Şuara Suresi, 134. Ayetinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 6 Mayıs 2010 tarihli röportajından Şuara Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: Şeytandan Allah’a sığınırım, Rahman Rahim olan Allah’ın adıyla, “Ta, Sin, Mim.” Bu şifre olan harfler. Bunların inşaAllah daha ileriki yıllarda ortaya çıkacak hikmeti, amacının ne olduğunu daha iyi anlayacağız.

“Bunlar, apaçık olan Kitab’ın ayetleridir.” Demek ki Kuran kapalı bir Kitap değil yani çok anlaşılır bir Kitap. “Onlar mü'min olmayacaklar diye neredeyse kendini kahredeceksin” İnsanlara tebliğ yapıyorsun, dini anlatıyorsun ama etkilenmiyorlar diye müthiş üzülüyorsun diyor Allah Peygambere (s.a.v.). Ve böyle bir şeyi yapma diyor yani üzüleceğin bir şey yok, Ben onları öyle yaratıyorum diyor Allah.

 “Dilersek, onların üzerine gökten bir ayet indiririz de, ona boyunları eğilmiş kalıverir.” Boyunları bükülmüş kalırlar. Yani ona karşı bir güçleri yetmez, direnemezler, bir etkileri olmaz. Ebcedine baktığımızda 2022 tarihini veriyor. Hz. İsa (a.s.)’nın inişini beklediğimiz tarihi veriyor. Yani yeryüzünde belirdiği tarih. İnsanların göreceği tarih. “Dilersek, onların üzerine gökten bir ayet indiririz.” Mucize indiririz diyor. Bir mucizedir Hz. İsa (a.s.)’nın inişi. “... de, ona boyunları eğilmiş kalıverir.” 2022 o yönden çok manidar.

“Onlara Rahman (olan Allah) dan yeni bir uyarı gelirse, hiç tartışmasız ondan yüz çevirirler.” Yani sen istediğin kadar dini anlat, istediğin kadar doğruyu anlat diyor yüz çevirirler, dinlemezler. Yani yüzüne bakıyorsa, başka yöne bakıyor. Muhatap olmak istemiyor, konuşmaktan kaçınırlar diyor Allah. “Gerçekten yalanladılar; fakat alay konusu yaptıkları şeyin haberi kendilerine pek yakında gelecektir.” Müslümanlarla alay ediyor mesela Mehdi (a.s.)’ın çıkışıyla alay ediyorlar, İsa (a.s.)’ın inişiyle ilgili alay ediyorlar.

Bak diyor ki Allah: “Alay konusu yaptıkları inanmadıkları şeyin haberi kendilerine pek yakında gelecektir.” O zaman anlarlar diyor Allah, oluştuğunda. “Yeryüzüne bir bakmadılar mı ki, Biz onda her güzel (kerim) çiftten nice ürünler bitirdik.” Mesela bitkilerin çift olduğu yani çift organa sahip erkeklik ve dişilik organına sahip olduğu bu yüzyılda anlaşıldı. Kuran buna da işaret ediyor, bu da çok büyük bir mucizedir. Hayret edilecek bir şeydir. “Yeryüzünde bir bakmadılar mı ki, Biz onda her güzel (kerim) çiftten nice ürünler bitirdik.” Çift olarak bitirdik diyor Allah.

“Şüphesiz, bunda bir ayet vardır; ancak onların çoğu mü'min değildirler.” Yani insanların çoğu iman etmezler diyor. İnsanların hakikaten büyük bölümü bozuktur, dünya öyledir. “Şüphesiz, senin Rabbin, gerçekten O, üstün ve güçlüdür, merhamet sahibidir.” Yani size zulmetme taraftarı değildir diyor Allah. “Üstün ve güçlüdür,” her şeyinizle ilgilenir, her şeye hakimdir diyor Allah. “Hani senin Rabbin, Musa'ya seslenmişti: ‘Zulmetmekte olan kavme git;’” Yani git tebliğ görevini yap, Mehdilik görevini yap diye Allah ona emrediyor. “’Firavun'un kavmine, hala sakınmıyorlar mı?’” İnsanlara zulmetmesinler, acı çektirmesinler. Bunların bozuk kişiliğine karşı, git onları uyar, tebliğ yap diyor Allah Hz. Musa (a.s.)’a.

“Dedi ki: ‘Rabbim, gerçekten beni yalanlamalarından korkuyorum.’” Beni yalanlamaları demek tabii tabii saldırganlaşmaları da demektir. “Göğsüm sıkışıyor” diyor. Yani kalbinde rahatsızlık meydana geldiğini söylüyor. Nefes alıp verme, kalp sıkışması tarzında heyecandan meydana gelen rahatsızlığını dile getiriyor. “Dilim dönmüyor.” Heyecandan da konuşma kabiliyetimde bir sorun meydana geliyor diyor. Konuşma gücümü yitiriyorum diyor.

“Bundan dolayı Harun'a da elçilik görevini bildirmesi için Cibril'i gönder.” Onu da bana yardımcı kıl diyor. Allah'tan istiyor. “Üstelik onların bana karşı davasını savunacakları bir cinayet suçum var. Bundan dolayı beni öldürmelerinden korkuyorum.” Yani en şiddeti çekindiği şeriden birisi de bu zaten. Hazreti Musa şiddetli, kuvvetli bir insan. Baya uzun boylu ve çok yapılı, atletik ve kahredici bir güce sahip. Tuttuğumu söken bir insan. İki kişi kavga ederken ayırmak için aralarına girdiğinde adam buna saldırınca Hazreti Musa da kendini korumak için adama vuruyor. Vurmasıyla adam ölüyor. Beyin kanamasında muhtemelen ölmüştür. Vurunca kafasına. Tabii hiç istemediği bir şey. Ondan dolayı da aranıyor zaten. Cinayet suçu ile aranıyor.

“Allah “hayır” dedi. İkiniz de ayetlerime gidin. Şüphesiz sizinle birlikteyiz ve işitmekteyiz.” Ben sizi görüyorum diyor Allah. Konuşmanızı da biliyorum diyor. Siz gidin diyor. Öyle bir şey olmaz diyor Allah. Ben sizi takip edeceğim. Bak, “gecikmeksizin firavuna giderek deyin ki” hemen gidin diyor. Vakit kaybetmeyin diyor. Gecikmeyin diyor. “Gerçekten biz alemlerin Rabbinin elçisiyiz. Biz Allah'tan tebliğ için geldik.” Dini anlatmak için geldik deyin diyor. “İsrailoğullarını bizimle birlikte gönderme için sana geldik.” Yani o zamanki Müslümanları bizimle gönder. Bırak Müslümanları diyor. Eziyet etme. Biz yaşayalım, normal yaşayalım. Kendi halimizi yaşayalım diyor. Bırak bizi diyor.

“Firavun dedi ki; “biz seni içimizde daha çocukken yetiştirip büyütmedik mi?” Biliyorsun küçük yaştayken Hz. Musa'yı Allah, Hz. Musa'yı ilk başında olaydan anlatayım. Annesi bir sandığın içine koyuyor biliyorsunuz. Nehre bırakıyor Hz. Musa'yı. Hepiniz bilirsiniz onu. Hz. Musa'yı bulup alıyorlar. Ama çok sevimli Hz. Musa. Allah ona özel sevimlilik meydana getirdiğini Kur'an'da belirtiyor. “Dedi ki, biz seni içimizde daha çocukken yetiştirip büyütmedik mi?” Onlar bizzat büyüttüler Hazreti Musa'yı. “Sen ömrünün nice yıllarını aramıza geçirmedin mi?” Yani başına kakıyor ona böyle. Küfrün bir özelliğidir bu. Bir şey olduğunda insanın başına kakarlar. Mesela para verse başına kakar. Bir iyilik yapsa başına kakar. Bu bir ahlaksızlıktır. “Ve yapacağın işi cinayeti de işledin. Sen nankörlerdensin” diyor. Çok azgın bir üslup. Belli yani bela çıkacağı belli bu üslubundan.

“Musa dedi ki; “ben onu yaptığım zaman şaşkınlardandım.” Yani bilerek yapmadım diyor. Yani bir rast geldi. Allah rast getirdi. Kasten yapmadım diyor. “Sizden korkunca da hemen aranızdan kaçtım.” Yani kasten de kaçıyor değilim. Tehlikelisin sen diyor. O yüzden senden kaçıyorum diyor. “Sonra Rabbim bana hüküm ve hikmet verdi ve beni gönderilen elçilerden kıldı.” Sonra bana Allah peygamberlik verdi diyor. “Bana karşı lütuf dediğin nimet de, İsrailoğullarını köle kılmandan dolayıdır.” Müslümanları köle kılmış o zamanki rejim. O zamanki derin devlet. Müslümanlar adeta böyle parya muamelesi görüyorlar. Eziyorlar Müslümanları.

“Firavun dedi ki; “alemlerin Rabbi nedir?” Yani züppelik yapıyor böyle haşa. Bilmediğinden değil de çakallık yapıyor. “Dedi ki; “göklerin, yerin ve bu ikisi arasında olan her şeyin Rabbidir.” Yani her şeyi Allah yaratmıştır diyor. Gökteki bütün sistemi, yerdeki her şeyi Allah yaratmıştır diyor. Evet. “Bana karşı lütuf dediğin nimet İsrailoğullarını köle kılmandan dolayıdır. Firavun dedi ki; “alemden Rabbi nedir?” “Dedi ki göklerin, yerin ve bu ikisi arasında olan her şeyin Rabbidir. Eğer kesin bilgiyle inanıyorsanız böyledir.” Yani Hakkel-yakin, samimi inanıyorsanız bu böyledir diyor. Doğru düşünüyorsanız.

“Çevresindekiler dedi ki; “işitiyor musunuz?” Bu da bir başka bir züppelik çeşidi. Bu da bir çakallık. Yani işitmediğinden değil. Yani var ya ne diyor bu falan derler ya böyle haşa öyle yani itlik yapıyor yani. “İşitiyor musunuz” diyor. Yani bir de etrafındakilerine sükse yapmak istiyor kendince. Bu tam çakal karakteri klasik. “Dedi ki; “şüphesiz size göndermiş bulan elçiniz gerçekten bir delidir.” Bir sefer de alaycılığa ve hakarete başlıyor. Delidir yani. İlk iftirası bu oluyor.

“Eğer aklınızı kullanabiliyorsanız o doğunun da batının da ve bunlar arasında olan her şeyin Rabbidir dedi.” Bir daha imani konuyu bir daha tekrarlıyor. Anlasın diye. Adam kemik kafa. Tam klasik odun yani. O zamanın iddia edilen Ergenekon örgütü. Karşısındaki güç. Tekrarın önemini de burada görüyoruz. Bak bir daha aynı konuyu bir daha vurguluyor.

“Firavun dedi ki; “Andolsun benim dışımda bir ilahi denilecek olursan seni mutlaka hapse atacağım.” İddia edilen Ergenekon örgütü neyle halletmeye çalışıyor konuları? Cinayet, baskı, hapsetmek, adam öldürmek. Değil mi? Aynı yöntem. Hapse atacağım.

“Dedi ki Musa; “sana apaçık olan bir şey de getirmiş olsam da mı?” Yani bir delil gösterirsem de mi böyle diyor. “Firavun dedi ki; “eğer doğru söylüyorsan onu getir diyor.” Neyse delilini göster diyor. “Bunun üzerine asasını bıraktı. Bir de ne görsünler? O açıkça bir ejderha oldu.” O zaman Darwinist düşünce yaygın. Yani evrimciler, bütün Firavun takımı öyle. Nil’in çamurlarında tesadüfler sonucu hayvanlar ve bitkilerin hepsinin öyle olduğunu inanıyorlar. Allah yaratamaz diyorlar. Yani her şey zaman içinde kendinden gelişir diyorlar. Sevimli ben sana bakmadan konuşuyorum. Kusura bakmıyorsun değil mi? Önemli değil. Kalbim aklım sende. Düşünmüyorum seni inşaAllah.

“Bunun üzerine asasını bıraktı. Bir de ne görsün? O açıkça bir ejderha oldu.” Hani evrim vardı diyor Hazreti Musa? Hani Nil'in çamurlarında oldu? Çünkü tahta odun yani. Bildiğin tahta. Bir anda normal yılan oluyor. Yani bütün Mısır'da oraya toplanan ne kadar adam varsa Firavun'un kendisi dahil hepsi görüyorlar. Tabii inanmıyorlar. Ayrı mesele. Gözüm hipnoz meydana geliyor. “Büyücüsün” diyor. “Ve en büyük büyücü senmişsin” diyorlar. “Daha büyük büyücü biz görmedik.” Tahtayı yutuyor işte. Sizin attığınız tahtaları da yutuyor. Onlar da ortada yok. Yuttuğuna göre böyle büyü olur mu? Böyle hipnoz olur mu? Yani mesela şimdi farz edin burada herhangi bir eşya olsa. O eşyayı yok olsa. Bir daha göremezsek. Bu nedir bunun anlamı? Hipnozdan olacak iş mi bu? E yutmuş işte. Hayvan da duruyor ortada. Elini de göğsüne sokuyor. Böyle çıkarttığında, “o bakanlar için parlayıp aydınlanıvermiş” diyor. Yani olağanüstü beyaz olarak eli çıkıyor. Normalde Hazreti Musa esmer. Esmer bir insan. Biraz güneş yanığı bir insan ama eller bembeyaz çıkıyor çıkarttığında.

“Firavun çevresindeki önde gelenlere; “bu dediği doğrusu çok bilen bir büyücüdür.” Baya büyük bir büyücü diyor. Şimdi de öyle. Mehdi'ye karşı da aynı iddialar olacaktır. Hazreti İsa'ya karşı da aynı iddialar olacaktır.