Sayın Adnan Oktar'ın 22 Mart 2010 tarihli röportajından Mü'minun Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: Şeytan’dan Allah’a sığınırım. Allah ahirette, insanlar Cehennemdeyken onlarla bir konuşması var. “Ayetlerim size okunuyorken, yalan sayanlar sizler değil miydiniz?” diyor Allah. “Allah’ın ayetleri okunuyordu, siz de yalan sayıyordunuz” diyor. “Onlar dediler ki: ‘Rabbimiz, mutsuzluğumuz bize karşı üstün geldi, biz sapan bir topluluk imişiz’." Yani bir türlü insanlar mutluluğu bulamıyor. Sürekli Allah inancıyla, Allah sevinciyle, iman sevinciyle mutlu olmaları gerekirken, mutsuz ve karamsar bir halde olup beyinlerini uyuşturuyorlar. Beynin fonksiyonları kayboluyor. Yani imana yatkın bir beynin sevinç içinde olması lazım. Üzüntü içinde olan bir beyin imana karşı daha kapalı oluyor. Daha anlayışı durur beynin. Bir kere imanla çelişir zaten neşesizlik. Yani sevinç yoksa heyecan yoksa imanda bir hastalık vardır. Rahatsızlık vardır. “Mutsuzluğumuz bize karşı üstün geldi, biz sapan bir topluluk imişiz. Rabbimiz, bizi (ateşin) içinden çıkar, eğer yine (inkara) dönersek, artık gerçekten zalim kimseler oluruz". Yani sen bizi, Cenab-ı Allah’a diyorlar, “bir kere daha dene”. Allah “Der ki: ‘Onun içine sinin ve Benimle konuşmayın’.” Yani Cehennemin içine daha çok girin ve benimle konuşmayın.
“Çünkü” diyor Allah, “gerçekten Benim kullarımdan bir grup: ‘Rabbimiz, iman ettik, Sen artık bizi bağışla ve bize merhamet et, Sen merhamet edenlerin en hayırlısısın’, derlerdi de, onları alay konusu edinmiştiniz”. Bakın kardeşimiz soruyor ya mesela 110 eğer mesela 2010’a bakıyor o yönüyle bak diyor ki “çünkü gerçekten benim kullarımdan bir grup”. Benim kullarım demiyor bak Cenab-ı Allah, onlardan bir grup. Belki Mehdi (a.s.) cemaati değil mi? Ne diyorlar? “Rabbimiz iman ettik, sen artık bizi bağışla, bize merhamet et, Sen merhamet edenlerin en hayırlısısın derlerdi de siz onları” 110. ayette “alay konusu edinmiştiniz,” demek ki Mehdi (a.s.) ve talebeleriyle alay edilecek. “Öyle ki, size Benim zikrimi unutturdular” Yani bu onlara karşı alayları, dinle alay ediyorlar, Peygamberlerle alay ediyorlar, Ahiretle alay ediyorlar, değil mi? Mesela büyük televizyon kanallarına çıkıyorlar. Hatta “Hoca, alimim” diyen kişileri çıkarıyorlar onları da alay ettiriyorlar. “Size Benim zikrimi unutturdular ve siz onlara gülüp duruyordunuz." Mesela görüyoruz adam yerlere yatıyor uğunuyor, değil mi? Bilmiyorum televizyon kanallarında bazen görüyorsunuzdur. Müslümanım diyen adamları çıkarıyorlar, onlar dinle, İslam’la, Kuran’la ilgili konularda güya alay ederek güya espriler yaparak güya şaklabanlıklar yaparak onları eğlendiriyorlar. Allah ne diyor?
“Siz onlara gülüp duruyordunuz”. Yerlere yatarak gülüyorlar yani Müslümanlara gülüyorlar. Müslümanların yaptıklarına, onların iyi tavırlarına, güzel ahlaklarına gülüyorlar. "Bugün Ben, gerçekten onların sabretmelerinin karşılığını verdim”. “Onların” diyor bak, “bu grubun” sabretmelerine bak demek ki sabretmeleri gerekiyor, zorluklara karşı, “karşılığını verdim”. “Şüphesiz onlar, 'kurtuluşa ve mutluluğa' erenlerdir”. “Onlar kurtuldular” diyor Allah ve “mutluluğa erdiler” diyor Allah. Cenab-ı Allah diyor ki: “Dedi ki: ‘Yıl sayısı olarak yeryüzünde ne kadar kaldınız?’ Dediler ki: ‘Bir gün ya da bir günün birazı kadar kaldık, sayanlara sor’." Ne kadar süre kaldıklarını tahmin edemiyorlar. Bakın “Bir gün kadar kaldık” diyor. Onların bir kısmı da diyor ki “öğlenden akşama kadar az bir vakit kaldık” diyorlar. Zaman izafi olduğu için toparlayamıyor. “Dedi ki: ‘Yalnızca az (bir zaman) kaldınız, gerçekten bir bilseydiniz’". Allah “az bir zaman kaldınız, gerçekten bir bilseydiniz” diyor.
"Bizim, sizi boş bir amaç uğruna yarattığımızı ve gerçekten Bize döndürülüp getirilmeyeceğinizi mi sanmıştınız?" Mesela adamlar şimdi sokağa çıkıyoruz taksici taksicilik yapıyor. Sanki tek amacı taksicilik gibi. Ben bazen görüyorum, hepsini tenzih ederim de, bir kısmını görüyorum. Mesela iş yerine gidiyoruz, “mallar” diyor “gümrükten geldi mi?” diyor. “Çekler ne oldu?” diyor. “Senetler ne oldu?” diyor. Sanki hayatınıntek gayesi oymuş, Allah onu o çek senet için yaratmış gibi, sanki öbürünü de insanları taşısın diye yaratmış gibi. “Sizi boş bir amaç uğruna yarattığımızı”. Veyahut diskoteklerde vakit kaybediyorlar veyahut Facebook’ta oturup dedikodu ile vakit kaybediyorlar. “Gerçekten Bize döndürülüp getirilmeyeceğinizi mi sanmıştınız?” Yani epey bir insan da hakikaten öldükten sonra yok olacağını düşünüyor. Hiçbir şey olmayacak zannediyor. Yani Ahirete gitmeyeceğini, sorgulanmayacağını zannediyor. “Hak melik olan Allah pek Yücedir, O'ndan başka İlah yoktur; Kerim olan Arş'ın Rabbidir.Kim Allah ile beraber ona ilişkin geçerli kesin bir kanıt (burhan)ı olmaksızın başka bir ilaha taparsa”, mesela Darwinistlere hitap var burada. Çünkü kesin bir kanıtı yok. Fakat atomun ilah olduğuna inanmış, atomu ilahlaştırıyor ve atoma tapıyor, atomlara yani. Ki sayısız yani katrilyon çarpı katrilyon ilaha inanıyor.
“Artık onun hesabı Rabbinin Katındadır. Şüphesiz inkar edenler kurtuluşa eremezler.Ve de ki: ‘Rabbim, bağışla ve merhamet et, Sen merhamet edenlerin en hayırlısısın’.” Allah’ın bağışlamasını istemek çok önemli Müslüman için, tevbe edilmesi Allah’ın büyüklüğünün söylenmesi çok önemlidir. Yani zikretmek. Allah-u Ekber demek. Allah’ın münezzeh olduğunu söylemek çok önemlidir, SubhanAllah yani “Ya Rabbi sen ölmezsin, yorulmazsın, unutmazsın” anlamındadır SubhanAllah. Güç sahibi yani acze düşmez asla. Münezzeh, eksik ve noksan sıfatlardan münezzehtir, SubhanAllah. Ve hamd etmek, Allah’a hamd etmek, bütün nimetleri için Allah’a şükretmek. Mesela diyor ki Allah “şükredin, nimetimi arttırayım” diyor, çok kısa bir açıklama var bakın.
“Şükredin, nimetimi arttırayım”. Adam şükretmiyor, Allah nimetlerini alıyor yavaş yavaş. O da zannediyor ki hayatın doğal gerçekleri var, yani hayat bu, zaten böyle olur, zaman zaman gider. Halbuki şükretmediği için Allah azaltıyor. Bak “şükredin, arttırayım” diyor Allah. Burada bir mucize var. “Yap” diyor Allah, “samimi Kuran’a bağlan, samimi ol, şükret arttırırım” diyor. Ve bu mutlaka oluyor Müslümanlarda. Bir mucize olarak olur bu. Büyüklük yapıldığında, enaniyet yapıldığında, kendisini beğendiğinde şahıs. “Ben kendim yapıyorum ediyorum” dediğinde de Allah onun elinden alıyor onu o zaman. Ben mesela çok insanda gördüm. Çok iyi kazanırken Allah yolunda harcarken, bakıyorum büyüklük hissi geliyor. Kendisinin yaptığını, kendisinin bu işleri becerdiğini, usta olduğunu, yaman olduğunu düşünmeye başlıyor. Allah bir sebeple tepetaklak edip elinde ne varsa alıyor.
ALTUĞ BERKER: Kuran’ın Sırları isimli kitabınızda o sırlardan bahsetmiştiniz Hocam.
Sayın Adnan Oktar'ın 25 Nisan 2011 tarihli röportajından Mü'minun Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: Şeytandan Allah’a sığınırım. Müminun Suresi; 111. Ayet “Bugün Ben”diyor Cenab-ı Allah, “gerçekten onların sabretmelerinin karşılığını verdim.”Sabretmek çok hayatidir. Şimdi Mehdiyet çok uzun sürecek, daha bayağı bir badirelerden geçeceğiz, sabır gerekiyor. “Şüphesiz onlar, 'kurtuluşa ve mutluluğa' erenlerdir."Bakın, hem kurtuluş, hem mutluluk, bütün ömür sabırla geçecek, inşaAllah. Cenab-ı Allah “Dedi ki: ‘Yıl sayısı olarak yeryüzünde ne kadar kaldınız?’ Dediler ki: ‘Bir gün ya da bir günün birazı kadar kaldık, sayanlara sor.’” Çok az kaldıkları kanaatindeler, samimi kanaatleri. ‘Bir gün bile olmadı’ diyorlar, ‘Bir günün bir vakti kadar kaldık’ diyorlar, bir ömür kaldıkları halde. Cenab-ı Allah “Dedi ki: ‘Yalnızca az (bir zaman) kaldınız, gerçekten bir bilseydiniz,’” ‘Çok az zaman kaldınız’ diyor ama buradaki ifade, Cenab-ı Allah’ın ifadesi ayrı “Yalnızca az (bir zaman) kaldınız, gerçekten bir bilseydiniz.” Allah Katında bir saniye gibi hatta daha kısa, normalde an kalıyor insanlar, an. An ne kadar? Sonsuz kısa zaman kalıyor. Bakın, sonsuz kısa zaman ama onu yaşıyor. Allah ona zaman hissi veriyor, onu uzun bir ömür gibi görüyor. Bütün kainatın ömrü sonsuz kısa zaman içerisinde bitmiştir. Sonsuz kısa zaman, saniyenin trilyonda biri değildir, saniyenin katrilyonda biri de değildir, daha da küçüktür, daha da küçüktür, ne kadar küçüktür biliyor musunuz? Sonsuz küçüktür, sonsuz küçük kısa zamandır, o kadar zaman kadar kalır insan dünyada.
Cenab-ı Allah diyor ki; 115. ayet "Bizim, sizi boş bir amaç uğruna yarattığımızı” yani ‘eğlenin diskolarda, orada, burada zıplayın, çek senet kovalayın, dedikodu edin, Facebook’ta onun, bunun lafını, sözünü edin diye yarattığımızı’ “ve gerçekten Bize döndürülüp getirilmeyeceğinizi mi sanmıştınız?" diyor, Allah. Bakın; "sizi boş bir amaç uğruna yarattığımızı ve gerçekten Bize döndürülüp getirilmeyeceğinizi mi sanmıştınız?" Yersin, içersin, bağırır, çağırırsın, dalga geçersin, alem edersin, evlenir, çoluk çocuğa karışır, oğlanların okuluyla mektebiyle onlarla ilgilenir, karısıyla kavga eder, emekli olur, emekliliğini tam yaşayacakken bir de bakarsın ki Fazıl efendi, vefat etmiş. Ne diyor Cenab-ı Allah? “sizi boş bir amaç uğruna yarattığımızı ve gerçekten Bize döndürülüp getirilmeyeceğinizi mi sanmıştınız?" diyor, Allah. “Hak Melik olan Allah pek Yücedir, O'ndan başka ilah yoktur; Kerim olan Arş'ın Rabbidir. Kim Allah ile beraber ona ilişkin geçerli kesin bir kanıt (burhan)ı olmaksızın başka bir ilaha taparsa,” Hıristiyanlara hitap ediyor Cenab-ı Allah ayrıca.
“Artık onun hesabı Rabbinin Katındadır. Şüphesiz inkar edenler kurtuluşa eremezler. Ve de ki: ‘Rabbim, bağışla ve merhamet et, Sen merhamet edenlerin en hayırlısısın.’"Ben, hayret ediyorum dünyaya, Budistlere de, Hıristiyanlara da, tahrif olmuş dinlere uyanlara, Musevilere de ben hayret ediyorum. Yani Kuran bu kadar net ve açık, sarihken ve açık, alenen Peygamber kelamı olduğu belliyken, Peygamber silsilesinin devamı olduğu da netken ve 1400 seneden beri bilimle çatıştığı hiçbir nokta yok; Kuran, bilimi her yönden tasdik eden konumda, bilimden önde gidiyor ve kendi içinde çok fazla mucizesi olan bir Kitap ve kendi içinde hiçbir çelişkisi yok, her okuyanın kalbini ferahlatıyor. Kuran okuyup da kalbi sıkılan adam var mıdır? Ama İncil okuyup kalbi çok bunalan insan vardır. Abuk sabuk, acayip ifadeler var tahrif olmuş. Tevrat’ta da tahrif olmuş yerler var, açık belli, inkar edilecek gibi değil. Hele Budistlere benim aklım hayalim duruyor, koskoca insanlar put yapıyor, tahtadan yontuyor adamlar, uğraşıyor, karşısına geçip tapıyor, profesör bu adam, tıp profesörü. Bayağı odundan, bahçede yontuyor, putu, karşısına mum dikiyor gidip tapıyor ona, kendi yaptığı puta. İngiltere’de de var, adamlar kalp cerrahı falan. Ben anlayamıyorum, hayretler içinde kalıyorum.
Kuran o kadar net ve sarih bir Kitap ki, vahyi de o kadar netleşmiş ki, hepsi vahiy, tertemiz, hak Kitap. Hiç birinde kalpte sıkıntı duyulmaz, her anlatılan doğru, acaba diyeceğin hiçbir yer yok. Ama Tevrat ile İncil’e baktığımızda, kardeşim, çok fazla tahrif olmuş yer var, açık, görülüyor, alenen tahrif olmuş. Biz saf vahiy istiyoruz, bakın saf vahiy. Saf vahiy Kuran’da var. Adama soruyoruz, bu saf vahiy mi? “Yok duyduklarını aktarıyorlar” diyor. Dört kişi ayrı ayrı aktarıyor, bu nasıl olacak? Onun dediği ona uymuyor, onun dediği ona uymuyor, onun dediği ona uymuyor, öyle hak kitap olur mu, öyle vahiy olur mu? Vahiy bir tane olur ve çok net olur. Kuran’da bir tane vahiy var, çok net, her yeri vahiydir, bütün ayetleri vahiydir. Saf vahiydir, hiçbir ilave yok, ne kelime nokta da çıkış yok ve baştan sona kalp ferahlatıcıdır. İnsan Tevrat okuyor, okuyan insanların kalpleri kararıyor. Biz de yanlış olan yerlerini çıkarttık, doğru olan kısımlarından yaptık, Tevrat’ı hazırladık. Doğru olan yerleri hakikaten nur, kalbe ferahlık getiriyor. Ben gece gündüz okuyorum Tevrat, tahrif olmamış yerleri mükemmel, İncil’in tahrif olmamış yerleri mükemmel, kalp ferahlığı. Yazık günah değil mi öbür kısımlarla milletin kalbini karartıyorsunuz, yakıyorsunuz, acı çektiriyorsunuz, ne gerek kardeşim?
Tahrif olmuş kısımları belirtin, hak olan kısımları okuyun. Hak olan kısımlarında namaz var, oruç var, zekat var, sevgi var, şefkat var, merhamet var, dostluk var, Allah’ın birliği var, Allah’ı sevmek var, din bu işte, tamam, ne güzel. Bu hükümlerin tamamı, Kuran’da kapsamlı, detaylı, delilleriyle, saf vahye dayalı olarak anlatılıyor. İncil’i oku tamam, hak kısımlarını oku ama Kuran’a tam tabi ol, Kuran’ı tam yaşa, o kısmı da oku. Ben de okuyorum, ben de istifade ediyorum, kalbim ferahlıyor çok hoşuma gidiyor. Tevrat okuyorum, çok şahane, İncil okuyorum, çok şahane ama hak kısımları. Onun için Tevrat okuyanlar, mutlaka bizim hazırladığımız kitaptan okusunlar, İncil okuyanlar bizim kitaplarımızdan okusunlar kalplerine ferahlık gelir, hoşlarına gider. Kuran okuduğunda ayırt edilecek bir yer yok, tamamı saf vahiydir. Kardeşim, vicdan azabı çekiyorsunuz, biliyorsunuz Hak Kitap olduğunu. Ben hangi Hıristiyan’la konuştuysam şu ana kadar, hep vicdan azabı çekiyorlar, Kuran’ın Hak Kitap olduğunu anlıyorlar. Desene la ilahe illAllah Muhammeden Resulullah.
Asılacak mısın, ne olur? Asılsan ne olur, ne korkuyorsun? “Anam, babam ne der?” Ne derse desin. Tapınak şövalyeleri, arkadaşlar buraya geldiler, o camide konuşuyorlarmış, kendi aralarında, “Ailelerimiz ne der?” diyorlar. Desin, ne diyecek? Allah birdir demek suç mu? Muhammed Resulullah demek suç mu? Ne güzel, doğruyu söylüyorsun, Peygamberler silsilesinin devamını söylüyorsun, çekinecek ne var bunda? Hayır, ailene hesap vermek niye mecburiyetindesin ayrıca? Senin Müslüman olduğunu, nereden anlayacak? Gizle, madem çekiniyorsun, değil mi? Fitneden çekiniyorsan gizlersin, gizli kıl namazını. Müslüman genç kızlar var, ailesinden gizli namaz kılıyorlar, gizlice ibadet ediyorlar. Ben bilirim çok fazla, delikanlılardan da var öyle, gizlice. Babasının haberi bile olmuyor, gizlice banyoda abdestini alıyor, gizlice odasında namazını kılıyor.
Sayın Adnan Oktar'ın 10 Nisan 2013 tarihli sohbetinden Müminun Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: Zamanın izafi olması ne kadar acayip. Bakın Cenab-ı Allah diyor ki, Müminun Suresi 112’de- “Dedi ki: “Yıl sayısı olarak yeryüzünde ne kadar kaldınız?” Bir insan bize sorsa, biz deriz ki, mesela 50-60 sene kaldık veya 70-80, ne kadarsa denir. 113-“Dediler ki: "Bir gün ya da bir günün birazı kadar kaldık” diyor. Yani uyuma miktarı kadar. Bir gün, en fazla 24 saattir diyor. Yani uyuyup, uyandığını zannediyor. Samimi kanaatini söylüyor. Öyle gibi his meydana geliyor. Bakın binlerce sene geçiyor, yüzlerce sene geçiyor fark edemiyor. 115-“Bizim, sizi boş bir amaç uğruna yarattığımızı ve gerçekten Bize döndürülüp getirilmeyeceğinizi mi sanmıştınız?” diyor Allah. Adam diyor ya; “Allah var ama din yok” diyor. “Boş amaçla yaratıldı” diyor. Allah “siz öyle mi zannetmiştiniz” diyor, “boş amaç mı”? Çünkü ne kadar detaylar var. Kalem yaratılıyor, fincan yaratılıyor, yazılar yaratılıyor, Kuran yaratılıyor, bilgisayar yaratılıyor. Bu niye yaratıldı? diyoruz. “Hiç” diyor adam “boş amaçsız yaratıldı. Hiç bir amacı yok” diyor. Böyle psikopatça bir cevap verilince, karşılığı da ona göre oluyor tabi.
Bu kadar bir insanın deli olması mümkün değil. Değil mi? Ama bilgisizliğinden, dar düşündüğünden, bazı insanlar bunu söyleyebilir. Ama açık bir şuurla bu söylenecek bir söz değil bu. Çok anormal bir hareket. 116-“Hak melik olan Allah pek Yücedir, O’ndan başka ilah yoktur; Kerim olan Arş’ın Rabbidir." Bakın, Allah’tan başka hiçbir kanıtı Allah kabul etmediğini 117. ayetinde söylüyor. Müminun Suresi 117, “hiçbir kanıtı kabul etmem” diyor. “Geçerli kesin bir kanıt (burhan)ı olmaksızın başka bir İlah’a taparsa” yani Darwinizme, materyalizme inanırsa, “artık onun hesabı Rabbinin katındadır. Şüphesiz inkar edenler kurtuluşa eremezler” diyor Allah. Dünya kurtuluşa erebildi mi Darwinist materyalist olarak? Eremedi. Ne oldu? Helak oldular. Bütün Avrupa battı. Her yer battı. İslam alemi mahvoldu Darwinizmle. Ne diyor Allah? “Şüphesiz inkar edenler kurtuluşa eremezler.” Darwinizmle Allah’ı inkar ettiler. 118-“Ve de ki: "Rabbim, bağışla ve merhamet et, Sen merhamet edenlerin en hayırlısısın.” Müslüman’ın dualarından bir dua bu; “Rabbim, bağışla ve merhamet et.” Müslüman bunu söyleyecek. “Merhamet edenlerin en hayırlısısın” Cenab-ı Allah’a söyleniyor. Ne güzel dua Müminun 118.