Sayın Adnan Oktar'ın 14 Mayıs 2010 tarihli röportajından Sebe Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: Şeytandan Allah’a sığınıyorum. “Allah’a karşı yalan mı uyduruyor.” Bir kere Allah’a karşı yalan uydurmakla itham ediliyor Peygamberler, elçiler, tebliğciler. Mesela Mehdi (a.s.) de geldiğinde; “Allah’a karşı yalan uyduruyor, böyle bir şey yok” diyecekler, yalancılıkla itham edilecek. “Yoksa kendisinde bir delilik mi var?” ikinci iddia bu. Akıl hastası diyorlar, aklında bir şey var, normal değil aklı dengesi diyorlar. “Hayır,” diyor Allah, “Ahirete inanmayanlar, azapta ve uzak bir sapıklık içindedirler.” Bakın Ahirete inanmayanlar azapta, dünyada da azap çekerler diyor Allah. Yani gerilim, stres ve acıyla yaşarlar diyor Allah. “Uzak bir sapıklık içindedirler”, yani tam anlamıyla sapıktırlar, diyor. Dengesizdirler diyor Allah.
“Onlar, gökten ve yerden önlerinde ve arkalarında olanı görmüyorlar mı?”, onları görmüyorlar mı? “Eğer Biz dilersek, onları yerin-dibine geçirir ya da gökten üzerlerine parçalar düşürürüz. Hiç şüphesiz, bunda 'gönülden (Allah'a) yönelen' her kul için bir ayet vardır.” Mesela bir yerde Allah, savaş çıkarıyor. Yerin dibine geçiyor, mesela ağır bombardıman yapılıyor değil mi? İnsanlar yerin dibine geçiyorlar. “Gökten üzerlerine parçalar düşürürüz”, şarapnel parçaları düşüyor yahut başka felaketler oluyor. “Hiç şüphesiz, bunda 'gönülden (Allah'a) yönelen' her kul için bir ayet vardır.” Allah tehdidini belirtiyor.
“Andolsun, Biz Davud'a tarafımızdan bir fazl (üstünlük) verdik. ‘Ey dağlar, onunla birlikte (Beni tesbih edip) yankıyla ses verin’ (dedik).” Şimdi ben konuşuyorum. Dağlarda benim sesim her yerde duyuluyor mu, duyulmuyor mu şu an? Duyuluyor. Kuran buna işaret ediyor işte. Yani bunu durduk yere söylemez Allah. Zaten bir yerde insan konuşursa dağda sesi yankılanır. Ama kast edilen bu değil. Yani sırf bu değil. Bakın “ey dağlar,” diyor. “Ey dağ” derdi, dağlar. “Onunla birlikte (Beni tesbih edip) yankıyla ses verin." Yani benim sesim aynı anda evlerin içerisinde, aynı şekilde duyuluyor. Yüzüm de görülüyor şu an. Avrupa’da, Amerika’da dünyanın her yerindeyiz şu an. Radyolardan da yayın var şu an. İnternet yayınımız da var. İnternet girişlerimiz çok yüksek.
“Kuşlara da (aynısını emrettik). Ve ona demiri yumuşattık.” Mesela Ahir zamanda demir en yoğun olarak şu an kullanılıyor. Ve macun gibi kullanılır. Pres yapılıyor, şu yapılıyor bu yapılıyor. Kuran buna da işaret ediyor. “Geniş zırhlar yap.” Şimdi mesela bütün zırhlı araçlar, tanklar hepsinde geniş zırh sistemleri kullanılıyor ilk defa Ahir zamanda. Bakın zırh yap demiyor Allah, “geniş zırhlar” yap diyor. Ahir zamanda kullanılan bir sisteme dikkat çekilmiş oluyor. “Ve onları düzenli bir biçime sok”, mesela tanklar düzenli bir biçime sokuluyor, değil mi? Askeri araçlar düzenli biçime sokuluyor. “Ve hepiniz salih ameller yapın.” Yani son derece samimi olsun yaptıklarınız diyor Allah. İçinizden gelerek, candan, kendinizi kasmadan, doğal ve tabii olun diyor Allah. “’Gerçekten Ben, sizin yaptıklarınızı görenim’ (diye vahyettik).” Şu an Allah bizi seyrediyor. Herkesi evinde de seyrediyor, görenler, duyanlar, okuyanlar ne yapıyorsa hepsi şu an Allah tarafından seyrediliyor.
“Süleyman için de sabah gidişi bir ay, akşam dönüşü bir ay mesafe olan rüzgara boyun eğdirdik.” Şimdi bak burada da uçaklara dikkat çekilmiş oluyor. Çünkü bir aylık mesafeyi bir günde alıyor uçaklar. Süratle alıyor. Tam net karşılığıdır. Ve rüzgar, uçakların uçuş prensibi zaten rüzgar üstüne kurulu. Yani kanat açısı rüzgarla etkilenip uçağı yukarıya kaldıracak gibi oluyor ve rüzgarı kullanarak devam ediyor. Yani o pervanenin çekim gücünü kullanıyor ve o meydana gelen doğal rüzgar içerisinde uçmuş oluyor.
“Elmiş bakır madeninde ona sel gibi akıttık.” Şimdi mesela şu an sanayide bakır sel gibi akıtılıyor. Şu an kullanılıyor. Değil mi? Yani yüz binlerce ton bakır kullanılıyor. Öyle az boz değil.
“Eli altında Rabbinin izniyle iş gören bir kısım cinler var.” Bakın eli altında yani hazır yanında cinler var. Hz. Süleyman'ın. “Rabbinin izniyle”, bak kendi emriyle izniyle değil. Allah'ın izniyle. Yani cinlerin özelliğidir bu. Mutlaka Allah'tan izin almaları gerekir. “İş gören bir kısım cinler vardı. Onlardan kim bizim emrimizden çıkıp sapacak olsa”, yani cinler eğer itaat etmezlerse, “ona çılgın ateşin azabından tattırırdık.” Ateşten çok çekinir cinler. Geçenlerde söylemiştim. Bak ona Allah dikkat çekiyor. Ona çılgın ateşin azabına tattırırdık. “Hazreti Süleyman'a ona dilediği şekilde kaleler, heykeller”, yani böyle sanat heykelleri büyük. “Havuz büyüklüğünde çanaklar.” Yüzme havuzları. Büyük havuzlar. Yani büyük havuzlar evlerde değil mi? Çok lüks oluyor. Koskoca havuz oluyor. Evin fiyatı olağanüstü artıyor. Havuz var diye. Bir süstür, bir güzelliktir. “Yerinden sökülmeyen kazanlar yaparlardı.” Hazreti Süleyman'ın ziyafetleri dillere destandır. Yani günde kesilen hayvan miktarı acayip yüksek. Al hayvanları da her gün ızgaralar yiyecekler. Yani binlerce insana yemek yediriliyordu. Fakirlere, halka, herkese.
“Ey Davut ailesi şükrederek çalışın. Kullarından şükredenler azdır.” Yani bak çalışırken Allah'a şükrederek çalışın diyor Allah. Şükredenler azdır diyor. Yani mesela Allah bize bir içecek veriyor şükredeceğiz. Sağlık veriyor şükredeceğiz. Mutluluk veriyor, şükredeceğiz. Mesela bak burada çok nezih bir arkadaş çevremiz var. Bu da bir nimettir, elhamdülillah. Burada mesela aksi psikopat birisi olsa hepimiz kasılırdık yani şimdi. Yani konuş konuşabilirsen. Allah'u alem. En azından kasılmaya karşı direnecektik. Canımız yanacaktı, İnşaAllah. “Şükrederek çalışın.” Yani direk çalışmayın diyor Allah. Şükrederek elhamdülillah. Allah'a çok şükür. Allah'a hamdolsun. Bugünkü nimetine de hamd ediyorum diyecek. “Bak kullarımdan şükredenler azdır”, diyor Allah. Buna dikkat çekiyor.
“Böylece onun (Süleyman'ın) ölümüne karar verdiğimiz zaman ölümünü onlara asasını yemekte olan bir ağaç kurduğundan başkası haber vermedi.” Bunun sırrını ileriki günlerde açıklayacağım. Şimdi söylemeyeceğim. Bu çok derin ve özel anlamı olan bir konudur. “Artık o yere yıkılıp düşünce açıkça ortaya çıktı ki, şayet cinler gaybı bilmiş olsalardı”, diyorlar ya cinler geleceği bilir. Bak Allah diyor mümkün değil bilmezler diyor. “Şayet cinler gaybı bilmiş olsalardı böylesine aşağılanıcı bir azap içinde kalıp yaşamazlardı.” Böyle yani bayağı aşağılanak yaşıyorlar diyor Allah. Bilse diyor niye bu konumda olsun? Bir de Hazreti Süleyman'dan müthiş korkuyorlar. Yani görevlisi onlara Allah mesela birisini lider kıldığında ona böyle bir hayvanın bağlanması gibi bağlanıyorlar. Yani çok çekiniyorlar. Mesela Süleyman'ın emrinde olan cinler müthiş çekiniyorlardı Süleyman'dan. O ne diyorsa yapıyorlar. Şimdi de aynı şekilde Mehdi'nin konumu böyledir. Yani Mehdi'nin emrinde olacaklardır, inşaAllah.
ADNAN OKTAR’IN A9 TV’DEKİ CANLI SOHBETİ (1 ARALIK 2011; 20.00)
ADNAN OKTAR: Sebe Suresi 11, şeytandan Allah’a sığınırım; "Geniş zırhlar yap.” Demek ki her dönemde savunma önemli. Şu an tanklar, kaleler hep geniş zırhlarla donatılmış durumda, değil mi? Mesela Güneydoğu’da büyük bir ihtiyaç zırh, geniş zırh. “Düzenli bir biçime sok ve hepiniz salih ameller yapın. Gerçekten Ben, sizin yaptıklarınızı görenim’ (diye vahyettik).” Bu düzenli bir biçimin oluşmasını yine Allah meydana getirir, kulunu vesile eder. Burada da Allah teknolojiye dikkat çekiyor. Teknolojik aletleri görüyorsunuz, jilet gibi teknik parçalar müthiş düzgün. Hepsi düzenli biçimde meydana geliyor. Mesela evde bakıyorum televizyon var, Allah yaratmış, hayret içinde kalıyorum. Düşünüyorum da, kalem yaratıyor, radyo yaratıyor, televizyon yaratıyor, alenen gösteriyor bizlere. Yani Allah’ın varlığının delili o kadar net ki. Televizyon yaratmış, radyo yaratmış. Yani adam diyor ki daha hala haşa “Allah var mı, yok mu?” Kardeşim, şimdi senin karşında bilgisayar yaratmış, musluk yaratıyor su akıyor oradan. Muslukta su yaratıyor. Her şey orijinal, olağanüstü ve harika. Buna rağmen inanmayan insanlar yaratıyor Allah, bu da şaşırtıcı yani imtihanın bir gereği oluyor.
Sayın Adnan Oktar'ın 12 Kasım 2010 tarihli röportajından Sebe Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: Şeytan’dan Allah’a sığınırım. Sebe Suresi, 11. ayet. Allah, Davud (a.s.)’a diyor ki: “Geniş zırhlar yap, (onları) düzenli bir biçime sok” Ahir zamanda tanklar, kariyerler. Geniş zırhlardır. Düzenli biçime sokulup, büyük savaş araçları yapıldı. “Ve hepiniz salih ameller yapın”Yani samimi olun. “Gerçekten Ben, sizin yaptıklarınızı görenim" (diye vahyettik)” Cenab-ı Allah her şeyinizi, yaptıklarınızı görüyorum, diyor. 12. ayet:“Süleyman için de, sabah gidişi bir ay, akşam dönüşü bir ay (mesafe) olan rüzgara (boyun eğdirdik);” yani planör tarzı bir araç yapılmış, gördüğüm kadarıyla Hz. Süleyman (a.s.) zamanında. Bir aylık mesafeyi bir günde alıyor. Kestirmeden, müthiş bir süratle gidiyor, maşaAllah. “Erimiş bakır madenini ona sel gibi akıttık” Çok fazla bakır kullanıyor, Ahir zamanda da, zaten şu an bakırın en çok kullanıldığı zaman şu andır. “Onun eli altında Rabbinin izniyle iş gören bir kısım cinler vardı.” Mehdi (a.s.)’da da aynı şey olacaktır. Mehdi (a.s.)’ın da eli altında Allah’ın izniyle iş gören bir kısım cinler olacak. “Onlardan kim Bizim emrimizden çıkıp-sapacak olsa, ona çılgın ateşin azabından taddırırdık.” İşte Hz. İsa (a.s.)’ın yapacağı da bu. Allah’a dua edecek, Allah’ın çılgın ateşin azabından onlara tattıracak, inşaAllah. 13. ayet:“Ona dilediği şekilde kaleler, heykeller, havuz büyüklüğünde çanaklar ve yerinden sökülmeyen kazanlar yaparlardı.” Cinlere hizmet ettiriyor Hz. Süleyman (a.s.). Bak kaleler, heykeller, havuz büyüklüğünde çanaklar. Mehdi (a.s.) de aynı şekilde masonları kullanacak, hizmet ettirecek. Kaleler yaptıracak, heykeller yaptıracak, havuz büyüklüğünde çanaklar yaptıracak, çok büyük tesisler yaptıracak. O Tapınak Şövalyeleri olsun, masonlara olsun, inşaAllah mimaride çok büyük hizmetler yaptırtacak Allah’ın izniyle.
Sayın Adnan Oktar'ın 1 Aralık 2011 tarihli röportajından Sebe Suresi ile ilgili açıklamalar.
ADNAN OKTAR: Sebe Suresi, 11. Şeytandan Allah’a sığınırım; "Geniş zırhlar yap”Demek ki her dönemde savunma önemli. Şu an tanklar, kaleler hep geniş zırhlarla donatılmış durumda, değil mi? Mesela Güney Doğu’da büyük bir ihtiyaç zırh, geniş zırh. “‘düzenli bir biçime sok ve hepiniz salih ameller yapın. Gerçekten ben, sizin yaptıklarınızı görenim’ (diye vahyettik).”
Bu düzenli bir biçimin oluşmasını yine Allah meydana getirir, kulunu vesile eder. Burada da Allah teknolojiye dikkat çekiyor. Teknolojik aletleri görüyorsunuz jilet gibi teknik parçalar, müthiş düzgün. Hepsi düzenli biçimde meydana geliyor. Mesela evde bakıyorum televizyon var, Allah yaratmış. Hayret içinde kalıyorum. Düşünüyorum da, kalem yaratıyor, radyo yaratıyor, televizyon yaratıyor. Alalen gösteriyor bizleler. Yani Allah’ın varlığının delili o kadar net ki. Televizyon yaratmış, radyo yaratmış. Yani adam diyor ki daha –haşa- “Allah var mı, yok mu?” Kardeşim şimdi senin karşında bilgisayar yaratmış, musluk yaratıyor su akıyor oradan. Muslukta su yaratıyor. Her şey orijinal, olağanüstü ve harika. Buna rağmen inanmayan insanlar yaratıyor Allah, bu da şaşırtıcı. İmtihanın bir gereği oluyor.
Fakat düşündüm, diyorum ben her zaman Fashion TV’yi seyrederim, oradaki hanımlara baktım bir kısmı hakikaten biraz süratli yaşlanmışlar. Daha önce ben onları tanıyorum bayağı güzel hanımlardı, bayağı çökmüşler. Fakat Allah’ı anmama da ısrar ediyorlar. Ama nasıl ibret hale gelmiş o yaşlılık. Yaşlılık neyi anlatıyor biliyor musun? Ölüm, adım adım bu adamın üstüne geliyor, bayağı bir yol kat etti, kat ettiği yolu görüyorsunuz, az bir şey kaldı. Anlamı bu. Ölüm mükerreren, mükerrer olarak Allah tarafından bize hatırlatılıyor. Mesela baktım toplantıda tirit gibi bir adam, kafasına kovboy şapkası giymiş aralarda geziniyor. Benim kanaatim gıcık oluyordur birçoğu orada ona. Çünkü Allah aklından geçmiyor belli. Daha hala uçuyor, daha hala havalarda. Bir dahaki sene toplantıda onu görüyorlar mı? Yok. Toprağın altında. Hep ona şaşıyorum, mesela bak birçoğunun hastalığı var. Kiminin beli ağrıyor, ilaç alıyor bel fıtığı var ameliyatı bekliyor. Kiminde boyun fıtığı var, kiminin böbreğinde rahatsızlık var. Kimi tansiyon hastası, her an ölümden korkuyor. Tansiyon düşmesiyle ilgili hastalığı oluyor. Tansiyonu düşüp şoke girip ölebilir, tansiyonu çıkıp iç organlarını parçalayıp ölebilir. Durduk yere ölme ihtimali var. Yaşlı hanımların, birçok yaşlı hanımın ölüme ve yaşlılığa karşı direndiğini görüyorum. Ama zavallıca, acizce direndiğini görüyorum. Halbuki adım adım üstüne geliyor belli. Üstüne çökmüş ölüm. Yani “ seni öldüreceğim” diyor gelişen sistem.
Bıraksana kendini Allah’a, teslim olsana Allah’a. Çok kısa bir süren kalmış. Düşünsene ne kadar harika şeyler yaratıyor, birbirinden güzel şeyler yaratıyor. İnsan kendini Allah’a bırakmaz mı, değil mi? Onun için yaşlılık o kadar harika bir şey ki, bugün onu düşündüm. Çok ibret verecek bir olay insana. Çünkü şimdi hatırlatıcı olmak açısından, ölümü hatırlatmak açısından müthiş etkisi var. Mesela yaşlı adama baktığında “ölüm yakın” diyor. Genç, pek aklına gelmiyor. Halbuki en çok da gençler ölüyor. Ama gencin aklına gelmiyor, fakat yaşlı o kadar çok ki, her yerde geziniyor yaşlılar. Yaşlılar insanlara sürekli ölümü hatırlatıyor. Onun için bazı insanlar yaşlılardan pek hoşlanmıyor. Onları hemen düşkünler evine kapatmak, gözden ırak olsun diye isterler, evlerinde yaşlı istemezler. Çünkü yaşlıya baktın mı akla ilk getirdiği şey; ölüm. Ölüm de neşesini kaçırıyor. Ne onlarla ilgili bir konu duymak istiyor ne de yaşlı bir insanı görmek istiyor. Kakarakikiri, sambacı tavır istiyor. Ama buna rağmen kurtulabiliyor mu? Yine kurtulamıyor. Yerde bir böcek ölüsü bile görse ölüm aklına geliyor. İnsanların en çok aklına gelen ve insanlarda en çok rahatsız eden, büyük bir bölümü rahatsız eden şey ölümdür. Bir türlü ondan kendini kurtaramıyor. Sabah kalkar kalkmaz ilk aklına gelen ölümdür. Yatmadan önce yine aklına hep ölüm gelir. Ve ağzının tadını sürekli kaçırır. Allah'a da ben nasıl şükrediyorum.
Ne kadar mükemmel sistem kurulmuş. Ölüm olmasa insanlar kim bilir ne yaparlardı. Büyük bölümü kim bilir ne yaparlardı. Yaşlılık olmasa kim bilir ne yaparlardı. Mesela kalbinde bir ekstra sistol oluyor. Kalbin iki kere üst üste çarpması. Birçok insanda olur. Gençlerde olur özellikle. Yani 30-35 yaşa kadar, 40 yaşa kadar falan rastlanmış oluyor. 40 yaşta pek görülmüyor zannediyorum da. 30-35 yaşa kadar. Gençlere çok sıkıyor. Ani kalpte vuruşlar. O mesela ölümü hatırlatır. Çünkü kalbin birden dengesi de bozulabilir aslında. Mesela ekstra sistol vurur ama toparlayamaz kalp kendini. Küt gidebilir insan. O da ölümü hatırlatmak için çok önemli oluyor. Yani mesela trafikte gidiyor. Yine sürekli ölüm korkuluyor. Mesela o kemeri bağlıyor o güvenlik için. Arabada. Nedir bu? Ölümü durdurabilme amacıyla yapılıyor. Ölümün şiddetini yani ölümün süratini azaltmak için. Yani yine de hani yaralanma olur ama net ölüm olmasın hiç olmasa gibisinden yahut boynu kırılmasın gibisinden emniyet kemeri takılıyor. Emniyet kemerini takan adam aklına ölümünün gelmemesi mümkün mü? Değil tabii. Araba bir süratleniyor. Yine ölüm aklına geliyor. Her yerde ölüm onun hatırlatıcı öğretmeni olarak karşısında duruyor. Onun için Allah'a yani o kadar beğeniyorum ki Cenab-ı Allah'ın sistemini. Haşa benim haddime değil ama. Ne kadar mükemmel sistem kurmuş. Elhamdülillah. Maşallah. Ne kusursuz yani. Mesela yaşlılık. Mükemmel.