Göklerin ve yerin mülkü O'nundur; çocuk edinmemiştir. O'na mülkünde ortak yoktur, her şeyi yaratmış, ona bir düzen vermiş, belli bir ölçüyle takdir etmiştir. (Furkan Suresi, 2)
Allah altın oranla takdir etmiştir. Heryerde bir ölçü var, heryerde bir matematik oran var.
Dediler ki: "Bu elçiye ne oluyor ki, yemek yemekte ve pazarlarda dolaşmaktadır? Ona, kendisiyle birlikte uyarıcı olacak bir melek indirilmesi gerekmez miydi?" (Furkan Suresi, 7)
Peygamberimiz (sav)’e vahiy geldiğinde Cibril’in ağırlığı üstüne çöküyordu. Üzerine örtü örtüyorlardı. Deve ağırlıktan olduğu yere çöküyordu. Herkes oradakiler biz de ağırlığı hissediyoruz diyorlardı. Cibril orada. Ama göremiyorlar. Peygamberimiz 2 defa gördü Cibril’i, ilkinde asliyetiyle gördüğünde, bayıldı. Ama Cübbeli ben görürüm diyor.
"Ya da kendisine bir hazinenin bırakılması veya (ürünlerinden) yemekte olduğu bir bahçesi olması (gerekmez miydi)?" Zulmedenler dedi ki: "Siz olsa olsa, ancak büyülenmiş bir adama uyuyorsunuz." (Furkan Suresi, 8)
Hz. Mehdi (as) zengin de olmayacak. Onda da bunalıyorlar. Veya bağı bahçesi olsun istiyorlar.
Sayın Adnan Oktar'ın 14 Mayıs 2015 tarihli Hoş Sohbetler programından Furkan Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: Bak münasebetsizdirler. Diyor ki, Furkan suresinin 4’te. “İnkarcıları dediler ki; “bu Kur'an olsa olsa ancak onu uydurduğu bir yalandır.” Ya kardeşim. Allah olur da, kuluyla bağlantı kurmaz mı? Yani Allah olacak, televizyonu bir gayeyle yaratacak, ayakkabıyı gayeyle yaratacak, kaşığın gayesi olacak, bardağın gayesi olacak. Eee, insanın gayesi olmayacak. Ya bu kadar aptalca bir şey olur mu? Eee insanın gayesi de ona bildirilmesi gerekir. Nasıl olacak? Kitapta bildirecek. Kur'an'ın büyük bölümü bu dangalakları cevaplarla geçer hep. Asıl anlatılan kısım yani 50 sayfa ya tutar ya tutmaz yani ben açıkça söyleyeyim. İnsanlardan istenen kısım. Elli sayfa falandır yani. Hep bu dangalakların baş belası olmasına karşı verilen cevaplar. Münafıklar, kafirun ve kafirat, münafıkun ve münafıkat, ehli tuğyan ve delalet. Hep bunlara cevaplar. Yoksa Kur'an suhuf halinde de gelebilirdi. Yani çok ince bir kitap haline gelebilirdi. Ama bu psikopatlara mutlaka cevap verilmesi gerekiyor.
“Ve dediler ki; “bu geçmişlerini uydurduğu masallardır. Bir başkasına yazdırmış olup kendisine sabah akşam okunmaktadır.” Yani tam psikopat ifadesi. Ya kardeşim madem öyle bir özelliğin var, sen de yazarsın bir sure yaz değil mi? Benzeri dersin bak ben de yazdım, gösterdirsin. Bu edebi sanat, bu düzgünlükle, bu akılcılıkla Kur'an'ın bir benzeri, 1400'lerden beri yazılamamış. Birçok deneme yapmışlar. Yüzlerce deneme yapmışlar. Hiçbiri olmuyor. Bir mucize bu. Yani o edebi sanatı tutturamıyorlar. Sırf Kur'an'a mahsus bir özellik.
“Bu elçiye ne oluyor ki? Yemek yemekle pazarda dolaşmaktadır.” Şimdi bu adamla uğraşılır mı? Tam bela. Bu pislikleri, münasebetsizleri Kur'an'da hep böyle uzun uzun anlatır. Çünkü biz buna karşılaşacağız. Karşılaşınca mümin şaşırmasın diye Allah bunları söylüyor. Yoksa tedirgin olur Müslüman. Yani bunlar ummadık şeyler zanneder. Halbuki Allah bunların zaten makul olarak küfür tarafından yapılacağını söylüyor. Onun için biz mesela şu an karşılaştığımızda hiç şaşırmıyoruz. Bir münafık çıkıyor. Ayete bakıyoruz aynısı. Bir küfür kafir çıkıyor. Aynısı. Tuğyan delaleti saldırılar oluyor. Bakınız Kuran'dakinin aynısı. Bizi hiç şaşırtmıyor. Çok makul geliyor. Kelimesi kelimesine bazen. Yoksa Kur'an'da istenen çok azdır. Namaz çok kısaca açıklanmıştır. Oruç kısaca açıklanmıştır. Zekat kısaca açıklanmıştır. Merhametli olun, şefkatli olun, yalan söylemeyin, doğru olun, iyi niyetli olun, birbirinizi sevin. Allah'ı çok sevin. Birbirinize yardımcı olun, mal hırsınız olmasın. Mal Allah'ındır. Yani toplam şu kadar bir kitap olur bir araya getirse. Kısacadır, çok kısadır. Ondan gerek kafirlerin pislikleri, küfrün, tabyanın, delaletin, aptalların, münasebetsiz adamların densizlikleri ve bunlara verilen cevaplar.
Sayın Adnan Oktar'ın 18 Eylül 2010 tarihli röportajından Furkan Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: “Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla” , şeytandan Allah’a sığınırım.
“Alemlere uyarıcı olsun diye, kuluna Furkan'ı indiren (Allah) ne Yücedir” Kuran’ı indiren Cenab-ı Allah ne yücedir. “Alemlere” bak bütün dünyaya uyarıcı olsun diye, herkese.
“Göklerin ve yerin mülkü O'nundur; çocuk edinmemiştir” Hz. İsa (a.s.) Allah’ın oğlu değil.
“O'na mülkünde ortak yoktur, her şeyi yaratmış, ona bir düzen vermiş ve belli bir ölçüyle takdir etmiştir” Altın oranı da Kuran’da Allah açıklamış oluyor. Her şeyde bir ölçü var. Hem simetri, hem ölçü var, altın oran var. Bak diyor ki Cenab-ı Allah; “belli bir ölçüyle takdir etmiştir” Atomda ölçü var, moleküllerde ölçü var, her yerde bir ölçü var. Her yerde matematik var maşaAllah.
“Dediler ki: "Bu elçiye ne oluyor ki, yemek yemekte ve pazarlarda dolaşmaktadır? Ona, kendisiyle birlikte...” Cübbeli’nin dediğinin aynısını diyorlar bak, Cübbeli ile bire bir aynı. “Ona, kendisiyle birlikte uyarıcı olacak bir melek indirilmesi gerekmez miydi?" “Bu Mehdi (a.s.)’dir diye açıkca göstermesi gereken bir melek olması gerekmez miydi?” diyor, değil mi? Cübbeli öyle diyor. Bak buradaki müşrikler ne diyorlar? “Ona, kendisiyle birlikte...” “Mehdi (a.s.) ile veyahut Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ile birlikte, o devirde Peygamberimiz (s.a.v.) için diyorlar” diyorlar tabii, “Peygambere (s.a.v.)” diyorlar. “Ona, kendisiyle birlikte uyarıcı olacak bir melek indirilmesi gerekmez miydi?" “Yanında gezsin” diyorlar “Peygamberimizin (s.a.v.), başının üzerinde bir bulut olsun, oradan bir melek sürekli bu peygamberdir desinler” diyor. Cübbeli ne diyor? “Mehdi (a.s.)’nin başında bir bulut olsun, o da Mehdi (a.s.)’dir desin” diyor. Cahillik yapma kardeşim, cahillik yapma. Oradaki melek, görünmeyen melek, kastedilen melek görünmeyen melek. Peygamberimizin (s.a.v.) yanında sürekli melekler vardı, görünüyor muydu? Görünmüyordu tabii ki. Sahabelerin içinde vahiy iniyordu Peygamberimize (s.a.v.), vahiy indiğinde boncuk boncuk terliyordu o Allah’ın nuru, o güzeller güzeli.
Üzerini örtüyorlardı Peygamberimizin (s.a.v.) vahiy geldiğinde, görüyor muydu sahabeler? Görmüyorlardı. Cebrail (a.s.) üzerine çöküyordu Cibril (a.s.). Devesinin üzerindeyken hayvan aşağıya çöküyordu ağırlıktan. Cibril (a.s.)’in vahyin ağırlığından. Hayvanla beraber, hayvan da aşağıya çöküyordu. “Bütün sahabeler” diyor, “hepimizin üzerine ağırlık çöküyordu” Cidden ağırlık, alanen ağırlık. Peygamberimiz (s.a.v.) kül gibi oluyordu rengi, buram buram ter döküyordu soğuk havada bile. Vahyin şiddetinden gücünden inşaAllah. Ağırlığından, vahyin ağırlığından. Görünmüyordu melekler, Cibril (a.s.) orada ama görünmüyor. Diyor ki adam, “Ben göreceğim, görmek istiyorum” diyor. Öyle bir şey yok, göremezsin. Peygamberimiz (s.a.v.) iki kere asliyetiyle görmüştür. İlk gördüğünde zaten bayıldı Peygamberimiz (s.a.v.). Biliyorsun değil mi Cebrail (a.s.) ilk geldiğinde. Asliyetiyle gördü, asıl haliyle kanatlarını açmış olarak heybetiyle görünce, görür görmez bayıldı. Ki o kadar şey olmasına rağmen, yani çok metanetli bir insan Peygamberimiz (a.s.), o heybete dayanamadı, Cibril (a.s.)’in heybetine, Cebrail (a.s.)’in. Cübbeli diyor ki, “Ben görürüm” diyor. Sen meleği gördüğünde ne hale gelirsin sana söyleyeyim ben sana.
OKTAR BABUNA: Kaldı ki demiştiniz Hocam, yani görse de inanmaz demiştiniz.
ADNAN OKTAR: Kardeşim yani inanmaz. Bu kadar 150 tane alamete inanmayan adam, buna inanır mı? İnşaAllah. Ne diyecek? “Bana hipnoz yaptılar” diyecek. “Bana büyü yaptılar” diyecektir. “Hipnoz yaptılar” diyecektir. İnanmazsın sen, değil mi? Veyahut gören olduğunu düşünelim, birisi dese ki, “Ben gördüm, ey Cübbeli ben gördüm başının üzerinde melek vardı, bu kişiyi işaret etti” Ne diyeceksin adama? “Sahtekar, yalancı” diyeceksin. Başka ne diyeceksin yani? Yine inanmayacak. Peki inanmayacağın şeyi niye istiyorsun? Bak Allah bunu reddediyor, Cenab-ı Allah. “Dediler ki:” diyor şeytandan Allah’a sığınırım "Bu elçiye ne oluyor ki, yemek yemekte ve pazarlarda dolaşmaktadır? “Nasıl istiyorlar? Yemek yemeyecek, pazarlarda dolaşmayacak. “Mehdi (a.s.) pazarlarda dolaşacak” diyor Peygamberimiz (s.a.v.). Hatta “büyük çarşılarda, bin dükkanlı çarşılarda dolaşacak” diyor. “Ama halk onu tanımayacak” diyor. “O halkı tanıyacak, ama halk onu tanımayacak” diyor.
“Ona, kendisiyle birlikte uyarıcı olacak bir melek indirilmesi gerekmez miydi?" Demek ki böyle bir şey mümkün değil. Cübbeli bunu iyice kafasına koyacak. İnşaAllah.
Bak Cenab-ı Allah, şeytandan Allah’a sığınırım, ayete devam ediyor. "Ya da kendisine bir hazinenin bırakılması” zengin olmayacak Mehdi (a.s.), orada da bunalıyorlar. Zengin olsa, Cübbeli yani öyle birini görecek de zengin olacak, yani üslup değişir, “veya (ürünlerinden) yemekte olduğu bir bahçesi olması (gerekmez miydi)?" Yani şöyle malı, mülkü, arazi, geniş bir şey olsun diyorlar. “Zulmedenler dedi ki: "Siz olsa olsa, ancak büyülenmiş bir adama uyuyorsunuz” Yani “akli dengesi yerinde değil” diyorlar haşa.
“Bir bak;” diyor Cenab-ı Allah “senin için” Peygamberimize (s.a.v.) bakıyor ayet ama, Mehdi (a.s.) için de aynı şekildedir, “senin için nasıl örnekler verdiler de böylece saptılar” Yani “Kuran’a, hadisin gerçeğine uygun bir şey söylemeyecekler” diyor. “Garip ve anormal ve akılsızca örnekler verecekler” diyor. Ve bak diyor nasıl sapıyorlar, Cenab-ı Allah “bak” diyor, hayret edilecek bir şey demek ki. Bu hayrete dikkat çekiyor Allah “bir bak“ diyor. “senin için nasıl örnekler verdiler de böylece saptılar. Artık onlar hiçbir yol bulamazlar” Bak “artık onlar hiçbir yol bulamazlar” “Sapıtacaklar” diyor Allah, “bulamazlar” diyor.
Sayın Adnan Oktar'ın 14 Nisan 2011 tarihli röportajından Furkan Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: Furkan Suresi 2, şeytandan Allah’a sığınırım; “Göklerin ve yerin mülkü O'nundur, çocuk edinmemiştir. O'na mülkünde ortak yoktur, her şeyi yaratmış, ona bir düzen vermiş (düzgünlük, simetri, altın oran), belli bir ölçüyle takdir etmiştir”. Her şeyde matematik düzgünlük vardır, altın oran vardır ve simetri vardır. Allah ona dikkat çekiyor. Cübbeli iyi duysun.
Furkan Suresi 7; “Dediler ki: ‘Bu elçiye ne oluyor (bu Mehdi’(a.s.)’a ne oluyor)? Yemek yemekte ve pazarlarda dolaşmaktadır? Ona, kendisiyle birlikte uyarıcı olacak bir melek indirilmesi gerekmez miydi?’"“Başının üstünde melek olsun” diyorlar. Cübbeli ne diyor? “Mehdi (a.s)’ın başının üzerinde bir melek olsun görelim” diyor. Müşrikler, kafirler bunu söylüyor. Cübbeli Allah’a sığınsın, aklını başına alsın.
Furkan Suresi 30; “Ve elçi”, o devrin Mehdi (a.s.)’ı; “dedi ki: ‘Rabbim gerçekten benim kavmim (benim arkadaşlarım, benim toplumum, benim milletim) bu Kur'an'ı terk edilmiş (bir Kitap) olarak bıraktılar". Bu ahir zamanda olacak bir olaydır, aynı zamanda. Hz. Mehdi (a.s) devrine bakan bir ayet, çok açık. Kuran ilk defa terk edilmiştir. 1300 sene Kuran bırakılmamış ama 1400. senede İslam aleminde Kuran terk edilmiştir. Türk milleti de Kuran’ın bayraktarıdır, inşaAllah. “İşte böyle; Biz, her peygambere” her Mehdi (a.s)’a, suçlu-günahkarlardan bir düşman” deccal “kıldık. Yol gösterici ve yardımcı olarak Rabbin yeter”. Mutlaka her peygamberin zıttı bir deccal oluyor. 31. ayet ona bakıyor.
25. ayet; “Göğün bulutlarla parçalanacağı”, bulutlar paramparça açılıyor, uzayı göreceğiz. Gökyüzündeki o mavi tabaka ayrılıyor, direkt uzay görülüyor. “ve meleklerin bir indirilme ile indirileceği gün”, ne zaman melekler görülüyormuş? Kıyamet günü. Cübbeli ne diyor? “Kıyametten önce görünecek” diyor. Allah; “kıyamette görünecek” diyor. İmtihan kalkmış oluyor çünkü. “İşte o gün, gerçek mülk, Rahman (olan Allah)ındır. İnkar edenler için oldukça zorlu bir gündür” diyor, Allah. Allah çok büyük acılar çekeceklerini hatta acının şiddetinden saçlarının bembeyaz olacağını söylüyor, Allah. “Sen onları sarhoş zannedersin, halbuki sarhoş değillerdir”. Ama ayakta duracak halleri yok ne konuştuklarından haberleri yok. “O kadar şiddetli korkacaklar” diyor, Cenab-ı Allah.
“O gün, zulmeden, ellerini (hınçla) ısırarak (şöyle) der: ‘Ah keşke, elçiyle birlikte bir yol edinmiş olsaydım" "(keşke Mehdi (a.s)’a uysaydım) diyecekler" diyor. Hangi Peygamberse o. “’Vah yazıklar bana, ne olurdu da falanı dost edinmeseydim’ diyecekler” diyor, Allah. “Arkadaşlarına uydukları için bin pişman olacaklar” diyor, Allah. “Seni gördükleri zaman, seni yalnızca alay konusu edinmektedirler”. Her Mehdi (a.s.)’da, her Peygamber’de bunu yapıyorlar. "Allah'ın, elçi olarak gönderdiği bu mu, nedir bunun özelliği?” Aynı şekilde Mehdi (a.s)’a da bunu yapacaklar. “Allah’ın Mehdi (a.s) olarak gönderdiği bu mu” diyecekler, bazı gafiller, inşaAllah.
“Onların sana getirdikleri hiçbir örnek yoktur ki, Biz (ona karşı) sana hakkı ve en güzel açıklama tarzını getirmiş olmayalım”, 33. ayette yine Mehdi (a.s.)’a bakan bir ayet. Çok mükemmel ciğerine ciğerine oturtacaktır Hz. Mehdi (a.s). Ayet ne diyor; “Onların sana getirdikleri hiçbir örnek yoktur ki”, Darwinizm, materyalizm her türlü örneklere karşı. “Biz (ona karşı) sana hakkı ve en güzel açıklama tarzını getirmiş olmayalım.” Mükemmel cevap vereceksin diyor Cenab-ı Allah. Peygamberimize hitap ediyor. Tabi, Mehdi'ye işaret ediyor.
52. ayet Furkan Suresi. “Öyleyse kafirlere itaat etme ve onlara Kur'an'la büyük bir cihat ver.” Tebliğ yap, İslam'ı yay ve büyük bir hareket başlat diyor. 1979, Hicri 1400 yılında Mehdi'nin çıktığı tarihe veriyor. Bak “öyleyse kafirlere itaat etme.” Deccaliyete itaat etme. “Ve onlara Kur'an'la büyük bir cihat ver.” Dünya çapında bir cihat ver. MaşaAllah. Tam hicri 1400 tarihini veriyor. 1979 tarihini veriyor. MaşaAllah. Bakabilirler.
Sayın Adnan Oktar'ın 29 Mart 2010 tarihli röportajından Furkan Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: “Dediler ki: "Bu elçiye ne oluyor ki, yemek yemekte ve pazarlarda dolaşmaktadır?"” Yani insani özelliklerine şaşırıyorlar. Yani mesela Mehdi (a.s.) beklendiğinde de olağanüstü bir Mehdi (a.s.) beklentisi var. Yani gelir gelmez hemen insanların tanıyacağı gibi Mehdi (a.s.) beklentisi var. Halbuki öyle olmuyor Bediüzzaman diyor; “geldiği vakit kendisi dahi kendisini bilmez. İmanın nuruyla tanınabilir” diyor Mehdi (a.s.) için. “Ona, kendisiyle birlikte uyarıcı olacak bir melek indirilmesi gerekmez miydi?” Yani, halkı uyarıyor. İşte toplanın diyor halka, falanca kişi Peygamberdir diyor veya Ahir Zamanda gelen kişi, falanca kişi Mehdi (a.s.)’dir diyor mesela bağırıyor. Böyle bir kişinin beklentisi var. Ama bunu hep müşrikler söylüyorlar. Dolayısıyla Kuran’a zıt bir izahtır o. Mehdi (a.s.)’nin üzerinde Melek vardır. Fakat Melekler aleminde görünen bir Melek’tir. Nitekim bizim yanımızda Melekler var şimdi, sağımızda solumuzda da var.
SUNUCU 3: Evet, Kiramen Katibin Melekleri.
ADNAN OKTAR: Tabii, ayrıca koruyucu Melekler var. Hem yüz cephesinde, hem sırt cephesinde. İki tane de ayrı Melek var. Yani Müminlerin korumasını sağlıyor Allah’ın izniyle. Şimdi görüyor muyuz biz bunları? Görmüyoruz. Ama biz desek ki şu an yanımızda Melekler var desek, bu doğru. Ama görünmüyor. Mehdi (a.s.)’de de aynı şekildedir. Mesela Cebrail, Mikail ve İsrafil, Mehdi (a.s.)’nin yardımcılarıdır ama görünmezler. Görünmeden yardımcı olacaklar. Mesela 3000 Melek yardım eder Mehdi (a.s.)’ye. Ama kimse göremez. Bu özelliğidir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’ye de mesela binlerce Melek yardım ediyordu, alenen görünür halde olmaz inşaAllah.
SUNUCU 1: Bir Müslüman için Hocam buna inanması çok zor olmasa gerek. Yani o zaman müşrikler buna inanmakta zorlanmışlar ama şu anda buna inanmakta zorlananlar, Müslümanlar, bu çok garip.
ADNAN OKTAR: Yani, şimdi biz Mehdi (a.s.)’nin geleceğine inanırız. Ama biz, Mehdi (a.s.) için asıl tek aradığımız alamet şudur, bizi tam yani doyurucu olarak gördüğümüz alamet şudur; İslam’ın dünyaya hakimiyetine alenen sebep olur bu kişi. Hz. İsa (a.s.)’yle namaz kılarlar. Hz. İsa (a.s.) ona, Müslümanların imamı olması konusunda bir kanaat bildirir. Yani, kendinin de bu kanaatte olduğunu bildirir. Dolayısıyla Hıristiyan aleminin de, Müslüman olmuş Hıristiyan aleminin de lideri olduğunu söyleyecek Hz. İsa (a.s.). Bu durumda biz bu kişinin Mehdi (a.s.) olduğuna hüsn-ü zan ederiz. Yani zann-ı galib ile Allah-u alem deriz. Ama çıkıp da yine “bu kişi Mehdi (a.s.)’dir” demeyiz. O kişi de çıkıp “ben Mehdi (a.s.)’yim” demez. Hüsn-ü zan ederiz, ama deriz, Müslümanların lideri, Müslümanların manevi önderi diyebiliriz. Ama bu kişi günahsızdır, Cennete gidecektir demeyiz. Çünkü belli değil, vahiy gerekir öyle bir şey için.
Sayın Adnan Oktar'ın 30 Temmuz 2010 tarihli röportajından Furkan Suresi ile ilgili açıklamalar.
OKTAR BABUNA: İnşaAllah Hocam.“Tarih boyunca insanlar Peygamberlerden kendilerine Melek göstermesini talep etmişlerdir.” Şeytandan Allah’a sığınırız.
ADNAN OKTAR: Tarih boyunca insanlar Peygamberlerden kendilerine Melek göstermelerini ve o şartla inanacaklarını söylemişlerdir. Cübbeli ne diyor? “Ben de inanırım ama Meleği göreceğim” diyor. Müşrikler istiyorlar bunu, değil mi? Ama Cübbeli “ben de istiyorum” diyor. Şimdi burada hata yapıyor. O zaman müşrikler ile aynı üslubu kullanmış olur. Düzgün üslup olması için Kur an’a uygun hareket etmesi lazım.
OKTAR BABUNA: İnşaAllah Hocam. “Dediler ki: "Bu elçiye ne oluyor ki, yemek yemekte ve pazarlarda dolaşmaktadır? Ona, kendisiyle birlikte uyarıcı olacak bir Melek indirilmesi gerekmez miydi?"”
ADNAN OKTAR: Bak, tam net işte. Cübbeli ne diyor? Bir uyarıcı olacak yani onun Mehdi (a.s.) olduğunu söyleyecek bir Melek indirilmesi gerekmez miydi?” diyor. “Eğer bu yoksa ben o kişinin Mehdi (a.s.) olduğuna inanmam” diyor. Müşrikler ne söylüyorlar? Aynısını söylüyorlar. Burada hata yapıyor, Kuran’a uygun hareket etmesi lazım. Kuran bu konumu, bu üslubu yasaklıyor ve yanlış olduğunu ve çirkin olduğunu söylüyor. Devam et.
OKTAR BABUNA: “Bize kavuşmayı ummayanlar, dediler ki: "Bize Meleklerin indirilmesi ya da Rabbimiz'i görmemiz gerekmez miydi?" Andolsun, onlar kendi nefislerinde büyüklüğe kapıldılar ve büyük bir azgınlıkla baş kaldırdılar.”
ADNAN OKTAR: Bak bu bir anormallik, Kuran bunu açıkça söylüyor. Yani her yönden anormal. Bir ayet dahi yeter ama bunun üzerinde çok durmuş Cenab-ı Allah, Kuran’da.
Sayın Adnan Oktar'ın 16 Ekim 2010 tarihli röportajından Furkan Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: Dediler ki: "Bu elçiye ne oluyor ki,...” bu Mehdi (a.s.)’ye ne oluyor ki, “...yemek yemekte ve pazarlarda dolaşmaktadır?" Peygamberimiz (s.a.v.)’e şaşıyorlar. Yemek yiyor, hanımlarıyla beraber oluyor, hanımlarıyla koşuşturuyor, onlarla yakalamaca oynuyor, torunlarıyla şakalaşıyor. “Ya” diyorlar, “böyle Peygamber mi olur?” diyorlar hâşâ. Nasıl olması gerekiyor onların kafasına göre? Mekke müşrikleri gibi enaniyetli, ağır, azametli, böyle battaniyeci takımı. “Yemek yemekte ve pazarlarda dolaşmaktadır? Ona, kendisiyle birlikte uyarıcı olacak bir melek indirilmesi gerekmez miydi?” “bir melek olsun” diyorlar, “başının üstünde; ‘bu Peygamber (s.a.v.)’dir’, ‘bu Mehdi (a.s.)’dir’ desin” diyor, o zamanın müşrikleri. “Eğer bu yoksa, biz inanmayız” diyorlar. Cübbeli ne diyor? “Mehdi (a.s.)’nin” diyor, “başının üstünde bir bulut olsun” diyor, “bir melek olsun; ‘bu Mehdi (a.s.)’dir’ desin, biz ona inanırız” diyor. Mekke müşrikleri ne diyor? Aynısını diyor. Cübbeli bunun farkında mı? Değil. Yani ne yaptığının farkında değil. Haberi olmadan, farkında olmadan Mekke müşriklerinin düştüğü hataya düşüyor.
“Ya da kendisine bir hazinenin bırakılması veya (ürünlerinden) yemekte olduğu bir bahçesi olması (gerekmez miydi)?” Yani malı, mülkü, zenginliği olsun. Zenginlere o zaman Mekke müşrikleri çok itibar ediyorlar. Peygamberimiz (s.a.v.)’in de malı mülkü yok. Mehdi (a.s.)’nin de malı, mülkü olmayacaktır; ağırlarına gidiyor. “Zulmedenler dedi ki: "Siz olsa olsa, ancak büyülenmiş bir adama uyuyorsunuz."” Yani, “aklını kaybetmiş, akıl hastası olmuş, mecnun olmuş bir insana uyuyorsunuz. Yani normal bir şey yapmıyorsunuz” diyorlar Peygamberimiz (s.a.v.) için, haşa. “Bir bak; senin için nasıl örnekler verdiler de böylece saptılar.” O devirdeki münafıkların da üslubu bu. Münafıklar da abuk sabuk örnekler vererek Peygamber (s.a.v.)’e karşı mücadele veriyorlar. Allah da diyor ki bak; “Bir bak; senin için nasıl örnekler verdiler de böylece saptılar.” Münafıkların özelliği kelimelerle çok iyi haşa oynarlar ve bambaşka düşünceler geliştirirler. “Artık onlar hiçbir yol bulamazlar.” Tıkanmış adamlar. Bir oradan gidiyor, oraya gidiyor, oraya gidiyor ona; bir türlü beceremiyor.