Müminun Suresi, 45-68 Ayetlerinin Tefsiri 

 

Sayın Adnan Oktar'ın 8 Kasım 2015 tarihli sohbetinden Müminun Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: Bismillah. Şeytandan Allah’a sığınırım, “Sonra Musa ve kardeşi Harun'u ayetlerimizle ve apaçık bir delille gönderdik.” (Mü'minun Suresi, 45)

“Firavun'a ve ileri gelen çevresine;” bak direkt seçkin sınıfa yöneliyor dikkat ediyor musun? Yani sosyeteye, seçkin asıl güç sahibine yöneliyor, “fakat onlar büyüklendiler.” Yani o tarz insanlarda ekseriyetle bir büyüklenme olur. “Onlar, 'büyüklenen-zorba' bir topluluktu.” (Mü'minun Suresi, 46) Yani silahlı pusatlı, cinayet işleyen, derin devleti olan, askeri polisi şiddetten yana olan bir yapı.

“Dediler ki: "Bizim benzerimiz olan iki beşere mi inanacakmışız?” Yani bizim gibi iki insan bunlar da neyine inanacağız diyorlar haşa. “Kaldı ki, onların kavimleri bize kullukta (kölelikte) bulunmaktadırlar." (Mü'minun Suresi, 47) Zaten “Museviler bize köle” diyorlar. Köle olunca daha da aşağılıyor kendi kafasına göre.

“Böylece onları yalanladılar ve yıkıma uğrayanlardan oldular.” (Mü'minun Suresi, 48) Çünkü vicdansızlık yapıyorlar Allah yıkım getiriyor.

“Andolsun, biz Musa'ya kitabı verdik, belki onlar hidayete erer diye.” (Mü'minun Suresi, 49)Tevrat, Tevrat’ı Şerif.

“Biz, Meryem'in oğlunu ve annesini bir ayet kıldık” yani her ikisi de bir ayettir diyor Allah. Dedik ya dışarıda da ayetler vardır diye sırf Kuran ayeti değil dışarıda da ayetler var, onlar da bize Allah’ın varlığını anlatıyor. “İkisini barınmaya elverişli ve akarsuyu olan bir tepede yerleştirdik.” (Mü'minun Suresi, 50) Demek ki hem Hz. İsa (a.s) hem Hz. Mehdi (a.s) barınmaya elverişli bir yerde olacaklar. Bak ne diyor ayette? “İkisini” gerçi Hz Meryem (a.s) ile Hz. İsa (a.s)’ı kastediyor ama şimdi burada cümle devam ettiği için işari anlam açısından “ikisini barınmaya elverişli ve akarsuyu olan bir tepede yerleştirdik.” Muhtemelen Hz. İsa Mesih (a.s)’ın olduğu yerde de bir su olacak, ya havuz şeklinde ya başka bir şekilde su olacak.

“Ey elçiler,” yani tebliğci resuller, nebiler “güzel ve temiz olan şeylerden yiyin” bak sırf temiz demiyor bak güzel, göze de hoş gelen mesela meyveler güzeldir, sebzeler güzeldir Allah onların hepsini süslemiştir. Mesela kirazın güzelliği, değil mi? Şeftalinin, karpuzun görünümü, kavunun görünümü her biri birbirinden güzeldir. Üzümün görünüşü göz okşayıcıdır. “..ve salih amellerde bulunun;” samimi yani bütün hayatınız tavırlarınız samimi olsun, “çünkü gerçekten Ben yapmakta olduklarınızı biliyorum.” (Mü'minun Suresi, 51) Diyor Allah. Biliyorum, görüyorum, duyuyorum, hissediyorum hepsini biliyorum diyor Allah. İki kişi varsa üçüncüsü Allah oluyor, üç kişi varsa dördüncüsü Allah’tır.

“İşte sizin ümmetiniz bir tek ümmettir” İslam ümmeti “ve Ben de sizin Rabbinizim; öyleyse Benden korkup-sakının.” (Mü'minun Suresi, 52) Sakınma demek helale harama dikkat etmek, korkmak da Allah’ı darıltmamak, Allah’ın gazabını üstüne çekmemek.

“Ancak onlar, işlerini kendi aralarında (farklı) kitaplar halinde böldüler;” mezheplere, gruplara, cemaatlere ayrıldılar “her bir grup, kendi ellerinde olanla yetinip sevinmektedir.” (Mü'minun Suresi, 53) Her dinde mezhepler, gruplar ve cemaatler var. Mesela Müslümanlıkta da var, Hristiyanlıkta da var, Musevilikte de var çeşit çeşit. Bir de bak “her bir grup, kendi ellerinde olanla yetinip sevinmektedir.” Mesela ehlisünnetim diye övünüyor, “fırka-ı naciyeyim kurtulan benim” diyor. Şiiler’e soruyoruz “biz de fırka-ı naciyeyiz, Resul’ün söylediği Şiasıyız” zaten adı üstünde Şia kurtuluşa eren anlamında görüyorlar. Vahabiler diyor ki “Hepsi şirk içinde hepsi küfre düşmüş Allah bizi kurtardı. Mümin olan topluluk biziz” diyorlar. Ve “Hepsi kendi elinde olanla övünüyor” diyor Allah.

“Artık sen onları, belli bir süreye kadar kendi gafletleri içinde bırak.” (Mü'minun Suresi, 54)Belki Hz. Mehdi (a.s) çıkıncaya kadar, belki Hz. İsa Mesih (a.s) nüzul edinceye kadar, belki kıyamete kadar.

“Onlar sanıyorlar mı ki, kendilerine verdiğimiz mal ve çocuklarla” (Mü'minun Suresi, 55)

“Biz onların hayırlarına koşuyoruz (veya yardım ediyoruz)? Hayır, onlar şuurunda değiller.” (Mü'minun Suresi, 56) Yani mal ve çocuklar onlara belaya dönüşecek diyor Allah. Öyle zannettikleri gibi değil diyor.

“Gerçekten, Rablerine olan haşyetlerinden dolayı saygıyla korkanlar,” (Mü'minun Suresi, 57) Bak saygıyla, haşyet Allah’ın heybeti, Allah’tan korkulması. Saygıyla. Allah’a dine birçok insanın saygıda kusur ettiğini görüyoruz. Dinle, imanla, Kuran’la ilgili alay dolu sözler ediyorlar. Özellikle dindarlar arasında çok yaygın o. Dinle ilgili fıkralar, hoca efendiler bir eve geldiğinde ona mutlaka dinin aleyhinde ahiretle haşa, meleklerle yahut işte cennetle cehennemle alay eden güya fıkralar anlatıyorlar. Onlar da ona alışmış. Onlar din sahibi ama dinle de eğlenen adam konumunda oluyorlar haşa ve çok yaygın bu. Bu çok büyük bir bela.

“Gerçekten, Rablerine olan haşyetlerinden dolayı saygıyla korkanlar,” (Mü'minun Suresi, 57)

“Rablerinin ayetlerine iman edenler,” (Mü'minun Suresi, 58) yani bu ayet doğru diyor inanıyor yani o ayete hüsnü zanla güzel bakıyor. Yani itiraz etmiyor, inkar etmiyor.

“Rablerine ortak koşmayanlar,” (Mü'minun Suresi, 59) Şirk koşmayanlar. Nasıl şirk koşuyor? Mesela Kuran yeterlidir diyorsun, “benim alim hocam da böyle dedi” diyor. Hangisini tercih edersin? “Ben alim hocamı tercih ediyorum” diyor. Kuran’da yok diyordun “Fark etmez. Kuran’da yoksa da benim hocam var diyorsa o zaten vardır” diyor. Kuran ayeti olmaması önemli değil mi diyorsun “Önemli değil” diyor.

CAN DAĞTEKİN: “Sen bu hocadan daha mı iyi biliyorsun?” diyorlar bir de.

ADNAN OKTAR: Tabii. Allah’ın demesi onlar için yeterli olmuyor. Açık ayet okunsa bile “yok ben hocanın dediğine inanırım” diyor. Ama bu her mezhepte her cemaatte var. Tamamında ve bütün insanlarda hakim değil ama bütün cemaatlerin, bütün grupların içinde belirli insan grubunda bunlar var.

“Ve gerçekten Rablerine dönecekler diye, vermekte olduklarını kalpleri ürpererek verenler;” (Mü'minun Suresi, 60) Yani sevinçle heyecan duyarak, ibadet hazzıyla, velilik ruhuyla, kardeşini kendi çocuğunu korur gibi heyecanla ürpererek malı dağıtanlar.

“İşte onlar, hayırlarda yarışmaktadırlar ve onlar bundan dolayı öne geçmektedirler.” (Mü'minun Suresi, 61) Demek ki müminler hayırlarda yarışacaklar, öne geçmeye çalışacaklar. En öne geçen ne oluyor? Hz. Mehdi (a.s) oluyor. En öne geçen kim oluyor? Hz. İsa Mesih (a.s) oluyor, evliyalar oluyor. Bu yarış kıyamete kadar devam edecek, inşaAllah.  

“Hiç kimseye güç yetireceğinden fazlasını yüklemeyiz;” bu bir mucize, hiç kimse güç yetiremeyeceği bir şeyle karşılaşmıyor dünyada. Halbuki rahatça olabilecek bir şey bu ama olmuyor. Bu elle tutulur gözle görülür bir mucizedir. “..elimizde hakkı söylemekte olan bir kitap vardır” Kuran“ve onlar hiç bir haksızlığa uğratılmazlar.” (Mü'minun Suresi, 62) Müminler hiçbir şekilde haksızlığa uğratılmıyor. Çünkü sonsuz akıl olan Allah tarafından kontrol ediliyorlar.

“Hayır, onların kalpleri bundan dolayı bir gaflet içindedir. Üstelik onların, bunun dışında yapmakta oldukları (birtakım şeyler) vardır; onlar bunun için çalışmaktadırlar.” (Mü'minun Suresi, 63) Yani olumsuz kötü şeylerin peşindedirler diyor Allah. Yani sırf gaflet içinde değil kalpleri ayrıca pislik de yapıyorlar, rezillik yapıyorlar, cinayet işliyorlar, Müslümanları eziyorlar.

“Nihayet, onların refahtan şımaran” refah genellikle şımartıyor, “önde gelenlerini azap ile yakalayıverdiğimiz zaman, onlar hemen feryadı basacaklar.” (Mü'minun Suresi, 64) Bu önde gelenlerde bu oluyor ama refah ve zenginlik şımartıyor. Mesela Amerika’da olmuştu, başka ülkelerde de oluyor acayip sapıtıyor, şampanyalar patlatıyorlar, ağzını burnunu kırıyor birbirlerinin, cinsi sapıklık çiziyorlar adeta.

“Bugün feryad etmeyin, çünkü bizden yardım göremezsiniz.” (Mü'minun Suresi, 65) Bir de yalvarıyorlar. Allah intikam aldığında Ben artık yardım etmem diyor.

“Gerçekten benim ayetlerim size okunuyordu, fakat siz topuklarınız üzerinde geri dönüyordunuz;” (Mü'minun Suresi, 66) Biz de mesela Kuran’ı anlatıyoruz adam ısrarla direniyor. Böyle bir şey yok Kuran’da diyorum “var” diyor. Göster diyorum “tamam yok ama hocalar böyle söylüyor” diyor “onlar mı yanlış yaptılar?” diyor. Kuran’da yoksa yok. Bak ne diyor: “Gerçekten benim ayetlerim size okunuyordu, fakat siz topuklarınız üzerinde geri dönüyordunuz.” Bir türlü kabul etmiyordunuz diyor Allah.

“Buna (ayetlerime) karşı” kibirlenerek” Kuran’a karşı “büyüklük taslayarak; gece vakti de hezeyanlar sergiliyordunuz.” (Mü'minun Suresi, 67)  Yani yazılar yazıyordunuz, haberler gönderiyordunuz Kuran’ı kabul etmediğinize dair. Gece diyor bak ayette gece hezeyan tarzında. Hezeyan; zırvalama tarzında abuk sabuk mantıksız Kuran’a karşı direniyordunuz diyor Allah.

“Onlar, yine de o sözü (Kuran'ı) gereği gibi düşünmediler mi, yoksa onlara, geçmişteki atalarına gelmeyen bir şey mi geldi?” (Mü'minun Suresi, 68) Onların hocalarına alimlerine vahiy mi geldi diyor Allah, hüküm mü geldi nereden çıkarıyorlar bunu diyor. “Kuran’ı gereği gibi düşünmediler” diyor Allah. Hakikaten düşünmüyorlar. “Geçmişteki atalarına gelmeyen bir şey mi geldi?” diyor. Geçmişteki atalarına da bir şey gelmiyor. “Yeni bir vahiy mi aldılar?” diyor Allah “nereden çıkarıyorlar bu hükmü?” diyor.