Şuara Suresi, 5-59 Ayetlerinin Tefsiri

(Hz. Musa kıssasında Hz. Mehdi dönemine işaretler)

 

Adnan Oktar'ın 1 Mayıs 2011 A9 Tv, Kanal Avrupa ve Çay Tv'deki Canlı sohbetinden 

ADNAN OKTAR: “Onlara Rahman (olan Allah) dan yeni bir uyarı gelmeyiversin, hiç tartışmasız ondan yüz çevirirler.” Her ne zaman uyarı gelirse yüz çeviriyorlar, kabul etmiyorlar. “Gerçekten yalanladılar; fakat alay konusu yaptıkları şeyin haberi kendilerine pek yakında gelecektir.” Diyorlar ya; “Hz. İsa Mesih (a.s) gelmeyecek, Hz. Mehdi (a.s) gelmeyecek,” değil mi? Bakın, Allah ne diyor; “alay konusu yaptıkları şeyin haberi kendilerine pek yakında gelecektir.” İnşaAllah.

“Hani senin Rabbin, Musa'ya seslenmişti: "Zulmetmekte olan kavme git."” O devrin Mehdisi Hz. Musa (a.s). “Zulmetmekte olan kavme git;” yani Deccaliyetin hakim olduğu kavme git. “Firavun’un kavmine.” Yani o devrin deccalinin kavmine. “Hala sakınmıyorlar mı?” diyor Cenab-ı Allah. “Dedi ki: "Rabbim, gerçekten ben, onların beni yalanlamalarından korkuyorum. Göğsüm sıkışıyor, dilim dönmüyor."” Göğsü sıkışıyor, yani taşikardi var muhtemelen. Kalp atışı çok yükseliyor, muhtemelen tansiyonu da yükseliyor Hz. Musa (a.s)’ın; onun için “göğsüm sıkışıyor” diyor. “Dilim dönmüyor” diyor; aşırı heyecanda konuşma bazen tutulur insanda, şiddetli heyecanda konuşma gücünü insan kaybedebilir. Bu özellik Hz. Mehdi (a.s)’da da var.

“Bundan dolayı Harun'a da (elçilik görevini bildirmesi için Cibril'i) gönder.” “Onu da yanımda gönder” diyor Cenab-ı Allah’a. Çünkü dili tutulduğunda, heyecandan konuşamadığında onu devreye sokacak, yani onun konuşmasını sağlayacak. Çünkü dili tutulup konuşamadığında konuşacak kimse kalmıyor. Ama yanında birisi olursa, dili tutulduğunda, o kişi konuşmaya devam eder, inşaAllah. “Üstelik, onların bana karşı (davasını savunacakları bir cinayet) suçu(m) var; bundan dolayı beni öldürmelerinden korkuyorum.” Korkusunun nedenlerinden birini söylüyor.

“(Allah:) "Hayır," dedi. "İkiniz de ayetlerimle gidin, şüphesiz sizinle birlikteyiz (ve) işitmekteyiz."” “Ben sürekli yanınızda oluyorum zaten” diyor Allah, “Ben yaratıyorum ve bütün konuşmaları zaten işitiyorum” diyor Allah. “Gecikmeksizin Firavun'a giderek deyin ki,”  Ne diyor Cenab-ı Allah; “gecikmeksizin,” hemen, hemen şu saatlerde, hemen şu dakikalarda, süratle. “Firavun’a gidin.” “Deccale gidin.” “Deyin ki: Gerçekten biz, alemlerin Rabbinin elçisiyiz, İsrailoğulları'nı bizimle birlikte göndermen için (sana geldik).” Yani “biz Müslümanları kurtarmak istiyoruz, Müslümanları bırak” diyorlar ve Firavun’a gidiyorlar. “(Gittiler ve Firavun:) Dedi ki: "Biz seni içimizde daha çocukken yetiştirip büyütmedik mi?"” Hz. Mehdi (a.s) da öyle ehl-i cehlin içinde gelişecektir, ulema ve alimlerin içinde geçmiyor Hz. Mehdi (a.s)’ın çocukluğu. Cahil insanların, dinden uzak insanların içerisinde gelişiyor. Hadislerden bu çok açık anlaşılıyor. “Allah onu bir gecede ıslah eder, bir gecede ona ilim verir” diyor.

“Sen ömrünün nice yıllarını aramızda geçirmedin mi?” “Cahillerin içerisinde yaşadın sen” diyor, Hz. Mehdi (a.s) gibi. “Ve sen, yapacağın işi (cinayeti) de işledin; sen nankörlerdensin.” Nankörlükle itham ediyor Hz. Musa (a.s)’ı. “(Musa) Dedi ki: "Ben onu yaptığım zaman şaşkınlardandım."” “Bilmiyordum, cahillikle yaptım, boş bulundum” diyor. “Sizden korkunca da hemen aranızdan kaçtım.” “Beni öldürmenizden çekindiğim için aranızdan kaçtım” diyor.

“Sonra Rabbim bana hüküm (ve hikmet) verdi ve beni gönderilen (elçilerden) kıldı.” “Beni Peygamber kıldı Allah” diyor. “Bana karşı lütuf-dediğin nimet de, İsrailoğulları'nı köle kılmandan dolayıdır.” “Lütuf değil” diyor, “kavmimizi besliyorsun, arkadaşlarımıza bakıyorsun konumu var ama sen bizi köle olarak kullanıyorsun” diyor. “Dolayısıyla öyle senin bize iyilik yaptığın bir şey yok” diyor. Taş taşıtıyor, o piramitleri yaptırıyor, en ağır işlerde onlarda kullanıyor, dolayısıyla “senin bize yaptığın bir ikram yok, lütuf falan da değil bu” diyor.

“Firavun dedi ki: "Alemlerin Rabbi nedir?" O zaman, onu söyle bize diyor, Allah nedir? “Dedi ki: "Göklerin, yerin ve bu ikisi arasında olan her şeyin Rabbidir. Eğer 'kesin bilgiyle inanıyorsanız' (böyledir)."” “Darwinist, materyalist bilgiyle inanıyorsanız ayrı. Ama kesin vahye dayalı bir bilgiyle inanıyorsanız bu şekilde. Allah var, her şeyi Allah yarattı; göklerdeki, yerdeki, ikisi arasında olan her şeyi” diyor. “Firavun, çevresindekilere dedi ki: "İşitiyor musunuz?"” Bu cahiliyede kullanılan klasik züppe üslubudur, sağır değil adamlar. Tabii ki işitiyorlar da, sırf çakallık olsun diye yapıyor. “(Musa:) Dedi ki: "O sizin de Rabbiniz, geçmişteki atalarınızın da Rabbidir."” “Geçmişteki atalarınızda yanlış yaptılar” diyor, hatalı olanlar varsa. “Ama her zaman, kainatın ilk kuruluş yıllarından beri, sonsuzdan beri Rab’dir Allah” diyor.

“(Firavun) Dedi ki: "Şüphesiz size gönderilmiş bulunan elçiniz, gerçekten bir delidir."” Oradaki kavme, Hz. Musa (a.s)’ın kavmine, arkadaşlarına, Hz. Musa (a.s)’dan ayırmak için, Hz. Musa (a.s)’ın topluluğunu, cemaatini parçalamak için o devrin derin devleti, o devrin küfür devleti, o devrin Mehdi’sini deli ilan ediyor ki, uzaklaşsınlar. Deliye uyulmaz ya, haşa Hz. Musa (a.s)’ı da delilikle itham ederek ondan uzaklaşacaklarını, konuşmalarının mantıksız olduğunu vurgulamaya çalışıyor, avanak Firavun; “elçiniz, gerçekten bir delidir." Diyor. “Eğer aklınızı kullanabiliyorsanız” diyor Hz. Musa (a.s) da. O da kapalı olarak, onların aklını kullanamayan adamlar olduğunu söylüyor. “O, doğunun da, batının da ve bunlar arasında olan her şeyin de Rabbidir" dedi (Musa).” Aklını kullanan için böyle, yoksa “aklını kullanamayan akılsızsınız” diyor, “aksi durumda akılsızsınız.”

“(Firavun) dedi ki: "Andolsun, benim dışımda bir ilah edinecek olursan, seni mutlaka hapse atacağım."” Deccaliyet, o devrin Mehdi’sini susturmak için mutlaka bir engel meydana getirmeye çalışıyor, bir yöntem. Delilik iftirası atıyor, olmuyor; onunla baş edemiyor. “O zaman ne yapalım?” diyor, “hapse atarız” diyor. Mehdileri hep susturmak ve durdurmak için, hapis yöntem olarak gösterilmiş. Çünkü cemaatinden ayrılırsa Mehdi cemaatin dağılacağına inanırlar. Hz. Musa (a.s) da eğer hapsedilirse cemaatinin dağılacağına inanıyorlar, yani Müslümanların dağılacağına inanıyorlar, güçsüz kılmak için böyle bir fikir geliştiriyorlar.

“Seni mutlaka hapse atacağım. (Musa) Dedi ki: "Sana apaçık bir şey getirmiş olsam da mı?"” “Alenen, net deliller getireceğim” diyor. Apaçık delil, yani hüccet, el hüccet. O devrin Mehdi’si, Hz. Musa (a.s) delille konuşuyor. “(Firavun) Dedi ki:” o devrin deccali dedi ki; “Eğer doğru sözlü isen, onu getir.” “Görelim delilini” diyor. “Bunun üzerine asasını bıraktı, bir de (ne görsünler) o, açıkça bir ejderha oluverdi.” Tahtadan, kuru tahtadan ne oluyor? Yılan oluşuyor, bir anda. İlk neyi ispat ediyor Hz. Musa (a.s)? Yaratılışı ispat ediyor. Çünkü onlar o zaman evrim teorisini savunuyorlar, materyalist ve Darwinist düşünceyi savunuyorlar, “Nil’in çamurlarından oluştu” diyor. Hz. Musa (a.s) da diyor ki; “her şeyi Allah yaratmıştır, Nil’in çamurlarından değil” diyor. “O zaman bize bir ispat göster” diyorlar. O da yaratılışı ispat etmek için elindeki tahtayı atıyor, asayı; kuru tahta, atar atmaz yılana dönüşüyor. Hemen yaratılışı ispat etmiş oluyor bunu yapmakla, yani evrimin olmadığını, Allah’ın ani yarattığını göstermiş oluyor. Yılan ne kadar kısa sürede yaratılıyor? Bir saniyede yaratılıyor. Hani evrim vardı? Yok, işte görüyorsun. Sihirbazlar da görüyor, hepsi görüyorlar; bir anda oluşuyor.

“Açıkça bir ejderha oldu. Elini de çekip çıkardı, bir de (ne görsün) o, bakanlar için 'parlayıp aydınlanmış'.” Beyaz elleri, bembeyaz; elini göğsünün içine sokuyor, çıkardığında bembeyaz elleri. Masonlar da bu Kuran ayetine ve Tevrat’a dayalı olarak, sağ ellerini göğüslerinin içine sokarlar bu şekilde ve beyaz eldiven giyerler, o ayetin anlamını vurgulayacak şekilde, Tevrat’ta da vardır aynı hüküm. Oradan kalma bir gelenek ve inanç olarak beyaz eldiven giyerler ve mason işaretidir biliyorsunuz, sağ elin kalp hizasına bu şekilde sokulması. Birbirlerini tanımada da kullanırlar masonlar, ellerini kalplerinin üzerine koyarak. “(Firavun,) Çevresindeki önde gelenlere: "Bu" dedi, "Doğrusu bilgin bir büyücüdür."” Bu sefer de, baş edemeyince büyücüye çeviriyor, sürekli şekil değiştiriyor. Önce “deli” diyor, sonra hapisten bahsediyor, sonra “büyücü” diyor. “Ama çok bilen bir büyücü” diyor, “büyü yaptı” diyor. “Büyüsüyle sizi yurdunuzdan sürüp çıkarmak istiyor; ne buyurursunuz?” Bakın, bu sefer de milliyetçi duyguları ağır bastırarak, vatan hainliği ile itham ederek suçun kapsamını ceza maddelerinin en ağırına çevirmeye çalışıyor. Çünkü önce bir delilik diyor, deliliğin hükmü hafif oluyor tabii onlar için. Büyücülük diyor, onun da hükmü hafif. Ne yapsın hapsedilebilmek için yahut öldürebilmek için, vatan hainliği gerekiyor. Ağır, devlete karşı işlenmiş bir suça çevirmeye çalışıyor, siyasi suça çevirmeye çalışıyor. O devrin kanun maddesinin siyasi suçlara bakan yönüne ağırlık vererek oradan bir netice almaya çalışıyor.

“Sizi yurdunuzdan sürüp çıkarmak istiyor.” “Zor kullanacak size” diyor, çete kapsamına sokmaya çalışıyor. Büyük kapsamlı bir çete kurduğunu Hz. Musa (a.s)’ın ve illegal oluşumla onları şiddet kullanarak sürüp çıkaracağını iddia ediyor. “Ne buyurursunuz?” diyor. İddianame, “ne buyuruyorsunuz” dediği bu, iddianameyi tanzim ediyor ve söylüyor; oradaki kişiler de hakim hükmündeler, savcı olarak açıklıyor. “Dediler ki: "Bunu ve kardeşini oyala, şehirlere de toplayıcılar gönder."” “İkisini gözaltına al, onu ve kardeşini gözaltına al, şehre de toplayıcılar yolla” diyor. “İnsanları bir araya toplayacak gibi büyük bir toplantı günü ayarlayalım” diyor. “Bütün uzman-bilgin büyücüleri sana getirsinler.” O devrin Darwinist, materyalist ne kadar alimi varsa; insanlara büyü yapan, insanları sürekli telkinle etki altına alan ne kadar takım varsa hepsini getiriyorlar.

“Böylelikle büyücüler, bilinen bir günün belli vaktinde bir araya getirildi.” Bir bayram günü bir araya getiriliyorlar, sabah erken. Bakın, “Bilinen bir günün belli vaktinde bir araya getirildi.” Hepsi, topluca. “Ve insanlara da: "Siz de toplanıyor musunuz?" dendi.” Oradaki insanları da topluyorlar, halkı. Oradaki sahtekar bilim adamlarını toplamışlar, halkı da bir araya topluyorlar. Kamuoyunu kullanarak, basın ve yayın yoluyla bu sefer o devrin Mehdi’sini çökertmeye çalışıyorlar. Kamuoyu tazyiği meydana getirerek, bir de kamuoyunu bilinçlendirmeye çalışıyorlar olumsuz yönde, kendi kafalarına göre. “Umarız ki, eğer galip gelirse biz de büyücülere uyarız.” Bakın, “İnsanlara da: "Siz de toplanıyor musunuz?" dendi” diyor ayette. “Umarız ki, eğer galip gelirse biz de büyücülere uyarız.” Ama yine bir tereddüde düşmüş halk, “galip gelirlerse büyücülere uyacağız” diyorlar. “Senin dediğini kabul edeceğiz” diyorlar firavuna, “senden yana olacağız” diyorlar.

“Büyücüler geldiklerinde, Firavun'a: "Şayet biz galip gelirsek, bize bir ücret var gerçekten, değil mi?" dediler.” Çünkü materyalist kafada oldukları için paradan başka bir şey düşünmüyorlar. Allah rızası yok adamlarda. Adam çıkar peşinde, tek anladığı şey para; kapitalist zihniyet olduğu için, o devirde de var. Bakın, diyorlar ki; “Şayet biz galip gelirsek, bize bir ücret var gerçekten, değil mi?" dediler.” “Biz bu işi yaparız, halkı da kandırırız. Olumsuz, Darwinist-materyalist bilgi aktarırız ama bizim de paramızı ayarlarsın değil mi? Para verirsin” diyorlar. Çıkarcılar yani. “"Evet" dedi. "Üstelik şüphesiz siz en yakın(larım) kılınanlardan olacaksınız."” “Size sosyal destek de sağlayacağım” diyor. Para da vereceğim, sosyal destek de sağlayacağım” diyor. “Musa onlara dedi ki: "Atacağınızı atın."” “Uyduracağınız şeyleri, uydurmalarınızı atın bakayım, ne diyorsunuz göreyim” diyor. “Onlar da, iplerini ve asalarını attılar ve: "Firavun'un üstünlüğü adına, hiç tartışmasız, üstün olanlar gerçekten bizleriz" dediler.” O devirde yemin deccalin üzerine oluyor, deccaliyetin üstüne oluyor. Allah adına yemin yok; Allah’ın, Kitab’ın üzerine yemin yok. Allah’ın kitabından kaynaklanan bir bilgi üzerine yemin yok. Halbuki yemin Allah adına olur, değil mi? Deccal adına yapılıyor yemin o devirde, o devrin deccali adına. “Firavun'un üstünlüğü adına,” bir de üstünlük, gözlerde büyütülmüş o devrin deccali; yüce görülüyor, haşa Allah gibi görüyorlar.

“Firavun’un üstünlüğü adına, hiç tartışmasız, üstün olanlar gerçekten bizleriz" dediler.” Halka propaganda yapıyorlar; üstünüz, güçlüyüz, şu, bu falan gibisinden. “Böylelikle Musa da asasını attı.” Yani o uydurduklarının üzerine. “Bir de (ne görsünler) o, uydurmakta olduklarını yutuyor.” O devrin Darwinist-materyalist sistemi yerle bir oluyor, o ilk atışla. “Anında büyücüler secdeye kapandılar.” Hemen iman ediyorlar. İlk faaliyette, demek ki Darwinizmin, materyalizmin yıkılması çok önemli. Kuran buna işaret ediyor. İlk önce yaratılışın ispat edilmesi, yaratılışın anlatılması gerekiyor. Hz. Musa (a.s) da öyle yapıyor. “ (Ve:) "Alemlerin Rabbine iman ettik" dediler.” Demek ki deccaliyet kalktı mı İslamiyet devreye giriyor; boşluk kabul etmiyor sistem, Allah öyle yaratmış. Önce put sistem kalkacak, put sistemin yerini hemen hak olan sistem dolduruyor.

Bakın, ne diyorlar; “(Ve:) "Alemlerin Rabbine iman ettik" dediler. "Musa’nın Harun’un Rabbine." Çünkü Peygamberlerin tarif ettiği Allah önemlidir. Küfrün tarif ettiği değil. Mesela masonik Allah inancı vardır, onlar bir total güç olarak görürler Allah’ı, ‘kainatın ulu mimarı’ derler. Ne olduğu belli olmayan bir varlık olarak belirtirler, haşa. Bir total güç. Kainatın toplam gücü. Elektrik gücün, genel gücün, tamamının Allah olduğuna inanırlar. Halbuki Allah sonsuz kudret sahibidir, sonsuzluğu yaratmıştır, sonsuz mekanı yaratmıştır; Kendisi sonsuz öncedir, sonsuz sonradır ve doğmamıştır, doğurulmamıştır, kaderi yaratmıştır, Meleklere sahiptir, Peygamberleri yaratmıştır. Amentü’de belirtilen bütün hususları yaratmıştır Allah, “Musa’nın ve Harun’un Rabbi” denilen O’dur; Cenab-ı Allah, inşaAllah. Peygamberimiz (s.a.v)’in Kuran’da tarif ettiği Allah, Hz. İbrahim (a.s)’ın tarif ettiği Allah; gerçek olan Allah O’dur, inşaAllah.

“(Firavun) Dedi ki: "Ona, ben size izin vermeden önce mi inandınız?"” Deccaliyet resmi ideolojiyi dayatmış, benim dediğime inanacaksınız” diyor. Başka inanç olabilir mi? Yok. Resmi ideolojinin dışında bir şey kabul etmiyor deccaliyet. “Şüphesiz, o, size büyüyü öğreten büyüğünüzdür.” Bakın, halkı daha hala onun aleyhinde kışkırtmaya çalışıyorlar ki kamuoyu elde etmeye çalışıyorlar. O devrin Mehdi’sini halkın gözünde küçük düşürmeye çalışıyorlar. Yobaz takımı var, it kopuk takımı var, herkes var o devirde. “Öyleyse yakında bileceksiniz. Şüphesiz ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama kestireceğim.” O devrin iddia edilen Ergenekon terör örgütü gibi bir yapı, illegal bir devlet yapısı var. Bakın, diyor ki; “Öyleyse yakında bileceksiniz. Şüphesiz ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama kestireceğim ve sizin hepinizi gerçekten asıp-sallandıracağım."” Hep asmayla korkutur yobaz takımı, iddia edilen Ergenekon terör örgütü de asmayla korkutuyor halkı. O devre ait eski yazışmalara bakın bunları görürsünüz, yani tehdit unsuru hep asmadır. Türkiye tarihine bakarsanız, iddia edilen Ergenekon terör örgütünün yaptığı faaliyetlerde asma teması, idam teması hep hakimdir üsluplarında, konuşmalarında.

“"Hiç zararı yok" dediler. "Çünkü biz gerçekten Rabbimiz'e dönücüleriz."” Gerçekten iman ettiği için, imanı sağlam; “ne yaparsan yap” diyorlar deccala. “Biz gerçekten Rabbimiz'e dönücüleriz.” Yani “ölsek de şehit oluruz zaten” diyorlar. “Doğrusu biz, iman edenlerin ilki olduğumuzdan dolayı Rabbimiz'in bizim hatalarımızı bağışlayacağını umuyoruz.” “Günahlarımızı da Allah inşaAllah bağışlar” diyor. “Çünkü ilk iman edenleriz” diyor, inşaAllah. “Musa'ya: "Kullarımı gece yürüyüşe geçir, çünkü izleneceksiniz" diye vahyettik.” Müslüman izlenir, Müslüman izlenir; her zaman küfür tarafından, deccaliyet tarafından izlenir. Gözetlemededir insanlar; suç ararlar, yakalamak isterler, oyun yapmak isterler, hapsetmek isterler, dolayısıyla izlerler. Onun için Müslümanlar dikkat çekmemek için çoğu zaman hep geceyi kullanmışlardır. Cenab-ı Allah onun için geceyi emrediyor.

“Bunun üzerine Firavun şehirlere (asker) toplayıcılar gönderdi.” O devrin polisini, askerini ayaklandırıyor. Deccal rejimi o devirdeki kolluk kuvvetlerini kullandırıp; halkı tutuklamaları, geniş çaplı operasyon yapmaları ve katliam yapmaları için görevlendiriyor. Ne diyor iddia edilen Ergenekon terör örgütü; “bir gecede 3 milyon kişiyi katledeceğiz” diyorlar. O devrin firavunları ile bu devrin firavunları aynı, üslup olarak. İddia edilen Ergenekon terör örgütünün zalimliğinin aynısını orada da görüyoruz. “Gerçek şu ki bunlar azınlık olan bir topluluktur.” “Küçüktürler bunlar” diyor, Müslümanların topluluğu için. “Biz bunları rahatça ezeriz, sayısı az” diyor, Mehdi topluluğu için. Ahir zamanda da Mehdi topluluğu küçüktür, az sayıdalar.

“Ve elbette bize karşı da büyük bir öfke beslemektedirler.” “Deccaliyete karşı büyük bir öfke besliyor bunlar” diyor. O devrin kolluk kuvvetlerini tahrik etmek; devletin ezici, saldırgan gücünü tahrik etmek için devletin alnını kaşıyor firavun. Ne diyor? “Ve elbette bize karşı da büyük bir öfke beslemektedirler.” Bakın, kaç türlü; hem vatan haini gibi gösteriyor, hem “devleti ortadan kaldıracak” diyor, hem “sistemimizi ortadan kaldıracak” diyor, “ayrıca bize de öfke besliyor” diyor. “Biz ise uyanık bir grubuz" (dedi).” “Aydınlığız biz, kafamız aydın, bayağı zekiyiz, çok akıllıyız, çok kültürlüyüz” diyor. Halbuki öküz gibi adamlar, sığır gibi adamlar, tabii. “Böylelikle Biz onları (Firavun ve kavmini) bahçelerden ve pınarlardan sürüp çıkardık.” Saldırıya geçmek için pınarlardan, bahçelerden ayrılıyorlar. Normalde önce keyif zevk ediyorlar ama askeri bir operasyon yapacakları için askeri operasyon sistemine geçiyorlar. Yani alarm halindeler, savaş konumuna geçmişler.

“Hazinelerden ve soylu makam(lar)dan da.” Hazinelerini de bırakıyorlar o anda, makamını da bırakıyor, çünkü saldıracakları için Müslümanlara. “İşte böyle; bunlara İsrailoğulları'nı mirasçı kıldık.” Biliyorsunuz, denizde Allah hepsini helak etti. Hz. Musa (a.s) orada kan akıtmadı; Allah kan akıttı, Allah kanlarını döktü. O devrin Mehdi’si adına Allah orada kanlarını göktü, melekleri ile kan döktü Allah. Binlerce melek orada onların kanını döktü. Allah Hz. Musa (a.s)’ı kurtardı ve bütün malına, mülküne Müslümanlar sahip oldu deccaliyetin, olay bu inşaAllah.

 


Şuara Suresi, 18-27 Ayetlerinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 1 Mayıs 2011 tarihli röportajından Şuara Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: Ve Firavun’a gidiyorlar. “(Gittiler ve Firavun:) Dedi ki: "Biz seni içimizde daha çocukken yetiştirip büyütmedik mi?"”Hz. Mehdi (a.s) da öyle ehl-i cehlin içinde gelişecektir, ulema ve alimlerin içinde geçmiyor Hz. Mehdi (a.s)’ın çocukluğu. Cahil insanların, dinden uzak insanların içerisinde gelişiyor. Hadislerden bu çok açık anlaşılıyor. “Allah onu bir gecede ıslah eder, bir gecede ona ilim verir” diyor. “Sen ömrünün nice yıllarını aramızda geçirmedin mi?” “Cahillerin içerisinde yaşadın sen” diyor, Hz. Mehdi (a.s) gibi. “Ve sen, yapacağın işi (cinayeti) de işledin; sen nankörlerdensin.”Nankörlükle itham ediyor Hz. Musa (a.s)’ı. “(Musa) Dedi ki: "Ben onu yaptığım zaman şaşkınlardandım."” “Bilmiyordum, cahillikle yaptım, boş bulundum” diyor. “Sizden korkunca da hemen aranızdan kaçtım.” “Beni öldürmenizden çekindiğim için aranızdan kaçtım” diyor. “Sonra Rabbim bana hüküm (ve hikmet) verdi ve beni gönderilen (elçilerden) kıldı.” “Beni Peygamber kıldı Allah” diyor. “Bana karşı lütuf-dediğin nimet de, İsrailoğulları'nı köle kılmandan dolayıdır.” “Lütuf değil” diyor, “kavmimizi besliyorsun, arkadaşlarımıza bakıyorsun konumu var ama sen bizi köle olarak kullanıyorsun” diyor. “Dolayısıyla öyle senin bize iyilik yaptığın bir şey yok” diyor. Taş taşıtıyor, o piramitleri yaptırıyor, en ağır işlerde onlarda kullanıyor, dolayısıyla “senin bize yaptığın bir ikram yok, lütuf falan da değil bu” diyor. 

“ Firavun dedi ki: "Alemlerin Rabbi nedir?"O zaman, onu söyle bize diyor, Allah nedir? “Dedi ki: "Göklerin, yerin ve bu ikisi arasında olan her şeyin Rabbidir. Eğer 'kesin bilgiyle inanıyorsanız' (böyledir)."” “Darwinist, materyalist bilgiyle inanıyorsanız ayrı. Ama kesin vahye dayalı bir bilgiyle inanıyorsanız bu şekilde. Allah var, her şeyi Allah yarattı; göklerdeki, yerdeki, ikisi arasında olan her şeyi” diyor. “Firavun, çevresindekilere dedi ki: "İşitiyor musunuz?"” Bu cahiliyede kullanılan klasik züppe üslubudur, sağır değil adamlar. Tabii ki işitiyorlar da, sırf çakallık olsun diye yapıyor. “(Musa:) Dedi ki: "O sizin de Rabbiniz, geçmişteki atalarınızın da Rabbidir."” “Geçmişteki atalarınızda yanlış yaptılar” diyor, hatalı olanlar varsa. “Ama her zaman, kainatın ilk kuruluş yıllarından beri, sonsuzdan beri Rab’dir Allah” diyor. “(Firavun) Dedi ki: "Şüphesiz size gönderilmiş bulunan elçiniz, gerçekten bir delidir."” Oradaki kavme, Hz. Musa (a.s)’ın kavmine, arkadaşlarına, Hz. Musa (a.s)’dan ayırmak için, Hz. Musa (a.s)’ın topluluğunu, cemaatini parçalamak için o devrin derin devleti, o devrin küfür devleti, o devrin Mehdi’sini deli ilan ediyor ki, uzaklaşsınlar. Deliye uyulmaz ya, haşa Hz. Musa (a.s)’ı da delilikle itham ederek ondan uzaklaşacaklarını, konuşmalarının mantıksız olduğunu vurgulamaya çalışıyor, avanak Firavun. 

 


Şuara Suresi, 21-68 Ayetlerinin Tefsiri

(Musa kıssası: Mehdiyet)

 

(Adnan Oktar’ın 31 Aralık 2009 tarihli röportajından açıklamalar)

ADNAN OKTAR:   Şeytan’dan Allah’a sığınırım, “(Musa) Dedi ki: Ben onu yaptığım zaman şaşkınlardandım. Sizden korkunca da hemen aranızdan kaçtım”, işte Mehdi bu yönüyle Hz. Musa’ya benziyor, hadis var. Yani korku ortamı olması ve gizlenmek. Mehdi de bu şekilde gizlenecektir. Bununla ilgili hadisi sonra okurum. “Sonra Rabbim bana hüküm (ve hikmet) verdi ve beni gönderilen elçilerden kıldı. Bana karşı lütuf dediğin nimet de, İsrailoğulları'nı köle kılmandan dolayıdır". “Sana” diyor, “lütufta bulundum” diyor Firavun. Halbuki köle kılmış zaten o zamanki Müslümanları, Hz. Musa’nın talebelerini. “Firavun dedi ki: Alemlerin Rabbi nedir?”, neyi kastediyorsun Alemlerin Rabbi’nden diyor, onu öğrenmek istiyor. “Dedi ki: Göklerin, yerin ve bu ikisi arasında olan her şeyin Rabbi’dir. Eğer 'kesin bilgiyle inanıyorsanız' (böyledir)". Yani net, doğru bilgiyle inanıyorsanız, yer, gök, ikisi arasında, yani ayrı ayrı Rabler yoktur yani. Yer için ayrı, gök için ayrı, arasındakiler için ayrı ilah yok, tek bir ilah var diyor. “Çevresindekilere dedi ki: ‘İşitiyor musunuz?’”, züppelik yapıyor böyle var ya, “işitiyor musunuz?” zaten işitiyor, yüksek sesle söylüyor yani. Böyle avamdan insanlar yapar ya böyle etrafındakilere show yaparlar, münasebetsiz. O da öyle züppelik yapıyor. “(Musa:) Dedi ki: O sizin Rabbiniz, geçmişteki atalarınızın da Rabbi’dir”. Yani sırf senin değil diyor, geçmişteki ataların da aynı şekilde O Allah’a inanıyorlardı diyor. Ve her zaman hak din vardı, bunu söylüyor, yani din ilk defa ortaya çıkmadı diyor.

SUNUCU: Hep vardı zaten.

ADNAN OKTAR:   Tabii hep vardı. Hz. Adem’den itibaren sürekli vardır. Senin ataların da hak dinleri tanıdılar, gördüler, fakat sen bilmiyorsun diyor. “(Firavun) Dedi ki: Şüphesiz size gönderilmiş bulunan elçiniz, gerçekten bir delidir”, Hz. Musa’ya deli diyor. Cübbeli de günlerden beri benim deli olduğumu anlatıyor, televizyonda da açmış raporu var diyor böyle heyecanla. Ben iftihar ederim, ben Allah’ın delisiyim, İslam’ın, Kuran’ın delisiyim yani. Bakın Peygamberlerin hepsine hemen hemen deli denmiştir. Resullullah’a da deli denmiştir, değil mi? Bediüzzaman Hazretleri’ne de deli denmiştir. Yani çok, çok makbul bir iftiradır inşaAllah. Ayrıca o raporumuz da bizim askeri hastane de bozuldu. Tam sağlıklı, sıhhatli diye askeri hastanede bozuldu. Bir de Adli Tıp’ın Üst Kurulu’nda bozuldu. Yani iki kere ayrı ayrı bozuldu. Bakın bu da raporumuz. Rapor istiyorsa Cübbeli işte bunu alsın.

OKTAR BABUNA: İmzalı, mühürlü, teşhis sağlam, sapasağlam maşaAllah.

ADNAN OKTAR: Tabii, tabii. Bu raporu okusun.

OKTAR BABUNA: Ayrıca bütün doktorlar da ben de şahidim o dönemde zaten inşaAllah.

ADNAN OKTAR:  “Dedi ki: O sizin de Rabbiniz, geçmişteki atalarınızın da Rabbi’dir. (Firavun) Dedi ki: Şüphesiz size gönderilmiş bulunan elçiniz, gerçekten bir delidir”. Cübbeli’nin de bana deli demesi, iftihar ederim yani. Çünkü biz Hak aşığıyız, Allah’ın delisiyiz biz inşaAllah, değil mi?  Allah aşkının delisiyiz inşaAllah. “Eğer aklınızı kullanabiliyorsanız”, bakın akıl kullanmak çok önemlidir diyor, değil mi, akıl. “O, doğunun da, batının da ve bunlar arasında olan her şeyin Rabbi’dir" dedi Musa”. Yeniden onu vurguluyor, anlamadı adam çünkü kemik kafa yani odun kafalı. Bu tipler öyledir yani. Anlat mesela, biz söylüyoruz daha önce görüyorsunuz, anlamıyor, yeniden vurguluyor. “Eğer aklınızı kullanabiliyorsanız”, ne demek istiyor biliyor musun? Sen avanaksın, ahmaksın onun için anlamıyorsun demek istiyor yani, değil mi? Ahmaklığını ama nezaketli bir dille, Peygamberler  nezaketli oluyorlar. Bak diyor ki; “Eğer aklınızı kullanabiliyorsanız”, aklını da kullanmadığına göre adam, kemik kafa, odun kafa olduğuna göre anlamıyor işte. “(Firavun) dedi ki: Andolsun, benim dışımda bir ilah edinecek olursan, seni mutlaka hapse atacağım”. İşte despot, iddia edilen Ergenekon Örgütü zihniyeti. Yani inancı kendi ortaya koyuyor, diyor ki; “ben diyor bir din meydana getirdim. Buna zorla inandıracağım seni. Başka hiçbir inanç kabul etmem. Benim bir inancım var. Ona inanacaksın” diyor. “İnanmazsan ne yaparım” diyor, “seni mutlaka hapse atacağım” ki, bu en hafifi, Firavun’un yine bir en azaltılmış cezalarından.

Bak, “benim dışımda bir ilah edinecek olursan”, bunun iddiası ne, Firavun’un iddiası? Bütün insanlık diyor, Nil’in çamurlarından yaratılmıştır, bütün hayvanlar ve bitkiler, yani Darwinist, materyalist. Buna inanacaksın arkadaşım diyor. Eğer inanmazsan seni hapse atarım diyor, bakın hapis, Hz. Yusuf’un mekanı, Hz. Mehdi’nin mekanı. Mehdi de hapsedilecektir. Ya arkadaş diyorlar bizim ideolojimizi savunacaksın, değil mi, anti-Darwinist, anti-materyalist olmayacaksın, ya yoksa hapis. “(Musa) Dedi ki: Sana apaçık bir şey getirmiş olsam da mı?”, yani net delil getirdim ben sana diyor. Mehdi de çok net deliller getirecektir. Fosillerle, bilimin bütün delilleriyle, modern teknolojinin sunduğu bütün imkanlarla net ve kesin deliller meydana getirecektir. Fenin ve felsefenin bütün imkanlarını gözler önüne serecektir inşaAllah. “(Firavun) Dedi ki: Eğer doğru sözlü isen, onu getir” diyor. Madem doğrusun getir bakalım delilini görelim diyor. “Bunun üzerine asasını bırakıverdi, bir de (ne görsünler) o, açıkça bir ejderha oluverdi”. Ağaç, tahta attığında birden yılan oluyor. Hani evrim vardı? Hani Allah yaratamıyordu da evrimle yaratılıyordu? Hani süreç gerekiyordu? Hani milyonlarca sene gerekiyordu, değil mi? Yavaş yavaş evriliyordu, devriliyordu hani? Saniyesinde, atar atmaz yere, atmasıyla bir kaç saniyenin içerisinde anında yılana dönüşüyor ve Firavun’un evrim inancını yerle bir etmiş oluyor orada işte. Hz. Mehdi’nin de yapacağı da budur, ilk yapacağı budur. Yani nasıl Hz. Musa’nın ilk yaptığı evrimi yok etmek, değil mi, ilk yaptığı, ne yapıyor, ilk evrimi yok ediyor. Hz. Mehdi’nin de ilk yapacağı evrimi yok etmektir, Darwinizmi yok etmektir.

Bunu Said Nursi söylüyor Risale-i Nur Külliyatı’nda, 70 sene önce söylüyor. “Geldiği vakit” diyor, “ilk bunu yapacak” diyor. “Darwinizmi, materyalizmi yerle bir edecek” diyor. “Elini de çekip çıkardı”, böyle göğsüne sokuyor, sonra çıkarıyor; “bir de (ne görsün) o, bakanlar için parlayıp aydınlanıvermiş”. Eli bembeyaz çıktığında, onun harikalarındandır, mucizelerindendir. “(Firavun,) Çevresindeki önde gelenlere: ‘Bu’ dedi, Doğrusu çok bilen bilgin bir büyücüdür". Çok biliyor ama diyor, büyücü diyor. Yani ikna kabiliyetiyle, sözle sizi etkilemeye çalışıyor diyor. Böyle insanların gözünü boyuyor.  Aslında gerçekçi değil diyor. "Büyüsüyle sizi yurdunuzdan sürüp çıkarmak istiyor; ne buyurursunuz?". Bakın olayı siyasi noktaya getiriyor. Yani bunun amacı din değil diyor. Bunun amacı siyaset. Bu iktidar olmak istiyor diyor, bunun amacı bambaşka diyor. Yani etrafı tahrik edip, yeni bir suç oluşturuyor. Yani amacı, o hidayete, Allah rızası için onu davet ederken, o olayın vasfını tamamen değiştirip yepyeni, apayrı bir kanun maddesine sokuyor.  Devlete isyan, devleti ele geçirme, değil mi, buna benzer suçlar. "Büyüsüyle sizi yurdunuzdan sürüp çıkarmak istiyor; ne buyurursunuz?" Büyüsü, nasıl zaten bir avuç Müslüman var orada. Senin dev gibi ordun var, adamların var. Böyle bir amaç olmadığı belli, sahtekarlık yapıyor. “Dediler ki: Bunu ve kardeşini oyala”, yani göz altına al. Nezaketiyle bunu söylüyor. “Şehirlere de toplayıcılar gönder"; ne kadar bilim adamı varsa Darwinist, materyalist, ateist değil mi, atan, tutan takım varsa, hepsini topla getir diyor. "Bütün uzman-bilgin” bakın uzman, bilgin, bilim adamı, “büyücüleri sana getirsinler." Bilim adamlarını toplayın diyor. Bakın bilgin, net, uzman diyor. Büyücüden kastı laf ebeliği yapıp, demagojiyle insanları aldatmak. Büyünün özelliği odur yani tekrarlar yaparak insanları boş bir inanca ikna etmek. Toplum hipnozu meydana getirmek.

Mesela Darwinistlerin yaptığı odur. İşte bilmem ne Latince kelimeler, Fransızca kelimeler, formüller, x eşittir 11y demek ki, evrim gerçek. Zx2 alttan işte zeroyu x’den çıkarttığımızda bilmem ne oluyor falan böyle kafalama üslupları o devirde de vardı. "’Bütün uzman-bilgin büyücüleri sana getirsinler.’ Böylelikle büyücüler, bilinen bir günün belli vaktinde biraraya getirildi”. Bütün milietin görebileceği şekilde bir araya getirildiler. Mesela biz nasıl Habertürk’e çıktık, bütün milletin gözü önünde, bizim karşımıza da Darwinistleri, materyalistleri getirdiler. Nasıl onları böyle Isparta halısı gibi dümdüz ettik, yerle bir ettik. O zaman da ona benzer olaylar var orada. “Ve insanlara da: Siz de toplanıyor musunuz dendi". Televizyon otomatik insanları topluyor. O devirde de insanları bir araya getirilip, toplanıyor. Ama televizyon zaten hazır topluluğa hitap eden bir araç.  "Umarız ki, eğer galip gelirse, biz de büyücülere uyarız". Eğer diyorlar, galip gelirse, büyücülere uyacaklar, yani bilim adamlarına. “Büyücüler geldiklerinde, Firavun'a: Şayet biz galip gelirsek, bize bir ücret var gerçekten, değil mi? dediler” diyor. Yani para ve çıkar için o devrin sahtekarları, çünkü bunu çıkar yani o devirde onu geçim vasıtası edinmişlerdir. Adamın yolu o, mesela şimdiki Darwinistler de,   tabii ben onların Firavunun ekibidir demiyorum yani, kıyaslamıyorum ama yani tarihi bazı yani ilmi açıdan benzerlik yönünden belirtiyorum. Bakın, o devirde de bir çıkarcılık var, maaş alıyorlar, para alıyorlar. Çünkü mesela, şu anki Darwinistlerde, anlatıyoruz gerçeği, anlıyor ama çıksa adamın bir vasfı kalmayacak, üniversiteden çıkacak. Yani ya gidip erik domates satacak yahut o okullu diye, iş yerinde üniversitede kürsüsünde kalıp Darwinist faaliyetlere devam edecek. O da o zaman sıkı sıkıya onu bırakmıyor, maaşını değil mi, terk etmemek için ne kadar gerçeği görürse görsün bırakmıyor. İnsanlar zannediyor ki bu insanlar hakikaten bir şey biliyor, o yüzden muhafaza ediyorlar bunu.

SUNUCU: İnandığını savunmuyor. 

ADNAN OKTAR: İnanmıyor aslında,   tabii yani bu kadar delile rağmen nasıl inansın. “Bize bir ücret gerçekten var değil mi” diyorlar. Firavun diyor ki, “evet dedi.”  tabii ki zaten para ile tutmuş onları.”..üstelik şüphesiz en yakın kılınanlardan olacaksınız” Yani o devrin sosyetesine sahip olacaksınız, o sosyetenin içine gireceksiniz, kadın, kız, eğlence ne istiyorsa o devirde elde etmiş oluyorlar. Para, yani toplumdan dışlanmamış oluyorlar. Yani o Deccal’in, Firavun Deccal’inin cennetine girmiş oluyorlar bir nevi, onun uydurma cennetine. Sarayda ağırlanıyorlar, saraya girip-çıkıyor, maaş alıyor, yiyecek, içecek, ev her türlü imkanı var. Yakın kılınmanın da bir özelliği bu. Yani mesela devlet dairesinde bir işi oluyor, hemen hallediliyor, yakın kılındığı için. Bir akrabasını bir yere atanması gerekiyor, hemen atanması sağlanıyor. Hem para, hem bu menfaatler, evet. 

SUNUCU: Menfaat ve olanak sağlıyorlar.. 

ADNAN OKTAR:   Tabii. “Musa onlara dedi ki: "Atacağınızı atın." Önce bakayım dökün ne varsa, bir görelim ne diyorsunuz. “Onlar da, iplerini ve asalarını atıverdiler ve: "Firavun'un üstünlüğü adına,..” Bak Allah adına değil. O zamanın Firavun’u kimse onun adına hareket ediyor, Allah adına yok. Hâlbuki Müslüman Allah adına hareket eder değil mi? “..hiç tartışmasız, üstün olanlar gerçekten bizleriz" dediler.” Psikolojik propaganda yapıyorlar, işte biz şöyleyiz, böyle akıllıyız, böyle hallederiz, şöyle bitiririz gibisinden. Şu anda da öyle diyenler var değil mi? Ve atıyor bu adamlar iplerini ve asalarını atıverdiler. Yani ellerindeki delilleri ortaya koyuyorlar, uydurma. “Böylelikle Musa da asasını üzerlerine bırakıverdi,..” diyor Allah. “..bir de (ne görsünler) o, uydurmakta olduklarını yutuveriyor.” Bakın, şu an Darwinistler’in üzerine fosilleri biz yağmur gibi yağdırdık. Altında kaldılar böyle, yağmur gibi taş, fosil yağıyor üzerlerine, altında kaldılar, cik-cik alttan sesleri geliyor böyle. Küçük sincap sesi gibi böyle. Daha hala o fosillerin altından bağırıyorlar. Darwin yaşıyor, dedeniz yaşıyor diye. Yani istediğin kadar sen yaşıyor de...inşaAllah. “Anında büyücüler secdeye kapandılar.” Bak La İlahe İllallah diyorlar değil mi? Musa Resullullah diyorlar. La İlahe İllallah Musa Resullullah. O dönemde öyle. Biz de olsaydık, biz de öyle diyecektik. La İlahe İllallah Musa Resullullah diyecektik. Ama Muhammed-i olduğumuz için La İlahe İllallah Muhammed-i Resullullah diyoruz inşaAllah. ” Anında büyücüler secdeye kapandılar. (Ve: ) "Alemlerin Rabbine iman ettik" dediler.” Yani parayı, pulu hepsini bir kenara atıyorlar adamlar, karakterli adamlar, kişilikli. "Musa'nın ve Harun'un Rabbine." Bu çok önemli. Mesela Peygamberimiz (s.a.v.)’in getirdiği Kuran’daki Allah’a biz inanıyoruz. Bir adam mesela bir Allah tarifi yapıyor, sadece gökyüzüne hâkim diyor. O, Allah o değil. Değil mi? Yahut da diyor sırf yerin altında diyor gücü Allah’ın, öyle değil.

Kuran’ın tarif ettiği Allah’a biz inanıyoruz. Tevrat’ın, İncil’in, Zebur’un tarif ettiği Allah. Hak İncil’in, Hak Tevrat’ın, Hak Zebur’un ve Hak Kuran’ın tarif ettiği Allah, gerçek Allah’a iman ediyoruz. Onun için Musa (s.a.)’nın ve Harun (a.s.)’un Rabbine diyor. Fir’avn diye geçiyor. Fir’avn evet. “Dedi ki: "Ona, ben size izin vermeden önce mi inandınız?” Resmi ideoloji var. Sen diyor ne haddine diyor böyle iman etmek, ne haddine, nasıl inanırsınız diyor. Yani benim dediğimi yapacaksınız diyor. “Gerçek şu ki, o, size büyüyü öğreten büyüğünüzdür;” Anti-propagandaya başlıyor, yani size bunu, beyninizi yıkadı diyor, büyüğünüzdür. “..Öyleyse yakında bileceksiniz. Şüphesiz ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama kestireceğim” Bu sefer psikopatlığa geçiyor. Bak daha önce hapis, şimdi psikopatlık safhası, el ve ayak çaprazlama kesmeler. İddia edilen Ergenekon Örgütü’nün var ya böyle domuz bağı şu-bu falan. “..ve sizin hepinizi gerçekten asıp-sallandıracağım." Tam Ergenekon ağzı. İddia edilen Ergenekon’cuların ağzı. Onlar hep, ip-asma. İşte Adnan Menderes’i asmaları ile övünüyorlar. Daha önceki Başbakan’ları şehit etmeleri ile övünüyorlar. Yani öldürme, asma, kesme iddia edilen Ergenekon Örgütü’nün kafası. Bunların kafası da aynı. Bak, aslanlara bak ne diyorlar. “Hiç zararı yok” diyorlar. Tam anlamıyla delikanlılar. Ne diyorlar, "Çünkü biz gerçekten Rabbimiz'e dönücüleriz." Elinden geleni yap diyorlar yani. As, kes, öldür ne yapıyorsan yap. Beşer-beşer gel diyorlar yani, değil mi? "Doğrusu biz, iman edenlerin ilki olduğumuzdan dolayı Rabbimiz'in hatalarımızı bağışlayacağını umuyoruz." Onlar, günahlarının bağışlanmasının peşindeler, yani onun asıp-kesmesini önemli görmüyorlar. ” Musa'ya: "Kullarımı gece yürüyüşe geçir, çünkü izleneceksiniz" diye vahyettik.” Mehdi (a.s.) de gece hareket ediyor, biliyorsunuz. ”.. çünkü izleneceksiniz" Yine rivayetlerde Mehdi (a.s.)’nin izleneceği var. Mehdi (a.s.) izlenecektir o devirde. Yani ilgili kimse artık o bu konu ile ilgilenenler, onu sürekli tarassut altında tutacaklardır.

SUNUCU: Kim olduğu bilinmiyor değil mi, ama?

ADNAN OKTAR: Bu iddia edilen Ergenekon Örgütü ve Masonluk olarak ben düşünüyorum. Çünkü silahlı adamları diyor. Silahlı adam. Deccal’in diyor silahlı adamları Mehdi (a.s.)’yi izlerler diyor, izleyecekler. Yani ne yaptı, ne etti, işte telefonda mı konuştu, nereye gitti, oturdu-kalktı, ne yaptı hepsini izleyecekler. “Âlemlerin Rabbine iman ettik, Musa’nın ve Harun’un Rabbine” diyor, evet..  “Doğrusu biz, iman edenlerin ilki olduğumuzdan dolayı Rabbimiz'in bizim hatalarımızı bağışlayacağını umuyoruz" diyorlar, “Musa'ya: "Kullarımı gece yürüyüşe geçir, çünkü izleneceksiniz" diye vahyettik. Bunun üzerine Firavun şehirlere (asker) toplayıcılar gönderdi.”E.. bu sefer askeri müdahaleye hazırlanıyor Firavun. “Gerçek şu ki bunlar azınlık olan bir topluluktur;" Mehdi (a.s.)’nin talebeleri de nasıl azınlık, nasıl azlar, Hz. Musa (a.s.)’nın topluluğu da çok az. Bak ayette bu çok açık belirtiliyor. "Gerçek şu ki bunlar azınlık olan bir topluluktur;" Mesela iddia edilen Ergenekon Örgütü de değil mi, askeri bir yapılanma içersindeler. Emir-komuta zinciri içersinde hareket ediyorlar, silahlı bir güç. İnşaAllah. Ve onbinlerce, hatta milyonlarla taraftarı var, militanları var. "Gerçek şu ki bunlar azınlık olan bir topluluktur; Ve elbette bize karşı da büyük bir öfke beslemektedirler." Yani bunlar diyor, Müslümanlar diyor bizden ediyorlardır diyor. Öfke beslemeliler ki, halkı galeyana getiriyorlar. Yani bunlar tehlikeli adamlar, bunlar öfke dolu adamlar, asar-keserler sizi. Öfke dolular, yani dolayısıyla kendinizi savunun, onlar sizi ezmeden siz onları ezin. Hâlbuki Müslüman onlar, mazlum, yani onların kimse ile bir alıp veremediği yok ki. Hatta bize müsaade edin çıkıp gidelim diyorlar. Asıp-kesme gibi bir iddiaları yok.

SUNUCU: Ama kışkırtmak için.. 

ADNAN OKTAR: Evet. Onları kışkırtmak için bunu söylüyorlar. “Bir öfke beslemektedir”, yani ondan nefret ettiğine göre, öldürmeye hazmettiğine göre, ondan önce davranıp, o da onu öldürmesi gerekir. Dolayısıyla onları tahrik ediyor. Önce devleti ele geçirmek iddiası var, şimdi de böyle bir iddia. Yani topluluğunuza karşı bir nefret var, dikkat edin ve intikam alın, gereğini yapın mesajı veriyor. 'Biz ise uyanık bir grubuz" Biz, aydınız biz diyor, ilerici, bilgili adamlar. Bak “Biz ise uyanık bir topluluğuz." Onlar, içine kapanmış, gerici, aklı çok çalışmayan adamlar iddiasında. Kuran’ın birçok yerinde var bu iddiaları. 'Biz ise uyanık bir grubuz" (dedi). Böylelikle Biz onları (Firavun ve kavmini) bahçelerden ve pınarlardan sürüp çıkardık;” Hepsini, hepsi ordu halinde Hz. Musa (a.s.)’nın peşine ve talebelerinin peşine düşüyorlar, topluca. “Hazinelerden ve soylu makam(lar)dan da.” Mesela hazinenin içinde, oradan da adam üstünü-başını, kılıcını giyinip onların peşine takılıyorlar. Yani büyük bir katliam yapacakları için heyecanlanıyorlar. Yani Müslüman katliamı yapacaklar, bunlar da iddia edilen Ergenekon Örgütü 3 milyon Müslüman’ı fişlemişler katletmek üzere. 3 milyon.. Bütün mahallelerde evler falan herkes tespit edilmişti. Başta ben olmak üzere. Bir görelim bakalım yani.. Nasıl oluyormuş bu iş. İnşaAllah. “Hazinelerden ve soylu makam(lar)dan da. İşte böyle; bunlara İsrailoğulları'nı mirasçı kıldık.” Hepsine diyor Allah, dur diyeceğim, onların etkisini yok edeceğim, onların mallarına, mülklerine, imkanlarına Müslümanlar mirasçı olacak. Yani sen, bu ahir zamanda neye bakıyor? Türk İslam Birliği’ne bakıyor. Müslümanların ellerinden değil mi, topraklarını almaya kalkıyorlar, bölmeye, parçalamaya kalkıyorlar, yok etmeye kalkıyorlardı, bilakis hepsine inşaAllah Türk İslam Birliği el koyacak Allah’ın izniyle. Yani büyük bir zenginlik ve güç elde edeceğiz inşaAllah. 

“Böylece (Firavun ve orduları) güneşin doğuş vakti onları izlemeye koyuldular.” Güneşin doğuş vakti, yani Mehdi (a.s.)’nin çıkış vaktine de işaret ediyor, bu ayet. Yani ikinci işari anlamı. İzleme, yani daha izleme yoğunlaşıyor. 60’ıncı ayet, 60 neyse, 1960’ları düşünecek olursak, Adnan Menderes’in asıldığı dönem, değil mi? İnşaAllah. “İki topluluk birbirini gördükleri zaman Musa'nın adamları: "Gerçekten yakalandık" dediler.” Eyvah diyorlar, yakalandık diyorlar. Yani Firavun Ordusu’nu görünce, çünkü denizin kenarındalar. Bu taraf deniz, orada da ordu var. Eyvah yakalandık diyorlar. Bak Allah’ın Aslanı’na Hz. Musa (a.s.)’ya, ne diyor. "Hayır" dedi. "Şüphesiz Rabbim, benimle birlikte, beraberdir; bana yol gösterecektir." Asla böyle bir şey olmaz diyor. Bak, "Şüphesiz Rabbim,”, bak şüphesiz diyor. “Rabbim, benimle beraberdir; bana yol gösterecektir." Mehdi (a.s.) de böyle. Asla durdurulamaz. Asla. “Bunun üzerine Musa'ya: "Asanla denize vur" diye vahyettik. (Vurdu ve) Deniz hemencecik yarılıverdi de her parçası kocaman bir dağ gibi oldu.” diyor. O anda Cenab-ı Allah, ya bir tsunamiyi sebep ediyor yahut ona benzer bir şey yapıyor, deniz tamamen çekiliyor. Ama ikiye ayrılma derken yani böyle beton gibi donma değil. Deniz tamamen çekiliyor. Tsunamide dalgalar çok yüksek olur. Yani muazzam, mesela 5 metre, 10 metreye, 15 metrelik dalga olur, yüksek. Yani muazzam bir dalga yüksekliğinde oluşuyor, geriye çekiliyor. Bu avanaklar zaman-zaman bu tip olayla karşılaştıkları için bir mahsur görmüyorlar. Yani o anda olması zaten çok büyük mucize. Yani, çünkü mesela yılda bir, 10 yılda bir, 5 yılda bir olan bir olay, o anda olmuş oluyor. Yahut da 20-30 yılda olan bir olay. Farkına varmıyorlar. Deniz normal çekiliyor zannediyorlar, med-cezir oldu zannediyorlar hani var ya med-cezir.. 

ADNAN OKTAR: Normal çekilme, ve ordularını olduğu gibi Hz. Musa (a.s.)’nın talebelerinin peşine, koşarak atlarıyla takılıyorlar. "Hayır" dedi. "Şüphesiz Rabbim, benimle birlikte, beraberdir; bana yol gösterecektir. Bunun üzerine Musa'ya: "Asanla denize vur" diye vahyettik. (Vurdu ve) Deniz hemencecik yarılıverdi de her parçası kocaman bir dağ gibi oldu.” Yani dağ gibi deyince, insanlar   tabii, mesela 7-8 metrelik bir yol açıldı zannediyorlar. Öyle değil, deniz tamamen açılıyor. İnşaAllah. Aklın ihtiyari kalkmaz hiçbir zaman için. Yani hiçbir mucizede aklın ihtiyari kalkmaz. Yani insanların mecburen iman edeceği bir durum olmaz. Zaten Firavun Kavmi, risksiz görüp peşine takılmıştır. Hz. Musa (a.s.)’nın Kavmi de karşıya geçtikten sonra yine azgınlığına devam etmiştir. Yani aklın ihtiyarini kaldırmadığını anlıyoruz. “Ötekileri de buraya yaklaştırdık” diyor Allah. Firavun’un Ordusu’nu. “Musa'yı ve onunla birlikte olanların hepsini kurtarmış olduk. Sonra ötekileri suda boğduk.” Su birden kaplıyor Firavun Ordusu’nu. Atlarla tam girmişken, yani ordunun tamamı Kızıl Deniz’e girmişken, birden kapanıyor su ve tamamını yutuyor.

SUNUCU: Firavun da var mı bunların içinde Hocam. 

ADNAN OKTAR: Firavun da var içinde evet. “Şüphesiz, bunda bir ayet vardır. Ama onların çoğu iman etmiş değildirler. Gerçekten Rabbin, güçlü ve üstün olandır, esirgeyendir. “Onlara İbrahim'in haberini de aktar-oku: Hani, babasına ve kavmine: "Siz neye kulluk ediyorsunuz?" demişti. Demişlerdi ki: "Putlara tapıyoruz, bunun için sürekli onların önünde bel büküp eğiliyoruz." Ahir zamanın putu ne? Darwinizm. Materyalizm. Peygamberler ilk nereyi vuruyorlar, putları. Mehdi (a.s.) ilk neyi vuracak, putu. Put nedir ahir zamanın putu? Darwinizm, onu çökertecektir. En büyük puttur, yani dünya tarihinin gelmiş-geçmiş en büyük putu Darwinizm’dir. Hz. Adem (a.s.)’den Kıyamete kadar başka daha büyük bir olay yoktur. Yani Darwinizm, materyalizm fitnesi gibi bütün dünyayı kaplayan ve bütün dünyayı ateist yapan, 350 milyon insanın katledilmesine, binlerce şehrin yerle bir olmasına sebep olan başka hiçbir sapık Deccal-i düşünce olmamıştır. Ve bu kadar geniş çaplı, profesörleri, doçentleri de içine alan, binlerce okulu, üniversiteyi, yüz binlerce okulu, üniversiteyi içine alan böyle bir Deccal-i cereyan hiç olmamıştır. İlk defa oluyor. Ve Mehdi (a.s.)’de bunu tam anlamıyla çökertecektir.

 


Şuara Suresi, 22-76 Ayetlerinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar’ın 18 Aralık 2010 tarihli röportajından Şuara Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: Şeytandan Allah’a sığınırım.

“Bana karşı lütuf-dediğin nimet de, İsrailoğulları'nı köle kılmandan dolayıdır." İsrail oğullarını köle kılmış o zaman Faşist devlet Komünist devlet Firavun’un devleti. Mesela Komünizm de ne oluyor? Toplum köle haline geliyor değil mi? Ne yapmış Firavun? Bütün İsrail oğullarını oradaki müminleri köle kılmış. Kendi emrinde çalıştırıyor. “Firavun dedi ki: "Alemlerin Rabbi nedir? Dedi ki: "Göklerin, yerin ve bu ikisi arasında olan herşeyin Rabbidir. Eğer 'kesin bilgiyle inanıyorsanız' (böyledir)." Yani “doğrusu budur” diyor “senin dediğin gibi değil.” Yani “Darwinist, Materyalist bir düşünce değildir” diyor. “Çevresindekilere dedi ki: "İşitiyor musunuz?"Zübbelik yapıyor yani işitmediğinden değil. Vardır ya hakikaten duydun mu falan derler böyle, çakallık yapıyor. “(Musa:) Dedi ki: "O sizin de Rabbiniz, geçmişteki atalarınızın da Rabbidir." Bak, yeniden telkin yapıyor büyü altında olduğu için Firavun, bir daha aynı şeyi bir daha vurguluyor. “Dedi ki”, ama kapsamını genişleterek söylüyor. "O sizin de Rabbiniz, geçmişteki atalarınızın da Rabbidir." Geçmişteki atalarına kafası gitmesin diye o putperest kafasını yıkmak için, “Geçmişteki ataların da sapıktı” diyor. Şimdi var mesela müşrikler, bir şey söylediği vakit atalarına gönderme yapıyorlar. “Geçmişteki atalarınızın da Rabbi idi” diyor. “Ama onlar bilmediler yanlış yaptılar” diyor. “(Firavun) Dedi ki: "Şüphesiz size gönderilmiş bulunan elçiniz, gerçekten bir delidir." Çözüm bulamayınca ne yaparlar? Deli diyecekler. Peygamberimiz (s.a.v.)’e ne yaptılar? Deli dediler. Hz. Musa (a.s.)’a deli dediler. Hz. Mehdi (a.s.)’a ne diyecekler? Deli diyecekler. Çünkü çözüm bulamayınca ne yapsın? Baş edemeyince delilikle itham edecekler.

"Eğer aklınızı kullanabiliyorsanız, O, doğunun da, batının da ve bunlar arasında olan herşeyin Rabbidir" dedi (Musa)”. Bak, Hz. Musa (a.s.) asla yılmıyor. Adam psikopatça konuşmasına rağmen aynı konuyu, Allah’ın varlığını, tevhid inancını, Allah’ın birliğini çeşitli delillerle ve fakat genişleterek, kapsamını değiştirerek anlatmaya devam ediyor tebliğe. Bir sözü birbirinin aynı olmuyor ama vurguyu ve çapını genişleterek onun kafasındaki büyüyü kırmak için devam ediyor. "Eğer aklınızı kullanabiliyorsanız”, hemen aklını kullanmasına yönelik onu uyarıyor çünkü aklını kullanmadığını anlamış. Firavun büyü altında, kafa gitmiş, hipnoza girmiş. "Aklınızı kullanabiliyorsanız, O, doğunun da, batının da ve bunlar arasında olan herşeyin de Rabbidir" dedi (Musa)”. Çünkü onlarda belirli ilahlar var ya şuraya şu ilah, buraya bu ilah, “Herşeyin Rabbidir” deyince tamamını kapsayan bir güç olduğunu Allah’ın söylüyor. “(Firavun) dedi ki: "Andolsun”, bir de yemin ediyor ama kendi dinine göre yemin ediyor tabii. Müslüman yemini değil bu. Buradan da anlıyoruz ki, küfrün de yemini oluyor. Delaletin de yemini oluyor. Mesela imansızların da yemini olur. "Andolsun, benim dışımda bir ilah edinecek olursan, seni mutlaka hapse atacağım." Resmi ideoloji, devlet dayatma yapıyor. “Vatandaşa benim inancımda olacaksın” diyor. Yoksa çözüm ne? Zindan, “Hapse atacağım” diyor. Hz. Musa (a.s.)’ı gerçi hapse atamamıştır ama hapisle korkutmaya çalışıyor. O zaman hukuk sistemi ile korkutmaya çalışıyor. Hukuka derin devlet hakim o devirde, normalde hapse atamaması lazım, yargılamada hakim yargılaması lazım ama derin devlet hakimiyeti olunca, derin devlette artık mahkemeler usulü mahkemelerdir. Yani derin devlet mahkemeleri yönetir, talimat verir, mahkeme gereğini yapar. Yani hakim göstermeliktir derin devlette. “Seni mutlaka hapse atacağım” dedi. "Musa dedi ki: Sana apaçık bir şey getirmiş olsam da mı?" Çok net bir delil getirsem de mi, reddedemeyeceğin bir delil de?

Mesela biz de Darwinizm’e, materyalizme karşı net delil getiriyoruz ama Firavuni yapı, hiçbir şekilde kabul etmez. “(Firavun) Dedi ki: "Eğer doğru söylüyorsan, onu getir.” Yine de adam da bir psikopat falan ama demokrat yanı da var aslında, o da acayip. Normalde hiç bunu dedirtmez. Çünkü gücü var direk hapsettirir, attırabilir. Orada şehit ettirebilir ama yapmıyor. O biraz da halkın kafasında bir şey kalmasın diye her halükarda fikri yönden, imani yönden kıpırdanma olur, onu tamamen ortadan kaldırayım diye düşünüyor. Yani imani bir kıpırtının kalmasını ileride tehlike meydana getireceğini düşünerek hiçbir delil kalmasın diye uğraşıyor. “(Firavun) Dedi ki: "Eğer doğru sözlü isen, onu getir."”Tabii, onu getir dediği de bunu yok etmek için, yeni bir delil varsa onu yok etmek istiyor. Bir sorun çıkmasın diye kendi kafasınca. “Bunun üzerine asasını bıraktı, bir de (ne görsünler) o, açıkça bir ejderha oldu”. Böyle hareket etmeye başlıyor asası herkesin gözü önünde. “Elini çekip çıkardı” kalbinin üzerine doğru sokuyor elini, “Bir de (ne görsün) o, bakanlar için 'parlayıp aydınlanmış'” diyor. Bak, hem parlamış, hem aydınlanmış. “(Firavun,) Çevresindeki önde gelenlere” yani oradaki seyredenlere, "Bu” dedi, "Doğrusu çok bilen bir büyücüdür", çok bilgisi var, çok yaman bir büyücü diyor. "Büyüsüyle sizi yurdunuzdan sürüp çıkarmak istiyor; ne buyurursunuz?" Bak, "Büyüsüyle sizi yurdunuzdan sürüp çıkarmak istiyor; ne buyuruyorsunuz?" Şimdi halkı ikna etmek için, halkı galeyana getirmek, verilecek cezayı yönlendirmek için devlet erkanını tahrik ediyor. Yani hukuki sistemle tahrik ediyor. Meydana gelecek eylemi makul hale getirmeye çalışıyor. Belli ki ya şehit etmek amacında veyahut hapsettirecek. Ama şimdi orada biraz da demokrat ve hoşgörülü takıldığı için, öyle bir üslup verdiği için direkt uygulayamıyor. Onu makul hale getirmek için zemin ve topluluğu tahrik ederek onların desteğini almaya çalışıyor. Bak, "Büyüsüyle sizi yurdunuzdan sürüp çıkarmak istiyor; ne buyuruyorsunuz?" Şimdi adamın malının, mülkünün elinden alınıp, sürülüp çıkarılması, şimdi bu masum bir amaç değil onlar için. Adamları tahrik ediyor. Adamları ne ile tahrik ediyor?

Malınızı mülkünüzü elinizden alacak. Adam mala mülke zaten hasta, kafayı onunla bozmuş, aklını onunla bozmuş mal, mülkle. Mal mülk delisi olduğu için en hassas noktaları, “Sizin malınız mülkünüzü elinden alacak” diyor. Ve “Yurdunuzdan sürüp çıkarmak istiyor”, onu, “Yurdunuza hakim olmak istiyor” diyor. Onların milliyetçi duygularını tahrik ediyor. “Ne buyuruyorsunuz?” diyor. Böyle deyince zaten bir insan ne der? Hemen asalım, keselim diyecektir. “Dediler ki: "Bunu ve kardeşini oyala, şehirlere de toplayıcılar gönder." Normalde onlardan öldürelim demesini beklerken adamlarda biraz o devletin sisteminden dolayı demek ki biraz tartışmaya, fikre açık olmuşlar o dönemde Firavun’un takımı. “Dediler ki: "Bunu ve kardeşini oyala, tutukla, şehirlere de toplayıcılar gönder", bunu ispat edin diyorlar. Tehlikeli bulmuşlar benim gördüğüm. Yanlış olduğunu, bunun bir büyü olduğunu ispat edelim. "Bütün uzman-bilgin büyücüleri sana getirsinler." Bütün bilim adamlarını sana getirsinler. Yalnız bu, “Yurdunuzdan sürüp çıkarmak istiyor” buna takıntılı zaten Firavun. Bunun sebebi Tevrat’ta Hz. Mehdi (a.s.)’ın dünya hakimiyeti olacağına dair çok fazla açıklama var Tevrat’ta. Buna Tevrat’ı okutmuşlar, Firavun’a, anlaşılan o görünüyor. Tevrat’ı da okumuş, incelemiş. Tevrat’ta dünya hakimiyetini görünce, bütün dünyaya hakim olacağını görünce Hz. Mehdi (a.s.)’ın, Hz. Musa (a.s.)’ın zamanında bu olayın olacağını düşünmüş gibi görünüyor. Bizzat Hz. Musa (a.s.)’ın bu hakimiyeti yapacağını zannetmiş olabilir. Çünkü Hz. Musa (a.s.) öyle bir iddiada değil. Hz. Musa (a.s.)’ın isteği, diyor ki, “Beni ve kavmimi bırak biz gidelim sadece” diyor. “Senin vatanın, milletin sana kalsın” diyor. “Bizim topraklarımız da sana kalsın” diyor. Kendi topraklarından da vazgeçiyorlar onlar. “Onu da sana vereceğiz. Her şeyi sana vereceğiz. Biz canımızı kurtarmak istiyoruz. Sen bizi bırak gidelim” diyorlar. Firavun da diyor, “Yok, siz gitmek amacında değilsiniz.

Siz dünyaya hakim olmak istiyorsunuz” diyor. “Ve siz Mısır ülkesine de hakim olmak istiyorsunuz” diyor. Allahualem Tevrat’tan kanaati gelmiş. Halbuki o Hz. Mehdi (a.s) devrinde olacak bir olay, Hz. Musa (a.s) devrinde değil. O korkudan dolayı fikri, yönden üstün geleceğinden korktukları için sürekli bilimsel yönden ezmeye, bilimsel yönden neticelendirmeye çalışıyorlar. Şu anda da Darwinist’ler yenildiler ya, bilimsel yönden galip gelebilmek için bu sefer çırpınmaya başladılar, devletin imkanlarını kullanmaya başladılar. Mesela ŞEŞ Tv’yi kullanıyorlar, TRT’yi kullanıyorlar Darwinist’ler. O zaman Firavun’un takımı böyle yapıyordu, şimdi de Darwinist’ler bunu yapıyor. Bu devrin materyalistleri de, Firavun gibi onlarda materyalist düşüncedeler. Tabi ben onlar Firavun’dur demiyorum. Ama materyalist düşünce açısından aynılar materyalistler. Dolayısıyla galip gelmek için, artık devletin imkanlarına da sarılmış durumdalar. Yani ŞEŞ Tv’yi ve TRT’yi kullanıyor olmaları ve Bilim Teknik Dergisi’nde halen Darwinist yazılar yazmaları ve bilimsel olarak ispat ettiğimiz halde, bilimsel delilleri hiçbir şekilde yayınlamaya yanaşmamaları, bunu gösteriyor. Demek ki bilimsel yönden galip gelmeye çok önem veriyorlar. Galip gelemezler ayrı mesele. "Bütün uzman-bilgin büyücüleri sana getirsinler." Bak hep uzman, paleontoloji uzmanı oluyor, Jeoloji uzmanı oluyor ve bilgin. Uzman ve bilgin, fakat büyücü. Doğru söylemiyor çünkü. Telkin yapıyor, yanlış ve doğru olmayan, yalan olan bilgileri veriyor. Mesela,  hiçbir şey yok, fosil yok, kullanacakları. Ama çizim olarak kullanıyorlar. Mesela proteinler tesadüfen meydana gelemiyor,  ama meydana geliyormuş gibi göstertiyorlar. Halbuki, hepsi biliyor olmayacağını.  “Böylelikle büyücüler bilinen bir günün belirli vaktinde bir araya getirildi”  Yani büyük bir toplantı yapıp getiriyorlar, mesela onlarda ne yapıyor şu anda da? Televizyon kullanılıyor, radyo kullanılıyor, geniş kitlelere hitap edebilmek için. 

“Ve insanlara sizde toplanıyor musunuz? dendi.” Yani insanlarında kanaatini getirmek istiyorlar. Çünkü demek ki Hz. Musa (a.s.), halk arasında etkin hale gelmiş ki, onlarında kanaatini bozmaya çalışıyorlar. Kendi kafalarına göre bozmaya çalışıyorlar. Mesela diyor ki, “Musa'ya: "Kullarımı gece yürüyüşe geçir, çünkü izleneceksiniz" diye vahyettik. Bunun üzerine Firavun şehirlere (asker) toplayıcılar gönderdi. "Gerçek şu ki bunlar azınlık olan bir topluluktur;". Mesela Mehdi (a.s.) Cemaati de azınlık olan bir topluluk. “Ve elbette bize karşı da büyük bir öfke beslemektedirler” Bakın,  devleti tahrik etmek için neler yapıyorlar.”Bize karşı ayaklanmaya hazırlanıyorlar, bize karşı öfke duyuyorlar, vatanımızı elimizden alacaklar, değil mi? Bunlar hep tahrik edici ifadeler. “Biz ise uyanık bir grubuz” dedi” Yani “biz kültürlü, bilgili, kaliteli insanlarız” diyor, “ama onlar değil” diyor.  Yani onların gururlarını da okşuyor. “Böylelikle Biz onları (Firavun ve kavmini) bahçelerden ve pınarlardan sürüp çıkardık;” yani, demek en güzel yerler onların elindeymiş, bahçeler,  pınarlar yani zenginlik devletin zenginlikleri, milletin zenginlikleri onların kontrolünde,  “hazinelerden” devletin hazinesi de onlarda, “ve soylu makamlardan da” işte krallık, prenslik, “ hepsinden sürüp çıkarttık”  diyor Allah, “ işte böyle; bunlara İsrailoğulları`nı mirasçı kıldık” “o devrin Müslümanlarına mirasçı kıldık” diyor Allah.

74. ayette “ "Hayır" dediler. "Biz atalarımızı böyle yaparlarken bulduk."Darwinist’ler ne oluyor? Atalarını bu şekilde bulmuşlar. 1940’lardaki ataları böyle, Sümerler böyle, Firavun’un ekibi böyle, hepsi Darwinist.  (İbrahim) Dedi ki: "Şimdi, neye tapmakta olduğunuzu gördünüz mü?" "Hem siz, hem de eski atalarınız?" Yani “böyle sapkın ve yanlış bir inanç izindesiniz” diyor. Onun için bizi takip eden kardeşlerimiz Darwinizm konusunda hiç dikkatlerini dağıtmasınlar, ısrarla hem TRT`yi uyarsınlar, hem ŞEŞ Tv`yi hem devleti uyarsınlar, yani devletin gücü yetmiyor demek ki şuan, hükümetin gücü yetmiyor, bu görülüyor. Yani hükümete destek verelim, yani hükümetin gücü yetmiş olsaydı, TRT`de bunu durdururlardı. Demek ki hükümetin üstünde bir güç bu, yapı. Yani hükümetin kontrol edemediği bir durum var. Çünkü hükümet gidin Darwinizm’i anlatın demez, materyalizm’i anlatın demez, bak, Darwinist, dünyadaki Darwinist etkinin gücünü burada görün işte. Onun için hükümete burada destek verip, ısrar edilince, hükümet sizlerin desteğini ve ısrarını gerekçe göstertip, orda bir bilimsel müdahale yapma imkanı doğabilir ki bütün Avrupa’yı karşısına alması gerekir, bütün Amerika’yı karşısına alması gerekiyor böyle bir şeyde. Yani “Darwinizm bir aldatmacadır” diyen hiçbir başbakan çıkmamıştır. Hiçbir başbakan çıkıp diyemez dünyada. Siz hiç duydunuz mu?

OKTAR BABUNA: Duymadık Hocam, evet.

ADNAN OKTAR: Diyemezler. Yani bir protein tesadüfen meydana gelemez diyemez bir başbakan. Ama “Darwnizm’e ben inanıyorum” diyen başbakanlar yüzlerce,  binlercedir. Hepsi der, büyük bir bölümü der. Yani çok nadirdir demeyen . Ama “350 milyon fosil, yaratılışı ispat ediyor” diyemez bir başbakan. Cumhurbaşkanı diyemez bunu. Ama “evrim doğrudur, Darwinizm doğrudur” derler, inşaAllah. İşte buda, dünyadaki Darwinist diktatörlüğün gücünü göstertiyor.

 


Şuara Suresi, 27, 34 Ayetlerinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 1 Ocak 2011 tarihli röportajından Şuara Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: 34. ayet: Firavun diyor ki; “çevresindekilere dedi ki: "İşitiyor musunuz? (Musa:) Dedi ki: "O sizin de Rabbiniz, geçmişteki atalarınızın da Rabbidir” diyor Hz. Musa (a.s.).

27. ayet: “(Firavun) Dedi ki: "Şüphesiz size gönderilmiş bulunan elçiniz, gerçekten bir delidir." Firavun’un ilk söylediği söz bu. Delilikle itham ediyor. Bütün Peygamberler, bütün Allah yolunda mücadele edenler, önce bir delilik iftirası olur, iddiası olur. Cübbeli de bana ilk söylediği şeylerden bir tanesi deli olmamla ilgiliydi. İltifatlarından birisi deliliğimle ilgiliydi. Bediüzzaman’a da biliyorsunuz delilik iftirası atılmıştır. Demek ki, hem Peygamberlere, hem Peygambere tabi olan, onların talebelerine, Peygambere hayran olan mücahitlere, Allah yolunda gayret edenlere de bu tarz iftiralar atılıyor, inşaAllah.

 


Şuara Suresi, 27-50 Ayetlerinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 17 Mart 2012 tarihli röportajından Şuara Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: 27-“(Firavun) Dedi ki: "Şüphesiz size gönderilmiş bulunan elçiniz, gerçekten bir delidir." Kendince haşa küçük düşürmeye çalışıyor baş edemeyince. Demek ki, orada İsrail oğullarından da bir topluluk var, kalabalık var ki, onlara hitap ediyor. Çünkü kendi adamları olsa öyle demez. “Gerçekten bir delidir.” Demek ki Mehdilere, Peygamberlere deli denmesi küfrün bir özelliği. Hz. Musa (a.s.):

28-"Eğer aklınızı kullanabiliyorsanız,” bütün mesele aklı kullanmada. Aklını iyi kullanamadıklarını söylüyor. “O, doğunun da, batının da ve bunlar arasında olan her şeyin de Rabbidir" dedi (Musa).” Onlar doğunun rabbi, batının rabbi diye ayırmışlar. Detay da veriyor “her şeyin Rabbidir” diyor. Ama aklınızı kullanıyorsanız diyor.

29-“(Firavun) dedi ki: "Andolsun,” yeminle konuşuyor, “benim dışımda bir ilah edinecek olursan, seni mutlaka hapse atacağım." Deccaliyet hep Müslümanları hapisle korkutmuştur şu ana kadar.

30-“(Musa) Dedi ki: ‘Sana apaçık bir şey getirmiş olsam da mı?’" Mesela Darwinizme, materyalizme karşı delil koyuyoruz. Adam, seni okula sokmayacağız, işte, cebine musallat olacağım diyor. Bak ne diyor? “Sana apaçık bir şey getirmiş olsam da mı?” Apaçık delil getirsem de mi?

31-“(Firavun) Dedi ki: "Eğer doğru sözlü isen, onu getir." Getir delili göreyim diyor. Demokrat davranıyor adam. Şimdikiler müsaade etmiyorlar, değil mi?

32-“Bunun üzerine asasını bıraktı,” Demek ki asa mühim bir delil. Asa İslam’da önemli delil mahiyetini hep muhafaza etmiştir. Mesela Şeyh Nazım Adil El-Kıbrısi Hazretleri’nin bana asasını vermesi, kendi kullandığı asasını. Muhammed Raşit Erol Hazretleri’nin ait asanın yine bana gönderilmesi bir lütuf ve bir nimettir. Asanın sembolik anlamı büyüktür, çok önemlidir. “Bir de (ne görsünler) o, açıkça bir ejderha oldu.” Şimdi hakikaten bir ejderha gibi oldu bendeki asa. Çok canlarını yaktı, çok bunalıyorlar. Nihayet gül ağacından yapılmış bir şey ama manevi, sembolik anlamı münafıkların çok canını yakıyor.

33-“Elini de çekip çıkardı, bir de (ne görsün) o, bakanlar için 'parlayıp aydınlanmış.” Beyaz el (ışıklı), masonlukta da bir semboldür. Yılan da masonlukta bir semboldür. Onlarda çok şey ifade eder. Firavun da mason o devirde.

34-“(Firavun,) Çevresindeki önde gelenlere: ‘Bu’ dedi, "Doğrusu bilgin bir büyücüdür." Baş edemeyince.

35-"Büyüsüyle sizi yurdunuzdan sürüp çıkarmak istiyor; ne buyurursunuz?" Alenen yalan söylüyor. Beni bırak kardeşlerimle, ben çıkıp gideyim diyor. Sana bir şey demiyor ki, sen kal diyor. Vatandaşlarınla sen kal, toprağın, malın, mülkün senin olsun, ben bir şey istemiyorum diyor. Sadece ben kardeşlerim biz gitmek istiyoruz, bize müsaade et diyor. O da sahtekarlık yapıyor. O devirdeki derin devlet karaktersizliğini göstermesi açısından; "Büyüsüyle sizi yurdunuzdan sürüp çıkarmak istiyor;” hipnoz yapıyor, size etki ediyor. Ama devlete, sizin malınıza, mülkünüze hakim olmak istiyor, sizi buradan sürüp çıkarmak istiyor diyor. Sen değil misin onlara ızdırap çektiren? “ Ne buyurursunuz?" Bakın, halkı tahrik ediyor ki, aleyhte konuşsunlar diye. Hz. Musa (a.s.)’ın aleyhinde konuşmasını istiyorlar. Çünkü susmuş adamlar belli. Anlaşılıyor, yalnız kalmış sürekli halkı kışkırtmaya çalışıyor o zamanın o kışkırtmacı basının etkisi olmayınca -şu anki bazı basın organlarının etkisi gibi- kamuoyunu kışkırtmak için, kalabalığa yönelik, bir kısım basının şu anki etkiyi yapmaya çalışıyor. Bir kısım radyo ve televizyonların yaptığı etkiyi yapmaya çalışıyor. Kışkırtma görevini yapıyor.

36-“Dediler ki: "Bunu ve kardeşini oyala” Bakın ismini de söylemiyorlar, bunu ve kardeşini. Gözaltına al diyorlar, muhafaza altına al. “Şehirlere de toplayıcılar gönder." O devirde basın olmadığı için, ancak halkı toplayarak propaganda yapabiliyorlar. "Bütün uzman-bilgin büyücüleri sana getirsinler.

37-“Bütün uzman bilim adamlarını getirsinler diyorlar. Konu yaratılış zaten. O zaman ki Darwinist, materyalist düşünceyle, yaratılışın tartışması var orada. Çağırılanlar da zaten uzman, bilgin diyor.

38-“Böylelikle büyücüler, bilinen bir günün belli vaktinde bir araya getirildi.” Halkın en çok dikkatini çekeceği bir ortamda.

39-“Ve insanlara da: ‘Siz de toplanıyor musunuz? Dendi.’" Şu anda televizyondan, insanlar seyrettiği için, o zaman ki imkanlarla kıyasladığımızda, aynı etkiyi yapmak için insanları toplamanın dışında bir yol yok. Ancak topluluğa hitap edebiliyor.

40-"Umarız ki, eğer galip gelirse biz de büyücülere uyarız" diyor, halk. Eğer bilim adamları “biz de büyücülere uyarız” oradaki adamlara uyarız diyorlar. Demek ki halk akıllı, kültürlü, bilgili insanların tavrına göre hareket ediyor. Bilimsel yönden, akılcı yönden kim galip gelirse, ondan yana tavır alıyorlar.

41-“Büyücüler geldiklerinde, Firavun'a: ‘Şayet biz galip gelirsek, bize bir ücret var gerçekten, değil mi?’ Dediler.” Küfürde her şey parayladır ya, dini imanı haşa paradır. Ona dikkat çekiyor Cenab-ı Allah. Satılırlar paraya göre.

42-"‘Evet’ dedi. ‘Üstelik şüphesiz siz en yakın(larım) kılınanlardan olacaksınız.’" Klan haline gelirler. Mesela iddia edilen Ergenekon terör örgütünü savunanlar, Firavuni bir klan halindeler, hep birbirlerini koruyup kolluyorlar. İşçilerine iş veriyorlar, imkan veriyorlar.

43-“Musa onlara dedi ki: ‘Atacağınızı atın.’" Önden onlara ne istiyorsanız atın diyor-ki, son vuruş esastır.

44-“Onlar da, iplerini ve asalarını atıverdiler ve: ‘Firavun'un üstünlüğü adına, hiç tartışmasız, üstün olanlar gerçekten bizleriz’ dediler.” Bakın, Allah adına demiyorlar. Devlet, Firavun’a göre ayarlanmış. Her yerde Firavun’un adı esas, Allah’ın adı esas olmuyor. Biz rejimden yanayız, Firavun’dan yana, deccaldan yana.

45-“Böylelikle Musa da asasını bıraktı, bir de (ne görsünler) o, uydurmakta olduklarını yutuyor.” Onlar o devirde Darwinizme, Materyalizme inanıyorlar. Yani Nil’in çamurlarından canlıların tesadüfler sonucu oluştuğuna inanıyorlar. Hz. Musa (a.s.) da yaratılışı savunuyor, onlarda Allah yaratmadı diyorlar. Öyle bir şey yok diyorlar. Şimdi; onarlın orada gördükleri ne? “Onların uydurmakta olduklarını yutuyor.” Yaratılış apaçık görülüyor. Çünkü tahta olan asa, bir anda yılana dönüşüyor. Normal yılan. Üstelik o, asaları da yutuyor. Adamın inkar edeceği gibi değil ki, asa ortada yok. Attığı ipler ortada dursa, adam halüsinasyon olduğuna inanacak ama, attıkları o bütün tahtadan, suni yılan görünümlü şeylerin hepsini fiilen yutuyor. Hakikaten onun bir yılan olduğunu anlamış oluyorlar. Evrimle olmuyor, tahtadan bir anda yaratılıyor, aniden oluşuyor. Üreyen, yiyen, içen bildiğin yılan.

46-“Anında büyücüler secdeye kapandılar.” Hemen iman ediyorlar. Demek ki yaratılışın ispat edilmesi, imana vesile oluyor.

47-“(Ve:) ‘Alemlerin Rabbine iman ettik’ dediler.

48-Musa'nın ve Harun'un Rabbine.’" Peygamberin tarif ettiği şekilde olan Allah’a iman ettik diyorlar. Çünkü herkesin Allah tarifi oluyor. Hıristiyanların tarifi ayrı, masonların ayrı, İslam’ın Allah’ı tarifi ayrıdır. Peygamberin (s.a.v.)’in tarif ettiği Allah, Allah’tır. Mesela tesliste tarif edilen şekilde olmaz.

49-“(Firavun) Dedi ki: ‘Ona, ben size izin vermeden önce mi inandınız?’” Bakın devlet, resmi ideoloji dayatıyor. İnanca musallat olmuş devlet. Ben ne dersem ona inanacaksınız diyor. Başka ideoloji olmaz, resmi ideoloji vardır diyor. Mesela İslam ülkelerinin çoğunda resmi ideoloji vardır. Dünyada da öyle, mesela Rusya’da resmi ideoloji vardır, Çin’de resmi ideoloji vardır. “Şüphesiz, o, size büyüyü öğreten büyüğünüzdür;” O yanlış düşünceyi size öğreten odur diyorlar. “Öyleyse yakında bileceksiniz. Şüphesiz ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama kestireceğim ve sizin hepinizi gerçekten asıp-sallandıracağım." Daha önce hapsettireceğim diyor, şimdi kestireceğim diyor. Gittikçe azgınlığı ve şiddet boyutu artıyor. O terörist kafasını ortaya koyuyor, o Allah’sız sistem. İkinci aşamaya geçiyor, onda da katledeceğim diyor. Şehit edeceğim diyor. “Asıp-sallandıracağım." Yani şiddetin en yükseğini uygulayacağım diyor. Ki iddia edilen Ergenekon terör örgütü de Başbakanı da idamla tehdit ediyorlardı.

50-"‘Hiç zararı yok’ dediler.” Bakın görüyor musunuz delikanlı Müslüman ruhunu. "Çünkü biz gerçekten Rabbimiz'e dönücüleriz." Fark etmez istersen yap diyorlar. Zaten cennete gideriz, inşaAllah diyorlar, Allah’ın Katına gideriz.