Sayın Adnan Oktar'ın 20 Nisan 2010 tarihli röportajından Ahzab Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: Ahzab Suresi 36. “Allah ve Resulü bir işe hükmettiği zaman” bak, “Allah ve Resulü bir işe hükmettiği zaman, mümin bir erkek ve mümin bir kadın için, o işte kendi isteklerine göre seçme yoktur”. Yani “Peygamber (s.a.v.) ne derse, harfiyen, aynısını yapmanız gerekir” diyor Cenabı-ı Allah. “Kim Allah’a ve Resulü’ne isyan ederse, artık gerçekten o apaçık bir sapıklıkla sapmıştır”. Peygamber (s.a.v.)’e isyanı, Allah’a isyan olarak kabul ediyor Cenab-ı Allah. Peygamber (s.a.v.)’e itaati de, Allah’a itaat olarak kabul ediyor Kuran ayetinde. Bak, Allah’a ve Resulü (s.a.v.)’e, “Allah ve Resulü bir şeye hükmettiği zaman”, Allah ve Resulü ne demek? Yani “Resul (s.a.v.)’e uyarsanız, Allah’a uymuş oluyorsunuz anlamında” diyor.
“Bir işe hükmettiği zaman,” Yani Allah’ın hükmü olmuş oluyor Peygamber (s.a.v.)’in hükmü. “Mümin bir erkek ve mümin bir kadın için, o işte kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur.” Yani kendi kafasına göre davranamaz. Mutlaka o denilen şekilde hareket etmesi lazım. En doğru, en güzel hareket o olmuş oluyor. “Kim Allah ve Resulü’ne isyan ederse”, bakın, kim Allah’a ve Resülü’ne isyan ederse, Resul (s.a.v.)’e isyan ve itaatsizlik, Allah’a isyan olarak alıyor Allah. “Artık gerçekten o, apaçık bir sapıklıkla sapmıştır.” Allah “sapıklıktır, sapmıştır” diyor. Zaten sapanların yeri de Cehennemdir inşaAllah.
“Hani sen, Allah’ın kendisine nimet verdiği ve senin de kendisine nimet verdiğin kişiye, eşini yanında tut ve Allah’tan sakın diyordun. İnsanlardan çekinerek, Allah’ın açığa vuracağı şeyi kendi nefsinde saklı tutuyordun. Oysa Allah, kendisinden çekinmene çok daha layıktı. Artık Zeyd, ondan ilişkisini kesince, Biz onu seninle evlendirdik ki, böylelikle evlatlıklarının kendilerinden ilişkilerini kestikleri kadınları boşadıkları zaman, onlarla evlenme konusunda müminler üzerine bir güçlük olmasın. Allah’ın emri yerine getirilmiştir.” Biliyorsunuz, Zeyd’in hanımı boşanmıştı. Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’le evlenmek istiyordu. Çok beğeniyordu Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’i haklı olarak. Hem imani yönden, her yönden çok mükemmel bir insan olduğu için. Peygamberimiz (s.a.v.) de utanıyordu toplumdan, “evlatlığının hanımı ile evlendi” demesinler diye. Allah bak diyor ki, şeytandan Allah’a sığınırım.
“Hani sen, Allah’ın kendisine nimet verdiği ve senin de kendisine nimet verdiğin,” Şimdi Peygamber (s.a.v.)’in yanında, Peygamber (s.a.v.)’in hizmetinde olması çok büyük bir nimettir. Çok müthiş bir güzellik. Peygamber (s.a.v.)’in yardımcısı. Ona hizmet eden insan. “Eşini yanında tut ve Allah’tan sakın diyordun.” Yani “boşanma, yanında tut ve Allah’tan sakın” diyor. Ama Peygamber (s.a.v.) de istiyor. Yani böyle bir şey olsa, evlenmeyi istiyor. “İnsanlardan çekinerek, Allah’ın açığa vuracağı şeyi kendi nefsinde saklı tutuyordun.” Bak, Allah’ın açığa vuracağı şeyi, Allah sana zaten insanlara bunu bildirecekti” diyor Allah. Bilinen bir şeydi bu, yani Ben biliyordum diyor Allah, biliyorum diyor. “Kendi nefsinde saklı tutuyordun.” Peygamber (s.a.v.) bunu bir reaksiyon olur yahut yanlış düşünülür, fitne olur diye söylemiyor.
“Oysa Allah, kendisinden çekinmene çok daha layıktı. Artık Zeyd ondan ilişkisini kesince,” tamamen boşanıp ayrılınca, “biz onu seninle evlendirdik ki böylelikle evlatlıklarının kendilerinden ilişkilerini kestikleri, kadınları boşadıkları zaman onlarla evlenme konusunda müminler üzerine bir güçlük olmasın”. Allah'ın emri yerine getirilmiştir. Yani Zeyd hanımını boşuyor, herhalde o arada anladığım kadarıyla iddet bekliyor. Fakat Peygamber Efendimiz o dönem içerisinde boşandıktan sonra ondan evlenme fikri aklından geçiyor Peygamber Efendimizin. Fakat çekiniyor. İlişkisini kesince, iddet müddeti bitip, yanından ayrıldıktan sonra evli kadınlar biliyorsun iddet müddeti ince evinde kalıyorlar. Dışarı bırakılmıyorlar. Mağdur olmamaları için. Sonra Allah vahiyle evlendirdi. Biliyorsunuz o mübarek hanımla. Ve böylece bir tabu gibi bilinen yasak bilinen bir konuda ortadan kalkmış oldu yani evlatlığın evlatlık denen bir olayın olmadı yani o anlamda yani evladı hükmünde olmadığı evlatlığın evlat hükmünde olmadığını Kur'an böylece vurgulamış oluyor Cenab-ı Allah hükmüyle.
“Allah'ın kendisine farz kıldığı bir şeyi”, şeytandan Allah'a sınırım, “yerine getirmede peygamber üzerine hiçbir güçlük yoktur. Bu daha önce gelip geçen müminlerde Allah'ın bir sünnetidir, Allah'ın emri takdir edilmiş bir kaderdir.
Ki onlar, o peygamberler Allah'ın risaletini tebliğ ederler. Ondan içleri titreyerek korkarlar.” Yani korkanlardır diyor Allah, korkarlar. “Ve Allah'ın dışında hiçbir kimseden korkmayanlardır.” Bakın çok müthiş bir şey bu. “Ve Allah'ın dışında hiç kimseden korkmayanlardır.” İşte Müslüman'ın yapacağı da budur. Allah'ın dışında hiç kimseden korkmayanlardır. İşte Müslüman'ın yapacağı da budur. Allah'ın dışında hiç kimseden korkmayacak, inşaAllah.
“Hesap görücü olarak Allah yeter.” Muhammed (sav) Efendimiz için Cenab-ı Hak diyor ki, “Muhammed sizin erkeklerinizden hiçbirisinin babası değildir.” Yani öz babası hükmünde olmaz. Allah bir hüküm meydana getiriyor. “Ancak o Allah'ın Resulü ve peygamberlerin sonuncusudur. Allah her şeyi bilendir. Ey iman edenler! Allah'ı çokça zikredin. Ve onu sabah akşam tesbih edin.” Sürekli Elhamdülillah, Estağfurullah, Sübhanallah, Allahu Ekber.
“Odur ki sizi karanlıklardan nura çıkarmak için size rahmet etmekte.” Bak karanlıklardaydınız diyor Allah sizi nura çıkardım diyor. “Melekler de size dua etmektedir. O müminleri çok esirgeyicidir” diyor Allah. “Ey peygamber” diyor Cenab-ı Allah peygamberimize, “gerçekten biz seni bir şahit, bir müjde verici ve bir uyarıcı olarak gönderdik.” Mehdi'nin de vasıflarıdır, bu değil mi? Hem bir şahittir, bütün insanlar şahit oluyor, hem bir müjde verici, İslam'ın hakimiyetini, Hz. İsa'nın inişini müjdeliyor ve bir uyarıcı, tebliğcidir gönderdik. “Ve kendi izniyle Allah'a çağıran, İslam'a, Kur'an'a çağıran ve nur saçan bir çerağ olarak, bir kandil olarak gönderdik”. Nur saçan bir kandilsin diyor Peygamberimize. Değil mi? Aynı şekilde Mehdi de öyledir. Nur saçan bir kandildir.
“Müminlere müjde ver. Gerçekten onlar için Allah'tan büyük bir fazl vardır.” Bir nimet, bir güzellik. İslam'ın dünyaya hakimiyeti, Hazreti İsa'nın inişi. Değil mi? Müminler için cennette müjdelenme. “Kafirlere ve münafıklara itaat etme. Eziyetlerini aldırma.” Demek ki kafirler ve münafıklar peygamberlerimizi eziyet etmişler. İftira etmişler. Acı çektirmişler. Mehdi neyle karşılaşacak? Aynı olayla karşılaşacak. Dolayısıyla da bakın Mehdi'ye de hitap var. “Kafirlere ve münafıklara itaat etme” diyor Cenab-ı Allah Mehdi'ye. Aynı zamanda eziyetlerini aldırma. Demek ki Mehdi'ye de eziyet edecekler. “Ve Allah'a tevekkül et. Vekil olarak Allah yeter.” İnşaAllah.