Nur Suresi, 11-18 Ayetlerinin Tefsiri

(Allah Kuran'da vurguya çok önem veriyor; insanın beyni vurguda açılır. Dedikodu ve iftira büyük haramdır.)

 

Adnan Oktar'ın 27 Şubat 2011 Kanal Avrupa Ve Çay Tv’deki Canlı Sohbetinden

ADNAN OKTAR: Nur Suresi, 11. ayet “Doğrusu, uydurulmuş bir yalanla gelenler sizin içinizden birlikte davranan bir topluluktur. Siz onu kendiniz için bir şer saymayın aksine o sizin için bir hayırdır. Onlardan her bir kişiye kazandığı günahtan (bir ceza) vardır. Onlardan (iftiranın) büyüğünü yüklenenlere ise büyük bir azap vardır”. Demek ki Müslümanlar içerisinde de iftiracı, yalan söyleyen, üçkağıtçı tipler oluyor, olacak. Kuran ona işaret ediyor. Hatta “birlikte davranan bir topluluk (kendi içinizde de olabilir)” diyor Allah. ”Siz onu kendiniz için bir şer saymayın aksine o sizin için bir hayırdır”, dedikodusu yapılan adam üzülüyor. “Beni rezil etti, benim aleyhime oldu” diyor. Halbuki Allah; “öyle değil” diyor. Bak ne diyor? ”Siz onu kendiniz için bir şer saymayın”, ”aleyhinize değil” diyor, Allah; ”aksine o sizin için bir hayırdır.” Hem sevap kazanmanıza, hem yücelmenize, hem karşı tarafın ezilmesi yönünde bir durum olduğu için de oradan da bir berekete vesile olduğu için, hayır olur” diyor Cenab-ı Allah. Ahirette de Allah’ın rızasını kazanmış oluyor kişi bu konumdan dolayı, sabrettiği için.

”Onu işittiğiniz zaman erkek müminler ile kadın müminlerin nefisleri adına hayırlı bir zanda bulunup, “bu açıkça uydurulmuş iftira bir sözdür” demeleri gerekmez miydi?” Özellikle Müslümanlar birbirlerinin aleyhinde bir haber duyduklarında hemen meraklılar, bir kısım Müslümanlar; “vay neler yapmış bak” gibisinden. Halbuki Allah diyor; “bir iftira duyduğunuzda size bir fasık haber getirirse ona inanmayın” diyor, Allah. “Araştırın, tahkik edin doğruysa inanın” diyor. ”Onu işittikleri zaman erkek müminler ile kadın müminlerin hayırlı bir zanda bulunup”, bak “hayırlı bir zan”. Demek bir hayırlı zan var, bir de hayırsız zan var. ”Hayırlı bir zanda bulunup, “bu açıkça uydurulmuş iftira bir sözdür” demeleri gerekmez miydi?” ‘yani güzelce de vurgulayın” diyor, Allah. Bu bir iftira sözüdür demiyor, Cenab-ı Allah, “açıkça, alenen, net “uydurulmuş bir iftira sözüdür demeleri gerekmez miydi”, güzelce vurgulayın diyor Allah iftira olduğunu. ”Ona karşı dört şahitle gelmeleri gerekmez miydi? Şahitleri getirmediklerine göre, artık onlar Allah Katında yalancıların ta kendileridir”. Dört tane şahit istiyor Cenab-ı Allah, salih, samimi, açık şahit. Bu kadınlar için de erkekler için de, İslam aleminde yaşayan, Müslümanlar içinde yaşayan insanlar için muazzam bir hayat garantisidir. Çünkü bir kadının en korktuğu şey kendisine cinsel iftira atılmasıdır. Çünkü bütün onurunu kıracak bir şey oluyor. Çok çekinir kadınlar bundan. Erkekler için de tabii zor bir şey ama kadınlar için daha da zordur. Cenab-ı Allah ne kadar mükemmel bir sistem kurmuş.

”Ona karşı dört şahitle gelmeleri gerekmez miydi?” Dört şahit gerekiyor yoksa hiçbir şekilde aleyhinde konuşamıyor şahıs hiçbir şekilde. Suç oluyor, bayağı fiili, fiziki bir suç. ”Şahitleri getirmediklerine göre, artık onlar Allah Katında yalancıların ta kendileridir”. Bir de bunlara bir daha inanılmıyor. Şahitlik yapamıyorlar çünkü Allah Katında yalancı oldukları için, sürekli olarak yalancı olarak biliniyorlar. ”Eğer Allah’ın dünyada ve ahirette sizin üzerinizde fazlı ve rahmeti olmasaydı, içine daldığınız dedikodudan dolayı size büyük bir azap dokunurdu”, ”Allah müthiş bir bela verirdim ama yapmadım” diyor. ”O durumda siz onu (iftirayı) dillerinizle aktardınız” yani dedikodu yapıyordunuz o ona söylüyor, o ona söylüyor. ”Ve hakkında bilginiz olmayan şeyi ağzınızla söylediniz”. Halbuki çok iyi net bilgiye sahip olması lazım şahitli, ispatlı bilgiye sahip olması lazım. “Ve bunu kolay sandınız”, ne var bunda dedikodu yaparız, alışmışız, herkes yapar gibi, kolay sandınız diyor. ”Oysa o Allah Katında çok büyük (bir suç) tür” diyor, Allah, “öyle zannetiğiniz gibi değil” diyor Allah.

”Onu işittiğiniz zaman “bu konuda söz söylemek bize yakışmaz, Allah’ım. Sen yücesin bu büyük bir iftiradır” demeniz gerekmez miydi?” En baştan bir kere “ne haddimize, biz böyle bir şeyi ağzımıza dahi almayız” diyorlar, ”bu konuda söz söylemek bize yakışmaz, Allah’ım. Sen yücesin bu büyük bir iftiradır.” Bu bir iftiradır değil bak, büyük bir iftiradır, yani vurgu çok önemlidir konuşmalarda. “İftira atıyorsun” dersen, öyle değil. “Kardeşim sen ne yaptın, sen çok büyük bir iftira atıyorsun. Aklını başına al, çok büyük bir rezillik yapıyorsun, çok büyük bir acımazlık yapıyorsun, yaptığın olay çok büyük” denmesi gerekiyor. Kuran’da vurgu önemlidir, Cenab-ı Allah Kuran’da vurguya çok önem veriyor. Çünkü insanın beyni vurguda açılır. Mesela bir şeyde net kanaati varsa, o konuda muhalifse ama olay da çok önemliyse onun ehemmiyetini vurgulayacak cümleler kullanması gerekiyor. Kuran’da bu sürekli ortada olan bir gerçek. ”Eğer iman edenlerden iseniz, bunun gibisine bir daha dönmemeniz için Allah size öğüt vermektedir”, yani dinsizseniz zaten dinsiz yapar ona bir şey yok. “Ama iman ehliyseniz, bunun gibisine bir daha dönmemeniz için Allah size öğüt vermektedir” diyor, Allah. Yani ikinci tekrarını kabul etmiyor, Allah. “Bir daha hiçbir şekilde yapmayacaksınız” diyor. Bak toplum düzeyinde ne büyük rahatlık bu. Dedikodu yok mesela, çok rahat edersin. Bir genç kıza iftira atılamıyor, atamıyorsun. Ne kadar güzel, insanın kafası son derece salim olur. ”Allah size ayetleri açıklıyor. Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.”

 


Nur Suresi, 11-18, 22-26 Ayetlerinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 4 Şubat 2010 tarihli röportajından Nur Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: Şeytandan Allah’a sığınırım, “Sizden, faziletli ve varlıklı olanlar”; bakın Kuran önce diyor ki, faziletli diyor, varlıklı olanlar demiyor, faziletli, çünkü fazilet yoksa varlıklı olsa da kıymeti yok. “Yakınlara, yoksullara ve Allah yolunda hicret edenlere”; evini bırakmış gelmiş mesela Müslümanlara sığınmış, “mal vermekte”, para vermekte “eksiltme yapmasınlar”, bol bol Allah rızası için onlara tasaddukta bulunsunlar, “affetsinler ve hoşgörsünler.” Bu hoş görme demin söylediğim tarzda gene aynı şekilde, yanlış anlaşılmasın. Hoş görme demek; yaptığı hatayı hatırlatıp, ona şefkatli davranmak. “Allah’ın sizi bağışlamasını sevmez misiniz? Allah bağışlayandır, esirgeyendir. Namus sahibi, bir şeyden habersiz, mümin kadınlara (zina suçu) atanlar, dünyada ve Ahirette lanetlenmişlerdir. Ve onlar için büyük bir azap vardır.” İt kopuk takımı, mesela bir kadınla ilişkiye giremediğinde hemen ona bir iftira atar. İşte bana şunu dedi, bunu dedi, şöyle ilişkiye girdim, böyle ilişkiye girdim; ahlaksızlık yapar. Ben lise yıllarında çok bilirim, Akademi’deyken falan, ele geçiremedi mi şey yaparlar. Hatta kızcağız da ilişkiye girmezse bu sefer lezbiyen olduğunu yayarlar etrafa. Mecbur ederler onu böyle biriyle beraber olmaya. Bak diyor ki Allah; “Onlar için büyük bir azap vardır.” Azap demiyor Allah ‘büyük bir azap’ vardır diyor mümin kadına iftira atıldığında çok büyük karşılığı var. “O gün, kendi dilleri, elleri ve ayakları aleyhlerinde yaptıklarına dair şahitlikte bulunacaklardır.”Diyor ki mesela; “ben, yok öyle bir şey yapmadım” diyor. Dili diyor ki; “evet yaptı, söyledi böyle bir sözü” diyor. Elleri ve ayakları da şahitlik yapıyor. “O gün Allah hak ettikleri cezayı eksiksiz verecektir.” diyor, tam.

“Ve onlar da Allah'ın hiç şüphesiz hak olduğunu bileceklerdir.” “Kötü kadınlar kötü erkeklere; kötü erkekler kötü kadınlara” tam denk diyor Allah. Kötü ise erkek, kötü kadına. “İyi ve temiz erkekler, iyi ve temiz kadınlara yaraşır.” Allah karşılıklı birbirinden etkilenecek şekilde, iyi-temiz kadın, iyi-temiz erkekten hoşlanıyor. Takvaysa, akıllıysa takva ve akıllı erkekten hoşlanıyor. Akılsızsa akılsızdan hoşlanıyor. Pis ise pisten hoşlanıyor. Allah; öyle bir kanun yarattım, diyor.

“Bunlar, onların demekte olduklarından uzaktırlar. Bunlar için bir bağışlanma ve kerim (üstün) bir rızık vardır.” Yani mümin kadınlar temizdirler diyor Cenab-ı Allah. “Doğrusu, uydurulmuş bir yalanla gelenler, sizin içinizden birlikte davranan bir topluluktur.” Müminlerden de iftiracı ve dedikoducu böyle adamlar çıkıyor ahlaksız yani Müslüman kadınlara iftira atıyor, Müslüman erkelere iftira atıyor. Cinsellikle ilgili iftiralar bunlar. Bu şerefsizliğe çok yatkındır insanların birçoğu, cinsel iftiraya. Ve içinizden birlikte davranan bir topluluktur, Müslümanlardan diyor Allah. Müslüman olduğu halde bu ahlaksızlığı yapıyorlar diyor. “Siz onu kendiniz için bir şer saymayın, aksine o sizin için bir hayırdır.” Bak demin anlattım, şer gibi görünüyor ama hayır var. Daha çok sevap alır. Daha hayrına olur, hiçbir şey olmaz. “Onlardan her bir kişiye kazandığı günahtan (bir ceza) vardır. Onlardan (iftiranın) büyüğünü yüklenene ise büyük bir azap vardır” diyor Allah. “Onu işittiğiniz zaman, erkek müminler ile kadın müminlerin kendi nefisleri adına hayırlı bir zanda bulunup: "Bu, açıkça uydurulmuş iftira bir sözdür" demeleri gerekmez miydi?” Şimdi birçok angut ve avanak Müslüman, gazetede bir haber çıkıyor.

Mesela Baron’un gazetesinde bir haber çıkıyor. Diyorlar ki; falanca Müslüman zina etmiş. Seks kasetleri çıkmış evinde. Tam da tahmin ediyordum, doğruymuş demek ki ya diyor. Yahut diyor ki; direk zina etmiş diyor. Böyle bir olay varmış, hatta kasetler bile varmış diyor. Vay vay vay! diyor. Ne kadar çok duyuyoruz, değil mi? Bak diyor ki Allah böyle adamlara; “onu işittiğiniz zaman, erkek müminler ile kadın müminlerin kendi nefisleri adına hayırlı bir zanda bulunup”; bak hayırlı bir zan! “Bu, açıkça” yani çok alenen, “uydurulmuş” kurgu olarak atılmış, yalan olan “iftira bir sözdür demeleri gerekmez miydi?” Demek ki farz, Müslümanlarla ilgili bir haber geldiğinde inanmak haram. Kuran’ın açık hükmü var. Anlamadım yok. Muhkem bu ayet. Nasıl inanabiliriz? Dört tane şahit gelir, salih mümin. Dördü de der ki; “kardeşim biz gözümüzle gördük, kulağımızla işittik”, tamam. Bunun dışında haramdır, olmaz. Onun dışında hüsnü zan edeceğiz. Bak zaten diyor ki Cenab-ı Allah; “Ona karşı dört şahitle gelmeleri gerekmez miydi?” Dört şahit. “Şahitleri getirmediklerine göre, artık onlar Allah Katında yalancıların ta kendileridir” diyor. Allah Katında yalancı olmak ne demektir biliyor musun?
 
SUNUCU: Allah muhafaza.

ADNAN OKTAR: Karşılığı Cehennemdir. Allah affetmezse karşılığı Cehennemdir. “Eğer Allah'ın dünyada ve Ahirette sizin üzerinizde fazlı ve rahmeti olmasaydı, içine daldığınız dedikodudan dolayı –bu gayriahlaki tavırdan dolayı- size büyük bir azap dokunurdu.” Büyük bir bela verirdim, diyor Allah.

“O durumda siz onu (iftirayı) dillerinizle aktardınız.” Allah bunu telin ediyor, iftira aktarılmaz. “Ve hakkında bilginiz olmayan şeyi ağızlarınızla söylediniz.” Gözünle gördün mü? Yok! Kulağınla işittin mi? Yok. Neye göre söylüyorsun? Allah diyor ki; “hakkında bilginiz olmayan şeyi ağzınızla söylediniz”;bilgin yok, atıyor. Gazetede okudum diyor. “Ve bunu kolay sandınız” diyor. Ne var ya konuşuruz, diyor. “Oysa o Allah Katında çok büyük (bir suç)tür” diyor Allah. Allah Katında büyük bir suç nedir biliyor musun? Karşılığı Cehennem anlamına gelir. “Onu işittiğiniz zaman: ‘Bu konuda söz söylemek bize yakışmaz. (Allah'ım) Sen yücesin; bu, büyük bir iftiradır’ demeniz gerekmez miydi?” diyor Allah. Müslüman ahlakı böyledir. Aksini yapan; ahlaksız, haysiyetsiz, şerefsizdir. Kuran’dan biz bunu anlıyoruz değil mi? Haramidir yani, harama giriyor. “Eğer iman edenlerden iseniz, bunun gibisine bir daha dönmemeniz için Allah size öğüt vermektedir.” Sakın bir daha buna bir daha dönmeyin, diyor Allah. “Allah size ayetleri açıklıyor; Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.” 

 


Nur Suresi, 11-20, 23-25 Ayetlerinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 22 Haziran 2010 tarihli röportajından Nur Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: Nur Suresi, şeytandan Allah’a sığınırım; “Doğrusu, uydurulmuş bir yalanla gelenler, sizin içinizden birlikte davranan bir topluluktur.“ Müslümanlar aleyhine münafıklar hep aleyhte haberler çıkarırlar. Ya iffetlerine yönelik, ya cinsellikle ilgili. Ki Kuran’da zaten o konu işleniyor. Bak; “doğrusu, uydurulmuş bir yalan” yani aslı yok, esası yok, hiçbir şeyi yok, sadece bir yalan, “sizin içinizden birlikte davranan bir topluluktur” yani içinizde yaşayan münafıklardır, münafık tiniyetlilerdir. Yani Müslümanların içinden çıkıyor. “Siz onu kendiniz için bir şer saymayın,” yani bundan dolayı üzülüp, sarsılmak veyahut “"benim aleyhimde dedikodu yaptılar" veyahut "bana zarar verdiler, bu içinden çıkılmaz bir durumdur" demeyin” diyor Allah. “Siz onu kendiniz için bir şer saymayın, aksine o sizin için bir hayırdır” diyor. Yani çok büyük bir mucize. Hem adam dedikodu yapıyor, hem aleyhine söz çıkarıyor. Ama Allah, “o sizin için hayırdır” diyor. Çünkü hem sevap kazanırsın, hem daha çok sevilecek hale gelir insan. İnşaAllah. “Onlardan her bir kişiye kazandığı günahtan (bir ceza) vardır. Onlardan (iftiranın) büyüğünü yüklenene ise büyük bir azap vardır.” İftira, mesela “kötü adam” dersin bir iftiradır bu, ama daha büyük kapsamlı bir iftira olursa, mesela delillere dayandırarak, o zaman daha büyük oluyor. Allah diyor ki bak; “onlardan (iftiranın) büyüğünü yüklenene ise” demek ki büyük iftira da vardır, mesela herhangi bir iftira da vardır. Ona da “büyük bir azap”  vardır diyor, iftiranın şiddetine göre azabın şiddeti de artıyor. Yani her iftira aynı konumda olmuyor. Yani can yakıcılığı veyahut rahatsız ediciliği, toplumda meydana getireceği sansasyon, etki, toplumdaki gibi yaygınlık, seçilen kelimeler dozunu arttırıyor, gücünü arttırıyor.

“Onu işittiğiniz zaman, erkek mü'minler ile kadın mü’minlerin kendi nefisleri adına hayırlı bir zanda bulunup,” bak hayırlı bir zan, Müslüman’ın yapması gereken hayırlı bir zan. Bir şey tahmin ederken hayırla tahmin etmek. Yani niye şerre, niye kötüye yoruyorsun? İyiye yor. “Bu, açıkça” bu açıkça ama bak, “"açıkça uydurulmuş iftira bir sözdür" demeleri gerekmez miydi?” Hem “açıkça”, bak önce bunu söylüyor, iyi bir vurguyla “açıkça,” “uydurulmuş,” uydurma, “iftira bir” sözdür. Yani iftira, kafasında düzenlediği bir yalan. “Ona karşı dört şahitle gelmeleri gerekmez miydi?” Mesela bir insan hakkında, herhangi bir insan hakkında iftira atıldığında, mesela gayrimeşru ilişkide bulunuyor demek, işte iffetsizlikle suçlamak veyahut ona benzer, Allah o zaman diyor ki; “dört tane şahidin bunu gözüyle görüp, kulağıyla işitmesi gerekir” diyor. Bunun olması için, yani böyle bir söz söylemeniz için. Dört tane salih, aklı başında şahit. “Şahitleri getirmediklerine göre,” diyor Allah, “böyle bir şahitleri yok” diyor, dört kişi yok, “artık onlar Allah Katında yalancıların ta kendileridir.” Allah onları yalancı ilan ediyor. Yani bir düşün, Ahirete adam gitmiş, yalancı.  “Senin özelliğin ne?” diyor, “yalancı” diye tanınıyor adam, sırf bundan dolayı. “Eğer Allah'ın dünyada ve Ahirette üzerinizde fazlı ve rahmeti olmasaydı, içine daldığınız dedikodudan dolayı size büyük bir azap dokunurdu.” “Çok büyük bir bela verirdim” diyor Allah, “bu yaptığınız dedikodudan dolayı” diyor.

Ama “dünyada ve Ahirette üzerinizde Allah’ın fazlı ve rahmeti var” diyor. Yani koruyuculuğu var. “Ben merhametliyim” diyor Allah. “O yüzden sizden intikam almıyorum” diyor. “Yoksa yaptığınız bu ahlaksızlıktan dolayı sizleri perişan ederdim” diyor Allah. “O durumda siz onu (iftirayı) dillerinizle aktardınız ve hakkında bilginiz olmayan şeyi ağızlarınızla söylediniz.” Hem iftirayı aktarıyor ve hakkında da bilgisi de yok. Gözüyle görmüş değil, kulağıyla da işitmiş değil, “duydum” diyor. “Duydum” ile etrafa yayıyor. “Hakkında bilginiz olmayan şeyi ağızlarınızla söylediniz ve bunu kolay sandınız.” Adam çayını, kahvesini içerek çok basit bir şey zannediyor iftirayı. “Oysa o (iftira) Allah Katında çok büyük (bir suç)tür” diyor Allah. “Onu işittiğiniz zaman:” yani geldi size bir iftira, iftirayla ilgili bilgi geldi. "Bu konuda söz söylemek bize yakışmaz.” Çünkü görmedim, duymadım, bilmiyorum, şahitler yok, bize yakışmaz. “"(Allah'ım) Sen Yücesin; bu, büyük bir iftiradır" demeniz gerekmez miydi?” diyor Allah. Demek ki Müslümanlar hakkında bir haber geldiğinde araştıracağız, tahkik edeceğiz, dört tane şahit yoksa; aman diyeceğiz, Allah esirgesin, hiç böyle bir konuyu açma, ben duymamış olayım, sen de söylememiş ol, Allah’a sığın, bir daha böyle bir şey yapma arkadaşım diyeceksiniz. “Bilmediğin, etmediğin şeyler hareketler hakkında böyle konuşma yapmak olmaz, mazlum bir insana iftira attın, tevbe et, ben bu insanı seviyorum, böyle bir şeyi de kabul etmiyorum, bir daha da bunu yapma” demesi lazım. İnşaAllah.

“Eğer iman edenlerden iseniz,” yani iman ediyorsanız diyor zaten Allah, iman etmiyorsa zaten belasını ona  göre bulacaktır, o ayrı. “Eğer iman edenlerden iseniz, bunun gibisine” yani bu olayın bir benzerine “bir daha dönmemeniz için Allah size öğüt vermektedir.” “Sakın bir daha buna dönmeyin” diyor Allah, böyle bir şeye dönmeyin. Bakın toplum düzenini, hayatı ne kadar güzelleştiriyor görüyor musunuz, Kuran? Bir genç kızın hayatını ne kadar kaliteli hale getirecek, ne kadar hayatını rahat hale getirecek, davranışlarını rahat hale getirecek bir sistem, bir üslup, görüyor musunuz, Kuran’da? Çünkü bir genç kızın en çekindiği şeylerden bir tanesi iftiradır. Çünkü bir kızı manen yıktığında, Allah esirgesin, bir anlamda öldürdün demektir. O kendisi açısından, ona bir şey olmaz da. “Allah size ayetleri açıklıyor; Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. Çirkin utanmazlıkların iman edenler içinde yaygınlaşmasından hoşlananlara, dünyada ve ahirette acıklı bir azap vardır. Allah bilir, siz bilmiyorsunuz.” “Çirkin utanmazlıkların iman edenler içinde yaygınlaşmasından hoşlananlara,” her türlü gayrimeşru davranış, her türlü haram olan eylem, yani hepsi fahşadır, inşaAllah. İftira, hakaret, fuhuş, zulüm, acımasızlık, hepsi.“Dünyada ve ahirette acıklı bir azap vardır. Allah bilir, siz bilmiyorsunuz. Eğer Allah'ın sizin üzerinizde fazlı ve rahmeti olmasaydı ve Allah gerçekten Rauf (şefkat eden ve) Rahim olmasaydı (ne yapardınız)?”  diyor Allah.

Şeytandan Allah’a sığınırım, “Namus sahibi, bir şeyden habersiz,” mesela kuzu gibi habersiz, “mü'min kadınlara (zina suçu) atanlar”. Mesela lisede falan biz çok görüyorduk, çok güzel kızlar olurdu, ulaşamazdı çakallar, okulda bazı çakallar olurdu, hemen kızcağıza iftira atardılar. İşte dün gece beraber olduğunu, işte şöyle olduğunu, böyle olduğunu, birçok kişinin de onunla yattığını falan söylerlerdi; kızı manen çökertmek ve ele geçirmek için. Veyahut kızın sapkın ilişkiye girdiğini, erkeklerden uzak durduğunu. Yani eğer kızcağız fuhuş yapmazsa, onun lezbiyen olduğunu iddia ediyorlar. Ne yapsın? Kendine göre o da kurtulmak için. “Ya lezbiyenliği kabul edeceksin, ya fuhuşu kabul edeceksin, ikisinden hangisini istiyorsun?” diyorlar. Bu rezalet bu. “Namus sahibi, bir şeyden habersiz, mü'min kadınlara (zina suçu) atanlar, dünyada ve Ahirette lanetlenmişlerdir” diyor Allah. Lanetlenmişlerdir, mesela çok büyük bir tehdit bu ve aşağılama, değil mi? Allah aşağılıyor. “Onlar için büyük bir azap vardır.”

“O gün, kendi dilleri, elleri ve ayakları aleyhlerinde yaptıklarına dair şahitlikte bulunacaklardır.” Bak; "kendi dilleri," kendi dili aleyhinde konuşuyor. Dili hareketlenmeye başlıyor. Yani ahlaksızlık yaptığını, iftira attığını söylüyor dili. Kendi istemiyor ama. Kendi söylemek istemiyor ama dili söylüyor, dinliyor mecburen. “Elleri”, mesela eli diyor ki; “bu eli yaptı” diyor, kalkıyor konuşuyor.  “Ve ayakları,” ayakları da konuşuyor, “aleyhlerinde yaptıklarına dair şahitlikte bulunacaklardır.”

“O gün, Allah hak ettikleri cezayı eksiksiz verecektir ve onlar da Allah'ın hiç şüphesiz hak olduğunu bileceklerdir.” Böyle genel bir sistem kurulmuş, işte “çıktığın yok mu?”, “tırmandığın yok mu?” bilmem ne. Yok tabii, ne mecburiyeti var bir genç kızın, niye öyle bir şeyi olsun, değil mi? Bu tip oyunlara insanların gelmemesi için, Kuran böyle şeytani ataklara karşı insanları uyarıyor. Bunlar ucuz kurnazlıklar, aşağılık kurnazlık metotları, yöntemleri. Yani böyle psikolojik baskı yaparak onun direncini kırıp, onun iffet direncini kırıp onu aşağılamak, ondan sonra da gücü yettiği kadar daha aşağılayıp artık öldürünceye kadar mücadele ediyor. Şeytani bir azgınlık ve psikopatlık var. Kızcağız kabul etmiyor, bu sefer testereyle kesmeye kalkıyorlar, kafasına kurşun sıkıyorlar. Allah’ın güzel tecellileri onlar. O namusuyla, iffetiyle, aklıyla güzel o. Onuruyla güzel, haysiyetiyle, kişiliğiyle, karakteriyle, dürüstlüğüyle, efendiliğiyle kadın güzel olur. Sen onu manen ezdin mi ölü haline getirirsin onu, et-kemik haline getirirsin, mahvetmiş olursun. Kadın sevgiyle güzel olur, değer vermekle güzel olur, hürmetle güzel olur. Akılla, kültürle yani birçok manevi güzellikle birarada güzel olur.

Mesela biz bir insana “güzel” derken, kaşı güzel oluyor, gözü güzel oluyor, burnu güzel oluyor, her yeri güzel oluyor; onun toplamına biz “güzel” diyoruz. İnsan ahlakı da öyle. Mesela dürüstlüğü kaşı oluyor, efendiliği gözü oluyor, değil mi? Mesela vefalı olması kulağı oluyor farz edelim, onun bütününe baktığımızda böyle çok ahenkli bir güzellik ortaya çıkmış oluyor. Ama parça parça da güzel olabilir, mesela bir insan sırf gözü güzeldir de başka yeri güzel olmayabilir. Mesela bir insan sırf vefalı oluyor ama başka ahlaki özellikleri pek olmuyor. Hiç yoktan yine o da iyidir. Hiç olmazsa vefası var yani sıfır olmasındansa. Ama her yönden iyi olması için tabii gayret etmek lazım.

 


Nur Suresi, 11-14, 16 Ayetlerinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 5 Mayıs 2011 tarihli röportajından Nur Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: Şeytandan Allah’a sığınırım. Nur Suresi, 11. Ayet“Doğrusu, uydurulmuş bir yalanla gelenler, sizin içinizden birlikte davranan bir topluluktur;” Müslümanlar kendi içinde yalandan, dedikodudan şiddetle kaçınacaklar. “Siz onu kendiniz için bir şer saymayın, aksine o sizin için bir hayırdır. Onlardan her bir kişiye kazandığı günahtan (bir ceza) vardır. Onlardan (iftiranın-günahın) büyüğünü yüklenene ise büyük bir azap vardır.” İftirayı asıl organize eden, daha çok günaha giriyor ama iftiraya uğrayanın aleyhine olmaz bu diyor Allah. Yani onun lehine olur diyor. Çünkü sevap kazanmış olur. İftirayı atan kişinin sevapları da onun üstüne geçer. Dolayısıyla, çok lehine bir durum olmuş olur. Allah onu söylüyor. “Onu işittiğiniz zaman, erkek müminler ve kadın müminlerden kendi nefisleri adına öyle bir zanda bulunup: “Bu, açıkça uydurulmuş iftira sözüdür” demeleri gerekmez miydi?” Mesela Müslümanlar hakkında, baron, gazetesinde bir iftira atıyor. Bakıyorsun sakallı, cübbeli adam inanıyor. Kaz gibi inanıyor. Ağzı açık, “vay be” diyor. Halbuki mutlaka araştırılması lazım. Samimi Müslüman, doğru mu yanlış mı diye araştıracak, inşaAllah. Bakın Allah diyor ki; “Ona karşı dört şahitle gelmeleri gerekmez miydi?” Dört tane salih şahit. 

“Şahitleri getirmediklerine göre, artık onlar Allah’ın Katında yalancıların ta kendileridir.” Demek ki, Müslüman’a iftira atmaktan şiddetle kaçınmak lazım. İspat edilemiyorsa özellikle, çok vahim bir durum olur. Allah diyor; “Onlar yalancıların ta kendileridir” Allah onları yalancı ilan ediyor. Şeytandan Allah’a sığınırım; 14, “Eğer Allah’ın dünyada ve ahirette sizin üzerinizde fazlı ve rahmeti olmasaydı, içine daldığınız dedikodudan dolayı size büyük bir azap dokunurdu.” Bazı dangalaklar vardır, işi gücü yoktur oturur, Müslümanların dedikodusunu yaparlar. Akşama kadar dedikoduyla vakit geçirirler. Yaygındır, Müslümanlar bilirler. Allah bunu yasaklıyor. Bakın “Daldınız” diyor, dalıyor çünkü kendini kaybediyor. Dır dır dır sürekli dedikoduyla vakit geçiriyor. Onu, Allah çirkin bir eylem olarak yasaklıyor. 16. Ayet “Onu işittiğiniz zaman: “Bu konuda söz söylemek bize yakışmaz, (Allah’ım) Sen yücesin; bu, büyük bir iftiradır” demeniz gerekmez miydi?” Bu gibi durumda, bu bir iftiradır diyecek Müslüman inanmayacak. Ya salih dört şahit getirecek, ya yoksa onun sözünü etmeyecek.

 


Nur Suresi, 12-14 Ayetlerinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar’ın 25 Nisan 2014 tarihli sohbetinden Nur Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: Nur Suresi 15, “Onu İşittiğiniz zaman” diyor, 12’de Cenab-ı Allah, Mümin hanımlara iftira atılmamasıyla ilgili olarak. “Onu işittiğiniz zaman, erkek müminler ile kadın müminlerin kendi nefisleri adına” Şeytandan Allah’a sığınırım. “Hayırlı bir zanda bulunup” Bak hayırlı bir zan, “hayırlı bir zanda bulunup: “Bu, açıkça uydurulmuş iftira bir iftira sözdür” demeleri gerekmez miydi?” Mümin duyduğunda bunu diyecek, bu farz. İspat yok, delil yok, bu iftiradır diyeceksin, inşaAllah. “Ona karşı dört şahitle gelmeleri gerekmez miydi?" diyor Cenab-ı Allah. Dört şahit yoksa olmaz. Şahitleri getirmediklerine göre, artık onlar Allah katında yalancıların ta kendileridir” diyor, Allah. “Eğer Allah’ın dünyada ve ahirette sizin üzerinizde fazlı ve rahmeti olmasaydı,” diyor Cenab-ı Allah “içine daldığınız bu dedikodudan dolayı size büyük bir azap dokunurdu” diyor. “Allah fazlı ve rahmetiyle sizleri bu beladan korudu” diyor Allah. “Allah’ın vereceği beladan kurtardı” diyor, “korudu” diyor.