oluyor. Kıyamet, kıyam; ayağa kalkmadır, kıyam. Öldüm dediği adam dirilmiş oluyor zaten. Uyanmış oluyor, uykudan uyanmış oluyor. Uykudan uyanış bir şekilde kalkıyor zaten. Ona görünen o şekilde oluyor. Ama diğer kişilere öldüğü gösteriliyor. Yani onlara rüyasında ölme görüntüsü gösteriliyor. Adam çırpınıyor, yere yatıyor veya bağırıyor artık veyahut kan görüyorlar yani ölüme ait alametler görüyorlar. Ama ölen öyle değil. Ölen, uyanma şeklinde. Eğer zulüm ehli ise, feci şekilde dövülerek canı alınıyor. Onu ama insanlar görmez. Bazen eğer tabii tam delil olmamakla beraber, dikkatlice izlerseler böyle bazı zalimleri, onlar feryat ederler.
Yani yekaze halinde feryat ederler. Yani söyler işte bana vuruyorlar, işte azap ediyorlar falan ama çok nadirdir yani çok çok nadir, bunu herkes göremez. Tam delil de değildir zaten bu tam delil değildir yani ehli için delil olur. Mesela azılı bir zalim, azılı bir deccal mesela ölüyor, ölürken buna ait özellikler gösterir. Yani normal olmuyor. Allah ibret olsun diye yapıyor. Ama Müslüman’da tabii imtihan olsun diye çok şiddetli sadmeler içinde ölebilir. Görünüş olarak dışarıya Müslümanları öyle gösterebilir, imtihan olarak. Yoksa mümin muttaki ise, zaten Cebrail (a.s) başta olmak üzere diğer melekler geliyor, sevdikleri geliyor falan güler yüzle alır götürürler. Yani yattığı yerden kalkar, götürürler. Ama küfürde öyle olmuyor. Küfür aniden sopa yemeye başlıyor. O zaman anlıyor olayı. Ondan sonra zaten dönüşü yoktur. Sopa yiyerek can alınıyorsa, dönüşü yoktur. “Ayaklar birbirine dolaştığında” diyor, ayette. Şimdi onu tefsir ediyorlar ama aslında anlamı açık, Allahualem. Ayak algısı karışıyor. Vücut ruh haline geldiği için, ayrı ayrı ayak algısı olmuyor, ayağı birbirine karışıyor ikisi bir bütün olarak hissediliyor. Çünkü o gidiş şekli ayak olarak ayağını kullanarak gitmiyor. “Süzülerek giderler” diyor, ayette. Yani ‘bir bulut gibi götürür’ diyorlar. Hatta Allah; “topluluklar halinde, dalgalar halinde gelirler bize gelirlerken” diyor. Ama süzülerek. Yani toplu, bir arada süzülerek geliyorlar.
Bak diyorlar ki Araf Suresi 50’de, ateş halkı, cehennem halkı cennet halkına sesleniyor. Televizyon gibi bir bağlantı sistemi var, öyle sesleniyorlar. “Bize biraz sudan ya da Allah'ın size verdiği rızıktan aktarın." Ama bak Allah ile muhatap olmak istemiyorlar, haşa. Yani “sizin Allah’ınız” diyor, “size su veriyor, rızık veriyor, ondan bize verebilir misiniz?” Onları kandırabileceklerini sanıyorlar. Ama Allah’ı ikna edebileceklerine dair kanaatleri yok. Dünyadaki uyanık kafaları var ya insanları kandırma kafası orada da devam ediyor. Hatta orada cehennemde böyle macera filmindeki gibi kaçmaya çalışıyorlar. Mesela bir yerlere tırmanıyorlar, aralardan dehliz bulmaya çalışıyorlar, her seferinde rezil oluyorlar. Müslümanlar da bunu gördükçe yerlere yatarak gülüyorlar, tahtlarda. Her seferinde Allah rezil ediyor. “Tahtlarda onlara gülerler” diyor ya ayette. Kaçmaya çalışıyorlar çeşitli yerlerden. Yani böyle bir menfez, bir yer bulmaya çalışıyor, oradan devrilip düşüyor. İşte o aralara sıkışıyorlar mesela kaçacağını zannettiği aranın içine sıkışıyor, komik hale geliyorlar.
“Müslümanlar da onları tahtlarda seyredip gülerler” diyor. Kahkahalarla gülüyorlar Müslümanlar eğleniyorlar yani onların o haline, akılsızlığına. Ama daha hala orada bile akıllı oldukları iddiasındalar, daha hala Müslümanları kandıracakları iddiasındalar, daha hala Müslümanlardan büyük oldukları iddiasındalar. Dünyada da Müslümanlara bön bön bakarlar böyle, çok akıllı olduklarını zannederler, hayretle böyle şaşırarak ama onlardan da ne çıkar elde edebilir ona bakarlar yani ne yapabilir. Bak ahirette de dertleri ne? Çıkar elde etmek yine. Cennetin suyundan, yiyeceklerinden istifade etmek istiyorlar. O kısmı onları ilgilendiriyor Müslümanların, diğer kısmı ilgilendirmiyor. Dünyada kandırmaya çalıştıkları gibi, ahirette de kandırmaya çalışıyorlar, kendi kafalarına göre.
Bir de bazıları da tabii kendini böyle çok akıllı zannediyor. Bazıları Allah’ı haşa kandırmaya çalışıyor. Onlar diyor ki; “Rabbimiz” diyorlar. Görüyorlar ya Müslümanlardan hitap şekli olarak. Yani Allah’ı kandırmaya yani ayette de var “Allah’ kandırmaya çalışıyorlar” diyor. “Rabbimiz, bizi (ateşin) içinden çıkar, eğer yine (inkara) dönersek” diyor. Bak yine Allah’ı kandıracağını zannediyor, “dünyaya gönder” diyor. “Eğer yine (inkara) dönersek, artık gerçekten zalim kimseler oluruz.” (Müminun Suresi, 107) “O zaman hakikaten kabul ederiz zalim olduğumuzu” diyor. Yapmışsın işte, zalim olduğunu kendin teyit ediyorsun zaten. “Yine gitsin yine yapar” diyor Allah, defalarca. Adam yani mayası öyle.
Cenab-ı Allah diyor ki; “Onun içine sinin” yani iyice yerleşin cehennemin içine “ve benimle de konuşmayın” (Müminun Suresi, 108) diyor Allah. Bak “Benle konuşmayın” diyor. Çünkü münasebetsizler. Sürekli o psikopat ve kafalamacı bir mantıkla Müslümanlara yaklaşıyorlar, Allah’ı da, haşa kandıracaklarını zannediyorlar, kendilerini öyle uyanık zannettikleri için.
Şeytandan Allah’a sığınıyorum. “Çünkü gerçekten Benim kullarımdan bir grup” bir grup yani bir tebliğci bir Müslüman topluluğu. Belki bu Mehdi (a.s) cemaati belki Hz. İsa Mesih (a.s)’ın cemaati, “Rabbimiz, iman ettik, Sen artık bizi bağışla ve bize merhamet et, Sen merhamet edenlerin en hayırlısısın, derlerdi de," “Sen merhamet edenlerin en hayırlısısın” diyor, Cenab-ı Allah’ı övüyorlar. “Siz onları alay konusu edinmiştiniz;” (Müminun Suresi, 109) İçinden veya dışından. “Öyle ki, size Benim zikrimi unutturdular ve siz onlara gülüp duruyordunuz." (Müminun Suresi, 110) Ya içinden gülüyor, ya dışından gülüyor. Kendince alay ettiği kanaatinde. Küfür pek kıymetlidir kendine. Eti de kıymetlidir, cismi de kıymetlidir, kafası da kıymetlidir, her şeyiyle kıymetli görür kendini. Müslümanları da çok kolay görür. “Size benim zikrimi unutturdular.” Yani bu zikir unutturma tabii onlar kurnazlık yapıyor. Kendi başınayken Allah’ı zikretmez o. Yoksa Müslümanları gördüğünde kandırmak için “La İlahe İllaAllah Muhammeden Resulullah” diyor, zikir de yapar. O anlamda değil, gerçek anlamda zikir, kalbi anlamda zikir yapmıyor. Yoksa küfür işine gelen yerde Allah’ı anar, Müslümanları kandırmak için. Mesela cehennemde de anıyor; “Ya Rabbi” diyor hitap ediyor Allah’a. “Siz onlara gülüp duruyordunuz” Bu fiili bir gülme değil. Fiili gülmede var da, içinden gülüyor, alay ettiği kanaatinde. Dalga geçiyor kendi kafasınca.
“(Cehennem bekçisine:)” Böyle deli ruhlu oldukları için baya manyak gibiler. Hani diyorlar ya bazen küfürde; “beni vur, öldür” falan diyor, psikopatlık yaparlar ya, orada da yapıyorlar. “Ey Malik (bekçi)” diyorlar cehennem bekçisine. Malik; bekçi demek, “Rabbin bizim işimizi bitirsin” Bak, “Rabbin işimizi bitirsin” bak psikopat ağzı kullanıyorlar görüyor musun? “İşimizi bitirsin.” Yani “bizi vursun, öldürsün” diyor, “haykırdılar.” Malik’te diyor ki melek; “Gerçek şu ki” “Açıkça gerçeği size söyleyeyim” diyor, “(burada) kalacak kimselersiniz” “Hiçbir şekilde de böyle bir şey olmayacak” diyor. “Sürekli canınız böyle yanacak” diyor. Böyle nezaketiyle nasıl söyleyeyim, böyle bir avşak karakteri oluyor anlatabiliyor muyum öyle diyeyim, haykırma tarzında bak “haykırırlar” diyor. Psikopatlar var ya bağırır böyle vur öldür, orada da psikopatlık yapıyor, orada da bağırıyorlar. Malik de çok sakin olarak böyle cevap veriyor; “Gerçek şu ki siz, (burada) kalacak kimselersiniz” (Zuhruf Suresi, 77) Baya nezaketli.
Cenab-ı Allah diyor ki; “Andolsun, size hakkı getirdik, fakat sizin birçoğunuz hakkı çirkin görüp-tiksinenlerdiniz.” (Zuhruf Suresi, 78) İslam’dan, Kuran’dan, Müslümanlardan tiksiniyor. Müslümanlar da onlardan tiksiniyor, öyle yaratılıyor, kaderleri öyle. Hakkı çirkin görüyor, İslam’ı çirkin görüyor. Yobazlarında İslam’ı çirkin görmesi var. Mesela neşeyi çirkin görür, sevinci çirkin görür. Neşe ve sevinç İslam’dır, İslam-i bir güzelliktir. Ama adam neşeyi ve sevinci çirkin görüyor. O da bir nevi küfür ruhu olmuş oluyor.
Sayın Adnan Oktar'ın 15 Nisan 2010 tarihli röportajından Mü'minun Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: Evet. Müminun Suresi 1 ve 5. ayetler. Evet, çok önemli, şeytandan Allah’a sığınırım, Rahman Rahim olan Allah’ın adıyla, “Mü'minler gerçekten felah bulmuştur”. Bir kere bu tam felahın ancak İslam ahlakının hakimiyetiyle olacağı belli. Dünya hakimiyetine de bakan bir Ayet bu. Tam bir kurtuluş nasıl olur? Ekonomik, sosyal, siyasi, imani, her yöndendir, yani ruhi, bedeni. “Onlar namazlarında hûşû içinde olanlardır” Namazlarını samimi ve ihlasla kılıyorlar. Huşu demek, bazı tipler var böyle kendini kaybetmiş gibi namaz kılar, böyle gözünü kapatır. Böyle cezbe halindeymiş gibi hareket eder. Huşudan kasıt o değil. Huşudan kasıt, namazda dikkatini iyi vermek namaza ama buna rağmen namaz da dikkat dağılabilir, ondan da vesvese yapmamak lazım. Yani insan beyni o kadar kontrollü bir yapı değildir. Diyor ki mesela, “kafam bir yere gitti” diyor. Gitsin. Namazın namazdır, hiçbir şey olmaz, yine toparlarsın kafanı, devam edersin.
SUNUCU 2: Tekrar baştan mı başlamak lazım o zaman? Yoksa kaldığı yerden devam edebiliyor muyuz?
ADNAN OKTAR: Mesela farz edelim rükudayken yahut kıyamda namaza başladı. Ama bir anda kafası işyerine gidiyor. Namazı bozulmaz. Ama okuduğu ayeti yeniden okursa iyi olur. Okuması gerekir. Okuduğu mesela Zamlı Sureyi, anlaşıldı mı? Ki yani, ne yaptığını bilsin. Yani o şuuru kapalı olarak olmaz. Ama baştan sona kadar namaz, ne yaptığını bilmiyorsa tabii o namazı bir daha kılması gerekir. Çünkü bir nevi sarhoşluk gibi bir şey olmuş oluyor o. Değil mi? Çünkü Ayette diyor “eğer sarhoşsanız namaza yaklaşmayın.” Diyor, yani alkollüyse. Neden? Şuuru kapalı. Mesela aşırı uykusuzluk ve bitkinlikte de yani şuuru tamamen gidip geliyorsa onda da namazı iade etmesi iyi olur. Yani kendini biraz toparlayıp inşaAllah. “Onlar, 'tümüyle boş' şeylerden yüz çevirenlerdir;” Bakın “'tümüyle boş' şeylerden yüz çevirenlerdir;”. Bunun çapı çok geniştir. Bakın “'tümüyle boş' şeyler”. Kumar, boş konuşmalar, dedikodular. Mesela televizyonda bir kanal açıyor, boş bir konuşma var, elinde de o zımbırtıyı alıyor. Habire geziyor yani, ne yaptığından da haberi yok. Böyle yan yatıyor, şuur tamamen kapalı. Ne bir şey izlediğinden haberi var, ama saatlerce. Yani faydalı olan hiçbir şey olmuyor. Veyahut mesela bir dizi var, iki kişi sürekli konuşuyor.
O ona bir şey diyor, o ona bir şey diyor, o ona bir şey diyor, o ona bir şey diyor. Artık beyni uyuşuyor onları dinleyeceğim diye. Bunun ne faydası olur bir insana? Değil mi? Ama mesela güzel manzaralar gösterse, güzel ortamlar gösterse, eğitici bir program olsa, tamam. Yani insana bir katkısı olur. Yahut mafya filmi seyrediyor. Adamın kafasını koparıyorlar, yerlerde sürüklüyorlar. Büyük bir heyecanla parmaklarını çıtlatarak onu seyrediyor. Adamı delik deşik ediyorlar falan, büyük bir heyecanla seyrediyor. Bunun ne faydası olur bir insana? Yani bunun eğitici ne yönü var? Değil mi? Veyahut bir arkadaşı geliyor, 4 saat dedikodu yapıyorlar. Yani saat 12’de başlıyor, “vakit nasıl geçti bilemedik” diyor. Sanki çok önemli bir şey yapıyormuş gibi, 12’den sabaha kadar. Bak “Onlar, 'tümüyle boş' şeylerden yüz çevirenlerdir” diyor Allah. “Onlar, zekata ilişkin (söz ve görevlerini mutlaka) yerine getirenlerdir” Yani mallarından mutlaka Allah rızası için harcıyorlar. “Ve onlar ırzlarını, iffetlerini koruyanlardır. Ancak eşleri”, yani helalleri nikahlıları, “ya da sağ ellerinin sahip oldukları”, yani cariyeleri, “cariyelerine karşı (tutumları) hariç; bu konuda kınanmış değillerdir.” Bu helaldir diyor Cenab-ı Allah. "Fakat kim bundan ötesini ararsa, artık onlar sınırı çiğneyenlerdir.”
Yani “eşi veya cariyesi olmadan cinsel ilişkiye girerse harama girmiş olurlar” diyor Allah. “(Yine) Onlar, emanetlerine ve ahidlerine riayet edenlerdir.” Bakın, “onlar, emanetlerine ve ahidlerine riayet edenlerdir. Onlar, namazlarını da (titizlikle) koruyanlardır.” Bir daha tekrar ediyor Allah. Bakın burada bir harikalık var, dikkat edin. “Onlar, emanetlerine ve ahidlerine riayet edenlerdir. Onlar, namazlarını da (titizlikle) koruyanlardır.” Namaza bir daha dikkat çekiyor Allah. Namazlarını koruyanlardır demek, yani istediğinde namaz kılanlar var, öyle olmaz. 5 vakit muntazam kılacak namazı. Hayır, yine namaz namazdır, sevabını alır ama doğru olan, sevap olan yani Kuran’da bahsedilen 5 vakit namaz kılmasıdır. Bakın, şimdi bu çok önemli “İşte (yeryüzünün hakimiyetine ve Ahiretin nimetlerine) varis olacak olanlar onlardır.” Bu tam anlamıyla Mehdiyet. Şimdi, buradaki rakamları bakın yukarıya doğru alırsak, beni takip eden kardeşlerime bir yöntem daha göstereyim. Onların da hoşuna gider. 1, 9, 8, 7. 1987. Yukarıya doğru, değil mi? Bak, dünya hakimiyetinden itibaren yukarıya alıyorum. Dünya hakimiyetinin şartları anlatılıyor yukarıya doğru, değil mi? “Fakat kim bundan ötesini ararsa” diyor, “sınır çiğneyenlerdir.” Bak burada sınıra dikkat çekiliyor. 7, sınır. “Yeryüzünün hakimiyeti” buradan başlıyor. Yani onun sıfırını almıyoruz. Soldan itibaren 1, 9, 8, 7, 1987. Yani bu da güzel, latif bir tevafuktur. Güzel bir şeydir inşaAllah.
Sayın Adnan Oktar'ın 4 Temmuz 2010 tarihli röportajından Mü'minun Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: 110. Ayet, Müminun Suresi.
SUNUCU 3: “Siz onları alay konusu edinmiştiniz; öyle ki, size Benim zikrimi unutturdular ve siz onlara gülüp duruyordunuz.”
ADNAN OKTAR: Küfrün özelliğidir. Müslümanlarla kendi kafasınca alay ettiklerini zannederler. Ya gizli, ya açık alay ederler. Allah onları yalnız alay edecek şekilde yaratıyor. Onlar alay etme gücünü bağımsız olarak elde ettiklerini zannediyorlar. Halbuki alay edecek şekilde özel yaratılıyorlar. Yani onların gülmesi, ne zaman güleceği, ne zaman alay edeceği belli. Kadere uygun olarak, tam vaktinde alay eder ve gülerler. İmtihan için özel yaratılmışlardır. Fakat o kendini bağımsız zanneder. O da onun aczidir inşaAllah.
Sayın Adnan Oktar'ın 2 Mart 2011 tarihli röportajından Mü'minun Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: Şeytandan Allah’a sığınırım. “"Bugün Ben, gerçekten onların sabretmelerinin karşılığını verdim.”Müminun Suresi 111. Ayette. “Şüphesiz onlar, 'kurtuluşa ve mutluluğa' erenlerdir."” Allah dünyada da, ahirette de Müslümanlara kurtuluş vaat ediyor. “Siz onları alay konusu edinmiştiniz; öyle ki, size Benim zikrimi unutturdular ve siz onlara gülüp duruyordunuz.” Mehdiyet yolunda, İslam yolunda mücadele eden insanlarla alay edilecektir. Allah’ın zikrini unutacaklardır bu insanlar ve Müslümanlara gülenler olacaktır. Erbakan Hocamız ne dedi; “son gülen iyi gülendir” dedi. Şeytandan Allah'a sığınırım, “"Bizim, sizi boş bir amaç uğruna yarattığımızı ve gerçekten Bize döndürülüp getirilmeyeceğinizi mi sanmıştınız?"” Yani orada, burada eğlenip boş hayat geçireceğinizi mi sanmıştınız diyor Allah; hepsi diriltilip Allah’ın huzuruna getirildiklerinde insanlar.
Sayın Adnan Oktar'ın 8 Mart 2013 tarihli sohbetinden Mü’minun Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: “Siz onları alay konusu edinmiştiniz.” (Mü'minun Suresi, 110) Müslümanları. Mehdiyet ile de alay edilecektir. Hz. İsa Mesih (a.s) ve talebeleriyle de alay edilecektir. Ama son gülen iyi gülecektir. Mehdiyet galip gelecek, Hz. İsa Mesih (a.s) galip gelecektir. “Siz onlara gülüp duruyordunuz” diyor Allah. Deccaliyetin bir oyunu bu. Müslüman buna kanmayacak, bundan etkilenmeyecek, bundan yılmayacak. İstediği kadar göbeğini hoplatarak gülsün. Mehdiyet’e gülen kaybeder, Hz. İsa Mesih (a.s)’a gülen kaybeder. Cehennemin ortasına gider oturur, Allah esirgesin.
Sayın Adnan Oktar'ın 18 Mayıs 2015 tarihli sohbetinden Mü’minun Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: Müminin Suresi, 110. Şeytandan Allah'a sığınırım. “Siz onları alay konusu edinmiştiniz.” Demek ki müminler baskı altına alınıyor. Alay ediliyor. Abuk subuk konuşmalar oluyor. Abuk subuk iftiralar oluyor. Çünkü alay konusu edinmek için ciddi bir muhalefet gerekir. Adam durduk yere alay konusu edinemez. Bir kere fikren kabul etmemek lazım. Fikren kabul olmuyor. Ve ayrıca çok ciddi şekilde yanlış yolda görmek. Hafif bir yanlış yolda görme deyin. Bütün olarak, çok güçlü olarak yanlış yolda görmek gerekir.
“Öyle ki size benim zikrimi unutturdular.” Yani gazetelerde, yazılarında hiç Allah'ı anmayacak hale geldiniz dedikodudan dolayı, Müslümanlara olan öfkeden, sadece Müslümanlarla uğraşmaktan dolayı. Çünkü küfre dillere uzanmıyor, PKK'ya dili uzanmıyor. Komünizme dili uzanmıyor. Onu eleştirmiyor. İman hakikatleri anlatmıyor. Kur'an mucizeleri anlatmıyor. Sevgiden bahsetmiyor. Hiç Allah'tan bahseden dedikoducu köşe yazarı gördünüz mü? Bu gelenekçi Ortodoks Müslümanlar içerisinde. Bunların ana görevi kendince zayıf gördüğü Müslümanlara laf atmak, ona buna laf sokmak, dedikodu yapmak, pislik yapmak, fitne çıkarmak, fücur çıkarmak, hedef göstertmek, muhbirlik yapmak, adilik yapmak, komploya zemin hazırlamak. Yani her türlü adilik.
EMRE KUTLU: Kovulmuş Şeytandan Allah'a sığınırım. “Arkadan konuşanların vay haline”, diyor Allah.
ADNAN OKTAR: Tam bunlar anlatılıyor aynı zamanda. Bak “size benim zikrimi unutturdular.” Allah'ın zikrini unutuyor adam. Ne iman hakikatlerine, Kur'an'ı hiç bir şey anlatmıyor. “Siz onlara gülüp duruyordunuz” diyor Allah. Adam ne diyor? Gülüyorum ya diyor. Allah zaten ne diyor? “Siz güleceksiniz” diyor zaten. “Alay edeceksiniz” diyor. Ama ahirette iflahları kesilecek. Onların haberi yok. Burada Rengarenk gezinmeyle olmuyor.
ENDER DABAN: “Onlardan eziyet verici sözler işleyeceksiniz.”
ADNAN OKTAR: Evet. “Bugün ben gerçekten onların sabretmelerinin karşılığını verdim.” Müminler sabrettikleri için. Bu adamların münasebetsizliklerine, adiliklerine, oyunlarına, komplolarına sabrettikleri için ben sizin karşılığınızı cennetle ödüllendirdim ve rızamla ödüllendirdim diyor Cenab-ı Allah. “Ama onlar cehennemin odunu olacaklar”, diyor Allah. Karanlık odalara tıkılacaklar. Dumanlı, ateşli, zincirli bir ızdırabın içinde sonsuza kadar kalacaklar diyor. Müşrikler şu an burada işlerin işi olduğu kanaatinde, bakıyorlar sandviçler geliyor, eşek gibi de yiyorlar, eşek gibi de şişiyorlar, hiçbir şey olmayacak zannediyorlar. Halbuki cehennemin odunu olmaya hazırlanıyorlar. Kafalarını kullanmıyorlar.
BÜLENT SEZGİN: Tüm bu olanlar için müminler bu “Allah'ın ve Resulü bize vadettiğidir diyorlar”, inşaAllah.
ADNAN OKTAR: Tabi. Allah Nahl Suresi 34'te, şeytandan Allah'a sığınırım. “Alaya aldıkları şey kendilerini sarıp kuşattı” diyor. Ya onlar hakim oldular diyor. Sen istediğin kadar fitne çıkar, fücur çıkar, dedikodu çıkar. Bir süre sonra onların anlattığı güzellikler, iyilikler, bereket, bolluk, nezaket, coşkun sevgi anlayışı, Allah korkusu, Allah sevgisi, her yeri saracak ve sizin karanlık fitneniz yok olup gidecek diyor Allah. Bunu anlatıyor.