Onlardan bir grup da hani şöyle demişti: "Ey Yesrib (Medine) halkı, artık sizin için (burada) kalacak yer yok, şu halde dönün." (Ahzab Suresi, 13)
“Kalacak yer yok, dönün” tam münafık ifadesi. Tam hüküm var.
Boş aldanıştan başka birşey vaad etmedi deyince hüküm yok, ama burada hüküm var. Dinlemeyin elçiyi diyor, münafık eylemine geçmiş olay.
Onlardan bir topluluk da: "Gerçekten evlerimiz açıktır": Bu da münafık üslubu. Kaçma eylemi var, hastalık olanda kaçma eylemi olmaz durur, Müslümanların içine ama sürekli kuruntulu olur, üst perdeden olur karar veremez.
Eğer onlara (şehrin her) yanından girilseydi sonra da kendilerinden fitne (karışıklık çıkarmaları) istenmiş olsaydı, hiç şüphesiz buna yanaşır ve bunda pek az (zaman) dışında (kararsız) kalmazlardı. (Ahzab Suresi, 14)
Bu da münafık tavrı, çünkü Müslümanlara doğrudan saldırı var. Saldırı olduğunda genelde saldırıyı yapanlar geri planı hazırlar. Allah "her yanından girilseydi" ifadesiyle buna dikkat çekiyor. Müslümanlar aleyhinde bir atak yapıldığında tek cepheden diye tüm dikkati oraya vermek doğru değil, mutlaka ikinci, üçüncü cephe vardır. Hem basın ayağı oluyor, hem saldırı ayağı oluyor. Geniş çaplı hazırlık yapıyorlar. Kaplerinde hastalık olanlar da sıkışık anı fırsat bilir, üstüne üstüne gelir Peygamber (sav)'in, imamın, elçinin ama saldırı çekildiğinde kalbi sakinleşir.
Önce saldırı var, sonra fitne isteniyor, fitne apayrı. Ayrı bir çalışma yapılması gerekiyor fitnede. Fitne genellikle dağılmayı kolaylaştırmak için yapılır, ama elçi esas alınır onun güvenilmezliği vurgulandıktan sonra arkası kolay gelir. Elçi için yanlış düşündü, yanlış hesap yaptı, biz ise size iyilik yapmak istiyoruz dönün, mantığında olur.
(Kararsız) kalmazlardı: Kalplerinde hastalık olanlar mütemerrit olur, karar veremez şüphe içindedir.
De ki: "Eğer ölümden veya öldürülmekten kaçıyorsanız, kaçış size kesin olarak bir yarar sağlamaz; böyle olsa bile, pek az (bir zaman) dışında metalanıp-yararlandırılmazsınız." (Ahzab Suresi, 16)
Münafığın en korktuğu olay ölümdür. Öldürülmekten daha da korkar. Peygamber (sav)'in yanında öldürülme riski daha yüksek olur diyorlar.
Gerçekten Allah, içinizden alıkoyanları ve kardeşlerine: "Bize gelin" diyenleri bilir. Bunlar, pek azı dışında zorlu-savaşlara gelmezler. (Ahzab Suresi, 18)
Bir kısmı direkt alıkoyuyor, çocuğu kaçırıyor, gasp ediyor, "Müslümanların yanına gitmeyeceksin" diyor. Bir süre Müslümanların yanına gitmediğinde Müslümanlıktan vazgeçeceği inancı olur bunlarda. 1 ay, 6 ay, 1 yıl gitmediğinde, bir yandan sürekli Müslümanların aleyhinde konuşma, telkin yaptığında Müslümanlıktan vazgeçeceğine inanıyor. Çeşitli menfaat sunarak çeşitli imkan sunarak, karşı tarafı da sürekli kötüleyerek. Bu mantık, Peygamber (sav) döneminde de vardı, Hz. Mehdi (as) döneminde de olacak.
"Bize gelin" diyenleri bilir: Bize gelin demesinin sebebi, gerçekten muttaki görse demez, kalbinde hastalık olduğunu olanlardan olduklarını tahmin ettikleri kişilere bunu der. Muttakiye şeytan da diyor, "benim muttakiye gücüm yetmez" diye. Eğer münafık birisine böyle diyorsa, o kişinin çok güçlü atakla cevap vermesi gerekir. Münafıkların çağırabilecekleri potansiyel kitlesi olduğu anlaşılıyor.
Bunlar, pek azı dışında zorlu-savaşlara gelmezler: Bazen de münafıkta, mümin alameti çıkabilir çok zayıf olarak. Mesela gidip tebliğ de yapabilir, ama kısa süreli buna aldanmamak için Allah uyarıyor.
(Geldiklerinde de) Size karşı 'cimri ve bencildirler.' Şayet korku gelecek olsa, ölümden dolayı üstüne baygınlık çökmüş kimseler gibi gözleri dönerek sana bakmakta olduklarını görürsün. Korku gidince, hayra karşı oldukça düşkünlük göstererek sizi keskin dilleriyle (eleştirip inciterek) karşılarlar. İşte onlar iman etmemişlerdir; böylece Allah onların yaptıklarını boşa çıkarmıştır. Bu Allah'a göre pek kolaydır. (Ahzab Suresi, 19)
Münafık çok egoist olur, kendini kurtarma peşindedir.
Bakışta bir bozukluk meydana geliyor. Bir anlamsızlık, manasızlık. Anlamlı bakış müminin vasfıdır. Küfürde, münafıklarda istisnasız bakış bozukluğu oluyor. Bu bir nimettir mümin için, kesin hüküm veremezsin anlaşılır.
Korku gidince: Müslümanlar güçlenince bir atak yapılamayacağını anlıyor, münafık saldırganlığı duruluyor, daha sakin hale geliyor.
Ama buna karşılık çıkar, mal, mülk, elbise, yiyecek stok ederek, biriktirek, sizi keskin dilleri çok azgın ve dilbaz olur münafıklar kalplerinde, hastalık olanlar da da bu olur. Hiç ummadığın anda çok münasebetsiz bir laf eder, durur durur yine yapar. Dini ifadeleri tenzih ederim, ağzından insanı dinlendiren huzur vere bir üslup çıkmaz. İltifat edecekse fitne vardır. Münafıklarda bir kuluçka dönemi vardır, o dönemde bunu yapar, ama kudurduktan sonra, kuduz vakasında da önce kuduz ışıktan sudan kaçıyor sonra debelenerek gider ölür, münafıklar da kuduz köpeğe benzer. Peygamberi eleştiriyor, imamı eleştiriyor, hiç engel yoktur onlar için eleştirmede bunlar için. Güzellik amacı yok, incitme amacı var, rahatsız etme, tedirgin etme, ürkütme, gizli tehdit var.
Böylece Allah onların yaptıklarını boşa çıkarmıştır: Birşeyler yapıyorlar, yapmıyor değiller. Namaz kılıyor, zekat veriyor, oruç tutuyor, ama Allah bunları boşa çıkarıyor.
Onlar (münafıklar, düşman) birliklerinin gitmediklerini sanıyorlardı. Eğer (askeri) birlikler gelecek olsa, çölde bedevi-Araplar arasında olup sizin haberlerinizi (ordan) sormayı cidden arzu ediyorlardı. Fakat içinizde olsalardı ancak pek az savaşırlardı. (Ahzab Suresi, 20)
Bedevi hanzo demektir, okumayan, yazmayan, kafası çalışmayan küt adamlar, dinden imandan anlamayan sığır gibi yaşamak isteyenler. Bazen de onların içinde iyi insan çıkar, ama genellikle cinstirler. Bedevi karakteri vurguluyorum, Kuran'da da bu kast ediliyor, yoksa çöldeki bedevi değil kast edilen.
Hanzoların arasına dağılıp Müslümanlar hakkında bilgi topluyorlar. Ne olduğu belli olmayan adamlar bunlar. Müslümanlara da zararı yok, küfre de zararı yok nötr insanlar, ama imana karşı kafaları küt insanlardır.
Fakat içinizde olsalardı ancak pek az savaşırlardı: Müslümanların içinde de olsa tebliğe gitmez, İslamı yaymaya girmez. Müstakil kendi hayatını yaşar, kenardan. Aktif canlı olarak Müslümanlarla birlikte mücadele azmini yaşamaz. Bir odaya çekilir hayatını yaşar veya bir mağaraya çekilir, hayatını yaşar. Bütün mesele Müslümanlardan ayrı olmaktır. Mühim olan müslümanlardan uzak olmak, İslam'a hizmet etmemektir.
Bazı kimseler beni çürüttüğünde dini çürüteceğini zannediyor. Beni eleştiren olduğunda ben “sağolun” der, düzeltirim. Ben örnek vermiyorum, Kuran'a davet ediyorum. Dolayısıyla beni eleştirerek dine böyle zarar veremezler.
Mü'minler (düşman) birliklerini gördükleri zaman ise (korkuya kapılmadan) dediler ki: "Bu, Allah'ın ve Resûlü’nün bize vadettiği şeydir; Allah ve Resûlü doğru söylemiştir." Ve (bu,) yalnızca onların imanlarını ve teslimiyetlerini arttırdı. (Ahzab Suresi, 22)
Müslüman korkuya kapılmıyor. Kalbinde hastalık yok. Bu devre bakarak, bu Allah'ın ve Resulu'nün ve Mehdi'nin bize vaad ettiği şeydir. Münafıklar, küfür, Darwinistler saldırdığında daha da coşturuyor bizi, kudret geliyor, canlanıyoruz, maşaAllah.
Ey peygamber, eşlerine söyle: "Eğer siz dünya hayatını ve onun süslü-çekiciliğini istiyorsanız, gelin sizi yararlandırayım ve güzel bir salma tarzıyla sizi salıvereyim." (Ahzab Suresi, 28)
Münafıklık yok burada, ama hastalık var. Kalplerine hastalık gelmiş. Birçok eşinde hastalık oluşmuş. Peygamber (sav), para, mal, mülk ne istiyorsanız vereyim ve kavga olmadan sizi güzellikle salayım diyor. Boşanmanın nasıl olduğunu Allah göstermiş oluyor, imkan sağlamak ve güzel bir tarzda salıvermek. Ama tabi bu bir kadın için dehşet verici bir olaydır, Peygamberimiz (sav)'e bunu söylettirmek.
Aynı zamanda evlilikte amacın ne olduğu açıklanıyor: Ahiret için, Allah rızası için, demek ki saf takvayı arayacak. Allah'ın rızasını en çok kimde görüyorsa güzel ahlakı, şefkati, derinliği, sevgiyi, temizliği kimde en çok görüyorsa, onda en çok Allah tecelli ediyor demektir, dünyadaki en büyük nimet odur. Peygamber (sav) zamanında mübarek annelerimiz ne yaptılar? Bakıyorlardı, Peygamberimiz (sav) simsiyah saçları, Bizans işi cübbesi, omuzları geniş, pembe beyaz çocuk cildi gibi taze cildi, ehli kudret maşaAllah, aşık oluyorlardı haklı olarak.
O dönemde ne kadar acayip insanlar var, Peygamberimiz (sav)’in hanımlarına karşı bir anormal ima meydana geliyor, sonsuz kere sonsuz haşa, vefatından sonra hanımlarıyla evlenme düşünceleri var. Allah kalplerini bildiği için söylüyor, o yüzden perde ile ayırmıştır Allah. Onlar size ebedi olarak haram kılınmıştır diyor Allah. Allah bu fitneyi engelliyor, ama böyle birşeyin kaplelerinden geçmiş olması o dönemin şartlarının ne kadar zor ve ürkütücü olduğunu gösteriyor.
Peygamberimiz (sav)'in bazı hanımları, evliliğin kendilerine daha farklı bir statü getirdiğini düşünüyorlar. Tahrim suresinde Allah, Peygamberimizin (sav) hanımlarını çok detaylı uyarıyor. Halbuki evli olması bir değişiklik yapmaz, imam o. Daha itaatkar, daha saygılı olur. Ama kadın geleneğinden gelen bir tavrı oluyor bazılarında. Halbuki münafık saldırısı var, rahatsız edici, zor bir ortam var, böyle bir ortamda müminlerin çok sıkı Peygamber (sav)'e destek olmaları gerekir.
Allah dünyada kaç noktadan birden aciz yaratıyor. Koltuk altı için özel sanayi var, dişini yıkamadığında çok fazla sorun oluyor. Kulak için kulak pamuğu yapılıyor, saçı ayrı, ayakları ayrı, neresine baksan vahim aczlerle dolu. Ama Cennette hiçbiri yok, ama burada bir tanesi bile insanı karşısındakinden uzaklaştırmak için yeter. Allah insanı tahir kılıyor, o yüzden bu rahatsızlıktan kurtuluyor insanlar. Cennette doğal temizdir, doğal güzeldir. Gül nasıl güzel koku veriyorsa, insan da öyle oluyor. Diş katrilyonlarca yıl fırçalanmıyor ama tertemiz.
Ama sizden kim Allah'a ve Resûlü’ne gönülden -itaat eder ve salih bir amelde bulunursa, ona ecrini iki kat veririz. Ve Biz ona üstün bir rızık da hazırlamışızdır. (Ahzab Suresi, 31)
İtaat demiyor Allah, gönülden itaat, aşkla, canla, muhabetle hakiki itaat.
Bazı kardeşlerimiz bir tek samimiyet kurtuluş için yeter mi diyor? Samimi olunca insan ne yapar? Hz. İsa (as) hafızasını kaybetmiş olarak geldi. Bakıyor, bu nedir diyor, bu Tevrat, bu İncil bu da Kuran diyorlar. Okuyunca bu doğru, Kuran hak diyor. O kadar. Ömrü boyunca net ve kesin iman. Bakıyor, görüntü ve ışık var, neyin içinde olduğunu anlıyor. Çok kaliteli ses duyuyor, dokunuyor bakıyor birisi hissediyor, net ve kesin iman ediyor. Bir daha hiç sarsılmıyor imanı. Akıllı bir insan bir kere karar verir, çok keskin karar verir, bir kere imanı kavrar, bir daha da bırakmaz. Samimi olduğunda Kuran'ı bulur insan ve tam uyar, Allah'a aşkla bağlanır, Resulünü aşkla sever.
Ey peygamberin kadınları, siz kadınlardan herhangi biri (gibi) değilsiniz; eğer sakınıyorsanız, artık sözü çekicilikle söylemeyin ki, sonra kalbinde hastalık bulunan kimse tamah eder. Sözü maruf bir tarzda söyleyin. (Ahzab Suresi, 32)
Bu ayetin inmesinden önce bunu akletmeleri gerekiyor. Bu da bir hastalıktır. Şiddeti değişebilir, ama bu da münafıklığın altında olan bir hastalıktır. Bunu müminin zaten bilmesi lazım, Peygamber hanımı olmak ne demektir, insan bilmez mi? Bir hasta da karşıda var, diyor Allah. Hastalığın ne kadar yaygın olduğu anlaşılıyor. O da zayıf münafıklığa yakın. Peygamber hanımlarının özel bir statüde olduğunu belirtiyor. Herhangi bir insan gibi değilsiniz diyor Allah.
Yoksa kalplerinde hastalık bulunanlar, Allah'ın kinlerini hiç (ortaya) çıkarmayacağını mı sandılar? (Muhammed Suresi, 29)
Kalbinde hastalık olanda bulanıklık vardır, ama küfür çok nettir. Kalbinde hastalık olanlar da kine, öfkeye, dedikoduya, kavgaya yatkın oluyor, bir tutku gibi oluyor öfke onlarda. Simalarında da kararma oluyor, sivri dilli oluyor. Müslümanları huzursuz etmeye yönelik, beğenmediğini gösteren, küçük düşürmek kastıyla, kendisinin daha üstün, daha büyük olduğunu göstermeye çalışan konuşmaları oluyor.
Andolsun, Biz sizden mücahid olanlarla sabredenleri bilinceye (belli edip ortaya çıkarıncaya) kadar, deneyeceğiz ve haberlerinizi sınayacağız (açıklayacağız). (Muhammed Suresi, 31)
İşte bu kilit ayet. Münafıkla muttakinin, kalbinde hastalık olanla mümin arasındaki farkı ortaya çıkaran Allah'ın sistemi. Müslümanlar gece gündüz aşkla, şevkle Allah'ın dinini yaymak için müthiş güç duyar. Münafıktan da doğal olarak tiksinir, kafirden şiddetli nefret eder. Ama şahsından değil, bedeninden değil fikrinden ,eyleminden. Fikir sisteminden, onun yaptığı eylemden nefret eder. Cihatta (ilmi mücadelede) bir de sabır vardır. Mesela ben 79 yılından beri aynı aşkla devam ediyorum. Benimle beraber çıkanların birçoğu devrildi gittiler. Ne dernekler ne gruplar vardı, şimdi bambaşka aleme girdiler, ama ben artan bir şevkle devam ediyorum inşaAllah.
Sayın Adnan Oktar'ın 13 Şubat 2012 tarihli röportajından Ahzab Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: Bak şimdi Ali kardeş. Herhangi bir sayfa açıyorum bak; Bismillahirrahmanirrahim. Ahzap Suresi. Şeytandan Allah’a sığınırım. 23. ayet;
“Mü'minlerden öyle erkek-adamlar vardır ki- Allah ile yaptıkları ahide sadakat gösterdiler” Allah ne söylerse yaptılar “böylece onlardan kimi adağını gerçekleştirdi” şehit oldu, “kimi beklemektedir.” Şehit olmayı bekliyor. “Onlar hiçbir değiştirme ile (sözlerini) değiştirmediler.” Niçin şehit oluyor? Allah’ın dinini yaymak için, Allah yolunda, İttihad-ı İslam için.
24-“Çünkü Allah, (sözüne bağlı kalıp doğru olan) sadıkları sadakatlerinden dolayı mükafaatlandıracak, münafıkları da dilerse azaplandıracak veya tevbe (nasib edip tevbe)lerini kabul edecektir. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok esirgeyendir.”
25-“Allah, inkar edenleri kin ve öfkeleriyle geri çevirdi, onlar hiçbir hayra varamadılar. Allah yolunda mücadele de Allah (yardımcı ve zafer nasib edici olarak) mü'minlere yetti.” Zafer, neyin zaferi? İttihad-ı İslam zaferi. Dini yayıyor Müslümanlar. Allah onlara yetti. “Allah çok güçlü ve galip olandır.”
26-“Kitap ehlinden onlara arka çıkanları da” o üç kağıtçılar var; İttihad-ı İslam’ı istemiyorlar, hocamı tenzih ediyorum, Kitap ehlinden Yahudi ve Hıristiyanlardan da arka çıkıyorlar İttihad-ı İslam’ı istemeyen ekibe. “Çıkanları da kalelerinden indirdi” Yani bulundukları yerden çıkardı. “onların kalplerine korku düşürdü.” ‘Allah korkuttu onları’ diyor. “Siz onlardan bir kısmını etkisiz hale getiriyordunuz. Bir kısmını da esir alıyordunuz” diyor Allah.
27-“Ve size onların yurtlarına, mallarına ve daha ayak basmadığınız bir yere mirasçı kıldı.” ‘Sizi Allah hakim etti’ diyor. Bakın İttihad-ı İslam ayeti. “Allah her şeye güç yetirendir.”
28-Ey Peygamber, eşlerine söyle: “Eğer siz dünya hayatını ve onun süslü çekiciliğini istiyorsanız” yemek, içmek, çoluk çocuk, gezmek neyse. “gelin sizi yararlandırayım.” Para vereyim, imkan vereyim “ve güzel bir tarzda size salıvereyim.” Boşayayım sizi göndereyim diyor. Bakın Peygamber hanımları bunlar. Gördünüz mü Allah vermesin. Nefsi emareye insan düşerse, Allah rızasını gütmezsen evliliğin amacını anlamazsa, dengesi kayıyor. Evlilik niçin oluyormuş?
Bakın şimdi açıklıyor Allah, şeytandan Allah’a sığınırım;
29-“Eğer siz Allah’ı, Resulünü ve ahiret yurdunu istiyorsanız” Ne demek? Kuran’ın bütününü yaşamak istiyorsanız, İttihad-ı İslam’ı istiyorsanız, Resulün sünnetine uymak istiyorsanız, ahiret yurdunu istiyorsanız yani amacınız sadece Allah’ın rızası ve ahret ise “hiç şüphesiz Allah, içinizden güzellikte bulunanlar için büyük bir ecir hazırlamıştır." Çok güzel karşılık alacaksınız diyor Allah.
30-“Ey Peygamberin kadınları, sizden kim açık bir çirkin utanmazlıkta bulunursa” Peygamber hanımları ayrı oluyor onların hükmü. “onun azabı iki kat olarak artırılır.” ‘İki kat azap veririm’ diyor. “Bu Allah’a göre pek kolaydır” açık çirkin bir utanmazlıkta bulunursa. Bakın tehdit ediyor Allah.
31-“Ama sizden kim Allah’a ve Resulüne gönülden itaat eder” tam teslim olur. Gönülden itaat etmek ne demek? Canı gönülden itaat eder “ve salih amelde bulunursa” samimi davranırsa “ona ecrini iki kat veririz” diyor Allah. “ Biz ona üstün bir rızık da hazırlamışız.”
32-“Ey Peygamberin kadınları, siz kadınlardan her hangi bir gibi değilsiniz” Yani onlar gibi rahat ve özgür değilsiniz. ‘Onlar gibi yaşayamazsınız. Halktan olan, Peygamber hanımı olmayan hanımların konumu ayrıdır’ diyor. Onlar size göre daha rahat yaşayabilirler, daha rahat tavır gösterebilirler. Sosyal hayat içinde bulunabilirler. “Ey Peygamberin kadınları, siz kadınlardan her hangi bir gibi değilsiniz” Yani onlar gibi rahat ve özgür değilsiniz. Eğer sakınıyorsanız, artık sözü çekicilikle söylemeyin ki” yani etkileyici tarzda söylemeyin ki, “sonra kalbinde hastalık bulunan kimse tamah eder.” Sözü maruf bir tarzda söyleyin, yani ağır başlı ve anlamı tam olarak söyleyin. Kuran-i tarzda söyleyin. Yoksa öbür türlü ne diyor Cenab-ı Allah; “sonra kalbinde hastalık kimse tamah eder.” Allah vermesin. Onun için, ayetin sonunda Cenab-ı Allah; ‘Peygamberin hanımları sizin annelerinizdir’ diyor Cenab-ı Allah. Hepsi annemiz oldular. Ondan sonrası size nikah size haramdır diyor Cenab-ı Allah. Öyle bir şey yok çünkü anneniz onlar sizin.
33-“Evlerinizde vakarla oturun.” Sırf Peygamber hanımlarına mahsus, diğer hanımlar ayrı. Onlar çıkabiliyor, peygamber hanımı ayrı “İlk cahiliye kadınlarının süsünü açığa vurması gibi, siz de süslerinizi açığa vurmayın;” ‘Sizinki gizli olacak’ diyor. “Namazı dosdoğru kılın, zekatı verin, Allah’a ve elçisine itaat edin.” Peygambere itaat edin. “Ey Ehl-i Beyt” Peygamber (s.a.v.)’in ailesi, “gerçekten Allah sizden kiri, günah ve çirkinliği gidermek ve sizi tertemiz kılmak ister.”
34-“Evlerinizde okunmakta olan Allah’ın ayetlerini ve hikmetini hatırlayın.” Aklınıza getirin ayetleri. “Şüphesiz Allah, latiftir, habirdir.” Haberi olandır.
35-“Şüphesiz, Müslüman erkekler ve Müslüman kadınlar, mü'min erkekler ve mü'min kadınlar, gönülden (Allah'a) itaat eden erkekler ve gönülden (Allah'a) itaat eden kadınlar, sadık olan erkekler ve sadık olan kadınlar” bakın sadık olmak, "saygıyla (Allah'tan) korkan erkekler ve saygıyla (Allah'tan) korkan kadınlar,” bakın doğrudan korkan değil, saygıyla korkan. Allah’tan saygıyla korkacak. Bazı çakallar çıkıyor ben hocayım, alimim diye dinle haşa kendince eğlence ortamı meydana getirmeye çalışıyor. Kuran’ın hükümleri ile Peygamberimizle haşa. “Sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar,” Allah rızası için para veren, imkanları neyse artık. “oruç tutan erkekler ve oruç tutan kadınlar, ırzlarını koruyan erkekler ve (ırzlarını) koruyan kadınlar,” yani gayri meşru cinsel ilişkiye girmeyenler. “Allah’ı çokça zikreden eden erkekler ve Allah’ı çokça zikreden kadınlar” Bu sürekli Allah Allah demek değil. Kuran okumak, tebliğ yapmak, Allah’ı sürekli kalbinde tutmak, İslam’ı Dünya’ya hakim etmek için çalışmak, budur. Bazıları sadece Allah Allah deyinde olacak zannediyor, sabaha kadar Allah diyor, o arada da Müslümanları kıtır kıtır doğruyorlar. O değil. Müslümanları kurtarıp, İttihad-ı İslam’ı sağlayacak şekilde faaliyettir. Allah’ı sürekli kalpte zikretmek. “İşte bunlar için Allah bir bağışlanma ve bir ecir hazırlamıştır” diyor Cenab-ı Allah.
Sayın Adnan Oktar'ın 18 Ocak 2011 tarihli röportajından Ahzab Suresi ile ilgili açıklamalar
ADNAN OKTAR: Ahzab Suresi, şeytandan Allah’a sığınırım.
25. ayet-“Allah, inkar edenleri kin ve öfkeleriyle geri çevirdi,” bak etkisiz hale geldiler, kin ve öfkelerini yutuyorlar. “onlar hiçbir hayra varamadılar. Mücadele de Allah (yardımcı ve zafer nasib edici olarak) müminlere yetti. Allah çok güçlüdür, üstün ve galib olandır.” Ebcedi tam 2000tarihini veriyor.
26. ayet-“Kitap Ehlinden onlara arka çıkanları da kalelerinden indirdi ve onların kalplerine korku düşürdü. Siz (onlardan) bir kısmını öldürüyordunuz, bir kısmını ise esir alıyordunuz.”
27. ayet-Ve sizi onların topraklarına, yurtlarına, mallarına ve daha ayak basmadığınız bir yere mirasçı kıldı. Allah, her şeye güç yetirendir.” Tam anlamıyla hakim oldunuz, diyor Allah. Ebcedi 2079. Dünya hakimiyetinin son vakitleri, inşaAllah. En mükemmel vakitler, en olgun vakitler.
28. ayet-“Ey peygamber, eşlerine söyle: "Eğer siz dünya hayatını ve onun süslü-çekiciliğini istiyorsanız, gelin sizi yararlandırayım ve güzel bir salma tarzıyla sizi salıvereyim." Sizi boşayayım isterseniz diyor. Peygamberimiz (s.a.v.)’in bir kısım eşleri, hanımlar bunaltmışlar. Cenab-ı Allah ayetle onları ikaz ediyor. “Eğer siz dünya hayatını ve onun süslü-çekiciliğini istiyorsanız,”
29. ayet-"Eğer siz Allah'ı, Resûlü’nü ve ahiret yurdunu istiyorsanız artık hiç şüphesiz Allah, içinizden güzellikte bulunanlar için büyük bir ecir hazırlamıştır.” Demek ki bir hanım ve evleneceğine dikkat edecek? Allah’ı, Resulünü ve ahiret yurdunu isteyerek, Allah rızası için evlenecek. Niçin evlenmeyecek dünya hayatını ve süslü çekiciliğini isteyerek evlenmeyecek. Evlenirse Allah ayağına doluyor. Sıkıntı başlıyor, bunalıyorlar.
35. ayet-“Şüphesiz, Müslüman erkekler ve Müslüman kadınlar, mümin erkekler ve mümin kadınlar, gönülden (Allah'a) itaat eden erkekler ve gönülden (Allah'a) itaat eden kadınlar, sadık olan erkekler ve sadık olan kadınlar, sabreden erkekler ve sabreden kadınlar, saygıyla (Allah'tan) korkan erkekler ve saygıyla (Allah'tan) korkan kadınlar, sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkekler ve oruç tutan kadınlar, ırzlarını koruyan erkekler ve (ırzlarını) koruyan kadınlar, Allah'ı çokça zikreden erkekler ve (Allah'ı çokça) zikreden kadınlar; (işte) bunlar için Allah bir bağışlanma ve büyük bir ecir hazırlamıştır.” Mümin erkeklerin ve mümin kadınların nasıl olması gerektiğini, Allah çok mükemmel şekilde açıklıyor maşaAllah, Elhamdülillah.
32. ayet-“Ey peygamberin kadınları, siz kadınlardan herhangi biri (gibi) değilsiniz;” Peygamber (s.a.v)’in kadınları, avamın kadınları gibi değil, herhangi kadınlar gibi değil. “eğer sakınıyorsanız, artık sözü çekicilikle söylemeyin ki, sonra kalbinde hastalık bulunan kimse tamah eder.” Allah vermesin onu kötü bir anlama yorabilir. “Sözü maruf bir tarzda söyleyin.” Güzel ve düzgün bir tarzda söyleyin.
33. ayet-“Evlerinizde vakarla-oturun (evlerinizi karargah edinin), ilk cahiliye (kadınları)nın süslerini açığa vurması gibi, siz de süslerinizi açığa vurmayın; namazı dosdoğru kılın, zekatı verin, Allah'a ve elçisine itaat edin. Ey Ehl-i Beyt,” yani Peygamberimiz (s.a.v)’in ailesi. “gerçekten Allah, sizden kiri (günah ve çirkinliği) gidermek ve sizi tertemiz kılmak ister” diyor Cenab-ı Allah. Peygamberimiz (s.a.v)’in hanımlarına karşı o devirde bazı densizler, saygıda kusur etmeye başladı, edepte kusur etmeye başladılar, Cenab-ı Allah bu ayetleri indirdi, inşaAllah.
Sayın Adnan Oktar'ın 9 Eylül 2010 tarihli röportajından Ahzab Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: “Mü'minler (düşman) birliklerini gördükleri zaman ise(korkuya kapılmadan) dediler ki:” Bak şimdi kalbinde hastalık yok, sağlam mümin. “Bu Allah ve Resulünün bize vaat ettiği şeydir.” Bu Allah’ın, mesela bu devre bakarsak, “bu Allah’ın ve Resulü (s.a.v.)’nün ve Mehdi (a.s.)’nin bize vaat ettiği şeydir.” Çünkü Mehdi hadise göre söylüyor. “Allah ve Resulü doru söylemiştir ve bu yalnızca onların imanlarını ve teslimiyetlerini arttırdı.” Daha da coşturuyor bize mesela münafıklar bir saldırı yaptıklarında biz ne oluyoruz Oktar?
OKTAR BABUNA: Coşuyoruz.
ADNAN OKTAR: Coşuyoruz, değil mi? Kudret geliyor yani, maşaAllah. Canlanıyoruz, maşaAllah. Küfür saldırdığında coşuyoruz, Darwinistler saldırdığında coşuyoruz, maşaAllah.
OKTAR BABUNA: Yerle bir de ediyorsunuz tabii inşaAllah.
ADNAN OKTAR: Evet, Oktar Hocam bugün mübarek Ramazan Bayramı ne diyorsun? Allah milletimize mübarek kılsın, değil mi? İnşaAllah, Allah tekrarına erdirsin, bütün milletimizin bu güzel bayramları defalarca görmesini Allah hepsine müyesser etsin. Sağlık, sıhhat, iman, neşe, canlılık, güzellikle, zenginlikle ve bereket ve bollukla bütün milletimize Cenab-ı Allah nasip etsin.
Bak, diyor ki Cenab-ı Allah Ahzab Suresi’nde; şeytandan Allah’a sığınırım: “Ey peygamber, eşlerine söyle: "Eğer siz dünya hayatını ve onun süslü-çekiciliğini istiyorsanız, gelin sizi yararlandırayım ve güzel bir salma tarzıyla sizi salıvereyim."” Bak bir felaket, işte bu, şimdi bu, münafıklık yok burada ama hastalık var. Yani kalplerine hastalık gelmiş. Böyle bir ayet durduk yere inmez. Bak: “Ey peygamber, eşlerine söyle” Hem bir tanesi de değil, birçok eşinde hastalık var. Yani kalplerinde hastalık oluşmuş. “Eğer dünya hayatını ve onun süslü-çekiciliğini istiyorsanız”, bak, “dünya hayatını ve süslü çekiciliğini istiyorsanız gelin sizi yararlandırayım” yani, para, mal, mülk, ne istiyorsanız vereyim, “ve güzel bir tarzda sizi salıvereyim”. Yani bak, öyle kavga olmadan boşanmanın da nasıl olacağını Kuran gösteriyor Cenab-ı Allah. Bol para vermek, imkan sağlamak ve güzel bir tarzda salıvermek, rezalet çıkartmamak, hakaret etmemek, saldırganlaşmamak.
Ama Peygamber (s.a.v.)’e bunu söyletmeleri eşlerinin dehşet bir olaydır. O Allah’ın nuru, o güzeller güzeline, Değil mi? Tabii, bunu söyletmişlerdir, bu ayeti söyletmişlerdir, inşaAllah. Allah’ın takdiri tabii. "Eğer siz Allah'ı ve Resûlü’nü ve ahiret yurdunu istiyorsanız”, evlilikte amacın ne olduğunu Allah açıklıyor. Bir insan neden evlenir Kuran burada çok net açıklıyor, başka da bir açılaması yok. “Eğer siz bir Allah’ı”, evlenecek insan neyi arıyor? Bir, Allah’ı, Resulünü ve Ahiret yurdunu. Ahiret için, Allah rızası için. Demek ki saf takvayı arayacak. Yani Allah’ın rızasını en çok kimde görüyorsa, ahlaken, kişilik olarak, tavır olarak, şefkati, merhameti, temizliği, candanlığı, derinliği, tutkusu, sevgisi, merhameti, sabaha kadar sayarım. Kimde çoksa, onda en çok Allah tecelli ediyor demektir. En büyük nimet odur onun için, yani dünyada ki en büyük nimet odur insan olarak. Ona yönelecek ve ne yapıp yapıp onunla evlenmeye çalışacak.
Mesela, Peygamber Efendimiz (s.a.v.) zamanında ne yaptılar hanımlar? Helal olsun benim annelerime. Helal olsun benim can annelerime. Bakıyorlardı Allah'ın Resulu. Öyle simsiyah gözlerinden saçlar upuzun. İki tarafını örüyordu peygamberim saçlarını. Bizanslı cüppe, omuzlar geniş. Daha yüzüne baksan kızarıyor. O kadar kibar ve saygılı ve mahcup tıynetli. Peygamberin bembeyaz, pembeye pembe beyazdı. Çocuk cildi gibiydi peygamber Efendimiz cildi. Vefatında da öyle. Vefatına yakın beş on tane saçında beyaz var. 63 yaşında vefat etti. Saçlar simsiyah. Maşallah. Elhamdülillah. Ehli kudretti. Ehli kudretti. MaşaAllah. MaşaAllah. Allah cennette kat kat kudretini artırsın. MaşaAllah. Aşık oluyorlardı haklı olarak. Değil mi? Zeynep annemiz de öyle. Aşık oldu. İnşaAllah. Ben dedi. Kalben aşık oldu. Onu istedi. Eşinden boşandı. Peygamberimizden evlendi. İnşaAllah. Allah diyor “sen de onu istiyordun” diyor. Peygamberimiz. “Ama insanlardan saklıyordun” diyor. Utandığı için söyleyemiyor. Bir de münafıklardan çekiniyor. Aslında çok samimi bir ortam olsa söylerdi peygamberimiz. Bak bu ne büyük bir beladır. Ne büyük bir acıdır. Değil mi? Bakın o benim canıma ne kadar güzel bir ortam sağlanması gerekirdi. Niye çekinsin peygamber? Değil mi? Niye çekinsin? Ne kadar güzel bir şey. Helal olsun anneme. Çok güzel yapmış. Tabii öyle olması gerekiyordu. Bunda çekilecek ne var sonsuza kadar beraber olacaklar, İnşaAllah. Bakın münafık çıtlardan çekindiği için peygamber söyleyemedi. Allah ayette açıkça söyledi “sen onu istiyorsun” dedi “insanlardan saklıyorsun” dedi ve Allah “sana verdim onu” dedi inşaAllah, o kadar. Ondan sonra nikahı kıydılar annemize elhamdülillah maşaAllah.
Fakat ya kardeşim o dönem ne şey ne kadar acayip insanlar var mesela peygamberimizin hanımlarına karşı böyle bir anormal ima meydana giriyor. Yani haşa haşa binlerce milyonlarca sonsuz kere haşa vefatından sonra hanımlarının evlenme şeyi var. Düşünceleri var. Cenab-ı Allah bunu insanların kalbini bildiği için söylüyor. O yüzden peygamberimizin hanımları perdeyle ayrılmışlardır ondan sonra. Yani böyle bir kuşku ve böyle bir eylem bu niyette adamlar oluştuğu anlaşıldığı için. Peygamberimizin vefatını bekliyor ki yahut boşansın yahut vefat etsin hanımlarla ben evleneyim gibisinden. Ayet diyor Cenab-ı Allah “onlar size ebedi olarak haram kılınmıştır.” İnşaAllah. Değil mi? Yani onlar bizim annemizdir. İnşaAllah. Böylece Cenab-ı Allah o fitneyi de engellemiş oluyor. Ama bu tabi çok ürkütücü bir şey. Yani bir Müslümanın kalbinden bunu geçmiş olması o devrin ne kadar ürkütücü ve zor olduğunu bu göstertiyor. Peygamberin ne kadar zor şartlarda yaşadığını göstertiyor. Bak içinden geçen en güzel bir duyguyu ifade edemiyor. Çekindiği için, münafık. Ve kalbinde hastalık olanlardan çekindiği için. Çünkü kalbinde hastalık olanlar ne yapıyorlar? Gidiyorlar orada burada konuşuyorlar.
Mesela Peygamber Efendimiz (sav) hanımlarına bir söz söylüyor. Bu aramızda kalsın sır diyor. Anında götürüp yetiştiriyorlar. Cenab-ı Allah Cibril kanalıyla bildiriyor. Senin söylediğin bu sır olan sözü konuşmayı gitti söyledi diyor Cenab-ı Allah. Hepsini anlatıyor Cibril. Peygamberimiz anlattıklarının bir kısmını anlatıyor. Sen diyor bunları söylemişsin diyor. Müthiş hayret ediyor hanımı. Sana bunu kim söyledi diyor. Yani bak yine bu da hastalık işte. Bu da bir hastalık işte. Yani halbuki tam muttaki bir mümin bunu sorar mı peygambere? Yani nasıl kim söyledi? Zaten vahiyle hareket ediyor. Değil mi? “Her şeyi bilen söyledi diyor. Allah söyledi bana” diyor. Değil mi? Ki tahrim suresinde Cenab-ı Allah uzun uzun peygamberin hanımlarını tehdit etmiştir. Yani evli olmanın verdiği bir rahatlık. Habibim peygamber o yani senin imamın. Yani evli olman neyi değiştirir? Yani sana özel bir statü meydana getirmez ki. Bilakis daha saygılı daha titiz olmanı gerektirir. Değil mi? Yani o hani kadın geleneği vardır. Dünyanın her yeri. Kadın geleneğinin daha rahat olabileceğini diyor. Daha rahat olunmaz. Daha saygılı olması gerekiyordu. Daha itaatkâr, daha bağlı olması gerekiyordu. Ve çok yordular peygamberimizi.
Allah diyor. “Hz. Musa'ya eziyet edenler gibi olmayın” diyor Allah. Ona da çok eziyet ettiler Hz. Musa'ya. Yani psikolojik baskı yapıyorlar. Peygamber zaten gözler önünde. Zaten fitneye açık, zaten münafıkların malzeme aradığı bir ortam var. Kalbinde hastalık olanlar zaten bir açık olsa da eleştirsek diyorlar. Yahut demese bile eleştirecek bir ortam olduğunda hemen onu alıp ima ediyorlar mesela peygambere. Rahatsız ediyorlar. Böyle bir ortamda müminlerin çok sıkı peygamberden yana tavır koyması gerekirdi. Değil mi? Ondan sonra Hazreti Ömer zamanında da yaptılar. Hazreti Osman zamanında da yaptılar. Çıktılar herifler tavana. Hazreti Osman'ı işte halifelikten ayrıl. Sana yiyecek vermeyeceğiz. Su vermeyeceğiz. Bekliyoruz diyor. Tavana çıkmış. Bir sürü zonta. Ayı. Ondan sonra köpek hatta. Hazreti Osman'da çok nazenin, çok şefkatli, merhametli. O da yüzüne baksan kıpkırmızı olan, “ben de Müslümanlara karşı sert davranmak istemiyorum” dedi. “Allah affetsin” dedi. “Ben istemiyorum”, dedi. Yani inşaAllah vazgeçerlerdi. Oktar'ım ben orada olacak. Tavanda olanlar orada duracaklardı. Ben çok şefkatli bir adamım. Çok sevgi dolu bir adamım. Ah ben bir orada olacaktım yani. Yani onu tamamen bana bırakacaktın. Yani ondan gelsin sen karışma ya. Bak karınca ezmem ben. Ama onu da sen bana bırakacaktın. Yani orada, adeta Osman'ı tehdit etmek ne demekmiş? Çok güzel ikna ederdim ben onları orada.
OKTAR BABUNA: Siz olsaydınız da çıkamazlardı Allah'ın izniyle. İnşaAllah.
ADNAN OKTAR: Derin derin bir ah çekiyorum. Başka bir şey diyemiyorum yani. İnşaAllah. Bak Cenab-ı Allah diyor ki 29. ayette. “Eğer siz Allah'ı, Resulünü ve ahiret yurdunu istiyorsanız” demek ki insan sadece Allah rızası için evleniyor. Yani çünkü sevgi öbür türlü olmaz ki. İnsan etten kemikten neyini seveceksin insanın bunun dışında? Değil mi yani? Doğal ihtiyaç, karaciğer var, dalak dalağı var. Etten kemikten neyini seveceksin insanın bunun dışında ya? Değil mi yani? Temizlenmese ne hale geldiğini görüyorsunuz bir kadının. Bir erkeğin de temizlenmediğinde ne hale geldiği belli. Bu ölüp bayılacak ne var bunda ya? Pek tabii ki imanıyla sevilir kadın. Ahlakıyla sevilir. Ondan geri bir şey kalmıyor ki geriye zaten. Değil mi? Bir avuç tüy olması saçında, ne bileyim birkaç et parçası falan bu yeterli değil ki bir insanı sevmek için. Değil mi? İmanla, akılla, takvayla, tutkuyla, derinlikle insanın içindeki özel elektrikle sevilir ve bunu da Allah verir. Yoksa durduk yere niye olsun? 10 dakika ağzını yıkamadığında ağzı kirleniyor insanların. Kulağını temizlemede kulağı kirleniyor. Burnunu temizlemeden burnu kirleniyor. Ve kaç noktadan birden Allah aciz yaratmıştır. Değil mi? Bak koltuk altı için özel malzemeler yapılıyor. Özel sanayi var. Yani bu acizliğini insanların ortadan kaldırmak için.
Mesela dişi yıkanmadığında baya sorun çıkıyor. Sürekli yıkanmak mecburiyetinde kalıyor dişini. Kulak için özel kulak pamukları yapılıyor. Mesela gözünü özelce yıkaması gerekiyor sabah kalktığında. Yani her yeri aciz içinde. Mesela saçı ayrı aciz içinde. Saçının mutlaka yıkanması gerekiyor. Ayaklarının mutlaka yıkanması gerekiyor Bütün vücudu için bu böyle. Neresine baksan vahim acizlerle dolu. Vahim yani. Cennette bu yoktur mesela. Hiçbiri yoktur. Ama burada bir tanesi bile insana yeter. Yani insanı uzaklaştırmak için. İnsanlardaki acizlerden sadece bir tanesi bile yeter. Allah insanları tahir kılıyor. O yüzden insanlar bu beladan, hastalıktan kurtulmuş oluyor. Rahatsızlık kurtulmuş oluyor. Ama cennette doğrudan temizdir insan. Gül nasıl gül kokusu saçıyorsa ağzı gül kokusu saçar insan doğal olarak. İnşaAllah. Kulağı pırıl pırıldır. Dişler trilyonlarca sene yemek yiyor. İnci gibidir dişleri. Katrilyonlarca sene yemek yiyor. Hiçbir şey olmaz. Olduğu gibi durur dişleri. İnşaAllah. Ne dişçi, ne şu, ne bu. Ne grip olur, ne nezle olur. Grip özel yaratılır. Nezle özel yaratılır. O virüslerin her biri harika. Mesela bir tane virüs koskoca adamı yatağa düşürüyor. Nerede diyorsun, gösterdiğimi göremiyorum diyor. Bakın göremediği bir varlık koskoca adamı, dağ gibi adamı deviriyor. Hatta öldürebiliyor. Değil mi? Bir tane virüsün yetmesi yetiyor. Adam beş dakikada çoğalıyor kısa sürede. Darma keşene diyor.
“Eğer siz Allah'ı ve Resulünü ve ahiret yurdunu istiyorsanız artık hiç şüphesiz Allah içinizden güzellikte bulunanlar için büyük bir ecir hazırlamıştır.” Bak güzellikte bulunanlar için. Demek ki dünyada zaten bir güzellikte bulunmuş oluyor. Zaten güzel yaşanmış oluyor. Güzellikte bulunmak ne demek ki? Güzel yaşantı demek. Kendi de güzel olur. Hayatı da güzel olur. Ve diyor ki Allah “büyük bir ecir hazırlamıştır. Ben ona razı olacağım” diyor Allah. İnşallah. İnşaAllah.
Şeytandan Allah'a sığınırım. 31. sure. “Ama sizden kim Allah'a ve Resulüne gönülden itaat eder?” Bak. İtaat demiyor Allah. Gönülden itaat. Aşkla, canla, muhabbetle, hakiki itaat. “Ve salih bir amelde bulunursa”, samimi olursa, Allah'ın kurtuluş için gösterdiği tek yoldur samimi olmak. Geçenlerde bir kardeşim dedi, hocam diyor, samimi olmak tek başına nasıl yetiyor diyor. Şimdi anlamamışlar bir samimi. Ya şimdi bir insan samimi olunca ne yapar? Hazreti İsa gelecek. Geldi. Hafızasını kaybetmiş olarak gelecektir. Yani bilmiyor hafızası. Geçmişini hiç bilmiyor. Ama samimi. Geliyor. Bura neresi diyor? Dünya burası diyorlar. Ondan sonra bu nedir diyor? Kitap diyorlar. Ne diyor? Bu Müslümanların kitabı diyor. Bu Tevrat. Bu da İncil. Bunlar ne? Harf diyor. Harfleri öğrenecek, okumayı öğrenecek. Okuyunca bu doğru diyor. Kur'an için. Bu kitap doğru diyor. O kadar. Ömrü boyunca net ve kesin iman. Bakıyor, görüntü ve ışık var. Beynin içinde oluştuğunu görüyor. Sesi duyduğunu görüyor. Çok kaliteli ses duyuyor. Beynin yapısını görüyor. Değil mi? Kulağın yapısını. Dokunuyor, bakıyor, hissediyor. Birisi hissediyor. Net ve kesin imanla iman ediyor. Bir kere iman eder İsa, bitti. Ömür boyunca o imanını kullanıyor işte. Bir daha hiç sarsılmıyor imanı. Vardır ya bazıları böyle bir eğilir, bükülür, gelir gider falan. Halbuki akıllı bir insan çok keskin karar verir. Bir kere karar verir. Yani çok kapsamlı imanı kavrar. Bir daha da imanı bırakmaz. İnşaAllah.
Bak “gönülden itaat eder ve salih bir amelde bulunursa”, Yani samimi olunduğunda ne yapıyor insan? Kur'an'ı zaten bulur, Kur'an'a tam uyar Değil mi? Allah'a aşkla bağlanır, Resulünü aşkla sever. “Ona ecrini iki kat veririz ve biz ona üstün bir rızık hazırlamışızdır” diyor Allah. Yani cennet rızkı kastediliyor ve dünyaya da tabi işaret ediyor.
“Ey peygamberin kadınları siz kadınlardan herhangi biri gibi değilsiniz” diyor. “Eğer sakınıyorsanız artık sözü çekicilikle söylemeyin ki”, bakın peygamber hanımı bunu yapmaması zaten bunu yani bu ayetin inmesinden önce bunu zaten akletmeleri gerekiyor. Yani değil mi? Bunu zaten yapmaması lazım. Zaten bunu yani bu ayetin inmesinden önce bunu zaten akletmeleri gerekiyor. Yani değil mi? Yani bunu zaten yapmamaları lazım. Peygamber hanımısın sen. Bu da bir hastalıktır. Yani şiddeti değişebilir ama münafıklığın altında olan bir hastalıktır. Kalplerinde hastalık olanlardan bahsediyor ayet. Bu bir hastalıktır işte. Bakın. Bak “siz kadınlardan herhangi biri gibi değilsiniz.” Bunu insan zaten bilmesi lazım. Değil mi? Peygamber hanımı olmak ne demektir? İnsan bilmez mi?
“Eğer sakınıyorsanız artık sözü çekicilikle söylemeyin ki”. Evet bak demek ki çekicilikle söylemişler. Peygamber hanımı olarak sen bunu nasıl yapıyorsun? Böyle bir şey. Değil mi? “Sonra kalbinde hastalık bulunan kimse tamah eder.” Bakın bir hasta da karşıda var diyor Allah. Değil mi? Şimdi hastalığın ne kadar yaygın olduğu anlaşılıyor. Şimdi peygamber hanım bunu yapıyor ama kalbinde hastalık bulunan, bak ayet söylüyor zaten, “kalbinde hastalık bulunan diyor. Kimse tamah eder.” O da zayıf yani münafıklığa yatkın. Yakın. Tamah eder. “Sözü maruf bir tarzda söyleyin.” Yani tamah etmeyecekleri tarzda söyleyin diyor Allah. Yani peygamber hanımlarının özel bir statüde olduğunu belirtiyor. Herhangi bir halktan, avamdan bir insan gibi değilsiniz diyor Allah. Değilsiniz. İnşaAllah.