Sebe Suresi, 26-34 Ayetlerinin Tefsiri

(Cenab-ı Allah hak ile batılın arasını 2010'dan sonra daha da şiddetlendirecek)

 

Adnan Oktar’ın 25 Aralık 2010 Kahramanmaraş Aksu Tv ve Gaziantep Olay Tv’deki Sohbetinden

ADNAN OKTAR: Bismillah, Sebe Suresi 26, şeytandan Allah’a sığınırım. “De ki: "Rabbimiz (kıyamet günü) bizi bir araya toplayacak, sonra da hak ile aramızı ayıracaktır. O, (gerçek hükmünü vererek hak ile batılın arasını) açandır, (her şeyi hakkıyla) bilendir." “O, (gerçek hükmünü vererek hak ile batılın arasını) açandır, (her şeyi hakkıyla) bilendir." Bu ayetin ebcedi 2010 tarihini veriyor. Aynı zamanda Mehdiyet’e bakan bir ayet. Cenab-ı Allah’a burada hitap var ama Mehdiyet’e de ikinci işari anlam olarak bakıyor. Bakın, “O, (gerçek hükmünü vererek hak ile batılın arasını) açandır.” Cenab-ı Allah demek ki hak ile batılın arasını 2010’dan sonra daha da şiddetlendirecek, Darwinist, materyalist düşünceyle Mehdi (a.s) cemaati arasında muazzam bir uçurum olduğunu halk görecek. Ve her şeyi hakkıyla Cenab-ı Allah’ın bildiğini görecekler. Ebcedi de 2010 tarihini veriyor. Cenab-ı Allah’ın tabii bu ayet her devre bakıyor ama Mehdiyet devrine baktığı da açıkça görülüyor. 28. ayet; “Biz, seni ancak bütün insanlara, bir müjde verici ve uyarıcı olarak gönderdik, ancak insanların çoğu bilmiyorlar.” Mehdi (a.s)’ı bilecekler mi? İnsanların çoğu başlangıçta bilmeyecekler. “Onlar: ‘Eğer doğruyu söylüyorsanız bu va’d ettiğiniz ne zamanmış?’ derler.” Mehdiyet ne zaman hakim olacak, İsa Mesih (a.s) ne zaman inecek, İttihad-ı İslam ne zaman hakim olacak.

“De ki: 'Sizin için belirlenmiş bir gün vardır ki, ondan ne bir an ertelenebilirsiniz, ne de (bir an) öne alınabilirsiniz.” Hem Kıyamet’e bakıyor, hem İttihad-ı İslam’a, Türk-İslam Birliği’ne bakıyor hem İsa Mesih (a.s)’ın görünmesi, Mehdi (a.s)’ın alenen belli olmasına da bakıyor ayet. Bak “De ki: 'Sizin için belirlenmiş bir gün vardır ki, ondan ne bir an ertelenebilirsiniz, ne de (bir an) öne alınabilirsiniz.’” O gün geldiğinde Mehdi (a.s) mutlaka ortaya çıkar, o gün geldiğinde Hz. İsa Mesih (a.s) ortaya çıkar, o gün geldiğinde de Kıyamet mutlaka kopar. “Biz hangi ülkeye bir uyarıcı gönderdikse,” biz hangi ülkeye bir Mehdi (a.s) gönderdikse, “mutlaka oranın 'refah içinde şımaran önde gelenleri'” zenginlikten kudurmuş, şımarmış, enaniyet yapmış, büyüklük hissine kapılmış veyahut Müslüman olduğu halde holdingci olmuş, holdingci olmanın verdiği şımarıklıkla, enaniyetle kendini kaybetmiş böyle kişiler diyorlar ki, şeytandan Allah’a sığınırım. “Gerçekten biz, sizin kendisiyle gönderildiğiniz şeyi tanımıyoruz demişlerdir.” Biz ne Peygamber (s.a.v.)’i tanırız diyorlar o dönemde, ahir zamanda ne diyorlar? Biz Mehdi (a.s)’ı tanımayız, Mehdi (a.s) gelmeyecek. Nedir, nasıl gelmeyecek? Ertelemek istiyoruz veyahut şahs-ı manevi demek istiyoruz veyahut geldi geçti demek istiyoruz, gibi bahanelerle engellemeye çalışacaklar.

ALTUĞ BERKER:  ‘O ülkeyi’ İstanbul’a işaret ettiğini söylemiştiniz Hocam, ayetteki, inşaAllah. 34 ayet, 34. sure olması itibariyle.

ADNAN OKTAR: Evet, evet. 34 İstanbul’un kodu olduğu için bak, “Biz hangi ülkeye bir uyarıcı gönderdikse,” bir Mehdi (a.s) gönderdikse, “mutlaka oranın 'refah içinde şımaran önde gelenleri” çünkü bir kısım Müslümanlar biraz paralanınca, biraz mal mülk edinince, holdingleşince, dinden, imandan ayrı bir çizgiye gelirler, bambaşka bir kafaya gelirler. “Refah içinde şımaran önde gelenleri: 'Gerçekten biz, sizin kendisiyle gönderildiğiniz şeyi tanımıyoruz' demişlerdir.” Ne Mehdi (a.s)’ı tanıyorlar, ne İsa (a.s)’ı kabul ediyorlar, ne İttihad-ı İslam’ı, ne Türk-İslam Birliği’ni. “Ve: ‘Biz mallar ve evlatlar bakımından daha çoğunluktayız.’” Demek ki dertleri neymiş? Mallar ve evlatlar. O yüzden de yanaşmak istemiyorlar.“Ve bir azaba uğratılacak da değiliz demişlerdir.” Allah bize bela da vermeyecek, bir şey yok, diyorlar. Kıyamet de yok, çok uzun süreler sonunda olacak, diyorlar.

 


Sebe Suresi, 26, 28-30, 32-35 Ayetlerinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 1 Ocak 2011 tarihli röportajından Sebe Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: Şeytan’dan Allah’a sığınıyorum.

32. ayet: “Büyüklük taslayanlar”, yani enaniyet yapanlar, kibir yapanlar, kendini büyük görenler, maddi yönden, manevi yönden, her yönden kendini üstün görenler, “za'fa uğratılan (müstaz'af)lara dediler ki:”,mustazaf demek; normal bir insanken sonradan güçsüzleştirilen, yani siyasi baskıyla, askeri baskıyla, polisiye baskıyla veyahut herhangi bir baskıyla, toplum baskısıyla pasifize edilip maddi gücü elinden alınan, imkanları elinden alınan, güçsüz kılınan insan anlamına geliyor. “(müstaz'af)lara dediler ki:"Size hidayet geldikten sonra,”  yani imani derinlik geldikten sonra, “sizi biz mi ondan alıkoyduk? Hayır, siz (zaten) suçlu-günahkarlardınız." Yani siz zaten anormal insandınız diyor. Bu ahirette, cehennemdeki konuşmalarından bir alıntı. “Za'fa uğratılanlar da büyüklük taslayanlara: "Hayır, siz gece ve gündüz hileli düzenler (kurup) bizim Allah'ı inkar etmemizi ve O'na eşler koşmamızı bize emrediyordunuz" dediler. Yani Darwinizm’i dayatıyordunuz, Materyalizm’i dayatıyordunuz, zorla bizim ateist olmamız için uğraşıyordunuz diyorlar halktan insanlarda.

33. ayet: “Azabı gördüklerinde pişmanlıklarını saklarlar;” mesela bu çok manidar, orada büyüklük taslıyor. O var ya büyüklük taslayan, enaniyetleri orada da devam ediyor. Halbuki bir insan nadim olduğunu açık açık göstermesi lazım. Orada cehennemin ortamında, pişmanlıklarını saklıyorlar, inat ediyor, daha hala devam ediyor iddiasına. “Biz de inkar edenlerin boyunlarına halkalar geçirdik. Onlar, yaptıklarından başkasıyla mı cezalandırılacaklardı?” diyor Allah. Ne yapıyorsa tam onunla cezalandırılıyor yani birebir, inşaAllah. “Boyunlarına halkalar geçirdik”, başka ayette de geçiyor o. Enaniyet ve büyüklüklerine karşı Allah, boyunlarını aşağı indiremeyecek hale getiriyor onları.

34. ayet: “Biz hangi ülkeye bir uyarıcı gönderdikse,” demek ki uyarıcı geliyor, yani insanları uyaran, “mutlaka oranın 'refah içinde şımaran önde gelenleri': "Gerçekten biz, sizin kendisiyle gönderildiğiniz şeyi tanımıyoruz" demişlerdir.” Bakın, “mutlaka” diyor Allah, Allah’ın kanunu, “mutlaka oranın 'refah içinde şımaran önde gelenleri'. Yani dini liderler yahut siyasi lider fark etmez burada, herhangi bir kişi. “Refah içinde şımaran önde gelenleri': "Gerçekten biz, sizin kendisiyle gönderildiğiniz şeyi tanımıyoruz" demişlerdir”. Onun için Mehdi (a.s)’ı da insanlar kabul etmeyeceklerdir. Mesela Hz. İsa Mesih’(a.s)’ın gelişini de kabul etmiyorlar, şımarık insanlar.

35. ayet: “Ve: “Biz mallar ve evlatlar bakımından daha çoğunluktayız” diyorlar. Yani hep böyle işte holdingleşme, para kazanma, evladı-ı iyali, siyasi istikbali, sosyal gücü onun derdinde oldukları için. “Ve: “Biz mallar ve evlatlar bakımından daha çoğunluktayız ve bir azaba uğratılacak da değiliz” de demişlerdir.” Yani biz zaten Müslüman’ız, muttakiyiz, Allah için gayret ediyoruz bir şey olmaz diyorlar. Biz ahrete de gitsek cennete gideriz diyorlar, kurtuluşa ereceğiz diyorlar

26.ayet: “De ki: "Rabbimiz (Kıyamet günü) bizi bir arada toplayacak, sonra da hak ile aramızı ayıracaktır.”  Yani küfürle Müslümanlar ayrılıyorlar. “O, (gerçek hükmünü vererek hak ile batılın arasını) açandır, (her şeyi hakkıyla) bilendir." Bu ayette, “sonra da hak ile aramızı ayıracaktır. O, gerçek hükmünü vererek hak ile batılın arasını açandır, (her şeyi hakkıyla) bilendir." hak ile batılın arasını açılmasını ile ilgili ayetin ebcedi; 2010 tarihini veriyor inşaAllah.

28. ayet: “Biz seni ancak bütün insanlara bir müjde verici ve uyarıcı olarak gönderdik. Peygamberimiz (s.a.v) ne diyor? Müjdelenin diyor. Ayrıca Hz. Mehdi (a.s.) ile de müjdelenin diyor Rusulullah (s.a.v.)’in emri bu, emretmiş biz Resulullah (s.a.v.)’in kumandanlığını Kıyamete kadar kabul ile mükellefiz. Vefatıyla kumandanlığı bitmez. Mesela Hz. Mehdi (a.s.) ile müjdelenin dediğinde, onu müjdelemeye devam edeceğiz. “Biz seni ancak bütün insanlara bir müjde verici ve uyarıcı olarak gönderdik.”  Bu Peygamber (s.a.v.)’e bakıyor. Neyle müjdeledi Peygamber Efendimiz (s.a.v.)? Dünya hakimiyeti ile müjdeledi, İttihad-ı İslam ile müjdeledi, bereket ve bolluk ile müjdeledi, Müslümanlar’ı cennet ile müjdeledi ve Allah’ın rızası ile müjdeledi en önemlisi. “Ve uyarıcı olarak gönderdik.”  Hz. Mehdi (a.s.)’da  müjde verici ve uyarıcı olarak gelecek . “Ancak insanların çoğu bilmiyorlar.” Şu anda da insanların birçoğu bilmiyor İttihad-ı İslam olacağını, Hz. Mehdi (a.s.)’ın zuhur ettiğini, İttihad-ı İslam’ın getireceği bereketi bolluğu, huzuru, neşeyi bilmiyorlar.

29. ayet: “Onlar: "Eğer doğru sözlü iseniz, bu va'd(ettiğiniz azap) ne zamanmış?" derler.”  Ne zaman diyoruz? Biz de on yıla kadar olacak diyoruz inşaAllah. Hadislere dayanarak bunu söylüyoruz. İslam’ın hakimiyeti tabi onların sorduğu burada Kıyamet soruyorlar ama bir diğer işareti de İslam’ın dünya hakimiyeti.

30. ayet: “De ki: "Sizin için belirlenmiş bir gün vardır ki, ondan ne bir an ertelenebilirsiniz, ne de (bir an) öne alınabilirsiniz.” Kıyamet, tam vakti geldiğinde kopar diyor cenabı Allah. 

 


Sebe Suresi; 26-30, 34 Ayetlerinin Tefsiri

(Allah şeytan ve deccal hizbiyle Mahdiyet'in arasını açacaktır)

 

Adnan Oktar'ın 28 Ocak 2011 Kaçkar Tv'deki Canlı Sohbetinden

Adnan Oktar: Sebe Suresi’nde, 34. ayet; ”Biz hangi ülkeye bir uyarıcı gönderdikse, mutlaka oranın 'refah içinde şımaran önde gelenleri': "Gerçekten biz, sizin kendisiyle gönderildiğiniz şeyi tanımıyoruz" demişlerdir.” Mesela şimdi de Mehdi (a.s)’dan bahsediyoruz, adamlar “biz tanımıyoruz Mehdi (a.s)’ı” diyorlar. “İsa Mesih (a.s) inecek” diyoruz, “onu da tanımıyoruz” diyorlar. “Biz hangi ülkeye bir uyarıcı gönderdikse, mutlaka oranın 'refah içinde şımaran önde gelenleri',” bazı dindar arkadaşlar var, halk tabiri ile biraz köşeyi dönmüş, palazlanmış, kendine bir holding açmış, iş yerleri falan kurmuş, hani “görmemişin arabası olmuş da havada uçmuş” derler, adam kuduruyor. Pozdan poza, halden hale, şekilden şekle giriyor ve şımarıyor ve şımarınca da akıl almaz tevillerle, akıl almaz inkarlarla ne İttihad-ı İslam’ı istiyor, ne Türk-İslam Birliği’ni istiyor, ne Mehdi (a.s)’ı, ne İsa (a.s)’ı istiyor. Sürekli de bir ayağı hacda, bir ayağı Şam’da, gören de son derece dindar zanneder.

ALTUĞ BERKER: Şimdi okuduğunuz ayetin daha önce İstanbul’a işaret ettiğini söylemiştiniz Hocam, ayet ve sure numarası itibariyle.

ADNAN OKTAR: Evet, Sebe Suresi 34. sure, ayet numarası da 34. “Biz hangi ülkeye bir uyarıcı gönderdikse, mutlaka oranın 'refah içinde şımaran önde gelenleri': "Gerçekten biz, sizin kendisiyle gönderildiğiniz şeyi tanımıyoruz" demişlerdir.” Ebcedi de Mehdi (a.s)’ın çıkış tarihini veriyor. O yönden de çok manidar.

“De ki: "Rabbimiz (kıyamet günü) bizi bir arada toplayacak, sonra da hak ile aramızı ayıracaktır. O, (gerçek hükmünü vererek hak ile batılın arasını) açandır, (her şeyi hakkıyla) bilendir."” Bak “O, (gerçek hükmünü vererek hak ile batılın arasını),” yani şeytanla, şeytan hizbiyle, deccal hizbiyle Mehdiyet’in, “batılın arasını açandır, (her şeyi hakkıyla) bilendir.” Ebcedi tam 2010 tarihini veriyor.

“Biz seni ancak bütün insanlara bir müjde verici ve uyarıcı olarak gönderdik. Ancak insanların çoğu bilmiyorlar.” Şu anda Mehdi (a.s)’ı birçok insan bilmiyor. Hz. İsa (a.s)’ın inişini de birçok insan bilmiyor. Bu ayet Peygamber Efendimiz (s.a.v)’e bakıyor. Fakat ben işari anlamını söylüyorum. “Onlar: "Eğer doğru sözlü iseniz, bu va'd (ettiğiniz azap) ne zamanmış?" derler.” “Kıyamet ne zaman kopacak” diye soruyorlar. “De ki: "Sizin için belirlenmiş bir gün vardır ki, ondan ne bir an ertelenebilirsiniz, ne de (bir an) öne alınabilirsiniz."” Allah’ın izni ile 2120 gibi Allah Kıyameti koparacak, inşaAllah.

 


Sebe Suresi, 34-35 Ayetlerinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 5 Şubat 2010 tarihli röportajından Sebe Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

OKTAR BABUNA:“Biz hangi ülkeye uyarıcı gönderdik ise mutlaka oranın refah içinde şımaran önde gelenleri, gerçekten biz sizin kendisi ile gönderildiğiniz şeyi tanımıyoruz demişlerdir.” (Sebe Suresi, 34).

Allah’ın sünnetinde nereye uyarıcı gönderilen her yerde refahtan şımarıp azan bir kesimin olduğunu ve bunların karşı çıktığını özellikle uyarıcıya bildiriyor Allah ayetinde.

ADNAN OKTAR: MaşaAllah.

OKTAR BABUNA: MaşaAllah. “Ve: “Biz mallar ve evlatlar bakımından daha çoğunluktayız ve bir azaba uğratılacak da değiliz” de demişlerdir.” (Sebe Suresi, 35).

Zenginliğin ve malın sahte bir güven oluşturduğunu, bununla azaba uğratılmayacaklarını düşündüklerini söylüyor Allah ama yanılgı içinde olduklarını inşaAllah.

 


Sebe Suresi, 34. Ayetinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 11 Haziran 2010 tarihli röportajından Sebe Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR:  Şeytandan Allah’a sığınırım. “Biz hangi ülkeye bir uyarıcı gönderdiksek,” Mehdi (a.s.), mürşit, peygamber, “mutlaka oranın 'refah içinde şımaran önde gelenleri': "Gerçekten biz, sizin kendisiyle gönderildiğiniz şeyi tanımıyoruz" demişlerdir.” Mesela, Mehdi (a.s.) geldiyse, Mehdi (a.s.)’yi biz tanımıyoruz diyorlar, “kabul etmeyiz.” Peygamber geldiyse, “kabul etmeyiz” diyorlar. “Kim yapıyor?” diyor Allah, “oranın refah içinde” para, bolluk, çoluk, çocuk, çevre edinmiş, işi tamam, çocuklar yurt dışında, bol para, kimse artık onlar “ve şımaran önde gelenleri” diyor Allah, önde gelenleri, işte falanca bey, feşmekanca bey. Ne diyorlar? "Gerçekten biz, sizin kendisiyle gönderildiğiniz şeyi tanımıyoruz" demişlerdir.” Kabul etmiyoruz diyorlar. Ne İsa Mesih (a.s.)’in gelişini kabul ederiz, ne Mehdi (a.s.)’nin gelişini kabul ederiz diyorlar. Mesela Ahir zamana uygulaması budur, inşaAllah.

 


Sebe Suresi, 34-35 Ayetlerinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 5 Eylül 2010 tarihli röportajından Sebe Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: “Biz hangi ülkeye bir uyarıcı gönderdiysek” diyor Allah Sebe Suresi 34. ayet. “Mutlaka oranın refah içinde şımaran, önde gelenleri” bak bir kere “refah içinde” ferahlık var adam, mesela gitmiş kene gibi yapışmış yahut babasının, amcasının, dedesinin artık neyse o, bunlar hep mirasyedi takımıdır, yapışmış. Ne diyor? Şımarmak var, bir de şımarıyor yani manyak gibi şımarır, münafıkların özelliğidir. “Şımaran önde gelenlere” yani bunları toplum bu hale getirdi, önde gelen haline getirdi. Bunların bir özelliği yoktur da, bunlar kendi kendine önde gelir yani itin kopuğun aslında önde geleni olmuş oluyorlar, değil mi? “Gerçekten biz” diyorlar, ”sizin kendisiyle gönderildiğiniz şeyi tanımıyoruz demişlerdir.”Yani biz ne İslam ahlakının dünyaya hakimiyetini kabul ediyoruz, ne Hz. Mehdi (a.s.)’ı kabul ediyoruz, ne ittihad-ı İslam’ı kabul ediyoruz, böyle bir şey yok diyorlar, kabul etmiyoruz diyorlar. Bakın münafıkların derdi nedir: “Biz mallar ve evlatlar bakımından daha çoğunluktayız.” Münafık oldu ya, mallar, evlatlar. Zaten münafığın hedefi odur, mallar ve evlatlar yani onu elde edecek ki daha çok malını elde etsin, dünyayı daha çok genişletsin. Allah için olmaz onlarda mal ve evlat. Allah ile mücadele için isterler. “Daha çoğunluktayız” oraya bağlıyor, “ve biz azaba da uğratılacak değiliz demişlerdir.” Kendilerini çok takva gördüklerine dair delil işte. “Biz azaba da uğratılacak değiliz” derler diyor.

 


Sebe Suresi, 26, 28-30, 34-35 Ayetlerinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 25 Aralık 2010 tarihli röportajından Sebe Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: Bismillah, Sebe Suresi 26, Şeytan’dan Allah’a sığınırım. “De ki: "Rabbimiz (kıyamet günü) bizi bir ara da toplayacak, sonra da hak ile aramızı ayıracaktır. O, (gerçek hükmünü vererek hak ile batılın arasını) açandır, (her şeyi hakkıyla) bilendir." “O, (gerçek hükmünü vererek hak ile batılın arasını) açandır, (her şeyi hakkıyla) bilendir." Bu ayetin ebcedi 2010 tarihini veriyor. Aynı zamanda Mehdiyet’e bakan bir ayet. Cenab-ı Allah’a burada hitap var ama Mehdiyet’e de ikinci işari anlam olarak bakıyor. Bakın, “O, (gerçek hükmünü vererek hak ile batılın arasını) açandır.” Cenab-ı Allah demek ki hak ile batılın arasını 2010’dan sonra daha da şiddetlendirecek, Darwinist, materyalist düşünceyle Mehdi (a.s) cemaati arasında muazzam bir uçurum olduğunu halk görecek. Ve her şeyi hakkıyla Cenab-ı Allah’ın bildiğini görecekler. Ebcedi de 2010 tarihini veriyor. Cenab-ı Allah’ın tabii bu ayet her devre bakıyor ama Mehdiyet devrine baktığı da açıkça görülüyor.

28’ci ayet; “Biz, seni ancak bütün insanlara, bir müjde verici ve uyarıcı olarak gönderdik, ancak insanların çoğu bilmiyorlar.” Mehdi (a.s)’mı bilecekler mi? İnsanların çoğu başlangıçta bilmeyecekler. “Onlar: ‘Eğer doğruyu söylüyorsanız bu va’d (ettiğiniz azap) ne zamanmış?’ derler.” Mehdiyet ne zaman hakim olacak, İsa Mesih (a.s) ne zaman inecek, İttihad-ı İslam ne zaman hakim olacak. “De ki: 'Sizin için belirlenmiş bir gün vardır ki, ondan ne bir an ertelenebilirsiniz, ne de (bir an) öne alınabilirsiniz.” Hem Kıyamet’e bakıyor, hem İttihad-ı İslam’a, Türk-İslam Birliği’ne bakıyor hem İsa Mesih (a.s)’ın görünmesi, Mehdi (a.s)’ın alenen belli olmasına da bakıyor ayet. Bak “De ki: 'Sizin için belirlenmiş bir gün vardır ki, ondan ne bir an ertelenebilirsiniz, ne de (bir an) öne alınabilirsiniz.’” O gün geldiğinde Mehdi (a.s) mutlaka ortaya çıkar, o gün geldiğinde Hz. İsa Mesih (a.s) ortaya çıkar, o gün geldiğinde de Kıyamet mutlaka kopar.

“Biz hangi ülkeye bir uyarıcı gönderdikse,” biz hangi ülkeye bir Mehdi (a.s) gönderdikse, “mutlaka oranın 'refah içinde şımaran önde gelenleri'” zenginlikten kudurmuş, şımarmış, enaniyet yapmış, büyüklük hissine kapılmış veyahut Müslüman olduğu halde holdingci olmuş, holdingci olmanın verdiği şımarıklıkla, enaniyetle kendini kaybetmiş böyle kişiler diyorlar ki, şeytandan Allah’a sığınırım. “Gerçekten biz, sizin kendisiyle gönderildiğiniz şeyi tanımıyoruz demişlerdir.” Biz ne Peygamber (s.a.v.)’i tanırız o dönemde, ahir zamanda  dane diyorlar? Biz Mehdi (a.s)’mı tanımayız, Mehdi (a.s) gelmeyecek. Nedir, nasıl gelmeyecek? Ertelemek istiyoruz veyahut şahs-ı manevi demek istiyoruz veyahut geldi geçti demek istiyoruz, gibi bahanelerle engellemeye çalışacaklar.

ALTUĞ BERKER: ‘O ülkeyi’ İstanbul’u işaret ettiğini söylemiştiniz Hocam, ayetteki, inşaAllah. 34 ayet, 34 sure olması itibariyle.

ADNAN OKTAR: Evet, evet. 34 İstanbul’un kodu olduğu için bak, “biz hangi ülkeye bir uyarıcı gönderdikse,” bir Mehdi (a.s) gönderdikse, “mutlaka oranın 'refah içinde şımaran önde gelenleri” çünkü bir kısım Müslümanlar biraz paralanınca, biraz mal mülk edinince, holdingleşince, dinden, imandan ayrı bir çizgiye gelirler, bambaşka bir kafaya gelirler. “Refah içinde şımaran önde gelenleri: 'Gerçekten biz, sizin kendisiyle gönderildiğiniz şeyi tanımıyoruz' demişlerdir.” Ne Mehdi (a.s)’mı tanıyorlar, ne İsa (a.s)’mı kabul ediyorlar, ne İttihad-ı İslam’ı, ne Türk-İslam Birliği’ni. “Ve: ‘Biz mallar ve evlatlar bakımından daha çoğunluktayız.’” Demek ki dertleri neymiş? Mallar ve evlatlar. O yüzden de yanaşmak istemiyorlar. “Ve bir azaba uğratılacak da değiliz de demişlerdir.” Allah bize bela da vermeyecek, bir şey yok, diyorlar. Kıyamet de yok, çok uzun süreler sonunda olacak, diyorlar. Cübbeli gerçi daha itiraf etmedi ama yinede dediklerinin hak olan kısımlarını yayınlaya biliriz.

 


Sebe Suresi, 34-35 Ayetlerinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 16 Temmuz 2011 tarihli röportajından Sebe Suresi ile ilgili açıklamalar.

 

ADNAN OKTAR: Şeytandan Allah’a sığınırım. Sebe Suresi, 34 -34 de İstanbul’un kodu, daha önce de konuşmuştuk-; “Biz hangi ülkeye bir uyarıcı gönderdikse,” hangi ülkeye bir Hz. Mehdi (a.s.) gönderdiysek “mutlaka” bak “mutlaka” diyor Cenab-ı Allah, yani istisna koymuyor, “mutlaka oranın 'refah içinde şımaran önde gelenleri':” yani basından, oradan buradan, devlet kademesinden yahut halkın içinden bazı kimseler; “‘gerçekten biz, sizin kendisiyle gönderildiğiniz şeyi tanımıyoruz’ demişlerdir.” Kabul etmiyorlar. Yani gönderilen Hz. Mehdi (a.s.)’ı kabul etmemişlerdir. “Mutlaka” diyor. Kardeşlerimiz de diyorlar ki; “Mehdiyet’e tavır alıyor insanlar, nasıl oluyor bu?” Allah diyor bak; “mutlaka böyle olacak” diyor. Ne zaman olmuş? Bütün dünya tarihi boyunca olmuş. Her zaman olmuş bu ve yine olacak. Ve hatta diyorlar ki; “ve: ‘Biz mallar ve evlatlar bakımından daha çoğunluktayız”. Mal ve evlatlarıyla seviniyorlar. O çoğunluğa güveniyorlar. “Ve bir azaba uğratılacak da değiliz’ de demişlerdir.” Yani ahirete inanmıyorlar. İnansalar da, “ahirette bize bir şey olmaz’ kafasında oluyorlar. “Ayetlerimizi etkisiz bırakmak için çaba harcayanlar;” yani Kuran’ın hükmünü yok etmek için çaba harcayanlar “işte onlar da azabın içine getirilmişlerdir.” Yani; “cehennem azabına uğratılacaklardır” diyor Allah.

 


Sebe Suresi, 17-18, 33-36, 38, 46 Ayetlerinin Tefsiri

 

Sayın Adnan Oktar'ın 1 Ocak 2010 tarihli röportajından Sebe Suresi ile ilgili açıklamalar.

ADNAN OKTAR: Sebe suresinde Cenab-ı Allah 17'de. “Böylelikle nankörlük etmeleri dolayısıyla onları cezalandırdık. Biz nimete nankörlük edenden başkasını cezalandırır mıyız?” diyor Allah. 17. Ayet. Yani şükretmeyen, Allah'a hamd etmeyen, Allah'ın verdiği nimetten hoşnut olmayan kişileri ben cezalandırırım diyor Allah. Nasıl yapıyor? Kıtlık yapıyor. İnşaAllah. Ekonomik kriz meydana getiriyor. Değil mi? Ondan sonra betonları kavzamaya başlıyorlar. Bak diyor ki Allah, “böylelikle nankörlük etmeleri dolayısıyla” 17, 7'ye dikkat. “Onları cezalandırdık. Biz nimete nankörlük edenlerden başkasını cezalandırır mıyız?” Değil mi? Dünyada geniş bir ekonomik kriz başladı. Ne zaman başladı? 2007'de başladı. Ve 2014'e kadar devam edecek dedim. IMF çıktı resmi açıklamasına ne dedi?

OKTAR BABUNA: 2014'te sona erecek dedi. Hiçbir teknik gerekçe göstermeden.

ADNAN OKTAR: Bir buçuk yıl sonra. Bak benim açıklamamdan bir buçuk yıl sonra söyleyebildi. IMF. Değil mi?

OKTAR BABUNA: Ondan sonra CIA eski başkanı Graham Fuller söyledi. Sonra Türkiye'den de söyleyenler oldu. Merkez Bankası eski başkanı 2014'te.

ADNAN OKTAR: Adamlara soruyoruz. Neye dayandırıyorsunuz? Kaynak yok. Kaynak ben.

OKTAR BABUNA: Zaten böyle 5 sene sonrasını öngörmek gibi bir şeyleri hiç yok. Tekrar olarak imkanı yok.

ADNAN OKTAR: “Bak kendileriyle içlerinde bereketler kıldığımız memleketler arasında biri diğerinden görünebilen şehirler var ettik.” Yakın, birbirine yakın. Mesela şimdi ne burada? İstanbul'da ilçeler şehir gibi. Değil mi? Nereden baktın? Birbirini görüyorlar. Yakın, iç içe. “Ve orada yürüme imkanlarını takdir ettik.” Geniş caddeler, yollar var. Aynı zamanda İstanbul'a da bakan bir ayet. İnşaAllah. “Oralarda geceleri ve gündüzleri güvenlik içinde gezip dolaşın dedik.” Polis kameraları var, bilmem ne var. Dünyaya göre güvenli. Değil mi? Her türlü imkan var. Güvenlik imkanları var. Ama güvenlik demek ki insanlar için büyük bir nimet ki Allah güvenlik içinde gezip dolaşın diyor.

Sebe Suresi, 33. “Zaafa uğratılanlar,” yani herhangi bir şekilde ekonomik gücü elinden alınan, sosyal güçlü elinden alınan şahıslar, “büyüklük taslayanlara hayır siz gece ve gündüz hileli düzenler kurup bizim Allah'ı inkar etmemizi ve ona eşler koşmamızı bize emrediyordunuz.” Şimdi ne oluyor dünyanın birçok yerinde? Allah'ı inkar ederse adamı modern insan olarak görüyorlar. Çok modern adam ya diyor. Maalesef. Dine, imana karşıysa. Allah'tan dinden bahsedince, ooo diyor sen kardeşim delirdin mi sen ne konuşuyorsun ya diyor. Kaçıncı yıldayız diyor. Ama onu ona Allah söyletiyor o anda. Yani onun o muhalif uslubunu da Allah söyletiyor. MaşaAllah. Bu çok önemli. Ondan haberi yok. Ve beyninin içinde şu kadarcık yerde yaşıyor adam. Orada söylüyor bunu. Ondan da haberi yok. Tabii.

“Hayır siz gece ve gündüz hileli düzenler kurup bizim Allah'ı inkar etmemizi...” Bak hileli düzenler. Hileli düzen nedir? Darwinizmdir. Materyalizmdir. Çünkü oyun, yalan. İspat ettik ve yerle bir oldu biliyorsunuz. “Ve ona eşler koşmamızı bize emrediyordunuz.” Yani madde yarattı deyin, atom yarattı diyeceksiniz. Değil mi? Bu şekilde.

“Dediler azabı gördüklerinde pişmanlıklarını saklarlar.” Bakın enaniyeti görüyor musun? Ahirette cehenneme gitmiş adam orada da pişmanlığını saklıyor. Sezdirmemeye çalışıyor. Azgınlığa bak. “Biz de inkar edenlerin boyunlarına halkalar geçirdik.” Yani enaniyetten kafalar böyle dimdik kalıyor. “Onlar yaptıklarından başkasıyla mı cezalandıracaklardı? Biz hangi ülkeye bir uyarıcı gönderdikse,” mesela Mehdi veyahut Mesih, “mutlaka oranın refah içinde şımaran önde gelenleri”, paradan, puldan sapıtmış tipler, “gerçekten biz sizin kendisiyle gönderildiğiniz şeyi tanımıyoruz demişlerdir”. Yani biz ne yaratılış inancına inanıyoruz ne Kur'an'a inanıyoruz diyorlar. Haşa ne de Allah'a inanıyoruz demişlerdir diyor. Demek ki, Mehdi ile böyle tiplerle karşılaşacak. Mesih de karşılaşacak. Peygamberimiz de karşılaştı bütün peygamberler karşılaştılar. Çok normal bu. Allah bunu bu şekilde yarattığını belirtiyor. Bakın “mutlaka” diyor çünkü Allah. Kanun. Kanun haline gelmiş. Değil mi? Allah kanun yaratmış.

“Biz hangi ülkeye bir uyarıcı gönderdikse,” 34. 34 de İstanbul'un kodudur biliyorsunuz. Değil mi? MaşaAllah. Tabii. Tabii. “Mutlaka oranın refah içinde şımaran önde gelenleri, gerçekten biz sizin kendisiyle gönderildiğiniz şeyi tanımıyoruz demişlerdir.” Ne Mehdi'ye inanırız biz diyorlar, ne Mesih'in gelişine inanırız. Öyle bir şey yok. Veyahut yüzyıllar sonra gelecek diyor, tiplerde oluyor. Değil mi? Veyahut gelip geçmiştir diyenler oluyor. Veyahut hiç yoktur diyenler var.

“Ve biz mallar ve evlatlar bakımından daha çoğunluktayız.” Ya diyor senin malın yok, Mehdi'nin malı yok. Çocuğu da yok. Ama diyorlar ki ona karşılık. “Ve biz mallar ve evlatlar bakımından daha çoğunluktayız.” Bizde bol diyor. “Ve bir azaba doğratılacak da değiliz demişlerdi.” Yani herhangi bir azaba uçar olmayacağız. Zaten Allah diyor, kulun azap yapar mı? Var öyle tipler var, kokoş teyzeler oluyor bazen. Böyle oksit sarı saçlı falan, tırnaklar böyle kartal tırnağı gibi falan, gevrek sesler zaten böyle sesler de erkek sesi gibi oluyor. Kokoş muhabbet yapıyorlar kendilerinden kahve içerken, cennet cehennem hakkında böyle ahkam tarzı konuşmalar yapıyorlar. “Ben”, diyor “cehenneme inanmıyorum” diyor. “Niye ki?” diyorlar. Allah diyor kuluna azap eder mi? Diyor. Sen ahlaksızlık yapıyorken yapıyorsun. Azap niye olmuyor o zaman? Değil mi? Ahlaksızlık serbestse azap da serbest tabii ki. Değil mi? Azap da ona göre onun karşılığı. Allah'ın adaleti tam.

OKTAR BABUNA: Hocam sure 34. sure miydi? Demin okuduğumuz ayet de 34'tü. 34. surenin 34. ayetiydi maşaAllah.

ADNAN OKTAR: Haa aferin. Sebe suresi tabii bak 34. ayet de 34'tü. 34. surenin 34. ayetiydi. MaşaAllah. Aferin Oktar. Maşallah. 34'ün 34'ü. Tabii. Sebe. Demek ki İstanbul'a işaret var. İnşaAllah.

“De ki şüphesiz benim Rabbim rızkı dilediğine genişletir, yayar.” Kim isterse zengin eder. İnşaAllah. Değil mi? Mesela bize de soruyorlar. Nereden geliyor para pul? Allah gönderiyor. Hazreti Süleyman'a kim verdi? Hazreti İbrahim'e kim verdi? Allah verdi. Değil mi? Allah verdi. E bize de Allah veriyor. Ne derdine düşüyoruz? MaşaAllah. Değil mi? Mühim olan helalinden kazanıyor olmak. “Şüphesiz benim Rabbim rızkı dilediğiyle genişletir ya yer, kısar da”, ekonomik kriz de olur. Kısar da.

“Ancak insanların çoğu bilmiyorlar. Bizim katımıza sizi, bizi yaklaştıracak olan ne mallarınız ne evlatlarınızdır.” Mesela Mehdi'nin ne malı var ne evladı var. MaşaAllah. Değil mi? “Ancak iman edip salih amellerde bulunanlar başka.” Samimi. Salih samimi demektir. İman ediyor. Samimi eylemlerde, tavırlarda bulunuyor.

“İşte onlar, onlar için yaptıklarına karşılık olmak üzere kat kat mükafat vardır.” Yani cennet kastediliyor ve Allah'ın rızası kastediliyor. “Onlar yüksek köşklerinde güven içindedirler.” Bakın görüyor musun? İlk verilen nimet güven. Mesela birine karşılaştığında arkadaş olmak istediler. İlk aranan şey güven. Güven olmadın mı mümkün değil. Her şeyi yapmayacak. Ne sevgi olur, ne dostluk olur, ne arkadaşlık olur, ne vefa, ne sedakat, ne muhabbet, ne derinlik, ne aşk, ne tutku hiçbir şey olmaz. Anlaşıldı mı? Onun için Allah bak en hayati noktaya dikkat çekmiş. “Yüksek köşklerinde güven içindedirler.” İnsanların en çok aradığı şey budur. Allah onun için dünyayı güvensiz yaratmıştır. Biz Allah'a dayanarak güveniyoruz. İnşaAllah. Fakat sebepler aleminde her yerde bir tehlike var.

 Mesela ne bileyim suya elini sokuyorsun adam elektrik çarpabiliyor. İlaç içiyor adam zehirleniyor. Sokağa çıkıyor anarşist teröristle karşılaşabiliyor. Kafasını eğiyor beyin kanaması oluyor. Bir şeye kızıyor, beyin kanaması oluyor yahut kalbi duruyor. Veya hiç durduk yere kanser gelişiyor. Hiç ummadık kanser türleri var. Mesela damakta kanser gelişiyor. Kulakta gelişiyor. Her hücrenin değişik kanserleri var. Gözde ayrı gelişiyor. Beyinde ayrı kanser türü var, kanda ayrı, kasın ayrı, tabii hepsini ayrı. Karaciğer kanseri, mide kanseri ayrı, akciğer kanseri ayrı, kemik, böbrek. Onun için şimdi ne kadar kontrol ettirirsen her gün kontrol ettirmesi gerekiyor. Etsin de yine kurtulamıyorlar. Yani bütün ömrü hastanede geçmesi gerekiyor zaten. Yani hastane kapısından çıkmaması sürekli o alet edavattan taranması gerekiyor. Ondan gayri yine kanser oluyor bir sefer. Dolayısıyla dünyada o anlamda güven ortamı yoktur. Fakat biz Allah'a güvendiğimiz için güven içinde oluruz. En büyük güvenci Allah'tır. Bir tane güvence vardır.

“Ayetlerimizi” 38. Ayet, “ayetlerimizi etkisiz bırakmak için çaba harcayanlar işte onlar azabın içine getirilmişlerdir.” Ayetlerimizi etkisiz bırakmak için çaba harcayanlar. Yani Kur'an'ın etkisini ortadan kaldırmaya çalışanlar.

Sebe suresi, 46. “Sizin sahibiniz olan elçide hiçbir delilik yoktur. O yalnızca şiddetli bir azabın öncesinde uyarandır.” Mehdi de ne diyor? Şiddetli bir azabın öncesinde insanları uyarıyor. “Sahibiniz”, yani aynı zamanda Mehdi'ye de bakıyoruz. Sahibi zamandır Mehdi. Yani zamanın sahibi, lakabıdır. Muhtemelen Mehdi'ye de çeşitli iftaralar atılacak. Hapse atılacak, iftaralar atılacak. Birçok eziyet görecek, inşaAllah.