Mü'minun Suresi, 105-118 Ayetlerinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 22 Mart 2010 tarihli röportajından Mü'minun Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: Şeytan’dan Allah’a sığınırım. Allah ahirette, insanlar Cehennemdeyken onlarla bir konuşması var. “Ayetlerim size okunuyorken, yalan sayanlar sizler değil miydiniz?” diyor Allah. “Allah’ın ayetleri okunuyordu, siz de yalan sayıyordunuz” diyor. “Onlar dediler ki: ‘Rabbimiz, mutsuzluğumuz bize karşı üstün geldi, biz sapan bir topluluk imişiz’." Yani bir türlü insanlar mutluluğu bulamıyor. Sürekli Allah inancıyla, Allah sevinciyle, iman sevinciyle mutlu olmaları gerekirken, mutsuz ve karamsar bir halde olup beyinlerini uyuşturuyorlar. Beynin fonksiyonları kayboluyor. Yani imana yatkın bir beynin sevinç içinde olması lazım. Üzüntü içinde olan bir beyin imana karşı daha kapalı oluyor. Daha anlayışı durur beynin. Bir kere imanla çelişir zaten neşesizlik. Yani sevinç yoksa heyecan yoksa imanda bir hastalık vardır. Rahatsızlık vardır. “Mutsuzluğumuz bize karşı üstün geldi, biz sapan bir topluluk imişiz. Rabbimiz, bizi (ateşin) içinden çıkar, eğer yine (inkara) dönersek, artık gerçekten zalim kimseler oluruz". Yani sen bizi, Cenab-ı Allah’a diyorlar, “bir kere daha dene”. Allah “Der ki: ‘Onun içine sinin ve Benimle konuşmayın’.” Yani Cehennemin içine daha çok girin ve benimle konuşmayın.

“Çünkü” diyor Allah, “gerçekten Benim kullarımdan bir grup: ‘Rabbimiz, iman ettik, Sen artık bizi bağışla ve bize merhamet et, Sen merhamet edenlerin en hayırlısısın’, derlerdi de, onları alay konusu edinmiştiniz”. Bakın kardeşimiz soruyor ya mesela 110 eğer mesela 2010’a bakıyor o yönüyle bak diyor ki “çünkü gerçekten benim kullarımdan bir grup”. Benim kullarım demiyor bak Cenab-ı Allah, onlardan bir grup. Belki Mehdi (a.s.) cemaati değil mi? Ne diyorlar? “Rabbimiz iman ettik, sen artık bizi bağışla, bize merhamet et, Sen merhamet edenlerin en hayırlısısın derlerdi de siz onları” 110. ayette “alay konusu edinmiştiniz,” demek ki Mehdi (a.s.) ve talebeleriyle alay edilecek. “Öyle ki, size Benim zikrimi unutturdular” Yani bu onlara karşı alayları, dinle alay ediyorlar, Peygamberlerle alay ediyorlar, Ahiretle alay ediyorlar, değil mi? Mesela büyük televizyon kanallarına çıkıyorlar. Hatta “Hoca, alimim” diyen kişileri çıkarıyorlar onları da alay ettiriyorlar. “Size Benim zikrimi unutturdular ve siz onlara gülüp duruyordunuz." Mesela görüyoruz adam yerlere yatıyor uğunuyor, değil mi? Bilmiyorum televizyon kanallarında bazen görüyorsunuzdur. Müslümanım diyen adamları çıkarıyorlar, onlar dinle, İslam’la, Kuran’la ilgili konularda güya alay ederek güya espriler yaparak güya şaklabanlıklar yaparak onları eğlendiriyorlar. Allah ne diyor?

“Siz onlara gülüp duruyordunuz”. Yerlere yatarak gülüyorlar yani Müslümanlara gülüyorlar. Müslümanların yaptıklarına, onların iyi tavırlarına, güzel ahlaklarına gülüyorlar. "Bugün Ben, gerçekten onların sabretmelerinin karşılığını verdim”. “Onların” diyor bak, “bu grubun” sabretmelerine bak demek ki sabretmeleri gerekiyor, zorluklara karşı, “karşılığını verdim”. “Şüphesiz onlar, 'kurtuluşa ve mutluluğa' erenlerdir”. “Onlar kurtuldular” diyor Allah ve “mutluluğa erdiler” diyor Allah. Cenab-ı Allah diyor ki: “Dedi ki: ‘Yıl sayısı olarak yeryüzünde ne kadar kaldınız?’ Dediler ki: ‘Bir gün ya da bir günün birazı kadar kaldık, sayanlara sor’." Ne kadar süre kaldıklarını tahmin edemiyorlar. Bakın “Bir gün kadar kaldık” diyor. Onların bir kısmı da diyor ki “öğlenden akşama kadar az bir vakit kaldık” diyorlar. Zaman izafi olduğu için toparlayamıyor. “Dedi ki: ‘Yalnızca az (bir zaman) kaldınız, gerçekten bir bilseydiniz’". Allah “az bir zaman kaldınız, gerçekten bir bilseydiniz” diyor.

"Bizim, sizi boş bir amaç uğruna yarattığımızı ve gerçekten Bize döndürülüp getirilmeyeceğinizi mi sanmıştınız?" Mesela adamlar şimdi sokağa çıkıyoruz taksici taksicilik yapıyor. Sanki tek amacı taksicilik gibi. Ben bazen görüyorum, hepsini tenzih ederim de, bir kısmını görüyorum. Mesela iş yerine gidiyoruz, “mallar” diyor “gümrükten geldi mi?” diyor. “Çekler ne oldu?” diyor. “Senetler ne oldu?” diyor. Sanki hayatınıntek gayesi oymuş, Allah onu o çek senet için yaratmış gibi, sanki öbürünü de insanları taşısın diye yaratmış gibi. “Sizi boş bir amaç uğruna yarattığımızı”. Veyahut diskoteklerde vakit kaybediyorlar veyahut Facebook’ta oturup dedikodu ile vakit kaybediyorlar. “Gerçekten Bize döndürülüp getirilmeyeceğinizi mi sanmıştınız?” Yani epey bir insan da hakikaten öldükten sonra yok olacağını düşünüyor. Hiçbir şey olmayacak zannediyor. Yani Ahirete gitmeyeceğini, sorgulanmayacağını zannediyor. “Hak melik olan Allah pek Yücedir, O'ndan başka İlah yoktur; Kerim olan Arş'ın Rabbidir.Kim Allah ile beraber ona ilişkin geçerli kesin bir kanıt (burhan)ı olmaksızın başka bir ilaha taparsa”, mesela Darwinistlere hitap var burada. Çünkü kesin bir kanıtı yok. Fakat atomun ilah olduğuna inanmış, atomu ilahlaştırıyor ve atoma tapıyor, atomlara yani. Ki sayısız yani katrilyon çarpı katrilyon ilaha inanıyor.

“Artık onun hesabı Rabbinin Katındadır. Şüphesiz inkar edenler kurtuluşa eremezler.Ve de ki: ‘Rabbim, bağışla ve merhamet et, Sen merhamet edenlerin en hayırlısısın’.” Allah’ın bağışlamasını istemek çok önemli Müslüman için, tevbe edilmesi Allah’ın büyüklüğünün söylenmesi çok önemlidir. Yani zikretmek. Allah-u Ekber demek. Allah’ın münezzeh olduğunu söylemek çok önemlidir, SubhanAllah yani “Ya Rabbi sen ölmezsin, yorulmazsın, unutmazsın” anlamındadır SubhanAllah. Güç sahibi yani acze düşmez asla. Münezzeh, eksik ve noksan sıfatlardan münezzehtir, SubhanAllah. Ve hamd etmek, Allah’a hamd etmek, bütün nimetleri için Allah’a şükretmek. Mesela diyor ki Allah “şükredin, nimetimi arttırayım” diyor, çok kısa bir açıklama var bakın.

“Şükredin, nimetimi arttırayım”. Adam şükretmiyor, Allah nimetlerini alıyor yavaş yavaş. O da zannediyor ki hayatın doğal gerçekleri var, yani hayat bu, zaten böyle olur, zaman zaman gider. Halbuki şükretmediği için Allah azaltıyor. Bak “şükredin, arttırayım” diyor Allah. Burada bir mucize var. “Yap” diyor Allah, “samimi Kuran’a bağlan, samimi ol, şükret arttırırım” diyor. Ve bu mutlaka oluyor Müslümanlarda. Bir mucize olarak olur bu. Büyüklük yapıldığında, enaniyet yapıldığında, kendisini beğendiğinde şahıs. “Ben kendim yapıyorum ediyorum” dediğinde de Allah onun elinden alıyor onu o zaman. Ben mesela çok insanda gördüm. Çok iyi kazanırken Allah yolunda harcarken, bakıyorum büyüklük hissi geliyor. Kendisinin yaptığını, kendisinin bu işleri becerdiğini, usta olduğunu, yaman olduğunu düşünmeye başlıyor. Allah bir sebeple tepetaklak edip elinde ne varsa alıyor.

ALTUĞ BERKER: Kuran’ın Sırları isimli kitabınızda o sırlardan bahsetmiştiniz Hocam. 

 


Müminun Suresi, 105-115 Ayetlerinin Tefsiri

 

ADNAN OKTAR'IN KAHRAMANMARAŞ AKSU VE KAÇKAR TV'DEKİ CANLI RÖPORTAJI (3 ŞUBAT 2011)

ADNAN OKTAR: Müminun Suresi 105, Şeytandan Allah’a sığınırım. “Ayetlerim size okunuyorken, yalanlayanlar sizler değil miydiniz?” Cenab-ı Allah diyor; “Ben size ayetlerimi okuyordum ama siz yalanlıyordunuz,” pervasızca yani hiç düşünmeden, acayip ferah yani deli cesareti göstererek. “Dediler ki: "Rabbimiz, mutsuzluğumuz bize karşı üstün geldi, biz sapan bir topluluk imişiz." Biz zaten sürekli üzüntü içindeydik yani gerilim içindeydik, hastaydık sonunda da dinsiz olduk, onun sonucunda biz bu hale geldik diyor. Peki sen niye mutsuz oluyorsun? Dinsizlikten dolayı mutsuz oluyorsun. Dindar olsan, niye mutsuz olasın?

"Rabbimiz, bizi (ateşin) içinden çıkar, eğer yine (inkara) dönersek, artık gerçekten zalim kimseler oluruz. (Allah) Der ki: "Onun içine sinin ve Benimle söyleşmeyin." Yani bu konuşmalarınıza devam etmeyin. "Çünkü gerçekten Benim kullarımdan bir grup: “Rabbimiz, iman ettik, Sen artık bizi bağışla ve bize merhamet et, Sen merhamet edenlerin en hayırlısısın, derlerdi de” Bakın “Benim kullarımdan bir grup, bir topluluk”, bu Mehdi (a.s) cemaati de olabilir, Peygamberlerin cemaati de olabilir, hepsi olabilir. "Siz onları alay konusu edinmiştiniz;” dışarıya bir çıkıyorlar, “ne diyor bu adam” diyor, “anlatıyor kendi kendine.” Bir an düşündün mü? Yok. Bir an samimi analiz ettin mi anlattıklarını? Yok. Peşin fikirli olarak sokağın etkisiyle alay ettin, alaycı davrandın. “Öyle ki, size Benim zikrimi unutturdular ve siz onlara gülüp duruyordunuz." Sürekli bahaneler bulup, var ya böyle yılışık tipler her şeye güler, önüne gelene güler. "Bugün Ben, gerçekten onların sabretmelerinin karşılığını verdim. Şüphesiz onlar, 'kurtuluşa ve mutluluğa' erenlerdir." Demek ki, sabır, güzel ahlakta sabır, güzel davranışlarda sabır.

“Dedi ki: "Yıl sayısı olarak yeryüzünde ne kadar kaldınız? Dediler ki: "Bir gün ya da bir günün birazı kadar kaldık” Zaman izafi olduğu için, adamlar yerden kalkıyorlar, “bizi bu yattığımız yerden kim kaldırdı” diyorlar, şaşırıyorlar. Önce nerede olduğunu anlamaya çalışıyorlar, sonra ne kadar süreden beri baygın olduklarını anlamaya çalışıyorlar. Yani uykuda olduklarını düşünüyorlar, ölüp dirildiklerini tam kavrayamıyorlar o anda. Şüphe içindeler. “Bir gün veya bir günün bir vakti kadar kaldık” diyorlar. Ama “nereden buraya geldik.” Böyle çöle getirilmiş adam gibi, yani kaçırılıp da getirildiğini düşünüyor da olabilirler.  “Dedi ki: "Yalnızca az (bir zaman) kaldınız, gerçekten bir bilseydiniz," "Bizim, sizi boş bir amaç uğruna yarattığımızı ve gerçekten Bize döndürülüp getirilmeyeceğinizi mi sanmıştınız?" Gökyüzünde koskoca dünyayı Allah tüy gibi havada götürüyor. Yani kaç ton olduğunu artık biliyorsunuz. Müthiş ağır bir kitle, uçsuz bucaksız gökte, böyle havada küçük tüy parçaları olur ya uçar, onun gibi uçuyor. Koskoca ağır bir kitle. Katrilyonlarca tonluk, katrilyon çarpı katrilyon çarpı katrilyon kadar ağırlıkta büyük kitleler, havada uçuyor böyle tüy parçacığı gibi. Başka? İnsanın yapısına bakıyoruz, kusursuz bir yapısı var.

Eklemleri öyle, mesela gözler. İki tane göz verilmiş, gayet net karşısındakini görüyor, burun verilmiş, çok şahane bütün kokuları alabiliyor, ağza her türlü tat imkanı verilmiş, sesi en kaliteli şekilde duyuyor. Ses duyma sistemi, en gelişmiş stereo sistemlerde yok. Yani o kadar kaliteli duyuyor ki sesi, hışırtısız. Mesela teyp alıyoruz, bayağı hışırtılı falan çok kalitesiz oluyor. O kadar mühendis onu yaptığı halde, o kadar bilim adamı yaptığı halde, yüz seneden beri teknoloji geliştirdikleri halde, yine başarılı bir şey yok. Televizyona bakıyoruz, bulanık. Ama beynimizin içindeki televizyona bakın, nasıl net. Çok net değil mi? Bulanıklık var mı? Yok. Üstelik üç boyutlu. Üç boyutlu bir televizyon daha hala yapamadılar, bekliyoruz. Hatta üç boyutluluk o kadar mükemmel ki, üç boyutluluğun şiddetinden, “kardeşim ben neredeyim” diyorum, “nerede olacaksın, bir buçuk metre ileridesin” diyor. Doğru değil. Ben onun beyninin içindeyim. Ama o beni bir buçuk metre uzakta zannediyor. “Araban ne kadar uzakta?” diyoruz, “en az altı metre uzakta” diyor. O da doğru değil, o da beyninin içinde. Arabası da beyninin içerisinde ve hepsi şu kadarcık yerde oluyor. İmam Caferi Sadık’ın ifadesiyle; “mercimek kadar yerde.”

 


Mü'minun Suresi, 106-107, 111-115 Ayetlerinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 6 Ocak 2010 tarihli röportajından Mü'minun Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: Diyor ki Allah’a karşı insanlar: “Dediler ki Rabbimiz mutsuzluğumuz bize karşı üstün geldi, biz sapan bir topluluk imişiz.” Bakın burada Kuran çok mühim bir sır veriyor. “Dediler ki:...” Şeytandan Allah’a sığınırım. “...Rabbimiz mutsuzluğumuz bize karşı üstün geldi...” Sokağa çıkıyoruz. Adam mutsuz... Mutsuz insanlar Allah’ı sevemiyor, insanı sevemiyor, işinde başarılı olamıyor, suç işlemeye eğilim gösteriyor, kendine acı verebiliyor. Kötülük yapabilir kendisine. Bakın diyor ki: “...mutsuzluğumuz bize galip...” Mutsuzluk her türlü belanın başıdır ve haramdır mutsuzluk. Yani gevşemek, üzülmek... Mesela “üzülmeyin” diyor Allah. Haramdır üzülmek. Muhkem ayettir, açık. Mutsuzluğu üstün gelmeyecek. Mesela biz iman neşesi içerisinde olacağız. Nasıl olur? Hem Allah bizi yaratacak, varlık olarak yaratacak, bu kadar nimet verecek, akıl verecek... Bir kere varlığız yani. Yokluk olacakken varlık olmuşuz. Çok büyük bir nimet bu. Bir de Allah’a çok şükür bir kere varlık olduktan sonra yok olmak mümkün değildir. Yani haşa, Allah’ın yok olması gerekiyor, yok olmamız için. Çocukluğumuzdan itibaren şu ana kadarki hayatımız Allah’ın Katında bizim aynı yaşadığımız şeklimizle ama tıpatıp aynı yaşadığımız şeklimizle, sonsuza kadar yok olması mümkün değildir. Bakın tekrar söylüyorum haşa Allah’ın yok olması gerekir. Yani çünkü ne ses kaybolur, ne konuşma, ne duyular, ne hisler, ne hafıza, ne görünüm, ne başka bir şey. Hiçbir biri kaybolmaz. Çünkü bunların hepsi Allah tarafından özel yaratılıyor. Yaratılan bir şey bir daha asla kaybolmaz.

Yani insanların anlaması için söylüyorum Allah’ın hafızasında.... Yani Allah’ın hafızaya ihtiyacı yoktur. Anlamaları için söylüyorum: Sonsuza kadar durur. Asla kaybolmaz. Onun için yani insanlar hani diyorlar ya sonsuza hayata başladık. Zaten başlamış o. Yani sonsuz hayata başlayacak diyoruz. Zaten başlamış. Senin ondan zaten çıkman da mümkün değil Allah’ın dilemesiyle. Yani bir daha o görüntünün yok olması mümkün değildir. Sonsuz evvelde ve sonsuz sonrada da o zaten var ve asla kaybolmaz. İnşaAllah.

OKTAR BABUNA: Bu konuyla ilgili Hocam kitabınızı indirebilirler sitenizden. ‘Sonsuzluk Başlamış Durumda’ diye inşaAllah. 

ADNAN OKTAR: Evet. “Rabbimiz...” diyor. “... bizi (ateşin) içinden çıkar.” diyorlar cehennem ehli. “...eğer yine inkara dönersek artık gerçekten zalim kimseler oluruz.” diyorlar. Bir kere gönder diyorlar. Bakın kendilerini akıllı uyanık zannediyorlar. Halbuki cehennemden gelip dünyaya gönderilse hafızaları alınmış olarak gönderilecek. Onlar diyecek: “Ya” diyecekler, “... bir rüya gördük cehenneme gitmiştik falan...” Hadi bakalım yine bir rezillik yapmaya başlayacaklar. Onlar zannediyor ki, yani o şeyle gelecek, orada herkes Müslüman olur öyle bir şeyde zaten. Cehennemin içine giren adam zaten her şeyi yapar. Hafızası alınarak gelir. Mesela Hz. İsa da geldiği vakit hafızası alınmış olarak gelecek, imtihanın gereği. Geçmişini hatırlamaz. Geçmişini hatırlarsa aklın ihtiyarı kalkar. Tabii. “Bugün Ben gerçekten onların sabretmelerinin karşılığını verdim. Şüphesiz onlar, ‘kurtuluşa ve mutluluğa’ erenlerdir.” Sabır... Mesela biz buraya geliyoruz. Yol alıyoruz değil mi? Mesela bu bir sabırdır. Mesela konuşuyoruz. Bu da bir sabırdır. Allah rızası için konuşuyoruz. Zor şartlarla karşılaşıyoruz. Buna karşı bir önlem alıyoruz. Bu da bir sabırdır. Allah’ın en beğendiği şeylerden biri de sabırdır. Cennet halkının özelliğidir o. Sabredenler ona kavuşuyorlar inşaAllah.

“...sizi boş bir amaç uğruna...”. Bak “...sizi boş bir amaç uğruna yarattığımızı ve gerçekten Bize döndürülüp getirilmeyeceğinizi mi sanmıştınız?” diyor Allah. Yani insanlar geliyor buraya. İşte pinpon oynuyor, ‘Televole’ kültürüyle hoplayıp zıplıyor. “Napıyorsun?”, işte “abi ya sandviç yedim.” diyor. “Sinemaya gideceğim şimdi." diyor. “Sinemadan çıkınca ne yapacaksın?” diyor. İşte “Bir Bodrum’a kadar gidip geleceğim.” diyor. Tek kelime Allah’tan dinden bahsetmiyor. Sanki buraya eğlenceye bırakıldı. Kardeşim nasıl merak etmezsin? Bu nedir yani? Gökyüzü var, yer yüzü var, dünya var. Sen hiç yoktan alıp getirilmişsin dünyaya. Değil mi? Yani bir şey var. Bir ışık, bir görüntülü bir varlık görüyorsun, bir şey görüyorsun. Hiç merak etmiyor musun bu meyveler, sebzeler nasıl oluyor? Hayvanlar nasıl oluyor? ‘Beni ilgilendirmez.’ diyor. Allah da diyor ki bak: “...sizi boş bir amaç uğruna yarattığmızı ve gerçekten Bize döndürülüp getirilmeyeceğinizi mi sanmıştınız?” diyor. Allah diyor ki: “Dedi ki: “Yıl sayısı olarak yeryüzünde ne kadar kaldınız?”” diye soruyor Allah, insanlara. “Dediler ki: “Bir gün ya da bir günün birazı kadar kaldık...”...” diyorlar. ‘Herhalde diyorlar öğlenden akşama kadar’ falan diyorlar. ‘Az bir şey kaldık’ diyorlar. Veyahut ‘bir gün kaldık’ diyor. Uyuduğunu zannediyor. “Dedi ki: “Yalnızca az (bir zaman) kaldınız, gerçekten bir bilseydiniz..”” diyor Allah.

 


Mü'minun Suresi, 111-118 Ayetlerinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 25 Nisan 2011 tarihli röportajından Mü'minun Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: Şeytandan Allah’a sığınırım. Müminun Suresi; 111. Ayet “Bugün Ben”diyor Cenab-ı Allah, “gerçekten onların sabretmelerinin karşılığını verdim.”Sabretmek çok hayatidir. Şimdi Mehdiyet çok uzun sürecek, daha bayağı bir badirelerden geçeceğiz, sabır gerekiyor. “Şüphesiz onlar, 'kurtuluşa ve mutluluğa' erenlerdir."Bakın, hem kurtuluş, hem mutluluk, bütün ömür sabırla geçecek, inşaAllah. Cenab-ı Allah “Dedi ki: ‘Yıl sayısı olarak yeryüzünde ne kadar kaldınız?’ Dediler ki: ‘Bir gün ya da bir günün birazı kadar kaldık, sayanlara sor.’” Çok az kaldıkları kanaatindeler, samimi kanaatleri. ‘Bir gün bile olmadı’ diyorlar, ‘Bir günün bir vakti kadar kaldık’ diyorlar, bir ömür kaldıkları halde. Cenab-ı Allah “Dedi ki: ‘Yalnızca az (bir zaman) kaldınız, gerçekten bir bilseydiniz,’” ‘Çok az zaman kaldınız’ diyor ama buradaki ifade, Cenab-ı Allah’ın ifadesi ayrı “Yalnızca az (bir zaman) kaldınız, gerçekten bir bilseydiniz.” Allah Katında bir saniye gibi hatta daha kısa, normalde an kalıyor insanlar, an. An ne kadar? Sonsuz kısa zaman kalıyor. Bakın, sonsuz kısa zaman ama onu yaşıyor. Allah ona zaman hissi veriyor, onu uzun bir ömür gibi görüyor. Bütün kainatın ömrü sonsuz kısa zaman içerisinde bitmiştir. Sonsuz kısa zaman, saniyenin trilyonda biri değildir, saniyenin katrilyonda biri de değildir, daha da küçüktür, daha da küçüktür, ne kadar küçüktür biliyor musunuz? Sonsuz küçüktür, sonsuz küçük kısa zamandır, o kadar zaman kadar kalır insan dünyada.

Cenab-ı Allah diyor ki; 115. ayet "Bizim, sizi boş bir amaç uğruna yarattığımızı” yani ‘eğlenin diskolarda, orada, burada zıplayın, çek senet kovalayın, dedikodu edin, Facebook’ta onun, bunun lafını, sözünü edin diye yarattığımızı’ “ve gerçekten Bize döndürülüp getirilmeyeceğinizi mi sanmıştınız?" diyor, Allah. Bakın; "sizi boş bir amaç uğruna yarattığımızı ve gerçekten Bize döndürülüp getirilmeyeceğinizi mi sanmıştınız?" Yersin, içersin, bağırır, çağırırsın, dalga geçersin, alem edersin, evlenir, çoluk çocuğa karışır, oğlanların okuluyla mektebiyle onlarla ilgilenir, karısıyla kavga eder, emekli olur, emekliliğini tam yaşayacakken bir de bakarsın ki Fazıl efendi, vefat etmiş. Ne diyor Cenab-ı Allah? “sizi boş bir amaç uğruna yarattığımızı ve gerçekten Bize döndürülüp getirilmeyeceğinizi mi sanmıştınız?" diyor, Allah. “Hak Melik olan Allah pek Yücedir, O'ndan başka ilah yoktur; Kerim olan Arş'ın Rabbidir. Kim Allah ile beraber ona ilişkin geçerli kesin bir kanıt (burhan)ı olmaksızın başka bir ilaha taparsa,” Hıristiyanlara hitap ediyor Cenab-ı Allah ayrıca. 

“Artık onun hesabı Rabbinin Katındadır. Şüphesiz inkar edenler kurtuluşa eremezler. Ve de ki: ‘Rabbim, bağışla ve merhamet et, Sen merhamet edenlerin en hayırlısısın.’"Ben, hayret ediyorum dünyaya, Budistlere de, Hıristiyanlara da, tahrif olmuş dinlere uyanlara, Musevilere de ben hayret ediyorum. Yani Kuran bu kadar net ve açık, sarihken ve açık, alenen Peygamber kelamı olduğu belliyken, Peygamber silsilesinin devamı olduğu da netken ve 1400 seneden beri bilimle çatıştığı hiçbir nokta yok; Kuran, bilimi her yönden tasdik eden konumda, bilimden önde gidiyor ve kendi içinde çok fazla mucizesi olan bir Kitap ve kendi içinde hiçbir çelişkisi yok, her okuyanın kalbini ferahlatıyor. Kuran okuyup da kalbi sıkılan adam var mıdır? Ama İncil okuyup kalbi çok bunalan insan vardır. Abuk sabuk, acayip ifadeler var tahrif olmuş. Tevrat’ta da tahrif olmuş yerler var, açık belli, inkar edilecek gibi değil. Hele Budistlere benim aklım hayalim duruyor, koskoca insanlar put yapıyor, tahtadan yontuyor adamlar, uğraşıyor, karşısına geçip tapıyor, profesör bu adam, tıp profesörü. Bayağı odundan, bahçede yontuyor, putu, karşısına mum dikiyor gidip tapıyor ona, kendi yaptığı puta. İngiltere’de de var, adamlar kalp cerrahı falan. Ben anlayamıyorum, hayretler içinde kalıyorum.

Kuran o kadar net ve sarih bir Kitap ki, vahyi de o kadar netleşmiş ki, hepsi vahiy, tertemiz, hak Kitap. Hiç birinde kalpte sıkıntı duyulmaz, her anlatılan doğru, acaba diyeceğin hiçbir yer yok. Ama Tevrat ile İncil’e baktığımızda, kardeşim, çok fazla tahrif olmuş yer var, açık, görülüyor, alenen tahrif olmuş. Biz saf vahiy istiyoruz, bakın saf vahiy. Saf vahiy Kuran’da var. Adama soruyoruz, bu saf vahiy mi? “Yok duyduklarını aktarıyorlar” diyor. Dört kişi ayrı ayrı aktarıyor, bu nasıl olacak? Onun dediği ona uymuyor, onun dediği ona uymuyor, onun dediği ona uymuyor, öyle hak kitap olur mu, öyle vahiy olur mu? Vahiy bir tane olur ve çok net olur. Kuran’da bir tane vahiy var, çok net, her yeri vahiydir, bütün ayetleri vahiydir. Saf vahiydir, hiçbir ilave yok, ne kelime nokta da çıkış yok ve baştan sona kalp ferahlatıcıdır. İnsan Tevrat okuyor, okuyan insanların kalpleri kararıyor. Biz de yanlış olan yerlerini çıkarttık, doğru olan kısımlarından yaptık, Tevrat’ı hazırladık. Doğru olan yerleri hakikaten nur, kalbe ferahlık getiriyor. Ben gece gündüz okuyorum Tevrat, tahrif olmamış yerleri mükemmel, İncil’in tahrif olmamış yerleri mükemmel, kalp ferahlığı. Yazık günah değil mi öbür kısımlarla milletin kalbini karartıyorsunuz, yakıyorsunuz, acı çektiriyorsunuz, ne gerek kardeşim?

Tahrif olmuş kısımları belirtin, hak olan kısımları okuyun. Hak olan kısımlarında namaz var, oruç var, zekat var, sevgi var, şefkat var, merhamet var, dostluk var, Allah’ın birliği var, Allah’ı sevmek var, din bu işte, tamam, ne güzel. Bu hükümlerin tamamı, Kuran’da kapsamlı, detaylı, delilleriyle, saf vahye dayalı olarak anlatılıyor. İncil’i oku tamam, hak kısımlarını oku ama Kuran’a tam tabi ol, Kuran’ı tam yaşa, o kısmı da oku. Ben de okuyorum, ben de istifade ediyorum, kalbim ferahlıyor çok hoşuma gidiyor. Tevrat okuyorum, çok şahane, İncil okuyorum, çok şahane ama hak kısımları. Onun için Tevrat okuyanlar, mutlaka bizim hazırladığımız kitaptan okusunlar, İncil okuyanlar bizim kitaplarımızdan okusunlar kalplerine ferahlık gelir, hoşlarına gider. Kuran okuduğunda ayırt edilecek bir yer yok, tamamı saf vahiydir. Kardeşim, vicdan azabı çekiyorsunuz, biliyorsunuz Hak Kitap olduğunu. Ben hangi Hıristiyan’la konuştuysam şu ana kadar, hep vicdan azabı çekiyorlar, Kuran’ın Hak Kitap olduğunu anlıyorlar. Desene la ilahe illAllah Muhammeden Resulullah.

Asılacak mısın, ne olur? Asılsan ne olur, ne korkuyorsun? “Anam, babam ne der?” Ne derse desin. Tapınak şövalyeleri, arkadaşlar buraya geldiler, o camide konuşuyorlarmış, kendi aralarında, “Ailelerimiz ne der?” diyorlar. Desin, ne diyecek?  Allah birdir demek suç mu? Muhammed Resulullah demek suç mu? Ne güzel, doğruyu söylüyorsun, Peygamberler silsilesinin devamını söylüyorsun, çekinecek ne var bunda? Hayır,  ailene hesap vermek niye mecburiyetindesin ayrıca? Senin Müslüman olduğunu, nereden anlayacak? Gizle, madem çekiniyorsun, değil mi? Fitneden çekiniyorsan gizlersin, gizli kıl namazını. Müslüman genç kızlar var, ailesinden gizli namaz kılıyorlar, gizlice ibadet ediyorlar. Ben bilirim çok fazla, delikanlılardan da var öyle, gizlice. Babasının haberi bile olmuyor, gizlice banyoda abdestini alıyor, gizlice odasında namazını kılıyor.

 


Dünya hayatı aslında çok kısadır

 

İnsanların büyük bir çoğunluğu, dünyaya sanki hiç ölmeyeceklermiş gibi bağlıdırlar ve bu yüzden din ahlakını yaşamaktan, ahiret hayatını ve ölümü düşünmekten kaçınırlar. Oysa, o sımsıkı bağlandıkları dünya hayatı çok kısa ve geçicidir. En uzun yaşayan insan bile bir gün mutlaka ölüp gidecektir. Bunun yanında dünya hayatı, göründüğü kadar bile uzun değildir. Allah bu sırrı Kuran'ın birçok ayetinde insanlara bildirir: 

Dedi ki: "Yıl sayısı olarak yeryüzünde ne kadar kaldınız?" Dediler ki: "Bir gün ya da bir günün birazı kadar kaldık, sayanlara sor." Dedi ki: "Yalnızca az (bir zaman) kaldınız, gerçekten bir bilseydiniz, Bizim, sizi boş bir amaç uğruna yarattığımızı ve gerçekten Bize döndürülüp getirilmeyeceğinizi mi sanmıştınız?" (Mü'minun Suresi, 112-115) 

Kıyamet-saatinin kopacağı gün, suçlu-günahkarlar, tek bir saatin dışında (dünya hayatı) yaşamadıklarına and içerler. İşte onlar böyle çevriliyorlardı. (Rum Suresi, 55)

Yukarıdaki ayetler, öldükten sonra sorgulanmak üzere toplanan insanlar arasında geçmektedir. Bu insanların konuşmalarından da anlaşıldığı gibi, insanlar öldükten sonra dünyada aslında çok kısa bir süre kaldıklarını anlamaktadırlar. Yani dünya hayatı sırasında bize 60-70 yıl gibi görünen bir süre, aslında bir gün ya da bir günün birazı kadar azdır. Bu, rüya gören bir insanın rüyasında aylar, günler, hatta yıllar yaşaması, ama uyandığında sadece birkaç saniyelik bir rüya gördüğünü anlaması gibidir.

İnsan aslında biraz düşünürse dünya hayatını yaşarken de bu kısalığı ve geçiciliği kavrayacaktır. Örneğin herkes kendisine belirli planlar yapar, hedefler belirler. Bu planları ve hedefleri ise birbiri ardınca gelip geçer. Liseyi bitirir, üniversiteyi kazanır, üniversite bitince bir iş sahibi olur… Bunlar büyük bir hızla gelip geçer. 35 yaşına gelmek ona çok uzak bir gelecek gibi görünürken, kendini birden 40 yaşında bulur.

Dünyanın çok kısa olduğu Allah'ın Kuran'da bildirdiği ve düşünen her insanın yaşarken de fark edebileceği kesin bir gerçektir. Bu gerçeği kavrayan insanların bu kadar kısa ve geçici bir hayat için, ahiretteki sonsuz ve gerçek hayatı gözardı etmesi büyük bir akılsızlık olur. Allah'ın dünya hayatının geçiciliği hakkında insanları uyardığı ayetlerden bazıları şöyledir: 

Ey kavmim, gerçekten bu dünya hayatı, yalnızca bir meta (kısa süreli bir yararlanma)dır. Şüphesiz ahiret, (asıl) karar kılınan yurt odur. (Mümin Suresi, 39) 

Gerçek şu ki bunlar, çarçabuk geçmekte olan (dünyay)ı seviyorlar. Önlerinde bulunan ağır bir günü bırakıyorlar. (İnsan Suresi, 27)

 


Müminun Suresi, 112-117 Ayetlerinin Tefsiri

(Allah'ın yaratış delillerini gördüğü halde evrime inananlar ahirette bunun hesabını veremezler)

 

Adnan Oktar’ın 27 Ocak 2011 Samsun Aks Tv’deki Sohbetinden

ADNAN OKTAR: Bismillahirrahmanirrahim. Müminun Suresi, şeytandan Allah’a sığınırım, 115. Cenab-ı Allah diyor ki; “Sizi boş bir amaç uğruna yarattığımızı”, şeytandan Allah’a sığınırım, bakın diyor ki; “"sizi” bütün insanlara sesleniyor Cenab-ı Allah “sizi boş bir amaç uğruna yarattığımızı ve gerçekten Bize döndürülüp getirilmeyeceğinizi mi sanmıştınız?"” diyor. Bir de bakıyor ayakta. Allah da ne diyor? Bak diyor ki Cenab-ı Allah “sizi boş bir amaç uğruna yarattığımızı ve gerçekten Bize döndürülüp getirilmeyeceğinizi mi sanmıştınız?” “Dediler ki: "Bir gün ya da bir günün birazı kadar kaldık” diyorlar. “En fazla 24 saat kalmışız” diyorlar “dünyada”. Zaman algısı değiştiği için kavrayamıyor. Mesela  70 yıl kalmış, çocukluğunu, delikanlılığını filan sayma, 14-15 yaşını esas alalım, değil mi? En az 60 sene, 65 sene kalmış. “Ne kadar kaldın?” deyince “en fazla bir gündür” diyor. Samimi kanaati, o kadar zannediyor.

Zamanın algısında değişiklik olduğu için. “Dedi ki: "Yalnızca az (bir zaman) kaldınız, gerçekten bir bilseydiniz,"” diyor Cenab-ı Allah. “Kim Allah ile beraber ona ilişkin geçerli kesin bir kanıt (burhan)ı olmaksızın” hani var ya Darwinistlerin, boş delilsiz konuşuyorlar. Bak diyor ki Allah “geçerli kesin bir kanıt (burhan)ı olmaksızın başka bir ilaha taparsa, artık onun hesabı Rabbinin Katındadır. Şüphesiz inkar edenler kurtuluşa eremezler.” Çünkü mesela hakikaten deliller oluşsa da sapıtsa o yine ona bir bahane olabilir ahirette, bir dereceye kadar. Ama delili yok. Hiçbir delil olmadan sapıtmış ve evrimle olduğuna inanıyor. Bak, Cenab-ı Allah ne diyor? “Allah ile beraber ona ilişkin geçerli kesin bir kanıt (burhan)ı olmaksızın başka bir ilaha taparsa, artık onun hesabı Rabbinin Katındadır. Şüphesiz inkar edenler kurtuluşa eremezler” diyor Cenab-ı Allah. Çünkü öyle dese yine Allah’ı inkar edemez de o zaman diyebilir ki “evrimle yaratıldı” diyebilir. Yani çok deliller olsa diyebilir. Ama Allah’ı yine inkar edemez. Ama böyle bir şey olmadığı halde Allah’ın yaratmasını kabul etmeyip evrimle yaratılmayı kabul ediyorsa o da bir suç. Allah “ol” dedi mi oluyor, bunu bilecek inşaAllah. Evet. Bakın evrim de olsa, evrim dahi olmuş olsaydı yine Allah’ı inkar edemezdi şahıs. Çünkü evrimi yaratan da Allah’tır. Beyninin içersindeki görüntüyü evrim şeklinde yaratabilirdi Allah. Ama öyle yaratmamış. Yaratmadığı halde zorla, inatla “yarattı” dersen ahirette hesabını verirsin inşaAllah.



Mü'minun Suresi, 112-115 Ayetlerinin Tefsiri 

 

Sayın Adnan Oktar'ın 11 Kasım 2010 tarihli röportajından Mü'minun Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: Bismillah. Şeytandan Allah’a sığınıyoruz. Efendim. Şeytandan Allah’a sığınıyorum. Müminun Suresi, Cenab-ı Allah söylüyor:

“Dedi ki: "Yıl sayısı olarak yeryüzünde ne kadar kaldınız?" Dediler ki: "Bir gün ya da bir günün birazı kadar kaldık, sayanlara sor” Cenab-ı "Allah dedi ki : "Yalnızca az (bir zaman) kaldınız, gerçekten bir bilseydiniz.  Sizi boş bir amaç uğruna yarattığımızı ve gerçekten Bize döndürülüp getirilmeyeceğinizi mi sanmıştınız?" Adam diyor, “hiçbir amacı yok” insanın diyor. Kardeşim “kalemin amacı var mı?” diyorum, “var” diyor. Kitabın amacı var mı? Var. Ayakkabının amacı var mı? Var. “Burnun, kulağın, vantilatörün, ışıkların, bilgisayarın, hepsinin amacı var” diyor. Bunları Allah yaratırken “hepsinin bir amacı var” diyor. Peki insanın amacı ne? “Amacı yok insanın” diyor. Allah da diyor ki bak şeytandan Allah’a sığınırım: “Sizi boş bir amaç uğruna yarattığımızı ve gerçekten Bize döndürülüp getirilmeyeceğinizi mi sanmıştınız?" diyor Allah. Acayip şaşırıyorlar diriltildiklerinde. “Eyvahlar bize...” diyorlar, “...bu din günüdür.” diyorlar.

 


Mü'minun Suresi, 110-111, 115 Ayetlerinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 2 Mart 2011 tarihli röportajından Mü'minun Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: Şeytandan Allah’a sığınırım. “"Bugün Ben, gerçekten onların sabretmelerinin karşılığını verdim.”Müminun Suresi 111. Ayette. “Şüphesiz onlar, 'kurtuluşa ve mutluluğa' erenlerdir."” Allah dünyada da, ahirette de Müslümanlara kurtuluş vaat ediyor. “Siz onları alay konusu edinmiştiniz; öyle ki, size Benim zikrimi unutturdular ve siz onlara gülüp duruyordunuz.” Mehdiyet yolunda, İslam yolunda mücadele eden insanlarla alay edilecektir. Allah’ın zikrini unutacaklardır bu insanlar ve Müslümanlara gülenler olacaktır. Erbakan Hocamız ne dedi; “son gülen iyi gülendir” dedi. Şeytandan Allah'a sığınırım, “"Bizim, sizi boş bir amaç uğruna yarattığımızı ve gerçekten Bize döndürülüp getirilmeyeceğinizi mi sanmıştınız?"” Yani orada, burada eğlenip boş hayat geçireceğinizi mi sanmıştınız diyor Allah; hepsi diriltilip Allah’ın huzuruna getirildiklerinde insanlar.


Müminun Suresi, 112-113, 115-118 Ayetlerinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 10 Nisan 2013 tarihli sohbetinden Müminun Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: Zamanın izafi olması ne kadar acayip. Bakın Cenab-ı Allah diyor ki, Müminun Suresi 112’de- “Dedi ki: “Yıl sayısı olarak yeryüzünde ne kadar kaldınız?” Bir insan bize sorsa, biz deriz ki, mesela 50-60 sene kaldık veya 70-80, ne kadarsa denir. 113-“Dediler ki: "Bir gün ya da bir günün birazı kadar kaldık” diyor. Yani  uyuma miktarı kadar. Bir gün, en fazla 24 saattir diyor. Yani uyuyup, uyandığını zannediyor. Samimi kanaatini söylüyor. Öyle gibi his meydana geliyor. Bakın binlerce sene geçiyor, yüzlerce sene geçiyor fark edemiyor. 115-“Bizim, sizi boş bir amaç uğruna yarattığımızı ve gerçekten Bize döndürülüp getirilmeyeceğinizi mi sanmıştınız?” diyor Allah. Adam diyor ya; “Allah var ama din yok” diyor. “Boş amaçla yaratıldı” diyor. Allah “siz öyle mi zannetmiştiniz” diyor, “boş amaç mı”? Çünkü ne kadar detaylar var. Kalem yaratılıyor, fincan yaratılıyor, yazılar yaratılıyor, Kuran yaratılıyor, bilgisayar yaratılıyor. Bu niye yaratıldı? diyoruz. “Hiç” diyor adam “boş amaçsız yaratıldı. Hiç bir amacı yok” diyor. Böyle psikopatça bir cevap verilince, karşılığı da ona göre oluyor tabi.

Bu kadar bir insanın deli olması mümkün değil. Değil mi? Ama bilgisizliğinden, dar düşündüğünden, bazı insanlar bunu söyleyebilir. Ama açık bir şuurla bu söylenecek bir söz değil bu. Çok anormal bir hareket. 116-“Hak melik olan Allah pek Yücedir, O’ndan başka ilah yoktur; Kerim olan Arş’ın Rabbidir."  Bakın, Allah’tan başka hiçbir kanıtı Allah kabul etmediğini 117. ayetinde söylüyor. Müminun Suresi 117, “hiçbir kanıtı kabul etmem” diyor. “Geçerli kesin bir kanıt (burhan)ı olmaksızın başka bir İlah’a taparsa” yani Darwinizme, materyalizme inanırsa, “artık onun hesabı Rabbinin katındadır. Şüphesiz inkar edenler kurtuluşa eremezler” diyor Allah. Dünya kurtuluşa erebildi mi Darwinist materyalist olarak? Eremedi. Ne oldu? Helak oldular. Bütün Avrupa battı. Her yer battı. İslam alemi mahvoldu Darwinizmle. Ne diyor Allah?  “Şüphesiz inkar edenler kurtuluşa eremezler.” Darwinizmle Allah’ı inkar ettiler. 118-“Ve de ki: "Rabbim, bağışla ve merhamet et, Sen merhamet edenlerin en hayırlısısın.” Müslüman’ın dualarından bir dua bu; “Rabbim, bağışla ve merhamet et.” Müslüman bunu söyleyecek. “Merhamet edenlerin en hayırlısısın” Cenab-ı Allah’a söyleniyor. Ne güzel dua Müminun 118. 


Mü'minun Suresi, 115. Ayetinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 8 Mart 2013 tarihli sohbetinden Mü’minun Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: “Sizi boş bir amaç uğruna yaratmadım” diyor Allah. (Mü'minun Suresi, 115)

Bizim, sizi boş bir amaç uğruna yarattığımızı ve gerçekten bize döndürülüp getirilmeyeceğinizi mi sanmıştınız?” Deist mi diyorsunuz, var ya o tipler; işte onlara cevap bu ayet.

 


Müminun Suresi, 115-116 Ayetlerinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar’ın 25 Aralık 2013 tarihli sohbetinden Mü’minun Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: Cenab-ı Allah diyor ki. Şeytandan Allah’a sığınırım. (Mü’minun suresi,115) “Bizim, sizi boş bir amaç uğruna yarattığımızı ve gerçekten Bize döndürülüp getirilmeyeceğinizi mi sanmıştınız?" Adam diyor,  “İnsan yaratılmış. Peki niye? “Öylesine yaratılmış” diyor. Allah Allah göz merceği ince dizayn ediliyor. Optik sistem, beyne giden sistem katrilyonlarca karmaşık sistemde işliyor. Bak katrilyonlarca. Ve hiçbiri birbirine zarar vermeyecek şekilde. Birbirini engellemeyecek ve birbirini bütünleyecek şekilde katrilyon çarpı katrilyon elektronik sistemle donatılmış insan. Yani muazzam bir elektronik ağ var. Birbirini bütünleyen, birbirini tamamlayan. Sadece bu mükemmelliklerden bir tanesi bu. Bu niye böyle diyoruz? Niçin böyle olmuştur? “Öylesine olmuş” diyor. Allah da diyor ki, şeytandan Allah’a sığınırım, “sizi boş bir amaç uğruna yarattığımızı ve gerçekten Bize döndürülüp getirilmeyeceğinizi mi sanmıştınız?" (Mü'minun Suresi, 115) diyor Allah. “Hak melik olan Allah pek Yücedir, O'ndan başka İlah yoktur; Kerim olan Arş'ın Rabbidir. (Mü'minun Suresi, 116) Her şeyin gücü bende diyor Allah. Mesela Türkiye’de birçok olaylar oluyor. Halbuki kaderde. Hepsinde hayır var. Bir hayır üzerine. Mesela yeni hükümet kuruldu. Yeni bakanlar geldi. Mesela bazı insanlar bakanlara şu olmasaydı, bu olsa diyebilirler. Halbuki hayırlı olan geldi. Mesela sen hayırlı zannettin şer olur. Şer zannettiğinde hayır olur.

Kardeşim karmakarışık bir şey yok. Polisimiz her yerde aslandır. Savcılarımızda dürüsttür. Mahkemelerimizde dürüsttür. Sakince olayları beklemek lazım. Tedirgin olmaya gerek yok. Suni suç iddiası çok büyük bir ahlaksızlıktır. Biz bunu daha önce gördük, çok büyük bir karaktersizliktir. Hakikaten böyle olaylar Türkiye’de oluyor. Daha önce olmuştu. Şuan oldu mu? Olmadı mı? Bilmiyoruz. Bunlar deliller ortaya konduğunda anlaşılacak. İnşaAllah. Ama Türkiye yoluna devam eder her halükarda. Çünkü Cenab-ı Allah, bugün bu hükümet olur. Yarın başka bir hükümet olur. Yarın başka bir hükümet olur. Hükümetler değil Cenab-ı Allah’ın kanaati. Amacı gayesi bu değil. Cenab-ı Allah bizi imtihan ediyor. Kıyamete de çok az bir süre var. Hükümetler kalsa bile dünya bitecek. Sen demokrasiyi de devam ettireceksin ama demokrasiyi de Allah bitirecek. Mahkemeleri bitirecek, savcılıklarda, karakollarda hiçbir şey kalmıyor. Kıyamet kopacak. Dünya yok oluyor. Yerine Cenab-ı Allah yeniden dünyaya benzer yeni bir sistem, yeni bir hayat oluşturacak. Kanunları değişik. Fizik kanunları değişik. Kimya kanunları değişik. Mesela şimdi ışık vuruyor. Ondan dolayı gölge oluyor. Fizik kanunlarına göre öyle. Halbuki fizik kanunları böyle diyor ama doğrusu gölge ayrı yaratılıyor, ışıkta ayrı yaratılıyor.

Ama zahiren öyle gibi görünüyor. Şimdi yeni yaratılacak sistemde, kıyamet koptuktan sonraki sistemde güneş yok. Fakat aydınlık. Anlatsınlar bakalım fizikçiler bu olayı. Aydınlık ve gölgelikler var. Ama bizim bildiğimiz gölgelik değil. Yani bir şeyin ışığa engel oluşmuyor. Kendinden gölge ve her yer, her şey kendinden ışıklı. Hani ışık kaynağından olurdu? Mesela insanın kalbi var ama kan pompalamıyor. Akciğeri var ama oksijen için değil. Güzel koku için, güzel koku almak için, sırf o zevki almak için. Mesela insan katrilyonlarca ton yiyecek yiyor. Çok hafif nefis bir koku şeklinde çok güzel bir çiçek kokusu tarzında vücudundan ter olarak atılıyor. O katrilyonlarca ton yiyecek yiyor, sürekli yiyor, nereye gitse yiyor. Vücuttan atılışı belli belirsiz hafif tatlı nem şeklinde, güzel bir koku şeklinde ama çok nefis cennet kokusu tarzında o şeklide atılıyor. Fizik kanunuyla bana anlatsınlar. Ama onun bir mantığı olacak. Yani açıklarsa dersen, Cenab-ı Allah’tan biz istesek, Cenab-ı Allah onun sistemini güzel açıklar. Ama oda değil, direkt Allah’ın yaratması. Ama bir kanun arıyorsan, Allah tabii bir kanun meydana getirir. Tabii ki onda bir Adetullah olacak. Ama Allah o kanunlara mecbur değil. 

 


Müminun Suresi, 115. Ayetinin Tefsiri

(Dünya sadece imtihan içindir)

 

Sayın Adnan Oktar’ın 18 Mayıs 2015 tarihli sohbetinden Mü’minun Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: “Sizi boş bir amaç uğruna yarattığımızı ve gerçekten bize döndürüp getirmeyeceğini mi sanmıştınız” diyor. Adam burada dedikodu yapıyor. Ya diyor bizim tekneyi ne zaman alacağız, binayı ne zaman kuracağız, çeklerini ne zaman ödeyeceğiz, şu okul bir bitseydi, hayırlısıyla bir evlenseydim, çocuğu bir okula gönderseydim. Ya o zaman kardeşim, burada dünya sürünme yeri olmuş olur. Sen sürünmeye mi geldin buraya? İmtihana geldin. Çünkü cehennemle cennetin karışımıdır dünya. Yüzde elli cehennem özelliği taşır, yüzde elli cennet özelliği taşır. Hafifletilmiş şeklidir. Yani mesela insandaki aciz bakımından acizler bakımından cehenneme çok benzer. Cehennemde de insanın burnu başına beladır. Kulağı başına beladır. Ağzı başına beladır. Bütün vücudu başına beladır. Ama dünyada bu azaltılmıştır. Mesela yıkayarak bundan kurtulabiliyor insan. Bakım yaparak mesela duş alıyor, bakım yapıyor, temizleniyor. İşte “müminler tahirdir”, diyor ya Allah. Tahir temizlenen yani emek veriyor. Onun sonucunda da cennet özellikleri oluşmaya başlıyor. Mesela tertemiz, bakımlı, düzgün oluyor. Ama bakım yapmamış olmasa cehennem özellikleri tamamen çökecek üstüne. Ama burayı oyun ve eğlence yeri zannetmeleri çok yanlış oluyor insanların. Yani burayı böyle gelirsin işte, büyürsün, ilkokula gidersin, ortaokul, lise, üniversite para kazanırsın, araba alırsın, ev alırsın, yazlık alırsın. Evlenirsin çocukların olur, onları okula gönderirsin. Sonra onları evlendirirsin, sonra da ölürsün. Yani özetle hikaye bu.

CAN DAĞTEKİN: Kovulmuş şeytandan Allah’a sığınırım. “Mal ve çocuklar dünya hayatının çekici üstüdür. Sürekli olan salih davranışlar ise Rabbinin katında ecir bakımından daha hayırlıdır. Umut etmek bakımından da”, diyor Rabbimiz.

ADNAN OKTAR: Maşallah. Bak “sizi boş bir amaç uğruna yaratığımız mı diyor zannettiniz” ya Allah. Çünkü bunlar boş. Çocuk yapıyor, ölüp gidiyor. Çocuklar ölüyor. Araba alıyor, hurda oluyor. Ev alıyor, hurda olup yıkılıyor. Hangi bina olursa olsun bir süre sonra yıkılıyor. Hurda oluyor, hiçbir şey yaramıyor. Ayakkabı alıyor, eskiyor. Pantolon alıyor, eskiyor. Eve badana yapıyor eskiyor, ne yaparsa yapsın bozulup dağılıyor. Hepsi dünyada kalacak şeyler ama kıyamet tamamını yok ediyor zaten yani kökünden her şeyi paramparça ediyor. Tek bir şey kalmıyor.

“Bize döndürülüp” diyor bak, döndürülüp. Geldiğiniz yerden şimdi döndürme ne demek? Bize bak, bize döndürülüp. Bir daire hareketi var orada bak, döndürülüp. “Getirilmeyeceğini mi zannetmiştiniz?” Çünkü zer aleminden geliyor, Allah katından, dünyaya geliyor, ölüyken diriliyor burada. Diriliyor, yeriden ölüyor, bir daha yeniden diriliyor.