Sayın Adnan Oktar'ın 22 Haziran 2010 tarihli röportajından Nur Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: Nur Suresi, şeytandan Allah’a sığınırım; “Doğrusu, uydurulmuş bir yalanla gelenler, sizin içinizden birlikte davranan bir topluluktur.“ Müslümanlar aleyhine münafıklar hep aleyhte haberler çıkarırlar. Ya iffetlerine yönelik, ya cinsellikle ilgili. Ki Kuran’da zaten o konu işleniyor. Bak; “doğrusu, uydurulmuş bir yalan” yani aslı yok, esası yok, hiçbir şeyi yok, sadece bir yalan, “sizin içinizden birlikte davranan bir topluluktur” yani içinizde yaşayan münafıklardır, münafık tiniyetlilerdir. Yani Müslümanların içinden çıkıyor. “Siz onu kendiniz için bir şer saymayın,” yani bundan dolayı üzülüp, sarsılmak veyahut “"benim aleyhimde dedikodu yaptılar" veyahut "bana zarar verdiler, bu içinden çıkılmaz bir durumdur" demeyin” diyor Allah. “Siz onu kendiniz için bir şer saymayın, aksine o sizin için bir hayırdır” diyor. Yani çok büyük bir mucize. Hem adam dedikodu yapıyor, hem aleyhine söz çıkarıyor. Ama Allah, “o sizin için hayırdır” diyor. Çünkü hem sevap kazanırsın, hem daha çok sevilecek hale gelir insan. İnşaAllah. “Onlardan her bir kişiye kazandığı günahtan (bir ceza) vardır. Onlardan (iftiranın) büyüğünü yüklenene ise büyük bir azap vardır.” İftira, mesela “kötü adam” dersin bir iftiradır bu, ama daha büyük kapsamlı bir iftira olursa, mesela delillere dayandırarak, o zaman daha büyük oluyor. Allah diyor ki bak; “onlardan (iftiranın) büyüğünü yüklenene ise” demek ki büyük iftira da vardır, mesela herhangi bir iftira da vardır. Ona da “büyük bir azap” vardır diyor, iftiranın şiddetine göre azabın şiddeti de artıyor. Yani her iftira aynı konumda olmuyor. Yani can yakıcılığı veyahut rahatsız ediciliği, toplumda meydana getireceği sansasyon, etki, toplumdaki gibi yaygınlık, seçilen kelimeler dozunu arttırıyor, gücünü arttırıyor.
“Onu işittiğiniz zaman, erkek mü'minler ile kadın mü’minlerin kendi nefisleri adına hayırlı bir zanda bulunup,” bak hayırlı bir zan, Müslüman’ın yapması gereken hayırlı bir zan. Bir şey tahmin ederken hayırla tahmin etmek. Yani niye şerre, niye kötüye yoruyorsun? İyiye yor. “Bu, açıkça” bu açıkça ama bak, “"açıkça uydurulmuş iftira bir sözdür" demeleri gerekmez miydi?” Hem “açıkça”, bak önce bunu söylüyor, iyi bir vurguyla “açıkça,” “uydurulmuş,” uydurma, “iftira bir” sözdür. Yani iftira, kafasında düzenlediği bir yalan. “Ona karşı dört şahitle gelmeleri gerekmez miydi?” Mesela bir insan hakkında, herhangi bir insan hakkında iftira atıldığında, mesela gayrimeşru ilişkide bulunuyor demek, işte iffetsizlikle suçlamak veyahut ona benzer, Allah o zaman diyor ki; “dört tane şahidin bunu gözüyle görüp, kulağıyla işitmesi gerekir” diyor. Bunun olması için, yani böyle bir söz söylemeniz için. Dört tane salih, aklı başında şahit. “Şahitleri getirmediklerine göre,” diyor Allah, “böyle bir şahitleri yok” diyor, dört kişi yok, “artık onlar Allah Katında yalancıların ta kendileridir.” Allah onları yalancı ilan ediyor. Yani bir düşün, Ahirete adam gitmiş, yalancı. “Senin özelliğin ne?” diyor, “yalancı” diye tanınıyor adam, sırf bundan dolayı. “Eğer Allah'ın dünyada ve Ahirette üzerinizde fazlı ve rahmeti olmasaydı, içine daldığınız dedikodudan dolayı size büyük bir azap dokunurdu.” “Çok büyük bir bela verirdim” diyor Allah, “bu yaptığınız dedikodudan dolayı” diyor.
Ama “dünyada ve Ahirette üzerinizde Allah’ın fazlı ve rahmeti var” diyor. Yani koruyuculuğu var. “Ben merhametliyim” diyor Allah. “O yüzden sizden intikam almıyorum” diyor. “Yoksa yaptığınız bu ahlaksızlıktan dolayı sizleri perişan ederdim” diyor Allah. “O durumda siz onu (iftirayı) dillerinizle aktardınız ve hakkında bilginiz olmayan şeyi ağızlarınızla söylediniz.” Hem iftirayı aktarıyor ve hakkında da bilgisi de yok. Gözüyle görmüş değil, kulağıyla da işitmiş değil, “duydum” diyor. “Duydum” ile etrafa yayıyor. “Hakkında bilginiz olmayan şeyi ağızlarınızla söylediniz ve bunu kolay sandınız.” Adam çayını, kahvesini içerek çok basit bir şey zannediyor iftirayı. “Oysa o (iftira) Allah Katında çok büyük (bir suç)tür” diyor Allah. “Onu işittiğiniz zaman:” yani geldi size bir iftira, iftirayla ilgili bilgi geldi. "Bu konuda söz söylemek bize yakışmaz.” Çünkü görmedim, duymadım, bilmiyorum, şahitler yok, bize yakışmaz. “"(Allah'ım) Sen Yücesin; bu, büyük bir iftiradır" demeniz gerekmez miydi?” diyor Allah. Demek ki Müslümanlar hakkında bir haber geldiğinde araştıracağız, tahkik edeceğiz, dört tane şahit yoksa; aman diyeceğiz, Allah esirgesin, hiç böyle bir konuyu açma, ben duymamış olayım, sen de söylememiş ol, Allah’a sığın, bir daha böyle bir şey yapma arkadaşım diyeceksiniz. “Bilmediğin, etmediğin şeyler hareketler hakkında böyle konuşma yapmak olmaz, mazlum bir insana iftira attın, tevbe et, ben bu insanı seviyorum, böyle bir şeyi de kabul etmiyorum, bir daha da bunu yapma” demesi lazım. İnşaAllah.
“Eğer iman edenlerden iseniz,” yani iman ediyorsanız diyor zaten Allah, iman etmiyorsa zaten belasını ona göre bulacaktır, o ayrı. “Eğer iman edenlerden iseniz, bunun gibisine” yani bu olayın bir benzerine “bir daha dönmemeniz için Allah size öğüt vermektedir.” “Sakın bir daha buna dönmeyin” diyor Allah, böyle bir şeye dönmeyin. Bakın toplum düzenini, hayatı ne kadar güzelleştiriyor görüyor musunuz, Kuran? Bir genç kızın hayatını ne kadar kaliteli hale getirecek, ne kadar hayatını rahat hale getirecek, davranışlarını rahat hale getirecek bir sistem, bir üslup, görüyor musunuz, Kuran’da? Çünkü bir genç kızın en çekindiği şeylerden bir tanesi iftiradır. Çünkü bir kızı manen yıktığında, Allah esirgesin, bir anlamda öldürdün demektir. O kendisi açısından, ona bir şey olmaz da. “Allah size ayetleri açıklıyor; Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. Çirkin utanmazlıkların iman edenler içinde yaygınlaşmasından hoşlananlara, dünyada ve ahirette acıklı bir azap vardır. Allah bilir, siz bilmiyorsunuz.” “Çirkin utanmazlıkların iman edenler içinde yaygınlaşmasından hoşlananlara,” her türlü gayrimeşru davranış, her türlü haram olan eylem, yani hepsi fahşadır, inşaAllah. İftira, hakaret, fuhuş, zulüm, acımasızlık, hepsi.“Dünyada ve ahirette acıklı bir azap vardır. Allah bilir, siz bilmiyorsunuz. Eğer Allah'ın sizin üzerinizde fazlı ve rahmeti olmasaydı ve Allah gerçekten Rauf (şefkat eden ve) Rahim olmasaydı (ne yapardınız)?” diyor Allah.
Şeytandan Allah’a sığınırım, “Namus sahibi, bir şeyden habersiz,” mesela kuzu gibi habersiz, “mü'min kadınlara (zina suçu) atanlar”. Mesela lisede falan biz çok görüyorduk, çok güzel kızlar olurdu, ulaşamazdı çakallar, okulda bazı çakallar olurdu, hemen kızcağıza iftira atardılar. İşte dün gece beraber olduğunu, işte şöyle olduğunu, böyle olduğunu, birçok kişinin de onunla yattığını falan söylerlerdi; kızı manen çökertmek ve ele geçirmek için. Veyahut kızın sapkın ilişkiye girdiğini, erkeklerden uzak durduğunu. Yani eğer kızcağız fuhuş yapmazsa, onun lezbiyen olduğunu iddia ediyorlar. Ne yapsın? Kendine göre o da kurtulmak için. “Ya lezbiyenliği kabul edeceksin, ya fuhuşu kabul edeceksin, ikisinden hangisini istiyorsun?” diyorlar. Bu rezalet bu. “Namus sahibi, bir şeyden habersiz, mü'min kadınlara (zina suçu) atanlar, dünyada ve Ahirette lanetlenmişlerdir” diyor Allah. Lanetlenmişlerdir, mesela çok büyük bir tehdit bu ve aşağılama, değil mi? Allah aşağılıyor. “Onlar için büyük bir azap vardır.”
“O gün, kendi dilleri, elleri ve ayakları aleyhlerinde yaptıklarına dair şahitlikte bulunacaklardır.” Bak; "kendi dilleri," kendi dili aleyhinde konuşuyor. Dili hareketlenmeye başlıyor. Yani ahlaksızlık yaptığını, iftira attığını söylüyor dili. Kendi istemiyor ama. Kendi söylemek istemiyor ama dili söylüyor, dinliyor mecburen. “Elleri”, mesela eli diyor ki; “bu eli yaptı” diyor, kalkıyor konuşuyor. “Ve ayakları,” ayakları da konuşuyor, “aleyhlerinde yaptıklarına dair şahitlikte bulunacaklardır.”
“O gün, Allah hak ettikleri cezayı eksiksiz verecektir ve onlar da Allah'ın hiç şüphesiz hak olduğunu bileceklerdir.” Böyle genel bir sistem kurulmuş, işte “çıktığın yok mu?”, “tırmandığın yok mu?” bilmem ne. Yok tabii, ne mecburiyeti var bir genç kızın, niye öyle bir şeyi olsun, değil mi? Bu tip oyunlara insanların gelmemesi için, Kuran böyle şeytani ataklara karşı insanları uyarıyor. Bunlar ucuz kurnazlıklar, aşağılık kurnazlık metotları, yöntemleri. Yani böyle psikolojik baskı yaparak onun direncini kırıp, onun iffet direncini kırıp onu aşağılamak, ondan sonra da gücü yettiği kadar daha aşağılayıp artık öldürünceye kadar mücadele ediyor. Şeytani bir azgınlık ve psikopatlık var. Kızcağız kabul etmiyor, bu sefer testereyle kesmeye kalkıyorlar, kafasına kurşun sıkıyorlar. Allah’ın güzel tecellileri onlar. O namusuyla, iffetiyle, aklıyla güzel o. Onuruyla güzel, haysiyetiyle, kişiliğiyle, karakteriyle, dürüstlüğüyle, efendiliğiyle kadın güzel olur. Sen onu manen ezdin mi ölü haline getirirsin onu, et-kemik haline getirirsin, mahvetmiş olursun. Kadın sevgiyle güzel olur, değer vermekle güzel olur, hürmetle güzel olur. Akılla, kültürle yani birçok manevi güzellikle birarada güzel olur.
Mesela biz bir insana “güzel” derken, kaşı güzel oluyor, gözü güzel oluyor, burnu güzel oluyor, her yeri güzel oluyor; onun toplamına biz “güzel” diyoruz. İnsan ahlakı da öyle. Mesela dürüstlüğü kaşı oluyor, efendiliği gözü oluyor, değil mi? Mesela vefalı olması kulağı oluyor farz edelim, onun bütününe baktığımızda böyle çok ahenkli bir güzellik ortaya çıkmış oluyor. Ama parça parça da güzel olabilir, mesela bir insan sırf gözü güzeldir de başka yeri güzel olmayabilir. Mesela bir insan sırf vefalı oluyor ama başka ahlaki özellikleri pek olmuyor. Hiç yoktan yine o da iyidir. Hiç olmazsa vefası var yani sıfır olmasındansa. Ama her yönden iyi olması için tabii gayret etmek lazım.