Müminun Suresi, 1-17 Ayetlerinin Tefsiri

(Müslümanların namusunu korumak farzdır, bu da İttihad-ı İslam'la olur. Emaneti titiz korumak farzdır)

 

Adnan Oktar'ın Kaçkar TV'deki canlı röportajı (2 Kasım 2010)

ADNAN OKTAR: Müminun Suresi, şeytandan Allah’a sığınırım. Rahman Rahim olan Allah’ın adıyla. “Müminler gerçekten felah bulmuştur.” Yani kurtuluş bulmuşlardır, kurtulmuşlardır. “Onlar namazlarında huşu içinde olanlardır.” Yani namazlarında kalpleri ferah, boş şeylerle kafası meşgul olmayan ama namazda insanın aklına bazı şeyler gelir, bu vesvese olarak gelir, onlar ehemmiyet vermesinler. Fakat namazda dikkat Allah’a verilecek. “Onlar tümüyle boş şeylerden yüz çevirenlerdir.” İşte boş filmler, boş konuşmalar, facebookta boş yazışmalar, anlamsız hiçbir amacı olmayan hareketler, bunlardan müminler kaçınacaklar. “Onlar zekata ilişkin söz ve görevlerini mutlaka yerine getirenlerdir.” Gücü yettiği kadar Allah yolunda harcamak yani gücü yettiği kadar, müthiş bereket getirir. Mesela kuyunun suyunu çektikçe daha çok gelir, çektikçe daha çok gelir, yeni su gelir daha güzeli gelir. Ama almazsan, kokuşur su orada, bozulur. Mal da böyle aktıkça, para da  aktıkça Allah zenginlik, bereket, bolluk ve güzellik verir, hepsinin üstünde Allah’ın rızasını kazanırsın. 

“Ve onlar ırzlarını, (iffetlerini) koruyanlardır.” Yani gayri meşru ilişkiye girmezler. Gayri meşru bir tavırları olmaz. Ama şimdi ırzını koruma derken bunun ufku da geniş. Biz Afganistan’daki mümin kardeşlerimizi, mümin kız kardeşlerimizi, oradaki çocukları, küfrün eline teslim edip, oradaki sapıkların eline teslim edip, cihad edip, Allah yolunda gayret edip onları kurtarmaya kalkmazsak, müminlerin ırzını korumamış oluruz. Bak ırzını demiyor, “ırzlarını”, bütün müminlerin ırzını korumak. Namusunu, haysiyetini korumak, bizim üzerimize farzdır. Müslüman’ın namusuna halel getirtmeyeceğiz, inşaAllah. Mesela Irak’da öyle, Afganistan’da öyle, oradaki çocukları da kullanıyorlar Amerikalı askerler, İngiliz askerler falan. Akıl almaz, yani Afganistan tarihinin en iğrenç, en korkunç konumu oluştu şu an. Karzai geçenlerde adam sinirinden ağladı. Bak o bile onların çizgisinde olmasına rağmen, adam tahammül edemeyip ağladı yani, gerginliğiyle. Bunun için ne yapacağız? İttihad-ı İslam’ı oluşturacağız. Müslümanların ırzını korumak ancak İttihad-ı İslam ile olur. İttahad-ı İslam olmadığında, bütün Müslümanların ırzı, namusu payimar olurlarken seyredilirse bu ne olur? Haram olur. Anormal bir hareket olur ve karşılığı Cehennem olabilir. Sudan’da böyle, Irak’ta böyle, öbür ülkelerde böyle, Afganistan’da böyle, Moro’da böyle, Çad’da böyle.

Dünyanın her tarafında Müslümanların ırzı, namusu, hayatı perişan ediliyor. Mahvediliyor Müslümanlar. Dinine imanına saldırılıyor, o da bir iffettir. Peygamberimiz (s.a.v.)’e saldırılıyor, Kuran’a saldırılıyor, o da bir iffettir, iffete saldırıdır. Müminlerin iffetine bir taarruz var. Buna karşı var gücümüzle savunacağız. Sadece cinsel ilişki değildir bu iffet, dinine saldırıldımı orada da iffetin gider, orada da namusun gider. Mukaddesatına saldırıyorsa orada da senin namusun gider. Çözüm çok kolaydır, Müslümanların Birliği, İttihad-ı İslam, Türk-İslam Birliği’dir. “Ancak” diyor Cenab-ı Allah “eşleri” yani nikahlı eşleri “ya da sağ ellerinin sahip olduklarına karşı” Peygamber Efendimiz (s.a.v.) zamanında, sağ ellerinin sahip olduğu kadınlar vardı müminlerin. Nasıl oluyordu? Ya cariye olarak satın alıyorlar veyahut kadın geliyor diyor ki; “ben sana kendimi hibe ettim, Allah için kendimi hibe ediyorum” diyor. “Sana aitim” diyor bitt, onun olmuş oluyor. Başka kimseyle ilişkiye girmiyor, mühim olan bu. Zaten böyle olmasındaki hikmet şu, neslin bozulmaması. Çünkü bir kadın birçok kişiyle ilişkiye girmiş olsa, nesil bozulur. Neslin bozulmaması için Allah onu farz kılmış. Sadece o erkeğe ait olmuş oluyor. Ve o zaman zaten o ondan da daha çok hoşnut olur, zevk alır. Onun için hibe ettiğinde de, ona ait olduğu için yine helali oluyor.

Cariye olarak olduğunda yine hibe ettiği için helali oluyordu o devirde, inşaAllah. “Bu konuda kınanmış değillerdir.” Bu konuda kınanmazlar. Yani bir kadın nikahlı olarak evlendiyse kınanmaz. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) zamanında kendini hibe eden kadınlar kınanmamıştır. Daha sonraki dönemde de kendilerini hibe etmiştir mümin kadınlar, kınanmazlar. Cariye olarak gelmişlerdir, kınanmazlar. Cariye kadınlarla beraber olmuştur müminler kınanmamışlardır o devirde. “Fakat kim bundan ötesini ararsa, artık onlar sınırı çiğneyenlerdir.” Yani bunun dışında kendi kendine bir yol çıkartırsa, yani bu Allah’ın yolunu beğenmezse, Allah’ın çıkardığı bu helal sınırları beğenmezse, “sınırı çiğneyenlerdir” diyor Allah. Çünkü adam nikahı beğenmiyor, bu sınırı çiğnemek olur. Mesela Peygamber Efendimiz (s.a.v.) zamanında cariyeliği beğenmiyor veya kadınların kendini hibe etmesini beğenmiyor Peygamber Efendimiz (s.a.v.) zamanında, onları yanlış yolda ve yanlış hareket etmiş olarak görüyor. O zaman kendisi de fahişe konumuna düşer. Fahşa işlemiş olur, fahişe konumuna düşer. Çünkü Allah’ın doğru bildiğini, Allah’ın doğru dediğini yanlış göstermiş olur, fahişe konumuna gelir. Dolayısıyla Peygamberimiz (s.a.v.)’e ve sahabelere o yönde dil uzatanlar fahişe konumundadır, inşaAllah. Tabii Müslüman inancına göre böyle, küfür inancına göre zaten onlar muhatabımız değil. Onlar küfür içindeyseler, inanmıyorsa onlar bambaşka bir alem, onlarla bizim bir muhataplığımız olmaz.

“Yine onlar emanetlerine ve ahitlerine riayet edenlerdir.” Mesela emanet, bir insanı ona emanet ediyorsun veyahut eşyayı emanet ediyorsun, titiz korunacak. Emaneti titiz korumak farzdır. “Ve ahit” söz ver diyor. Mesela diyor ki; ben bunu yapacağım, ahit veriyorsun. Mümin sözünde duracak, sözünden caymayacak, emanet verildiğinde, emanete titiz olacak. “Onlar namazlarını titizlikle koruyanlardır.” Mesela sabah namazına bazı kardeşlerimiz kalkmıyorlar, uyanamadım, diyor. Kardeşim sana beş milyar vereceğiz desek, öyle bir uyanırsın ki sen, hoplarsın hoplarsın. Böyle bayram sevinci içerisinde böyle kendi şarkı çıkarıyor o anda böyle bir şeyler, müzik söylüyor, hoplayıp kalkıyor. Demek ki ufacık bir menfaatte, yani sabah namazında kalktığında sana bir bilgisayar hediye edeceğim, erken kalkarsan, erken kalk, o vakitte bana yetişirsen al sana bir bilgisayar vereceğim. Kaçırır mı onu? Mümkün değil Allah’ın izniyle, inşaAllah. Ama namaz deyince, bol bol namazı kaçırıyor adam. Yok saati kurmamışım, yok hatırlatmamışlar, yok uyumuşum, bilmem ne falan diye böyle çok gıcık ve çok münasebetsiz açıklamalar bunlar. Ufacık bir menfaatte bile asla namaz imkanı kaçırmıyorlar. Müslüman namazını asla bırakmaz. Sabah namazı en titiz olması gereken namazlardan birisidir. Öğlen namazını da öyle, ikindiyi de öyle, akşamı da öyle, yatsıyı da öyle, bunların hepsinde titizlik gerekir, inşaAllah. İşte “yorgundum, uyuyup kalmışım” olmaz, ona göre ayarlayacaksın, inşaAllah.

Yol diyorlar, gidiyorum, kardeşim ona göre ayarla, yani yol seni esir almasın sen yolu esir al. “İşte yeryüzünün hakimiyetine ve Ahiret’in nimetlerine varis olacak olanlar onlardır.” Yani dünya hakimi olacak olanlar onlardır. Dünya hakimiyetinden bahsediyor Cenab-ı Allah. “İşte yeryüzünün hakimiyetine ve Ahiret’in nimetlerine varis olacak olanlar onlardır.” 10. Ayet, bak rakamlara bakıyorum 1987’yi veriyor. Yukarıya da baktığımda 1,9,8,7-1987. Ki o da yine Mehdiyet’in tarihidir, inşaAllah. “Ki onlar Firdevs Cennetlerine varis olacaklar, içinde ebedi olarak kalacaklardır.” Cennet’te, biliyorsunuz girdiğinde Cennet’e bir daha çıkış yok, sonsuza kadar. Bak “Andolsun” diyor Cenab-ı Allah, “Biz insanı süzme bir çamurdan yarattık.” Yani balçık satılıyor ya kil, bu seramik çamur, halis çamur, seramik çamur, ondan yarattım diyor Allah. Anlamazlıktan geliyorlar, çok açık. “Sonra onu bir su damlası olarak, savunması sağlam bir karar yerine yerleştirdik.” O anne rahminde küçük bir embriyo olarak Allah yerleştiriyor.

“Sonra o su damlasını bir alak (embriyo) olarak yarattık, ardından o alak’ı (hücre topluluğunu) bir çiğnem et parçası olarak yarattık. Daha sonra o çiğnem et parçasını kemik olarak yarattık.” Bak mesela burada çok acayip, kemiğin sonradan yaratılması. “Sonra kemik olarak yarattık, böylece kemiklere de et giydirdik. Sonra da bir başka yaratılışla onu inşa ettik.  Yaratıcıların en güzeli olan Allah ne yücedir” Bak, “çiğnem et parçasına kemik olarak yarattık.” Önce kemik oluşuyor, “böylece kemiklere de et giydirdik” üzerine de et giydiriliyor. “Sonra bir başka yaratılışla onu inşa ettik. Yaratıcıların en güzeli olan Allah ne yücedir” Bak, “sonra bir başka yaratılışla onu inşa ettik.” İkinci yaratılışı da bambaşka bir sistemle yaratıyor Allah. Şimdi dünyadaki sistem böyle, Ahiret’teki sistem bambaşka, daha değişik bir yaratılış. “Sonra bunun ardından sizi gerçekten ölecek olanlarsınız sonra gerçekten kıyamet günü diriltileceksiniz. Andolsun üstünüzde yedi yol yarattık. Biz yaratmada gafiller değiliz” 17. Ayet 7.  7`den bahsediyor.

 


Müminun Suresi, 1-10 Ayetlerinin Tefsiri

(Allah için her şeyini vermek çok asil bir tavır, sevginin en güzel ifade şeklidir)

 

Adnan Oktar'ın 6 Şubat 2011 Kanal Avrupa ve Çay Tv'deki canlı sohbetinden

ADNAN OKTAR: Müminun suresi, Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla. Şeytandan Allah’a sığınırım. “Müminler gerçekten felah bulmuştur. Onlar namazlarında huşu içinde olanlardır.” Ne yapacağımızı Allah bize bildiriyor. Namazlarında huşu içinde, namazını kılacak ve huşu içinde olacak. Beş vakit farz namazlarını, sünnetleri kılacak. “Onlar tümüyle boş şeylerden yüz çevirenlerdir.” Meleyani şeylerden vazgeçenlerdir. “Onlar zekata ilişkin söz ve görevlerinde mutlaka yerine getirendir.” Zekat; yani fazla malı, parası olduğunda onu etrafa dağıtıyor. “Ve onlar ırzlarını, iffetlerini koruyanlardır.” Yani gayri meşru ilişkiye girmiyor, helali ile ilişkiye giriyor. “Ancak eşleri yada sağ ellerinin sahip olduklarına karşı,” ya eşi, helali veyahut cariyesi, yani kendini hibe etmiş bir kadın ve yahut  cariyesi. Sağ elinin dediği, yani ona ait olan kadın. Başkasıyla ilişkiye girmeyen, ona ait olduğunu açıkça ifade eden, kendini ona bağlamış, hibe etmiş. Bir şekilde hibe etmiş kadın. “Tutumları hariç. Bu konuda kınanmış değillerdir. Fakat kim bunların ötesini ararsa artık onlar sınırı çiğneyenlerdir.” İşte bak Allah, sınırın nerede çiğneneceğini söylüyor. 

“Onlar emanetlerine ve ahidlerine riayet edenlerdir.” Emanet, bize mesela bir emanet verildi, değil mi? İnsanlar bize emanettir. Din bize bir emanettir. Allah’ın kitabını korumakla biz mükellefiz, vatanı korumakla mükellefiz, değil mi? Emanetler çok, inşaAllah. “Onlar namazlarını titizlikle koruyanlardır.” 5 vakit sünneti seniyeye ittiba ila namazlarını koruyanlar. Sahibi tertip, muntazam namazlarını kılanlar. “İşte (yeryüzünün hakimiyetine ve ahiretin nimetlerine) varis olacak onlardır.” Böyle olursanız diyor Allah, hem yeryüzünde nimet veririm, ahirette de cennete giderseniz, Allah’ın rızasını kazanırsınız. Yalnız şu çok önemli; Allah’a ibadet ederken cennet için değil, Allah’ın rızası için ibadet etmek lazım. Allah onu makbul görüyor, Allah’ın rızasını hedeflemek lazım. Lütfuyla cennet verirse tabii ki iftihar ederiz, çok hoşnut oluruz. Ama bizim asıl amacımız Allah’ın rızası olacak, inşaAllah. Asil olan, güzel olan budur. Bak şeytan itlik yaptı, değil mi? Ne kadar güzel, biz Allah’ı görmeden iman ediyoruz ve canımızı vermeyi kabul ediyoruz. Ne kadar güzel bir sevgi, Allah bunu beğeniyor işte.

Mesela gençliğimizi veriyoruz, hayatımızı veriyoruz, malımızı veriyoruz, Allah bunu çok beğeniyor. Ama öbür türlü, mesela melek kabul ediyor Allah’ı. Zaten mecbur melek Allah’a ibadet etmeye, başka ikinci bir yol yok melek için. Ama insan için iki yolu da görecek durumu var, küfre de gidebilir, İslam’a da girebilir. Allah için hareket ediyor ve Allah’ı o kadar çok seviyor ki, görmediği halde Allah için canını verebiliyor. Allah bunu çok beğeniyor işte, biz de çok beğeniyoruz. Dünyadaki en güzel görüntü bu, en hoşa giden görüntü bu, en asil görüntü budur. Dünyanın en güzel süsü de budur. Aşk; en güzel duygu aşktır. Aşkın en güzel ifade şekli de budur, canını vermektir. Allah için, sevdiği için canını vermek veyahut hayatını, gençliğini, malını mülkünü, her şeyini vermek Allah’a. Çok asil bir hareket, sevginin en güzel ifade şeklidir. Birçok sevgi karşılıklı olur ama burada karşılık yok, sadece Allah’ın rızasını istiyoruz. Çok asil, bayağı güzel ve  dünyanın en güzel süsüdür bu işte. Yoksa dünya sandalyeler, bağlar, bahçeler olur, hiçbir şey ifade etmez. Allah’ı sevmedikten sonra bir insan, Allah’tan korkmadıktan sonra hiçbir anlamı yok, inşaAllah

 


Müminun Suresi, 1-11 Ayetlerinin Tefsiri

(Müminler dünyada da ahirette de rahat ederler)

 

Adnan Oktar'ın 26 Nisan 2011 A9 Tv Ve Gaziantep Olay Tv'deki Canlı Sohbetinden

ADNAN OKTAR: Rahman Rahim olan Allah’ın adıyla, şeytandan Allah’a sığınırım. Müminun Suresi “Mü'minler gerçekten felah bulmuştur;” kurtuluşa ermiştir. İçleri ferahtır, işleri rast gider, dünyada, ahirette rahat ederler. “Onlar namazlarında hûşû içinde olanlardır”. Namazlarında Müslüman kalbini Allah’a verecek, vesvese ile uğraşmayın. Baktınız vesvese ediyorsunuz, bir-iki-üç, diyeceksin ki bu bir hastalık. Üçten fazla ise, bu hastalıktır. O zaman itibar edilmez. İlk aklınıza gelen şekli geçerlidir. İki mi kıldım, üç mü kıldım, üç mü kıldım, dört mü kıldım, hafif zann-ı galip ne tarafta ise, onunla bitireceksin. Vesveseye gerek yok.

“Onlar namazlarında hûşû içinde olanlardır;  Onlar, 'tümüyle boş' şeylerden yüz çevirenlerdir;” dedikodu ile, ipsiz sapsız boş işlerle, boş konularla vakit geçirmiyorlar. Yazık, insanı sıkar. Boş diziler, bilmem neler, şunlar bunlar, yani insanın içini hafakanlar basar. Kalk spor yap, kalk güzelce evi düzenle, bir şeyler yap, bir gönül alacak bir şey yap, bilgini arttır, bahçeye çıkıp ağaçların güzelliğine bak, Allah’ın yarattıklarına bak. Domuşup oturup böyle dır dır dır dedikodu yapmak, boş işlerle, boş dizilerle vakit kaybetmek yazık. “Onlar, zekata ilişkin (söz ve görevlerini mutlaka) yerine getirenlerdir;” Fakire, fukaraya bol bol dağıtacaksın. Onlar da sevinecek, sen de sevineceksin. Sevdiklerin mutlu oldu mu, sen de mutlu olursun. Bol dağıttın mı, daha da zengin olursun. Dağıtmadın mı, fakirleşirsin. Kıstıkça fakirleşirsin, kıstıkça fakirleşirsin. Dağıttıkça zenginleşirsin. Şu anki ekonomik krizin nedeni, dağıtılmamasıdır. Zenginlerin fakirlere parayı dağıtmamasıdır. Dağıtmayınca, bakın zengin kendi de batıyor, kendi de iflas ediyor. Dağıt, bol bol mal alsınlar, fabrikalar işlesin, sen de daha fazla kazan. Daha fazla kazan, daha fazla dağıt, arkasından daha da fazla kazanırsın, daha da gelişirsin, inşaAllah.

“ Ve onlar ırzlarını, iffetlerini koruyanlardır;” Helali ile ilişkide bulunuyor. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) zamanında ise, cariyesi veyahut kendini hibe eden kadınlar. Onlar helalidir, onlarla beraber olabilir. “Ancak eşleri ya da sağ ellerinin sahip olduklarına karşı (tutumları) hariç; bu konuda kınanmış değillerdir.” Eşleri dedikleri, nikahlı olanlar işte. “Sağ ellerinin sahip oldukları” dediği; kadın diyor ki, sen benim sahibimsin, sana aitim, diyor. O, onun sahibi, tamam. Ben başka hiç kimseye ait değilim, sana aitim, diyor. Kuran’ın bahsettiği budur işte; azatlı cariye veya cariyeler, Peygamber Efendimiz  (s.a.v.) zamanında böyleydi, kastedilen budur, “... bu konuda kınanmış değillerdir. Fakat kim bundan ötesini ararsa, artık onlar sınırı çiğneyenlerdir.” Ehl-i fahşa oluyor. “(Yine) Onlar, emanetlerine ve ahidlerine riayet edenlerdir.” Emanet edilmiş, mesela bir eşya emanet edilmiş, emaneti koruyacaksın. Bir çocuk emanet edilmiş, onu koruyacaksın. Bir hanım emanet edilmiş, onu koruyacaksın. Para emanet edilmiş, koruyacaksın. “...ahidlerine riayet edenlerdir.” Söz verdi mi, sözünü yerine getirecek. Şunu yapacağım dedi mi, yerine getirecek. Yapmayacağı bir sözü vermeyecek, söz verdi mi yerine getirecek, inşaAllah.

“Onlar, namazlarını da (titizlikle) koruyanlardır.” Canım istediği zaman namaz kılarım, istemediğim zaman kılmam olmaz. Sahib-i tertib olacak. 5 vakit namazını kılıyorsa, muntazaman sabah, öğlen, ikindi, akşam, yatsı, vitir, hepsini muntazam kılacak, sahib-i tertib olacak. Yani işte arada bir, öyle şey olmaz, kastedilen namaz odur. Bakın, “Onlar, namazlarını da (titizlikle) koruyanlardır.” Sahib-i tertib olmak, düzgün 5 vakit namazını ardı ardına namaz vakitlerini geçirmeden sünnete riayet ederek kılmak. “İşte (yeryüzünün hakimiyetine” dünya hakimiyetine, “...ve ahiretin nimetlerine) varis olacak olanlar onlardır.” Mehdiyet’in güzel goncaları, güzel çiçekleri onlardır, diyor Cenab-ı Allah. “Ki onlar Firdevs (cennetlerin)e de varis olacaklardır;” onlara ayrıca cennet de vereceğim, diyor Allah. “...içinde de ebedi olarak kalacaklardır.” Sonsuza kadar kalacaklardır, diyor inşaAllah Cenab-ı Allah. Bak işte, “...varis olacak olanlar onlardır.” Bu dünya hakimiyetine, ağırlıklı olarak ona bakıyor ayet.

“Ki onlar Firdevs (cennetlerin)e de varis olacaklardır;” Ayrıca cennet de vereceğim, diyor Allah. Ama aslında tabii bir Müslüman cennet için değil Allah rızası için gayret eder. Cennet; ikram olarak Allah tarafından verilir. Cennet amaçlanmaz, Allah’ın rızası amaçlanır. Bakın sakın orada bir yanlış, bir hata yapılmasın. Cennet için namaz kılınmaz, Allah rızası için namaz kılınır. Allah’ın ikramı olarak cennet verilir müminlere, inşaAllah. Umarsın tabii Cenab-ı Allah’tan, o güzelliği umarsın ama niçin yapıyorsun dediğinde, cennet için yapıyorum denmez. Allah rızası için, Allah rızasının da çoğunu isteyeceğiz, inşaAllah. 

 


Müminun Suresi, 1-10 Ayetlerinin Tefsiri

(Müminler yeryüzünün hakimiyetine ve ahiretin nimetlerine varis olacaklardır)

 

Adnan Oktar'ın 31 Mart 2011 A9 Tv Ve Samsun Aks Tv'deki Canlı Sohbetinden

ADNAN OKTAR: Müminun Suresi, Rahman Rahim olan Allah’ın adıyla, şeytandan Allah’a sığınırım; “Mü'minler gerçekten felah bulmuştur.” Bütün müminler kurtulmuştur, rahat etmiştir diyor Allah. “Onlar namazlarında hûşû içinde olanlardır.” Yani konsantre olup kalplerinde Allah’a bağlanmış olanlardır. “Onlar, 'tümüyle boş' şeylerden yüz çevirenlerdir.” “Boş işlerle uğraşmazlar” diyor. Yani gereksiz, faydasız, sıkıcı işlerle uğraşmazlar. “Onlar, zekata ilişkin (söz ve görevlerini mutlaka) yerine getirenlerdir.” Yani fakirlere yardım ederler, imkanları dahilinde. “Ve onlar ırzlarını, iffetlerini koruyanlardır.” Yani “gayri meşru cinsel ilişkiye girmezler” diyor.

“Ancak eşleri ya da sağ ellerinin sahip olduklarına karşı (tutumları) hariç.” Eşi ve yahut cariyesi, yani kendini hibe etmiş kadınlar veyahut cariyeler. Bu hariç, bu konuda kınanmış değillerdir, o helaldir diyor Cenab-ı Allah. “Fakat kim bundan ötesini ararsa, artık onlar sınırı çiğneyenlerdir.” “Fahşaya girenlerdir” diyor. “Onlar, emanetlerine ve ahidlerine riayet edenlerdir.” Bir şeyi emanet aldığında emanete titiz olmak lazım, iyi korumak lazım. Ev olabilir, araba olabilir, bir şey olur, her ne olursa olsun. Ve ahid; sözleşme yaptığında da mutlaka o sözleşmeye uymak lazım. “Onlar, namazlarını da (titizlikle) koruyanlardır.” Muntazam namazlarını beş vakit günde, titizlikle devam ettirenlerdir. “İşte (yeryüzünün hakimiyetine ve ahiretin nimetlerine) varis olacak onlardır.” Yani “Mehdiyet’in talebeleri, Mehdiyet’in insanları bu şekildedir” diyor Allah. Bak, “işte (yeryüzünün hakimiyetine ve ahiretin nimetlerine) varis olacak onlardır.” 1, 9, 8, 7. ayetler anlatıyor. Ne yapıyor? 1987, evet. Yani rakamlara yukarıya doğru baktığımızda 1987’yi veriyor.

 


Mü'minun Suresi, 1-11 Ayetlerinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 14 Ocak 2010 tarihli röportajından Mü'minun Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: Müminun Suresi. Rahman Rahim Olan Allah’ın adıyla. Şeytandan Allah’a sığınırım. ‘’Mü'minler gerçekten felah bulmuştur;‘’ancak Müminler felah buluyor, kurtuluş buluyorlar. ’’Onlar namazlarında hûşû içinde olanlardır;’’, yani kafası dağılmayan, dikkatlice namazlarını kılıyorlar. ’’Onlar, 'tümüyle boş' şeylerden yüz çevirenlerdir;’’ böyle televole kültürü içerisinde olmuyorlar. Aklı başında oluyorlar. ‘’Onlar, zekata ilişkin (söz ve görevlerini mutlaka) yerine getirenlerdir;’’ yani bol bol harcıyorlar Allah rızası için. ‘’Ve onlar ırzlarını, iffetlerini koruyanlardır.’’ Yani gayri meşru cinsel ilişkiye girmezlerdi diyor, helaliyle inşaAllah. ‘’Ancak eşleri ya da sağ ellerinin sahip olduklarına karşı’’ yani eşleri ya da cariyelerine karşı, ‘’tutumları hariç, bu durumda kınanmış değillerdir.’’ Ya nikâhlısı olacak ya cariyesi. ‘’Fakat kim bundan ötesini ararsa, artık onlar sınırı çiğneyenlerdir.’’ Gayrı meşru fuhşa girmiş olurlar diyor Allah. ‘’(Yine) Onlar emanetlerine ve ahitlerine riayet edenlerdir’’ biri emanet verdi mi emanete riayet edeceğiz. Ahit ve sözleşmeye riayet edeceğiz. ‘’Onlar, namazlarını da (titizlikle) koruyanlardır.’’ beş vakit namazlarını kılacaklar. Tadil-i Erkan ile sünnete uygun kılacaklar. ‘’İşte (yeryüzünün hâkimiyetine ve ahretin nimetlerine varis) olacak onlardır’’ yeryüzüne kim hâkim olacak? 

OKTAR BABUNA: Hz. Mehdi (a.s.) Hz. İsa (a.s.) ile birlikte inşaAllah. 

ADNAN OKTAR: Orada o zaman, burda Mehdi (a.s.)’nin özellikleri de sayılıyor. ‘’Ki onlar Firdevs (Cennetlerin)e de varis olacaklardır; içinde de ebedi olarak kalacaklardır.’’ Sonsuza kadar.

 


Mü'minun Suresi, 1-14 Ayetlerinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 2 Kasım 2010 tarihli röportajından Mü'minun Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: Müminun Suresi, şeytandan Allah’a sığınırım. Rahman Rahim olan Allah’ın adıyla. “Müminler gerçekten felah bulmuştur.”Yani kurtuluş bulmuşlardır, kurtulmuşlardır. “Onlar namazlarında huşu içinde olanlardır.” Yani namazlarında kalpleri ferah, boş şeylerle kafası meşgul olmayan ama namazda insanın aklına bazı şeyler gelir, bu vesvese olarak gelir, onlar ehemmiyet vermesinler. Fakat namazda dikkat Allah’a verilecek. “Onlar tümüyle boş şeylerden yüz çevirenlerdir.” İşte boş filmler, boş konuşmalar, facebookta boş yazışmalar, anlamsız hiçbir amacı olmayan hareketler, bunlardan müminler kaçınacaklar. “Onlar zekata ilişkin söz ve görevlerini mutlaka yerine getirenlerdir.” Gücü yettiği kadar Allah yolunda harcamak yani gücü yettiği kadar, müthiş bereket getirir. Mesela kuyunun suyunu çektikçe daha çok gelir, çektikçe daha çok gelir, yeni su gelir daha güzeli gelir. Ama almazsan, kokuşur su orada, bozulur. Mal da böyle aktıkça, para da  aktıkça Allah zenginlik, bereket, bolluk ve güzellik verir, hepsinin üstünde Allah’ın rızasını kazanırsın. “Ve onlar ırzlarını, (iffetlerini) koruyanlardır.” Yani gayri meşru ilişkiye girmezler.

Gayri meşru bir tavırları olmaz. Ama şimdi ırzını koruma derken bunun ufku da geniş. Biz Afganistan’daki mümin kardeşlerimizi, mümin kız kardeşlerimizi, oradaki çocukları, küfrün eline teslim edip, oradaki sapıkların eline teslim edip, cihad edip, Allah yolunda gayret edip onları kurtarmaya kalkmazsak, müminlerin ırzını korumamış oluruz. Bak ırzını demiyor, “ırzlarını”, bütün müminlerin ırzını korumak. Namusunu, haysiyetini korumak, bizim üzerimize farzdır. Müslüman’ın namusuna halel getirtmeyeceğiz, inşaAllah. Mesela Irak’da öyle, Afganistan’da öyle, oradaki çocukları da kullanıyorlar Amerikalı askerler, İngiliz askerler falan. Akıl almaz, yani Afganistan tarihinin en iğrenç, en korkunç konumu oluştu şu an. Karzai geçenlerde adam sinirinden ağladı. Bak o bile onların çizgisinde olmasına rağmen, adam tahammül edemeyip ağladı yani, gerginliğiyle. Bunun için ne yapacağız? İttihad-ı İslam’ı oluşturacağız. Müslümanların ırzını korumak ancak İttihad-ı İslam ile olur. İttahad-ı İslam olmadığında, bütün Müslümanların ırzı, namusu payimar olurlarken seyredilirse bu ne olur? Haram olur. Anormal bir hareket olur ve karşılığı Cehennem olabilir. Sudan’da böyle, Irak’ta böyle, öbür ülkelerde böyle, Afganistan’da böyle, Moro’da böyle, Çad’da böyle. Dünyanın her tarafında Müslümanların ırzı, namusu, hayatı perişan ediliyor.

Mahvediliyor Müslümanlar. Dinine imanına saldırılıyor, o da bir iffettir. Peygamberimiz (s.a.v.)’e saldırılıyor, Kuran’a saldırılıyor, o da bir iffettir, iffete saldırıdır. Müminlerin iffetine bir taarruz var. Buna karşı var gücümüzle savunacağız. Sadece cinsel ilişki değildir bu iffet, dinine saldırıldımı orada da iffetin gider, orada da namusun gider. Mukaddesatına saldırıyorsa orada da senin namusun gider. Çözüm çok kolaydır, Müslümanların Birliği, İttihad-ı İslam, Türk-İslam Birliği’dir. “Ancak” diyor Cenab-ı Allah “eşleri” yani nikahlı eşleri “ya da sağ ellerinin sahip olduklarına karşı” Peygamber Efendimiz (s.a.v.) zamanında, sağ ellerinin sahip olduğu kadınlar vardı müminlerin. Nasıl oluyordu? Ya cariye olarak satın alıyorlar veyahut kadın geliyor diyor ki; “ben sana kendimi hibe ettim, Allah için kendimi hibe ediyorum” diyor. “Sana aitim” diyor bitti, onun olmuş oluyor. Başka kimseyle ilişkiye girmiyor, mühim olan bu. Zaten böyle olmasındaki hikmet şu, neslin bozulmaması. Çünkü bir kadın birçok kişiyle ilişkiye girmiş olsa, nesil bozulur. Neslin bozulmaması için Allah onu farz kılmış. Sadece o erkeğe ait olmuş oluyor. Ve o zaman zaten o ondan da daha çok hoşnut olur, zevk alır. Onun için hibe ettiğinde de, ona ait olduğu için yine helali oluyor. Cariye olarak olduğunda yine hibe ettiği için helali oluyordu o devirde, inşaAllah. “Bu konuda kınanmış değillerdir.” Bu konuda kınanmazlar. Yani bir kadın nikahlı olarak evlendiyse kınanmaz. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) zamanında kendini hibe eden kadınlar kınanmamıştır.

Daha sonraki dönemde de kendilerini hibe etmiştir mümin kadınlar, kınanmazlar. Cariye olarak gelmişlerdir, kınanmazlar. Cariye kadınlarla beraber olmuştur müminler kınanmamışlardır o devirde. “Fakat kim bundan ötesini ararsa, artık onlar sınırı çiğneyenlerdir.” Yani bunun dışında kendi kendine bir yol çıkartırsa, yani bu Allah’ın yolunu beğenmezse, Allah’ın çıkardığı bu helal sınırları beğenmezse, “sınırı çiğneyenlerdir” diyor Allah. Çünkü adam nikahı beğenmiyor, bu sınırı çiğnemek olur. Mesela Peygamber Efendimiz (s.a.v.) zamanında cariyeliği beğenmiyor veya kadınların kendini hibe etmesini beğenmiyor Peygamber Efendimiz (s.a.v.) zamanında, onları yanlış yolda ve yanlış hareket etmiş olarak görüyor. O zaman kendisi de fahişe konumuna düşer. Fahşa işlemiş olur, fahişe konumuna düşer. Çünkü Allah’ın doğru bildiğini, Allah’ın doğru dediğini yanlış göstermiş olur, fahişe konumuna gelir. Dolayısıyla Peygamberimiz (s.a.v.)’e ve sahabelere o yönde dil uzatanlar fahişe konumundadır, inşaAllah. Tabii Müslüman inancına göre böyle, küfür inancına göre zaten onlar muhatabımız değil. Onlar küfür içindeyseler, inanmıyorsa onlar bambaşka bir alem, onlarla bizim bir muhataplığımız olmaz. “Yine onlar emanetlerine ve ahitlerine riayet edenlerdir.” Mesela emanet, bir insanı ona emanet ediyorsun veyahut eşyayı emanet ediyorsun, titiz korunacak. Emaneti titiz korumak farzdır. “Ve ahit” söz ver diyor. Mesela diyor ki; ben bunu yapacağım, ahit veriyorsun. Mümin sözünde duracak, sözünden caymayacak, emanet verildiğinde, emanete titiz olacak. “Onlar namazlarını titizlikle koruyanlardır.” Mesela sabah namazına bazı kardeşlerimiz kalkmıyorlar, uyanamadım, diyor.

Kardeşim sana beş milyar vereceğiz desek, öyle bir uyanırsın ki sen, hoplarsın hoplarsın. Böyle bayram sevinci içerisinde böyle kendi şarkı çıkarıyor o anda böyle bir şeyler, müzik söylüyor, hoplayıp kalkıyor. Demek ki ufacık bir menfaatte, yani sabah namazında kalktığında sana bir bilgisayar hediye edeceğim, erken kalkarsan, erken kalk, o vakitte bana yetişirsen al sana bir bilgisayar vereceğim. Kaçırır mı onu? Mümkün değil Allah’ın izniyle, inşaAllah. Ama namaz deyince, bol bol namazı kaçırıyor adam. Yok saati kurmamışım, yok hatırlatmamışlar, yok uyumuşum, bilmem ne falan diye böyle çok gıcık ve çok münasebetsiz açıklamalar bunlar. Ufacık bir menfaatte bile asla namazı, namaz imkanı kaçırmıyorlar. Müslüman namazını asla bırakmaz. Sabah namazı en titiz olması gereken namazlardan birisidir. Öğlen namazını da öyle, ikindiyi de öyle, akşamı da öyle, yatsıyı da öyle, bunların hepsinde titizlik gerekir, inşaAllah. İşte “yorgundum, uyuyup kalmışım” olmaz, ona göre ayarlayacaksın, inşaAllah. Yol diyorlar, gidiyorum, kardeşim ona göre ayarla, yani yol seni esir almasın sen yolu esir al. “İşte yeryüzünün hakimiyetine ve Ahiret’in nimetlerine varis olacak olanlar onlardır.” Yani dünya hakimi olacak olanlar onlardır. Dünya hakimiyetinden bahsediyor Cenab-ı Allah. “İşte yeryüzünün hakimiyetine ve Ahiret’in nimetlerine varis olacak olanlar onlardır.” 10. Ayet, bak rakamlara bakıyorum 1987’yi veriyor.

ALTUĞ BERKER: MaşaAllah Hocam.

ADNAN OKTAR: Yukarıya da baktığımda 1,9,8,7-1987. Ki o da yine Mehdiyet’in tarihidir, inşaAllah. “Ki onlar Firdevs Cennetlerine varis olacaklar, içinde ebedi olarak kalacaklardır.” Cennet’te, biliyorsunuz girdiğinde Cennet’e bir daha çıkış yok, sonsuza kadar. Bak “Andolsun” diyor Cenab-ı Allah, “Biz insanı süzme bir çamurdan yarattık.” Yani balçık satılıyor ya kil, bu seramik çamur, halis çamur, seramik çamur, ondan yarattım diyor Allah. Anlamazlıktan geliyorlar, çok açık. “Sonra onu bir su damlası olarak, savunması sağlam bir karar yerine yerleştirdik.” O anne rahminde küçük bir embriyo olarak Allah yerleştiriyor. “Sonra o su damlasını bir alak (embriyo) olarak yarattık, ardından o alak’ı (hücre topluluğunu) bir çiğnem et parçası olarak yarattık. Daha sonra o çiğnem et parçasını kemik olarak yarattık.” Bak mesela burada çok acayip, kemiğin sonra yaratılması.

ALTUĞ BERKER: Evet, inşaAlah.

ADNAN OKTAR: “Sonra kemik olarak yarattık, böylece kemiklere de et giydirdik. Sonra da bir başka yaratılışla onu inşa ettik.  Yaratıcıların en güzeli olan Allah ne yücedir” Bak, “çiğnem et parçasını kemik olarak yarattık.” Önce kemik oluşuyor, “böylece kemiklere de et giydirdik” üzerine de et giydiriliyor. “Sonra bir başka yaratılışla onu inşa ettik. Yaratıcıların en güzeli olan Allah ne yücedir” Bak, “sonra bir başka yaratılışla onu inşa ettik.” İkinci yaratılışı da bambaşka bir sistemle yaratıyor Allah. Şimdi dünyadaki sistem böyle, Ahiret’teki sistem bambaşka, daha değişik bir yaratılış. “Sonra bunun ardından sizi gerçekten ölecek olanlarsınız sonra gerçekten kıyamet günü diriltileceksiniz. Andolsun üstünüzde yedi yol yarattık. Biz yaratmada gafiller değiliz” 17. Ayet 7.  7`den bahsediyor. 

 


Mü'minun Suresi, 1-12 Ayetlerinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 26 Nisan 2011 tarihli röportajından Mü'minun Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR:Rahman Rahim olan Allah’ın adıyla, şeytandan Allah’a sığınırım. Müminun Suresi “Mü'minler gerçekten felah bulmuştur;” kurtuluşa ermiştir. İçleri ferahtır, işleri rast gider, dünyada, ahirette rahat ederler. “Onlar namazlarında hûşû içinde olanlardır”. Namazlarında Müslüman kalbini Allah’a verecek, vesvese ile uğraşmayın. Baktınız vesvese ediyorsunuz, bir-iki-üç, diyeceksin ki bu bir hastalık. Üçten fazla ise, bu hastalıktır. O zaman itibar edilmez. İlk aklınıza gelen şekli geçerlidir. İki mi kıldım, üç mü kıldım, üç mü kıldım, dört mü kıldım, hafif zann-ı galip ne tarafta ise, onunla bitireceksin. Vesveseye gerek yok. “Onlar namazlarında hûşû içinde olanlardır;  Onlar, 'tümüyle boş' şeylerden yüz çevirenlerdir;”dedikodu ile, ipsiz sapsız boş işlerle, boş konularla vakit geçirmiyorlar. Yazık, insanı sıkar. Boş diziler, bilmem neler, şunlar bunlar, yani insanın içini hafakanlar basar. Kalk spor yap, kalk güzelce evi düzenle, bir şeyler yap, bir gönül alacak bir şey yap, bilgini arttır, bahçeye çıkıp ağaçların güzelliğine bak, Allah’ın yarattıklarına bak. Domuşup oturup böyle dır dır dır dedikodu yapmak, boş işlerle, boş dizilerle vakit kaybetmek yazık. 

“Onlar, zekata ilişkin (söz ve görevlerini mutlaka) yerine getirenlerdir;” Fakire, fukaraya bol bol dağıtacaksın. Onlar da sevinecek, sen de sevineceksin. Sevdiklerin mutlu oldu mu, sen de mutlu olursun. Bol dağıttın mı, daha da zengin olursun. Dağıtmadın mı, fakirleşirsin. Kıstıkça fakirleşirsin, kıstıkça fakirleşirsin. Dağıttıkça zenginleşirsin. Şu anki ekonomik krizin nedeni, dağıtılmamasıdır. Zenginlerin fakirlere parayı dağıtmamasıdır. Dağıtmayınca, bakın zengin kendi de batıyor, kendi de iflas ediyor. Dağıt, bol bol mal alsınlar, fabrikalar işlesin, sen de daha fazla kazan. Daha fazla kazan, daha fazla dağıt, arkasından daha da fazla kazanırsın, daha da gelişirsin, inşaAllah. “Ve onlar ırzlarını, iffetlerini koruyanlardır;”Helali ile ilişkide bulunuyor. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) zamanında ise, cariyesi veyahut kendini hibe eden kadınlar. Onlar helalidir, onlarla beraber olabilir. “Ancak eşleri ya da sağ ellerinin sahip olduklarına karşı (tutumları) hariç; bu konuda kınanmış değillerdir.” Eşleri dedikleri, nikahlı olanlar işte. “Sağ ellerinin sahip oldukları” dediği; kadın diyor ki, sen benim sahibimsin, sana aitim, diyor. O, onun sahibi, tamam. Ben başka hiç kimseye ait değilim, sana aitim, diyor. Kuran’ın bahsettiği budur işte; azatlı cariye veya cariyeler, Peygamber Efendimiz  (s.a.v.) zamanında böyleydi, kastedilen budur, “... bu konuda kınanmış değillerdir. Fakat kim bundan ötesini ararsa, artık onlar sınırı çiğneyenlerdir.” Ehl-i fahşa oluyor. “(Yine) Onlar, emanetlerine ve ahidlerine riayet edenlerdir.” 

Emanet edilmiş, mesela bir eşya emanet edilmiş, emaneti koruyacaksın. Bir çocuk emanet edilmiş, onu koruyacaksın. Bir hanım emanet edilmiş, onu koruyacaksın. Para emanet edilmiş, koruyacaksın. “...ahidlerine riayet edenlerdir.” Söz verdi mi, sözünü yerine getirecek. Şunu yapacağım dedi mi, yerine getirecek. Yapmayacağı bir sözü vermeyecek, söz verdi mi yerine getirecek, inşaAllah. “Onlar, namazlarını da (titizlikle) koruyanlardır.” Canım istediği zaman namaz kılarım, istemediğim zaman kılmam olmaz. Sahib-i tertib olacak. 5 vakit namazını kılıyorsa, muntazam sabah, öğlen, ikindi, akşam, yatsı, vitir, hepsini muntazam kılacak, sahib-i tertib olacak. Yani işte arada bir, öyle şey olmaz, kastedilen namaz odur. Bakın, “Onlar, namazlarını da (titizlikle) koruyanlardır.” Sahib-i tertib olmak, düzgün 5 vakit namazını ardı ardına namaz vakitlerini geçirmeden sünnete riayet ederek kılmak. “İşte (yeryüzünün hakimiyetine” dünya hakimiyetine, “...ve ahiretin nimetlerine) varis olacak olanlar onlardır.” Mehdiyet’in güzel goncaları, güzel çiçekleri onlardır, diyor Cenab-ı Allah. “Ki onlar Firdevs (cennetlerin)e de varis olacaklardır;” onlara ayrıca cennet de vereceğim, diyor Allah. 

“...içinde ebedi olarak kalacaklardır.” Sonsuza kadar kalacaklardır, diyor inşaAllah Cenab-ı Allah. Bak işte, “...varis olacak olanlar onlardır.” Bu dünya hakimiyetine, ağırlıklı olarak ona bakıyor ayet. “Ki onlar Firdevs (cennetlerin)e de varis olacaklardır;” Ayrıca cennet de vereceğim, diyor Allah. Ama aslında tabii bir Müslüman cennet için değil Allah rızası için gayret eder. Cennet; ikram olarak Allah tarafından verilir. Cennet amaçlanmaz, Allah’ın rızası amaçlanır. Bakın sakın orada bir yanlış, bir hata yapılmasın. Cennet için namaz kılınmaz, Allah rızası için namaz kılınır. Allah’ın ikramı olarak cennet verilir müminlere, inşaAllah. Umarsın tabii Cenab-ı Allah’tan, o güzelliği umarsın ama niçin yapıyorsun dediğinde, cennet için yapıyorum denmez. Allah rızası için, Allah rızasının da çoğunu isteyeceğiz, inşaAllah.

“Andolsun, Biz insanı, süzme bir çamurdan yarattık.”Normal bildiğiniz porselen gibi; var ya bu porselen tabak, bu çay bardağı gibi, bunun gibi normal porselenden yapılmıştır insan. Şimdi bu insanların acayibine gidiyor; heykel, porselen heykel var ya dışarıda, o heykele birdenbire Cenab-ı Allah’ın ona ol demesi ile insan halinde yürümeye başlamıştır, o, olay bu, başka karışık bir şey yok. Mesela siz demin burada yoktunuz, birden Allah yarattı. Ama orada sen porselenden bir heykel olarak da duruyor olabilirdin, o heykel birden yürümüş oluyor, olay bu, o kadar, yani yaratılış bu şekildedir. Öyle evrim, devrim, mevrim falan yok. Bunu da niçin yapıyor Cenab-ı Allah? Hoşumuza gitsin diye. Allah’ın porselene ihtiyacı mı var? Yani bu porselen olmadığında insan yaratılır anlamına gelmiyor ki, sırf şaşırtıcı olması için yaratılıyor, olay bu. Allah doğrudan yoktan yaratıyor. Allah’ın porselene hiçbir şekilde ihtiyacı yok. Ama porselenden bir heykelin hareket etmesi şaşırtıcıdır ve çok hayret vericidir, değil mi?

Yani şok bir olaydır, insanın nefesi kesilir. Düşünün porselenden duran bir şeyin birdenbire Selamun Aleykum ben geldim derse, insanın yüreği hoplar, değil mi? Hoşuna gitsin diye yapıyor Allah. Yoksa aynı şeyi zaten Allah her gün yaratıyor, insanların haberi yok. İnsanlar her gün yaratılıyor. “Her an, o her an bir iştedir” diyor Allah, her an yaratılıyor insan. Mesela kardeşimiz kapıyı açıyor geliyor, o anda yaratılıyor işte, bir anda insan yaratılıyor. İnsanlar ona şaşırmıyorlar, alışmışlar ona. Halbuki aynı sistemdir, arada hiçbir fark yok. Mesela demin sen de yoktun, birden karşıma geldin. Yaratıyor Allah, her an yaratır. Porselenden yaratma ile bu yaratmanın sistemi tıpatıp aynıdır, birebir aynıdır. Sadece bunu makul görmemizin nedeni, buna alışmış olmamızdır, yani alışkanlıktan dolayı buna şaşırmıyoruz. Porselende, alışkanlık dışı yani olağanüstü bir şey olduğu için, alıştığımız sistemin dışında olduğu için algıda seçicilikten kaynaklanan şaşırma oluyor, çünkü heykel yürümez. Birden yürüyünce şok oluyor, hoşlarına gitsin diye yapıyor Allah.

 


Mü'minun Suresi 1-13 Ayetlerinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 9 Nisan 2013 tarihli sohbetinden Mü'minun Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: Allah dinsizliğe, ateizme karşı Kuran’da bizi uyarıyor; “Mücadele edin” diyor Allah. Yani “bu gerilimi, bu heyecanı sürekli yaşayın” diyor. Allah’ın emri. Tabii ki ateizme karşı, Marksist düşünceye karşı, Allah’ı inkar eden Darwinist, materyalist zihniyete karşı ilmi, akılcı mücadele vereceğiz. Bölünme riski sırf Güneydoğu için değil ki, bütün Türkiye için mevzubahis. Eğer İslam, Kuran yaşanmazsa sırf Güneydoğu gitmez, her yer gider. Her yer mahvolur. Bölünme değil, mahvolma tehlikesi var. Bölünme tehlikesi ayrı bir tehlikedir. Bütün olarak mahvolma tehlikesi var. Helak olma tehlikesi var. Allah, Kuran’da kavimleri sürekli helak olmakla tehdit ediyor. Kuran’ın neresini açarsanız açın. Bismillahirrahmanirrahim. Açıyorum, bakın; şeytandan Allah’a sığınırım, Mü’minun Suresi, Rahman Rahim olan Allah’ın adıyla;

“Mü'minler gerçekten felah bulmuştur; Onlar namazlarında huşu içinde olanlardır;” Onlar, 'tümüyle boş' şeylerden yüz çevirenlerdir; Onlar, zekata ilişkin (söz ve görevlerini mutlaka) yerine getirenlerdir; Ve onlar ırzlarını koruyanlardır; Ancak eşleri ya da sağ ellerinin sahip olduklarına karşı (tutumları) hariç; bu konuda kınanmış değillerdir. Fakat kim bundan ötesini ararsa, artık onlar sınırı çiğneyenlerdir. (Yine) Onlar, emanetlerine ve ahidlerine riayet edenlerdir.” Ahid, söz. Biz kime söz verdik? Allah’a söz verdik, Kuran okuyacağımıza dair. Ahid bu. “Onlar, namazlarını da (titizlikle) koruyanlardır.” Beş vakit namazlarını kılanlardır. “İşte yeryüzünün hakimiyetine,” İttihad-ı İslam’a, ayet bak; “işte yeryüzünün hakimiyetine ve ahiretin nimetlerine varis olacak onlardır.” “Bunu yaparsanız dünya hakimi olursunuz” diyor Allah, Mü’minun Suresi 10. ayette. “Ki onlar Firdevs (cennetlerin)e de varis olacaklardır; içinde de ebedi olarak kalacaklardır. Andolsun, biz insanı, süzme bir çamurdan yarattık.” “Evrimle yaratmadık” diyor Allah, porselen gibi bir heykelden. “Sonra onu bir su damlası olarak, savunması sağlam bir karar yerine yerleştirdik” diyor Cenab-ı Allah.

 


Mü'minun Suresi, 2-10, 17 Ayetlerinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 19 Mart 2010 tarihli röportajından Mü'minun Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: Müminun Suresi, şeytandan Allah’a sığınırım. “Onlar namazlarında huşu içinde olanlardır”, huşu içinde demek, yani dikkatini veren, Allah’la bağlantı halinde olanlar. “Onlar, 'tümüyle boş' şeylerden yüz çevirenlerdir”, böyle facebook’ta falan oturup milletle atışıp kapışıp böyle boş işlerle saatlerini kaybedenler değildir diyor. Faydalı işlere vakit verenlerdir diyor Allah. “Onlar, zekata ilişkin (söz ve görevlerini mutlaka) yerine getirenlerdir” Yani fakirlere mutlaka yardım edenlerdir diyor Allah. “Ve onlar ırzlarını, iffetlerini koruyanlardır” yani helaliyle ilişkiye girerler diyor. “Ancak eşleri ya da sağ ellerinin sahip olduklarına karşı”, yani eşleri veya cariyelerine karşı tutumları hariç “bu konuda kınanmış değillerdir”. Yani bu konularda serbesttirler diyor Allah. “Fakat kim bundan ötesini ararsa, artık onlar sınırı çiğneyenlerdir”. Yani gayrimeşru ilişkiye girenlerdir diyor. “Onlar, emanetlerine ve ahidlerine riayet edenlerdir”. Bir şey size emanet edildiğinde, emanetin hakkını yerine getirin diyor, emanete hıyanet etmeyin diyor Allah. Ahit, söz verdiğinizde sözünüzü yerine getirin diyor Allah. “Onlar, namazlarını da (titizlikle) koruyanlardır”. Namazlarında titiz davranacaklar diyor. Yani devam edecekler namazlarına. “İşte (yeryüzünün hakimiyetine ve Ahiretin nimetlerine) varis olacak onlardır”. Mesela bu önemli bu ayet, bu yönüyle. Bakın diyor ki; “işte (yeryüzünün hakimiyetine ve Ahiretin nimetlerine) varis olacak onlardır”. Mesela bu ayetin ebcedine baktığımızda, bakıyoruz bir hakimiyet tarihi çıkıyor. Bu yönüyle çok şaşırtıcı oluyor. Bakın mesela 17. Ayet; “andolsun, Biz sizin üstünüzde yedi yol yarattık”. Bak 17, fakat 7 yoldan bahsediyor Allah. Mesela 12. ayette, 12 rakamından bahsediyor Allah. Yani şaşırtıcı, çok var Kuran’da böyle.