Sayın Adnan Oktar'ın 9 Kasım 2010 tarihli röportajından Ankebut Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: Bismillah. Şeytandan Allah’a sığınırım. Ankebut Suresi, 31’inci ayet. “Bizim elçilerimiz İbrahim'e bir müjde ile geldikleri zaman, dediler ki: "Gerçek şu ki, Biz bu ülkenin halkını yıkıma uğratacağız. Çünkü onun halkı zalim oldular.” Dedi ki: "Onun içinde Lut da vardır." Dediler ki: "Onun içinde kimin olduğunu Biz daha iyi biliriz.” Yani o gelen melekler insan görünümünde geliyor. İlk önce anlamıyor Hz. İbrahim (a.s.). Başlangıçta yemek yememelerinden şüpheleniyor, oradan anlıyor. “Kendi karısı dışında, onu ve ailesini muhakkak kurtaracağız. O (karısı) arkada kalacak olanlardandır.” Hz. Lut (a.s.)’un karısının dinsiz ve küfür içinde olduğu anlaşılıyor. “O arkada kalanlardan olacak” diyor elçiler. “Elçilerimiz Lut'a geldikleri zaman o, bunlar dolayısıyla kötüleşti ve içi daraldı.” Yani bak, “...kötüleşti ve içi daraldı...” diyor. Bu bir zelledir tabii. Yani Peygamberlerde olan hataya ‘zelle’ diyoruz. Normalde tevekkül edip, rahat olması lazım.
“Dediler ki: "Korkma ve üzülme.” Haramdır korkmak ve üzülmek. Onu hatırlatıyorlar. Bak, “korkma ve üzülme”. Müslüman ne korkacak, ne üzülecek. Bir tek Allah’tan korkulur. Üzülmek de haramdır İslamiyet’te. “Karın dışında, seni ve aileni muhakkak kurtaracağız. O ise, arkada kalacaktır. Şüphesiz Biz, fasıklık yapmalarından dolayı, bu ülke halkının üstüne gökten iğrenç bir azap indireceğiz."” Allah-u alem atom bombası gibi bir şey patlamış orada. Yani büyük bir patlama olmuş. Çünkü ilk, ışık etkisi görülüyor. Karısına diyorlar, Allah Hz. İbrahim (a.s.)’e söylüyor; “hiçbiriniz arkasına bakmasın” diyor. Fakat kadın arkasına dönüp bakıyor. Çünkü atom bombasının ilk şeyi şiddetli ışık, yani gözleri kör eden bir ışık etkisi oluyor. Yani görme özelliğini kaybettiriyor insana. Ona işaret etmiş oluyor Kuran. Tabii ona benzer bir şey. Allah bilir. Yani nasıl olduğunu bilmiyoruz. Fakat onu andıran bir patlama. “Andolsun, Biz akledebilecek bir kavim için orada apaçık bir ayet bırakmışızdır.” “Düşünürseniz, aklederseniz, derin düşünürseniz size bir delil verdim.” diyor Allah.
Sayın Adnan Oktar'ın 8 Nisan 2011 tarihli röportajından Ankebut Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: Şeytandan Allah’a sığınırım. “Bizim elçilerimiz İbrahim'e bir müjde ile geldikleri zaman, dediler ki: ‘Gerçek şu ki, biz bu ülkenin halkını yıkıma uğratacağız. Çünkü onun halkı zalim oldular.’” Hz. İbrahim (a.s.) diyor ki: “Dedi ki: ‘Onun içinde Lut da vardır.’" Lut Peygamber de var. “Dediler ki: ‘Onun içinde kimin olduğunu Biz daha iyi biliriz.’” diyorlar melekeler. Çünkü Allah’ın emriyle gelmişler melekler, tabii ki çok iyi bilirler. Bir yeri helak edecekleri vakit kimin olup, kimin olmadığını meleklerin bileceği aşikar, değil mi? Ona göre gidiyorlar. “Kendi karısı dışında onu ve ailesini muhakkak kurtaracağız.” Bakın, “Kendi karısı dışında onu” yani Hz. İbrahim (a.s.)’i. “Ve ailesini muhakkak kurtaracağız. O (karısı) arkada kalacak olanlardandır.” Bakın, Peygamber karısı olduğu halde kadın sapık, hasta, anormal, manyak kadın, normal değil. Ama bir şehirde demek ki hak olan biri varsa, büyük bir veli varsa, Hz. Mehdi (a.s.) varsa oraya helak inmiyor, Kuran’ın bir başka ayeti de budur. Allah Peygamberimiz (s.a.v.)’e: “Sen içlerinde olduğun müddetçe oraya bir helak getirecek değildi” diyor, değil mi?
ALTUĞ BERKER: Evet Hocam, maşaAllah.
ADNAN OKTAR: Bu ayet de ayrı bir ayettir, bu da yine aynı konuya işaret ediyor. Hz. Mehdi (a.s.)’ın bulunduğu yerde helak olmaz, toplu helak olmaz, yani deprem gibi büyük felaketler olmuyor, yıkıcı felaket olmuyor. Peygamber de olsa bazen karıları, hanımları, eşleri anormal olabiliyor. Hz. Nuh (a.s.)’da da öyledir, hasta kadın, normal değil.
“Elçilerimiz Lut’a geldikleri zaman o, bunlar dolayısıyla kötüleşti ve içi daraldı.” Muhtemelen taşikardi oluşmuş, Allahualem tansiyonu çıkmış olabilir, bunalmış sıkıntıdan mübarek Peygamber, içi daraldı, diyor. İçi daraldı, yani kalbinde sıkıntı, kalpte basınç yükseldiği için, kan basıncı yükseldiği için, bir daralma, sıkıntı meydana geliyor. Kötüleşti dediği de o, tansiyon yükselmesine bağlı bunalma meydana geliyor Allahualem.
“Dediler ki korkma ve üzülme.” Farzdır bakın, Müslüman korkmayacak bir, üzülmeyecek iki. Neden olmuş oluyor tansiyon? Korkma ve üzülmeden kaynaklanıyor, oradan anlıyoruz. Bir insan aşırı korktuğunda, birden bakın tansiyonuna acayip yükselir, üzüldüğünde tansiyon yükselir ve kolesterol de çok çıkar. Birçok vefat olayı öyle oluşur, ani korkma, ani üzüntülerde enfarktüs oluşur, bilinir. Hatta söylemezler, mesela birinin vefatını söylemezler, birinin bir şeyini söylemezle, çünkü söylendiği an o da ölür adam, hemen fenalaşır ölür. Çünkü üzüntüde, şiddetli üzüntüde kolesterol normalin çok çok üzerine çıkıyor, bir anda yükseliyor kan kolesterolü. Kan basıncı da inanılmaz artıyor, çok tehlikeli bir durum. Allah onun için bu ayette “Korkma ve üzülme” diyor, bu haramdır, Müslüman ne korkacak, ne üzülecek.
“Karın dışında, seni ve aileni muhakkak kurtaracağız.” Hiçbir şey olmaz. Bakın ahir zamanda da Hz. Mehdi (a.s.)’a olmadık suikast, oyun yapacaklardır, hiçbir şey olmaz. “Seni ve aileni muhakkak kurtaracağız.” Hz. Mehdi (a.s.)’ı ve talebelerine, has talebelerine hiçbir şey olmaz, ona işaret ediyor. Ailesinden kasıt budur; işari manası, Hz. Mehdi (a.s.) ve talebeleri. “O ise, arkada kalacaktır.” Sizden ayrı kalacak diyor Allah, tabii Allah belasını veriyor sonra. “Şüphesiz bir fasıklık yapmalarından dolayı...” günaha girmelerinden dolayı, harama girmelerinden dolayı. “... bu ülke halkı üzerine gökten iğrenç bir azap indireceğiz.” Sonuçta iğrenç ve korkunç bir görünüm olacak, kan revan içinde kalacak, tiksinti verici bir ortam meydana gelecek, Allah o şekilde mahvedeceğim bütün kitleyi, diyor.
“Andolsun, Biz akledebilecek.” yani düşünebilecek akledebilecek “bir kavim için orada apaçık bir ayet bırakmışızdır.” Bu nedir? Arkeoloji. Arkeoloji ilmi. Çünkü delil kaldı diyor, Allah. Kime hitap ediyor? Bizlere de hitap ediyor. Ne yapıyoruz? Sodom ve Gomorra'yı incelediğimizde arkeoloji bilimi, bütün oradaki kalan delilleri görüyoruz. İnsanlar yanmış, perişan olmuşlar, taşlaşmışlar. Binalar yanmış. Binalardaki resimlere bakıyoruz. Olayın şekli anlaşılıyor. Bütün yapılan haramların resimlerini evlerin duvarlarına işlemişler. Olduğu gibi kalmış resimler. Altta da insanlar yanmış ve taşlaşmışlar. Şimdi o resimden yanmış adamları bir araya getirdiğimizde Olay çözülüyor, anlaşılıyor.
Ayet ne diyor? “Andolsun biz akıl edebilecek bir kavim için orada”, olay yerinde “apaçık”, apaçık ne demek? Net anlayacağınız gibi “bir ayet delil bıraktık” diyor Allah. Gidin bakın diyor. Bakarsınız anlarsınız. Baktığımızda görüyoruz. Resimler son derece net. Evin duvarlarını doldurmuşlar. Her türlü ahlaksızlık. Adamlara bakıyoruz yerde yanmış taşlaşmışlar. İkisi birleşince ne anlama geliyor? Ayetin anlamı çıkıyor işte.
“Medyen'e de kardeşleri Şuayb'ı.” Şuayb; şubecik demektir. Küçük bir topluluk. Mehdi için de denir Şuayb. Küçük topluluğu olan. 313 kişi, ufak topluluk. Şubecik. Küçük şube. “Şuayb'i elçi olarak gönderdik. Böylece dedi ki, ey kavmim Allah'a kulluk edin.” Mehdi'nin lakaplarından birisi de, Şuayb. Şubecik. O da aklınızda olsun. Daha önce de söylemiştim.
“Ey kavim Allah'a kulluk edin ve ahiret gününü umut edin.” Bak bir. Allah'a kulluk edin. Allah'a bağlanın. Birliğini kabul edin. Allah'a sevin. Allah'a şükredin. Ahiret gününü umut edin. Yani dirileceğinizi, cennete gidebileceğinizi ümit edin. “Ve yeryüzünce bozguncular olarak karışıklıkla çıkartmayın,” fitne çıkartmayın. Darwinist, materyalist, ateist böyle sapkın düşüncelere kapılmayın. “Hakkı savunun,” dürüst olun, iyi olun, güzel olun. “Ancak onu yalanladılar.” “Bunun üzerine onları amansız bir sarsıntı yakaladı.” Muazzam bir deprem.
“Böylelikle kendi yurtlarında dizüstü çökmüş olarak sabahladılar.” Dizüstü çökmüş. Yani ayaktayken yere düştüler diyor Allah. Öldürdüm diyor. “Ad ve Samudu da yıkıma uğrattık. Gerçek şu ki kendi oturdukları yerlerden size durumları belli olmaktadır.” Bak. “Gerçek şu ki kendi oturdukları yerlerden size durumları belli olmaktadır.” Gidin bakın diyor Allah. Anlarsınız diyor. Orada da baktığımızda kazılarda, arkeolojik kazılarda adamları bulduk. Ayetin hükmü çıktı mı? Çıktı. “Gidin bakın”, diyor Allah. Duruyorlar diyor. “Kendi yaptıklarını şeytan süsleyip çekici kıldı.” Yani anormallik yapıyor ama şeytan süslediği için güzel görünüyor gözüne. Mesela Cübbeli de bir şey yapıyor. Şeytan süslediği için fark edemiyor.
“Böylece onları yoldan alıkoydu.” Mesela birçok Müslümanı İttihat-ı İslam'dan alıkoyuyor Cübbeli şu an. Türk-İslam Birliği'nden alıkoyuyor. Mehdi sevgisinden alıkoydu. Mehdi'yi beklemekten alıkoyuyor. Ulan 570 yıl dersen adam İttihat-ı İslam, Türk-İslam Birliği için gayret eder mi? Etmiyor. E sen de istemiyorsun. Değil mi? Çünkü İttihat-ı İslam denilince zaten Mehdi'yi kabul etmiş oluyoruz.
“Oysa onlar görebilen kimselerdi.” Gayet güzel biliyorlardı diyor Allah. Hani derler “ya eşek gibi biliyorsun ama anlamazdan geliyorsun” derler ya. Onlar da demek ki, çok iyi biliyorlarmış hakkı, hakikati, güzelliği ama anlamazdan geliyorlardı. Tabi dini konuları tenzih ederim. Mesela bazı insanlar dersin, şu karşıdaki ev mesela, yanlış insanlar var orada diyorsun. Kötü insanlar var. Eşek gibi anlamazlıktan geliyor. Halbuki biliyor ne anlamını. İki saat sorguluyor falan. Onu kastediyorum. Tabi dini konular için bu ifadeyi kullanmam. Allah affetsin.
Sayın Adnan Oktar'ın 19 Mart 2011 tarihli röportajından Ankebut Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: Şeytandan Allah’a sığınırım. Ankebut Suresi, 31 “Bizim elçilerimiz İbrahim'e bir müjde ile geldikleri zaman, dediler ki: "Gerçek şu ki, biz bu ülkenin halkını yıkıma uğratacağız. Çünkü onun halkı zalim oldular.” Cenab-ı Allah, bazı ülkeleri cezalandırması gerektiğinde, önden bir haber geliyor.