Sayın Adnan Oktar'ın 17 Ocak 2010 tarihli röportajından Neml Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: Neml Suresi. 27. Sure, 48. ayet. Şeytandan Allah’a sığınırım. ‘’Şehirde dokuzlu bir çete vardı. Yeryüzünde bozgunculuk çıkarıyorlardı ve dirlik ve düzenlik bırakmıyorlardı.’’ İddia edilen Ergenekon terör örgütün 9 kişilik yönetim kadrosu vardır, üst yönetim kadrosu. Kuran buna işaret ediyor birinci dereceden inşaAllah.
OKTAR BABUNA: Bir de 9 harften oluşuyor Hocam Ergenekon kelimesi.
ADNAN OKTAR: Tabii… 9 harften oluşuyor, “9’lu bir çete vardır’’ diyor. ‘’Aralarında Allah adına and içerek dediler ki’’ bir de Allah’ı, dini de demek ki kendilerince kullanıyorlar haşa. ‘’Gece’’ bak gece ‘’mutlaka ona ve ailesine baskın düzenleyelim, sonra velisine, ailesine; ‘yok oluşuna biz şahit olmadık, gerçekten doğru söylüyoruz’ diyelim.’’. Tam iddia edilen Ergenekon örgütünün kahpe yöntemlerinden bir tanesi. Kalleşçe, faili meçhul, bak Kuran’da burada faili meçhulden bahsediyor. Faili meçhulde nasıl sinsilik yaptıklarından bahsediyor. ‘’Onlar hileli bir düzen kurdu’’diyor Allah. ‘’ Biz de onların hilesine karşı farkında olmadıkları bir düzen kurduk.’’. Karşı bir düzen kurduk diyor. ‘’Artık onların kurdukları hileli düzenin uğradığı sona bir bak’’ diyor. Nasıl çökecekler, nasıl perişan olacaklar bir bak diyor Allah. ‘’Biz onları ve kavimlerini topluca yerle bir ettik’’. Şu an iddia edilen Ergenekon örgütü yerle bir Allah’ın izniyle. Bakın görüyor musun? “Gece" mutlaka, gece niye? Çünkü şahit elde etmek zordur gece çünkü karanlık. “Baskın düzenleyelim sonra velisine ailesinin yok oluşuna biz şahit olmadık gerçekten doğru söylüyoruz diyelim” diyor. Yalancı ve sahtekarlık yönlerini ve faili meçhulleri nasıl organize ettiklerini Kur’an gösteriyor. İnşaAllah.
OKTAR BABUNA: Geçtiğimiz günlerde Hocam İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu’nun bir açıklaması vardı. Bütün faaili meçhullerin, suikastlerin şeyi iddia edilen Ergenekon’a dayanıyor diye.
ADNAN OKTAR: Doğru söylüyor tabii ki
Sayın Adnan Oktar'ın 27 Mart 2010 tarihli röportajından Neml Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: Şeytandan Allah’a sığınırım. Neml Suresi 48. “Şehirde dokuzlu bir çete vardı,” iddia edilen Ergenekon Örgütü’nün de yönetimi dokuz kişiden oluşuyor ve en büyük, Türkiye tarihindeki en büyük çete yapılanmasıdır. “Yeryüzünde bozgun çıkarıyorlar ve dirlik-düzenlik bırakmıyorlardı”. Onlar da yani hem Türkiye’de, hem İslam aleminde ve diğer yerlerde de bozgunculuk çıkarıyorlar, dirlik, düzenlik bırakmıyorlar hakikaten. Yani anarşi ve teröre sebep oluyorlar. Bak “aralarında Allah adına and içerek, dediler ki:” iddia edilen Ergenekon Örgütü de, kendisini aynı zamanda Müslümanmış gibi de gösteriyor, Allah’tan da bahsediyorlar. Ama aynı zamanda ateist olduklarını söylüyorlar, Darwinist olduklarını söylüyorlar. Hem milliyetçi olduklarını söylüyorlar karmakarışık bir yapıları var.
Bakın, "gece mutlaka ona ve ailesine bir baskın düzenleyelim”, bak kahpelik yapmak için bir sistem bu, gece. Gecenin özelliği ne? Delil bırakmamak, görgü şahidi bırakmamak. “Mutlaka ona ve ailesine,” ailesine yani çevresine. Ona derken bir şahıstan bahsediliyor. Yani o devrin Mehdi’sine, o devirdeki kutup kimse ona. Yani şeytani güçlerin bir eylemini Allah burada anlatıyor. “Bir baskın düzenleyelim, “Sonra velisine: Ailesinin yok oluşuna biz şahid olmadık”. Demek ki yalancı şahitlik yapmak, iftira atmak, oyun oynamak küfrün bir özelliği. “Ailesinin yok oluşuna biz şahid olmadık ve gerçekten bizler doğruyu söylüyoruz diyelim”. Bir de gerçekten doğruyu söyleyelim, bir de yalancı oldukları ortaya çıkıyor. Kuran buna işaret ediyor. “Onlar hileli bir düzen kurdu. Biz de (onların hilesine karşı) farkında olmadığı bir düzen kurduk”. Şimdi mesela iddia edilen Ergenekon Örgütü hakikaten hileli bir düzen kurdu. 3 bin Müslüman’ı fişlediler, onları katletmek üzere bir oyun hazırladılar. “Biz de (onların hilesine karşı) farkında olmadığı bir düzen kurduk”. Mesela onlarda Hızır (a.s.)’ı tahmin edemediler. Hızır (a.s.)’ın görevde olduğunu tahmin edemediler. Bakın halen bilgi akıyor, halen neden kaynaklandığını bilemiyorlar.
Sayın Adnan Oktar'ın 15 Aralık 2010 tarihli röportajından Neml Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: En güzeli tabii her zaman Kuran. Bismillah, Neml Suresi, 48. ayet, şeytandan Allah’a sığınırım. “Şehirde dokuzlu bir çete vardı, yeryüzünde bozgun çıkarıyorlar ve dirlik-düzenlik bırakmıyorlardı.” Bir kere Cenab-ı Allah Kuran’da çetelere dikkat çekiyor. “Dokuzlu bir çete vardır” diyor. Demek ki biz böyle bir şeyle karşılaşacağız, buna benzer. Çünkü özel olarak bir rakam vermiş Allah. “Yeryüzünde bozgun çıkarıyorlar ve dirlik-düzenlik bırakmıyorlardı.” Bu demek ki kapsamlı bir çete, öyle küçük bir şey değil. Kuran, ehemmiyetli bir şey olmasa, yani alelade çeteler anlamına gelmiyor; var ya küçük mafya çeteleri, bilmem neler var ya, o anlama gelmez. Geniş çaplı bir çete oluyor. Çünkü bak, “yeryüzünde bozgun çıkarıyorlar.” Yecüc ve Mecüc’ün özelliği ne? O da bozgun çıkarıyor. “Bozgun çıkarıyorlar ve dirlik-düzenlik bırakmıyorlardı.” Müslüman’ın neye ihtiyacı olduğunu da Kuran vurgulamış oluyor. Demek ki bozgunun karşılığı nedir? Birlikte olmaktır. Bozguna uğramak ne demek? Dağılmak, Müslümanların dağılması, darmakeşan olması. Zıttı nedir? İttihad, birlik, Müslümanların bir arada ve yekvücut olmaları.
Bir kere Müslümanların yekvücut olmasını ortadan kaldıran bir faaliyet bu çete, Müslümanları bölüp parçalamak istiyor. Şu anda da Müslümanları bölüp parçalamak isteyen güruhat var. “Dirlik-düzenlik bırakmıyorlardı.” Müslümanların neye özenle ihtiyacı var? Dirlik ve düzenlik, yani huzur, güven, rahatlık ve derli toplu olmak. “Düzen bırakmıyorlardı.” Bunlar da şeytan hizbi olduğu için tam zıttını yapıyorlar. “Dirlik-düzenlik bırakmıyorlardı” “Aralarında Allah adına and içerek, dediler ki:” O zaman anlıyoruz ki bunlar kendilerini Müslüman gibi gösteren bir çete. Yani Allah’ı anarak ortaya çıkan bir çete; demek ki bir şirk çetesi, demek ki bir münafık çete, bu anlaşılıyor. “"Gece mutlaka ona ve ailesine bir baskın düzenleyelim, sonra velisine: Ailesinin yok oluşuna biz şahit olmadık ve gerçekten bizler doğruyu söyleyenleriz, diyelim.” Yusuf’un kardeşleri de yaklaşık aynı mahiyette Kuran’da bu tarzdır onların ve gizli eylem yapma ve gizlice bir insanı etkisiz hale getirme politikaları bu yönde. ‘Gece’, gecenin özelliği ne? Fark edilmez gece. Delil ortada bırakmadığı için geceyi tercih eder bu tip insanlar. Onun için, “gecenin şerrinden Allah’a sığınır” Kuran ayetinde.
Geceler tehlikelidir genellikle. “Mutlaka” diyor, “mutlaka;” kesin kararlılık var. “Gece mutlaka ona ve ailesine bir baskın düzenleyelim.” Ama özellikle o birinci planda. Ve ailesine. Muhtemelen ailesi de onu koruyan, destekleyen çevresi olduğu için, onları da etkisiz hale getirmek için, “onlara da bir baskın düzenleyelim.” “Sonra velisine,” yani onları koruyan, onlara yardımcı olan kişilere, “ailesinin yok oluşuna biz şahid olmadık ve gerçekten bizler doğruyu söyleyenleriz.” Demek ki münafıklar eylem yaparlarken önceden bunu planlıyorlar ve yok etme planını da yaptıktan sonra kendi kafalarına göre, hukuki sonucunu da ortadan kaldıracak şekilde sahte delil hazırlıyorlar, sahte zemin hazırlıyorlar. Bak, nereden anlıyoruz? “Biz şahid olmadık.” Demek ki yalan ifade vermeye hazırlar münafıkların özelliği. Bu tip pis işlerde münafıkların kullanılabileceği anlaşılıyor. “Gerçekten bizler doğruyu söyleyenleriz, diyelim.” Çünkü yalan olduğu hissedileceği için, ‘gerçekten’ kelimesi ve bu tip vurguyla doğru söyledikleri imajını pekiştirmek istiyorlar. Bir de yeminle konuşuyorlar zaten. Demek ki bu tip insanlar doğru söylediğini vurgulamak için çırpınırlar.
Halbuki dürüst bir insan zaten üslubundan anlaşılır ama yalan söyleyen, yalan söylediği hissedildiği için, sürekli; “gerçekten doğru söylüyorum,” “yalan söylemiyorum,” “belki de inanmayacaksınız ama gerçekten bu böyle” falan, o tarz bir üslup geliştirebiliyorlar. “Onlar hileli bir düzen kurdu” diyor Cenab-ı Allah, “Biz de (onların hilesine karşı) onların farkında olmadığı bir düzen kurduk.” Her iki düzeni de oluşturan Allah’tır. “Onlar hileli bir düzen kurdu. Biz de (onların hilesine karşı) onların farkında olmadığı bir düzen kurduk. Artık sen, onların kurdukları hileli-düzenin uğradığı sona bir bak; Biz, onları ve kavimlerini topluca yerle bir ettik.” Mesela bize karşı da hileli düzen kuruyorlar, farz edelim 1999’da bize bir operasyon yapıldı. Sahte ihbarlarla, sahte oyunlarla gece yarısı, gece üç gibi bir baskın yapıldı. Bu neye sebep oldu? Mesela uyuyan, bitkin olan kardeşlerimizin canlanmasına, dava azminde azalma olan insanların heyecanının artmasına, zayıf olanların kopup gitmesine; hasta olanların, münafık tıynetli olanların kopup gitmesine, dolayısıyla tarihi bir şerefe ve bizim test edilmemize, davadaki kararlılığımıza, azmimize dair bir belge de olmuş oldu. Kim zararlı çıktı? Oyun oynayanlar zararlı çıktı. Biz ne kazandık? Güç kazandık, daha çok merak edildik, daha çok izlendik.
Sayın Adnan Oktar'ın 18 Mart 2010 tarihli röportajından Neml Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: Şeytandan Allah'a sığınırım. 14. Ayet “Vicdanları kabul ettiği halde,” diyor Cenab-ı Allah. “Zulüm ve büyüklenme dolayısıyla bunları inkar ettiler.” Vicdanları kabul ediyor ama zalimliklerinden ve büyüklenme enaniyet duygusundan dolayı gerçekleri inkar ettiler.
“Artık sen bozgunculara nasıl bir soru uğradıklarına bir bak. Ant olsun Davud'a ve Süleyman'a bir ilim verdik.” Bakın hep Allah özel ilim veriyor. “Bizi inanmış kullarından bir çoğuna göre üstün kılan Allah'a hamdolsun” dediler. Yani evet bütün gücün Allah'ta olduğunu söylüyorlar.
“Süleyman'a cinlerden, insanlardan, kuşlardan orduları toplandı. Bunlar bölükler halinde dağıtıldı.” Demek ki Hz. Süleyman'ın emrinde cinler varmış. Hz. Mehdi kime benziyor hadise göre? Süleyman'a benziyor değil mi? Hz. Süleyman gibidir diyor Peygamberimiz. Mehdi'nin de cinlerden ordusu olacaktır. Ecinilerden inşaAllah. Her türlü bilgiye, istihbaratı onlara salacaktır. Ve gün ve gün gücü artacaktır. Cinlerle bağlantı gücü artacaktır. Hz. Mehdi'nin inşaAllah.
“Ve kuşlardan”, hayvanlara da etki ediyor, Hz. Mehdi, inşaAllah. Hazreti Süleyman hayvanlarla bağlantı halinde. Kuşlar onu seviyor, o kuşları seviyor. Hazreti Mehdi diyor, balıkları bile sever diyor, onlarla bağlantıdadır diyor. Denizdeki balıklar bile diyor, ondan memnun kalırlar diyor. Havadaki kuşlar diyor. Tabii. “Bunlar birlikte halinde dağıtıldı”, diyor.
“Nihayet karınca valisine geldiklerinde bir dişi karınca dedi ki; “Ey karınca topluluğu kendi yuvalarınıza girin. Süleyman ve orduları farkında olmaksızın sizi kırıp geçirmesin.” Karıncalar da Hazreti Süleyman'la bağlantılı. Yani harika oluşuyor. Sözünü dinliyorlar karıncalar Hz. Süleyman'ın. Bunların da hikmetini göreceğiz. İnşaAllah. Mesela hüthüt konuşuyor. E papağanlar da şimdi bakın şakır-şakır konuşuyorlar. Değil mi? Adamlar nasıl diyor? İyiyim diyor. Ne yapıyorsun? Hiç keziniyoruz diyor. Papağan ya. Böyle normal konuşuyor.
“Dedi ki; “Ey önde gelenler gerçekten bana oldukça önemli bir mektup bırakıldı. Gerçek şu ki, bu Süleyman'dandır ve şüphesiz Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla başlamaktadır.” Bir mektup. Mesela bak biz de kitaplarımızın hepsinin başlangıcını “Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla” yazıyoruz. Ve kitaplar da bir mektuptur. Her yere gönderiyoruz. Allah'tan bir mektup değil mi Müslümanlara? İnsanlara inşaAllah.
“İçinde de bana karşı büyüklük göstermeyin ve bana Müslümanlar olarak gelin diye yazılmak lazım.” Enaniyet yapmayın, gurur yapmayın, Müslüman olun diye inşaAllah, mektupta yazıyor.
“Süleyman'a elçiler, elçi hediyelerle Süleyman'a geldiği zaman sizler bana mal ile yardımdan mı bulunacaksınız? Allah'ın bana verdiği size verdiğinden daha hayırlıdır. Hayır siz hediyelerinize sevinip övünebilirsiniz”, dedi. Ben mesela hiç hediye kabul etmem. Bilirler. Hiç. Yani çok-çok mecbur olursam teberrüken kabul ederim ama mutlaka onun karşılığı daha değerli bir hediye verip ve tembihlerinde yani bir daha yapma şeklinde. Yani değerli değilse zaten kabul etmem yani öyle altın falan hiç mümkün değil. Ama mesela ufak tefek bazen alıp getiriyorlar mesela baklava şu bu falan gibi getiriyor. Mahcup etmemek için. Zaten miktarı da az olduğu için kabul ediyorum ama sıkı sıkıya da tembihliyorum. Sakın bir daha böyle bir şey olmasın diyorum. Ama mutlaka karşılığı bir hediye oluştururum. İnşaAllah. Bunu nereden öğreniyoruz? Hazreti Süleyman'dan öğreniyoruz. İnşaAllah. Yani tebliğ yapanlar hediye almaktan kaçınacaklar. Allah yolunda mücadele edenler hediye olmaz. Yani ne hizmetlerini Allah yolunda yaptığı mücadeleden kitaplarından başka eserlerinden para alması yakışır, olmaz. Bundan da kaçınacak. Ayrıca hediye getirildiğinde hediye de kabul edilmez.
“Allah'ın bana verdiği size verdiğinden daha hayırlıdır”, diyor. Allah verir Müslüman'a gereken nimeti, imkanı sağlar. Yoksa da Müslüman sabreder ama hediye kabul edilmez. Tebliğci bundan kaçınacak, inşaAllah.
“Cinlerden ifrit”, bakın Hazreti Süleyman'ın emrinde. “Sen daha makamından kalkmadan onu sana getirebilirim. Ben gerçekten buna karşı kesin olarak güvenilir bir güce sahibim dedi.” Cinlerden bir evrak istediğinde, belge istediğinde getirebiliyorlar. Herhangi bir eşya, küçük bir eşyayı alıp getir dersen getirebilirler. Böyle bir özellikleri de var. Ama tabii insanların aklını atmaması için bu tip şeylerin yapılmaması gerekiyor. Ve dolayısıyla da yapılmıyor. Yani ama yani olan bir olaydır. Bu yapılabilir. inşaAllah.
“Dedi ki; “Onun tahtını değişiklikle uğratın. Bir bakalım doğru olanı bulabilecek mi yoksa bulamayanlarda mı olacak? Böylece Belkıs geldiği zaman ona “senin tahtın böyle miydi?” denildi. Dedi ki; “Tıpkı kendisi, bayağı benziyor.” diyor. “Bize ondan önce ilim verilmişti ve biz Müslümanlardan olmuştuk.” Bak nasıl etkileniyor görüyor musun? “Bize ondan önce ilim verilmişti ve biz Müslümanlardan olmuştuk.” Daha olayı görür görmez o harikadan biri etkileniyor yani olayın şokunda.
“Allah'tan başka tapmakta olduğu şeyler onu Müslüman olmaktan alıkoymuşuyor. Yani Darwinist, materyalist sistem o zamanda var. Evrim inancı var. “Gerçekten o inkar eden bir kavimdendi. Ona köşke gir denildi”, Belkıs'a. “Onu görünce derin bir susandı.” Kadın derin bir su sanıyor. “Eteğini çekerek ayaklarını açtı. Süleyman dedi ki, gerçekte bu saydam camdan olma düzeltilmiş bir köşk zemindir.” Yani sürpriz yapıyor Hazreti Süleyman. Biliyor onun öyle yapacağını zaten. Bilerek getiriyor oraya.
“Dedi ki, “Rabbim gerçekten ben kendime zulmettim. Artık ben Süleyman'la birlikte alemlerin Rabbi olan Allah'a teslim oldum,” Müslüman oldum diyor. Elhamdülillah diyor. Bak önce bir aşaması var sonra ikinci aşamada net açıklama yapıyor. Müslüman oldum diyor. Değil mi, inşaAllah? Demek ki, etkiliyormuş. Köşk zemin, güzel tavır, güzel hareketler, güzel konuşmalar. Çünkü Müslümanın nezih bir hayat yaşadığını, güç sahibi olduğunu, iktidar sahibi olduğunu görünce o insanların olumlu etki yapar. İnsanlar güçten etkilenirler. Güç ararlar. İktidar ararlar. Onu gördüğünde de etkilenirler. Bunda şaşıracak bir şey yok. Niye Müslüman aciz olsun? Niye böyle zavallı olsun? Niye gariban olsun? Niye fakir olması gerekiyor? Niye kötü evlerde oturması gerekiyor? Niye herhangi bir arabayla gezmesi gerekiyor? En iyisi olsun. Ama Allah yolunda kullanıyorsa, keyfi için demiyorum ben. Tebliğ amaçlı Allah razı için yapıyorsa, İslam'ı yaymak amaçındaysa gayet güzel olur. Yani o Hz. Süleyman'ın bir yöntemidir.
ALTUĞ BERKER: Hz. Süleyman'ın duası da o şekilde.
ADNAN OKTAR: Tabii. “Onlar hilali bir düzen kurdu” diyor Cenabı Allah. “Biz de onların hilesine karşı farkında olmadıkları bir düzen kurduk.” İddia edilen Ergenekon örgütünün düştüğü durum bu işte. Bakın farkında olmadıkları bir düzen. Bilmiyorlar. Yani şu an evraklar, bilgiler nasıl gidiyor? Bu istihbaratın kaynağı nerden. Bilmiyorlar. Yani şu an evraklar, bilgiler nasıl gidiyor? Bu istihbaratın kaynağı nedir? Bilmiyorlar. Olağanüstü tedbirler alıyorlar. Akıl almaz tedbiri alıyorlar. Çözüm bulamıyorlar. Cayır-cayır bilgi akıyor. Daha da akacak. Ve çözümünü bulamayacaklar.
“Artık onların kurdukları hileli düzenin uğradığı sona bir bak”, diyor Allah. Ne hale gelirler gördüğümüz. İddia edilen Ergenekon örgütü. Değil mi?
Sayın Adnan Oktar’ın 19 Mart 2014 tarihli sohbetinden Neml Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: Şeytandan Allah'a sığınıyorum. “Şüphesiz senin Rabbin insanlara karşı büyük lütuf, fazl sahibidir.” Televizyonlar, radyoları yaratıyor, kitapları yaratıyor, güzel kaplar, bakın ne kadar kibar. Değil mi? Telefonlar, saatler, kıyafetler, yiyecekler. Say say say say say gruplaşma da yapsanız diyor Allah yine bitiremezsiniz.
“Senin Rabbin insana karşı büyük bir faz lütuf sahibidir. Ancak insanların çoğu şükretmiyorlar”, diyor Allah. Yani teşekkür etmiyorlar diyor. Sadece yiyor, sadece kullanıyor. İnterneti kullanıyor, şunu kullanıyor, bunu kullanıyor. Aklının ucundan bile geçmiyor Allah'a hamd etmek, teşekkür etmek. “Gerçek şu ki, bu Kur'an İsrailoğullarına hakkında ayrılığa düştükleri şeylerin bir çoğunu aktarıp anlatıyor”. Demek ki İsrailoğulları Tevrat'a bakacaklar. Kuran'ı mihenk alacaklar. Hatalı yönleri Tevrat'taki hatalı yönleri Kuran'dan anlayacaklar. Kuran'ın tasdik ettiği Tevrat ayetleri doğrudur. Ama Kuran'la çelişiyorsa, son kitaba güvenecektir. İnşaAllah.
“Artık onların kurdukları hileli düzenin uğradığı sona bir bak. Biz onları ve kavimlerini topluca yerle bir ettik.” Demek ki hileli düzen mutlaka çöküyor. Hileli düzen yapmayacak Müslüman. Dürüst olacak. İyi niyetli olacak. Samimi olacak. Şeffaf olacak. “Onlar hileli bir düzen kurdu. Biz de onların hilesine karşılık farkında olmadıkları bir düzen kurduk”, diyor Allah. Bak onlar bir hileli düzen kuruyor. Uzun uzun uğraşıyor, yıllarca uğraşıyor. Ama Allah da onlara karşı bir hileli düzen kuruyor. Ama farkına varmıyorlar. O hileli düzen içerisinde boğulup gidiyorlar. O bana mı? Çok şahane. O zaman şu kenardan gelsin. Vay. Burada mı yaptık bunu? Dışarıdan mı geldik? Şahane olmuş. Bu yoğurt da çok iyi gider. Evet. Nasıl bir yoğurt? Yağlı yoğurt. Ama kimseye tavsiye etmem. Tabii.
“Gerçek şu ki bu Süleyman'dandır. Şüphesiz Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla başlamaktadır.” Neml Suresi 30. Demek ki, Müslüman bir yere bir haber gönderirken, bir yazıyı yazıp mektup gönderirken, “Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla” demesi makbul ve güzel. Çünkü Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla onu gördü mü Müslüman? İçindeki dert, sıkıntı, azap hemen zail olur, ferahlık. İnşaAllah. O mektuptaki, o ifade hemen kalplerde suhulet ve inşirah meydana getirir. Müslümanın beyni açılır, aklı açılır, dikkati açılır. Allah'ın bereketi üzerine gelir. Üzerini bir nuraniyet kaplar. O zaman daha güzel anlar her şeyi.
“İçinde bana karşı büyüklük göstermeyin.” Enaniyet yok. Enaniyet insanları o zaman daha güzel anlar her şeyi. Enaniyet insanları mahvediyor. “Ve bana Müslüman olarak gelin.” Yani Allah'a teslim olmuş olarak gelin. Diye yazıyordu diyor Allah. Şeytandan Allah'a sığınırım. “Sebe Melikesi diyor ki; “Ey önde gelenler bu işin bana bir görüş belirtin.” Demek ki, kadın lider olabiliyor. Devlet başkanı olabiliyor. Ama istişare şart. Kim olursa olsun, kadın olsun, erkek olsun bak bana bir görüş belirtin diyor. Ben her şeyi biliyorum demiyor.
“Siz şahitlik etmedikçe ben hiçbir şeye kesin karar veren biri değilim”, diyor. Yani illaki sizin görüşünüzü alacağım. Allah bunu makbul görüyor. İllaki istişare. Peygamberimiz de istişare yapıyor. Bazı insanlar mesela aklına çok güvenir. En iyi ben biliyorum der. Olmaz. “Her bilenden daha fazla bir bilen vardır”, diyor Allah ayette. Bilenlerden sorunuz diyor. Ne kadar biliyor olsan da istişarede fayda var. Yöneticilerin büyük bir tahtının olması makbul ki, Kur'an'da işaret verilmiş. Sebe Melikesi'nde büyük bir tahtı var. Hazreti Süleyman'ın tahtı var. Hazreti Yusuf tahta çıkıyor. Demek ki, Mehdi'nin de güzel süslü bir tahtı olacak. Tahtı insanlar severler. Fıtratlarında vardır bu. İnşaAllah. İsa Mesih için olacak. Mehdi için olacak. Bu bir şükür ifadesi olarak. Allah'a bir hamd ifadesi olarak oluşacaktır, inşaAllah. Kur'an neye işaret ediyorsa o yerine gelecek. İllaki. Hazreti Süleyman'ın mescidini yeniden kuracağız. Sarayını yeniden yapacağız. Her türlü güzelliği yeniden ihya edeceğiz. İnşaAllah.
Sayın Adnan Oktar'ın 19 Eylül 2010 tarihli röportajından Neml Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: Neml Suresi, 50. Şeytandan Allah’a sığınırım. Ehl-i küfür ve münafıklar; “Onlar hileli bir düzen kurdu.” Allah diyor ki; “Biz de (onların hilesine karşı) farkında olmadıkları bir düzen kurduk” diyor Allah. “Artık onların kurdukları hileli-düzenin uğradığı sona bir bak.” On yıl sonra buna uzun uzun bakacağız, uğradıktan sonra, inşaAllah. “Biz, onları ve kavimlerini topluca yerle bir ettik.” Rezil rüsvay olacaklar, inşaAllah.
58, Kıyamet’e yakın olacak bir olaydan bahsediyor. “Ve üzerlerine bir yağmur yağdırdık. Uyarılanların yağmuru ne kötüdür.” Göktaşları dünyanın etrafını bulut gibi sardı ve yağmur gibi göktaşı yağacak, onu da söylüyorum. Kıyametin biraz öncesinde, inşaAllah.
Sayın Adnan Oktar'ın 8 Nisan 2011 tarihli röportajından Neml Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: Şeytandan Allah’a sığınırım, Neml Suresi, 50: “Onlar hileli bir düzen kurdu.” Demek ki Müslümanlar’a karşı hep hileli bir düzen kuruluyor, mesela Darwinizm hileli bir düzendir, materyalizm hileli bir düzendir. “Biz de (onların hilesine karşı) onların farkında olmadığı bir düzen kurduk.” Mesela Yaratılış Atlası da Allah’ın kurduğu; onların farkında olmadığı, bir karşı düzendir. Çünkü ani yakalandılar, şok oldular ve hiçbir şey de yapamadılar, birdenbire küt diye aşağıya indiler, yerle bir oldular. Bakın, “Artık sen, onların kurdukları hileli-düzenin uğradığı sona bir bak;” Yaratılış Atlası’nın etkilerini yayınlayın, orada bir bakalım. Tabii ayetin birçok işari anlamı var, bir anlamı da budur, bir işari anlamı da budur, inşaAllah.
VTR: Yaratılış Atlası’nın etkileri.
ADNAN OKTAR: Evet, bakın Cenab-ı Allah Neml Suresi, 52. ayette ne diyor? “İşte, zulmetmeleri dolayısıyla enkaza dönüşmüş ıpıssız evleri. Şüphesiz bilen bir kavim için bunda bir ayet vardır.” Tabii ayetin zahir anlamı açık olmakla beraber, ikinci anlamı da; onların şu an üniversiteleri, enstitüleri falan ıpıssız hale geldi, hiçbir etkileri yok. Ne Darwinizm’i anlatabiliyorlar, ne materyalizmi anlatabiliyorlar, anlattıklarına kendileri de inanmıyorlar, dümdüz oldular. Gazetelerde artık haberlerde çıkmıyor, haber çıksa da kimse inanmıyor, kendi yazdıklarına kendileri de inanmıyorlar artık. Haberi çıkartmak adamın içinden gelmiyor, inanmıyor çünkü. İnanmadığı bir haberi niye yapsın? Adamları sıkıntı bastı, afakan bastı yani, inşaAllah. Sıkıntı dedim de, bakın hemen ayet de dikkatimi çekti, 62. ayette, şeytandan Allah’a sığınırım. “Ya da sıkıntı ve ihtiyaç içinde olana, Kendisi'ne dua ettiği zaman icabet eden, kötülüğü açıp gideren...” mesela kötülüğü açıp-giderdi Allah, Darwinizm ve materyalizmi yok etti. “... ve sizi yeryüzünün halifeleri kılan mı?” Mehdiyet’e bakıyor. Yeryüzünün halifesi kim oluyor? Mehdiyet. “Allah ile beraber başka bir İlah mı?” Başka ilah yok, tek Allah var, la ilahe illaAllah, Muhammedun Resulullah olacak, inşaAllah. “Ne az öğüt-alıp düşünüyorsunuz.” diyor Allah, inşaAllah. Bende öyle çok sık oluyor, mesela sıkıntı dedim, gözümü bir çevirdim, hemen sıkıntı kelimesi gözüme geldi. Konuşurken de falan, arkadaşlarımın çoğu da bilirler.
Sayın Adnan Oktar'ın 9 Şubat 2015 tarihli sohbetinden Neml Suresi ile ilgili ayet açıklamaları.
ADNAN OKTAR: “Onlar hileli bir düzen kurdu. Biz de (onların hilesine karşı) onların farkında olmadığı bir düzen kurduk.” [Neml Suresi, 50] Diyor Allah, o hilelerine karşı. Mesela her yerde insanlar tuzak kurarlar, ödleri kopar insanların, ‘ne yapacağız bunlarla’ falan gibisinden. Mesela hükümete tuzak kurar, bilmem devletin bir kurumuna tuzak kurar, şahsa tuzak kurar, şuna tuzak kurar, buna tuzak kurar. Halbuki o tuzaklar bozulmuş yaratılır, boş yere telaş ediyorlar. Tuzak başarılı olmaz, yaratılışında yapısında yaratılırken bozulmuş olarak blok olarak yaratılır. Tuzak tek parça yaratıldı zannediyorlar. Tuzak iki parça yaratılır; tuzağın kendisi ve bozulmuş hali, bir blok bütün olarak yaratılır. Hiçbir zaman için tek başına bir tuzak yaratılmaz. Mesela Firavun vardır, Hz. Musa (a.s) vardır. Nemrut vardır, Hz. İbrahim (a.s) vardır. Deccal vardır, Hz. Mehdi (a.s) vardır. Deccal tuzaktır, Hz. Mehdi (a.s) onu bozandır. Onun için tedirgin olmaya gerek yok.
“Artık sen, onların kurdukları hileli-düzenin uğradığı sona bir bak;” diyor Cenabı Allah, Neml Suresi 51. ayette. Hainlik yapan, ince ince düşünecek. Mutlaka belasını bulacağını bilecek. Mesela PKK, mutlaka belasını bulacak. Çünkü bak, o bir deccal hareketi. Deccal hareketi mutlaka ölümlüdür, mutlaka yıkılan bir sistemdir. Kuran’da yüzlerce ayet var. Hiçbir zalim sistem, hiçbir deccal sistemi, ayakta duramıyor. Zaten yaklaşık 40 yıl falan oluyor ömürleri, Kuran’daki ifadesiyle. Mutlaka vurur-kırar Allah, indirir. Yani şahsi olursa 40 yıl, ama cereyan şeklinde olurda daha uzun sürüyor tabii, daha uzun sürebilir.