Sayın Adnan Oktar’ın 11 Nisan 2015 tarihli sohbetinden Neml Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: “Andolsun, Davud'a ve Süleyman'a bir ilim verdik: "Bizi inanmış kullarından birçoğuna göre üstün kılan Allah'a hamdolsun." dediler.” Süleyman’da cin ilmi var, öyle az-boz bir ilim değil. Ama yürekte mangal gibi. Ya muhabbet ediyor, Allah-Allah, birçok insan kafayı sıyırır ya. Diziliyorlar ya “Selamun Aleyküm. Nasılsınız?”, falan. Nasıl oluyor ya? MaşaAllah. Olan akla da gider birçok insanın ya.
Süleyman, Davud'a mirasçı oldu ve dedi ki: "Ey insanlar, bize kuşların konuşma-dili öğretildi”. Özel bir ilim. “ve bize her şeyden (bol bir nimet) verildi”. Akıl almaz mal akışı oluyor, o devirde. Afrika'dan ta Afrika'dan böyle yabani kuşlar, maymunlar sırf sarayda hoşuna gitsin diye. Bu renkli papağanlar. Açsana o şeyi. Sobayı aç. Çok güzel ağaçlar. En kaliteli ağaçlar. Ceviz ağaçları şu bu falan kesilmiş, tomruk halinde yani inşaatlarda kullanmak üzere. Altın, gümüş, akik, yakut, zümrüt, dünyanın her tarafından geliyor. Karşılıksız gönderiyor ama o ücretlerini ödüyor Süleyman. Hediye olarak gönderiyorlar gerçekten.
“Bize her şeyden (bol bir nimet) verildi.”, diyor. Bu liste olarak da sonra verebilirim. “Gerçekten bu açık bir üstünlüktür”, diyor Cenab-ı Allah. “Süleyman'a cinlerden, insanlardan,” şeytandan Allah'a sığığınırım “ve kuşlardan orduları toplandı. Bunlar bölükler halinde dağıtıldı.” Yani askeri sistem gibi. Ama asıl üstünlüğü tabi cinler kanalıyla oluyor Hazreti Süleyman. Halk da alışmış ya. Onlar da korkmuyor. İnanılır gibi. Ya şu an Taksim'de cin mi salsan ya büyük katliam olur, Allah vermesin korkudan. Hakikaten cinnet geçirenlerin haddi hesabı olmaz. Ya Etilerde sen şimdi cinleri salsan ben tahayyül edemiyorum ya. Yani on binlerce insan cinnet geçiriyor.
BÜLENT SEZGİN: Halkı da görüyor mu bu cinleri?
ADNAN OKTAR: Tabii görüyor. Alışmışlar yani. İşçi olarak çalıştırıyor. Cayır-cayır.
OKTAR BABUNA: Orijinal görüntüleriyle mi?
ADNAN OKTAR: Orijinal tabii. Mahlukat olarak alışmışlar. Alışma çok önemli. İlk bir, ikiden sonra alışıyorlar.
“Nihayet karınca vadisine geldiklerinde, bir dişi karınca dedi ki: "Ey karınca topluluğu, kendi yuvalarınıza girin, Süleyman ve orduları, farkında olmaksızın sizi kırıp-geçmesin. (Süleyman) Bu sözü üzerine tebessüm edip güldü ve dedi ki: "Rabbim, bana, anne ve babama verdiğin nimete şükretmemi”, işte bak ecdada da çok saygılı anne baba bir de önce anne diyor sonra baba diyor. Ya millette diyor ki, kadına önce değer verilmiyor falanmış mı. Her yerde kadın Kur'an'da önde sonra baba diyor. Anne ve baba. Hep ayetlerde önce anne sonra baba söylenir. Hep anne. Mesela bak diyor ki, eşleriniz şunlar ama anne hiç dahil etmiyor Allah. Babalarınız diyor. Yarım kalmasın korktuğunuz ticaret. Ama anneleriniz demiyor. Anne hep korunuyor Kur'an'da. Hep önceliktir kadın. “Verdiğin nimete şükretme mi ve hoşnut olacağın salih bir amelde bulunmamı”. Samimi. “İlham et”. Yani sen bana sürekli ver ya Rabbi bilgiyi diyor. Enaniyet yapmıyor. Bilgi Allah'tan diyor. “Ve beni rahmetinle salih kullarının arasına kat.” Samimi kullarının arasına kat diyor. Bak peygamber olduğu halde enaniyet yapmıyor. Duasına dikkat ediyor musunuz? “Benim rahmetimle salih kulların arasına kat”, diyor. Emin değil yani. “Ben peygamberim cennete gideceğim” demiyor. Dua ediyor. Salih kulların arasına girmeyi diliyor. “Ben salih kulum oldu bitti” demiyor. Salih kulların arasına girmeyi Allah'tan diliyor.
“Kuşları denetledikten sonra dedi ki: "Hüdhüd'ü neden göremiyorum, yoksa kaybolanlardan mı oldu? "Onu gerçekten şiddetli bir azabla azablandıracağım, ya da onu boğazlayacağım” Bunları yapmaz, tehdit. Hiçbir şekilde yapmaz. Çok halim. Hiç öyle bir olay yok. “veya o, bana apaçık olan bir delil getirmelidir." Zaten getirir. Yani ona bir yolda göstermiş oluyor.
“Derken uzun zaman geçmeden geldi ve dedi ki: "Senin kuşatamadığın (öğrenemediğin) şeyi, ben kuşattım”. Bak enaniyet yapıyor. Yani Hz. Süleyman’ı kızdıracak bir şey bu aslında. “ve sana Saba'dan kesin bir haber getirdim.", diyor. Allah'ın o enaniyete karşı o da öyle sertlikle karşılık veriyor. Yani insan ya bu kuşa niye böyle davranıyor acaba diye düşünüyor. Tabi ama kuş değil o yalnız onu söylüyorum.
“"Gerçekten ben, onlara hükmetmekte olan bir kadın buldum”. Bir kadın demek ki, kadınlar lider oluyor. Hani kadın korunmuyordu Kur'an'da? “ona her şeyden (bolca) verilmiştir”. Hem de bolca, zengin. “ve büyük bir tahtı var." “Onu ve kavmini Allah'a bırakıp güneşe secde etmelerken buldum.” Güneşe. Kızılderililer gibi.
“Şeytan onlara yaptıklarını süslemiştir böylece onları doğru yoldan alıkoymuştur. Bundan dolayı onlar hidayet bulmuyorlar.” Bak peygambere böyle bilgi veriyor hatta Süleyman peygamber olduğu halde. “Ki onlar göklerde ve yerde saklı olanı ortaya çıkaran”, göklerde ve yerde saklı olanı ortaya çıkaran. “Sizin gizlediklerinizi ve açığa vurduklarınızı bilen Allah'a secde etmesinler diye yapmaktadırlar.” Şeytan öyle bir şey yapıyor onlara diyor.
“Göklerde ve yerde saklı olanı ortaya çıkaran”, göklerde saklı olan İsa, yerde saklı kim? Mehdi. Ortaya çıkaracak olan kim? Allah. “Ve sizin gizlediklerinizi açığa vurduklarınızı bilen”, gizlediklerinizi ve açığa vurduklarınızı bilen “Allah'a secde etmesinler diye yapmaktadırlar” Allah'ın gücünü söylüyor.
“O Allah'ın da başka ilahı yoktur”. Hüdhüd devam ediyor. “Büyük arşın Rabbidir.” Yalnız bu bilgi tabi peygamber bilgisi buradaki bilgiler, anlattıkları. Yani öyle herkesin bileceği bilgi değil. “Süleyman; “bakacağız doğru mu söyledin yoksa yalancılardan mı oldun”, dedi. Yani söylediği kısmın öbür kısmı doğru da ama kadınla ilgili söyledikten doğru mu yanlış mı bakacağız diyor.
"Bu mektubumla git, onu kendilerine bırak sonra onlardan (biraz) uzaklaş, böylelikle bir bakıver, neye başvuracaklar?" (Hüdhüd'ün mektubu götürüp bırakmasından sonra Saba melikesi Belkıs:) Dedi ki: "Ey önde gelenler gerçekten bana oldukça önemli bir mektup bırakıldı. Gerçek şu ki, bu, Süleyman'dandır ve 'Şüphesiz Rahman ve Rahim Olan Allah'ın Adıyla' (başlamakta)dır. İçinde de:) "Bana karşı büyüklük göstermeyin " Bak görüyor musun enaniyete nasıl sert Süleyman kendi enaniyetten çok kaçınıyor. Enaniyette olanları da çok şiddetle rahatsız edecek bir usul kullanıyor, tehdit edecek bir usul kullanıyor, “ve bana Müslümanlar olarak gelin diye” yazılmaktadır.
Sonra Belkıs diyor ki, “Ey önde gelinler, bu işimde bana görüş belirtin. Siz her şeye şahitlik etmedikçe ben hiçbir işte kesin karar verici değilim.” İstişare ediyor. Bak devlet başkanı olduğu halde, istişare etmenin önemini belirtiliyor. Kesin hükmü vermeden önce mutlaka istişare etmem gerekir diyor. Devlet yönetimine Kur'an'dan delil.
“Dediler ki; “Biz kuvvet sahibiyiz ve zorlu savaşçılarız.” Yani güçlü bir askeri güce sahibiz. “İş konusunda karar senindir. Artık sen bak. Neyi emredersen biz de uygularız diyorlar.” Askerin de yapması gereken budur. Bilgiyi verip, askeri gücünü bildirip, takdiri hükümete bırakıyor.
“Dedi ki: "Gerçekten hükümdarlar bir ülkeye girdikleri zaman, orasını bozguna uğratırlar” genelde bunu yaparlar. “ve halkından onur sahibi olanları hor ve aşağılık kılarlar”. Tarihte böyle olmuş, böyle ata eşeğe ters bindiriyorlar katran sürüyorlar, çok aşağıdır bütün tarihe bakan hep öyledir. “işte onlar, böyle yaparlar", diyor yani dehşet verici bir sahne anlatıyor.
"Ben onlara bir hediye göndereyim de, bir bakayım elçiler neyle dönerler." diyor kadın. “(Elçi hediyelerle) Süleyman'a geldiği zaman: "Sizler bana mal ile yardımda mı bulunmak istiyorsunuz? Allah'ın bana verdiği, size verdiğinden daha hayırlıdır”. Bak o da kabul etmiyor. Zülkarneyn kabul etmiyor para. Süleyman da kabul etmiyor. “Allah'ın bana verdiği size verdiğinden daha hayırlıdır.” Yani ben hediye kabul etmiyorum diyor. Bediüzzaman da hediye kabul etmiyor biliyorsunuz. “hayır, siz, hediyenizle sevinip öğünebilirsiniz" Yani enaniyet, gurur yapabilirsiniz. Bak hep enaniyete karşı tedbir alıyor. Büyüklük hissine karşı.
"Sen onlara dön, biz onlara öyle ordularla geliriz ki, onların karşı koymaları mümkün değil” Tehdit. Bak operasyon yapmıyor ama tehdit. İşte Türk ordusundan da bizim istediğimiz bu. Yani müthiş bir güce sahip olup tehdit gücüne erişmesi. “biz onları ordan horlanmış-aşağılanmış ve küçük düşürülmüşler olarak sürüp çıkarırız." Bu da bir tehdit.
"Ey önde gelenler, onlar bana teslim olmuş (müslüman)lar olarak gelmeden önce, sizden kim onun tahtını bana getirebilir?" dedi. Cinlerden ifrit: "Sen daha makamından kalkmadan, ben onu sana getirebilirim, ben gerçekten buna karşı kesin olarak güvenilir bir güce sahibim." dedi.” Sen daha makamından kalkmadan yani çok uzun da bir süre değil mi? Kısa bir süre getirebilirim diyor.
“Kendi yanında kitaptan ilmi olan biri dedi ki: "Ben, (gözünü açıp kapamadan) onu sana getirebilirim." Derken (Süleyman) onu kendi yanında durur vaziyette görünce dedi ki: "Bu Rabbimin fazlındandır, O'na şükredecek miyim, yoksa nankörlük edecek miyim diye beni denemekte olduğu için (bu olağanüstü olay gerçekleşti). Kim şükrederse, artık o kendisi için şükretmiştir, kim nankörlük ederse, gerçekten benim Rabbim Gani (hiç bir şeye ve kimseye ihtiyacı olmayan)dır, Kerim olandır.” Görüyor musun dindarlığını, güzelliğini? Bir de merhametti, çok şefkatli, kan dökmüyor. Tehdit ama var.
“Dedi ki: "Onun tahtını değişikliğe uğratın, bir bakalım doğru olanı bulabilecek mi, yoksa bulmayanlardan mı olacak? Böylece (Belkıs) geldiği zaman ona: "Senin tahtın böyle mi?" denildi. Dedi ki: "Tıpkı kendisi.” Bayağı benziyor diyor. “Bize ondan önce ilim verilmişti ve biz müslüman olmuştuk.” Görüyor musun? Bu tip teknik üstünlüğün bu tip bir gösterişin insanlarda nasıl etkileyecek? Özellikle kadınlarda nasıl imana vesile olacağı görülüyor.
“Allah'tan başka tapmakta olduğu şeyler onu (müslüman olmaktan) alıkoymuştu. Gerçekte o, inkâr eden bir kavimdendi.” Ama iman ediyor.
“Ona: "Köşke gir" denildi. Onu görünce derin bir su sandı ve (eteğini çekerek) ayaklarını açtı. (Süleyman:) Dedi ki: "Gerçekte bu, saydam camdan olma düzeltilmiş bir köşk-zemindir." Yani şaka yaptım diyor. Kral Süleyman Firavun'un kızını yani sıra Muavlı, Amonlu, Edomlu, Saydalı ve Hititli birçok yabancı kadın sevdi. Süleyman onlara sevgiyle bağlandı. Süleyman'ın kral kızlarından 700 karısı 300 cariyesi vardı. Tevrat'ta geçiyor. (Birinci krallar, 11/1 ve 3).
Karınca da dişi, karınca değil mi? O da lider yani. Karınca da lider, kadın da lider. Bak Allah karıncada bile dişiyi üstün gösteriyor. Lider gösteriyor. Bina ustaları da onun emrinde. Bütün mason takımı. Bina ustası. Ne demek İngilizce? Mason değil mi? Süleyman çok dindar. Hz. Süleyman çok mütevazi. Sürekli Allah'ı anıyor. Ama tabi ilahi mevhib yani Allah'tan özel bir destek var. Bir de çok cesur. Yani o cinlerle birisi uğraşmaya kalksa Allah muhafaza ya.
OKTAR BABUNA: Mehdi döneminde bu şekilde mi olacak? İnşaAllah.
ADNAN OKTAR: Bir cinlere hakimiyet vardır. Dur bakalım nasıl olacak? İnşaAllah. Evet birisi bir şey sorsun bakalım.
ENDER DABAN: …Ahir zamanda nasıl bir duruma işaret ediyor ola bilir?
ADNAN OKTAR: Kadın liderlerinin olacağına, dünyayı yönetenlerin kadın liderlerinden oluşacağı anlaşılıyor. Müthiş bir zenginlik oluşacağı anlaşılıyor. Ona şart var. Teknolojinin çok yayılacağı süslemelerin, güzelliğin, ihtişamın çok hakim olacağı anlaşılıyor. Cinlerin devrede olacağı anlaşılıyor. Kadın sevgisinin çok hakim olacağı anlaşılıyor. Kim?
MİSAFİR: Hazreti Süleyman çok dil biliyor.
ADNAN OKTAR: E kuştan dini biliyor diyor o ayrı bir şey. Yani onları bir şekilde anlıyor mu? Yani dilden kasıt nedir? Yani o çok yani mesela duyuyor karıncanın konuşmasını ama bu şöyle olabilir. Herhangi bir karınca değildir. Cindir. Onların konuşmasını duyuyordur. Yani açıkça alenen cinlerin sesini duyuyor olabilir. Bu rahatça mümkün olan bir şey. Yani cin karıncalardır. Yani kuşlar da yani cin olan kuşlardır. Mesela Hüdhüd, cin olduğu anlaşılıyor. Çünkü iman ehli. Kuş imanla mükellef değildir. Yani Kur'an'a göre hayvanlar imanla mükellef değil ama o tevhit ehli. Belli ki cin.
BÜLENT SEZGİN: Her durumda hemen Allah'a yöneliyor Adnan bey.
ADNAN OKTAR: Sürekli bir Allah'la yoğun ve çok akılcı bağlantısı var. Çok mütevazı. O çok önemli bir şey. Hiç unutmuyor Allah'ı.
BÜLENT SEZGİN: Hemen şükrediyor.
ADNAN OKTAR: Yani hiçbir dakika, hiçbir saniye unutmuyor.
GÖKALP BARLAN: Tahtı getirme şeyi madde nakliyle gibi bir şey mi?
ADNAN OKTAR: Ya şimdi alışmanın ilgili. Eğer alışırsan cinler bir şey getirir. Ama alışamazsan şok olur insan tabii. Alışırsa tamam. O zaman hepsi makul geliyor. Alışmak için de en az 3-5 kere olayın olması gerekir. Bir kere olduğunda insan şok olur. İbretler var hikmetler var yoksa geçmiş bir hikaye anlatacak olay olmuş bitmiş hiçbir amacı yok. Olmaz.
GÖKALP BARLAN: Daha önceliklerin başına gelenler sizin de başınıza gelmeden.
ADNAN OKTAR: Evet. Yani olaylar mükerrerle tekerrür ediyor. Benziyor, benzer şekilde oluşuyor.
Sayın Adnan Oktar'ın 15 Ağustos 2011 tarihli röportajından Neml Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: Neml Suresi’nden okuyalım. Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla. Şeytandan Allah’a sığınırım.
1-“Ta sin”, Ta Sin; taht Süleyman’a mı acaba bakıyor? Çünkü cinlerle bağlantıda “Ta Sin”’in şifre yönü var. Taht-ı Süleyman’a bakıyor olabilir. Ben biraz kapalı söyleyeyim, siz artık ne anlıyorsanız anlayın. “Bunlar Kur'an'ın ve apaçık olan Kitab'ın ayetleridir.
2-Mü'minler için bir hidayet ve bir müjdedir.” Hz. Mehdi (a.s) nedir aynı zamanda? Hidayete vesile olan, değil mi? Hz. Mehdi (a.s) kelimesi zaten; hidayete vesile olan ve Allah’tan bir müjde. İşari manası olarak söylüyorum. Bakın “Bunlar Kuran'ın ve apaçık olan Kitab'ın ayetleridir.” Bir Kuran’ın ayetleri var. Bir de apaçık olan kitabın ayetleri var. Kaderin ayetlerine de bakıyor buradaki ifade; “Bunlar Kuran'ın ve apaçık olan Kitab'ın ayetleridir.” Kaderdeki olaylar da Allah’ın ayetleridir, ona da işaret ediyor. “Müminler için bir hidayet ve bir müjdedir” Hz. Mehdi (a.s) nedir? Hidayet ve müjdedir, hidayete vesile olan bir müjdedir.
3-“Ki onlar namazı dosdoğru kılarlar.” Tam Kuran’da tarif edildiği gibi. “Zekatı verirler. Onlar ahirete kesin bilgiyle iman ederler.” İnsanların birçoğu ahirete kesin bilgiyle iman edemez. Mesela münafıklar kesin bilgiyle iman etmedikleri için, münafık oluyorlar.
Bakın zaten burada, “Ta, Sin” taht Hz. Süleyman (a.s)’a baktığını düşünüyoruz, Allahualem, anlamlarından bir tanesi olarak söylüyorum. Zaten 27. ayete baktığımızda, 26. ayete baktığımızda, 16. ayete baktığımızda, 15. ayete baktığımızda birçok harikalar görüyoruz.
14. ayette, şeytandan Allah’a sığınırım. “Vicdanları kabul ettiği halde” diyor. Münafıklara bakıyor ayet, inşaAllah, “zulüm ve büyüklenme dolayısıyla bunları inkar ettiler. Artık sen bozguncuların nasıl bir sona uğradıklarına bir bak.” Münafıklar Kuran’dan pek hoşlanmazlar ama hurafe ve put adamlar, put kitaplar, put inançlar, olduğunda, hemen oraya giderler. “Allah böyle diyor” dersen ,“benim putum da böyle diyor” der. Dikkat edin münafığın silahı hep puttur, şirktir. Kuran’dan konuşamaz.
15. ayette Allah; “Andolsun, Davud'a ve Süleyman'a bir ilim verdik.” Hz. Davut (a.s) ve Hz. Süleyman (a.s) her ikisi de Kuran’da Hz. Mehdi (a.s)’a işareten hayatlarından bahsedilir. “Bir ilim verdik”, Hz. Mehdi (a.s)’ı da Allah, bir gecede özel hallerle donatıyor. “’Bizi inanmış kullarından birçoğuna göre üstün kılan Allah’a hamdolsun’ dediler.”Çünkü onlara daha ayrı bir seçkinlik veriliyor.
17-“Süleyman’ın cinlerden, insanlardan, kuşlardan orduları toplandı.”
28-“Bu mektubumla git onu kendilerine bırak. Sonra onlardan uzaklaş. Böylelikle bir bak neye başvuracaklar.” Tebliğde anlatımdan sonra, o insanın düşünmesi için ona vakit vermenin önemine Kuran dikkat çekiyor.
30. ayette; “Gerçek şu ki bu Süleyman’dandır. Şüphesiz Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla başlamaktadır”. Bir şeye başlarken Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla başlamak; ona bereket getirir, güzellik gerektirir, inşaAllah. 31-“Bana karşı büyüklük göstermeyin.” Münafıkların, küfrün ana belası ne? Gurur, büyüklük hissi. Mütevazi insanlar hep sevilirler. Güzel huylu insanlar hep sevilirler, iyi niyetli insanlar hep sevilirler. Enaniyet yapanlar, pislik adamlardır.
Bakın orada bir hanım var; Sebe Melikesi, devlet başkanı olmuş. Demek ki, kadından yönetici oluyormuş.
“Büyük bir tahtı var” diyor,
23.de, Taht-ı Süleyman.
25-“Ki onlar göklerde ver yerde saklı olanı ortaya çıkaran” cinlerde de Allah’ın dilemesi ile göklerde ve yerde olanı saklı olanı, bulma özellikleri vardır. Bir belge, bir evrak herhangi bir şeyi eğer lazım ise, Allah’tan dua ile cini vesile ederek bazı insanlar isteyebiliyorlar. Tabii hepsini rahat rahat anlatamıyorum.
41-“Dedi ki, ‘onun tahtını değişikliğe uğratın.’” Allah Allah, Tahttan ne kadar çok bahsediyor Kuran. “Bir bakalım doğru olanı bulabilecek mi yoksa bulamayanlardan mı olacak?
42-Böylece (Belkıs) geldiği zaman ona, ‘senin tahtın böyle miydi’ denildi. Dedi ki, ‘tıpkı kendisi’” Üç boyutlu, net görüntü oluşmuş. Etrafındaki insanlarla beraber, görüntüsüyle beraber.
“Bize ondan önce ilim verilmişti, biz Müslümanlardan olmuştuk”
44-“Ona: ‘Köşke gir’ denildi.” Hz. Süleyman “köşke gir” diyor. Bu hanım, Sebe’den gelen bir Hanım. Yeni tanışıyorlar Hz. Süleyman (a.s)’la. Hz. Süleyman (a.s) sırtını dönüp konuşmamazlık yapmıyor. Bazı kardeşlerimiz diyor ya “niye hanımlarla konuşuyorsun?” Yüz yüze konuşuyor. “Onu görünce derin bir su sandı”, Hz. Süleyman (a.s) “gir” diyor, derin bir su gibi gösteriyor, kadına şaka yapıyor. Gir demek ne demektir? “Suya gir” diyor. Onu havuz olarak düşündüğünü düşünerek söylüyor, şaka yapıyor, yüz yüze konuşuyor, “derin bir su sandı ve (eteğini çekerek) ayaklarını açtı.” Bakın Kuran, özel detay veriyor; “(eteğini çekerek) ayaklarını açtı. (Süleyman:) Dedi ki: "Gerçekte bu, saydam camdan olma düzeltilmiş bir köşk-zemindir." “Saydam camdan olma düzeltilmiş” özel şekil verilmiş, “bir köşk-zemindir." Ve alttan da su gibi ışıklandırılmış. Su görünümü veriliyor yani dalgalandırma görünümü veriliyor veyahut ona benzer teknikler kullanılıyor, kadın net olarak su zannediyor ve derin zannediyor. “Dedi ki: ‘Rabbim, gerçekten ben kendime zulmettim; artık ben Süleyman'la birlikte alemlerin Rabbi olan Allah'a teslim oldum.’” Bakın Hz. Süleyman (a.s)’ı sevmiş, Hz. Süleyman (a.s)’dan ayrılmak istemiyor. Sevginin önemini görüyor musunuz? Orada şaka yapıyor kadına, gönlünü alıyor. Köşk zeminde ona bir teknoloji harikası sunuyor. Hz. Süleyman (a.s) zamanında elektrik vardı, Firavun devrinde elektrik vardı. Koskoca ampuller var, fotoğrafları var ampullerin de. Birkaç çeşit yoldan elektrik elde ediyorlardı, elektrik geniş çapta kullanılıyordu aydınlatmada. Ama saraya ait bir özellikti, halk için kullanılmıyordu. Sarayın özel konforuydu. Hz. Süleyman (a.s)’ın sarayında da var. Aslında bu konuda anlatacağımız tabii çok şeyler var.
Sayın Adnan Oktar'ın 9 Kasım 2010 tarihli röportajından Neml Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: “"Gerçekten ben, onlara hükmetmekte olan bir kadın buldum ki, ona her şeyden (bolca) verilmiştir ve büyük bir tahtı var."” İşte bu tırnakla çağırma olayında, cin çağırma olayında bu tahta benzer bir taht görülüyor tırnak üstünde. Yani önce Hz. Süleyman (a.s.)’ın tahtı isteniyor, sonra kapının açılması isteniyor, ondan sonra bağlantı kuruluyor. Bu tırnakta hani anlatmıştım ya cin çağırmada. O bahsedilen taht bu işte. “Büyük bir tahtı var.”