Sayın Adnan Oktar'ın 5 Nisan 2015 tarihli röportajından Furkan Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: Furkan Suresi 25. “Göğün bulutlarla parçalanacağı ve meleklerin”, şeytandan Allah'a sığınırım. “bir indirilme ile indirileceği gün.” Gündüz gökyüzü mavi görünüyor değil mi? Atmosfer parçalanıyor, gökyüzü siyah görünüyor o parçalandığı yer. Yıldızlar görünüyor. Melekler de, kanatlı melekler açıkça alenen, süzülme tarzında o parçalanan bölümlerden aşağı iniyorlar. Yeryüzüne iniyorlar. Yani bu kıyametin açık alametlerinden.
26-“İşte o gün gerçek mülk Rahman olan Allah'ındır.” Bütün mülk paramparça oluyor. Her şey Allah'a ait. “İnkar edenler için oldukça zorlu bir gündür” diyor. Ama bak sırf inkar edenlere. Müminler için değil. Zorlu demek çok-çok ızdırap çektikleri, çok korktukları, çok sıkıldıkları bir gün.
27-“O gün zulmeden ellerini hınçla ısırarak şöyle der: “Ah keşke elçiyle birlikte bir yol edinmiş olsaydım.” Keşke peygambere uysaydım. Keşke müminlere uysaydım. Yani bu olayın böyle olacağını hiç tahmin etmezdim. Yahu ediyordum ama yapmadım. Böyle bir netice olacağını bilmiyordum diyor. Biliyor ama bilmiyor yani. Kendine göre. Yoksa önceden bildiriliyor zaten.
28-“Vah yazıklar bana ne olurdu da falan dost edilmeseydim.” Darwinist, materyalist adamları. Dinle kendince alay edenleri. O lakaytları. Avami bir üslupla dinden insanları uzaklaştıranları. Keşke onlara dost edilmeseydim. Kimi dost edilseydi? Müslümanları. Değil mi? Müslümandan adam fellik-fellik kaçıyor. Ama küfrü gördün mü? İç-içe, kucak kucağına.
30-“Ve elçi dedi ki; “Rabbim gerçekten benim kavmim bu Kur'an'ı terk edilmiş bir kitap olarak bıraktılar.” Peygamberimizin tek şikayeti yani Kur'an'ın terk edilmesi dünyanın en büyük fitnesidir. İslam aleminin en büyük fitnesi, en büyük acısı, en büyük felaket budur. Kur'an'ı terk etmesi insanların. Yani gelmiş geçmiş en büyük felaket. Bunun sonucu işte bu olaylar, son zamanlarda gördüğünüz felaketler oluyor. Gökalp sen Kur'an'dan oku ben zaman zaman durduracağım seni.
GÖKALP BARLAN: Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırız. 12-13.“Ateş onları uzak bir yerden gördüğünde onun gazaplı öfkesine ve uğultusuna işitirler. Elleri boyunlarına bağlı olarak sıkışık bir yerine atıldıkları zaman orada yok oluşup isteyip çağırırlar.”
ADNAN OKTAR: Demek ki, küfür cehennemde en çok istediği şey yok olmak. Ama yok olamıyor. Olamaz yani. İstese de olamaz. Sıkışık yerde yani insanlar dar yerlerden sıkılır ya. Allah öyle yaratmıştır. Cennet de uçsuz bucaksız geniş ve ferah. Ama küfür için çok dar küçük odalar var. Sıkışık. Özel, küçük odalar var. Sıkışık, özel yapılmış odalar. O onlara ızdırap vermek için. Kur'an o hususu belirtiyor.
GÖKALP BARLAN: 17-18.“Onları ve Allah'tan başka taptıklarını bir araya getirip toplayacağı ve “şu kullarımı siz mi saptırdınız yoksa kendilerini de yoldan saptılar” diyeceği gün derler ki; “Sen yücesin, senin dışında başka veliler edinmemiz bize yakışmaz.” Ancak onlara ve atalarına meta verip yararlandırdın. Öyle ki, senin zikrini unuttular ve böylece yıkıma uğrayan bir kavim oldular.”
ADNAN OKTAR: Dünyaya kafayı takıyor. Ya dünyada bir şey yok. Bak bin bir türlü hastalık veriyorlar, dertler veriyor. Ama illa kafayı dünyaya takıyor. Ve arkadaş seçerken de Allah'tan uzaklaştıracak arkadaş seçiyor. “Allah'a yaklaştıracak arkadaştan kaçıyor. Kur'an bunu ısrarla belirtiyor yani. Allah'ı sevenlerden kaçarlar. Allah'tan uzaklaştıranlara da yakın gelirler.” Buna çok pişman olacaklar diyor Allah. Evet.
GÖKALP BARLAN: 19. “İşte söylediklerinizi yalanladılar. Bundan böyle azabı ne geri çevirmeye gücü yetebilir ne de bir yardıma. Sizden kim zulmederse ona büyük bir azap tattırırız.”
ADNAN OKTAR: “Söyledikleriniz yalanlar.” Diyor ki, biz diyoruz ki Darwinizm yalandır. Sizi Allah yarattı diyoruz. Kur'an doğrudur diyoruz. Dediğimizi adam yalanlıyor. Allah da diyor ki, bak; “dediklerinizi yalanladılar” diyor. Evet.
GÖKALP BARLAN: 20.“Senden önce gönderdiklerimizden gerçekten yemek yiyen ve pazarlarda gezen elçilerden başkasını göndermiş değiliz. Biz kiminizi kimi için deneme için fitne konusu yaptık. Sabredecek misiniz? Senin Rabbin görendir.”
ADNAN OKTAR: “Birbirinize sizi deniyorum” diyor Allah. Birbirine üzülecek laflar edebilir, sıkıntı verecek laflar edebilir, tahammül edecek Müslüman. Kızıp sinirlenmeyecek. Üzülecek bir laf edebilir, üzülmeyecek. Pazarlarda gezme de, peygamberlerde normal insan görünümünde oluyor. Yiyor, içiyor, başı ağrıyor, dişi ağrıyor. Yani böyle insana benzemeyen bir görüntüde değil. Her yönüne insana benzeyen bir görüntüde oluyorlar. Bak mesela biz İsa Mesihi göreceğiz, inşaAllah. Göreceksiniz. Normal bir mümin olduğunu göreceğiz. Bir muttaki, temiz Müslüman. Onun da başı ağrıyacak. Onu da dizi ağrır, yorulur, grip olur, nezle olur, üşür. Kur'an'ın belirtmek istediği o. Yani “insan üstü bir varlık olmuyorlar” diyor Allah. “Onlar da sizin gibi normal insan” diyor Allah.
GÖKALP BARLAN: 21.“Bize kavuşmayı ummayanlar dediler ki, “bize meleklerin indirilmesi ya da Rabbimizi görmemiz gerekmez miydi? Andolsun.”
ADNAN OKTAR: Cüppeli diyor ya, şeytandan Allah'a sığınırım. Melekler diyor göreceğiz. Mehdi'yi bize söyleyecekler diyor. Bunu olması mümkün değil Kur'an'a göre. O melekler geliyor fakat melekler birbirini görüyor orada. İnsanlar görmüyor. Melekler de insanlar görür hale geldi mi zaten kıyamet kopuyor.
GÖKALP BARLAN: 21.“Andolsun onlar kendi nefislerinde büyüklüğe kapıldılar ve büyük bir azgınlıkla baş kaldırdılar.”
ADNAN OKTAR: Hep enaniyete diyor küfür dikkat ederseniz. Hep başkaldırır, isyan eder, terör çıkarır, kavga çıkarır, anarşi çıkarır. Başkaldırırlar. Hep enaniyete de küfür dikkat edersiniz. Hep başkaldırır. İsyan eder. Terör çıkarır. Kavga çıkarır. Anarşi çıkarır. Başkaldırırlar dediği o. Mesela PKK başkaldırıyor şu an yaptıkları. Kalkışma. Adı üstünde kalkışma. Terörle, şiddetle kalkışıyor. Kur'an da ona işaret ediyor.
GÖKALP BARLAN: 22.“Melekleri görecekleri gün suçlu günahkarlara bir müjde yoktur.”
ADNAN OKTAR: Artık kıyamet kopmuş. Melekleri gördüklerinde zaten felaket gelmiş oluyor. Evet. Görünür hale geldiğinde. Cübbeli'nin dediği gibi değil. Cübbeli diyor ki, “meleği göreceğiz o da bize Mehdi'yi söyleyecek” diyor. E zaten o zaman mecbursun sen inanmaya. Bir de melek onu söylüyorsa zaten o vahiy olmuş olur. Sen de vahiy alan adam konumunda olmuş oluyorsun. Olacak iş mi bu? Kur'an'a uygun mu bu? Uygun olmadığı halde işine gelmediği için sırf Mehdiyet’i açmaza sokmak için kendince böyle bir uslu geliştiriyor.
BÜLENT SEZGİN: Mehdi'yi tarif ederken insan üstü bir varlık gibi gösteriyor.
ADNAN OKTAR: Tabii öyleyi gösterecek ki, Mehdiyet’i engellesin kendi kafasıyla.
GÖKALP BARLAN: 22-24.“Ve o gün melekler onlara derler ki; “sizin sevinçli haber yasaktır, yasak.” Yaptıkları her işin önüne geçtik. Böylece onu savrulmuş toz derelere kılı verdik. O gün cennet halkının kalacakları yer daha hayırlı. Dinlenecekleri yer çok daha güzeldir.”
ADNAN OKTAR: Dinlenme, cennette dinlenme yok da. Dinlenme içgüdüsü olacak bizde. Adam geziyor cennette yorulmadığı halde diyor ben biraz dinleneyim diyor. Ya koltuğa oturma falan ihtiyacı yok ama alışmış. Dünyada. Bir koltuk yürüyor. Aman diyor aman diyor bir koltuğa otursaydım ben. Halbuki havada da durur. Bağdaş kuru oturur ya havada. Hiç ihtiyacı yok. Ama dünyada alıştığı için hep mesela geniş döşekler, çadır. Ya şu çadıra bir gireyim diyor. Hemen şu döşeğe bir uzanayım. Alışmış yani. O dünyadaki zorluklardan kaynaklanan bir içgüdü. Cennette devam ediyor. Evet.
GÖKALP BARLAN: 25-29.“Göğün bulutlarla parçalanacağı ve meleklerin bir indirilmeyle indirileceği gün, işte o gün gerçek mülk, Rahman olan Allah'ındır. İnkar edenler için oldukça zorlu bir gündür. O gün zulmeden ellerini hınçla ısırarak şöyle der; “Ah keşke elçiyle birlikte bir yol edinmiş olsaydım. Vah yazıklar bana. Ne olurdu da filanı dost edinmeseydim. Çünkü o gerçekten bana geldikten sonra beni zikirden, Kur'an'dan saptırmış oldu. Şeytan da insanı yapayalnız ve yardımcısız bırakandır.”
ADNAN OKTAR: Tabii. Şeytan diyor, “ben sizi çağırmadım. Sadece söyledim, siz de geldiniz diyor. Ben Allah'tan korkarım” diyor. Yani onu duyunca daha da dehşete düşüyorlar cehennemde. Yani daha da yalnızlığın acısını çekmiş oluyor. Oyuna gelmiş olmanın, aptal konumuna gelmiş olmanın acısını da çekiyorlar. Evet.
GÖKALP BARLAN: 30-31.“Ve elçi dedi ki, Rabbim gerçekten benim kavmim bu Kur'an'ı terk edilmiş bir kitap olarak bıraktılar.” İşte böyle biz her peygambere suçlu günahkarlardan bir düşman kıldık. Yol gösterici ve yardımcı olarak Rabbin yeter.”
ADNAN OKTAR: İslam aleminin en büyük felaketidir Kur'an'ın terk edilmesi. Yani 1400 yıllık İslam hayatı düşün, Müslüman hayatını düşün. Gelmiş geçmiş en büyük felaket, Kur'an'ın terk edilmesi.
GÖKALP BARLAN: 32.“İnkarcılar dediler ki: “Kur'an ona tek bir defada toplu olarak indirilmeli değil miydi?” Biz onunla kalbini sağlamlaştırıp pekiştirmek için böyle ve böyle ayet-ayet indirdik ve onu belli bir okuma düzeniyle tertip edip düzene koyduk, okuduk.”
ADNAN OKTAR: Yani tek-tek açıklıyor peygamber ve hayata uyguluyor. Topluca anlatıldığında adamın kafası almaz, birçok kişinin. Almayabilir. Ama parça-parça okutulduğunda, hayata geçirerek uygulandığında çok iyi kavramış oluyorlar. Yoksa Cenab-ı Allah için son derece kolay. Upuzun ayetleri, sureleri indiriyor Peygambere. İstese hepsini indirir Cenab-ı Allah.
GÖKALP BARLAN: 33.“Onların sana getirdikleri hiçbir örnek yoktur ki, biz ona karşı sana hakkı ve en güzel açıklama tarzını getirmiş olmayalım.” İnşaAllah.
ADNAN OKTAR: Tabi Kur'an ayetleriyle en mükemmel açıklama yapıyor ama konuşurken de Peygamber çok mükemmel, çok etkileyici, tam oturacak tarzda konuşuyor. MaşaAllah. Yani tam iptal ediyor karşı tarafı. Her seferinde yeniyor.
Sayın Adnan Oktar'ın 27 Mayıs 2015 tarihli sohbetinden Furkan Suresi ile ilgili açıklamalar.
OKTAR BABUNA: Furkan Suresi, 21 şeytandan Allah’a sığınırız; “Bize kavuşmayı ummayanlar, dediler ki; 'Bize meleklerin indirilmesi ya da Rabbimizi görmemiz gerekmez miydi?'”
ADNAN OKTAR: Materyalistler hep böyledir; “madem Allah var, dünyayı bir anda cennete çevirsin, niye bu acılar sıkıntılar var.” Akla bak, sen imtihan olmaya gelmedin mi buraya? Eğlenmeye gelmediğine göre, imtihana geldiğine göre, tabii ki acı sıkıntı olacak, zorlukta olacak. Zorluk olmadan nasıl imtihan oluyorsun sen? O mantığın daha lastikleşmiş, daha garipleşmiş halleri bunlar; Kuran’ın anlattıkları.
ENDER DABAN: Şeytandan Allah’a sığınırım, bir ayette Allah şöyle bildiriyor; “İnsanlar, (sadece) 'İman ettik' diyerek, sınanmadan bırakılacaklarını mı sandılar?” (Ankebut Suresi, 2)
ADNAN OKTAR: O zaman dünyanın bir anlamı kalmaz, hem de esaslı bir deneme olmaz. Bak ayette diyor ki, Hz. Musa (a.s) için; “'Hani kız kardeşin gezinip; 'Onu(n bakımını) üstlenecek birini size haber vereyim mi?' demekteydi. Böylece, seni annene geri çevirmiş olduk ki, gözü aydın olsun ve üzülmesin. Sen bir insan öldürmüştün de, biz seni tasadan kurtarmış ve seni 'esaslı bir denemeden geçirip-denemiştik.' Medyen halkı arasında da yıllarca kalmıştın, sonra bir kader üzerine (buraya) geldin ey Musa.'” (Taha Suresi, 40) Ulu’l azm peygamber oluyor. Alelade olaylar olsa, herhangi bir insan olurdu o zaman. Ama olağanüstü imtihan edilince, olağanüstü insan olmuş oluyor. Mesela başına gelenler, yani hep olağanüstü olaylar, bütün ömrü boyunca öyle olmuştur, yüz yirmi yaşına kadar.
OKTAR BABUNA: “'Bize meleklerin indirilmesi ya da Rabbimizi görmemiz gerekmez miydi?'” (Furkan Suresi, 21) diyor, bu şuna da bakıyor olabilir mi Hocam; Hz. Mehdi (a.s)’ı bir meleğin işaret etmesi gerekir diyenler oluyor bazen.
ADNAN OKTAR: Onu diyen Cübbeli, “Mehdi (a.s) geldiğinde siz hiç merak etmeyin ben size söylerim” diyor. “Bak nasıl olacak söyleyeyim; çok açık Mehdi (a.s) geldiğinde, iki omzunda melekler olacak, ben göreceğim o melekleri ‘bu Mehdi (a.s)’dır’ diyecekler, ben onu duyunca ben size haber veririm zaten” diyor. Akla bak, Kuran’ı anlayış şekline bak, hitap şekline bak ve onu dinleyenlerin de haline bak.
BÜLENT SEZGİN: Allah; “Ve derler ki: 'Ona bir melek indirilmeli değil miydi?' Eğer bir melek indirilseydi, elbette iş bitirilmiş olurdu da sonra kendilerine göz açtırılmazdı.” (Enam Suresi, 8) diyor.
ADNAN OKTAR: “Kıyamet kopardı” diyor Allah. Kıyamet kopmasının alametidir melekleri görmesi. Melek var, melekler aleminde birbirlerine söylüyorlar “Bu Mehdi (a.s)’dır” diye melekler tanıtıyorlar Hz. Mehdi (a.s)’ı birbirlerine. Yoksa halka omzunda “Bu Mehdi (a.s)’dır” diyen melek olursa, o zaman zaten vahiy olmuş oluyor ve bir Kitap gelmiş oluyor, hüküm gelmiş oluyor, o hükme uymaları gerekiyor insanların. Olacak iş değil bu. Anlamadığından bilmediğinden değil Cübbeli’nin. Kendince Hz. Mehdi (a.s)’ı durduracak, Mehdiyet’i durduracak. O bir kısım Şiiler de diyor ya “kuyunun dibinde” onlarda o şekilde Mehdiyet’i durduracaklarını düşünüyorlar. Kuyunun içinden Hz. Mehdi (a.s)’ın çıkmayacağını onlar bilir koskoca adamlar, üniversite mezunu adam, hiçbiri inanmıyordur. Gerçekten inanıyor musun diye yemin ettirelim, hiçbiri yemin edemez, eğer tabii Allah’tan korkmuyorsa yemin eder, ayrı mesele.
ENDER DABAN: Başka bir ayette Allah, inanmayacaklarını, kalplerinin kapalı olduğunu şu şekilde bildiriyor. “Biz göğün kapılarını açsak onlar melekleri görse bile yine de inanmazlardı.”
ADNAN OKTAR: Tabii ki. Yani bir şahsın omzunda melek görse Cübbeli inanacak mı? “Büyü yaptılar” der. “İstihraç gösteriyor” der. E yine inanmaz.
OKTAR BABUNA: “Hamdolsun onlar kendi nefislerinde büyüklüğe kapıldılar.”
ADNAN OKTAR: Hep zaten sorun enaniyet ve büyüklük hissi. Yani müthiş bir büyüklük ve azamet hissi ruhlarında var. O deliye çeviriyor. Yani birçok insanın ben bunu görüyorum, büyüklük hissi. Büyüklük hissi züppeliğe sebep oluyor. Densizliğe sebep oluyor. Ve en fecisi zavallı konuma düşecek şekilde akılsız oluyor. Mesela seri şekilde yalan söylüyor. Aptal aptal. Ama yani en aptalın bile yapmayacağı şekilde yalan söylüyor. En aptalın söylemeyeceği şekilde mantıksızlıklar yapıyor. Ruhunda müthiş bir anarşi oluyor, delici bir anarşi oluyor. Küfre çok yatkın oluyor, küfrü beğeniyor. Kafasına büyütüyor, oradan bir şey çıkacak zannediyor. Küfre de daldıkça, bereketsizlik, bela, çirkinlik buluyor. Başka bir şey bulamıyor. E batağın içinden ne çıkar? Batak çıkar. Başka bir şey çıkmaz.
OKTAR BABUNA: “Yeryüzünde böbürlenerek yürüme” diyor Allah. “Boyca dağlara ulaşamazsın.” İnşaAllah. “Ve büyük bir azgınlıkla başkaldırırlar. Melekleri görecekleri gün suçlu günahkarlara bir müjde yoktur.”
ADNAN OKTAR: Bak büyük bir azgınlıkla başkaldırırlar. Nedir? Terör. Anarşi ve azgınlık. Terörün ve anarşinin nasıl kaynaklandığını Allah anlatıyor işte bak Kur'an'da. Büyük bir azgınlıkla başkaldırırlar. Başkaldırma dediği, ayaklanma. İhtilal. O anlamda. Bir azgınlıkta başkaldırdılar. Başkaldırma, ayaklanma. İhtilal. O anlamda. Evet. Büyük bir azgınlıkta yani kan dökerek rezillik yaparak rezalet çıkararak. Yani dinsizliğin sonucu Allah'tan korkmamanın sonucu bu çizgiye götürüyor insanların büyük çoğunluğunu.
BÜLENT SEZGİN: Allah'ın yaratmasından kendilerinin daha bilgili, daha akıllı olduğunu düşünüp bunu söylüyorlar.
ADNAN OKTAR: Zaten Allah'a ahlak öğretmeye kalkıyorlar. Haşa.
OKTAR BABUNA: “Melekleri görecekleri gün suçlu günahkarlara bir müjde yoktur.” Sizin biraz önce anlattıklarınızı, inşaAllah.
ADNAN OKTAR: Melek gördün mü? Zaten bela sunmak üzere geliyor melek sana. Mümin ölürken giriyor melek ama ölmüş artık imtihan kalkmış. Orada tabii ki lehine yumuşacık, sıcağını alırlar diyor ama artık ölmüş imtihan kalkmış. İmtihan kalktığında melekler görünür. Onun dışında melek görünmez.
OKTAR BABUNA: “O gün melekler onlara derler ki: “Size sevinçli bir haber yasaktır, yasak.”
ADNAN OKTAR: Yani müjde yok. Onlara mutluluk bir şey yok. Olmaz.
OKTAR BABUNA: “Yaptıkları her işin önüne geçtik. Böylece onu savrulmuş küçük zerreler kılıverdik.”
ADNAN OKTAR: Yavaş yavaş bir daha oku bakayım.
OKTAR BABUNA: “Yaptıkları her işin önüne geçtik.”
ADNAN OKTAR: Hiçbir şey yapamıyorlar yani küfür. Mesela PKK bir şey yapmak istiyor, Allah belalarını veriyor. Hitler bir şey yapmaya kalktı, Allah belasını verdi. Mussolini bir şey yapmaya kalktı, Allah belasını verdi. Stalin bir şey yapmak istedi, Allah belasını verdi. Lenin bir şey yapmak istedi Allah belasını verdi. Allah hepsine belalarını veririm başarı olmazlar diyor. Dünyayla toz, duman birbirine katacağım yok edeceğim diyor Cenab-ı Hak. Şimdi nasıl çok hızlı bir okuyuş içerisindesin. Çok heyecanlı ve yani teksif olmuş bir okuyuş içerisindesin. Öyle bir şey olmaz. Sürekli hikmeti önemli. Kur'an'ın onun üstünde duracaksın. Yani yoksa istersen 10 dakikada hepsini okuyabilirsin. Büyük bir süreçte okuyabilirsin. Zaten bu çok büyük bir hatadır. Kur'an tertil üstüne ve düşünülerek, açılarak hikmeti gittikçe çözülerek okunması gereken bir kitap.