Sayın Adnan Oktar'ın 14 Ocak 2010 tarihli röportajından Mü'minun Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: “Eğer”, diyor Cenab-ı Allah, “onlara merhamet eder”, şeytandan Allah'a sığınırım, Mü'minin Suresi, 75. “Eğer onlara merhamet eder ve onlara dokunan zararı giderirsek de”, yani üstlerindeki o zararı giderirsek de, “taşkınlıkları içinde şaşkınca dolaşmalarını sürdürecekler.” Yine devam ederler diyor Allah. “Andolsun onları azapla da yakaladık. Fakat yine de Rablerine boyun eğmediler ve yakarıp yalvarmadılar.” Allah bana yalvarın diyor. Bana kul olun, beni sevin. Ben sizi ibadet için dünyaya gönderdim diyor.
“Sonunda üzerlerine azabı şiddetli olan bir kapı açtığımızda onlar bunun içinde şaşkına dönüp umutlarını kaybettiler.” Mesela bu da olmaz. Umutlarını kaybetmek. Allah bana dönün ve beni sevin diyor. Umut kaybedecek bir şey yok. Müslüman bunu yapmaz. Umutlarını kaybetmez. “O sizin için kulakları, gözleri ve gönülleri inşa edendir. Ne az şükrediyorsunuz”, diyor Allah. Bakın ne demek istiyor Cenab-ı Allah? Bir. Ben size imtihan ettiğimde umudunuzu kaybetmeyin. Ben bunu beğenmiyorum diyor Allah. Az şükrediyorsunuz diyor. Az şükrederseniz nimeti elinizden alırım diyor. Değil mi? Yalvarıp yakarım diyor. Dua edin bana diyor. Ben sizin ilahınızım diyor Allah ve boyun eğin bana diyor Allah. “Rablerine boyun eğmediler”, diyor.
“O sizin yeryüzünde yaratıp türetendir.” Tabii biz yani daha önceyi hatırlamıyoruz birden bizi dünyaya getirdi Allah. “Hepiniz yalnızca ona döndürüp toplanacaksınız.” Bakın bu çok önemli. Demek ki hiç kimse bu dünyada kalmıyor. Depremden de olsun bilmem başka şeyden de olsun gidecek olan gidecek yani. İnşaAllah. Dolayısıyla aa işte şurada deprem oldu. Adamlar öldü. E kardeşim sen ölmeyecek misin? Sen de kanserden öleceksin. Kalbin tutacak öleceksin. Trafik kazasında öleceksin. Bir şeyden öleceksin ve Allah'ın huzuruna gideceksin. Demek ki hepimiz gideceğiz. O zaman o üslup çok yanlış. Değil mi? Rabbine mümin boyun eğecek. İnşaAllah. Topluca ölmüyor. Tek-tek mecbur değil Allah can almaya. Bazen de toplu alır. Değil mi? Tek vefat ettiğinde niye şaşırmıyorsun? Toplu olunca niye şaşırıyorsun? İnşaAllah.
“O yaşatan ve öldürendir.” “Ben yaşatırım ben öldürürüm”, diyor Allah. Bakın deprem öldürmez. Ben öldürürüm diyor Allah. İnşaAllah. “Gece ile gündüzün aykırılığı veya arda-arda gelişi de onun kanunudur. Yine de aklınızı kullanmayacak mısınız?”, diyor Allah. “Hayır onlar geçmiştekilerin söylediklerinin benzerini söylediler. Dediler ki; “öldüğümüz toprak ve kemik olduğumuz zaman gerçekten biz mi diriltecekmişiz?” Yeniden mi dirileceğiz diyorlar. Bırak diyor bunlar. Toprak olduk artık kemik olduk diyor. Peki kas, daha önce hiç yoktu. Renkli bir dünya görmeye başladın. Ses duyuyorsun, konuşuyorsun, hatıraların var, yiyorsun, içiyorsun, müzik dinliyorsun. Birden canlı bir varlık hale geldin. Bunu yapan güç bir daha niye yapamıyor? Yani neye göre yapamıyor? Nereden çıkartıyor? Bir kere tam anlamıyla yapmışsa buna güç yetirdiyse bir daha bunu rahatça yapabileceği anlaşılmıyor mu?
“Andolsun bu tehdit bize ve bizden önceki atalarımıza yapılmıştı diyorlar.” Bak bu tehdit bize de yapılır. Daha önceki atalarımıza her zaman her dinde bu yapılmıştır. İşte helale-harama dikkat edin. Yeniden siz dirileceksiniz gibi. “Bu geçmişlerin uydurma masallarına başka bir şey değildir.” Bırakın bunları diyorlar. Yani biz doğduk işte olduk diyor. Nasıl oldun? Boş ver diyor. E tamam işte o boş verse ona göre boş vere göre ona göre karşılık alır işte. İnşaAllah.
“De ki: “Eğer biliyorsanız söyleyin yeryüzü ve içindeki olanlar kimindir”, diyor Allah. Soruyor. Kime ait? O binalar her yer kime aittir? E Allah'ındır diyecekler diyorlar. “De ki yine de öğüt alıp düşünmeyecek misiniz?”, diyor. “De ki yedi göğün Rabbi ve büyük arşın Rabbi kimdir?” Yedi göğün katmanları. “Ve büyük arşın Rabbi kimdir” diyor. “Allah'ındır diyecekler. De ki; “yine de sakınmayacak mısınız?” Peki nasıl oluyor bu yani? Kime sorsan Allah'a inanıyorum diyor. Peki ahirete nasıl inanamıyorsun? Bu nasıl bir ilahi inancı yani değil mi?
“De ki; “eğer biliyorsanız söyleyin her şeyin melekûtu ve mülk ve yönetimi kimin elindedir? Ki o koruyup kolluyorken kendisi korunmuyor.” Allah ben korunmaya ihtiyacım yok diyor. Ama ben koruyorum diyor. “Allah'ındır diyecekler. De ki; “öyleyse nasıl orada böyle büyüleniyorsunuz?” Niye büyünün içine giriyorsunuz diyor Allah. Değil mi?
“Hayır biz onlara hakkı getirdik ancak onlar gerçekten yalancıdırlar. Allah hiçbir çocuk edilmemiştir.” Bak Allah Hıristiyanların o düşüncesini de eleştiriyor. “Onunla birlikte hiçbir ilah yoktur. Eğer olsaydı bir ilah elbette kendi yarattığını götürürdü.” Yani çatışma olurdu aralarında diyor Allah. Öyle bir şey olsaydı. Kendi yarattığını götürdü. “Ve ilahların bir kısmına karşı üstünlük sağlardı.” İlahlar savaşırdı o zaman diyor. Mücadele ederdi diyor.
“Allah onların nitelendire geldiklerinden yücedir. Gaybı ve müşahede edilene bilendir.” Yani geçmişi de bilir, geleceği de bilir. Şu anda bilir diyor Allah. “Ortak koştuklarından yücedir. De ki; “Rabbim eğer onlara vaat olan azabı mutlaka bana göstereceksen, Rabbim bu durumda beni zulmeden kavim içinde bırakma.” Beni başka bir yere götür ya Rabbi diyor. İnşaAllah. Bakın diyor. “De ki Rabbim eğer onlara vaat olan azabı mutlaka bana göstereceksen”, yani “o yeri yakıp yıkacaksan”, diyor Allah. Ayet.
“Rabbim bu durumda beni zulmeden kavim içinde bırakma.” Beni oradan çıkart diyor. “Gerçek şu ki, biz onları tehdit ettiğimiz şeyi şüphesiz sana gösterme gücüne sahibiz.” Yani bunu yaparız diyor Allah. “Kötülüğü en güzel olanla uzaklaştır.” Tebliğ yapın diyor. Dini yayın. Anlatın. “Biz onların nitelendire geldiklerini en iyi bileniz.” Ne yaptıklarını biliyoruz diyor Allah. Çünkü kendi yaratıyor. “Ve de ki; “Rabbim şeytanın kışkırtmalarından sana sığınırım. Ve onların yanında bulunmalarından da sana sığınırım Rabbim.” Şeytandan Allah'a sığınacak. Yanında bulunmasını da istemiyor. İnşaAllah.
“Sonunda onların birine ölüm geldiği zaman der ki; “Rabbim beni geri çevir”. Yani getir dünyaya. Bak nasıl mümin olacağım, nasıl iyi olacağım diyor. “Ki geride bıraktığım dünyada salih amellerde bulunayım.” Yani güzel, samimi amellerde bulunayım. Samimi eylemler yapayım. “Asla”, diyor Allah. “Gerçekten bu yalnızca bir sözdür. Bunu da kendisi söylemektedir. Onların önlerinde diriltilip kaldırılacakları güne kadar bir engel, berzah vardır.” Asla dönemezler diyor. İnşallah. Reenkarnasyoncu arkadaşlara buradan özellikle belirtiyorum ayeti. Çok açık. Bak önlerinde “onların önlerinde diriltilip kaldırılacakları güne kadar”, kıyamet insanları ayağa kaldırılacağı güne kadar, “bir engel, berzah” vardır diyor. “Böylece sura üfürüldüğü zaman artık o gün aralarında soylar veya soy bağları yoktur.” Artık kavim, ırk, düşünce hiçbir şey yoktur ya Allah.
“Ve üstünlük unsur olarak soyluğu veya birbirine durumlarını soruşturmazlar da”. Sen hangi ailedensin? İşte Bebek’te mi oturuyorsun? Böyle sormazlar diyor. İnşaAllah. “Artık kimin tartısı ağır basarsa, işte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendilerdir.” Tabi tartılınca böyle bazı cins tipler terazi zannediyor. O üstüne çıkarmak. Öyle bir şey yok. Allah'ın yaptığı tespit burada kast edilen.
“Kimin tartısı hafif gerilirse işte onlar da nefislerinin hüsrana uğratanlar. Cehennemde ebedi olarak kalacak olanlardır. Ateş onların yüzlerini yalayarak yakar da onun içinde onlar etleri sıyrılmış olarak sırıtan dişlerle kalıverirler”, diyor Allah. Yani bütün yüzlerindeki etler dökülecek diyor Allah cehennemde. İnşaAllah. Cehennem ateşi diyor. Ve benim bütün bu tehditlerim diyor onları daha da azıyorlar diyor Allah başka bir ayette. Yani daha da uzaklaştırıyor diyor açıklamaları. Ama tabi bunu da yaratan Allah’tır. Dolayısıyla bizim ölüm durumunda bu tip olaylarda yapılacak, yapmamız gereken şeyleri Allah bize söylüyor bak. Boyun eğmemiz, yalvarıp yakarmamız, umut umudumu kaybetmememiz, çok şükretmelerimiz, çok şükredilmesi, ahiret inancımızın güçlü olması, ölümün Allah tarafından yaratıldığını bilmemiz ve diğer güzel Allah'ın müjdeleri. Mesela diyor ya Cenabı Allah, depremde ölenler şehittir diyor Allah. Ne güzel. Yani dünyada kalıp ne yapacak yani şehit olarak ettiyse. Son diyor, rahat bir hayat onun için. Daha ne istiyor yani? İnşaAllah. Dolayısıyla Allah hepsine vefat edenlere rahmet etsin. Sonra canını verenlere, Cenab-ı Allah'ın katına ulaşanlara Allah güzellik, rahmet ihsan etsin. Sağ kalanlara da sabır, sağlık, sıhhat, mutluluk, neşe nasip etsin Allah. Dolayısıyla biz onların üzülmesini istemiyoruz. Üzülecek bir şey yok. Gayet normal. Nasıl bir trafik kazasında bir insan öldüğünde bir felaket değilse bu, bir hayırsa. Değil mi? Mesela kanserden ölüyor, ülserden ölüyor, beyin kanamasından ölüyor.
OKTAR BABUNA: Milyonlarcası hocam. Her gün milyonlarca insan ölüyor.
ADNAN OKTAR: Ne bileyim işte kuş gribinden, domuz gribinden her şeyden ölüyor insanlar. Durduk yere sebepsiz ölüyorlar. Dolayısıyla ölümü felaket gibi göstertmek olmaz. Ölüm doğum gibi son derece doğal, tabi bir şeydir. Allah'ın bir kanunudur. Mümin onu saygıyla karşılayacak. Ve güzellik olarak görecek. Felaket tellallığı olmaz. Buna dikkat edeceğiz. İnşaAllah.